Bugün ki dersimizin ana konusu Allah’ın yarattığı ayetlerden elde edilen zikirdir. Biliyorsunuz Allah-u Teala’nın iki türlü ayeti var. Birisi indirdiği indirdiği aletlerdir ki işte bu Kuran’ı Kerim’dir elimizdeki kitaptır. Adem (as)dan beri çok küçük değişikliklerle bugüne kadar gelmiştir. Birde Cenab-ı Hakkı’n yarattığı ayetler var o da Adem (as) ilk öğrettiği ayetlerdir.
Biliyorsunuz Bakara suresinin 32nci ayetiydi galiba orada diyor ki, ” …………” 31 değil mi ” Ademe o ayetleri yanı varlıkların isimlerini öğrettik” yanı isim demek müsemma demek yani o varlığın ne olduğu neye yaradığı demektir. Demek ki Allah herşeyden önce yanı Adem(as) nebi olmadan önce bu olmuştu. Demek ki ilk önce insanlara yarattığı ayetleri öğretiyor. Resulullah (sav) ilk önce biliyorsunuz dikkatini yarattı ı ayetlere çekmiştir. İlk inen ayetler işte A’la suresinde değil Alak suresinde evet “…………” Öyle deyince zihnim o sureye geçti. “…………………..” ” Yaratan Rabbinin adı ile oku” şimdi yaratma dediğiniz Zaman bütün yaratılmış ayetler değil mi? Hemen ilk dikkat tabiata, “…………….” ” o insanı yaratmıştır” “……………..” ” Alak’tan” tabi Alak’ın bir rahim cidarına yapışan embriyo anlamı olduğu gibi, bir sosyal ilişkiler de benim Süleymaniye vakfı ile alakam var diyebiliyorsunuz değil mi işte alak o. Türkçemize de geçmiş birbirimize halka gibi takılmış vaziyette aile ilişkilleri var, akraba ilişkisi var sosyal ilişkiler gibi ilişikiler var yanı Cenab-ı hak hemen yaratmış olduğu ayete dikkati çekiyor. Dolayısıyla Allah’ın indirdiği ayetlerden haberi olmayan dünya kadar insan var. Hatta bir İslam ülkesinde yaşadığı halde medrese bitirdiği halde ilahiyat bitirdiği halde doktora, Master yaptığı halde Kuran ayetlerinde nice habersiz insanlar var. Siz bunu hayatınızda görüyorsunuz. Ama bu insanlardan hiç bir tanesi insanın yarattığı ayetlerden habersiz değildir. Onun için şeye bakarsınız yaratılan ayetlerden alınılan bilgilerle insanlar yalancılığın kötü olduğunu dürüstlüğün iyi olduğunu ondan soruna doğru ile yanlış büyük ölçüde tespit ederler. İşte onlardan elde edilen bir bilgi var. O bilgiye zikir deniyor. Kuran’ı Kerim ona zikir diyor biraz sonra ilgili ayetleri okuyacaz. Zikir denmesinin sebebi o bilgiyi kafanıza yerleştiriyorsunuz o bilgi sizin hayatınıza yön veriyor. O bilgiyi gerektiği Zaman kullanıyorsunuz gerektiği Zaman bir başkasına aktarıyorsunuz, öğretiyorsunuz. İşte o zikir Allah’ın yarattığı ayetlerden elde edilen zikir Allah’ın indirdiği bu ayetle örtüşüyor. Bu ayetle örtüştüğü zaman yanı indirdiği ayetle örtüştüğü zaman öbür zikrin kaynağını biliyorsunuz. Yaratılmış ayetlerden gelen herkes biliyor yanı bunu dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın insanlar onu biliyor. Şimdi okuyup da burada da gördüğünüz zaman hemen diyorsunuz ki ara bu farklı bir şey diyorsunuz. Bunun kaynağının farklı olduğunu anlıyorsunuz sonra bunun Allah’a ait olduğunu anlıyorsunuz. Mesela biliyorsunuz bundan önce bir ateist gelmişti, anton ona bir kaç kez söyledim yanı Allah’a inanmadığını söylüyor sonra da inanmıyor gözükmek istemiyorum Allahı işime karıştırmak istemiyorum falan diyor. Peki şu saçınızın teli üzerine düşündünüz mü dediğim de yok. Milyarlarca insanın her birisinin saçı var ama her birisi bir birinden farklı. Şimdi onu düşünen kişiler tabiattaki şeyi düşünür, Allah’ın kitabı ile karşılaştırır ise doğruyu anlar. Ama kabul etmek istemediği Zaman anton gibi davranır ve onu red eder. O zaman da kafir olur. Niye kafir olur çünkü onun doğası onun tabiattan elde ettiği bilgilerle bilir. Onun in Kuran’ı Kerim Allah’ın kitabıdır diyoruz. Şimdi mesela çok bilgili olduğunu düşündüğünüz bir Adamı gidin sorun, Kuran’ın Allah’ın kitabını olduğunu söylüyorsun ya nerden biliyorsun diye sorun ne cevap verir? İnanmıyormusun diye hemen seni suçlamaya başlar değil mi? Yahu kardeşim herkes biliyor ya herkes biliyordan değil ben sana sordum sen Kuran’ın Allah’ın kitabı olduğunu nerden biliyorsun? Bu kadar kitap Peygamber’imiz anlatmış, ya sen Muhammed ( sav) Allah’ın elçisi olduğunu nerden biliyorsun? O zaman bu kadar kitap yalan mı söylüyor, o Zaman o kadar kitap dersen İsa’nın Tanrı olduğunu söyleyen kitap sayısı senin kitap sayından daha az değil değil mi? Nerden biliyorsun? İşte şeyler biz de bu bilgiler Kuran’a dayalı olmadığı için bu sözlerin cevabı yoktur maalesef. Hatta bir Adama sorsanız eşhedü enne Muhammed’in Abdühu ve rasulu diyorsunuz diyorsun ki ben şahidim Muhammed Allah’ın kulu ve elçisi, tamam kulu olduğunu bilmek kolay çünkü o bir insansa Allah’ın kuludur değil mi? Peki Allah’ın elçisi olduğunu sana kim söyledi nerden biliyorsun? Ne cevap verir sen inanmıyor musun der. Sen kafir misin ya alla alla beni karıştırmada sen nerden biliyorsun da eşhedü diyorsun ben şahidim diyorsun ben tanıklık yapıyorum diyorsun. Şahitlik ne demek gözüyle görmek eliyle tutmak, şimdi ben size burada konuşma yapıyorum dışarı çıksanız dersten sonra birisi size deseni Abdülaziz hocayı biraz önce canlı yayında dinledik, ben de oradaydım internetten mi yok yok falanca televizyondan ne dersiniz? Yok kardeşim öyle şey mi olur ya ben şimdi oradan geliyorum, peki ne kadar yaparsa ne yaparsa yapsın bizim televizyonda canlı yayında olduğumuzu bunu size inandırabilir mi? Ne dersiniz ben gördüğüme mi inanacam yoksa senin dediğine mi? O eski bir yayındır üzerine canlı yazmışlardır dersiniz değil mi? Niye? Çünkü şahitsiniz yanı bütün dünya uğraşsa aksini söyletebilir mi size? Ya ben oradaydım kardeşim gördüğüme mi inanacam senin dediğine mi dersiniz değil mi? İşte Muhammed Allah’ın elçisidir derken bu derece sağlam bir bilgiye ihtiyacınız var. Yanı eşhedü diyen herkes. Bu bilgiye sahip olmak zorunda. O zaman eşhedü demenin bir anlamı yok ki ben şahidim diyorsun. O zaman yalan söylüyorsun. Yanı şimdi sizin mahkemede bir olayınız olsa o olayı görmeyen bir kişiyi mahkeme şahit kabul eder mi? Edemez ederse suç işlemiş olur. İşte eşhedü diyen insanda kesin bilgi olması lazım. Yanı o insanın Kuran’ın Allah’ın kitabı olduğu konusunda kesin bir bilgiye sahip olacak ki bu Allah’ın kitabıysa bu getirende ancak Allah’ın elçisi diyebilsin. O zaman eşhedü demeye Hakkı olur. Yoksa efendim din dersi öğretmeni bize böyle anlatmıştı. Senin annen baban anlatmadı mı anlattı kardeşim hristiyan da annesi babası anlatıyor İsa Allah’ın oğlu diye. Okullarda böyle gördük, onlar görmüyorlar mı? Ya herkes böyle diyor, desin. Herkes derdi diye olur mu? İşte bu şeyler Allah’ın yarattığı ayetlerden elde edilen o zikirle Allah’ın kitabını karşılaştırdığınıza zaman bakacaksınız ki bu farklı. Ha! bu sıradan bir kitap değil… Öyleyse bu bir insan sözü değil. O kanaate vardığınız zaman o insan sözü değilse Allah da insanlara böyle bir kitap vermeyeceğine göre bunu mutlaka Allah bir elçisi ile bize göndermiştir. O zaman o elçisinde kim olduğunu bu kitaptan bakar görürsünüz, “…………….” Ne diyor Muhammed sadece bir elçidir. O zaman bu kitabın Allah’ın kitabı olduğuna inanıyorsan, elçiliğini de orada görürsün ha o Zaman ne olur, eşhedü demeye Hakkı’n olur. Onun için dikkat ederseniz bizde insanlar eşhedü’yü anlamını bilmeden söylüyorlar. Hatta bir Allah selamet versin bir hoca var Japonya da yaşıyor bir kere anlatmıştı da arkadaşlardır kaç defa anlattım 🙂 diyor ki ben Japonya da günde 8-10 tane Japon’ı müslüman yapıyorum. Sen Japonca biliyor musun yok. Nasıl yapıyorsun? Şimdi görünü çok böyle dikkat çekici çizgi filmlerde ve kurgu filmlerdeki gibi böyle beyaz bir sakal beyaz bir sarık baştan aşağı bembeyaz bir elbise ile dolaşınca gençlerin dikkatini çekiyor işte iyi birşey bulduk. Etrafına geliyorlar o da diyormuş ki şimdi o gençlere söyle bana gençte ona diyormuş söyle bana taklit ediyor bunu şimdi. Hoşuna gidiyor ya Adamın şeyi eşhedü o da eşhedü diyormuş, ondan sonra en lailahe illalah söylüyor ve tam söylüyor eşhedü enlailahe illallah ve eşhedü enne Muhammed’in Abdül’ü ve rasulu Bitiriyor. Şimdi sen müslüman oldun diyormuş o da ona müslüman oldun diyormuş. Şimdi bunu bizi anlatıyor. Günde 8-10 kişiyi müslüman yapıyor. Böyle Müslümanlık olur mu? J ama gülüyoruz ama bizim eğitimsistemindeki müslümanlık bunun değişik şekli değil yani bunun bir başka versiyonu yani. İnsanlara Muhammed Allah’ın elçisidir kabul etmek zorundasın yoksa kafir olursun. Kafir olursam ne cehennemdeyanarım o zaman ne o zaman yanmayımcehennem de anlattılar tabi tamam doğru o zaman yanmayım kabul edeyim. Bir kere kabul ettin çıkarsan kellen gider o zaman sus.işte böyle sakat bir din anlayışımız olduğu yani içselleştirilmemiş bir din anlayışı olduğu için bakıyorsun ki herkes bir başkaşeyde çok rahat bir şekilde şartlandırıla biliyor. Ordan oraya götürülebiliyor.
Şimdi bu ayetlerden bir okuyalım da sonra ayrıntıya geçecez.
Bismillahirrahmanirrahim
Al-I İmran 188’I okuyoruz,
“………………………………………..” “Yaptıkları ile şımaranları” ondan sonra,
“……………………………………….” “Yapmadıklarışeylerleövündüklerini sevenler” yaptıkları ile şımaran, yapmadıkları ile övünmelerini sevinmeleri zannetme diyor,
“…………………………………….” “onları o azaptan dolayı kurtulacak zannetme”
“…………………………………..” “ Onların hakkı acıklı bir azaptır”
Yani bir şey yapıyor övünüyor insanların başına kakıyor bir çeşit reklam vasıtası olarak kullanıyor yaptığı hayrı yapmadığı ile de övünmesini istiyor işte bu çok vardır piyasada zaten bilirsiniz bunlar azaptan kurtulacak değillerdir. Onların hakları acıklı bir azaptır.
“………………………………………” “ göklerin ve yerin mülkü, yönetimi, hakimiyeti, egemenliği Allah’ın egemenliğindedir”
“……………………………………” “Allah her şeye bir ölçü koymuştur”
“……………………………………” şimdi esas konuya geldi. “ göklerin ve yerin yaratılışında”
“…………………….” “ gece ile gündüzün arka arkaya gelişinde”
“…………………….”“…….” Sağlam duruşlu insanlar için gerçekten ibaretler var. Sağa sola sapmayacak bunu falan yaptı filan yaptı işte yıldızlara bir güç güneşe bir güç bilmem burçlara bir güç veren onları efsaneleştiren bir takım şeyler var astroloji meselesi var böyleleri değil böyle sağlam duruşlu doğru yolda sabit olan insanlar için diyor Allah-u Teala elbetteki ibretler var deliller var. peki bunlar kim?
“………………………..” “Ayaktayken Allah’a zikreder bunlar” ne demek, Allah ile ilgili bildikleri doğru bilgileri zihinlerinde harekete geçirir düşünürler. “………….” Aynı zamanda Allah’ın indirdiği ayeti okur manasına da gelir. Ayaktayken, oturduklarında ve yanlarına üzerine yattıklarında. Şimid ayaktayken şeye de uyuyor, namaz kılıyorsunuz Allahu ekber diyorsunuz oturma iki secde arasında zaten, bir de secdelerin arkasında da yanlarında da var. yanlarınıza dediği zaman insanların yanları kolları ve ayaklarıdır. Rukuda ve secde de biliyorsunuz vucud kol ve ayaklar üzerine ruku da bütün kolları ayakların üzerine yüklersiniz tam bir doksan derecelik acı yapar buranız bacaklarla bel arasında secdeye vardığınız zamanda karınınızı dizinize yapıştırmazsınız kol ve bacaklar üzerine yine yüklersiniz yüklenirsiniz bu manaya da gelir aynı zamanda,
“…………………………..” “yani ilk akla gelen her halükarda Cenabı Hakla ilgili şeyleri düşünüyorlar beyinlerinde dolaştırıyorlar, göklerin ve yerlerin yaradılışını tevekkül ediyorlar. Ondan sonrada diyorlar ki “…………………………..” “Yarabbi sen bunları boşa yaratmış değilsin.” Bunları boşuna yaratmamışsın, “……..” “sana boyun eğeriz” “………………” “bizi o ateşin azabından koru” derler. Bak göklerin ve yerin yaradılışı işini düşünüyorlar, acaba nasıl oldu? Şimdi düşündüğün zaman bir bilgi etmen gerekiyor. Demek ki gökler ve yerler ile ilgili bilgiler elde etmek gerekiyor. Şimdi bunları ortaya koyalım dediğin zaman gerçekten yani Kuran’ı Kerimle yani Allah’ın indirdiği ayetlerle yarattığı ayetler karşılaştırdığınız zamanda müthiş bir bilgi elde edebiliyorsunuz. Devam edeyim şu ayete,
“……………………….” “ yarabbi sen o ateşe kimi sokarsan sen elbette onu perişan edersin çok kötü duruma sokarsın.” Bu demek ki Allah’ın yarattığı ayetlerle indirdiği ayetlerle birlikte düşünen insanlar. “……………………….” “yanlış yapanların yardımcısı yoktur.”çünkü Allah-u Teala düzenli imtihan için kurmuştur. “…………………” “ yarabbi imana çağıran bir çağırıcıyı duyduk işittik” “…………………..” “ rabbinize inanın diye bir çağrı geldi bize” işte bir resul gelmiş kendilerine elçi gelmiş. “…………………….” “inandık” “……………..” “yarabbi günahlarımızı bağışla” “………………………” “bizim yaptığımız kötülüklerin üstünü ört” “……………………….” “ bizi iyilerle birlikte vefat ettir, canımızı ruhumuzu onlarla birlikte al” yani onların arasında olalım. Şimdi buradan şu anlaşılıyor ruhla vucuttan alındığı zaman bir iyilerin ruhlarının olduğu yer var bir kötülerin ruhlarının olduğu yer var çünkü biliyorsunuz şeyde Zümer Suresinin 39ncu ayetinde Allah-u Teala ruhumuzu iki şekilde aldığını söylüyor. Birincisi uyurken,birisi de öldüğümüz zaman ve ruhu bir yerde tuttuğunu da bildiriyor vucuda dönmesine engel bir durum söz konusu. O zaman “………………….” Dendiğine göre burada demek ki iyilerin bulunduğu yer başka, kötü ruhların bulunduğu yer başka kötü insanların günahkar insanların bulunduğu yerler başka.
“………………………..” “ Yarabbim elçilerine bizimle ilgili olan hangi vaatlerde bulunduysan onu bize ver.” Yani şimdiye kadar hangi sözleri verdiysen onu bize ver. “…………………………..” “ Yarabbi bizi insanların yeniden dirileceği gün de rezil etme perişan etme.” “…………………………” “ Sen verdiğin sözden caymazsın” bundan sorna diyor ki,
“……………………” bunda dikkat ederseniz bazı hususlar vardır ki tabiatı gözlemlerle anlayamazsınız mesela cehennem azabını anlayamazsınız. Mesela resullere verilen sözü anlayamazsınız, yeniden dirilmeyi anlayamazsınız. Şunu hissedebilirsiniz tabiatı gözlemleme ile ömür bu şekilde bitip gitmemeli mutlaka sorguluk olmalı yanlış yapan kişinin yaptığı yanlış yanına kalmamalı, iyilik yapıpta karşılığını almayanın karşılığını alacağı bir yer olmalı gibi diye düşünürsünüz bunu siz tabiattan bunu yaşadığınızda bunu çok rahatlıkla öğrenirsiniz. Allah’ın indirdiği ayetleri okuduğunuz zaman bütün bu sorularınızın çok güzel bir şekilde cevaplandırıldığını gördüğünüzde adeta şey gibi iki tane dişli gibi böyle yanyana getiriyor böyle çark dönmeye başlıyor o zaman anlıyorsunuz ki bu Allah’ın ayeti o zaman eşeri diyorsunuz.
Şimdi burada diyor ki Cenabı Hak,
“………………………..” “Rableri onlara cevap verdi, karşılık verdi”
“………………………..” “ Sizden çalışan kimsenin çalışmasını ben zayi etmem” diyor. Şimdi bak burada dua etti bu insanlar Yarabbi diyor bak dikkat edin “bize söz verdiğin şeyi ver” , “bizi kıyamet günü perişan etme”, “sen sözünden dönmezsin” dedikten sonra tamam ben sizi cennete sokcam demiyor dikkat ediyor musunuz bak. Diyor ki, “…………………..” “kadın olsun erkek olsun sizden herhangi birisinin yaptığı bir şeyin karşılığını zayi etmem” ne demek istiyor? Çalışın karşılığını alın. Bedava cennet yok. Tamam biz duamızı yapacaz şüphesiz, dua yapmamızın çok büyük faydası var çünkü Allah-u Teala yapacağımız herhangi bir şeyle ilgili emrini verecek onayını verecek o iş olsun. Ben şu anda sizinle konuşuyorum, Konuşmam için Cenabı hakkın benim bütün organlarımı çalıştırması lazım değil mi? Zihnim çalışacak, dilim çalışacak, ses, ses telleri yani her şeyimi ona borçluyum. Namaz kılmak istiyorum gereken gücü vermese kılabilir miyim? Ama şimdi bunu biz istiyecez Allah-u Teala’dan ama Allah-u Teala bedava hiç kimsey bir şey vermiyor. Tamam mı? Biliyorsunuz yanlış bir din anlayışı vardır, bu onlardan mesela bir örneğini işte ramazan gecelerini ihya eden kişilerin geçmiş günahları affedilir, teravih namazını kılanda ihya etmiş olur. Uydurma şeyler bunlar. Şimdi bakarsınız ki millet teravihe koşar akşam namazını kılmaz yatsıyı kılmaz ama teravihe koşar. Teravihe gitmişken yatsıyı da kılar tabi fazlada hakkını yememek lazım. Niye çünkü kıldık mı teravihi sıfırladık motoru diyor. Seneye bir tane daha tamam cennet garanti. Alacaklı duruma da geliyor evet. Doğru doğru şeyde gidin Medine Mescidinde yazar burada bir vakit namaz mıydı öyle bir şey olacak işte 100.000 katmıydı unuttum. Mekke’ye gelirsin orada çok daha artar. Hatta şeyde yazılıdır şu anda hatırlıyormusunuz? Burada namaz kılarsanız şu kadar 1000 kat burada kılarsanız şu kadar 1000 kat.Allah rahmet eylesin vefat etti Sirkeci de büyükçe bir iş hanı olan yani Türkiye’nin önde gelen zenginlerinden birisi bir gün konuşuyoruz hocam dedi Allah’tan şu kadar namaz alacağım var dedi. Hayırdır ya dedim nasıl oldu işte dedi hesap etmiş Medine Mescidinde şu kadar kaza namazı kıldım Mekke Mescidinde şu kadar namaz kıldım bir de çarpmışta ömrüyle de bakmış ölene kadar hiç namaz kılmasam fazlasıyla götürdük işi. “……” 1000 namaz Mekkede daha fazla. Mekke’ye bak Medine 1000. Şimdi Medine de 1 kılıyorsun 1000 namaz. Mescid-I Haram’da 100.000 namaz. Şimdi ne yapıyor gidiyor orada bir tane sabah namazını kaza kılıyorne yaptı 100.000 Mekke’de Medine de 1000, 101.000, bir adamın ömründe 100.000 sabah namazı var mı? 100.000gün mü yaşıyorsun? Yani 1 kere kılsan alacaklı oldun bitti. Hadi Mekke’yi bırak Medine de bir kere kılsan alacaklı oldun. Ondan sonra ona dedim ki sen bunu nerden çıkarıyorsun kardeşim. Bir kere kaza namazı yok bir, Rasulullah (sav) nafilelerini şeyde kılmamıştır, Mescitte kılmamıştır. Yani sünnetlerini kılmamıştır. Şimdi giderler biliyorsunuz tamam kılsınlar bir şey değil, ama bu niyetle kılmasınlar. Allah rızası için istedikleri kadar namaz kılsınlar. Şimdi ve işte falanca gün biliyorsunuz Yahya sen bilirsin sen onlara çalışmıştın. O kandil geceleri yapılan ibadetler vardı ya. Falanca gün şunu yaparsa şu kadar sevap unuttun mu onları. Yok sadece özet olarak. Şimdi olmayan kandil geceleri uyduruluyor. O gecede şunu yapan şu kadar. Şimdi bu var ya müslümanları bitiriyor.her türlü günahı işliyorsun geliyorsun gidiyorsun arafata sıfırladın. Bu bütün müslümanları bitiriyor. Kardeşim bir kere hiç kimsenin hakkını ödemeden kurtuluş yok. Böyle saçmalık olur mu? Yani dini öyle bir hale getiriyorlar ki Allah-u Teala ne diyor, “ben diyor çalışan hiç kimsenin çalışmasını zayi etmem” karşılığını alırsın. Nerede olursa olsun. Buldun mu? Bir kaç kısa kelime söyle yeter fazlasına gerek yok.
YAHYA ŞENOL: İlk önüme geleni söyleyim Recep ayı ile ilgili özellikle, şöyle hadisler uydurulmuş uydurma hadis kitaplarında toparlanan hadis bunlar, mesela şöyle denmiş, her kim Recebin ilk gecesi Recep ayının ilk gecesi akşamdan sonra 20 rekat namaz kılarsa o kişi sıraat köprüsünü sorgusuz sualsiz geçer.
ABDÜLAZİZ BAYINDIR: Şimdi böyle şeylerle insanlar insanların dini hayatı perişan hale getiriliyor. Şimdi hatırladım bir keresinde bir haftalığına Suudi Arabistana gitmiştim tek başıma bir keresinde etrafımda mutlaka bir çok kişi olur da tek başına gidince oradaki pek çok kimselerle rahat rahat görüşme fırsatı bulmuştum. Şimdi orada onlara dedim ki burada ne yapıyorsunuz? İşte Allah’ın evinde komşuluk yapıyoruz, nasıl komşuluk yapıyorsunuz? Kabe’deyiz falan, ya kardeşim bak filan yerde falan yerde bu kadar işler ihtiyaçlar var burada niye pinekleyip duruyorsunuz. Olur mu işte Allah’ın evi burası. Yahu kardeşim Allah’ın evi diyorsan Allah için ibadet edilen ev demektir Beytulah. Beytil illah demektir. Allah rızası için yapılmış ev. Bu dünyanın her yerinde var. Ya bura Kabe. Peki dedim siz İbrahim (AS) dan daha mı çok seviyorsunuz? Buraya geldiği zaman kısa bir süre kalıp dönüyordu geriye yada siz Medine’yi Rasulullah’ın ashabından daha çok mu seviyorsunuz? Yani kendi kendimize bazı şeyleri uydurarak hayali sevaplar peşinde koşuyoruz. Halbu ki öyle değil. Nerde daha çok ihtiyaç varsa oraya gidilir. Bugün bir arkadaşımız eski Yunan filozoflarından birini söyledi ismi aklımda kalmadı da sürgün etmişler adam inançlı bir adammış sormuşlar talebeleri üzülmüş o hiç üzülmüyor niye üzülmüyorsun demiş ki gittiğim yere Allah Yunanistandan daha uzak değil ki demiş niye üzüleyim demiş değil mi? Cenabı hak yerde aynı şekilde yakın. İşte burada diyor ki Allah-u Teala “ …………………….” “ Kadın olsun erkek olsun hiç fark etmez çalışan kişinin çalışmasının karşılığı hiç bir zaman zayi etmem.” Ne yaparsan onun karşılığını alırsın bu kadar. Tabi bir de Allah’ın 10 kat ikramı var. “………………………….” “biriniz diğerinizden yani erkek kadın ayrım yok. Sen erkek olarak bir kadının çocuğusun, o da kadın olarak bir erkeğin çocuğu öyle değil mi? Yani birinizin diğerinden farkı yok diyor. “……………..” “……………….” “Hicret edenler” hicret etmiş niye? Mesela, Mekke’den Medineye hicret edenleri düşünün. Evlerini, barklarını, işlerini, aşlarını bırakmışlar sırf inandıkları için Medine’ye gitmişler. Demek ki bir çok inancımız için bir çok menfaatimizi terk etmeye hazır olmalıyız. Ondan sonra “…………………..” “ülkerinden çıkırılanlar” Niye çıkarılıyorsunuz? Hoşlarına gitmiyor çünkü söyledikleriniz hoşuna gitmiyor. “………………….” “benim yolumda eziyet edilenler” sıkıntıya sokulanlar. Bütün bunları düşünmemiz lazım hepimizin başına bu tür şeyler gelir. Çektiğimiz gördüğümü imtihana göre, “……..” “savaşa girenler” “………..” “öldürülenler” “………………….” “ben bunların yaptığı kötülüğü de örterim.” Şimdi az önce Yahya okudu o kadar kolay ki gidiyorsun Mekke’de iki rekat namaz kıl 200.000 oldu. Medine de kıl 1000 oldu keyif. Cennete ki yerini görmeden yerini ölmez Ramazan ile ilgili olarak tamam. Ama bak burada Allah diyor ki, “………….” “hicret edenler”, “………..” “ülkelerinden çıkarılanlar” “…………..” “benim yolumda eziyet görenler benim rızam için eziyet görenler başka maksatla değil sırf inandığın için” “………..” “savaşa girmiş savaşmışlar” “……….” “ve öldürülmüşler” savaşa giden kişi de öldürülmeyi göze alır değil mi? “…….” “öldürülenler” “…………..” “ben onların kötülüklerini örteceğim” bunlarda günahsız değil bunlar da insan. “……………………..” “içinden ırmaklar akan cennetlere elbette onları sokacam” çünkü Allah için fedakarlıkta bulunmuşlar. Allah için fedakarlık son derece önemlidir. Fedakarlıkta bulunacaksınız ki ahireti dünyadan daha çok sevdiğinizi göstereseniz. “………………….” “Allah katından bir karşılık olmak üzere” “…………………..” “Allah katında en büyük sevap vardır.”
Şimdi bu tabiatı okuma konusunu tabiattaki ayetler konusu son derece önemlidir. Işte zikir meselesinden başladık burada ikisini birleştirmişler bak yani indirdiği ayetler ile yarattığı ayetler arasında düşünme konusu cidden onu birleştirdiğiniz zaman inanılmaz bir güzellik ortaya çıkıyor. Sizde daha önce de anlatmışımdır herhalde bir kaç kere anlatmışımdır tekrar anlatayım bu namaz vakitleri ile ilgili olarak kutup bölgesine gittik. Kışın yani güneşin hiç doğmadığı zamanlar da namaz vakitlerini nasıl tespit edeceğimizi tabi bize çok karanlık bir şey. Yani bize anlatıyorlar 6 ay gece 6 ay gündüz yani bizde zannediyoruz ki bizim buradaki gibidir. Neyse gittik baktık çok kolaymış. Kışın namaz vakitlerini tespit ettik çok kolaymış hatta bizim bu bölgelerden daha kolay bakarsın gözünle tamam. Onu şey yaptık. Şimdi yazın güneş tepede sürekli dolaşıyor. Ya ne zaman sabah namazı oluyor ne zaman öğlen namazı oluyor ne zaman ikindi ne zaman akşam güneş yine. Güneşin hiç batacağı yok. Batmıyor dolaşıp duruyor. Şimdi orada bizim arkamızdanda bir televizyon ekibi dolaşıyor güneş oradan oraya. Orada da bizim bu işi ilk defa biz yapmışız Norveçlilerden bunu belgesel yapmaya karar vermişler. Şimdi orada da esas ekip başı ben olduğum için televizyoncular iki de bir ağzıma mikrofon dayıyorlar kendim hayal ettim yani şöyle olursa herhalde akşam namazı olur deriz böyle olursa yatsı, burada tabi uzun uzun hayallerde resimler mesimler. Tam böyle hayalime uygun bir ortam gördüm orada görünce hemen ağzıma dayadılar mikrofonları başladım orada hava atmaya J işte gösteriyorum çekim yapıyorlar falan orada bak güneş kaybolmuş diye neyse konuşma bitti bir geriye döndüm ki güneş arkadan bana bakıyor. J şimdi orada ne hale geldiğimi bir düşünün. Şimdi orada Norveçliler bir tepe var orada piknik var gece saat bir buçuk ama her taraf aydınlık hiç birşey yok yani. Bir buçuk ama karanlık yok ki güneş ortada batacağı yok. Neyse ben şimdi onların yanında durabilir miyim? Çektim ben konuşacak halim yok yani. Çektim gittim şöyle kenara köşede oturdum. Tekrar bir ilgili ayetleri okudum. Bir ayeti kerime ye baktım Allah Allah. Allah gecenin işaretini kaldırdım diyor İsra 12nci ayet. Ulan işareti kaldırmış ben geceyi karanlık bekliyorum. Demek ki karanlık olması gerekmiyormuş gecenin. O zaman başka ne olacak gece ile ilgili diğer ayetlere bir baktım tabiatın uyuyor olması lazım ayete göre. Biraz tepe bir yer bir baktım etrafa bütün tabiat uyuyor. Bütün hayvanlar uyuyor insanlar uyuyor herkes böyle tüm tabiat uyuyor. Iyi Elhamdülillah dedim. Şimdi olay çözüldü. Ondan sonra daha önceki tecrübelerimize dayanarak arkadaşlara dedim bak şimdi buradan gidelim beşe çeyrek kala kuşlar öterse biz problemi çözdük. Gittik tam beşe çeyrek kala kuşlar saniyesi saniyesine öttü tamam çözdük. Ne yani hepside Kuran’ı Kerimde var çünkü kuşlarında namazı var onlarda vakitlerini biliyorlar. Kuran’ı Kerim onu da yazmış.Mesela ben her sabah Süleymaniye’deki kuşların hareketlerini görüyorum. Şimdi şeyde tabiattaki ayetleri okuyorsunuz, indirilmiş ayetleri okuyorsunuz karşılaştırıyorsunuz muhteşem bir bilgi ortaya çıkıyor. Şimdi Allah’a şükür arkdaşlarımız çalışıyor bu formüllerini de büyük ölçüde yaptılar artık dünyanın her noktasında senenin her günü birazcık matematik bilen zaten şimdi bilgisayarlar telefonlarda var o da çok daha kolayda o olmadığı taktirde bile biraz matematik bilen biri bulunduğu yerin beş vakit namazını rahatlıkla hesap edecek noktaya geldi ama biz henüz açıklamadık yani arkadaşlar biraz daha çalışacaklar üzerinde. Şimdi bakıyorsunuz ki hiç kimsenin hayal edemediği çözümleri Kuran’ı Kerimde buluyorsunuz ve gördüğünüz zaman da bu ancak Allah’ın kitabı olur değil mi? Başkasının yazması mümkün değil? Mekkedeki bugün işte tarihselciler çıkıyor. Kuran’ı Kerim’i tarihe gömüyorlar. Çünkü Kuran’la problem çözemiyorlar öyle bir problemleri de zaten yok. Efendim diyorlar işe bu Muhammed’in o çağdaki problemlere getirdiği çözümdür. Böyle dediğin zaman hiçbir müslüman kabul etmez şu şekle çeviriyorlar. Diyorlar ki Allah o dönemlerin problemlerini çözmek için Muhammede inmiştir. Çünkü Muhammedi Peygamber saymaz Kuran’ı Allah’ın kitabı saymazlarsa toplumda konuşamazlar. Bunları söyleyenler Muhammedi Allah’ın Peygamberi, Kuran’ı kitabı saymıyorlar. Ama İslam toplumunda dışlanmamaları, adam İlahiyatta Profesör hangi talebe onu dinler. Muhammed Allah’ın peygamberi değildir derse hangi talebe dinler. Onun için ne yapıyor evirip çeviriyor efendim işte tarihseldir, işte bu evrensel değildir o dönemin şartlarına göredir bilmem ne. şimid tabi bunları çıldırtan bizim çalışmalar. Peki şimdi nedir bu Allah’ın yarattığı ayetleri okuyorsunuz. Allah’ın yarattığı ayetleri okuyorsunuz. Tabiatı okuyorsunuz. O ayetlerle Kuran’ın ayetleri kıyaslıyorsunuz birebir örtüştüğünü görüyorsunuz. Mesela bu sene Oslo da bazı kimseler 14 buçuk saat oruç tuttular. Normalde yirmi saati geçiyor takvimlere baktığın zaman ve o insanlar güneş havadayken akşam namazının olduğunu Kuran’ı Kerim’in gösterdiği işaretlerle çok rahat anlıyorlar hiç endişeleri yok. Yani gözlemle bu tespit edebiliyorsunuz. Şimdi siz bunu gördüğünüz zaman bu ancak Allah’ın kitabı olur başkasının değil neden? Çünkü onu yaratan kimse bunu indirende o değil mi? yine size bir kaç kere anlatmışımdır bir defa daha anlatayım. Bir keresinde Almanya’da Din ve Bilim diye bir konferans vermiştim. Bayağı bir ilgi olmuştu. Büyükçe bir salondu doluydu salon. Kim nasıl anlatmışsa gelenler ellerinde Kuran’la gelmişlerdi yani orada iki üç tane bizim müslümanlardan vardı ama diğerleri ellerinde Kuran’larla. Şimdi herhalde benim Kuran’dan konuştuğum anlatmış kim anlatmışsa. Şimdi üç buçuk saat sürdü konferans Din ve Bilim tabi onu Allah’ın indirdiği ayetler yarattığı ayetler ikisi arasındaki birliktelik falan sonra o fakültenin dekanı bizim vakfa geldi. Üç hafta sonra geldi. Güya Etik konusunda uzmanmış. Ben bu etik konusunu ilk defa ondan duydum daha önce duymamıştım. Yeni bir bilim dalı. Şimdi geldi adam dedi ki sorularım var dedi. Sen misin orada Kuran’ı Kerim herşeye çare bulur diyen bilim alemine meydan okuyan al işte cevabını ver verebilireceksen. 67 yaşında bir adamdı 3 ay sonrada eekli olacaktı geldiği zaman böyle bir dosya geldi. Vakıfta oturduk bizim bu salonda. Başladı sorularını sormaya, sorularım var dedi ve öünü de bir Kuran’ı Kerim koyduk Almanca. Ne sorduysa şu ayeti şu ayetle beraber oku, şunu şununla beraber oku,kendi okudu. Biraz sonra adam dedi ki tamam sorularım bitti. Bütün cevaplarını aldın mı? iki saat sürdü, iki saat ancak sürdü değil mi hatırlamıyorum sen var mıydın sen yoktun. Dedi ki tamam dedi. Bütün sorularımın cevabını aldım. Tatmin oldun mu deim oldum dedi. Bak dedim ben hiç birşey konuşmadım dedim önündeki kitaptan aldın bu cevabı da. Ben zaten bu etik nedir bilmem. Ama sorduğun sorulara uygun ayetleri söyledik o kadar. O da anne rahmindeki o çocuğun gelişmesi ceninle alakalı ona karşı yapılacak ahlaki ilişkiler falan neyse adam dedi ki ben çocukluktan beri hep şunu düşünmüşümdür, Tevrat ve İncil Allah’ın kitabıysa Allah’ın yarattığı tabiattaki kanunlarla buradaki bilgide çelişki olmaması lazım. Birebir uymalı. Çünkü onu da Allah yaratmış bunu da Allah indirmiş fakat bu konuda zihnim hep bununla meşgul olmuştur bir tane İspanyolcadan bir kitap Almanca’ya tercüme ettim tatmin olmadım, seni Almanyada çok dikkatli dinledim problemler, çünkü 3-4 gün kalmıştı o zaman problemlerim büyük ölçüde çözülmüştü şu anda hiç bir şüphem kalmadı ki Allah’ın indirdiği ayetlerle yarattığı ayetler arasında en küçük uyuşmazlık olmaz. Şimid o şahıs bakın Allah’ın indirdiği ayetler derken neyi kastetmiş oldu? Kuran’ı demiş oldu demi? Şimdi o kişi eşhedü diyecek konuma geldi mi? şimdi o kişi Muhammed Allah’ın elçisidir derken bizim yanımızda demedi de o ayrı bir konu yani o noktaya geldi ondan sonrası bizi ilgilendirmez. Eşhedü enne Muhammedin abduhü ve rasuluhu diyecek o noktaya geldi mi o adam? Çünkü bunu bir insanın yazamıyacağını anladı. Şimdi asıl mesele bu. O kendi bilim dalıyla farketmez ki her insanın ama kim olursa olsun her insanın kendi bilgi birikimi ile okuduğu zaman arada kontağı yakalayacak. Siz kendiniz de kendinizi Kuran’ı Kerim’in içinde bulmuyormusunuz okuduğunuz zaman işte o zaman eşhedü demeye başlıyorsunuz ve yanlış mealleri hemen fark edemiyor musunuz? Işte Allah’ın indirdiği ayetlerle yarattığı ayetleri sürekli birlikte okumak lazım,zikir tabiattan elde edildiği gibi Kuran’ı Kerimden de elde edilir. Ama mesela biz buradan eğer Kutup bölgesine kadar gidip bir ekiple beraber o araştırmaları yapmasaydık ki uzunca bir süre yaptık iki dakika da değil yani hemen anında olmuyor o kadar uzun bir süre bu konu üzerinde durmasaydık herhalde Allah-u Teala o İsra suresinin 12nci ayetini de anlamayı nasip etmezdi. Bedava da kimseye bir şey yok. Hani ne dedi erkek kadın yaptığının karşılığını alırsın dedi değil mi öyle bedava bir şey yok. Havadan hiç kimseye cennet yok. Onu bir ekiple beraber okuduğunuz zaman yani fizikçisi var, uzay bilimcisi var ve saha da uzmanlar var bir ekip olarak gidiyorsunuz herkes kendi açısından olaya bakıyor birikiyor ve bir sonuç elde ediyorsunuz. Işte o zaman Allah’ın indirdiği ayete yarattığı ayeti birleştiriyorsunuz. Mesela oradan geldik yani bir çok kimse artık bu şeyleri anlamaya başladı. Aydın Üniversitesinde bir toplantı olmuştu astronomlar büyük ölçüde vardı beni de çağırmışlardı gittim konuştum arkasından dediler ki yahu orada bu senin söylediklerin tamamen bilimsel, ititaz edilecek hiç bir tarafı yok ve hatta bizim söylediklerimiz onların çok ötesinde bilgiler yani bizde şu vardır biliyorsunuz işte birisi bir buluş bulur bu Kuran da da var. Küçücük bir benzerlik bulur vardı daha önce niye söylemedin kardeşim. Böyle değil yani ilerisini gösteriyorsunuz böyle olmalı şöyle olmalı diye. Ondan sonra peki bu niye uygulanmıyor diyince orada oturum başkanlığını Sayın Ephem Hoca yapıyordu. Ephem Hoca ile en son Sayın Ephem Türkiye Diyanet takvimini ilk hazırlayan kişidir. Namaz vakitleri ile alakalı ilk hazırlayandır. Onu da götürmüştük en son gidişimizde Svalvarda. Orada şunu söyledi dedi ki ben Abdülaziz Hocanın takvimini uyguluyorum dedi. Ama dedi Diyanetin bu geleceğine hiç de ihtimal vermiyorum çünkü orada başka şeyler devreye girer anlamında bir takım şeyler söyledi. Şimdi o önemli değil biz, şey yapan kişiler değil siyasi bir kuruluş değiliz ki taraftar peşinde koşalım gelen gelir gelmeyen gelmez ama önemli olan Allah’ın yarattığı ayetlerle indirdiği ayetleri birlikte okuyabilmek, o zikri yakalamak yani tabiattan elde edilen bilgiyile zikir, Kurandan elde edilen bilgiyle zikir ikisini karşılaştığınız zaman oluşturduğu o Almanya’dan gelen Dr. Diatmanit onun gibi adam hah işte diyecek bu Allah’ın şeyi kitabı diyecek herkesin o noktaya gelmesi lazım onun için Allah Rasulullah (sav) Gaşiya suresinde diyor ki “……………………” nci ayetmiydi neydi bilmiyorum ki “………” “Sen insanlara zikir ver, zikri ver” yani Kuran bilgisini anlat. 21nci kaçıncı sure o? 88nci sure 21nci ayet. Sen insanlara Kuran bilgisini anlat. Senin görevin sadece bunu anlatmaktır diyor. “…………………………..” “Tepelerine dikilecek değilsin” onun için bizim görevimiz insanlara zikri anlatmak yani Kuran’ı anlatmaktır. Insanların görevi tezekkürdür. Yani bizim anlattıklarımızı kendi kafalarındaki bilgi ile karşılaştırmaktır. Onu karşılaştırmak ama Allah’ın kitabı anlatacaz kendi görüşlerimizi değil. Çünkü bizde biraz sulanmış olur o bilgiler kendi kafamıza göre değil. O ikisini birleştirdiğin zaman ha diyecek işte bu Allah’ın kitabı. Dedikten sonra ister inanır ister inanmaz o bizi ilgilendirmez. Bizim görevimiz orada biter. Yani devam etmiyecekmiyiz ederiz ama hep bu esas üzere yaparız.
Evet peki böylece birinci seans bitti. Sorular var mı? Neyse bir kaç dakika ara verelim bu kadar insan gelmiş.