Euzübillahimineşşeytanirracim,
Bismillahirrahmanirrahim,
Bugün Kur’an-ı Kerim’in 13. suresi olan Rad suresini anlama çalışmalarımıza devam ediyoruz. Allah-u Teala bu sureyi ve bütün sureleri %100 kendi muradına uygun olarak anlamayı, hayatımıza geçirmeyi ve bütün insanlara en güzel şekilde tebliğ etmeyi hepimize nasip eylesin. Geçen hafta 10. ayete kadar okumuştuk. Şimdi 11. ayetten itibaren okuyacağız. Her zamanki gibi önce Yahya hocayı bir dinleyelim. Şöyle bir genel özet, gerçi özet değil yani ayetleri önce bir tam dinleyelim.Sonra da ayetler arası ilişkilere de bakarak daha iyi anlamaya çalışalım.
Bugün 11. ayetten başlayacağız ama bağlantı kurulsun diye 9 ve 10’u da kısaca bir hatırlayalım. Orada Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştu.
“O, gaybı yani algılanamayanı da, şehadeti, yani algılanabileni de bilendir,büyüktür, her şeyden yücedir. İçinizden sözü gizleyen ve açığa vuran, gece saklanan ve gündüz dışarı çıkan onun için birdir.”
Şimdi buradan hareketle 11. ayet.
“Kişiyi önünden ve arkasından takip edenler, melekler vardır. Allah’ın emriyle onu koruyup gözetirler. Bir toplum kendini değiştirmedikçe, Allah da o toplumda olanı değiştirmez. Allah bir toplumun başına bir kötülük isterse ona engel olacak bir çare bulunmaz. Onların Allah’la aralarına girecek bir yakınları da yoktur. O, bir korku ve bir umut olsun diye size şimşeği gösteren ve yağmur yüklü ağır bulutları oluşturandır. Gök gürültüsü herşeyi mükemmel yapmasından dolayı O’na boyun eğer. Melekler de O’na olan korkularından. O yıldırımları gönderip, onlarla tercih ettiğini çarpar. Durum böyleyken o kafirler Allah hakkında tartışıp duruyorlar. Halbuki O tuzakları bertaraf etme konusunda çok güçlüdür.
Doğru duayalnızca Allah’a yapılandır. Müşriklerin Allah’ın dışında dua ettikleri onlara hiçbir şekilde karşılık veremezler. Müşriklerin durumu, ağzına su gitsin diye iki avucunu suya uzatıp durandan farklı değildir. Halbuki su bu şekilde ağza ulaşmaz. Kafirlerin duası da bunun gibi sadeceboşa giden bir duadır. 14. ayetin sonuydu bu da.
Şimdi 11. ayeti anlamaya başlayalım. Şimdi Allah-u Teala burada şöyle diyor;
“Lehu mu’akkibâtun min beyni yedeyhi vemin ḣalfihi”
Yani kişinin önünden ve arkasından onu takip edenler, Allah’a ait, yani Allah tarafından görevlendiriliyor. Şimdi biliyorsunuz, mesela Türkiye’de üst makamlarda görev olanlar içinkorumalar vardır. O korumalar yerine göre önden, arkadan, sağdan, soldan koruyabilirler. Ama orada korumaya da pek güvenemezsiniz. Sizin o koruma olarak görevlendirilen sizin en büyük düşmanınız da olabilir. Fakat burada şunu görüyoruz, Allah-u Teala bukorumaları herkese vermiş. Yani önden, arkadan, sağdan, soldan hepimizin de korumaları var demek ki. Her insanın var koruması. Bunu mutlaka hepiniz hayatınızda görmüşsünüzdür. Yani çok sayıda örneklerimutlaka hepinizin hayatında vardır bu tür şeylerin. Mesela çocukluğumda bizim köyde çok yüksek kayalar vardır. Onun için eskiden dik kaya diye isim koymuşlardı. Sonra dik kale yaptılar. Bir günannemden, herkesten habersiz öyle bir gitmiştim, meraklanmıştım. Ayaklarım kaydı, kayanın ucuna kadar gittim. Nefes alsam şey yapacak, çünkü kayanın üzeri kum ne yaparsan yap oradan kurtulmanın imkanı yok. Oradan aşağı düşsem beni bulmalarının imkanı yok.Ne kadar ararlarsa arasınlar, çünkü taşların arasında kaybolup giderim. Allah-u Teala nasip etti, çok kolay bir şekilde çıktım ayrıldım. Bu sadece bir örnek olsun diye anlatıyorum ama herkesin hayatında bu ve benzeri örnekleri vardır. Ne diyor?
“yahfezûnehu min emrillâh”
Allah’ın emriyle, min emrillah anlamında Allah’ın emriyle onu korurlar. Her insanın korumaları var. Bir de hiç kimse ben sahipsizim diyemez. Allah bizim Rabbimiz, yani sahibimizdir. Rab kelimesi sahip anlamına kullanılır.
Mesela işte Arapça dilinde şu işin sahibi dendiği zaman Rab kelimesiyle kullanılır. Mesela evin hanımına da Rabbetül beyt denir. Yani evin hanımı. Dolayısıyla Allah-u Teala bizim ve her şeyin sahibi Rabbi yani hepimizin sahibidir. Dolayısıyla hiçbirimiz ben sahipsizim, ben korumasızım, işte ben şöyleyim, asla demeyelim.Bütün mesele Allah ile ilişkilerimizi çok iyi yürütelim. Allah’a karşı yanlış yapmazsak şimdi zaten Yahya Hoca’nın okuduğu ayetlerden bunu çok net bir şekilde dinlediniz ama şimdi tekrar okuyoruz. Aynı ayetleri. Şimdi Allah-u Teala diyor ki;
“innallâhe lâ yuġayyiru mâ bikavmin”
Az önce söylediğimin biraz daha açıklaması Allah bir toplumda olanı değiştirmez. Peki,
“hattâ yuġayyirû mâ bi-enfusihim”
Onlar kendilerinde olanı değiştirmedikçe. Eğer biz bozulmazsak, biz yanlışlar yapmazsak Allah asla yanlış yapmaz. Öyleyse başımıza gelen şeylertamamen bizim elimizden dolayı olur. Allah-u Teala birçoğunu da affeder.
“ve-iżâ erâda(A)llâhu bikavmin sû-en”
Eğer Allah bir topluma bir kötülük yapmayı murat etmişse
“felâ meradde lehu”
Onu engelleyecek hiçbir şey yoktur. Hiç kimse onu engelleyemez. Ne yaparsanız yapın. Çünkü Allah-u Teala bir şey murat etti mi ol der o şey oluşur. Bütün şartlarıyla, her şeyle o oluşmaya başlar.
“vemâ lehum min dûnihi min vâl”
Onların Allah ile araya girecek bir koruyucuları da olmaz. Genellikle görürsünüz kendilerini ilah yapan ya da bir kısım büyüklerini ilah yapanlar işte falan Efendi Hazretleri kurtardı şöyle oldu böyle oldu derler. Mesela bir savaş olsa savaş kazanılana kadar hiç ortadagörülmezler ama kazanılırsa onlar kurtarmış olurlar. Ne yapalım onların da cehenneme gitme hürriyetleri var. Gitsinler. Önemli olan biz gitmeyelim. Yani bu val diye kelime geçiyor yani bu veli dediğimizyani aynı kökten gelen bir kelimedir. Yani onların koruyucuları, kollayıcıları, velileri yani Allah ile araya giren, girecek herhangi bir kimseleri asla olmaz. Allah-u Teala öyle hiç kimseye böyle bir yetkiyi vermemiştir.
“Huvelleżî yurîkumulbark”
Size şimşeği gösteren odur.
“Yurîkumul bark”
Yani size şey yapıyor. Allah-u Teala o şimşek çaktığı zaman onu görüyor, gösteriyor size.
“kavfen ve tamağan”
“kavfen ve tamağan” Tabi bir korku olsun diye oluyor. Korku. Mesela şimdi yolda giderseniz, şimşekler çakarsa, korkarsanız bir yere sığınalım aman işte şu olur bu olur falan. Bazen de eğer yağmur bekliyorsanız, şimşek çaktığın zaman eğer elhamdülillah yağmur geliyor falan diyeumut beslemeye başlarsınız. Bazılarını korkutur, bazılarını da umutlandırır.
“ḣavfen vetame’an veyunşi-u-ssehâbeśśikâl”
Ağır bulutları da o oluşturupgeliştirir. Yani bulutlar oluşur, büyür, içerisi yağmur dolu olur, ağır olur sonra ağırlığını boşaltır ve o bulunan yere artık nereye arzu ederse Cenab-ı Hak nereye emir verirse oraya yağar. Dolayısıyla her şey Allah’ın emrindedir. Yani biz kendimizi bir şey zannederek kendi kafamıza görehareket etmeyelim, Cenab-ı Hakk’a tam teslim olarak hayatımızı yürütelim. Evet. Evet.
“Veyusebbihu-rra’du bihamdihi”
Evet. Gök gürlemesi Allah-u Teala’nın her şeyi güzel yapmasınakarşılık tesbihte bulunur. Ne demek tesbihte bulunur? Tesbih demek, tesbih kelimesini duyduğunuz zaman şu aklınıza gelsin, suyun üzerine atlamışsınız, suda yüzüyorsunuz. Kendinizi suya teslim etmezseniz orada çırpınıp boğulmak zorunda kalırsınız. Tesbih de Allah’a tam teslim olmayıifade eder. Tamı tamına boyun eğmeyi asla şey yapmayı, böyle bir şart koşma şu bu falan filan olmadan. Dolayısıyla o sizin duyduğunuz gök gürlemeleri de tamamen Cenab-ı Hakk’ın emriyle olur. Hiçbir şey Allah’ın emri olmadan meydana gelmez.
“velmelâ-iketu”
min ḣîfetihi veyursilu-ssavâ’ika feyusîbu bihâ men yeşâu vehum yucâdilûne fi(A)llâhi vehuve şedîdu-lmihâl(i)
Melekler de Allah’a tesbih ederler, yani Allah’a kesin boyun eğerler. Allah ne demişse o, biz de tabii tesbih ederiz ama ne zaman, yani tesbih çekmek değil. Allah ne demişse o demektir tesbih. Yani tekrar ediyorum, hatırlarsanız, suda yüzmeyi, suya atlayıp da kendini tam teslim edebiliyorsanız çok rahat bir şekilde oradan akargidersiniz. Ama çırpınır, şunu bunu yaparsanız yürümeniz gitmeniz zor olur, boğulup kaybolursunuz. Evet melekler de Allah korkusundan ona tesbih ederler. Tabii burada önemli bir husus var bizde, geneleksel yapıda meleklerinimtihan edilmediğine dair bir şey vardır, algı vardır. Bu son derece yanlıştır. Melekler de tıpkı bizim gibi sorumlu varlıklardır. Biz nasıl sorumluysak melekler de aynı şekilde sorumludur. Çünkü onlar cinlerin Allah tarafından görevlendirilmiş olanlarıdır melek. Tıpkı insanların devlet tarafından görevlendirilmiş olanına nasıl memur diyorsak, cinlerin Allah tarafından görevlendirilmiş olanları da melektendir. Birisi suç işlerde görevden atılırsa artık ona hiç kimse memur demez. İblis de suç işlediği için görevden atılmıştır.
Mukarreb melek olmasına rağmen artık meleklik vasfını kaybetmiş, tamamen şeytanlık vasfını kazanmıştır. Şimdi burada ben size kısaca bir hatırlatma yapayım. Mesela Nisa suresinin 173. ayetinde Allah-u Teala şöyle bir örnek veriyor;
Mesih, Mesih dediği İsa A.S. yani Allah en üst örneği veriyor. Mesih diyor burun kıvırmaz. Hangi konuda? Allah’a kul olmak konusunda. Bakın en üst örneği İsa A.S. O kadar mucizeyle gelmiş, doğumu mucize.O burun kıvırmaz Allah’a kul olmak konusunda. Peki Melaike-i Mukarrebun de öyle. Allah-u Teala’nın yakınlaştırdığı yani üst görevde görevlendirdiği melekler de aynı. Peki Allah’a kul olmaktan kim burun kıvırır ve kendini büyük görürse ki buİblis’in işlediği suçtur. “ebavestakver” der Allahü Teala. Burun kıvırıp kendini büyük gördü. Dolayısıyla bunu yapan ister Mesih olsun, ister Melaike-i Mukarrebun’un kim olursa olsun hiçbir şekilde Cenab-ı Hak affetmez. Oysa “feseyahşurumilehicemiyâ”, Allah onların hepsini kendi huzurunda toplayacak. İnanan ve iyi işleryapanların ücretlerini verecek ve bir de ikramda bulunacak ayrıca. Ama kim burun kıvırır da kendini büyük görürse ona da acıklı bir azapla azaplandıracaktır. İster Mesih olsun, ister Mukarreb Melek olsun.
Burada şunu da tekrar zihnimize iyice yerleştirelim. Hiçbir nebinin korunmuşluğu yoktur.Yani bizi Allah-u Teala koruyor. Neye karşı koruyor? Günahlara karşı değil. Günahlara karşı da bir uyarısı vardır. Şems Suresinde
“feelhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ”
kişiye Allah günahını da takvasını da ilham eder. Yanlış bir şey yaptığınız zaman içinizde onun rahatsızlığını duyarsınız.O yanlış olduğunu size bildirir. İyi bir şey yaptığınız zaman onun huzurunu duyarsınız. Bu sizin için bir teşviktir. Yanlışlardan kaçınmanız açısından iyiliklere devam etmeniz açısından. Dolayısıyla hiç kimsenin korunmuşluğu yoktur. Nebilerde ismet sıfatı var.Bu tamamen uydurma bir şeydir. Bak gördünüz, meleklerin en üst örneğini Allah verdi. Nisa Suresi 73 ve 74. Ayetlerde, bir de insanların en üst örneğinden İsa A.S. verdi. Evet, ve oradaki suç da aynıiblisin istediği, burun kıvırıyor ve kendisini bir şey zannediyor. Yani siz kişiye diyorsunuz ki bak Allah böyle böyle diyor. Kafir hiçbir zaman Allah’ın varlığını ve birliğini inkar eden değildir. Öyle bir şey olsa iblisin kafir olmaması gerekir. İblis hiçbir zaman Allah’ın varlığını ve birliğini inkar etmemiştir.
Ama bütün mesele şu, Allah’ın emrine karşı böyle burun kıvırıp kendini bir şey zannetmek. Ama biz işte şuyuz, biz devletiz, biz bilmem sen bilmiyorsun. Öyle çok kolay. Hele benim gibi böyle büyük bir iş yerini şey yap, yahu kardeşim seni yaratan, kainatı yaratanve tüm varlıklara hakim olan Allah’ın emrini ben sana söylüyorum. Allah bilmeyecek de sen mi bileceksin? İşte burun kıvırma kendini büyük görme budur ve insanı kafir yapar. Siz dışarıda onu dört dörtlük müslüman zannedebilirsiniz. Mesela iblise baktığın zaman ahirete inanıyor mu? İnanıyor. Çünkü bunların yeniden dirilinceye kadarbana ömrümü uzat diyor. Allah’a inanıyor mu? Ya Rabbi, beni sen yarattın diyor. Zaten kendisi de meleklerden. Nebi olarak gönderilmiş ve indirilmiş bir kitap da yok. Bize öğretilen din açısından bakarsanız, iblise niye kafir diyorsunuz, bunun bir şeyini bulamazsınız.
Ama Kuran-ı Kerim işte az önce okuduğum ayetler açısından bakarsanız öyle Allah’ın bir tek emrine bile bir tek neden Adem’e secde etmeden bile karşı burun kıvırır işte ya ben ondan hayırlıyım ya sana hayırlı mısın diye mi soruldu? Bak onlar hep kıvırırlar. Ayeti sen böyleböyle tamam ama de hemen kıvırırlar. Onun için öyle yaptığınız zaman ister mukarreb melek olun ister İsa Aleyhisselam gibi en tepede bir insan olun her şeyiniz yok olur. Bir tek Allah’ın bir tek emrine karşı böyle davrandığınız zaman her şeyi kaybedersiniz. Ben şunu yapıyorum, bunu yapıyorum demeye hakkınız yok o zaman. Evet onun için melekler de Allah’ın korkusundan ona boyun eğerler. Allah-u Teala burada diyor ki
“ve yulsilu es-seva’ika”
Allah-u Teala yıldırımları da gönderir. Yani o sadece orada şimşek değil. Bakarsın yıldırım gelmiş e peki ne o?
“fe yusibu biha”
yani onu isabet ettirir. Allah onu onunla vurur diyelim
“men yaşa”
tercih ettiği kişiyi. Ya işte şurada olmasaydı ölmezdi falan bunlar hepsi şeydir. Allah-u Teala o konuda kararı verdiyse ölür. Allah’ın kararı yoksa ölümdenen bir olay olmaz. Ölüm olduktan sonra artık orada hiç şey yapmaya gerek yok ileri geri konuşmaya gerek yok. Yani ölüm geldiyse geldi, bitti. Allah’ın emri olmadan bu asla olmaz.
“ve hum yücadilune fil la”
Halbuki onlar her şey Allah’ın emriyle olduğu halde onlar Allah konusunda birbirleriyle tartışıyorlar. İşte şöyledir, bu böyledir. Allah şöyle demiştir, aslında böyle demek istiyor. Ve bunlar da çoğu zaman dindarlık adına yapılır. Yani kendilerini dindar görenler işte aslındaAllah şöyle demek istemedi, aslında bu evet o ayet öyle ama aslında bu böyle. Nereden çıkarıyorsun bunu kardeşim? Yani sen Allah’ın sözünü sağa sola çekme yetkisine sahip misin?
“Ve huve şedidul mihal”
Allah-u Teala şedidul mihaldir. Mihal, yani siz çeşitli oyunlar kurarsınız, bir şeyler yaparsınız. Allah insanlara müsaade eder. Yani sonuna kadar müsaade eder. Mesela şeye, firavuna müsaade etti. Öyle bir noktaya geldiler ki Musa Aleyhisselam’aAllah emretti işte İsrailoğulları’nı al, buradan yukarı çıkar dedi. İşte o Kızıldeniz kenarındaki dağı aşarak denizin kenarına gittiler. E peki ne oldu? Gitti Firavun bir tarafta İsrailoğulları’nın önünde deniz, arkasında deniz gibi Firavunordusu. Ortada kaldılar. Ama her şey Allah’ın emrinde olduğu için orada kaybeden Firavun ve ordusu oldu. Kazanan da Musa Aleyhisselam ve İsrailoğulları oldu. Onun için işte bu bu mihal kelimesi hem Allah’ın verdiği azap manasına hem deyapılan oyunları tersine çevirme manasına da gelir. İşte Allah-u Teala bizi hem korur hem de bize oynanan oyunları tersine de çevirir. Öyleyse bizim yapacağımız Allah’ın bütün nebilerini örnek almak, Allah ne emretmişse onu yapmaktır. Ölüme sıra gelince ölümün bir çaresi yok.
Allah’ın onayı olmadan zaten ölüm denen olay mümkün değil, meydana gelmez. Evet
“Lehu davetul hak”.
Bu arada söyleyecekleri varsa eğer bitsin ondan sonra belki son ayeti okuyacağız şimdi. Tamam. Tamam.
“Lehu davetul hak”
Tabii gerçek dua davet kelimesi Türkçe’de de var. Çağırmadır. Bu Allah’a çağırmak ne? Allah’ı yardıma çağırmak. Ya Rabbi şunu yap. Dua etmek. Yani gerçek dua Allah’a yapılan duadır. İşte git falanEfendi Hazretlerini araya koy. Git filan yatıra şey yap. İşte git şunu yap. İşte Resulullah’ın aracılığı ile şöyle yap. Hiç unutmuyorum yani ben bu tarikatlarla ilgili çalışmalara daha henüz başlamamıştım. Hacca ilk gittiğim sene olması lazım. Öyle hatırlıyorum. 1981. Medine’deResulullah’ın kabrinin yanında herkesten işte Ya Rabbi işte Resulullah hürmetine böyle bir dedim kendi kendime böyle bir ulan dedim ben ne yapıyorum ya ya ne demek Resulullah’ın, Allah beni duymuyor mu ki bir araya bir de onu sokuşturuyorum. Ben ne biçim bir dua yapıyorum. İlk defaöyle bir şok oldum kendi kendime. Ama bizi öyle yetiştirmişler çocukluktan itibaren zannediyoruz ki bu doğrudur. Yani o kabrinin hemen yanında Ravza-i Mutahharanın orada dolayısıyla aklımızı çalıştırırsak Cenab-ı Hak hepimizin fıtratına doğruları yerleştirmiştir. Yeter ki duygusallık yapmayalım.Hepimize yerleştirmiştir. Yani kimseyi kimseye tercih etmiyor Allah-u Teala. Kimseyi de gücünün yetmediğinden sorumlu tutmuyor. Şimdi bak burada o kadar güzel anlatıyor ki Cenab-ı Hak Allah’tan başkasından yardım isteyenleri
“Vellezîne yedûne min dûnihî lâ yistecibûne lehum bişey”
Allah’ın aşağısından belisinden yalvardıkları işte Hristiyanlar İsa A.S’a yalvarıyorlar. Müslümanlar Muhammed AS.a yalvarıyorlar. Yetiş ya Muhammed bugün imdat günüdür. Kimden kaçıp da kime sığınıyorsun? İmdatdediğin zaman birisinden kaçıp bir yere sığınman lazım. İmdat şurada bir kurt geliyor hemen kaçın bir yere sığınırsın. E peki orada kıyamet günü kimden kaçıyorsun? Allah’tan haşa bir kurt gibi düşünüyorsun Allah’a. Kime sığınıyorsun? Muhammed a.s.a. O zaman ondançok daha güçlü olması lazım. Bu Müslümanlık mı? Gerçekten öyle ortada öyle bir din var ki işte Allah-u Teala çok saydı ayette kıyamet günü kimsenin kimseye şefaat edemeyeceğini açıkça söylediği halde bakarsınız ki ben Müslüman diyen hocalar böyle şefaati uzma diye bir saçmabir şey uydurmuş ve milleti kandırmaya çalışıyorlar. Onun için bu ayetleri çok iyi anlayalım. Çok iyi kavrayalım. Burada Allah ne diyorsa biz ona uymak zorundayız. Diyor ki Allah-u Teala Allah’ın dunundan yani Allah ile kendi aralarına koyarakmesela şu ben elimi şu anda ne kadar uzatırsam uzatayım şu tavana şey yapamam. Ama tavana ulaşmak için elime bir tane bir şey alırım oraya koyarım. Şimdi Allah’ı tavan gibi kabul ediyorlar. Kendileri aşağıda araya birisini sokuşturuyorlar. Sanki Allah’ın haberi yok da onunla işi halledecekler. Haşa.
“la yestecibûne lehum bişey”
Ve çağırdıkları bunlara hiçbir şeyle cevap veremez. Bugün mesela Hıristiyan dünyaya gidin bütün isteklerini İsa A.S.’a sunarlar. İsa A.S. aslında hedefleri değil.
Ama kendilerini ilah yapmanın başka yolu yok. İsa A.S.ı ilah yapacaklar ki kiliseyi de ilah yapabilsinler. Asıl mesele kiliseyi ve hahamları şey papazları ilah yapmaktır. Mesele o. Bizde de aynı şey yani. Kimsenin Muhammed A.S. umurunda değil ama kendini ilah yapmak için önce onu yapmasılazım. Evet. İşte mesela şeyde Maide Suresinin son ayetlerinde Allah-u Teala İsa A.S. ile ilgili şey yapıyor. Mesela diyor kisen mi bu insanlara dedin ki beni Allah ile araya bir ilah olarak koyun? 116. İstersen o ayetleri sen oku. Sen bir oku.
Şöyle diyor Cenab-ı Hak Allah şöyle diyecek Ey Meryem oğlu İsa
“Ve-iż kâlallâhu yâ ‘îsâ-bne meryem”
Şöyle diyecek ey Meryem oğlu İsa
“eente kulte linnâsi”
insanlara sen mi söyledin ki
“tteḣiżûnî veummiye ilâheyni min dûnillâh”
Beni ve annemi Allah ile Allah’tan önce bizleri de ilah edinin diye sen mi söyledin insanlara? O da diyecek ki
“kâle subhânek”
Ya Rabbi ben her şeyi her şeyden seni tenzih ederim.
“mâ yekûnu lî en ekûle mâ leyse lî bihakk”
Hiç bu şekilde hakkım olmayan bir şey ben söyler miyim insanlara? Olur mu öyle şey?
“in kuntu kultuhu fekad ‘alimtehu”
Oldu ki ben bunu söyledim. Sen zaten bilirdin bunu ya Rabbi. Ben söyleseydim.
“ta’lemu mâ fî nefsî velâ a’lemu mâ fî nefsik”
Çünkü sen bende ne var ne yok her şeyisen biliyorsun. Ama ben sendeki bilgileri bilemem ki.
“inneke ente ‘allâmu-lġuyûb”
Çünkü sen bütün gaybları, bütün görülmeyenleri bilen sensin. Ben değilim. Peki ben ne dedim insanlara?
“Mâ kultu lehum illâ mâ emertenî bihi”
Ben yalnızca sen bana neyi emrettiysen insanlara onu söyledim. O da şudur.
“eni abudûllâhe rabbî verabbekum”
Dedim ki benim de sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk yapın. Bana falan değil. Allah’a kul olun dedim ben onlara.
“vekuntu‘aleyhim şehîden mâ dumtu fîhim”
Ve içlerinde olduğum sürece de onlara şahittim ben. Gördüm ne yaptıklarını.
“felemmâ teveffeytenî”
Ama ne zaman ki sen beni vefat ettirdin, kendi katınaaldın.
“kunte enterrakîbe ‘aleyhim”
Artık o günden sonra onları yalnızca sen gözettin. Sen gördün ya Rabbi. Benim artık bir şeyden haberim yok. Benden sonra ne yapmışlar. Bilmiyorum. Çünkü
“veente ‘alâ kulli şeyin şehîd”
Her şeye şahit olan, her şeyi görüp gözeten sensin ya Rabbi diyor. Ben bilmiyorum artık.
Ne zaman Allah vefat ettirmişti İsa aleyhisselamı?İsrailoğulları’nı öldürmek için oyunlar kurdukları zaman Allah-u Teala vefat ettiriyor. Ali İmran Suresinde Allah-u Teala bildiriyor. Vefat ettirmişti. Peki vefat ettirdikten sonra ilk konuşmayı nerede yapıyor? Ahirette. Ahirette yapıyor. Ne zaman beni vefat ettirdin?Artık ben hiçbir şey bilmiyorum. O ne olup bittiğiyle hiçbir haberim yok ki. Ama bugün ne derler? Git işte kabrin başına gittin mi? Seni duyar, seni dinler. Her şeyden haber. İşte onun ruhları gelir bilmem ne yapar. Yani şeydeki batıl dinlerdeki şeylerin tamamı bize İslam diye maaleseföğretiliyor ki böyle bir şey söz konusu değil. Biliyorsunuz bakın İsa aleyhisselamın işte bu ayeti okudu diye şey yaptım. İsa aleyhisselamın tekrar geleceğine Hıristiyanlar inanırlar. Neden inanıyorlar? İsa aleyhisselam İncil’de ben gitmezsem o gelmez dedi diyedediğini anlatan şeyler var. İfadeler var. Peki ben ve o aynı kişi mi olur? Ben gitmezsem o gelmez dediği Muhammed aleyhisselamdır. Ama bunlar Muhammed aleyhisselama inanmak istemedikleri için tekrar İsa’yı geri getirmeye çalışıyorlar. Yahudiler de İsa aleyhisselama inanmak zorundaydılar.Mesih beklentisi içindeydiler. Geldi inanmadılar. Öldürmeye kalktılar. Şimdi onlar da Mesih bekliyorlar. Şeyde de bu Zerdüşler de Mehdi bekliyorlar. Yani doğru yolu gösterecek olan, doğru yolda olan bir şey. Muhammed aleyhisselamı bekliyorlar. Onlar da aynı şeyibekliyorlar. Bizimkiler ne diyor? Hiçbirisinin şey yapmasın diye tamam tamam. Hani şey vardır. Biz bazı konularda sizinle tamam biz sizinle anlaşırız. Şey yaparız. Tamam. Hristiyanlar rahatsız olmasın diye Mesih gelecek.İsa gelecek. İsa gelecek Mesih diye. İsa’nın geleceğine. Yahudiler rahatsız olmasın diye Mesih gelecek. Zerdüştler rahatsız olmasın diye Mehdi gelecek. Ne demek? Allah son Nebi’yi göndermiş. Daha böyle bir şey yok. İşte bak okuyorsunuz. Ayette çok açık İsa’nın geleceğineinanmayana kafir derler bugün İslam aleminde. Yahu Allah bunu söylüyor. Yani ne halde olduğumuzu çok iyi görmek zorundayız. Allah-u Teala böyle söylüyor. Çünkü Müslümanların Kur’an’la bir alakası yok. Kur’an’ın dışında yeni bir din anlayışı maalesef ortaya çıkarılmıştır.
Evet işte buradatekrar okuyayım bunu. Hak davet Allah’ın davetidir, yani dua gerçek dua Allah’a yapılan duadır. Allah’tan istesin verirse verir vermezse vermez. O ayrı bir konu. Gereğini yapmayana da vermez Allah-u Teala. Sen dua ettin olmadı.
Ya kardeşim Allah senin emrinde mi? Hemen sana şey yapsın. Allah’ın koyduğu bir kural var. Onu da Allah-u Teala Bakara suresinin 202. ayetinde galiba şey yapıyordu. 30. sayfa elimizdeki mushafta.
“…fe minen nâsi men yekûlü rabbene âtina fid dünya ve mâ levû fil âhıreti min halâk.”
İnsanlardan kimileri vardır ki derler ki Ya Rabbi bize ne vereceksen dünyada ver. Hep burada ver. Onların ahiretten alacakları hiçbir payları nasipleri olmayacak. Ama
“minhum”
onların içinden şöyle diyenler de var.
“…fe minen nâsi men yekûlü rabbene âtina fil dünye ve mâ levû fil âhıreti min halâk.”
Ya Rabbi bize bu dünyada iyi ve güzel olanı ver diyorlar, öyle her şeyi de istemez Müslüman. İyi ve güzel olanı ver. Ama ahirette de iyilik ve güzellik ver Ya Rabbi. Hem dünyada hem ahirette.
“…ve kînâ azâbennâr.”
Ve bizi cehennem azabından, ateşinden de koru Ya Rabbi. Peki iki grup da istedi Allah’tan. Biri dedi ki Ya Rabbi ben dünyada istiyorum. Her şeyi bana burada ver. Müslüman dedi ki Ya Rabbi ben hayırlı ve güzel olanı. Bu dünyada da istiyorum, öbür tarafta da. Cenab-ı Hak diyor ki;
“…ulâike lehum nasibun min mâ kesebû.”
Bunlardan her birine kendi çalışıp kazandıklarından bir pay verilecektir. Çalışmayana bir şey yok. Sadece istemekle demek ki. İstemekle olmaz. Çalış, kazan. Evet.
“…vellezîne yedûne min dûnîlâ istecîbûne lehum.”
Bir şey. Allah ile araya koyup da yardıma çağırdıkları. İşte Eyüp Sultan Hazretlerine gittim. Ben işte gittim Medine’ye. Rasulullah’tan şunu istedim. Gittim falan. Böyle bir şey yok kardeşim. Böyle bir şey olamaz. Falan Efendiye gittim. Falan Efendiye tövbe estağfurullah.
Mesela yıllardır burada tekrar edip duruyoruz. Ama bunu bakın yetkililere söylüyorum. Bunun hesabını Allah’a asla veremezsiniz. Diyanete söylüyorum. Eyüp Müftülüğüne söylüyorum. Ve devlete söylüyorum. Devlet yetkililerine söylüyorum.
Eyüp Sultan Camisi’nin bir kapılarından birisinin üstünde şöyle bir şey vardır. Haşa. Rasulullah demiş ki haşa. İşte ne yapacağını şaşırdığınız zaman kabir ehlinden yardım isteyin. Eyüp Sultan tepesine koymuşlardır. Yıllardırbunu söylüyoruz ama kimse duymak istemiyor. Bunun hesabını Allah’a veremezsiniz beyler. Haberiniz olsun. Tekrar ediyorum. Diyanete söylüyorum. Diyanetin üzerinde yetkili olanlara söylüyorum. Ve Eyüp Müftülüğüne söylüyorum. Onu bir an önce oradan söküp çıkartmanız gerekir. Böyle bir şey olmaz. Ne yapacağını şaşırdığınız zamangidin Allah’tan yardım isteyin. Kabir ehlinden yardım isteyin. Oh ne güzel. Nereden çıkıyor bu ya? Ve sonra bu herhangi bir hadis kitabında da geçmez. Emin Kemal OsmanlıŞehir İslamlarından biliyorsunuz. Çok da methederler bu tür insanları böyle tepelere çıkarırlar. Onun El Erbain diye bir kitabı vardır şeyde. Süleyman Kütüphanesinde vardır. Oraya koymuş. Kendi duymuş şeyden. Ne olacak? Nasıl olsa hayatta yaşıyor. Tövbe estağfurullah. Evet.
“Ve’l-lezîne yedûne min dûnihî lâ yestecibûne ve’l-lehum bişey”
Allah ile araya koyup da yardıma çağırdıkları onlara hiçbir şekilde o çağrılarına olumlu cevap vermez. Olumlu olmaması önemli değil. Bunlar
“illâ kebâsitî keffeyhî ilel mâ”
Şimdi şurada bir su var. Şimdi iki elimi şöyle suyun içerisine sokuyorum. Parmaklarım suya değmedi. Siz değdiğini düşünün. Biraz sonra içeceğim de yanlışı anlamayın. Böyle elimi soktum. Peki buradan ağzımasu gider mi? Niye şey ya?
“kebâsitî keffeyhî ilel mâ liyebluğâ fâhû”.
Su ağzına ulaşsın diye. Ben elimi şey yapıyorum. Ağzıma su gelecek. İşte Allah’tan başkasına dua edenler de böyledir. İçeceksen alırsın böyle. Şimdi gitti.Ama böyle elimi içine de soksan bir şey olmaz.
“ve mâ huve bi bâlighih”
O oraya ulaşacak değildir.
“ve mâ duâul keffirîne illâ fî dalâl”
İşte bakın bu tür duaları, bu tür şeyleri yardım çağırılarını yapanlar Allah ne diyor burada?Ne dedi? Kafir dedi. Ne dedi? Ya sen günde beş vakit namaz kılıyorsun. Her namazında her rekatta Fatiha’yı okuyorsun. “İyyâke na’bud ve iyyâke nesta’în” diyorsun. Ya Rabbi kulluğu yalnız sana yapar. Yardımı yalnız senden isteriz diyorsun.
Sen gidiyorsun başkasına kulluk yapıyorsun ve ondan yardım istiyorsun. İşte bunu yaptın mı kafir olursun. Onun için diyor oradaki şeyi bir an önce indirilmelidir dememin sebebi o. Evet. Peki burada bitiriyoruz değil mi? Tamam şimdi sen ilgili o zamanbağlantılı bir ayet okuyayım. Şimdi Allah’tan başkasına dua edenler diyor ki o dua ettikleri onlara hiçbir şeyde karşılık veremezler. Ve onları Allah kafir olarak nitelendirdi. Normalde kafir biz nasıl tanımlanıyoruz? Allah diye bir varlık tanımayan diye. Bakın bunlar dua ediyorlar, şunu yapıyorlar amaaraya bir aracı koymuşlar. Buna rağmen Allah onlara kafir diyor. Çünkü bu inançlarıyla Allah’ı ne yapmış oldular? Perdelemiş oldular, örtmüş oldular Allah’la olan inançlarını. Araya başkasını öncelediler. Şimdi onunla işte temellendirilecek ayeti okuyacağım. O bağlantı kurulsun diye. Fatır Suresinin 14. ayeti.
“velleżîne ted’ûne min dûnihi mâ yemlikûne min kitmîr”
Bazı insanların Allah’tan başka Allah’tan önce dua ettikleri bir takım varlıklar var ya, bakın diyor onlar bir çekirdek zarı bile ona sahip değiller. Yani hiçbir şeyleri yok. Ölmüşler, gitmişler.Şu an hiçbir şeyleri yok. Hayatta değiller veya hiçbir şey yapamazlar.
“İn ted’ûhum”
Şimdi diyor, düşünün. Onları yardıma çağıracak olsanız siz. Birçok Müslüman yapıyor. Biz şimdi Yahudi, Hıristiyanı, Gayrimüslimleri anlatırken herkes anlıyor. Problem yok. Aracılık inancında Gayrimüslimler anlaşılıyor. Ama iş Müslümanlara gelinceyok efendim biz öyle bir şey yapmıyoruz’a geliyor. Niye? Çünkü senin dua ettiğin Eyüp Sultan Müslüman biri ya peki onun dua ettiği Hz. İsa haşa gayrimüslim biri mi? Biz ya Hz. İsa’ya iman etmezsek Müslüman olabiliyor muyuz? Olamıyoruz. Ama ona rağmen Hz. İsa’yı sen olduğu yerden çıkarıp farklı bir konuma yükseltirsenbu sefer müşrik oluyorsun, kafir oluyorsun. Eyüp Sultanı da, Abdülkadir Geylani’yi de veya ne bileyim Muhammed Aleyhisselam’ı da sen insanlıktan veya nübüvvetten fazla kalkar ilahlık makamına yükseltirsen onu dua edilecek bir makama çıkartırsan onun her edilen duayı duyduğuna, işittiğine ve yardıma koşacağınainanırsan ne olmuş olur? İşte şimdi diyor ki Allah
“in ted’ûhumlâ yesme’û du’âekum”
Bakın diyor siz onlara bir dua edecek olsanız onları yardıma çağıracak olsanız yetiş ya falan filan deseniz
“lâ yesme’û du’âekum”
Bilin ki onlar sizin çağrınızı işitmezler. İşitmezler çünkü ölmüş gitmişonlar artık. Bu dünyayla bağı kopmuş. Bir adım daha ileri götürüyor Cenab-ı Hak diyor ki
“velev semiu”
ya velev ki işittiklerini düşünün velev ki duydu
“mâstecâbû lekum”
hiçbir şekilde size karşılık veremezler. İyi ya duydum da dur bir yardıma geleyim diyemezler. Niye? Çünkü Allah-u Teala ne diyordu?
“ve min berâihim berzekun ilâ ye’mi yub’asun”
Çünkü bir daha geriye dönmek için aralarında bir engel var artık. Kıyamete kadar giden bir daha geriye gelemez. Bedenen gelemeyeceği gibi ruhen de gelemez. Dolayısıyla Allah’tan başka hiç kimseden yardım beklenmez. Bakın burada Allah bunun mantıksızlığını anlatıyor. Seni zaten diyor birduymayacak. Ve ney ki duyduğuna inan duysa da ne yapacak diyor kalkıp gelebilecek mi? Artık ne ayağı var ne eli var ne bir şey var sana zaten gelip de yardım edemeyecek. Ama ne olacak? Bir şey olacak. Diyor ki Allah;
“ve yevme-lkiyâmeti”
ama yarın bir gün kıyamet gelince
“yekfurûne bişirkikum”
Bakın şirkbu dua ettiğiniz kişiler o zatlar kıyamet günü sizin bu şirkinizi tanımayacaklar diyor. Yarabbi beni ortak koşmuşlar sana haşa ben asla böyle bir şey kabul etmiyorum. Ben demedim böyle bir şey. Haberim yok. Tıpkı İsa aleyhisselam gibi işte.İsa aleyhisselam dedi. Yarabbi ben öyle bir şey söylemedim. Ben öldükten sonra beni ve annemi ilahlaştırmışlar bunlar. İşte aynı şikayeti çok büyük bir ihtimalle Muhammed aleyhisselam da yapacak.
İhtimal değil kesinlikle. Değil mi? Eyüp Sultan, Halid bin Zeyd yapacak. Abdülkadir Geylani yapacak. Yarabbi diyecek yani ben böyle bir şey demedim ya. Bunlar kalkmış benim kavmimden istemişlerböyle benim yardıma geleceğimi falan. Nereden çıkarmışlar bunlar? Bakın sizin bu şirkinizi tanımayacaklar diyor onlar. Bu şekilde dua edene Allah ne demiş oluyor o zaman? Şirk koşana ne deniyor? Müşrik. Rad suresinin 14. ayetinde ne dedi? Kafir dedi. Peki o zaman soru. Bir kişi hem kafir hem müşrik olabilir mi?
Tabii ki olur işte. Müşrikle kafir ayrı insanlar değil ki. Bir şeyi ortak koştuğu için müşrik, bu ortak koştuğu şeyle Allah’a olan inancını örttüğü için de kafir. Bir paranın iki yüzü gibi. Bir yüzü müşrik, bir yüzü kafir. Ama ikisi de aynı kişi.
Bir şey söyleyeyim sana da. Ortaklık en az kaç şey arasında oluyor? İki. İşte müşrik ortak koşan demektir. Neyi? Peki Allah’a inanmayan bir kişinin müşrik olma şansı var mı? Mantıken yok çünkü ortak koştu dediğimizde kime ortak koştu? Allah’a. Onun için Mekkelileriçerisinde Allah’a inanmayan birisi yok. Efendim putatapan müşrik, Allah’ın varlığına ve birliğine inanan kafir, Allah’ın varlığına ve birliğine inanmayan bir tek kafir yoktur. Bir tek ateist yoktur. Allah’ın varlığına ve birliğine herkes inanır. Ama bütün mesele Allah ne diyorsa o değil.
Kendi kafasına göre bir hayat tarzı şey yapar. Allah’a evet de şey yapıyorum ama Allah bana her şeyi versin ama emir vermesin. Ya da işte şu emirler, tamam ben namaz kılarım oruç tutarım ama ticari hayatıma karışmasın. Haşa. Böyle bir saçmalık tabi ki olmaz yani. Ama maalesef işte bu şirk şey gibidir.Sadece şirk değil. Günahlar bulaşıcı hastalıklar gibidir. Yani mesela bir hastaneye bir milyon tane sağlıklı adam götürseniz o hastalara sağlık bulaştırabilir mi? Peki bir milyoninsanın içerisine bir kaç tane hasta koyarsanız hepsini hasta eder değil mi? İşte şirk ve günahlar, şunlar bulaşıcı hastalıklar gibidir. Çok kolay bir şekilde bulaşır. Onun için bunlardan uzak durup kendimizi korumak zorundayız. Bir de şurada tabi sonuna geldik dersimizin.
Bu şeyin Rad suresinin 11. ayetinde şöyle bir ifade var.
“innallaha la yugayyiru mâ bi kavmin hatta yugayyiru mâ bi enfusihim”
Allah-u Teala bir toplumda olanı değiştirmez, onlar kendilerini değiştirmedikçe.
Peki bir de kader inancını imanın esasları arasına sokuşturmuşlardır. Böyle bir inanç yok. Kuran’ın hiçbir ayetinde bulamazsınız bunu. Bir hadise dayandırırlar. Kuran-ı Kerim’in ayetlerinde bunun tam tersi doludur. Allah insanları imtihan için yaratmıştır. Ama tefsirlerebakın çoğusu Allah insanı imtihan etmez diye yazar. Allah yalan mı söylüyor? Haşa. Onun için problem çok büyüktür. Çok çok büyüktür. Çok dikkatli olmak zorundayız. Her şeyi sorgulamak zorundayız. Allah ne diyor? Bak burada bir toplum sen kendini değiştirsen ben senideğiştirmem diyor. E ezelden şey her şeyi.. Ne olacak ya? Niye bu var? Birçok kimse işte deist oldu diyorlar. Ya bunları deist yapan sizsiniz. Şimdi diyorsunuz ki efendim kadere inanmak farz, soru sormak haram. Niye peki o zaman İbrahim a.s. Allah-u Teala’yı sorguladı ya Rabbi bana göster nasıl yaratıyorsun diye? Ki Allah’ın bize örnek verdiği bir şahıs, zattır. Onun için çok dikkat edelim. Bir iman esası olarak ki En’am suresi 148-149’a göre bu bir müminin değil, müşrikin inancıdır.İşte iblis de beni sen saptırdın diyerek Allah’ı suçlamıştır. İşte bu insanlar faturayı Allah’a kesmek için kaderi inancını uydurmuşlar. Ve Resulullah’ın da bir ondan gelen bir hadis rivayeti var. Orada kadere kaderin hayrını ve şerrin Allah’tan olduğunu inanmak diyor. Kader ölçü demektir. Hayrı dediğin zaman hayrın ölçüsünü koyan Allah, şerri dediğiniz zaman şerrin ölçüsünü koyan Allah. E siz bunların nasıl kaderi inancını çıkarıyorsunuz? Bir de ezelden bilmem ne, imtihan acayip şeyler işte bakın. Müslümanlar olarak önce bir kendimizi bu pisliklerden şirk şeyindenkirinden tamamen temizleyelim. Ondan sonra Allah-u Teala’nın bu kitabını bütün tahrifattan yani dolu yani ayetlerin anlamlarını bozmuşlar. Acayip hale getirmişlerdir. Mezheplerde aile hayatını bozmuşlar, sosyal hayatı bozmuşlar,uluslararası ilişkileri bozmuşlar, ekonomiyi bozmuşlar, her şeyi inancı bozmuşlar, her şeyi bozmuşlar. Onun için bizim yeniden Allah’ın kitabına uygun bir şekilde İslam’ı yaşayıp tüm insanlığa örnek olmamız ve herkese Allah’ın bütün kullarına bu doğru dini tebliğ etmemiz lazım. Cenab-ı Hak bunu bu konuda başarılı olmayıcümlemize nasip etsin.
Bu şekilde devam ettiği sürece demek ki Allah bir şey değiştirmeyecek. Biz bunu öğrenelim. 11. ayet oydu ya
“innallâhe lâ yugayirû mâ bi kavmîn hattâ yugayirû mâ bi emsîm”
Öncelikle biz kendimizi değiştireceğiz. Allah-u Teala da alacak bizi ulaşmak istediğimiz yere götürecek. Çünkü biz tek başımıza muvaffak olamayız.
Zaten ayet onu söylüyor ama bu cümleyi söylemen çok güzel oldu. Biz şu an buradayız ve sırf şikayet ediyoruz. Diyoruz ki biz niye bu durumdayız? Ne olsun? Allah kurtarsın. Allah kurtarmazsa haşa Peygamberimiz gelsin kurtarsın. O kurtaramazsa Eyüp Sultan gelsin kurtarsın ama hep biri kurtarsın. Sen? Benim keyfim bozulmasın.
Ben kendimi kurtarmadıktan sonra ben elimi uzatmadıktan sonra kim çekecek?
Ben buradan su içmek istiyorsam elimi bunun içine sokarak su içemem ki. O kadar basit yani. Bu durumun değişmesi için öncelikle bizim değişmemiz gerekiyor. Biz değişirsek Allah da alacak değiştirecek. Çünkü haşa Cenab-ı Hak kimseye ne zulmediyor ne de birilerine pozitif ayrımcılık yapıyor.Allah ikisine de böyle bir şey yapmıyor. Dünya imtihan yeri. Kim çalışır kazanırsa Allah ona veriyor. Kim yatar Allah dediğini yapmazsa Allah da onu pisliğe mahkum ediyor. Aklını kullanmayanı diyor ya Allah.
“Ve hecealü rizke alellezine lai akilun”
Aklını kullanmayan Allah’ın istediği doğru bağlantıları kurmayanları Allah pisliğe boğar diyor.
Biz bugün bu haldeyiz işte maalesef. Ve Allah da diyor ki sen değişmediğin sürece de ben tutup seni değiştirmem. Sırf Müslüman olduğunu iddia ediyorsun diye Allah sana kalkıp dünya hakimiyeti vermez. Çünkü sen iddia ediyorsun sadece. Hani bunun ispatı?
Peki Allah yardımcımız olsun.
Cenab-ı Hak kitabını çok doğru anlamayı, bu dine sokuşturulmuş dünya kadar hurafeyi din olarak algılamaktan tamamen uzak kalmayı, hiç kimseye asla müsamaha etmemeyi, tümüyle Allah’ın kitabına yönelip ona tamı tamınasıkı bir şekilde sarılmayı cümlemize nasip eylesin. Cenab-ı Hak huzurunda ona tam teslim olan kullarından olarak çıkmayı lütfeylesin. Allah hepinizden razı olsun.