Namazların Birleştirilmesi

29 Eylül 2012 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

Elhamdülillahi Rabbilâlemin esselatü vesselamü alâ resulina Muhammedin ve alâ alihi ve sahbihi ecmain.

Bazı Dostlarımız diyor ki; “Konuşmaya başladığınız zaman Arapça bir Dua yapıyorsunuz. Manası Nedir?” diye merak etmişler. Hemen Manasını söyleyelim “Elhamdülillahi Rabbilâlemin” sözünün anlamı şu; “Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur”, “Hamd” kelimesinin anlamı da  “Yaptığı şeyi güzel yapan, Yapmak” demektir. “Elhamdü” dediğimiz zaman da Hamd’ın her çeşidi kastedilmiş oluyor. Yani “ Yaptığı her şeyi güzel yapmak Allah’a mahsustur” demektir. Bizler insanlar olarak bazı şeyleri güzel yapabiliriz ama her şeyi güzel yapmak sadece Allah’a mahsus bir durumdur. “esselatü vesselamü alâ resulina Muhammedin” demek ise “Allah’ın bize göndermiş olduğu elçi Muhammed’e Salat ve Selam olsun” Yani “Allah’ u Teala’nın desteği Onunla olsun, Bizde bütün gayretimiz ile onun yolundan onun izinden gidelim” şeklinde olmuş oluyor. Dolayısıyla böyle konunun başlangıcında hem Allah’a karşı, Onun yüceliğini ifade eden, Bizim ona ihtiyacımızı ortaya koyan bir cümle ile başlamış oluyoruz., Diğer taraftan da Peygamberimizin önemini ortaya koyan bir cümle ile   konuşmaya başlamış oluyoruz.

Bu gün ki konumuz  “Namazların Birleştirilmesi” konusudur. Namazların birleştirilmesi konusun da üç ayrı yaklaşım var.

Birinci yaklaşım; Hanefi Mezhebinin yaklaşımıdır. Hanefi’ler diyor ki; “Namazlar Arafat ve Müzdelife dışın da birleştirilemez, Her Namaz kendi vaktin de kılınır” diyorlar. Bunun delili olarak ta Nisa Suresinin 103. Ayetini gösteriyorlar; “Namaz Müminlerin üzerine Vakitle sınırlı Farz olarak yazılmıştır.”

İkinci yaklaşım ise bunun tam zıttı bir ifade ile Şia Mezhebidir. Şia’da diyor ki; “Namazlar sürekli birleştirile bilinir”

Evet, Namaz 5 Vakittir. Bütün Mezheplerin söylediği gibi 5 vakittir. Fakat bu 5 vakitte Güneş Batı’ya kaydığı andan itibaren yani Öğle Namazı vakti girdiği andan itibaren Öğlen Namazının Farzı olan 4 rekat ’ı kılacak kadar bir zaman  aralığı, Öğlen Namazına mahsustur. Güneş batmadan önce İkindinin Farzını kılacak kadar bir zaman aralığı, İkindi Namazına mahsustur. O ikisinin arasında ki vakitte Müşterektir. Onlar da bunu söylerken aynı şeyi Akşam ve Yatsı Namazları için söylüyorlar; “Güneş battığı andan itibaren 3 rekat Farz Kılacak kadar kısım, Akşam Namazının vaktidir. Gece yarısının öncesi yani Havanın tamamen kararıp küçük yıldızların ortaya çıktığı vakit öncesi 4 rekat kılacak kadar vakit Yatsı Namazının Vaktidir. O ikisi de Müşterektir.” diyorlar.

Bunu böyle söylüyorlar ama aynen bizim gibi Akşam ve Yatsı Namazlarının vakitlerini de ayırıyorlar. “5 Vakit Namazı kendi vakitlerin de kılmak esastır,  Bir sıkıntı olmadan Namazın kendi vaktinde değil de  bu müşterek vakitler de Namaz kılmak  Mekruhtur” diyorlar. “Bir problem varsa müşterek vakitler de kılınabilir” diyorlar. Burada ki dayanakları da “İbni Abbas”  (r.a) vasıtasıyla Rivayet edilen Hadistir. İbni Abbas’ın bu rivayeti “Müslim” de de var,  Bu sahada yapılan en sağlam rivayettir. O Hadiste “ Peygamberimiz(s.a.v), Hiçbir sıkıntı olmadığı bir zaman da Medine de Öğle ile İkindiyi, Akşam ile Yatsıyı birleştirdi” Peki niye Öyle yaptı? Diye İbni Abbas’a sorulduğun da diyor ki; “ Ümmetine sıkıntı vermesin diye” cevabını veriyor. Şia buna dayanarak diyor ki; “Namazlar birleştirile bilinir”, Hanefiler ise Peygamberimizin bu sözünü ve uygulamasını “Şekil itibarıyla birleştirme” olarak değerlendiriyorlar, Gerçek  mana da birleştirme olarak değerlendirmiyorlar. “Öğlen Namazının vaktinin sonuna İkindi Namazının vaktinin başına getirilmiş, “Cem-i sûrî” dedikleri bir Cem yapmıştır, Aynı şey Akşam ve Yatsı için de öyledir” diye bir yorumları var. Detaylarını biraz sonra anlatacağız. Arafat ta ki birleştirme için ise “Bir takım şartlar oluşursa birleştirilir” diyorlar ama Müzdelife de birleştirilmesini Hanefiler Vacip sayıyor. Bir uçta Hanefi Mezhebi var, Diğer uçta Şia Mezhebi var. Birbirlerine zıt bir görüntü ortaya koyuyorlar.

Bu iki ucun tam ortasın da da diğer Üç Mezhep var; Hanefi, Şafii, Hanbeli. Bunlar yolculuk sırasın da birleştirilebileceğini kabul ediyorlar. Çnkü Peygamberimiz(s.a.v) “Tebük Seferinde”  birleştirmiştir, Bu konu da çok sayı da rivayet var. Yolculuğun dışın  da  Camiye gidip gelmeyi engelleyen, Yağmur, Çamur, Soğuk gibi hava muhalefetleri gibi durumlar varsa,  O  durumlarda da Namazların birleştirilebileceğini kabul ediyorlar. Şafii Mezhebinden Es Subki ’nin bir görüşü vardır; “Adet haline getirmemek şartıyla her hangi bir özür olmadan da Namazlar birleştirilebilir” demektedir.

Şimdi böyle bir Genel Özet yaptık, Şimdi biliyorsunuz; Peygamberimizin (s.a.v) Allah’ u Teala’dan aldığı emir Maide Suresinin 49. Ayetinde ; “Ya Muhammed; Onların arasında Allah’ın indirdiği ile hükmet”. Allah’ın indirdiği ne? Kur’an-ı Kerim’dir. “Kur’an-ı Kerim’e göre hükmet” demiş oluyor Allah. Kur’an-ı Kerim’e göre hükmet emrini almış ondan sonra; “Onların arzularına uyma!” diyor, “Onlara karşı dikkatli ol”, Yani “Allah’ın sana indirdiği ayetlerden bir tanesinden  bile seni uzaklaştırmaya çalışabilirler” demek istiyor. Bu ayetteki “ ba’ ” kelimesi “Bir tane” manasına da gelir. “Bir tanesinden bile seni uzaklaştırmaya çalışabilirler” deniyor. O zaman Allah’ u Teala’nın Peygamber efendimize uygulamayı emrettiği şey ona inmiş olan ayetlerdir. Dikkat edin “Bir tanesinden bile uzaklaştırmaya çalışabilirler” sözü çok önemlidir. Biliyorsunuz; Allah’ u Teala Adem’in (a.s)  öğretmeni olmasına rağmen, Onu yetiştirmiş ve kendisine Melekler secde etmiş ve kendine secde etmeyen İblise aldanabilmiştir. İbliste “Bilgi” ile aldatmıştır demiştir ki; “Allah sana bu ‘Meyveyi yeme’ emrini verdi ama bu işin esas arka planı var ki orayı ben biliyorum.” Diyerek Adem’e (a.s) Allah’ın verdiği emirden uzaklaştırmıştır. Dolayısıyla bu konu da hiç kimsenin bir garantisi yoktur. Allah’ın Peygamberleri dahil; Allah’ın emirlerinden uzaklaşmama konusun da hiç birisinin garantisi yoktur. Garantisi olmadığı için Cenab-ı Hakk   uyarıda bulunuyor; “Dikkatli ol” diyor. Allah, Peygamberimize “Dikkatli ol” diye uyarıda bulunduğuna göre bizim için son derece önem taşımaktadır. Hiç birimiz kendimizi korunmuş gibi düşünemeyiz. İmtihan sahasındayız, Hiç birimiz korunmuş değiliz, Allah’ın Peygamberi korunmadığına göre bizde korunmuş değiliz. Biliyorsunuz bize öyle bir peygamber anlatırlar ki “Masum, Hata etmez, Günah işlemez”  bir sürü özellikler, Bunun çok sayıda özelliklerini vermek derslerimiz de Allah’a şükür nasip oldu ama kayboluyor, Her gün bu tür şeyleri tekrarlayamıyorsunuz ki, Bir de bizde malzeme çok fazla, Çok fazla olduğu için de arada bir çokları kaybolup gidiyor. Allah’ın Peygamberi asla korunmuş değildir, Çünkü Korunmuş olan bir peygamber, Korunmamış olan bizlere örnek olamaz!  Ama maalesef tarih içinde insanlar kendi kafalarına göre bir takım “Kahramanlar” icat ediyorlar ve o Kahramanları “Korunmuş” gösteriyorlar, “Hata etmez” diyorlar, “Hata etmez” gösteriyorlar ve onları “Hata Etmez” göstermek için öncelikle Peygamberimizin Hata etmemesi lazım, Ondan dolayı hepiniz bilirsiniz; Okullar da size Peygamberin Sıfatlarından bir tanesini öğretmişlerdir, Hangisiydi o? “İsmet Sıfatı” dır. “İsmet Sıfatı” varsa peygamberimizde ve korunmuşsa der miydi Allah’ u Teala;  “Aman dikkat et; Seni Allah’ın sana indirdiği ayetlerin bir tanesinden bile uzaklaştırabilirler”(Maide 49.Ayet)  Onu bir başarsalar,  Müthiş bir kazanç elde etmiş olacaklar. Yani; Büyük bir yemek kazanında küçücük bir delik açsalar gerisi kolay ona gayret gösteriyorlar. Ben bu ayetleri şunun için okudum; Peygamberimiz her hangi bir uygulama yapmış ise o uygulama kesinlikle Kur’an-ı Kerim’e uygundur. O uygulamayı mutlaka Kur’an’dan çıkarmıştır, Onun adı da Hikmet’tir. “Hikmet” konusunun son zamanlar da iyi anlaşılamadığına dair bilgiler alıyorum. Bu hususta şüphesi olanlara sürekli belirtiğim gibi suleymaniyevakfi.org İnternet Sitesinde ki “Kitap ve Hikmet” başlığı altında ki sayfamızı ziyaret ederek mutlaka okumalarını hatırlatıyorum. Bir de “Resul ve Nebi” yazımızı da oradan okumalarını tavsiye ediyorum, Bu konular oldukça önemlidir, Daha iyi anlayacaklardır.

Maide Suresinin 49.Ayetinin devamın da Allah ’u Teala “ Eğer onlar yüz çevirirlerse”  Siz Allah’ın ayetini okuyorsunuz, Anlatıyorsunuz, Bakıyorsunuz ki Adam İlgilenmeden gidiyor, Umursamıyor, Giderse gitsin, Bu saha siyaset sahası değil ki insanları etrafımızdan kaçırmayalım diye uğraşı verelim! Bu saha “İnsanlar etrafımızdan kaçmasın” denebilecek bir saha değil. Niye? Çünkü bu sahaya herkes imtihan olmaya giriyor ve bu imtihanda her zaman kaybedenler olacaktır. İmtihanı yapanda Allah’ u Teala’dır, Biz değiliz. “Hadi sana sınıfı geçebilmen için bir yarım puanda biz verelim de sınıfı geç” diyecek bir imkanımız yok. Diyor ki burada Allah’ u Teala; “Yüz çevirirlerse bil ki Allah, Yaptıkları bazı günahlar sebebi ile onlara ceza verecektir”(Maide Suresi 49.Ayet) Yani; “Başlarına ceza gelecektir oda kendi yaptıklarından dolayıdır”. Ayetin devamında da; “Şurası bir gerçek ki İnsanların çoğu fasıktır” Yani; “Ne kadar uğraşsan da onu yolda tutamazsın” demektir.

İşte Peygamberimiz (s.a.v) Kur’an’ı uygulamak zorunda olduğu için Namazların birleştirilmesi için de kesinlikle Kur’an-ı Kerim’e dayanmıştır. Namazları birleştirdiği rivayetler de kesin olduğu için Kur’an-ı Kerim’e dayanmıştır. Kur’an-ı Kerim’e baktığımız zaman İsra Suresinin 78.Ayetinde; “Ekımes salate” diyor, “Ekımes sala” ifadesi Farz Namazlarıyla alakalıdır. “Namazı Ayakta tut” anlamında. “Ayakta tut” ifadesi  süreklilik gerektirir. Bir şeyi ayakta tutabilmek için ona sürekli takviye vermek lazım yoksa yıkılır. “Ekımes salate li düluküş şemsi” , “Güneşin Düluk vaktinde” Yani “Güneşin Tepe noktasından Batıya kaydığı vakitte Namazı tam kıl” Günün ilk namazı Öğlen Namazıdır. Öğlen Namazı günün birinci namazıdır. “ila ğasekıl leyli” , “Havanın kararmasına kadar” Şimdi İlk Namaz Havanın kararmasına kadar, Daha sonra “ve kur’anel fecr” Burada da “Fecrin Kur’anında da Namazı kıl” diyor “Fecir” dediğimiz Arapça da “Kızıllığa verilen ad” olarak geçer, Yani Doğu ufkunda Sabahları oluşan Kızıllığa “Fecir” denir. “Kur’anel Fecr” de O kızıllık çok önceden oluşmaya başlar, Yukarıya doğru yükselen bir kızıllık vardır daha sonra o kızıllık aşağıya doğru iner ve yoğunlaşır, O yukarıya doğru yükselen kızıllık Beyaz-Kızıl ışık karışık  “fecr-i kâzib” oluyor. Aşağıya doğru inip yoğunlaştığı zaman, Ufukta kalın bir ışık kuşağı oluşturduğu zaman O üst taraf Beyaz ışık olarak kalır, En altta siyah olur. İşte o an Sabah Namazının vaktidir. Yani “Fecrin Yoğunlaştığı vakitte, O kızıllığın yoğunlaştığı vakitte de namaz kıl” deniyor. “inne kur’anel fecri kane meşhuda”, “ Çünkü Fecirde ki o yoğunlaşma meşhuddur” Yani; “Siz gözünüzle bunu görebilirsiniz” demek oluyor. Ve bu öyle bir şeydir ki; O vakitte Aydınlık bulunduğunuz yere kadar gelir. Sizi Aydınlatır, Bulunduğunuz sokağa kadar gelir ve Ufku görmeseniz de sokakta ki insanları artık daha net görebileceğiniz bir hal alır. Çünkü herkes Ufka çıkıp bakacak değil ki, Adam sabahleyin kalkmış evinin penceresinden bakacak Namaz vakti olup olmadığına karar verecek. Dolayısıyla onun penceresine kadar aydınlığın gelmesi icap ediyor. Peygamberimiz (s.a.v) Mescidin de yanında ki kişiyi tanıyacak kadar Havanın aydınlanmasını bekliyordu. Hatta bir de o Mescit kapalı alanda olmasına rağmen bu şekilde idi. Burada bu Ayet-i Kerim’e de şunu görüyoruz; Öğlen vaktinin başını, Allah’ u Teala  bu ayette belirtmiş. Ve Yatsı namazının sonunu da belirtmiş, “Havanın iyice karardığı vakit” diyerek. Ki küçük yıldızların ortaya çıktığı vakittir o vakit. Güneşin 17 derece Ufkun altına indiği, 18. Derecenin başlangıcına gelindiği bir oranda oluyor. Sırf bu ayete bakarsanız; Dersiniz ki; “Günde 3 vakit namaz var,  Öğlen, Yatsı, Sabah namazları vakitleridir” dersiniz. Zaten bazıları da böyle yapıyorlar. Öteden beri Kitabı kendisine uydurmaya çalışanlar böyle yaparlar. Ve bu her zaman böyle olmuştur. Şu anda da var. Bazıları “Günde iki vakit namaz var” diyorlar, Bazıları “üç vakittir” diyor, Bazıları “Namaz kılmasan da olur, Bu çok önemli bir ibadette değil” diyor. Bazıları derken ortaya “Dine hizmet eden, Kur’an’ı önemseyen” kişiler olarak çıkanları kastediyorum. Geçenler de bizim Yahya hoca bahsediyordu, Ne diyorlardı? “Namaz üç vakittir mi diyorlardı? Ne diyorlardı söyle bakalım;

Yahya ŞENOL: Bakara Suresinin 238. AyetindekiHafizu ales salevati ves salatil vüsta” “Namazları, Özellikle de orta namazı koruyun” ayeti için diyorlar ki; “Salevat” kelimesi Arapçada “Çoğulu” ifade eder ve çoğul da en az üçü ifade eder.  Ve bu üç namaz da isim olarak Kur’an da Sabah, Öğle, Yatsı namazı şeklinde geçiyor. Bunun dışın da her hangi bir namaz belirtilmiyor. Dolayısıyla üçten fazla vakit namazının olduğunu öne sürmek mümkün değil, “salatil vüsta” ‘yı da bunların dışın da aramak lazım, Ki oda Cuma Namazıdır” diyorlar. Yani, “Günde üç vakit Farz namazıyla birlikte “Salatil vüsta” olarak ta Cuma Namazı vardır, bunun dışında namaz yoktur” diyorlar.

Hoca: Bunlar tabi kendi keyiflerine göre konuşan insanlardır. Cuma  Namazı her yerde kılınan bir namaz değil. Bu tür şeyleri söyleyen insanlar ilgili Ayetleri birlikte okumazlar, Asla okutamazsınız. İyi niyetle hareket ettikleri asla değil, İyi niyetli kesinlikle değiller. Başta Cuma namazı orta namaz olamaz, Neden olamaz? Mesela diyor ki; “Hafizu ales salevati”(Bakara Suresi 238.Ayet) dendiği zaman yeryüzünde ki bütün Müslümanları ilgilendirir “Namazlara aman ha dikkat edin” demek oluyor. Daha bir çok şey söylenir ama bir şey söylemiş olalım; Her insanın, Kadını ile Erkeği ile günde beş vakit kılması gereken namazlar içerisinde ki bu üç namaz birde “Orta Namaz” dört, E şimdi dördün “Ortası” yok iki bir tarafa iki bir tara dendiği zaman yeni bir “Orta” olması lazım. Örneklersek; Ayette  “Namazları kılın” diyor , “Namazlar” ifadesi çoğul anlamdadır. Arapça da Çoğul da “En az üç tane” anlamına gelir. Bizim Türkçe de iki tane olan bir şey ı “Çoğul” oluyor ama Arapçada en az üç tane olan şey  “Çoğul” oluyor. Arapça da “Tesniye” denen bir kavram vardır. Ama “Tesniye” Türkçeye “İkil” yani “İkili” diye tercüme ediliyor. “Namazları kılın” diyor, Çoğul olduğundan en az üç ve üstü bir sayı olması gerekiyor. Bir de “Orta Namaz” dediğimiz zaman onu da buna eklersek, Üç vakit oldu dört vakit, Peki şimdi “Orta” namaz diye bir kavram kaldı mı? İki bir tarafa iki diğer tarafa ayırdığınızda ortada “Orta” diye bir şey kalmıyor. Üçten sonra “Ortası” olan ilk rakam “Beş” oluyor. Demek ki Üçten sonra iki vakit koymalısın ki; İki bir tarafa iki diğer tarafa ayrıldığın da “Orta” ortaya çıkmış olsun. Bunun başka çaresi yok. Dolayısıyla “Orta Namaz” olabilmesi için burada ki üç ile yetinilmez, bu mümkün değil. En az beş olur. İşin bir tarafı bu şekilde izah edilebilir. İşin bir ta<rafı da Cuma namazı; Her insanın mutlaka kılması gereken bir namaz değil! Neden değil? Şimdi tutup ta Peygamberimiz şöyle-Şöyle yapmıştır” dersek, Biliyorsunuz; İnsanların bir ezberleri var, Anormal bir peygamber düşmanlığı var bazıların da,  Hadis düşmanlığı falan var, Biz Hadislerin lehine bir şey söylediğimiz zaman ortalık yıkılıyor, Bir de şöyle bir durum var; Bize ses çıkaramayanlar da, Bize  “Hadis düşmanısınız” diyerek ilan edenlere de diyorum ki “ Eliniz de Her hangi bir zaman da söylediğim veya Her hangi bir yer de inkar ettiğim Hadisle alakalı bir kaynağınız var mı? Şu Süleymaniye Vakıf’ı hayatım da değil, Müftülük yıllarım da dahil, Onları da bırakın Ömrümün her hangi bir çağın da, Peygamberimizin sünneti aleyhine, Hadisleri Aleyhine “Benim ağzımdan” bir belgeniz, Kaynağınız var mı?  Ama Benim adıma uydurulmuşları kastetmiyorum. Tabi elde yok ama ne yapsın adamcaz, Çatlayamaz ki, Dükkanlarının patır-patır kapandığını görünce suçu kendilerinde bulamazlar herhalde, Diyemezler ki; “Tarihin o yanlışları içerisine gömülmüştük te, Artık mallarımızın taliplisi kalmamıştı onun için kapatıyoruz” diyecek halleri tabi ki yok. O yüzden bizi suçlayacaklar. Dolayısıyla bu konuda da Kur’an’ı Kerimden cevap vermek uygun olur, O da şu; Allah’ u Teala bakın Cuma Namazı ile ilgili  ne diyor; “Cuma günü O namaza çağrı yapıldığı zaman Allah’ı zikre koşun.” (Cuma Suresi 9.Ayet) Yani “Allah’ı zikre Koşun” ne demektir? “Namaza koşun” demektir. Ama orada bitebilirdi Ayet-i Kerime, “Ezan okundu Namaza koşacaksın” olabilirdi. Ama o Ayet o şekilde bitmedi “ Alım-Satımı da bırakın” diyor, Peki, Neden Alım-Satımı bırakın diyor? Demek ki bu Namaz Alım-Satım yapılan bir yerde kılınan bir namaz. Her yerde kılınan bir namaz değil. Ondan dolayı kitapları açın bakın derler ki “Çarşısı pazarı olan” derler. Bir yerin Çarşısı pazarı olan alanları varsa orada ister istemez Güvenlik güçleri vardır. Çünkü Pazar yerinin korunması gerekir. Pazar yeri korunmazsa, İnsanların Mal ve ürünlere büyük rağbeti olduğu için çabulcular gelip alır götürürler. O alan da koruma gücü ister istemez oluşur. Zaten insanların toplu bir halde namaz kıldıklarında korunmaya ve korumaya ihtiyaç var değil mi? Müslümanlar Camiye girmiş o sıra da biri elin de silah tarar geçer. “Hazır tüm Müslümanlar bir arada” der, Tarar geçer. Ayakkabılar çalınıyor, Ben Süleymaniye de görevli iken hep şunu söylerdim “Muhterem Cemaat dikkatli olun, Lütfen hırsızları günaha sokmayın”.

Bakın görüyor musunuz; Allah’ u Teala hiçbir şeyi eksik bırakmış değil. Ve Peygamberimiz (s.a.v) Cuma Namazını neden Medine’nin birçok Mescidi varken sadece kendi Mescidinde kıldırmıştır? Neden Köyler de kılınmamıştır? Neden Mezralar da kılınmamıştır? Neden Cuma Namazı evler de kılınmıyor? O zaman   “Hafizu ales salevati”(Bakara Suresi 238.Ayet) Ayeti her Müslümanın mutlaka kılması gereken bir Namazı ifade ediyor. Siz burada “Orta Namaz” “Cuma Namazıdır” derseniz kusura bakmayın da; Kendinizi “Allah” yerine koymuş olursunuz. Ve bu Cenab-ı Hakkın asla Affetmediği “Şirk” günahı olmuş olur. Kendi keyfine göre Allah’ın ayetlerini uydurmuş olursun. Bu tür insanlar ve olacaklarda, Herkesin Cehenneme gitme Hürriyeti vardır. Biz diyoruz ki; “ Bu Hürriyeti biz kullanmayalım”, “Herkes kullansın, Ben yapamam” demeliyiz. Siz gidin kardeşim ben kendimi Cennete şartlandırmışım. Onun bedeli ne ise onu da ödeyeceğim kardeşim. Yahya’nın bu sorusuna geçenler de cevap verme fırsatı olmamıştı bu şekilde cevap vermiş olalım.

Peygamberimiz(s.a.v) tekrar ediyorum; Her hangi bir uygulama yapmışsa  kesinlikle Kur’an-ı Kerimden çıkarmıştır. Az önce belirttiğimiz gibi günün ilk namazı Öğlen Namazı, Hava kararıncaya kadar devam ediyor, Günün son Namazı da sabah namazıdır. Peki, Sadece bu ayet olursa “Üç Vakittir” dersiniz. “Öğlen, Yatsı ve Sabah Namazıdır” dersiniz. Ama Allah’ u Teala öyle demiyor ki; “ Bu öyle bir Kitap ki Ayetleri Muhkem kılınmıştır”(Hud Suresi 1.Ayet) Mesela bir bina yapıyorsunuz önce bir kaba inşaatını çıkarıyorsunuz, Sonra ayrıntılarına geçiyorsunuz. Kabaca , Güneşin Batıya kaymasından, Havanın kararmasından, Bir de Sabahın oluşumu, Tamam güzel, Ana çatı kuruldu tıpkı bir bina gibi, Peki bu aralar da bir şey var mı? Onu da yine  İsra Suresinin 78.Ayetinde ki; “Ekımes salate” , “Namazı Tam, Doğru kılın”  emri ile yani “Farz” ifade eden emri ile Hud Suresinin 114.Ayetinde Allah ’u Teala tam bir  ayrıntı veriyor; “Ve ekımıs salate” “Namazı tam kıl”, “tarafeyin nehari” “Neharın iki bölümünde”, Yani “taraf”   “Bir şeyin bölümlerinden biri” anlamına geliyor. Gündüz vaktinin de; “Güneşin doğuşuyla Batışı arasında” olduğunu Cenab-ı Hakk ayetlerinde belirtiyor. Zaten  Arap Örfün de de, Arap dilin de de “Gündüz” dendiğin de Güneşin doğuşuyla batışı arasında ki vakittir, Kur’an-ı Kerim Arap dilinde inmiştir. Güneşin doğup batmadığı yerlerde de Güneşin Duhasının ortaya çıkması ve kaybolması arasında ki vakittir. Bunlarla ilgili ayrıntılar İnternet Sitemiz de var.

“Gündüzün iki bölümün de Namazı tam kıl”( Hud Suresi 114.Ayet) diyor. O zaman iki tane namaz “Gündüz” Namazı. İlk Namaz “Öğlen Namazı” olduğuna göre, Ki Peygamberimiz (s.a.v) öyle yapmış zaten. İlk Namazın vaktinin Güneşin Batıya kaydığı zaman anlaşıldı, Peki, Bölüm dersek bir şey kaça ayrılabilir? Mesela elimize bir kalem aldık tam ortasından ben tuttum, bir ucundan bir kişi diğer ucundan da bir başkası tuttuğunda başka tutulacak yeri kalmaz, Bu kalemin “daha kaç bölümünden tutula bilinir?” Diye Mühendislerine sorduğunuz da  “Sınırsız” der. Birinci Bölümü “Güneşin Batıya kaydığı an”  der ve Öğlen Namazını kılarsın, Öğlen Namazını kılıp bitirdiğin zaman Öğlen Namazının vakti bitti. Ondan sonra İkinci bölüm başlar. Hemen İkindi Namazını kılsan bu ayete uygun davranmış olur musun? İşte Peygamberimiz de bazen öyle yapmış, Öğlen Namazını kılmış arkasın dan da İkindiyi kılmış. Vaktin Başlangıcı belli “Güneşin Batıya kaydığı an”, Ayrıca Taha Suresin de de; “ve kable ğurubiha”( Ta Ha Suresi 130.Ayet) diyerek Güneşin batmasından öncesine kadar günün birinci namazının bitmesi gerekiyor, Yani Gündüz Namazının bitmesi gerekiyor. Battığı andan öncesi Dört rekat İkindi Namazını kıldın, Peki ondan önce ki bölümde de Öğlen Namazını kılsan Gündüzün iki bölümün de iki namazı kılmış oluyorsun. İşte Peygamberimiz (s.a.v) Namazı birleştirirken Allah’ın bu ayetini uygulamış. Yani “Onların aralarında Allah’ın indirdiği ile Hükmet” (Maide Suresinin 49. Ayetinde) emrine aykırı yapmış olduğu bir şey yok. O iki Namazı ister Öğlen vaktin de, İster İkindi Vaktin de birleştirin yine Gündüzün iki bölümün de Namazı kılmış oluyorsunuz. Aynı anda iki Namazı üst üste kılamayacağımıza göre yani “Niyet ettim Öğle ve İkindi Namazını kılmaya” diyerek dört rekat ta iki Namazı da kılmayı bitirebiliyor muyuz? Bitiremiyoruz. O zaman hemen arkasından da diğer namazı kıldığın zaman iki bölümü de kılmış oluyoruz. İşte bunun Kur’an ayağı bu. Ben mesela kendi çalışmalarım da   işin Kur’an ayağına Mezheplerin işaret ettiğini ben hiç görmedim. Bizim gelenekte maalesef Kur’an-Sünnet bütünlüğünü göremiyoruz. Yok. Sanki Peygamberimiz kendi kafasından bu işleri uydurmuş. Olayın Kur’an-ı Kerim ile irtibatını kuramayınca “Peygamberimiz kafasından uydurmuş” diyecek halleri olmadığından bu defa “İkinci bir vahiy” geldi diyorlar. Peki Kardeşim, Bu kadar orta da açık açık anlatım yapan Ayetler ne olacak?  Kur’an ayağı olmadığı zaman da bu sefer Mezhep itilafları ister istemez ortaya çıkıyor ve bir türlü bir nokta da birleştiremiyorsunuz. Peygamberimizin uygulamasını tam anlama şansını kaybediyoruz. Böyle olunca da bu defa da mesela biri ameliyata girecek “Ben Hanefi Mezhebindenim” dediği zaman büyük bir sıkıntı oluyor. Niye “Ben Hanefi Mezhebindenim” diyor? Çünkü İşin Esasını bilmiyorsun, Bilemezsin de zaten, Önüne bir yemek getiriyorlar “ Bunu ye” diyorlar, Bunun mutfakta ki durumunu, Ne katıldığını, Oluşumunu bilmediğin zaman yiyemiyorsun. Gündüz Namazlarının Temeli bu anlattıklarımızdır.

Gelelim “Gece” Namazlarına. Yine Hud Suresinin 114.Ayetinde Allah ’u Teala diyor ki; “ve zülefem minel leylv” “Gecenin Zülfelerinde”  Burada ki “Zülef” kelimesi de en az üç olmalı. Farzda en azıyla oluşur. Çünkü Allah “Zülefemde Namaz kıl” diyor, “Rabbim ben kıldım” Zülefte oluştu o zaman üç tane yeter. Peygamberimizin yaptığına bakın; Namazları birleştirdiği zaman “İki tarafını da kıl”  emrine uyuyor mu? Tamam “Ya Rabbi senin emrine uydum” bitti. Şimdi “zülefem minel leylv” emri gelince “Gecenin üç Zülfesinde”, “Gündüze yakın üç vaktinde”, Şimdi İsra Suresinin 78.Ayetinde bu namazların bir tanesinin Sabah Namazı olduğu net bir şekilde anladık,  Yani, Gecenin Gündüze yakın vakti olduğunu anladık. Siz her hangi bir yerde Tan yerinin ağardığını, Kızıllığın iyice yoğunlaştığını gördüğünüz zaman ilk aklınıza gelen ne olur? “Güneşin doğması yakın” dersiniz. “Yakın” kelimesi ne oluyor “Zülfeyi” oluşturuyor. Gecenin gündüze yakın zamanlarından bir tanesi bu. Onu tam ayrıntılı olarak anlattı Allah’ u Teala. Ayrıca bir de İsra 78.Ayetin başında “Gecenin ğasekına kadar”,ğasek” kelimesi de çok enteresan kelimedir, Allah’ın kelamı böyle olur başka türlü olmaz diyorsunuz; “ğasek”  kelimesi hem havanın “Karardığı” vakit hem de “Soğuduğu” vakit anlamlarına gelir. Güneşin battığı yerler de hava kararıyor ve küçük yıldızlar ortaya çıkmaya başlıyor işte o zamana kadar, Güneşinhiç batmadığı yerler de de “Soğuduğu” vakit oluyor, Gecenin en soğuk zamanının başladığı vakit oluyor. Dolayısıyla siz güneş tepede olsa bile Yatsı vaktinin bittiğini oradan hissedebiliyorsunuz, Kendi vücudunuz da hissedebiliyorsunuz.(38.dakka 18.saniyeden 30.saniyeye kadar anlayamadığım için yazmadım birkaç kelime kullanılıyor ilk kelimeyi anlayamadım  lütfen tamamlayınız) Kur’an’ı Kerim kendisini sözlük olarak ta, Bizim sıkıntı duyduğumuz konular da sözlük olarak ta takdim ediyor. Gecenin üç vaktinden bir tanesi sabah, Gündüze yakın geriye iki vakit daha kaldı. Gündüze yakın olması gerektiği için hava iyice karardığı zaman gündüze ait bir işaret göremeyeceğiniz için o zaman karardığı andan itibaren değil, Hava karardığı zaman son olması lazım çünkü yakınlık orada  bitiyor. Akşam Güneş batmasından itibaren Ufukta ışık değişiklikleri görüyorsunuz, Sabahleyin Tan yerinin ağarmasıyla yine Kızıl ışık yoğunluğunun oluştuğu bir kuşak var takip ederseniz görürsünüz, Sonra o Kızıl ışığın dağıldığı bir zaman ve sonra da havanın karardığı bir zaman. Sonra ikiye ayrılıyor, Bütün Örfler de böyle, “Birinci Şafak, İkinci Şafak” diyor Araplar. Yoğun Kızıllığın kaybolduğu zamana kadar Birinci bölüm, Ondan sonrası İkinci bölüm, İki vakit var Akşam” ve Yatsı Namazları. Tamam, Belki biz bunları hislerimiz de yaşıyoruz ama Kur’an ayetine baktığımız zaman, Güneşin batmasıyla Gece başladı, Bir de sabah vakti.   O zaman iki tane “zülefem” (hocamız bu kelimeyi teleffuz etti ama belki tam olarak telaffuzunu yazamamış olabılırım kontrol edin 40:11.saniye)  diyemezsiniz, İki yakınlık olması için “Zülfeteym” (hocamız bu kelimeyi teleffuz etti ama belki tam olarak telaffuzunu yazamamış olabılırım kontrol edin 40:13.saniye)   olması lazım. Halbuki Ayette “Zülef” var. “Yakın zamanları” dediğiniz zamanları buna uygun düşecek olan “Akşam” oluyor. Çünkü İsra Suresi Sabaha bir tane Namaz bırakıyor iki tane Namaz bırakmıyor. Sabaha “Sabah Namazı” dediğimiz Namazı bıraktığı için Akşam mecburen iki tane Namaz kılmak zorundasınız, Bu iki Namazın da Güneşin batmasıyla havanın kararmasına kadar  kılınması lazım. Peygamberimiz (s.a.v) az önce dediğimiz gibi, Güneş battığından itibaren yada Güneşin batmadığı yerler de veya hiç doğmadığı yerlerde duha’sının kaybolduğu anlardan itibaren Akşam Namazının vakti girmiş oluyor, Peygamberimiz Akşam Namazını hemen kılsa arkasından Yatsıyı kılsa Güneşin batmasıyla havanın kararması arasın da iki namazı kılmış olur mu? Olur. Hatta bunu havanın kararması esnasında bitirse de iki namaz kılmış olur. İşte Peygamberimiz Akşam ile Yatsıyı bundan dolayı birleştirmiştir. Yoksa Kur’an da olmayan bir şeyi yapması mümkün değil. Eğer Kur’an’a aykırı bir şey yapsaydı Allah’ u Teala ona çok ağır bir ceza vereceğini Ayetler de bildiriyor. Ben bu şekilde bir giriş yaptıktan sona Mezheplerin bu konuda ki düşüncelerini de sizler anlatın

Yahya ŞENOL: Önce kısa bir kavram söyleyeyim akıllar da kalması için. “Namazların Birleştirilmesi” meselesi Fıkıh kitapların da “Cem’a”(42:17.saniyede bu kelime söylendi CEM’A,,, doğrumu yazmışım kontrol edin) kelimesi ile ifade edilir. Türkçe de “Cem” şeklin de geçmiştir. “Bab” başlığı olarak ta   “Namazların arasını birleştirmek” olarak ifade edilir. Şafii Mezhebin de ki en muteber iki kitabı; Birincisi (42:38. Saniyeden 44.saniyeye kadar yahya beyin kurduğu cümle yarım anlaşıldığından diğer yarısı anlaşılmadığından komple yazmadım 15 dakka internettte aradım yine böyle bi şey bulamadım lütfen buraya yazınız) İkincisi ise “İmam Nevevi” isimli zatın “El Mecmua”(42:45.saniyeden 47.saniye arasında imam nevevi –el mecmua kelimeleri geçti bunları doğrumu yazılmış kontrol et) Buralar da Namazların cem edilmesi yani birleştirilmesi ile alakalı Şafii Mezhebinin görüşleri Em ince ayrıntısına kadar açıklanmıştır.

Hoca: “El Beyan” da Ayet yok mu?

Yahya ŞENOL: Bununla alakalı yok, Seferilerin Namazlarını kısaltması için Nisa Suresinin 101. Ayetini koyuyorlar Cem edilmesi ile alakalı olarak. Biraz sonra Sayfa numarasını da söyleyeceğim.

Hoca: “El Beyan” en çok delil gösterilen kitap, Bu kitapta vermediyse hiç birin de verdiğini sanmıyorum.

Yahya ŞENOL: “Cem” kelimesi ile ilgili iki kavram daha var. Bunlar “Cem’ı takdim” ve “Cem’ı te’hir” oluyor. “Cem’ı takdim” ; “Öne alarak birleştirmek”, “Cem’ı te’hir” ; “Erteleyerek birleştirmek” demektir. Mesela Öğle ile İkindi Namazını eğer Öğlen Namazının vaktin de birleştirecekseniz ona  “Cem’ı takdim” denir. Yani İkindiyi öne alarak birleştirmek veya Akşamın vaktin de yatsıyı da birleştirmekte aynı “Cem’ı takdim” olur. “Cem’ı te’hir” ise İkindinin vaktin de İkindi Namazına Öğlen Namazını geri bırakarak İkindi namazında ikisini birden kılmaktır veya yatsı vaktinde yatsı namazı ile Akşam namazını birlikte kıldığınız da “Cem’ı Te’hır” oluyor. Bu ikisi “Cem’ı takdim” ve “Cem’ı te’hir” Şafii Mezhebinde bazı şartlar halinde Caiz görünmüş. Bu şartlardan birincisi; “Yolculuk” halidir. Şafiiler diyorlar ki; “ Uzun yolculuklar da Namazlar “Cem’ı takdim” ve “Cem’ı te’hir” olarak yani bazen öne alarak, Bazen de ertelenerek birleştirile bilinir” diyorlar. “Uzun Yol” dan kasıtları ise demişler ki; “ Orta yürüyüş ile 2 günlük mesafeye gitmek uzun yoculuk sayılır” demişler. Ölçü olarak ta  “Dört Beri” ( Dört beri kelimelerini yanlış yazmış olabılırım kontrol edin 45:02 saniye) diye ölçüleri var Şafiilerin. Günümüze uyarlandığında yaklaşık 89 km’ye tekabül ediyor. “89 km’lik bir yola giderseniz Namazları birleştirebilirsiniz” diyor. Daha az bir yol gidildiğin de Namazların birleştirilebileceğini söyleyenler de olsa da   Mezhepte esas olan görüş birleştirilemeyeceği yönündedir. “Oruç” ta bu durum da kazaya bırakılamaz, Namazlar da birleştirilemez. Dolayısıyla Şafii Mezhebinde   “Cem’ı takdim” ve “Cem’ı te’hir” yapılabilecek yolculuk uzun yolculuktur. Onun da bu gün ki karşılığı 89 km’dir, Daha az yolculuklar da ise birleştirmeyi kabul etmiyorlar. Bu şartlardan ikincisi de; Yağmurlu günler de yağmur altında da Namazların birleştirilebileceğini söylüyorlar. Tabi bunun söylendiği tarihler deki şartları düşündüğümüz zaman mantıklı bir gerekçesi olduğu anlaşılıyor. Camilerin bugünkünden daha fonksiyonel olduğunu düşünürsek ve bütün vakit namazları cemaatle ve birlikte kılınıyordu o zamanlar da, Yollar bugün ki gibi asfalt değildi, Bir yağmur altında ortalık su birikintilerinden, Çamurdan geçilmez oluyordu. Öyle bir durum da   Öğlen ve İkindi Namazına gidip gelmek kişiyi sıkıntıya sokacağı için deniyor ki; “ Öğlen vaktin de camiye gittiniz yağmurlu bir hava varsa ve yağmurun kesilme gibi bir ihtimali de gözükmüyorsa, Eve gidip İkindi Namazı için tekrar gelmeniz gerekecekse    bu zorluk ve sıkıntılar doğuracağı için Hazır Öğle Namazına gelmişken Öğlen ve İkindiyi birlikte kılabilirsiniz, Bu Caizdir” diyorlar. Veya “Henüz Öğlen vakti girmeden şiddetli bir yağmur başladıysa Camiye gitmeyebilirsiniz, İkindi Namazında Camiye gittiğiniz de “Cem’ı te’hir” olarak Öğle namazını da birleştirebilirsiniz” diyor. Aynı şeyler Akşam ve Yatsı Namazları içinde geçerlidir.  Şafiilerin daha sonra ki kitapları ise “Yağmur sıkıntı vermiyorsa” diye tartışmışlar. Yağmur kişiye sıkıntı vermeyecekse ve evde kılacaksa, Korunaklı bir yerde kılacaksa, Üstü başı çamur olmayacaksa diye tartışmışlar. Bu durum da  zorluk oluşmayacağı için Namazların  kısaltılmayacağını söyleyenler var. Ama bazıları da demişler ki; “ Hayır, Bu konuda Hadisler net, Yağmur bir şekilde az veya çok varsa, Sen ister yağmurun altın da ol, İster evinde korunaklı bir alan da ol her durumda da Namazlar kısaltılabilir” demişler. Şafii Mezhebin de iki görüşte hakim ama esas söylenenler; Evde tek başına Namaz kılanlar için değil, Cami de cemaatle birlikte namaza gidip o sıkıntıları yaşayacakları kurtarmak içindir aslında. Gerçekten de mantıklı bir gerekçedir. Ama günümüz için , Bu gün için yağmur yağdığın da yine çamur olan ortamlar da bu görüşle zaten amel edile bilinir  ama Şehir ortamların da ve Camilerin artık evlere çok yakın olduğu yerler de çok büyük bir sıkıntıya maruz kalınmaz. Dolayısıyla Namazları birleştirmeye de gerek duyulmaz. Bu şartların üçüncüsü ise; Hastalık ve korku halinde Namazlar birleştirilebiliyor. Yolculuk değil, Yağmur değil, Hastalık ve korku durumu varsa bir de ayrıca evinizdesiniz, Bu durumda da Şafii Mezhebinde esas olan görüş Namazların birleştirilemeyeceği yönündedir. “Yolculuk halinde birleştirile bilinir, Yağmur da birleştirile bilinir” diyorlar ama “Hastalık ve korku halin de birleştirilemez” diyorlar Eviniz de olursanız Namazları birleştirmeniz doğru değil ve Caiz değil Şafiilere göre bu şekildedir. Her birini kendi vaktin de kılacaksınız. Tabi ki Şafiler de Hastalar için namazın şeklin de değişmeler olabiliyor. “Ayakta değil de oturarak kılabiliyorsunuz, Oturmaya gücünüz yetmiyorsa yatarak kılabiliyorsunuz, Bunları da yapmaya gücünüz yetmiyorsa ima ederek kılabiliyorsunuz ama namazları birleştiremiyorsunuz” diyorlar Şafiler. Peki İhtiyaç halinde birleştirmeye ne diyorlar? Bu da aslında son anlattığımız Hastalık ve yolculuk kapsamında değerlendirile bilinir.( Yahya hocamız şimdiye kadar hep “Hastalık ve Korkuyu” zikretmişti beraber olarak ama bu son cümle de “Hastalık ve Yolculuk” dedi. Bana karıştırdı gibi geldi ama siz en iyisimi kararı verirken yahya hocaya bir sorun.. ben yanlış olmuş olsa da “YOLCULUK” yazdım çünkü o öyle dedi49:53.saniye) Bu da tabi Şafii Mezhepte Caiz görülmüyor ama İmam Nevevi’nin  “Sahîh-i Müslim Şerhi” nde bir açıklaması var diyor ki; “İmamlardan bir grup adet haline getirmemek şartıyla, Alışkanlık haline getirmezse eğer yolcu olmasa bile bazı zorlu zamanlar da namazlarını birleştirebilir” diyor bunu kabul edenler var. Malikilerden kabul edenler var, Şafiilerden de   “Eş Şasi” adlı alim bunu kabul ediyor ama Mezhebin geneline bu görüşü teşmil edemiyoruz. Şafi kitaplarında genelinin kabul ettiğine dair bir görüş yok. Sonuç olarak diyorlar ki; “Namazlar uzun yolculukta ve Yağmur, Çamur, Kar altında ancak birleştirilebilir. Hastalık, Korku ve ihtiyaç hallerinde namazlar birleştirilemez” diyorlar. “Cem’ı takdim” veya “Cem’ı te’hir” yapacaksanız eğer namazları, Birinin vaktini öne alarak veya diğer namaz vaktine erteleyerek birleştirecekseniz bunun bazı şartları var Şafiilere göre, Nedir onlar? Birinci şart “Niyet edeceksiniz” diyorlar, Yani Öğlen Namazının vaktin de ikindi namazını da kılacaksanız; Öğlen namazını kılarken İkindi namazına niyetlenmeniz lazım”, Bunu şart görüyorlar. İkinci şart; “Namazların arasına tertibine riayet edeceksiniz” (Yahya hocamızın bu son yazdığım cümle de TERTİBE RİAYET gibi bir şey dediği an tam anlaşılamadı ben anladığım gibi yazdım tabi bunu yazarken 13 kez o bölümü geri sararak dinledim ondan sonra anladığım sekil de yazdım 51:29.saniyede) Yani Öğlen Namazı vakti girdi ve siz namazları birleştirmek durumun da kaldınız böyle bir durum da önce İkindi Namazını kılamazsınız. Normal durumlar da hangisi önce geliyor? Mesela Öğlen namazı ise önce Öğlen namazını kılıp selam verdikten sonra ikinci bir Kamet getirerek İkindi namazı kılacaksınız. “Sırayı bozamazsınız” diyor. Üçüncü Şart ise; “Öğlen ve İkindinin Aralarını açmayacaksınız” diyorlar. Eğer Namazları birleştirmeye karar verdiyseniz hemen selam verdikten sonra araya fazla bir şey sokmadan ikinci namazı kılacaksınız. Namazların arası ne ile açılır? Ona sabit bir ölçü belirtmemişler, Örf’ en   “Bu iki namazın arası açıldı” diyebileceğimiz bir şey koymamız lazım, Burada da şunu tartışıyorlar; “Acaba Öğlenin farzını kıldık diğer namaza geçmeden Tespih çekmeli miyiz” diye tartışıyorlar. Yani, 33’er kez Suphanallah, Elhamdülillah, Allah’ u Ekber diyecek kadar bir zaman geçerse, Tespih çekerseniz acaba ara açılmış olur mu? Sorusuna bazıları; “ Evet, olur bunu yapmayın, İkinci namazı kıldıktan tespihleri çekersiniz” derken bazıları da; “ Tespih zaten Namazın sünnetlerinden arada tespih çekip İkindi Namazını hemen peşine kılabilirsiniz” diyor.  “Cem’ı takdim” şartları Şafiilerde bunlardır.

Hoca: Şunu da diyelim; Araya Sünnet Namaz sokarsa Cem yapamaz. Bunun da şunun için söylerler; “Araya Sünnet Namaz sokarsan demek ki sen o kadar da dar bir zamanda, Sıkışık bir zamanda değilsin” diyorlar.

Yahya Bey: Evet Hocam, Bu yukarı da son anlattıklarım “Cem’ı takdim” şartları idi.  “Cem’ı te’hir” yapacaksanız, Eğer namazları erteleyerek birleştirecekseniz, Bu durumun da kendine özel şartları var. Birinci Şart; Öğlen Namazının vakti girdi ve o sırada yolculuk yapmaktasınız ya da yukarıda da belirtildiği gibi yağmur yağıyor da olabilir, İkindi de birleştirmeye niyet edeceksiniz. Niyet etmezseniz Öğlen Namazı kaçmış olur. Pratik olarak şöyle düşünün; Öğlen Namazını kılmadınız İkindi vakti geldi “Öğlen namazını kılmamıştım, Birleştireyim bari” dediniz  işte bu Şafiilere göre geçerli bir görüş olmaz. Şafiilere göre daha Öğle vaktinde iken bu niyette olmanız gerekiyor. “Aksi taktirde Öğle Namazını kendi vaktin de kılmamış olur ve namaz kazaya kalmış olur” diyorlar. İkinci Şart: “Yolculukta birleştirecekseniz her iki durumda da yolculuk halinin devam ediyor olması lazım” diyorlar. Eğer İkindi vakti girdiğinde yolculuk bitmiş ise veya bitecekse o zaman Öğle ile İkindiyi birleştirebilirsiniz ama   “Cem’ı te’hir” yapamazsınız. Çünkü vardığınız an yolculuk hali bitmiş oluyor. “Cem’ı te’hir” de sıralamayı gereli görmüyorlar. Yani Öne alarak birleştireceğiniz namaz da şart olan önce Öğleyi sonra İkindiyi kılmaktı yada Önce Akşamı sonra Yatsıyı kılmaktı ama İkindi de Namazları birleştirecekseniz yada Yatsı da birleştirecekseniz “Burada sıralamaya riayet etmeniz gerekmiyor” diyorlar. Yani, “Önce İkindiyi sonra Öğleyi kılabilirsiniz. Ya da önce Yatsıyı sonra Akşamı kılabilirsiniz” diyorlar. Şafiilerin görüşleri kısaca bu şekildedir.

Şafiilerin “Birleştirile bilinir” görüşüne varmalarının esas sebebi nedir? Bunun okumadan önce kaynak olarak merak edenler için kitabın bilgisini verelim “Kitap El-Beyan fi Mezhab İmami Şafii” kitabının 2.cilttidir (55:29.saniyeden 40.saniyeye kadar yahya hocamız bu kitabın adını ve bilgilerini söylemekte ama kitabın yazarlarını da okudu ben anlamadım arapça olduğundan internet aramalarımda da bulamdım bi zahmet tamamlayın bu bilgileri ve yazdığım kitap adını da kontrol edin)  Ölüm tarihi Hicri 558.yıl. Oldukça eski bir kitap. 2. Cilttin 486. Sayfası. Diyorlar ki bunlar; “ Bize göre uzun yolculuklarda namaz birleştirilebilir, Kısa yolculuklarda birleştirilmez” diyorlar. Bir de karşı görüşü veriyorlar diyorlar ki; “Hasan Basri, İbni Sirin,……..,( 56:10.saniyeden 14.saniye arasında yahya hocamız bu isimleri sayarken birinin adını daha dedi ama anlamadım ben o şahsın adının oludugu yere üç nokta koydum düzeltiniz) Ebu Hanefi ve Ashabı yani Hanefiler  Namazların sadece Arafat ta ve Müzdelife de birleştirebileceğini söylemişler. Bizim delilimiz ise İbni Abbas’ın şöyle dediği rivayet edilen Hadistir; “Size Resullullah’ın Sefer de ve Yolculukta nasıl Namaz kıldığını anlatayım mı? Peygamber efendimiz Güneş Batıya kaydıktan sonra, Öğlen vakti olunca orada bulunuyorsa Öğlen ve ikindiyi öğlen vaktinde birleştirirdi. Ama yolculuk esnasında ise Öğlen vaktinden önce o zaman öğleni bırakıyor İkindi vaktine erteliyor, İkindinin vaktinde Öğlen ve İkindiyi kılıyordu” diye nakletmiş İbni Abbas. Yani   Öğlen vaktinde bir yerde dinlenmiş, Konaklamış oluyorsa Öğlen ve İkindiyi kılıyor, Ama Deve üzerinde veya günümüze göre düşünürsek Otobüsle Seyir halinde ise yolculukta ise Peygamberimiz İkindi ile birleştirirdi diyor. İkinci bir Rivayette Abdullah Bin Dinar’dan aktarılmış yine benzer bir rivayet. Bu iki rivayet asıl olmak üzere yani Hadisler ön planda olmak üzere Şafiiler Cem yapılabileceğini söylüyorlar. Burada her hangi bir Ayet işaret edilerek yapılan bir uygulama yok. Ayete sadece “Namazların kısaltılması” konusunda işaret ediyorlar. Oda çok ilginç O bölümde diyorlar ki; “Namazlar hangi durumlarda kısaltıla bilinir?” Birinci Cevap olarak “Seferde Namazlar kısaltıla bilinir” diyorlar. Yani, “4 Reakt namazlar, 2 Rekat’ a indirile bilinir” diyorlar, “Delili var mı bunun?” dendiğinde cevap olarak “Nisa Suresinin 101.Ayetinde; Yeryüzünde yolculuk yaptığınız zaman o namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur, Eğer Kafirlerin sizi sıkıntıya sokmasından korkarsanız” diye cevap veriliyor.  Bu ayeti veriyorlar ama ondan sonra işin içinden çıkamıyorlar. Çünkü “Kafirler sizi sıkıntıya sokmazsa Namazı kısaltamazsınız” demek oluyor bu ayetin bir diğer anlamı.

Hoca: Burada hemen şunu da söyleyelim; Bunlar dada Kur’an’ı Kur’an ile açıklanması diye bir mantık olmadığı için  problemleri aşamıyorlar.

Yahya Hoca: Evet Hocam, Açıklayamadığı için zaten Rivayet veriyorlar.  Yahya Bin Müreyye’den rivayetle; “Ben Hz Ömer’ e gidip sordum; Ya Ömer, Allah Nisa Suresinin 101.Ayetinde; “Kafirler sizi sıkıntıya sokacaksa namazları kısaltabilirsiniz” buyuruyor. Biz Öyle bir durumda değil isek namazlar ne olacak? Dediğim de Hz Ömer Şöyle dedi; “ Ben de bu işin içinden çıkamamıştım, Şaşırmıştım bu konuda, Gittim Peygamber efendimize sordum. Peygamber Efendimiz de dedi ki; “Bu Allah’ın size verdiği bir Sadakadır. Onun Sadakasını kabul buyurun” dedi” şeklinde bir bir rivayet aktarmışlar. Yani “Düşman korkusu olsa da Namazları kısaltın olmasa da kısaltın” denmiş oluyor. Bundan dolayı da “Korku durumun da Namazın kısaltılması Ayetle sabit, Emniyet durumun da Namazın kısaltılması Sünnettir” diyorlar. Bu Şafii Mezhebinin yorumudur.

Hoca: Ama tutarlı bir tarafları maalesef yok. Niye yok? Nisa Suresinin 101. Ayetini alıyor, O aldığı Ayeti açıklayan 102.Ayeti almıyor. Halbuki Arapça da 102’yi 101’den ayırmak imkan ve ihtimal dışıdır. Eğer 102. Ayetini de alacak olsa Seferde Namazın kısaltılması 2 rekat kılınması değil, Düşman karşısında 1 Rekata düşürülmesidir. Bu dediğimi net bir şekilde bakarlarsa Ayete görecekler. O zaman Sefer de Namaz zaten 2 rekattır kısaltma diye bir şey yoktur. Bu iki Ayeti birleştiremedikleri için Şafiler 102.Ayettte ki sadece “la cünüha aleyküm” alıyorlar.(01:01:35.saniyede bu son yazdığım “102.ayette ki sadece la cünüha aleykum”” cümlesinde 102 ayeti hocamız aslında 101.ayet demişti fakat bu la cünüha aleykum 102.ayetin sonlarına doğru var yani 101.ayette yok. Kontrol edin ben yanlış yaptıysam lütfen düzeltin)   Yahya Hoca’nın az önce yukarıda anlattığı bölüm değil benim söyleyeceklerin onun farklı bir yönü olacak. Yani, Seferi de Namazı kısaltmak ruhsat mıdır? Azimet midir? O görüşlerini anlatırlarken söylüyorlar, Yoksa Yahya Hoca’nın anlattığı olayın başka tarafı oluyor. Yani bu anlatacağım onun dışında olan bir husus. Orada Ayeti alıyorlar diyorlar ki; “ Namazları kısaltmak yolculuk sırasında ruhsattır, Azimet değildir” Yani, Kısaltılması esas değildir, Kısaltılmaktan maksatta 1 rekata düşürmek olarak düşünmüyorlar, 4 rekattan 2 rekata düşürülmesine kısaltma diyorlar. Halbuki ayete bakarsanız, Seferde iki rekat namaz kılmak kısaltma değil,  Tam kılmaktır. Cenabı Hakk’ın Hud Suresinde kesin olarak verdiği emir uygulanmamış maalesef. Bakıyorum Mezheplerde de uygulayana hiç rastlamadım. İnşallah birisi rastlarda bize de haber eder. İnsanlar biraz bu duygusallıktan kurtulsa da rastladıkları doğru bilgileri bizimle de paylaşsalar, Bizde yararlansak. Bakıyorsunuz bir hamaset çıkıyor. Bize karşı verdikleri cevap şu; “On dört Asırdır herkes yanlıştı da sen mi doğrusun?” On dört Asır değil bir kere  şu an elimi de ki Mezhep kitabıAltıncı . Asırda yazılmış bir kitap ondan bahsediyoruz. Peki Hepsi yanlışsa ve biz doğruysak suç bizde mi kardeşim? Bir ilim adamı böyle mi konuşur? Getirirsin delilini koyarsan ortaya  “Senin dedin yanlış” dersin.

Şimdi bu 102.Ayetttela cünüha aleyküm”, “Size bir günah yoktur”  deniyor. Demek ki “Namazlarda kısaltmakta bir günah yoktur” deniyorsa uzatılabilir de, Tam kılınabilir de. Kısaltmasan da oluyor. Koskoca Ayetten bir tek kelimeyi alıyor, Ayetin kalan kısmına da bu “Tarihseldir, Tarihi kayıttır” diyor. Bu gün Batılılar Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetleri tarihsel diyerek işlevsiz hale getiriyorlar. Batıda yetişen ve ülkemize “İslam Alimi” diye gelenlerde onların buradaki taklitçileri olarak konuşuyor, “Tarihselcilik” diye ortaya çıkıyorlar. Maalesef çok yanlış bir uygulama başlatıyorlar ama işte bunun Tarihi arka planı var, Şafii Mezhebinde var. Yani böyle çok anormal şeyler var. “la cünüha aleyküm” derken   “Size bir günah yoktur”  Yani, “Seferde Namazı kısaltmak ruhsattır, Kısaltabilirsin” oluyor Şafiilerin dediğine göre. Peki, Peygamberimizin hayatında Sefer de iki rekat kıldığına dair  bir tek uygulama var mı? Yok. Yoksa o zaman Peygamberimiz sürekli ruhsatımı kullanmış? Eğer bu Azimet ise bir yerde de 4 rekat kılacak kardeşim. “Düşman sizi sıkıntıya sokacağından korkarsanız” deniyor, Ne lüzum var o zaman Hz Ömer’e mâl ettikleri o söze dayanmaya ki? Peygamberimizin koskoca Mekke Fethi var, Mekke Fethi sırasında hiç Güvenlik problemi diye bir şey olmadığı halde orada namazlarını 2 rekat kılmış. Hac var, Arafat ta, Müzdelife de 2 rekat kılmış. İbadet yapmaya giden bir adam 2 rekata düşürür mü bu iş şayet ruhsatsa? Böyle şey olur mu? Yani, Ulemanın bu kabul edilemez tavrını tenkit etmeleri yerine bize karşı yaptıkları şeyler gerçekten inanılır gibi değil. Ya niye kardeşim, NE oluyor yani size? Siz yarın Allah’ a İmam Şafii’den mi hesap vereceksiniz? Yani böyle inanılmaz hatalar yapılıyor. Bunu sadece Şafii mezhebimi yapıyor? Hanefi de aynı hatayı yapıyor, Maliki de, Hanbeli de yapıyor. Sonra bu Mezhepleri bize; “Dört Mezhep Haktır, Bizimkisi sevabıdır” Oh! Oh! Ne güzel. Niye? “Çünkü Bizim Mezhep” Bu ne böyle? Bu ne Hamasettir yani. Kardeşim yanlışsa yanlış! O kadar! Bunu açıkça söylemek gerekiyor.

Yahya Bey: Hocam, Son bir şey var, o da; Yağmur altında Namazların birleştirilebileceğini söylüyorlar ve diyorlar ki; “ Cuma Namazı için de geçerli olabilir mi? Çok şiddetli bir yağmur var Cuma Namazına gitmeseniz de Acaba İkindiye bıraksanız olur mu?  ”  İmrani ( imrani ismini yanlış yazmış olabılırım kontrol ediniz01:06:37.saniye) diyor ki; “Bu konu da  her hangi bir nas ben bulamadım kaynaklar da ama Öğlen namazı madem oluyor, Cuma Namazı da bir nevi Öğlen Namazının yerine kılınıyor, Dolayısıyla İkisini İkindinin vaktin de kılmak mümkündür” diyor. Yani “ Cuma Namazını İkindinin vaktine erteleyip o şekil de kılabilirsiniz” diyor. Şafii Mezhebinin son görüşleri de böyle idi.

Hoca: Tabi Cuma Namazının yağmurlu günde kılınmayacağına dair Sahih Hadisler var. Ama onu niye dikkate almamışlar anlaşılır gibi değil. Ben gerçekten bu Ulemayı anlamıyorum, Eğer hesaplarına geliyorsa çok açık ayetleri bile görmüyorlar. Şimdi burada Şafii içinde onlarca delil gösterebilirim, Diğerleri içinde gösterebilirim. Peki Hadisi alıyorlar ayetleri görmüyorlar, Hesaplarına geldiği zaman da Ayetin bir kısmını alıp Hadisleri görmüyorlar, Bu nedir böyle Kardeşim! Bu ne biçim ………………(hocamız burada bi şey dedi anlamadım tamamlayın 01:07:47.saniye..noktalama koyduğum yere yaznız) Yerine göre de “Ayet ve Hadisi yürürlükten kaldırmıştır” diyorlar. Şafii bunu demiyor ama Fiilen yapıyor, Bazıları bunu diyerek yapıyor. Bu ne biçim din anlayışıdır? Müslümanların hali ortada, Gözüküyor. Allah’ın son Dinine mensup olan bir topluluk böyle mi olur?

Dr. Abdurrahman YAZICI: Hanbeli Mezhebinde yolculukta Öğlen ve İkindi birbirinin vaktinde, Akşam ile Yatsı birbirlerinin vaktin de birleştirilerek kılına bilinir. Tabi bu yolculuğun uzun bir yolculuk olması lazım, Yani, Namazın kısaltılmasının Mubah olduğu bir zaman zarfı içerisinde olması gerekiyor. Kısa yolculuklarda ise Birleştirme olmaz  Başka bir özürlülük gerekir( Abdurrahman hocamız ÖZÜRLÜLÜK mü dedi aslında tam anlamadım 7 kez aynı yeri çaldım ama öyle anladığımdan öyle yazdım hata varmı bakınız 01:08:04) Şafiilerde ki gibi Hanbeliler de de yağmurda Akşam ile Yatsı Namazları birleştirile bilinir. Bu konu dada   “Eba Sema Bin Abdurrahman” dan gelen bir söz aktarılır; “Yağmurlu günde Akşam ile yatsının birleştirilmesi Sünnettendir” ifadesinin Peygamberimizin Sünnetinde olduğu şeklinde ki kanaat’ tan dolayı “Sünnettir” diyorlar. Ancak Hanbeli Mezhebinde Yağmurlu günde  Öğlen ve İkindi birleştirilmez. Çünkü Hanbeliler de bu konuda bir rivayet yoktur. “Ahmet Bin Hanbel” e bu konu da soru sorulduğun da; “Ben böyle bir rivayete rastlayamadım” şeklinde cevap vermiştir.

Hoca: Benim bildiğim kadarıyla da Ahmet Bin Hanbel’i de yanlış hatırlıyor olabilirim ama İbni Abbas’ın o rivayeti vardır. Yani, Peygamberimizin “Bir sebep olmadan namazı birleştirdi” rivayeti olması lazım, Şu an  Aklıma tam gelmedi.

Dr. Abdurrahman YAZICI: O olabilir ama hocam bu Öğlen ile İkindiyi yağmurda birleştirme ile ilgili olarak ayırmışlar.

Hoca: “Bir şey olmadan Namazı birleştirdi” rivayeti olduktan sonra yağmuru da aramanın bir mantığı yok yani. Ben bu rivayetin Hanbeliler de var hatırlıyorum.

Dr. Abdurrahman YAZICI: Peygamberimizden nakledilen bir Sefer var, Bir Rivayet var(01:10:04.saniyeden 35.saniyeye kadar abdurrahman hocamız arapça kelimelri çok hızlı söyledi ben anlamadığım için atladım.ama önemli şeylerdi aslında lütfen eksik bu bölümü tamamlayınız) Fakat yağmurda gidilemeyecek bir durum oluşmuşsa cem edilebileceğini söyleyenler var. Yağmur da  Cem edebilmenin Caiz olabilmesi  için kişinin elbiselerinde vücudu ıslatabilecek kadar yağış olması gerekiyor. Yine aynı şekilde çamurun namazları birleştirmeye sebep olmayacağı ile ilgili de iki farklı görüş var, Kimi “Birleştirilebilir” derken bir diğer görüş “Birleştirilmez” diyor. Şiddetli bir Rüzgar olması durumun dada birleştirilebileceğini söyleyenler var ve dayandıkları bir rivayette var; (“Peygamber Efendimizin böyle bir günde, Soğuk, Rüzgarlı ve Yağmurlu bir gece de Müezzinin “Evlerinizde kılın”………………….) ( Abdurrahman hocamız cümleyi yarım bırakıp başka bir şeye gitti. Sohbeti dinleyen biride çıkıp” Hop hop Abdurrahman hocam hadis yarım kaldı” demedi, Buna Abdülaziz hocamızda dahil.( espiri yapıyorum yanlış anlaşılmasın. İnsan günde 8-9 saat kimseyle konuşmadan yazı yazınca arada bir aklına geleni size aktarıyor)  Ama bu cümleyi tamamlamadı bende bu cümle bir hadisi şerif olduğundan “Kafadan atma” hakkımı asla bu cümle de kullanamam ..lütfen Abdurrahman hocamız burayı tamamlasın kırmızı parantez içine alıyorum bu bölümü. video süreside parantez içerisine alınmış ilk kelimeden başlayacak 01:11:25 ile 01:12:03.saniye). Hanbeli Mezhebi “Hastalık anında Namazların birleştirilebilir” diyorlar ve Peygamber efendimizin de bununla ilgili iki tane Hanım Sahabenin istihaze bir durumda oldukları bir zaman da birleştirebilecekleri konusun da cevaz verdiğinden dolayı söylüyorlar. Yine bu hastalığın da bir meşakkat ve zorluk içeren büyük bir hastalıksa şeklinde söyleyen Hanbeliler de var. Yine bir başka durum (Abdurrahman hocamız arapça bazı isimler söyledi ama anlaşılamadı. Lütfen taamlayınız 01:12:48.saniyeden 01:13:03.saniyeye kadar)  “Kişi bunu adet haline getirmezse ihtiyacı ve hacet durumu varsa  bu durumda birleştirebilir” şeklinde İbni Abbas’ın Hadisinden hareketle bunu söylüyorlar. Ancak  bunu İbni Kudame “Bir hastalık, Bir meşakkat, Bir zorluk gibi  bir zaruret durumu olursa” şeklinde dediğini anlıyoruz. ( Peygamberimizin bunu böyle demesi yani korku ve yağmur gibi durumlar yokken…………….) (Abdurrahman hocamız bu cümleyi yarım bırakıp başka şeye geçti. Lütfen bu cümleyi tamamlayınız 01:13:29. Saniyeden 35.saniye arası) Bu konu ile ilgili bir Hadis var onu aktarayım, İbni Abbas’tan şöyle rivayet ediliyor ”Peygamber Efendimiz Akşam ile Yatsıyı, Öğlen ile İkindiyi her hangi bir korku ve yağmur yokken birleştirdi” demiş. Bu durumu ise “Peygamberimizin bir hastalığı veya nüzul sebebi vardı belki” diye açıklamış Hanbeliler, Bu yüzden bu rivayeti almamışlar.

Hoca: Görüyor musunuz? Olayın Kur’an’la irtibatını kuramayınca Hadisleri anlamak mümkün olmuyor. Ne yaparsanız yapın olmuyor.

Dr. Abdurrahman YAZICI:  Birde Yaşlıların, Emzikli Kadınlarında Hanbeliler de Namazı birleştirebileceklerine dair görüş var. Ayrıca Hanbeliler de Namazlarının birleştirilmesin de “Niyet” şartı var. İki namaz arasın da bir uyuma gibi, Bir fasıla olması gerektiğini söylüyorlar. Eğer böyle bir şey olursa bununla ilgili de bir takım şeyler sayıyorlar, Su kullanamayacak veya teyemmüm alınamayacak durum gibi, Vaktin bilinemeyeceği durumlar gibi durumları söylemekteler. Hanbelilerin Şafilere göre esnekliği hastalık durumlarında Namazları birleştire bilinmesidir. Temel olarak Hanbeli Mehzebinin Namaz birleştirme konusunda ki düşünceleri bunlardır diyebilirim.

Hoca: Zaten Peygamberimizin İstihaze Kanı gören kadınla ilgili özel bir izni var, Müsaadesi var.

Mehmet RUZİBAKİ: Maliki Mezhebinde Namazların birleştirilmesi Caizdir. Ön görülen birleştirme usulü Yahya Bey’in de izah ettiği gibi Malikiler de de   “Cem’ı te’hir” şeklindedir. Öğlen geciktirilecek, İkindi öne alınacak, Öğlenin son vaktinde İkindinin ilk vaktinde ve Akşamın son vaktinde Yatsının ilk vaktin de kılınması ön görülüyor. Maliki Mezhebinin bazı tahkikler sebepler beyan ediyor. Bu sebepler altı adettir. Yolculuk hali, Yağmurlu gün, Hastalık durumu, Korku hali, Arafat ve Müzdelife olarak sıralayabiliriz. Bu durumlar da Namazlar birleştirile bilinir. Arafat ve Müzdelife de Peygamberimiz birleştirmiş olduğu için her hangi bir ihtilafta yoktur. Şöyle bir soru soruyorlar; “Eğer bu sebepler yoksa namazları birleştirmek Caiz midir? Değil midir?” diye bir soru sormuşlar. Cevap olarak ta; “Caizdir, Çünkü Peygamberimiz (s.a.v) korku halinde ve korku olmadığı halinde de İbni Abbas (r.a)’ın ”Peygamber Efendimiz Akşam ile Yatsıyı, Öğlen ile İkindiyi her hangi bir korku ve yağmur yokken birleştirdi” hadisinden dolayı Caizdir” şeklinde bu hadisi delil göstererek belirtmişlerdir. Malikilerin Caiz olmaz diyenleri de var ama Genel olarak “Birleştirile bilinir” demektedirler. İki namazın bir biri ile birleştirilmesi arasında ki fasıl olup olmaması konusunda; “Fasıl olduğu zaman cem sayılmıyor ama namaz caizdir. Yani, Namazların arasını açmıyorsunuz. Maliki Mezhebin de namazın afzal vakti vardır, Caiz vakti vardır, Vacip vakti vardır. İlk vaktinde kılmış iseniz afzaldır ama son vaktin de kılmış iseniz yine namazınız caizdir. Mesel Öğlen namazını son vaktinde kıldınız biraz vakit geçince de İkindide de kılabilirsiniz ama cem etmiş olmuyorsunuz fakat namaz caizdir. Maliki Mezhebini görüşü de bu konuda bu kadar sayılır.

Doç.Dr. Fatih ORUM: Hanefiler ile ilgili “Cem” meselesini anlamak için şu ana kadar anlatılan her şeyi unutun. Bu anlatılanların hiç biri gerçek değil, Doğru değil. Tek gerçek ve doğru olan Hanefilere göre Arafat ta ve Müzdelife de Arife günü yapılacak olan şeklidir. O da şu şekilde oluyor; Arafat ta Öğle vaktinde iken Öğle ve İkindi  “Cem’ı takdim”  şeklinde yapılır ve ancak cemaatle mümkündür. Tek başına asla yapılamaz, Yani imam kıldırırsa namazı olur. Bir Ezan ve iki Kamet ile olur. Ebu Hanife’ye göre sadece “Emir” kıldıracak namazı İmaneyne göre ise her hangi bir imam bunu bu şekilde ( kıldırabilir ama Fertler, Cemaatle Arafat ta bu namazı cem edemezler. Cemaatle olacak ) (Parantez içindeki cümle sanki yanlışlık var gibi bir kontrol edin. Fatih hocam ne dediyse ben onu yazdım valla. 01:18:57 den 01:19:08) İkincisi de; Müzdelife de Yatsı vaktinde Akşam ve Yatsının  “Cem’ı te’hir” şeklinde cem edilmesidir. Burada ise ötekinden farkı  tek Ezan ve tek Kamet olmasıdır. Diğerinde ise tek Ezan iki Kamet durumu vardı. Hanefi Mezhebinde sadece bu iki durumda namazlar birleştirile bilinir, Bunun dışında  diğer Mezhepler için az önce yukarı da anlatılan farklı durumlar için Hanefilerde söz konusu değildir. Hanefi Mezhebinde delil gösterilen ayet var mı diye benim baktığım eserlerinde “Mebsüt,  Lübab, Hidaye, İhtiyar” da her hangi bir ayet yok.. Şu şekil de temellendiriliyor; “Esasında bu istisnai bir durum. Normal de her namazın vaktinde kılınması gerekli” diyorlar. Peki niçin bu istisnai durum Hüküm yapılıyor? Bunun delili de  Resullullahtan böyle bir uygulama var, Tevatül derecesinde bir uygulama var,  Yani, Pek çok sahabe peygamberimizin Arafat ta ve Müzdelife de böyle bir cem yaptığını söylüyorlar. Dolayısıyla asıl olan namazları vaktinde kılmak olmakla birlikte Resullullahın uygulamaların da dinde gelen-geçen olan ifadelerin tahsis edebilme sebebi ile bunun mütevatir derecesine ulaşmış rivayetlerle olduğunu düşünürsek; Esasında her namazın vaktinde kılınması gerekli olan genel bir hükmün Resullulahın uygulamalarıyla tahsis edilmesi, İstisna edilmesi, Genel bir meseleden istisnai olarak bu hüküm konulduğu için başka durumlarda bu hükme kıyas edilemez. “Arafat ta ve Müzdelife de yapılmış, Şuralar da da şu tür sebeplerle yapılabilir” şeklinde bir ifade kullanılamaz, Sadece buraya münhasırdır” diyorlar. Belki bir ayrıntı ama arkadaşlar namazların cemi meselesin de bunu gündeme getirdiler. Hanefi külliyatında bu Hac bölümünde işleniyor. Arafat müzdelifede ki Ritüeller anlatılırken orada bu namazların cemi konusu geçiyor, Normal Kitabus salat( KİTABUS SALAT yanlış yazılmış olabilir kontrol ediniz)  bölümlerin de bu konuyla alakalı her hangi bir görüş bulunmuyor.

Hoca: O diğer Hadisleri de Hanefi Mezhebinde  “Cem-i sûrî” olarak yorumluyorlar değil mi?

Doç.Dr. Fatih ORUM: “Aslında her ikisi de vaktinde kılınanan namazdır” diyorlar.

Hoca: Rivayetler var; Peygamberimiz “Tebük seferi”ne giderken yolda namazları cem etmiş” deniyor, Yada Mekke den Serif’e giderken cem ettiğine dair rivayetler var. Bunlar Öğlen namazının vaktinin sonuna, İkindiyi de vaktin başına almış olması manasındadır. Neden böyle yapar? “Kolaylık olsun diye yapar” derler. Bu kolaylık mıdır? Zorluk mudur? Mümkün mü yani şimdi siz yolda giderken vakti ayarlayacaksınız, Kolunuzda saatte yok, Bulut gelecek, Bilmem Güneş gelecek böyle mümkün değil. Adam artık sürekli onunla meşgul olacak kafasında, Başka bir iş yapamayacak böyle bir kolaylık olur mu?

Ali Rıza DEMİRCAN: Günümüzde olduğu gibi saatlerce yol yürüme imkanları yok, Fevkalade zor bir ortam, Böyle bir şartın ileri sürülmesi yaşadığımız dönemler de daha da bir zorluğu mucib’dir.

Hoca: Öyle söylüyorlar, Aynı şeyi Zahiri Mezhebi de söylüyor, Onlar da “Birleştirilemez” diyor. Ben anlayamıyorum bu insanlar hem “Zahiri” diyorlar, “Ayet ve hadislerin Zahirine bakarız” diyorlar hem de bakmıyorlar. Nasıl oluyorsa bu?  Dikkat ettiyseniz, konumuzun şu anına kadar Ayetten tek delil getiren Lehte veya Aleyhte olması önemli değil tek  Hanefi mezhebi oldu. Ben Fatih hocayı dinlerken; “Keşke Hanefi Mezhebi bu ayete dayansaydı ve Fetvasını buna göre verseydi de bizde rahat etseydik” dedim içimden. Keşke bu ayete dayansaydı. Bu Ayet için kısa bir özet vereyim. Bu ayet Nisa Suresinin 103.Ayetidir. Allah’ u Teala Bakara 239.Ayette “Bir korku olması halinde yürüyerek, yada binekte binili iken” namaz kılmaya müsaade ediyor. Yani namazın rükûunu, Secdesini, Kıblesini yapmamamıza müsaade ediyor ama namazı terk etmemize müsaade etmiyor. Hatta hatırlarsınız İmam Şafii’nin bir kişi kılıç sallarken bile namaz kılabileceğini nakletmiştik. Hatta bazı kitaplarda vardır; “Adam bir şeyden korkuyordur mesela yırtıcı bir hayvandan korkmuş kaçıyor, Bu kaçması sırasında da namaz da geçecek o arada da namazı da kılar. Kaçarken de koşarken de kılabilir” deniliyor. ”Güvene kavuştuğunuzda Allah size namazı nasıl emrettiyse öyle kılın”(Bakara Suresi 239.Ayet) diyor ayetin devamında. Nisa Suresinin 101 ve 102. Ayetlerinde yolculuk halinde iken karşımıza düşman çıkarsa namazımızı 1 rekata düşürebileceğimiz ifade ediliyor. Sadece Tek rekat. 103. Ayetin de de Diyor ki Allah’ u Teala;  “Güvene kavuştuğunuz zamanda namazı tam kılın” diyor. Yani nedir? “Yolcu için iki rekat kıl” demiş oluyor. Yolcu değilsen o zaman 4 kılarsın. Bütün bunlardan sonra   şu soru ister istemez herkesin aklına gelir; “Ya Rabbi! Sen Ramazan da yolcunun Oruç tutmayabileceğini söylüyorsun, Hastanın Oruç tutmayabileceğini söylüyorsun, Halbuki Yağmur yağıyor bir sıkıntı, “Yer çamur nasıl namaz kılacağım?” diyor. Hastasın, Öyle de olsan sadece silahını yanına almama ruhsatı veriyor ama “Namazı kılacaksın” diyor. Yani, Hasta olsan da Namazı kılacaksın, Yolcu olsan da Namazı kılacaksın, Yağmur yağıyor olsa da Namazı kılacaksın, Karşında düşman varsa da Namazı kılacaksın, Aslandan kaçıyorsan da Namazı kılacaksın, Binekte olsan da Namazı kılacaksın , Yayan olsan da Namazı kılacaksın , Yürüyorken de Namazı kılacaksın, Normal bir anında da    Namazı kılacaksın. Peki, Neden Ya Rabbi sen bize illa da kılacaksın diyorsun? “Çünkü Namaz müminler üzerine vakitle sınırlanmış olarak yazılmıştır”(Nisa Suresi 103.Ayet) Yani, Vakit çıktı namaz bitti. E o zaman vaktinin dışında namaz kılına bilinir mi? Hanefilere soruyorum; Madem siz bu ayete dayanıyorsunuz, Namazların kazaya kalabileceğini siz hangi yetkiyle tutup ta diyorsunuz? Bu konuda dayandığınız bir hadis var mı? Neye dayanarak diyorsunuz? “Madem İbadet konularında İctihâd da yapılmaz” diyorsunuz. O zaman hükmü çıkarsanıza dayandığınız yerden, O hükmü çıkarsanız da bu kadar insanın namazları bırakmasına sebep olmazdınız. Adam namaz kılmıyor “Sonra kılarım, İleri de kılarım, kaza ederim”. Zannediyor ki bu ödeme tarihi belli olmayan bir borçtur. Allah peki Nisa Suresinin 103 Ayetini boşuna mı söyledi?

Ayetler de  dikkat ederseniz Allah’ u Teala Öğlen namazının İlk vaktini kesin olarak ifade ediyor; …………………. diyor (01:29:38. Saniyede hocamız GULUKUL ŞEMS gibi anlaşılan bir ayet kelimesi telaffuz etti bu kelimeyi lütfen üç nokta koyduğum yere ekleyiniz) “Günün iki tarafında” diyerek, yani Güneşin batıya kaymasından itibaren iki namaz gündüz kılınabileceğini söyleyerek te Güneş batmasını da günü sonu olarak ifade etmiş oluyor. Zaten Ta Ha Suresinin 130. Ayetinde de “Güneşin batmasından öncesi ” ifadesini de açıkça kullanıyor. Cenab-ı Hakk Öğlenin başını ve İkindinin sonunu belirtmiş ama ikisinin ortasını belirtmiş mi Ayetler de? Eğer meseleyi Kur’an-ı Kerim’e göre anlayacaksak böyle anlamamız icap etmez mi? Namazı birleştiren kişi Kur’an-ı Kerimin hangi hükmüne aykırılık etmiş olacak? O zaman öyle ise; Madem “Öğlenin başı” diyor, Zaten namazların birleştirilmesine fetva veren hiç kimse demiyor ki; “Öğlen vakti girmeden Öğlen namazı kılınır” demiyor, Var mı öyle bir şey söyleyen? Yok.. Ya da “Güneş battıktan sonra birleştirilir” diyen var mı? Yok. Tamam işte Kur’an’ın koyduğu vakitte kılınıyor. Çünkü Allah o ara vakti  Kur’an’ı Kerime koymamış. Aynı şey Akşam ve Yatsı namazı ile ilgili de vardır. Fe sübhanellahi hıyne tübsune”( Rum Suresi 17.Ayet) “Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde)“ buyuruyor. “Akşama vardığın zaman” güzel de ; Akşam güneş battığı zaman namaz kılacaksın, Hava kararana kadar iki namaz kılacaksın fakat bunun ara vaktini Cenab-ı Hakk söylemiyor ki. Ara vaktini söylemediğine göre siz o arada o iki namazı kılarsanız ; innes salate kanet alel mü’minıne kitabem mevkuta”, “çünkü namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır”(Nisa Suresi 103.Ayet) ayetine de yüzde yüz uymuş olursunuz, Burada bir problem yok. Yani olaya bütüncül bakmadığınız zaman sanki Peygamberimiz Haşa! Kur’an’a aykırı hareket ediyormuş gibi oluyor ve işte dikkat ediyor musunuz; Hadis konusunun ne kadar sıkıntı meselesi olduğunu görüyoruz. Halbuki Hadisler Kur’an’la birleştirildiği zaman konuyu bizim çok ayrıntılı ve çok net tatminkar bir şekilde anlamamıza sebep oluyor. Bu kadar önemli olan Hadisler diğer tarafta bakıyorsunuz ki az önce dendiği gibi; “Arafat ve Müzdelife de Hadis Kur’an’ı kastetmiştir” diyor Allah-Allah!  Yani “Allah bir şey söylemiş peygamber de onun zıt tına bir şey söylemiş, Zıt tına olmaması için Ayetin kapsamını sınırlamış, Daraltmıştır” diyor. Böyle bir mantık olur mu? Böyle bir insana “Allah’ın Resulu” denmez ki. “Elçili” denmez ki, O kendi kafasına göre laf söylüyor demektir. Kendi kafasına göre uygulama yapıyor demektir. Yani şu anlayış sakatlığını çok net görmemiz lazım. Dolayısıyla öyle eskileri kutsamaktan da vaz geçelim artık. Hamd olsun elimizde Allah’ın kitabı var ve Peygamberimizin sünneti var. Şimdi sorulara geçebiliriz.

( Mikrofonlardan ses gelmiyor 01:32:50. Csaniyeden 01:33:28. Saniyeye kadar atladım ve hocamızın cevap verdiği yerden devam ediyorum)

Hoca: Namazların birleştirilmesi konusunda Kur’an-ı Kerime en uygun fetva Şia’nın fetvasıdır. Konunun başın da anlatmıştık, Şii’ler diyor ki; “Öğlen vakti olduğu an dört rekat namaz kılacak kadar bir zaman aralığı Öğlen namazına mahsus bir zamandır, Güneş batmadan önce dört rekat kılacak kadar bir zaman aralığı ikindiye mahsus bir zamandır, İkisinin arasında ki vakit müşterektir, Her iki namazda kılına bilinir. Ama bunu nadet haline getirmemeli çünkü Peygamberimiz bu namazları ayrı ayrı kılmıştır, İhtiyaç halinde ise birleştirilir” diyor. Ulema böyle fetva vermiş halk bunu değiştirmiş bu ayrı bir durum. Ben Ulemanın görüşünden bahsediyorum. Şimdi Hatice hanımın sorduğu da bu, Diyor ki; Bu saat yolda geçiyorsa eğer, Şehir hayatını biliyorsunuz git gel” diyor, O zaman bir şekilde geçiyorsa sizin bir sıkıntınız var demektir, adet haline getirmiş olmuyorsunuz. Adet haline getiren kişi her hangi bir problem olmadığı halde birleştiren kişidir.

( Biri soru soruyor ama ekranda görünmediği için BİR MÜZAKERECİ şeklinde yazıyorum01:34:53)

Bir Müzakereci: Cuma olayını konuşurken “İşi gücü ticareti bırakın zikre yönelin” diye konuştunuz ve ondan dediniz ki  “Cuma’nın kılınması için bir çarşı Pazar öyle bir yer olması gerekiyor, Güvenli olması gerekiyor” dediniz. Ben de diyorum ki; Acaba kadınların Cumadan muaf tutulmasının kadınların ticaret falan yapmadıkları, Evlerinde bulunduklarından dolayı olmuş olabilir mi?

Hoca: Teşekkür Ederim. Sorunuz anlaşıldı. “Alışverişi bırakın” dendiği zaman o alışverişi yapanlar kadınlar da olur Erkekler de olur. Mesela Peygamberimiz (s.a.v) zamanında hanımlar pazara mal götürüp satıyorlardı. Alanların çoğu bayan olduğu gibi satanların da önemli bir kısmı bayanlardan oluşuyor. Peygamberimiz zamanında da öyle şu anda da  ben şahsen çok nadiren pazara gidiyorum, Oğlum, Kızım var, Hanım var onlar bu işi yürütüyorlar. Bir çoğumuz da durum böyledir. Hayatın bir gerçeğidir. Tabi ki Hanımlar da alışveriş yapar, Erkekler de yapar. Bu soru güzel bir soru bir daha tekrarlamakta fayda var. Allah’ u Teala deseydi ki; “iza nudiye lissalati min yevmilcumu’ati fes’av ila zikrillah”(Cum’a Suresi 9.Ayet) Deyip bıraksa idi “Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman Allah’ı zikre koşun” deyip bıraksa idi Ezan sesini duyan herkesin yapması gerekirdi değil mi? İster Dağda olsun, İster bayırda olsun, İster köyde olsun nerde olursa olsun çağrıyı yani Ezanı duyan herkes koşmak zorunda olurdu. Ama orada “ve zerulbey’a” diyor ayetin devamında “Alım-Satım’ı bırakın” diyor. Her halde bunun boşu boşuna söylemiş değil, Çünkü bu Allah’ın Kelamıdır. “Alım-Satımı bırakın” demesi bu işin Alım-Satımın yapıldığı bir yerde Cumanın kılındığını gösterir. Alım-Satım da bir pazarı gösterir. Pazarda ise Güvenlik olmadan asla kurulabilecek bir şey değildir. Çünkü pazarda güvenlik son derece önemlidir. Bu Güvenliği sağlayacak bir otoritenin olması çok önemlidir. Onun için bu pazarlar yaylalarda, Köylerde olmaz. Peygamberimiz (s.a.v) de Medine de tek bir Mescit de Cumayı kıldırmış, O kadar çok Mescit olmasına rağmen. Bütün bunlar anlaşıla biliniyor ve Medine’ye yakın yerler, O çağrının, Ezanın ulaşabildiği yerlerde ki  insanlar namaza gelmişlerdir ve orada tarlasında çalışan insanlar da nöbetleşe gelmişlerdir. Tarlayı bırakmamışlardır. Çünkü tarlalar köylerde yaşamış olanlar az çok bilirler bir su nöbeti ( HOCAMIZ “su nöbeti” DİYOR GİBİ GELDİ BANA O YÜZDEN ÖYLE YAZDIM. KONTROL ETMENİZ GEREKİRSE 01:38:37.SANİYE) denen olay vardır. Onu nasıl bırakıp gidebilir? Birinin orada kalması lazım, Ya da   tarladaki iş süreklilik gerektiren bir iş olduğundan birinin orada kalması gerekebiliyor. Mesela hayvanlara var, “Onu yeme şunu ye” diyecek haliniz yok. Ticaret yapan insanlara demiyor ki; “Dükkanlarınızı açık tutup nöbetleşe tutun” demiyor Peygamberimizden gelen rivayette. Ama tarlalarından gelenlere “Nöbetleşe gelin” diyor. Bu emniyet problemi değil, Tarlada zaten her zaman emniyet problemi vardır, Başında durmanız lazım hayvan girebilir, Tarlada gece çalışılamaz gündüz çalışmalısın, Sulama işi gibi işler vardır. Birde Namaza ilgili hiçbir Ayette olmayan ifade Cuma Namazında var ve bu ayetin sonunda “Eğer bilirseniz bu sizin hayrınızadır” diyor. Bakın o kadar namazla ilgili emirler var “Hayrınıza” kelimesi geçmiyor. Niye burada “Hayrınızadır” diyor? Demek burada farklı bir yapılanma var. Dolayısıyla o Cuma günü Cuma namazına gelsen de gelmesen de Öğlen namazını kılacaksın. Cumaya gelenden ise Öğlen namazı düşer bu şekildedir. Başka bir şey olmuyor.

Ali Rıza DEMİRCAN: Bilmiyordum ben bu Şafiilerde “Zuhri Ahir” kılındığını zannediyor idim, Öncesinde her hangi bir araştırma yapmamış idim. Bana geçen gün bir konu işlenirken denildi ki; “Şafiilere göre Öğlen namazının düşmediğini, Cuma namazının Öğlen namazı üzerinde sahip bir namaz olduğu, Dolayısıyla Cuma namazı kılmakla Öğlen namazının düşmeyeceği ve Şafiilerin bizim Diyarbakır gibi şehirlerimizde Cuma Namazından sonra Cemaat ile kıldıkları namazın “Zuhri Ahir” değil, Öğle namazı olduğunu” ifade ettiler. Benim de fırsatım olmamıştı araştırmaya, Hazır bir bilgi varsa  bana akatarın

Hoca: Şimdi onu hatırlıyorum ama belki bir hata yapabilirim. İsterseniz bunun cevabını daha sonra verelim. Konuyu biliyorum aslında, Bizim Hanefilerin “Zuhri Ahir”  mantığı ile “Peygamberimiz zamanın a şartlar oluşmadı” diyerek açıklama yapılıyor. Ama ben onu şu an bir şey demeyeyim. Daha sonra cevaplandırayım.

Bugün köyler de bildiğim kadarıyla Cuma namazının kılınması  konusu 19. Asrın son çeyreğinde başlamıştır. O zamana kadar köylerde Cuma namazı kılınmıyordu. Sadece Öğlen namazı kılınıyordu.

Ali Rıza DEMİRCAN: Çok büyük bir tehlike var bu noktada. Mesela bizim köyde nerdeyse beş tane camii var. Ben geçen yıl gittiğimde beni gördükleri zaman; “Aman hocam  iyi ki geldin” dediler, Dedim “Kaç kişi var burada”, “10 kişi” dediler, “Hadi o zaman hep beraber Merkez Camiye gidelim” dedim. Merkez camiye gidiyoruz zaten 30-35 kişi var. Ya hu insaf edin bir köyde beş tane cami olur mu? Cumanın amacı nerede? Sağlaması gereken faydalar nerede? Böyle bir tehlike her an mevcuttur.

Hoca: Doğru. Bakın az önce “Namazlardan hiç biri Cumadan daha hayırlıdır diye geçmez. Çünkü beş vakit namaz her durumda kılınır. Ama Cuma namazı öyle değil. Abdullah İbni Abbas yağmurlu bir günde Müezzine şöyle demiş; “eşhedü enne muhammeden resulullah’tan” sonra “Hayye ale’s-salah” yani “Namaza gelin” deme. “Namazınızı evlerinizde kılın” de” demiş. İnsanlar bu davranışı yadırgar gibi oldular “Bu da ne?” Der gibi oldular “Buda nerden çıktı” diyecekler gibi olmuşlar Abdullah İbni Abbas demiş ki;” Onu benden daha hayırlı olan biri yapmıştır” demiş buda Buhari rivayetidir, “Cuma bir görevdir, Size sıkıntı vermek istemedim yoksa çamurlu ve kaygan zeminde yürüyecektiniz” diye cevap vermiştir. Mesela bu tür şeyler Öğlen namazı için geçerli değildir. Az önce Ayetlerde de gördük ki ne pasına olursa olsun onu kılacaksınız. Az önce Ali Rıza hocanın söylediği husus çok önemli bir kere daha o konuda konuşmakta fayda var; Demişti ki Ali Rıza Hoca; “Bir köyde beş camide Cuma kılınıyor” Bizim köyde de öyle beş cami var beşinde de Cuma kılınıyor.

( Biri konuşma yapıyor ama ekranda görünmediği için BİR MÜZAKERECİ şeklinde yazıyorum01:45:00)

Bir Müzakereci: Bizim çocukluğumuzda şöyle bir durum vardı; Komşu köyde, Hani Mezheplerin “İşte şu kadar cemaat olacak ki namaz kılınsın” olayında olduğu gibi İmam bir gün Cuma kıldıracaktı ama gel gelelim cemaat sayısı  tam değil, Köye en yakın olan camiye giderek “Gel de sayıyı tamamlayıp namazı kılalım” diyor. Birkaç kez bunu uyguluyorlar en sonun da biri diyor; “Ya bana ne, Gidin başımdan kardeşim, Hep ben mi gideceğim?” diyor.

( Biri soru soruyor ama ekranda görünmediği için BİR MÜZAKERECİ şeklinde yazıyorum01:45:54)

Bir Müzakereci: Hocam, Geçenler de daha yeni Din görevlisi olarak atanmış bir arkadaşla görüştüm. “Köyümde beş ev var, Üç tane cemaatim var” diyor. Burada Cuma kılınır mı?

Hoca: Peygamberimiz (s.a.v) zamanında Medine’yi Münevvere de  çok sayıda Mescit vardı ve Cuma namazı bir tek yerde kılınırdı. Peygamberimizin Mescidin de Cuma namazı kılınıyordu.

( yahya hoca mikrofonu kapalı  soru soruyor ama hiç ses yok direk cevaba geçiyorum01:46:45)

Hoca: Namazı akıldan geçirmekle olmaz. “Fekkurullah” kelimesi var (Fekkurulah kelimesi belki telaffuz edildiği gibi yazılmamıştır kontrol edin 01:46:50) Yani zikir yapmak, Biliyorsa Kur’an okuyacak, Bilmiyorsa bildiği dualardan okuyacak. Namazı akıldan geçirmekle namaz kılmış olmaz.

 

( yahya hoca mikrofonu kapalı  soru soruyor ama hiç ses yok direk cevaba geçiyorum01:47:08)

Hoca: Valla ben o tür ölçeklere hiç güvenmiyorum. Yarın da  “Çok faydalı” diye bir laf çıkabilir. O Kurşun levhalardan dolayı değil,  “Ve ekımmes salete”, “Namazı ikame edin”(Ahzab Suresi 33.Ayet) diyor Allah’ u Teala. Peygamberimizin de uygulamaları var Namazın toplu halde kılınması için. Bir araya gelmek müthiş bir şeydir. Şimdi bir hatıram zihnim de canlandı; Bir Fransızca kursuna gidiyorduk ben İstanbul Müftülüğüne ilk geldiğim 1976 yılında. Bu Taksimde ki Fransız Konsolosluğuna gidiyorduk. Orada Hoca Fransız dergileri getiriyordu. Bir günde “Lemont Gazetesi”nden bir bölüm okundu onun tartıştık. Lemont Gazetesinde bir başlık vardı; “ Paris ’te yalnızlık ” diye. Diyordu ki; “Dünyanın en kalabalık şehri olan Paris’te yaşayan insanlar tek başına yalnız yaşarlar.” Mesela adamın 200 metre karelik evi vardır, Her türlü imkanı vardır ama o ev içerisinde tek başına yaşar. Gece saat 12’de bakarsınız telefon eder ve bir doktoru evine çağırır. Doktor gelir “Hastayı görebilir miyim?” der, “Hasta yok, Ücretinizi vereyim ama lütfen benim ile yarım saat muhabbet ediniz” diye cevap verir. Yarım saat konuşur parasını alır gider. O gazete de şu  nu da diyordu; “Eğlence yerlerine gitseniz sizin ile konuşacak bir adam yine bulamazsınız, Sokağa çıksanız kimse yine sizinle konuşmaz” diyordu. Ben de o zaman İstanbul Fatih’teki evime daha yeni taşınmıştım. Bu gazeteyi okuduktan sonra ora da anlatmıştım demiştim ki; “Ya bizde böyle bir şey yok, Ben daha yeni bir semtte bir eve taşındım, Camiye gittim, Camiye gidince sanki oranın kaç yıllık cemaati gibi oldum, Yani bir kaynaşma meydana geliyor” demiştim. Hakikaten insan elinde ki nimet bilemiyor. Camiler bu yönden muhteşem bir yerdir.

Ali Rıza DEMİRCAN: Hocam siz anlatırken şu aklıma geldi; “İslam da Selamın Önemi” aklıma geldi. Yani bir araya gelindiği zaman selam verilmesi, Selam alınması konuşmaya başlanılmasının zemini oluşturmaya başlamaktadır.

( Biri konuşma yapıyor ama ekranda görünmediği için BİR MÜZAKERECİ şeklinde yazıyorum01:50:10)

Bir Müzakereci: “Yalnızlık” konusunu maalesef ben şahsen ve ailem ile şu anda da yaşıyorum. Ben kendi programımı Tv de izlerim, Hanım kendi programını izler. Oğlan da İnternetten kendi hayatını yaşayıp gidiyor. O yalnızlık maalesef içimde. Bilmiyorum ben yurt dışında idim, Biz de var herhalde bu Türkiye de de vardır. Bu birincisiydi. İkinci şey Namaz konusudur. Şimdi Yüce Allah’ımız kendisinin övülmesi için mi acaba bu namaz vakitleri içerisinde ille de kılınmasını istiyor? Yoksa bizim eğitilmemiz için mi bu namazı bu kadar önemli kılıyor?  Ben bunları öğrenmek istiyorum.

Hoca: Niye böyle zor sorular soruyorsunuz? Soru çok önemli bir soru onun için gülüyorum. Şimdi buna cevap verdiğiniz zaman bir çok şeyin tabuları yıkılıyor, Bizde sürekli tabu yıktığımız için tepki alıyoruz sürekli. Buna da cevap verince yeni yeni tepkilere sebep olacak. Ta Ha Suresinin 14.ayetinde Allah’u Teala Musa (a.s) emrediyor “Namazı Beni Zikir için tam kıl” diyor. “Zikir” kelimesi çok önemli bir kelimedir. Bizde Zikir dediğiniz zaman teşbih anlaşılır. Doğru, Tespih de “Sübhanallah, Elhamdülillah, Allah’u Ekber” dersiniz, Tabi ki Zikirdir. Ama Zikir onunla sınırlı değil, Tabiattan elde edilen doğru bilgi, Allah’ ın yarattığı ayetlerden elde edilen doğru bilgi ve Allah’ın indirdiği ayetlerin kendisi Zikirdir. Kur’an da olan her ayetin biri zikirdir, Bir de Tabiattan elde edilen doğru bilgi zikirdir. Zikir demek; Bir bilgiyi kafaya yerleştirmek onu kullanıma hazır tutmak demektir. Onu zaman zaman harekete geçirmekte zikirdir. Dolayısıyla Allah’ın kitabından ezber değil, Bizim Zikir haline getirdiğimiz yani adeta hazmedilmiş bilgi haline getirdiğimiz ve kafamıza yerleştirdiğimiz o ayetleri namaz vesilesi ile tekrarlamamız bizden isteniyor. Dolayısıyla anlamını bilmediğiniz şey zikir olmaz. Zikir olması için anlamını bilmeniz gerekir. Namazla ilgili ayetler de de “Ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah’ı zikredin”(Nisa Suresi 103.Ayet) diyor. Dolayısıyla “Allah’ı Zikredin” kelimesi “Allah’ın emir ve yasaklarını hatırlayın” demektir, “Aklınıza getirin” demektir. Ne dediğini bilmediğiniz zaman hangi emri, Hangi yasağı hatırlamış olacaksınız? Bu bakımdan “Namazda Kur’an okuyun” demek; Gün de beş kere görevlerimizi hatırlamak demektir, Allah’ın emir ve yasaklarını zihnimizden geçirmek demektir. Dolayısıyla mutlaka ama mutlaka okuduğumuz ayetlerin meallerini bilmemiz lazım, Bilmiyorsak Türkçesi olur mu? Bana göre Türkçesi olur.

Yahya ŞENOL: Ankebut Suresinini 45.Ayetinde  Cenab-ı Hakk buyuruyor; “Sana Vahiy  ettiğimiz bu Kitabı oku ve Namazı  da kıl”   Niye? Bir yönü Cenab-ı Hakkı zikretmek ama diğer yönü “Namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar” diyor ayetin devamında. Allah’ı zikretmek elbette bunların en büyüğü, İnsana verilen eğitimin sonucu  bu dur.

Hoca:  Bu ayete, Ankebut Suresinini 45.Ayetine  bir türlü tatminkar anlam verilemez Bakın şimdi şu mealden meali okuyayım size (Hocamız bir mealden okumaya başladı ama elindeki meal kimin meali söylemedi lütfen kontrol edin01:55:45) “Resulum, Sana Vahiy edilen Kitabı oku” Bu ayette geçen “Ütlü” kelimesi “Oku” ifadesiyle ifade edilemeyecek kadar önemli bir kelimedir. “Ütlü” demek “Bir şeyi takip etmek” demek, “Bir şeyle arayı açmamak” demek, Tilavet o dur. Anlamadığın bir şeye “Tilavet” denmez. Çünkü uyamıyorsun takip edemiyorsun. Asıl Meali Şu şekilde olmalıydı “Bu kitaptan sana vahiy edilen ne ise onu tilavet et” yani “Ona uy” ve  “Namazı tam kıl”. Peki namazı niçin kılardı? Ne demişti Allah; “Benim zikrim için namazı kıl” diyor. O zaman namazı kılmak Allah’ın ayetlerini zihninde hatırlamak için kılınıyor.  Hatırladığında da emir ve yasakları alırsın ondan namazı kıldığın esnada, Bunları hatırladığın andan itibaren namazın dışında da hayatına uygularsın. Ondan sonra da ayetin devamında diyor ki; “innes salate tenha anil fahşai vel münker” Çünkü o namaz, Şartlarına uygun olarak zikir için kıldığın o namaz “Kişiyi Fuhuştan ve Münkerden korur”  Çünkü orada sen emir ve yasakları hatırlamış oluyorsun. Ayetin sonunda ise “Şurası bir kesinki Allah’ın zikri çok büyüktür” Yani,  “En büyük olan Allah’ı zikirdir. Zaten Namazda zikir için yapılır. Esas olan Allah’ın Emir ve yasaklarıdır, Namazda onun için kılınmış oluyor, Esas olan budur. Bakın onlar mealde ne yazmış; (Hocamız bir mealden okumaya başladı ama elindeki meal kimin meali söylemedi lütfen kontrol edin01:57:33) “Resulum,  Sana Vahiy edilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki Namaz Hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar”, Parantez içerisinde şunu yazmışlar “Allah’ı anmak elbette ibadetlerin en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir”. Şimdi burada az önce anlattığım mana anlaşılıyor mu?

( Biri soru soruyor ama ekranda görünmediği için direk hocamızın cevabını yazıyorum01:57:56)

Hoca: “Zikrullah” dediğimiz “Allah’ı anma” değil. Allah’ın Zikri olan Kur’an-ı Kerim’dir. Onu okuyup anlamak demektir, Dolayısıyla “Ütlü ma uhıye ileyke minel kitabi” ayetinin bir açıklaması var.

——————————————————konu sonu———————————————

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz.İsa Gelicekmi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın