Euzubillahi MineÅŸ ÅŸeytanir Racim, Bismillahirrahmanir Rahim
Elhamdulillahir Rabbil Alemin ves salâtu ves selâmu ala Rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Bugün 7 Åžubat 2012. Abdulaziz Hocamız, Umre seyahatinde olduÄŸu için, bugün kü Sohbeti birlikte yapacağız. Cenab’ı Hakk’tan bu sohbetimizi, verimli, bereketli ve hayırlara vesile kılmasını niyaz ediyoruz. Geçen haftaki Hocamızın Sohbet’inde Sadaka konusu konusu üzerinde duruldu.
Ä°nfak ve Sadaka’nın önemi anlatıldı. Ve özellikle Sadaka ile infak ile, faiz arasında, kısa bir karşılaÅŸtırma yapıldı. Bu derste de mümkün mertebe, aynı konular üzerinde duracağız. Ekranda da sanıyorum görebiliyorsunuz, dersin akışını şöyle düzenledik.
Birinci olarak, İnsan ve İktisadi Hayat. Ekonomik Hayat üzerinde kısaca durmaya çalışacağız.
Ä°kinci olarak, bununla ilintili Ä°nsan ve Din
Üçüncü olarak, Ä°slam’ın, Ä°slam Dini’nin GönderiliÅŸ Amacı,
Dördüncü olarak, Ä°slam’ın Mal’a verdiÄŸi önem, DeÄŸer
BeÅŸinci olarak, Mal Edinmede Temel Ä°lkeler Nelerdir?
Buradan hareketle, iÅŸte MeÅŸru olan mal edinme yöntemleri, tabi bunlara kısaca temas edeceÄŸiz. Yoksa bunların herbiri ayrı birer ders konusu. Batıl Mal Edinme yolları, buradan hareketle, Ticaretin Temel Ä°lkeleri ve konumuzu, sohbetimizi, Faiz Yasağı ve Faiz Yasağının Ä°hlali‘nin Kur’an’ı Kerim’deki Allah’u Teala’nın, faiz yasağına uyulmamasının, bugünkü insanlığın karşılaÅŸtığı, ekonomik krizler üzerinde durup, sohbetimizi bitireceÄŸiz inÅŸaallah.
Malumunuz, Bakara Suresi’ni, yani Kur’an’ı Kerim’in ikinci suresinin 21. Ayeti, ellerinizde Kur’an’ı Kerim’ler var. Ben belki biraz hızlı gidebilirim ama ekranda nasıl olsa numaralarını görüyorsunuz Ayet numaralarını.
Bakara Suresi 2:21. Ayet’te Yüce Allah şöyle buyuruyor: (04.04 dk. burada ilk baÅŸta nâsu’budû yu yanlış okudu ve sonra düzeltti, onun için Ayeti tekrar yazmadım. )
Bakara Suresi 2:21. Ayet’te, “Yâ eyyuhen nâsu’budû rabbekumullezi halekakum vellezine min kablikum leallekum tettekûn – Ey insanlar, Rabbinize kul olun“. KulluÄŸu sadece Rabbinize yapın. O Rabb ki “Halekakum vellezine min kablikum – sizi de, sizden öncekilerini de yarattı. Umulur ki, bu kulluÄŸu yapar da korunursunuz.” ve iÅŸte O Rabb ki, devam ediyor ikinci ayette:
Bakara Suresi 2:22 Ayet: “Ellezi ceale lekumul erda firâşev – yeryüzünü sizin için bir döşek yaptı”. “ves semâe binâe – gökyüzünü bir tavan yaptı”, “Ve enzele mines semâi ma en – Sema’dan su indirdi”. “fe ahrece bihi mines semerâti – ve o su ile yeryüzünden her türlü ürünleri çıkarttı”. Ne diye? “rizkal lekum – size rızık olsun diye”! Gökten su indirdi, yerden rızıklar çıkarttı. “Fe lâ tec’alû lillâhi endâdev ve entum ta’lemûn – siz bunu, bu iÅŸin böyle olduÄŸunu bildiÄŸiniz halde, bile bile Allah’a baÅŸka endatlar, baÅŸka ortaklar koÅŸmayın, baÅŸka ortaklar kabul etmeyin”.
Ve yine A’râf Suresi 7:10. Ayetinde, yine konumuzla ilgili olarak; “Ve le kad mekkennâkum fil erdı – sizi yeryüzüne yerleÅŸtirdik”, “ve cealnâ lekum fihâ meâyiÅŸ – ve o yeryüzünde yaÅŸayabileceÄŸiniz, sizin yaÅŸamanıza, hayat sürmenize yarayacak ÅŸeyleri kıldık, yarattık”. “kalilem mâ teÅŸkurûn – ne de az şükrediyorsunuz“, kadrini kıymetini bilmiyor sunuz bu kadar nimetin, bu kadar ikramın.
Buraya kadar ki okumuÅŸ olduÄŸumuz Ayet’i Kerime’lerde Yüce Allah genel olarak, insanoÄŸlunu yarattığını, insanoÄŸlunun ancak ve ancak kendisine kulluk etmesinin gerekli olduÄŸunu. Fakat konumuzla ilgili tarafına baktığımız zaman, insanoÄŸlunu yeryüzene yerleÅŸtirdiÄŸini ve yeryüzünde de insanoÄŸlunun hayatını sürdürebilmesi için, hertürlü imkanı, rızkı yarattığını Yüce Allah bize buyurdu.
Åžimdi biraz daha somutlaÅŸtırıyor Yüce Allah, bu bölümde. Hani Adem (a.s.)’ın kıssası var ya. Adem (a.s.)’ın kıssasını, konumuz açısından bu gözle okuduÄŸumuz zaman, az önceki o genel ilkeleri, genel prensipleri biraz daha somutlaÅŸtırıp Adem (a.s.) üzerinden bizlere örnek ile anlattığını görüyoruz. Ne diyor Yüce Allah?
Burada ayet numarası okunmuyor
Bakara Suresi 2:35 “Ve kulnâ yâ Ademuskun ente ve zevcukel cennete – biz dedik ki, ey Adem sen ve eÅŸin ÅŸu bahçeye yerleÅŸin”, “Ve kulâ minhâ raÄŸaden haysu ÅŸi’tumâ – oradan dilediÄŸiniz yerden, dilediÄŸiniz kadar yiyin“. Bakın hemen Allah’u Teala yerleÅŸtiriyor, bir dünya diyelim, bir yere, insanoÄŸlunu, yerleÅŸtirdiÄŸi an, çünkü hayatını sürdürebilmesi için önce yemesi lazım, ve yiyiniz diyor Cenab’ı Allah. Ama imtihan da var. “Ve lâ takrabâ hâzihış ÅŸecerate fe tekûna minez zâlimin – Fakat ÅŸu aÄŸaca da yaklaÅŸmayın, eÄŸer yaklaşırsanız, yanlış yapanlardan olursunuz”. Tabi Yüce Allah, her türlü rızkı, insaoÄŸluna ikram ettiÄŸini söylüyor. Ama aynı zamanda da, hani Mülk Suresinin 2. Ayeti, nasıldı?
(bu arada 1. ayeti hızlı bir şekilde okuyup, geçiyor, ben de yazmıyorum)
Mülk Suresi 67:2 Ayet, “Ellezi halekal mevtâ vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ” Allah’u Teala yaradılışın, yani insanoÄŸlunu yaratmasının temel sırrını veya espirisini de O Ayet’i Kerime de bizlere bildiriyor. Yani, “Ellezi halekal mevte vel hayâte – Hayatı ve Ölümü yarattı ki”, ” li yeblüvekum eyyukum ahsenu amelâ – hanginizin daha güzel amel yapacağını tespit etsin, imtihan etsin” diye. Dolayısıyla bu imtihan da, bakın dikkat edersek, Adem (a.s.) ve Havva annemiz ile baÅŸlıyor. Yani bir imtihan, hiç yesen olur, yemesen olur o aÄŸaçtan. Ama imtihan orada baÅŸlıyor. Fakat yine biz konumuza dönersek; Ä°ktisadi hayat, Adem ve Havva ile baÅŸlıyor. Yani yeme-içme meselesi. Çünkü iktisat, nedir iktisat? Nasıl tanımlıyorlar, var mı içimizde iktisatçı? Nuri bey, nasıl tanımlıyorlar iktisadi.
Ä°ktisat: Mevcut kaynakların, en güzel, en verimli ÅŸekilde nasıl deÄŸerlendirilebileceÄŸini ele alan, inceleyen bilim dalı. Bilim! E peki, mevcut kaynaklar, birinci olarak nerede nerelerde harcanıyor? Yeme-içme de. BaÅŸlangıçta yeme-içmede kullanılıyor. Dolayısıyla iktisadın da birinci meselesi, insanoÄŸlu nasıl doyar. Dolayısıyla hayatını nasıl sürdürebilir? Ä°ÅŸte yine Cenab’ı Allah, Adem babamız ve Havva annemizin kıssasına devam ederken;
Bakara Suresi 2:36 “Fe ezellehumeÅŸ ÅŸeytânu anhâ fe ahracehumâ mimmâ kânâ fih – fakat ÅŸeytan rahat durmadı. Onların ayağını kaydırdı”, “fe ahracahumâ mimmâ kânâ fih – o bulundukları o cennetten, o bahçeden onları çıkardı”, “Fe kulnâ – Biz de dedik ki” Yüce Allah buyuruyor; “ihbitû ba’dukum li ba’dın aduvv – ininiz oradan birbirlerinizin düşmanı olarak ordan ininiz” ama asıl konumuz “Ve lekum fil erdi mustekarruv ve metâun ilâ hıyn – orada ve yeryüzünde belli bir süre yaÅŸayacaksınız” yaÅŸayacaksınız, “Ve metâun – ve de orada meta’lanacaksınız” “ilâ hıyn – size tanınan süre içerisinde”
Dolayısıyla bakınız, Adem (a.s.)’ı o bahçe, o cennete yerleÅŸtirirken de, ekonomik olarak, orada yiyin-için buyurdu. Yeryüzüne, ordan çıkarırken gönderirken de, orada belli bir süre yaÅŸayacaksınız ve orada metaa’lanacaksınız diye buyuruyor Yüce Allah.
Yine aynı benzer Ayet A’râf Suresi 7:24 Ayet “Kâlahbitû ba’dukûm li ba’dın aduvv” Allah’u Teala Adem ve Havva annemize buyurdu ki – “Oradan ininiz” “ve lekum fil erdı mestekarruv ve metâun ilâ hıyn – o yeryüzünde belli bir süre yaÅŸayacaksınız, oraya yerleÅŸip, orada istikrar edip, orada kalıp, yaÅŸayacaksınız ve orada da metaa’lanacaksınız”
A’râf Suresi 7:25. Ayet “Kâle fihâ tahyevne – orada yaÅŸayacaksınız” hayatın birinci ÅŸartı nedir? Yemektir, içmektir, havayı teneffus etmektir
 “ve fihâ temutûne – ve orada öleceksiniz” “ve minhâ tuhracûn – ve tekrar o topraktan diriltileceksiniz, çıkarılacaksınız”.
Åžimdi bütün bu Ayet’i Kerimeler, birinci olarak Yüce Allah, “Ey insanlar, sizi ben yarattım. Gökten su indirdim, yerden rızık çıkardım, onlardan hayatınızı sürdürebilesiniz” diye buyurdu.
Ä°kinci olarak; bunu biraz daha somutlaÅŸtırarak, Adem ve Havva örneÄŸinden bizlere bildirdi. Åžimdi Yarabbi, yeryüzüne bizi, bizi yarattın, her türlü rızkı verdin de bizi bu rızıklardan bu meta alırken, bu imkanlardan bizi baÄŸlayan, bizi sınırlayan uymamız gereken, bir takım ilkeler ve prensipler de vaaz ettin mi? Diye bir soru aklımıza geldiÄŸi zaman, Yüce Allah bunu bunu, Adem (a.s.)’a ve Havva Annemize söylüyor. Diyor ki;
Bakara Suresi 2:38. Ayeti “Kulnehbitû minhâ cemiâ – oraya ininiz”. “Fe immâ ye’tiyennekum minni huden fe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn”.
Yani Adem babamıza ve Havva annemize yeryüzüne gönderdiÄŸi an bir dini’de göndereceÄŸini Yüce Allah hemen haber veriyor. Ve Kur’an’ı Kerim’de de bize, bir din gönderildiÄŸini Adem (a.s.) ile birlikte bize haber veriyor. Yeryüzüne gidin! Fakat ben size bir din, bir hidayet göndereceÄŸim.
“fe men tebia hudâye – her kim ki benim göndereceÄŸim o hidayete, o dine tabi olursa”, “fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn – onlara ne bir korku, ne de bir hüzünlenme olmayacaktır” (Bakara Suresi 2:38).
Ama,
Bakara Suresi 2:39 Ayeti “Velledine keferû ve kezzebû bi âyâtinâ – fakat bizim ayetlerimizi, görmezlikten gelir ve ayetlere karşı yalancı bir tavır takınırlarsa, takınanlara gelince”, “ulâike ashâbun nâr, hum fihâ hâlidûn – onlar da orada ebedi olarak, orda kalıcı olarak, onlar cehennem ashabıdırlar. Cehennemin dostlarıdır, cehennemin arkadaÅŸlarıdırlar” Yani Yüce Allah, Adem (a.s.)’dan bahsederken, bu prensipleri bildiriyor.
Peki Yarabbi, ne gönderdin, göndericem dedin ya? Hidayet göndereceÄŸini söylüyorsun, Adem ve Havva’ya. Ne gönderdin? Evet,
“Ä°nnâ dine âyndillahi islâm”        17.21 dk Bu ayetin nerede olduÄŸunu maalesef bilemiyorum.
Allah’u Teala, iÅŸte o hidayet olarak, islamı gönderdi. Ve bu islamın, ÅŸu Kur’an’ı Kerim’deki ifadesi ile
Mâide Suresi 5:3 Ayeti “elyevme ekmeltu lekum dinekum ve etmemtu aleykum ve ni’meti ve radıytu lekumul islâme dinâ” Yani, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e bu Kur’an’ı Kerim nazil olduÄŸunda, ki, ne zaman nazil olmuÅŸtu? Tarih olarak, 610’dan 632-633 ? 633 diyelim, yani o süre içerisinde, o tarih miladi 610-632 yılları içerisinde, bu Kur’an’ı Kerim nazil olmuÅŸ idi. Ä°ÅŸte bu Kur’an’ı Kerim nazil olurken, Yüce Allah buyuruyor ki, “elyevme” – yani 600 nasıl diyelim? 7. Asır’ın başı. 7. Asrın başında “ekmeltu lekum dinekum – sizin için dininizi tamamladım” ve etmemtu aleykum ve ni’meti – ve nimetimi tamamladım”. “ve radıytu lekumul islâme dinâ – ve islamı da din olarak seçtim”
Yarabbi, Peki, Hristiyanlığı, Yahudiliği veya Budizmi veya başka herhangi bir dini seçer isek, ne olur? Olmaz! Neden olmaz?
Femen yebtebi gayrel islamı dinen felen yu’melen 19.26 dk. hangi ayet olduÄŸu söylenmiyor ve maalesef bende Sure ve ayet numarası veremiyorum!
Hani vardı ya, efendim ÅŸuna inanan ÅŸu kadarına inanan, ahireti inanan veya şöyle inanan da, kıyıcığından müslümandır. Azıcık müslümandır. Hayır! Hayır! Allah’u Teala buyuruyor ki, “Femen yebtebi gayrel islamı dinen felen yu’melen – Her kim ki Ä°slam’dan baÅŸka, her hangi bir Åžey’i din olarak seçerse, asla kabul edilmez”. Kabul edilmez ise ne olur?
“ve fil ahirâti minel hasirin – o kiÅŸi ahirette kaybedenlerden olur, hüsrana uÄŸrayanlardan olur”. Dolayısıyla Allah’u Teala, peki bu dinin sadece; efendim, inanç esasları, itikad esasları, iÅŸte namaz, oruç, hac bunlardan mı oluÅŸuyor? Yok hayır! Din. Din dediÄŸimiz zaman; insanın, müslümanın hayatının her safhasını ilgilendiren hükümler ihtiva ediyor. İşte bu açıdan konumuza baktığımız zaman, iktisadi alanla ilgili de çok sayıda hükümler içeriyor. E neden? Az önce ne demiÅŸti Yüce Allah? Adem (a.s.)’ı gönderdi, insanoÄŸlunu yeryüzüne gönderdi, eÄŸer, din göndereceÄŸim, eÄŸer o dine uyarsanız
Bakara Suresi 2:38 Ayet “fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn – hüzün yok, hüzünlenme yok” E ama iktisadi anlamda birisi, birinin malını çalar, birinin iÅŸte faizcilik yapar, rüşvet olur, haksızlık olur, kıt’lık olursa, insanlar üzülmez mi? Ãœzülür! Ä°ÅŸte savaÅŸlar olur insanlar malı için, ülkesi için birbirini kırdığı zaman, hiç mi korku olmuyor? Hüzünlenme olmuyor? Oluyor! Ä°ÅŸte Allah’u Teala, insanları hüzünlendiren, korkutan, bu dünyada ve dolayısıyla ahirette mutsuz eden, ekonomik hayatla ilgili de prensipleri koyuyor ki, sadece diÄŸer alanlarda deÄŸil, bu alanda da insan gibi yaÅŸayabilsin insanoÄŸlu bu dünya üzerinde.
Dolayısıyla Din; bugün için, bugünkü ders için, Din derken, sadece iktisadi alanla ilgili bölümleri, o bölüme odaklanalım. Bunları düşünelim. Ä°ÅŸte bu açıdan, Kur’an’ı Kerim’e baktığımız zaman, hatta Peygamber efendimiz (s.a.v.)’in hadislerine baktığımız zaman, hani ÅŸimdi bilgisayarlar var ya, bakın iÅŸte böyle güzel-yakışıklı ÅŸeyler yapıyorlar bilgisayarlarla. Bilgisayarda istediÄŸiniz ÅŸekilde ÅŸemalar, ne bileyim matematiksel, geometrik ÅŸekiller yapabiliyor sunuz. Kur’an’ı Kerim’in ayetlerini ve bu ayetlerin hayata tatbikinden ibaret olan Peygamberimizin hadislerini şöyle bir doldursak bilgisayara yüklesek, ve bir de bir program yapsak, desek ki: Bu programda, her bir Ayet ve her bir hadis öyle bir ayarlayalım ki, tuÅŸa bastığımız zaman, ilgili alanlarda toplansın. Kümeler halinde toplansın desek; şöyle bir gruplanma ortaya çıkar. Burada sanırım salonda ekran var ve ekranı gösteriyor
Yani kısaca, Kur’an’ı Kerim’in Ayetleri’nin hemen hemen tümü, temel de ÅŸu beÅŸ ÅŸeyi saÄŸlamak üzere, bu beÅŸ konuyla ilgili olarak gelmiÅŸlerdir.
Bunlardan birincisi; insanoÄŸlunun can’ının korunmasıyla ilgili. Bir diÄŸeri, Akıl’ın korunmasıyla ilgili bilgileri, tavsiyeleri, emirleri, yasakları içerir. Bir diÄŸeri, din ile ilgili, dinin korunmasıyla ilgili ayetler hadisler vardır. Bir diÄŸeri, neslin korunması. Çünkü, nesil olmadan ne din olur, ne iktisat olur, ne askeri olur, hiç birÅŸey olmaz. Nesil bozulduÄŸu zaman, herÅŸey bozulur. Tabi bu nesil, illa nüfusun çokluÄŸu deÄŸil. Burada neslin korunmasıyla ilgili ayetler, sadece nüfusun çokluÄŸu deÄŸil, nüfusun kalitesiyle de ilgili. Ve asıl konumuzla ilgili olarak, iÅŸte bir diÄŸer grup’ta, bir diÄŸer öbek’te malın korunmasıyla ilgili hükümler.
Mal sonderece önemli. Kur’an’ı Kerim ve Peygamber Efendimizin Hadis’lerinde, son derece önemle üzerinde durulmuÅŸ alanlardan birisidir. Çünkü insanoÄŸlu, az önceki ayetlerde de gördüğümüz gibi, bu yeryüzünde hayatını sürdürebilmesi için, Mal’a ihtiyaç duyacaktır. Ne gibi? Mesela, iÅŸte bir defa midesini doyurması lazım! Yoksa, arabaya nasıl ki mazot-benzin koymadığın zaman gitmiyorsa, mideyi de doldurmadığın zaman insan yaÅŸayamaz. Gıda almadı mı gider.
İkincisi, efendim, üstünü başını giymesi lazım. Elbise lazım! Sıcaktan, soğuktan, haşarattan korunmak için. Üçüncüsü; başını sokacağı bir yer lazım. E efendim, kendini koruyabileceği düşmanlardan veya vahşi hayvanlardan koruyabileceği, koruma aletlerine ihtiyacı vardır. İşte bütün bunlar, bugün kü İktisadi Faaliyet dediğimiz zaman, bütün bunlardan oluşuyor zaten iktisadi faaliyetler. Yani insanların yemesiyle-içmesiyle ilgili sektörler, dünya üzerindeki bütün sektörler, ne oluyor, Gıda Sektörü! Efendim giyim-kuşamdan bahseden bu alana odaklanmış olan sektörler, işte Giyim veya Tekstil Sektörüdür. İşte efendim, insanın başını sokacağı binadan bahseden, İnşaat Sektörü. Ve korunmadan vesair silah sanayii. Diğer bütün alet ve edavatlar, işte şu teknik ekipmanlardan tümü, bunlardan bir veya birkaçının veya tümünün daha iyi, daha mükemmel, daha kolay elde edilebilmesi için üretilen şeyler.
E peki bütün bunlar neyle oluyor? Neyle olabilir? Mal ile olabilir. Mal mal! Mal olmadan olmaz. Mal olmadan hiçbir ÅŸey olmaz! Mal olmadan, Din de olmaz, onu size söyleyim. Neyse devam, peki Mal nedir? Mal’ı bakınız, bizim Mecelle, Mecelle malum önemli bir eserimiz. Osmanlı’nın son döneminde yazılmış olan, çok önemli bir eserimiz, kitabımız. Orada diyor ki, “Tab’ı insani mail olup ta vakt-i hacet için ihtihar olunabilen ÅŸeydir ki, menkul’a ve gayrimenkul’a ÅŸamil’dir” EÄŸer anladınsa osmanlı oluyum!
Biz bunu bugün, bugünkü ifade ile şöyle tarif edebiliriz. Şöyle ifade edebiliriz, Mal: Ä°nsan ihtiyaçlarının karşılanmasına yarayan ve iktisadi deÄŸeri olan herÅŸey’e Mal denir. Bugün mal dediÄŸimiz zaman, insanın herhangi bir ihtiyacını karşılayan ve kendisinde iktisadi bir deÄŸer olan, herÅŸey mal’dır. Ä°ÅŸte, bir insanın mesela çok güzel bir fikri olur, bir projesi olur, bir düşüncesi olur, O da maldır. Efendim sadece iÅŸte bir aletin, bir yerinde böyle bir küçük iÅŸaret, bir marka vardır, o da maldır. Çünkü iktisadi bir deÄŸeri vardır. Bir daireniz vardır. Deniz manzaralıdır, O nun deÄŸeri, deniz manzaralı olmayana göre farklıdır. Dolayısıyla, O Manzara da bir maldır! Mal’dır da Mal’dır!
Bu Mal’ları gerçekten bu mallara, insanoÄŸlunun ihtiyaç duyduÄŸu ÅŸeyler. Ä°nsanoÄŸlunun günlük hayatını, dünyadaki hayatını sürdürebilmesi için, ihtiyaç duyduÄŸu ve ihtiyaçlarını karşıladığı herÅŸey Mal kabul ediliyor. Bunların içinde, Haram olanlar var Helal olanlar var.
Ä°ÅŸte Mesela, bir Müslüman için, içki haramdır. Bunu gayrimuslim, islama inanmayan bir insan açısından bunun, bir iktisadi deÄŸeri vardır. Dolayısıyla onun açısından mal’dır ama bir müslüman için mal olamaz. Veya artık aklımıza gelebilecek diÄŸer haram, gelir amaçlı kullanılan birçok sektör var hepimizin bildiÄŸimiz. Kimileri bunları mal olarak kabul ediyor. Fakat bir müslüman, bunları mal olarak kabul edemez. Aynen ÅŸeye benziyor. Adem (a.s.)’e; Cennet’te “ÅŸu aÄŸaçtan yeme!” denmesine benziyor. Yani mesela, “Domuzdan yemeyin” ya yesek ne olur? Yemesek ne olur? Efendim hani, ÅŸu ÅŸu hastalıkları var. Varsayalım ki yok! Ama iÅŸte bir imtihan vesilesi. En önemlisi O! Müslüman isen, seni baÄŸlayan bir ÅŸey var! Bundan uzak dur! Efendim gerekçesi neydi? Hikmeti neydi? Onlar ayrı mesele! Yani bir insan sadece, Hikmeti’nden veya “efendim bu hastalığa sebebiyet veriyormuÅŸ, onun için ben domuzu yemiyorum” dese, Allah’ın emrine göre hareket etmiÅŸ olur mu? Olmaz! Dolayısıyla, bizi baÄŸlayan nedir? Allah Teala’nın emridir.
Yüce Allah, az önce dedik ki, Mal’a deÄŸer veriyor. Mala önem veriyor.
Nisa Suresi 4:5. Ayet, “Ve lâ tu’tus sufehâe emvâlekumulleti cealellâhu lekum kıyâmev – Mallarınızı, ki, o mallar ki, sizin için bir omurga, bir ayakta durabilmenin temel sütunu olarak kılmış olduÄŸumuz o malınızı, mallarınızı aklı ermezlere vermeyin“.
Hani mal önemli, önemli önemli dedik ya, Allah’u Teala bakın, hani dini yaÅŸamak için de önemli dedik ya! EÄŸer ayakta duramıyorsan, sen dini de yaÅŸayamazsın! Gelir silindir gibi gider üzerinden. ÇolucuÄŸunu çocuÄŸunu, neslini alır kendi diniyle, kendi kültürüyle yetiÅŸtirir. Dolayısıyla ayakta durabilmenizin temel sütunu olan, temel direk olan Mal’dır buyuruyor Yüce Allah. Ve dolayısıyla “Bunu sakın aklı ermezlere verip te, malları zayii etmeyin!” Bakın malı zayii etmeyi, Allah’u Teala yasaklıyor!
Bir diğer Ayeti Kerimelerde bakınız;
Bakara Suresi 2:215. Ayet “Yes’elûneke mâzâ yunfikûn – ey Habibim soruyorlar ki sana, ne infak edelim”? Geçen hafta bu ayetleri, sanıyorum Abdulaziz hocamız okudu “Kul mâ enfaktum min hayrin” Bakınız Allah’u Teala Mal’ı, infak edilen ÅŸey nedir? Maldır, paradır veya herhangi bir ÅŸeydir! Bakın bunu Yüce Allah, Hayr olarak, güzel bir ÅŸey olarak adlandırıyor. Hayır olarak adlandırıyor. Veya
Burada ayet’in arapçası okunmuyor, sadece meal veriliyor ama ben yazıyorum.
Bakara Suresi 2:180 Ayet “Kutibe aleykum izâ hadara ehadekumul mevtu in terake hayrâ”
Bakara Suresi 2:180. Ayet’te, iÅŸte birisi öldüğü zaman, arkasından bir mal bırakırsa, O’nu şöyle şöyle taksim edin diye buyururken, arkadan mal demiyor Yüce Allah, Hayır bırakırsan. Bakın bırakılan malı, Hayır olarak adlandırıyor Allah Teala. Ya bu kadar deÄŸerli bir sıfatla Yüce Allah vasıflandırıyor malı. Ama biz de ne var? Tarihte maalesef, tarihte hatta günümüz de de Bir lokma, bir hırka! Efendim sen boÅŸver ÅŸunu bunu. Bunlar Hint düşüncesinden, Ä°slam Düşüncesine sokulmuÅŸ hurafelerdir! Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye hicret ettiÄŸinde, ilk yaptığı icraat, Mescid’i inÅŸaa etmek. Mescid’i Nebevi. Ä°kincisi de Pazarı inÅŸaa etmektir. Mescid’in temelini atıyor, hemen diyor ki; burada ki pazar nerede? Bakıyor ki, Yahudilerin pazarı var. Diyor ki, Asla! Bir Müslümanlar burada alış-veriÅŸ yapamazlar! Gidiyor, bugün kü, Cennet’ul Baki denen yerin oraya. Diyor ki, “Müslümanların Pazarı bundan sonra burasıdır! Buraya gelenden, buraya mal getirenden, buradan mal alandan vergi alınmayacaktır! Yani Serbest Bölge ilan ediyor. Ve Yahudilerin Pazarı’ndan bunu alanlar da buraya akın ediyorlar. Tüccarlar! Ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) alternatif bir Pazar oluÅŸturuyor. Yoksa dayanamazsın!
Peki Mallar, Kur’an’ı Kerim’de mallar ile ilgili, çok sayıda Ayet’i Kerim’e var. Mesela Hayvanlarla ilgili. Hayvanlardan yiyeceÄŸimiz, sütünden içeceÄŸimiz, etinden beslenebileceÄŸimiz, sırtına binebileceÄŸimiz, derisinden yararlanabileceÄŸimiz. Yani bugün kü Et-Gıda Sektörü. Yani bugün kü, Deri Sektörü vesair bütün bunların temelleri, Yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de bizlere vaaz ediyor Hayvanlarla ilgili.
Bir diÄŸeri Zirai Ãœrünlerle ilgili. Ä°ÅŸte her türlü ürünler, her türlü aÄŸaçlar, meyveler tümünü Yüce Allah bizlere Kur’an’ı Kerim’de anlatıyor.
Sınai Ãœrünler! Evet bu çok önemli! Davut (a.s.)’ın Sanaatkarlığından; Nuh (a.s.)’ın Gemi’yi yapmasından. Gemi Sanaatı’ndan bahsediyor Yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de. Ve Åžu Ayet’te de bakınız;
Hadid Suresi 57:25. Ayet “Ve enzelnel hadide fihi be’sun ÅŸedidun ve menâfiu lin nâs”
Bunun tercümesi galiba biraz karışmış gibi. Evet Demir’ide, yani bir önceki ayetin başından bakarsak
Hadid Suresi 57:25. Ayet “Le kad erselnâ rusulenâ bil beyyinâti – Peygamberlerimizi, elçilerimizi beyyinelerle, açık belgelerle gönderdik”, “
ve enzelnâ meahumul kitâbe – onlarla kitap indirdik”, “vel mizâne – ölçüyü indirdik”, “li yekûmen mâsu bil kıst – insanlar ölçü ile adaletle hayatlarını sürsünler diye”
“Ve enzelnel hadide fihi be’sun ÅŸedidun – ve demiri de indirdik ki, içinde yani kendisi çok kuvvetlidir. Çok kuvvetli nasıl diyelim dayanıklılık özelliÄŸi olan demiri de indirdik” “ve menâfiu lin nas – ve o demir’de insanların menfaati vardır”
Yani Demir derken, bu günkü demir ile ilgili hangi sanayi aklımıza geliyor? Bütün iÅŸte Demir-Çelikten yerli marka otomobil’den artık herÅŸey, herÅŸey bununla demirle ilgili. Dolayısıyla Yüce Allah, Demir’e vurgu yapıyor. Demirin önemine vurgu yapıyor. Silah Sanayii baÅŸta bununla oluyor. Ama neyle ilintilendirmiÅŸ Demir’i Yüce Allah? Peygamberlere gönderilen Kitap, artı ölçü-mizan ve demir! Ne alakası var diye aklımıza gelebilir? Kitap ne kadar önemliyse, Mizan-Ölçü ne kadar önemliyse Kılıç ta o kadar önemli. Silah ta o kadar önemli. Biri olmadan diÄŸeri olmuyor! BoÅŸuna Allah’u Teala aynı ayette birlikte zikretmemiÅŸ bunları.
Evet peki bütün bu mallar, bütün bu mallardan insanoğlunun faydalanabilmesi için değiş-tokuş etmesi lazım. Bütün, insan ihtiyaç duyduğu her malı, kendisinin üretmesi mümkün değildir. Ben şu slaytları üretebilirim, Fatih hoca kitabı üretebilir, bir diğeri saati üretir, bir diğeri ceketi üretir, bir diğeri şu mikrofonu üretir, bir diğeri şu ışıkları üretir, bir diğeri elektriği üretir. Ve bu herkes, kendisince birşey üretir ve bu üretilenler değiştirilerek insanlar, bunlardan faydalanır. İşte bunlara Mal ve Hizmetlerin Değişimi diyoruz. Peki bu Mal ve Hizmetlerin Değişimi ne adlandırılıyor bir üst başlık olarak? Ne deriz buna Ticaret! Evet Ticaret, işin özü bu! Allah Teala buyuruyor ki
41.11 dk. Ayet sayısı verilmiyor sanırım Nisa suresi.
Nisa Suresi 4:29. Ayet “Ya eyyuhellezine âmenû lâ te’kulû emvâlekum beynekum bil bâtıl – ey insanlar, aranızda mallarınızı batıl yollarla deÄŸiÅŸ-tokuÅŸ ederek yemeyin” Ya neyle Yarabbi,
“Ä°llâ en tekûne ticâraten an terâdım minkum – Karşılıklı rızaya dayalı ticaret ile yiyiniz”
Peki bu batıl yollar neler olabilir? Kur’an’ı Kerim’e yine baktığımız zaman, çok kısaca böyle. Mesela Rüşvet, mesela Hırsızlık, mesela Gasp! Din’i bir araç olarak kullanmak! Din’i sömürü aracı olarak kullanıp, oradan menfaatlenmek, Kur’an’ı Kerim’in ifadesi ile batıl yol ile yemenin birisidir.
Ölçü ve tartıda hilekarlık yaparak mal yemek, Kumarcılık ve en son olarak da Faizcilik.
Batıl ne demek? Türkçe olarak ne anlıyoruz batıl derken?  41.31 dk. zleyicilere soruyor. gelen cevaplar.
Haram, yanlış, ama siz onu ekonomik olarak düşünün, hiç dini biÅŸey söylemeyin! BoÅŸ demek boÅŸ! içi boÅŸ! BoÅŸ yollarla yemeyin! Yani ekonomik bir deÄŸeri olmayan, bir yöntemle bunu yemeyin. Ne demek bakınız Rüşvet! Birini aldın sen birÅŸey verdin, bu ticari bir faaliyet mi? Adama verdin, efendim adam seni bir makam’a atadı. Ticari bir faaliyet deÄŸil. Birisi bir mal aldı, o malı karşılığında ekonomik bir faaliyette bulunmaksızın aldı. Ekonomik bir iliÅŸki olmaksızın sen malı, malı bir diÄŸerinden bir diÄŸerine aktardın.
Veya Hırsızlık aynen. Veya Gasp aynı, dini kullanmak aynı. Yani diyelim ki, adam gerçekten bir dini eÄŸitim verdi, karşılığında ücret aldı. Naptı? Bu boÅŸ deÄŸil, insanlara bir bilgi verdi. Ama bir diÄŸeri de, sapıttırarak, insanları yanıltarak, dini gizleyerek, dini tahrif ederek yani insanları hem bozdu, insanların zihnini bozdu, bir bozuculuk yaptı, artı bir de para aldı. Ä°ÅŸte batıl yol ile boÅŸ yol ile para almanın yöntemlerinden birisi. Ve ölçüde tartıda hile yapmak. Ve bir diÄŸeri de Kumar! Kumar’a bugün kü ÅŸeyde ziro sam geym diyorlar
Zero Some Game diye yazılıyor ama Zero Some Gain galiba
Türkçesi, Sıfıra sıfır elde var sıfır! Toplamı sıfır olan bir işlem. İşte Kumar bu, toplamı sıfır ama birisi Trilyonları götürüyor. Düşünün ki şurada 200 kişi varız. Herkes onar lira koyuyor. Herkes 10 lira koydu. Sonuçta bir kumar oynadık, birisi bütün paraları aldı. Sonuçta hiçbir iktisadi faaliyet, yani buradan iktisadi faaliyet üretilmeden, bir kişi paraları ceplerine koydu, diğerleri paraları kaybetti. Sıfıra sıfır, elde var sıfır! Toplumsal hayat açısından, insanlık hayatı açısından hiçbir şey elde edilmedi, üretim geliştirilmedi ama birileri zengin mal bir tarafa aktarıldı. İşte bu kumar. Yani boş yoldan birisi zengin oldu. Birisi para aldı.
Bir diÄŸeri Faizcilik! Gelelim Faiz’e. Faiz! BoÅŸ meselesi dediÄŸimiz bu.
Faizle borç veren bir insan. Yanında Yüz kg’lık prinç, buÄŸday olduÄŸunu düşünün. Karşıda bir Çiftçi. Bu da gariban tarlasını ekecek, tohuma ihtiyacı var. Geliyor buradan borç istiyor. Yüz kilo gönderdi. Altı ay sonra hasat ettiÄŸi zaman geri istiyor. Hasat edildi, Çiftçi bir çuval prinç, buÄŸday neyse, yanında on kilo da bir yavrusuyla geri gönderdi. Peki bu adam, bu borç veren kiÅŸi, hiçbir ÅŸeyine katlandı mı çiftçinin? Hayır, hiçbir ÅŸeye katlanmadı. Ne risk’ine ne ÅŸuna ne buna, ne çalışmasına. Hiç, hiç burda el ense yattı, altı ay sonra on kg prinç aldı.
Aynısını bir Banka olarak düşünün. Banka, Faizli bir Banka! Åžurada da gariban, borca sıkışmış bir kiÅŸi! Banka’nın altı bin lira parası var. Burda kasasının bir köşesine, Altı bin dolar diyelim biz buna. Adam borç istedi. Altı bin doları gönderdi. Ve dedi ki, iÅŸte sana 2 ay 5 ay müddet. BeÅŸ ay sonra, altıbin artı iki bini geri aldı. Sen, bu tarafdaki kiÅŸi, sen, ister çalış, ister çalışma, çalıştın kar ettin, kar etmedin, ÅŸu sıkıntıya katlandın, ÅŸu sıkıntıya katlanmadın Banka’yı hiç baÄŸlamıyor! Hiç ilgilendirmiyor. Ben verdiÄŸim borcu, artı faizimi bilirim diyor.
Peki Ticaret nedir? Ona bakalım. Åžurda Tayland’da veya Endonezya’da veya nerde Venedik’te mi böyle birÅŸeyler var? Evet, Gondol’da ürün satan bir kiÅŸi, ÅŸurda da keyfi yerinde birisi, peÅŸin alışveriÅŸ yapan, hani iÅŸleri tıkırında, yaklaşıyor. Hani burdan biÅŸeyler almak istiyor, parasını çıkarttı, parayı verdi. Karşı taraftan bir sepet muz’u aldı gitti. Ä°ÅŸte bu Ticaret! Neden? Bir parayı verdi, baÅŸka bir malı aldı gitti. Ä°ÅŸte bu Allah’u Teala’nın onayladığı bir iÅŸlem! Ha ÅŸimdi bu adam, muzu götürür satar, burada Bir Lira verdiÄŸini varsayalım; Muz’u Ä°ki Lira’ya satarsa Kâr etmiÅŸtir. Veya bu satıcı bir lira ile gider iki sepet muz alırsa, bu da Kâr etmiÅŸtir. Ama iÅŸte Ticaret budur.
Yani ne demek istiyoruz? Faiz, veya az önceki mallara dönelim. Herhangi bir Mal, kendi kendine dururken geliÅŸir mi? Çalıştırmadan hiçbir ÅŸey geliÅŸtirmez. Mal geliÅŸmez. Hayvan bile olsa, efendim dersin, bakmazsan O’nu da kurt yer kuÅŸ yer. O bile kendi kendine geliÅŸmez. Ä°lla bakacak! O ne ile geliÅŸir? Bir emek ile birlikte mal geliÅŸir, büyür. Bir insanın, iki insanın neyse, emek ile mal birleÅŸtiÄŸi an, mal artık büyümeye geliÅŸmeye baÅŸlar. Emek olmadı mı Mal’dan birÅŸey olmaz! Onun için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuÅŸ; “El gunun, bil gunur”! burayı çok iyi anlayamadım. Åžimdi emeÄŸini katan bir insan, emek ile birÅŸey yapan bir insanın yüzde yüz garanti midir o malın geliÅŸeceÄŸi, kar edeceÄŸi? Tarlayı ekti, veya bir iÅŸletmeci, herhangi bir sektörde yatırım yaptı, makinaları getirdi, bütün işçileri tuttu; kesin mi onun kar edebileceÄŸi? Hayır! Hangi iÅŸe giriÅŸirseniz giriÅŸin, sonunda mutlaka Risk var. Risk var!
Ä°ÅŸte emek ile mal birleÅŸip te, O Risk’i de içinde barındırarak gelir elde ederse, iÅŸte O Helal Kâr’dır. Kâr budur. Ama sen sadece malı verdin baÅŸka birine, bu X mal da olabilir, bu X miktar para da olabilir. Ä°ÅŸte Faizcilik bu! Parayı verdin birisine; Al dedim Fatih Hoca, bu parayı çalıştır. Ben senden bir ay sonra, Yüz artı On Lira istiyorum. Bakın ben hiçbir Risk’e katlanmıyorum. Risk’i tamamen O’nun üzerine yükledim. onun için sadece mal, veya sadece Emek, her ikisi de sonuçta sadece bir gelir elde etmez, gelir getirmez! Ortada mal ve emek birleÅŸecek ve artı Risk’i de içinde barındıracak! Ä°ÅŸte Faizli Sistem’in, Faizli Sistem’in insanlığa açtığı en büyük bela’lardan birisi bu!
Geçen Hafta Hocamız okumuştu;
50.22 dk. burada sanırım kesinti olmuş. seyircilerden birisi birşey söyledi.
Hayır, güzel bir ÅŸey söylediniz. Evet Risk’te Ä°ktisadi Bir DeÄŸeri olan birÅŸeydir bugün. Fakat Risk, Ä°slam Hukuku’na göre, Ä°slam’a göre, alıma-satıma konu edilebilecek bir ÅŸey deÄŸildir. Ä°ÅŸte bugün kü Ticari Sigortacılık, Risk Alımı-Satımı’dır. Bugün kü Vadeli Ä°ÅŸlemler, Döviz Ä°ÅŸlemleri, Döviz Ticareti, Vadeli Döviz Ticaretleri Borsa’larda ki, Risk alım-satımıdır. Bugün kü Faiz, iÅŸte zaten Risk alım-satımıdır.
Yani Banka size Altı ay vade ile borç verdiÄŸi zaman, O Risk’i hesaplayarak Faiz’in miktarını belirliyor. Risk eÄŸer yüksekse, bugün Yunanistan’da Risk yüksek olduÄŸu için faiz oranlarını yükseltiyorlar. Filan yerde düşük olduÄŸu için, faiz oranları düşüyor. Ve dolayısıyla Risk, kendisi bir tehlikedir. Risk’in Türkçe’deki karşılığı Tehlike!
Yani basitçe şöyle örneklendirelim: Bir Sokak düşünün; Mesela geçen hafta yurtdışındaydım. Gerçekten dikkatimi çok çekti. Belçika’da orda epeyde Türk KardeÅŸlerimiz vardı saÄŸolsun onlar bizi orada ağırladılar. Genelde Türk’lerin yaÅŸadığı büyük bir mahalle! Yani Kapıları pencereleri pimapen’den böyle dokunsan açılacak kadar, yani hiç demir falan yok! Valla dedim Helal olsun size. yani takdir ettim gerçekten Risk yok! Amma, düşünün ki hani benzetmekte hata olmasın, belki kırılanlar olmasın ama sadece örnek kabilinden söylüyorum. Bir Pencere Demir DoÄŸraması yapan bir kiÅŸi, oraya bir köşeye bir dükkan açtı. Ya hiç te iÅŸ yok! En iyisi yalandan birkaç tane pencereyi, geceleyin birisi bir yoklasın Hırsızlık numarasıyla herkes gelir demir yaptırmaya baÅŸlar. Neden? Risk Sıfır’dı, Risk biraz yükseltti. Risk’i yükselttikçe deÄŸeri artıyor, fiatı artıyor.
Ä°ÅŸte Faiz de bu! Risk olmadığı zaman, faizler iniyor, iniyor sıfır’a iniyor. Risk, ticari bir metaa olarak kullanılması, iÅŸte bugün kü Kapitalist Sistem’in zaten temel omurgalarından birisi. Ve bu kullanılarak Devletler yıkılıyor, devletler kuruluyor. Diyelim ki, parayı birden aktarıyorlar bir ülke’ye, orada millet bayram ediyor ama parayı bir çekiyor istediÄŸi an, para gitti falan derken Risk yükseliyor. Ä°ÅŸte o zaman daha fazla yüksek faizle diyor gel! Gel sana borç veriyim diyor. Ä°ÅŸte son günlerde gazeteleri falan okursanız, Faiz Lobi’si şöyle yaptı, böyle yaptı. Son zamanlarda da Türkiye’de de gündemde.
Peki ne oluyor? Asıl mesele ÅŸu: Faiz, para ile parababası, yani bir ÅŸekilde paraya sahip olan insanla, ekonomik faaliyetler arasındaki iliÅŸkiyi koparıyor. Paraya hükmeden kiÅŸi adeta Parazit gibi, kendi malını baÅŸkalarının sırtına zerk ederek, oralardan besleniyor. Onun için, geçen haftaki hocamızın okuduÄŸu Ayet’i Kerim’e de
54.10 dk. sure ve ayet sayısı belirtilmiyor. sanırım Rum Suresi 30;39
Rum Suresi 30:39 Ayet, “Vemâ âteytum mir ribel li yerbuve fi emvâlin nâsi fe lâ yerbû ındellâh”
yani faizcilerin tavrını Allah’u Teala orada çok güzel açıklıyor.
Yani ÅŸunu düşünün, ÅŸunu düşünün, Fatih Hoca’nın malları, mal varlığı, diyor ki Allah Teala; BaÅŸkasının malı içerisinde faizli olarak verdiÄŸiniz mal artsın diye, faiz düşüncesi ile verdiÄŸiniz mal gerçek anlamda artmaz diyor Allah’u Teala. Dolayısıyla Faizcinin mantığı ne? Ben bu parayı buraya koyuyorum bunun malının içine, ben bu tarafta duruyorum. O çalıştırsın, uÄŸraÅŸtırsın, didinsin, gayret etsin, benim malım onun malı içerisinde artsın. Daha sonra gidiyim ondan alıyım. Peki ne oluyor? Ben hiç, o batmış-çıkmış, iyi çalışmış-kötü çalışmış, helal yapmış-haram yapmış hiç beni ilgilendirmiyor.
Bu 28 Åžubat Döneminde idi. O zamandan daha önce dönemin meÅŸhur bir Klub BaÅŸkanı vardı. Ä°smi çok meÅŸhur ama ismini vermeye gerek yok.O’nunla bir röportaj yapılmıştı gazetelerin birinde, büyük bir gazetede; diyor ki, ne iÅŸ yapıyor sunuz? diye soruyor
Gazeteci: Ne iş yapıyorsunuz?
Başkan: Valla hiç iş yapmıyorum.
Gazeteci: Hayırdır! Ne demek hiç bir iş yapmıyorum?
BaÅŸkan: Binlerce işçim vardı. Deri Fabrikalarım vardı. Orta Asya’dan deri getiriyordum. Ä°ÅŸliyordum. Bunu, iÅŸte Avrupa’ya satıyordum. Bir baktım ki, kim bunlarla uÄŸraÅŸacak? Bunun vergisi, harcı-borcu, uÄŸraşısı… En iyisi, sattım fabrikaları, herÅŸeyi sattım. Paramı koydum bankaya, ÅŸimdi faizini yiyorum!
Åžimdi bu adam, bunu söyleyen, bu röportajı veren ÅŸahıs, çok ünlü, çok önemli bir Klub’un BaÅŸkanı, artı çok önemli bir Tüccar idi. Åžimdi düşünün ki, bu insan diyor ki; Orta Asya’dan deri getiriyordum, burada iÅŸliyordum, Avrupa’ya satıyordum. Düşünün ki, O’nun Banka’ya koyduÄŸu parayı, belki de köyünden hiç çıkmamış bir vatandaÅŸ köydeki bir vatandaÅŸ alıyor. Efendim ineÄŸini besleyecek, tarlasını ekecek, traktörünü alacak. Köyünden hiç çıkmamış bir adam ile onun parasını deÄŸerlendirmesi, deÄŸeri ile dünyayı elinde oynatan bir adamın o parayı deÄŸerlendirmesi aynı mıdır? Ä°nsanlık açısından, insanlığın yayarı açısından aynı mı? Aynı deÄŸildir! Ya ne yapıyor? Para iÅŸte, Faiz, insanoÄŸlunu ekonomiden soÄŸutuyor. Ä°ktisadi faaliyetlerden koparıyor. En önemlisi de, az önce ifade ettiÄŸimiz gibi, Risk’i bir ticari metaa gibi kullanma mantığını insanlara öğretiyor. Ve sonuçta bugün, dünya üzerinde ekonomik krizlerin, iÅŸte temel sebebi de bu Faiz.
Bakınız geçen yıl yani 2008’de Amerika’da bir kriz patladı. O Amerikan, Amerika da 1818’den itibaren 10. (on)’ncu kriz. Geçen de bir kitap okudum; her yirmiÅŸer yılda bir kriz olmuÅŸ. Neden? Çünkü o mantık, devam ettiÄŸi için. E peki ne oluyor? Ä°nsanlar, psikolojik bunalıma giriyor, aileler dağılıyor, her türlü insan, dinini de ahlakını da haysiyetini de ÅŸerefini de herÅŸeyini kaybediyor. Onun için Allah Teala, faizle ilgili ayetlerde diyor ki;
58.10 dk. konu ile alakalı olduğunu düşündüğümden, Bakara Suresi 278 ve 279.ayetlerin arapca okunuşlarını yazıyorum. Anlayabildiğim kadarıyla 278. ayetin meali veriliyor ama 279. ayetin bir kısmı arapça okunuyor.
Bakara Suresi 2:278-279. Ayet, “Yâ eyyühelledine âmenut tekullâhevezerûmâ bekıye miner ribâ in kuntum mu’minin. Fe il lem tef’alû fe’zenû bi harbim minallâhi ve rasûlih, ve intubtum fe lekum ruûsu emvâlikum, lâ tazlimûne ve lâ tuzlemûn.”
Her kim ki faizcilik yaparsa bilsin ki, yani faiz ile ilgili emirler geldikten sonra bundan terk etmezse, bunu terk etmezse “fe’zenû bi harbim minallâhi ve rasûl – Allah ve Resuli ile harp halindedir.” (Bakara Suresi 2:279)
Kur’an’ı Kerim’de hiç bir günahla ilgili böyle bir ifade yoktur. Çünkü bütün günahların ana’sıdır Faizcilik. Ä°nsan hırsızlığı, birçoÄŸu bundan dolayı yapar. Ä°nsan namusunu, haysiyetini, ÅŸerefini ÅŸunu-bunu bu sıkıntıdan, ekonomik sıkıntıdan dolayı yapar. Ä°nsanlar devletlerle, birbirleriyle savaşı, ekonomik sebeplerle yaparlar. Dolayısıyla hepsinin temelinde; bu tür ekonomik anlamda insanları sömürü mantığı yatıyor da, onun için Allah Teala bu kadar ağır bir ÅŸekilde ifade ediyor ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in de hadislerinde, benzer hadisler vardır. Çok ağır faizcilik yapanları tel’in eden çok ağır içerikli hadisleri vardır diyelim ve bu fasl’ı böylece bitirelim.