Bugün Bakara suresinin 188’inci ayetindeyiz. Bu ayette Allah’u Teala şöyle buyuruyor;
“Ve lâ te’kulû emvâlekum beynekum bil bâtıl”(Bakara 188)
“Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin”
“ve tudlû bihâ ilel hukkâmi li te’kulû ferîkan min emvâlin nâsi bil ismi ve entum ta’lemûn”
“Onları, insanlardan bir bölümünün malını, bile bile günah yolla yemek için hakimlere vermeyin”
Şimdi buradaki “hakim” kelimesi, Türkçedeki hakim anlamından çok daha kapsamlıdır. Türkçedeki hakim Arapçadaki kadı olarak geçer, buradaki hakim “karar verici” demektir. Karar verici dediğiniz zaman, o işin içine hakim’de girer, memur’da girer, yetkili durumdaki herkes girer. “Mallarını aranızda haksız yere yemeyin, insanlardan bir kısmını, insanların mallarından bir kısmını bile bile haksız yere yemek için karar verici durumunda olan insanlara, mallarınızla ulaşmayın, kendi mallarınızla ulaşmayın.” Yani şimdi siz mal veriyorsunuz karşı tarafa, karar verici olan bir kişiye kendi malınızdan veriyorsunuz, niyetiniz o malı harcayarak hakkınız olmayan malları elde etmek oluyor, buna ne denir? “rüşvet” denir.
Rüşvet, kuyudan su çekmek için kovayı daldırmaya benzetilmiştir, o kuyudan su çekmek için sarkıtılan ipin adına “reşa” denir, kovada “delv”dir, “tudlû bihâ” ayeti kerimesi’nin delaletiyle işte kova, o verdiğiniz rüşvet’te, yani bir rüşvet veriyorsunuz o bir ip oluyor, kovanızı size ait olmayan bir kuyunun içine daldırıyor, oradan su çıkarıyorsunuz. Demek ki rüşvet’te esas olan, yani esas bu ayeti kerimelerde belirtilen iki husus var, birisi; bile bile haksız yere başkalarının mallarını yemek, diğeri de o malları yemek için karar verici olan kişilere mal vermektir. Şimdi kendi malınıza ulaşmak için de rüşvete ihtiyacınız olabilir. Yani kendi hakkınızdır, onu alamıyorsunuz, almak için birisine mal vermek zorunda kalıyorsunuz, karşı tarafında böyle bir şeyi almaya hakkı yok, o zaman bu mal karşı taraf için haram, sizin için bir zorunluluk olur. Yani, çünkü kendi hakkınızı elde etmek için yapıyorsunuz bunu. Dolayısıyla insanların kendi haklarını almak için birisine mal vermek zorunda kalması o kişi açısından rüşvet sayılmaz, çünkü buna da ihtiyaç oluyor biliyorsunuz zaman zaman, kendi hakkınızı almak için birilerine bir şeyler verme mecburiyeti ortaya çıkıyor, o zaman, o sizin için rüşvet olmaz. Peki karşı taraf bunu haksız yere alıyorsa, hakkı yoksa böyle bir mal almaya onun için rüşvet olur ve haram olur. Öyleyse rüşvet neymiş? bir kere mal size ait olmayacak, ulaşmak istediğiniz mal size ait olmayacak ve o mala ulaşmak içinde başkalarını, karar verici durumda olan kişileri araya koymayacaksınız. Tabi bu, dikkat ediyorsanız bu ayeti kerime’nin hükmüdür işte. Bu hüküm insanları ciddi manada rahatlatıyor değil mi? Yani kendi hakkınızı almak için bazen rüşvet vermek zorunda kalabilirsiniz, birçok kimse de bu oluyor, mecbur kalıyor veriyor, mecbur kalmadan vermemek lazım, o da günah olur, neden? Çünkü, şimdi siz mecbur kalmadan verirseniz, karşı tarafı alıştırırsınız, alışınca bu defa başkalarından almayı adet edinir ve bir kötülüğe alet olmuş olursunuz, iş bittikten sonra, karşı taraf herhangi bir şart öne sürmemiş olabilirse, herhangi bir şart öne sürmeden işini yapmış, iş bittikten sonra siz ona bir şeyler verirseniz bunun adı rüşvet değil hediyedir. Yani herhangi bir şart koşmamış, sizin işinizi yapmış, sizde teşekkür mahiyetinde ona bir şeyler veriyorsunuz bu hediyedir, bunda alanda verene de bir günah yoktur. Önceden şart koşulmamış ise, şart koşulmuşsa zaten az önce söylediğim gibi olur.