Boşanmanın Hükümleri

29 Kasım 2014 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

ABDULAZİZ BAYINDIR: İki türlü hikmeti var kurandaki hikmetin. Birisi kuranın bir çeşit kullanma kılavuzu diyebileceğimiz, kuran ayetlerinden nasıl hüküm çıkarılır onun metodolojisi. Onlar ayetlerle açıklanmış tamamen objektiftir kişisel değildir. Hiç kimsenin bana göre diyemeyeceği açıklıktadır. Onun için hikmeti Allah’ın resulleri öğretir. Bir de ona uygun olarak kurandan hüküm çıkarma var o da kişiseldir. Bir takım şeyler karışır. Şimdi o metod üstünde durmayacağız. Ona uygun hareket ettiğiniz zaman/hikmete göre hareket ettiğiniz zaman kuranla çözüm bulamayacağınız hiç bir problem olmaz. Ama maalesef hikmet sahabeden sonra unutulmuş. Artık bugün islam aleminde hiç bir üniversitede ve elde dolaşan kitapların hiçbirisinde o hikmetten söz edilmez olmuştur. Yani kuranın anlama metodu, problem çözme metodu tamamen unutulmuştur. Tamamen unutulduğu için müslümanlar şeye benziyor mesela bir mutfağınız var her türlü yiyecek var fakat o yiyeceklerden yemek pişirecek olan birisi yok. O zaman siz o yiyeceklerin yüzüne bakmakla yetinirsiniz. İşte bazılarından yersiniz. Soğandan yersiniz, orada bir takım meyveler varsa onlardan yersiniz. Sonra çok fakir bir mutfağa mahkum olursunuz. Çünkü hiç olmazsa bir iki kaşık sıcak yemek bize ikram ediyor. Şu anda müslümanların durumu budur. Kendi eksiklerini kapatmak için piskolojik çalışmalar yapılıyor. Mesela işte bir İşid olayı ortaya çıktı. Herkes buna sahip olmamaya gayret ediyor. Halbuki şurada bir gerçek vardır. Şii-Sünni bugünkü mezheplerin hangisini ele alırsanız ayırım yapmaksızın bu mezheplerden herhangi birisine mensup olan bir kişi, ben dinimi tam yaşayacağım derse sonunda İşid çıkar başka bir şey çıkmaz. Yani yapı budur. Çünkü yapı tamamen bozulmuştur ve bugün Türkiye’deki ister imam hatip okulları olsun ister ilahiyat fakülteleri olsun ya da islam alemindeki herhangi bir eğitim kurumu olsun bunlar ancak İşid yetiştirebilir başka hiçbir şey yetiştiremezler. İşte bazıları da kuran ve sünneti tamamen dışlayarak yeni bir yapı oluşturmaya çalışıyorlar. Tabi o çok daha vahim bir noktayı işaret ediyor. Şimdi bu girişten sonra size Kur’an’daki talak konusunu anlatmak istiyorum. Kuranda Talak adında bir sure var. Talak demek erkeğin karısını boşaması demektir. Özel bir sure var. Kuranın 65.suresi. Bir kimsenin karısını nasıl boşayacağını anlatıyor. Şimdi o sureyi kısaca okuyorum.

“Ya eyyuhenbebiyyu: ey nebi”,”izâ tallaktumun nisâe fetallikuhunne li’iddetihinne: kadınları boşadığınız zaman iddetleri içerisinde boşayın” ki Bakara 228’de bu anlatılıyor. Orada “vel mutallekâtu yeterabbasne bi enfusihinne selâsete kuru: boşanmış kadınlar kendi başlarına üç kur beklerler” diyor. Kendi başına demek kocasıyla ilşkiye girmeden demek. Biraz sonra ayetin devamında göreceğiz. Biliyorsunuz dinimiz adetli bir kadının kocasıyla ilşkiye girmesini yasaklamıştır. Dolayısıyla kendi başına beklemesi için adetli olmaması gerekir. Zaten boşanmamış kadın da kendi başına oluyor adetli olduğu zaman. Ve temiz olduğu vakitte, adetten temizlendikten sonra kendi başına olabilmesi için eşiyle ilşkiye girmemiş olması gerekiyor. O ayetin gereği. İki ayeti birleştirdiğiniz zaman yani kuranı açıklama metodu hikmete göre anladığınız zaman şu ayete şöyle diyeceksiniz: “ya eyyuhen nebiyyu izâ tallaktumun nisâ fetallikûhunne li’iddetihinne: kadınları boşadığınız zaman iddetleri içerisinde boşayın”(TALAK 1) Abdullah Bin Ömer yani Ömer(ra)’ın oğlu Abdullah, karısını adetliyken boşamış. Ömer(ra) gitmiş Resulullah’a sormuş; ya Resulallah, bu adetliyken boşadı. Çünkü o da doğru bulmuyor ama demekki tam acaba doğru anladım mı diye soruyor. Resulullah diyor ki; “söyle ona eşine dönsün. Kadın temizlensin bir dönem geçsin tekrar adet görsün. Temizlendikten sonra eğer boşamak istiyorsa o temizlik dönemi içerisinde boşasın” diyor. İlişkiye girmede  boşasın diyor. Sonra bu ayeti okuyor. İşe Allah’ın emrettiği boşama budur diyor. Yani temiz olacak, adetli olmayacak ve  o temizlik döneminde eşiyle ilşkiye girmemiş olacak. Burada da gördüğünüz gibi kuranı kuran ile açıkladığınız zaman Resulullah’ın sözlerinin kuranın içinde alınmış hikmetler olduğunu da çok net bir şekilde görüyorsunuz. Ondan sonra erkeklere emir veriyor. “ve ahsıl’iddeh” ey erkekler iddeti siz sayın diyor. İddeti siz sayın demek yani bu bekleme dönemi sırasında eşinizle yakından irtibat içinde bulunun demektir. İddet yani kadının adet görmesi cinselliği ile ilgili bir olaydır. Demek ki burada erkeklerin kadınlara karşı en zayıf noktaları olan cinsellikleri ile ilgilenmelerini emrederek tekrar dönmenin piskolojik zeminini C.Hakk emediyor. Ondan sonra da diyor ki; “vettekullâhe rabbekum lâ tuhricûhunne min buyûtihinne: rabbiniz olan Allah’tan korkun, o kadınları evlerinden çıkarmayın “. Bak kadın kocasının evinde kalır ama kadının kaldığı sıra o, kocasının evi değil kendi evidir. Onun için evlerinden çıkarmayın diyor. Yani boşanmış olsa bile o bekleme süresi bitinceye kadar o ev kadının evidir. Ondan sonra “ve lâ yahrucne: onlar da çıkmasınlar”. Aynı evi paylaşacaklar. Sadece ilişki yok. Nedir? Problemi kendi aralarında halledecekler. Ama öyle bir ortamda halledecekler ki bir birlerine çok tabi olarak cinsel arzu duyacaklar ama o cinsel arzularını yerine getirmek istiyorlarsa yeniden aileyi kurmaları lazım. Bir de o arada da Nisa suresinin 35.ayetine göre hakemler de göndermek gerekir. O konuya girmeyeceğim şimdi. “İllâ en ye’tine  bi fahişetin mubeyyine” ama ıspatlanabilir bir fuhuş işlemişse kadınlar, o zaman aynı evde durmanız olmaz tabi. O sıra aynı evde durmazsınız diyor. “Ve tilke hudûdullâh: bu, Allah’ın koyduğu sınırlardır”. Sınır. Sınır son derece önemli. Çok dikkat çekici bir husus var. Kuranda 12 ayette, daha yeni saymadım ama öncekinden aklımda kalan o. 12 ayette “hududullâh” kelimesi geçiyor. 12 kere hududullâh kelimesi geçiyor 12 ayette demiyelim de 12 kere geçiyor hudûdullâh kelimesi. Bundan 8 tanesi talak ile ilgili geçiyor. Yani erkeğin karısını boşaması ile ilgili geçiyor. Biraz sonra göreceksiniz ki Allah’ın koyduğu bu sınırlar hiç bir şekilde mezheplerden işte birazcık Şia’da uygulanıyor. Birazcık dememin sebebini biraz sonra göreceksiniz. Ama onun dışında tamamen o sınırlar tarumar edilmiştir. Allah’ın koyduğu sınırlar tamamen ortada kaldırılmıştır. Şunu biz tespit ettik: o hudûdullah, Allah’ın koyduğu sınırlar ifadesinin geçtiği ayetlerin tamamının hükmü ortada kalldırılmıştır. Tamamında o sınırlar aşılmıştır. Tümüyle ortadan kaldırılmış değil ama tamamında sınırlar aşılmıştır. Ve en fazla da boşama konusunda sınırlar aşılmıştır. Biraz sonra görülecek. “Ve men yete’adde hudûdullahı fekad zaleme nefse: kim Allah’ın koyduğu sınırları aşarsa kendisine karşı yanlış yapmış olur”,”lâ tedri le alellâhe yahdisu ba’de emren: bilemezsiniz belki Allah bundan sonra bir şey ortaya çıkaracaktır”(TALAK 1). Yani boşadınız, tamam kadın evden çıkmayacak. Kocası çıkarmayacak. O arada hakemler gelecek. Tabi açıkça bir fuhuş işlenme olayı olmadıkça tabi bu böyle olacak. Niye? Siz bu sınırlara uymazsanız bu defa aile kurulacakken tekrar kurulma imkanı ortadan kalkar ve zararı siz görürsünüz. Bilemezsiniz belki Allah bundan sonra yeni bir şey ortaya çıkaracaktır. “Fe izâ belagne ecelehunne”. Şim ortalama üç ay sürer bekleme süresi, sürelerinin sonuna vardıkları zaman üç ay kadar aynı evde kalıyorlar ve bu süre içerisinde zaten problem çözülememiş ise araya kimse girmiyor. Sadece hakemler giriyor. Hakem de kadının ve erkeğin ailesinden dışarıda değil. Problem kendi içinde halledilerek bir sonuca bağlanıyor. Halledilemiyorsa demek ki artık bunlar birlikte yaşayamazlar. Mahkemelerde sürünceme söz konusu falan değil. İnsanlar evlenirken mahkemeye gitmiyor ki boşanırken gitsinler. “Fe izâ belagne ecelehunne fe emsikûhunne bil ma’rufin ev farikûhunne bil ma’ruf: sürelerinin sonuna vardılar mı ya güzellikle tutarsınız ya güzellikle onları serbest bırakırsınız”. Gider bir başkasıyla evlenirler. “Ve eşhidu zevey adlin minkum: her işlemde iki tane adil şahit getirin”. Her işlemde dememizin sebebi biraz sonra ortaya çıkacak. Boşayacağınız zaman iki tane şahit. Güvenilir iki şahitle. Çünkü kadının adetli olmadığının o dönem içerisinde eşiyle ilşkiye girmediği bir temizlik döneminde olduğunun da tespiti gerekir. Yani birisi öyle der, birisi böyle der bu olmaz. Buna ihtiyaç var. Geriye dönmek istediği zama şahit gerekir. Süreyi beklemeden de geriye dönebilir Bakara 228’e göre, orada da şahit gerekir. Ayrılmak istiyorlarsa gene şahit gerekir. İnsanlar bilmeli ki artık bu hanım ayrıldı, bu erkeğin eşi yok. Ona göre o kadının da talipleri varsa ortaya çıksın. “Ve ekimuş şehâdete lillâh: Allah için şahitliği doğru yapın” yanlış şeyler söylemeyin diyor. “Zalikum yu’azu bihi men kâne yu’minu billâhi vel yevmil ahir: bu içimizden Allah’a ve ahiret gününe inananlar için Allah’ın verdiği öğüttür”. “Ve men yettekıllahe yec’al lehu harace: kim Allah’tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu oluşturur”(TALAK 2). Yani siz düzgün davranın, yanlış yapmayın, aman ne olacak diye düşünmeyin, Allah size bir garanti veriyor. Allah size mutlaka bir çıkış yolu yaratır. “Ve yerzukhu min haysu lâ  yahtesib: hiç beklemediği yerden ona rızık verir” Allah’a güvenin. “Ve men yetevekkel alellâhi fe huve hasbuhu: kim Allah’a güvenirse Allah ona yeter” yeter ki Allah’a tam güvenin, emirlerine uygun hareket edin. “innallâhe bâligu emrihi: Allah onun işini en sonuna kadar ulaştırır”. Buradaki zamir Allah’a da gidebilir. Allah kendi işlerini tam yapar ama o daha uygun. “Kad ce’alallâhu li kulli şey’in kadren: Allah her şeye bir ölçü koymuştur”(TALAK 3). İşte o ölçü, yukarıda anlatılanların tamamıdır. O ölçüden dolayı boşarken de şahit olacak dönüşte de şahit olacak ayrılırken de şahit olacak. Şimdi olay böyle. Resulullah zamanında bu şekilde uygulanmış. Tabi araya bir çok şeyler girmiş. Daha önceki toplantılarda da biz burada konuştuk. (14:14-14:23 arası ses yok)..kuranın şahitliğiyle çok yanlış olan şeyler bugün var. Peki onlar kendi kitaplarının içine kuranın yanlış olduğunu gösterdiği şeyleri koyuyorlarsa mesela işte geçen hafta burada okundu. (14:48-14:53 ses yok) … esasından hareketle dinlerini oluşturmuşlar. Halbuki kuran bunun yanlış olduğunu söylüyor. Bu yanlışı incilin içine sokuşturmuşlar. Yahudiler de Süleyman(as)’ın puta taptığını tevratın içine koymuşlar. Kuran  bunun da yanlış olduğunu bize bildiriyor. Peki yahudiler ve huristiyanlar herkesin inandığı, herkesin göz bebeği gibi koruduğu kitaplarının içerisine yanlışları koyarlar da müslümanlar Resulullah’tan geldiği bilinen hadislerin içine yanlışlar koymazlar mı? Biz zaten sık sık ortaya koyuyoruz ki bir çok kelimeye yanlış anlamlar veriliyor. Onu bugün de göreceksiniz ve yanlış sistem oluşturuluyor. Evet şimdi Sonia Hanım Şia’yı anlatacak. Caferi mezhebinde değil mi?

SONİA CİHANGİR: Evet. Genel olarak talak iki çeşidi var Şiiler’de. Birisi Talak-ı Bayin, birisine Talak-ı Ric’i derler. Bayin’in altı çeşidi var. Bu talak olduktan sonra eşiyle tekrar evlenemez. Tâ ki eşi başka birisiyle evlensin boşansın ondan sonra sadece evlenebilir. Bu Bağin talakın çeşitlerinden birisi de talak-ı hul iftida derler. Bu, eğer bir kadın kendi eşiyle..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hul’u daha sonra anlatacağız.

SONİA CİHANGİR: Çeşidi. Yani kadının boşanması. İkincidi talak-ı mubare denen bir talak. Talak-ı mubarede kadın ile erkek birbirleriyle yaşamak istemezlerse artık belli bir mehir yani vazgeçilmesi ile anlaşma olarak aradan düştüğü bir talak çeşidi. Birisi de bu da çok ilginç, eğer eşi buluğ yaşına ermediyse o bir bayin talak oluyor. 9 yaşına ermeyen bir kız çocuğu evlendiyse ve talak verdiyse o zaman bayin oluyor. Bir de eğer kadın talak verilir yaise olduysa.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Çocukların evlendirilmesi mümkün değil mutlaka reşit olması gerekirken (geçen haftaki dersimizdi o) mezheplerin Şii-Sünni tamamı evlilik yaşı diye bir kavramı kabul etmiyorlar. Dolayısıyla öyle bir sistem kurmuşlar.

SONİA CİHANGİR: Ve biri de son olarak, eğer cinsel ilşkiye girmediyse ve o kadını boşadıysa bayin talak oluyor. Ama rec’i dedğimiz zaman eğer kendi eşine talak verdikten sonra tekrar hayız olmadığı dönemde bayin verdiyse iki defa buna talak verip sonra geri almak olabilir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani adetli olmayacak boşarken değil mi?

SONİA CİHANGİR: Şartı adetli olmayacak. Bundan önceki temizlik döneminde de ilişkiye girmeme şartı var.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani adetli olmayacak ve temiz dönemde cinsel ilşkiye girmeyecek ki boşama olsun. Yani kuranda konan sisteme uyuyor. Bakın orada sisteme uymayan bir çok şey olmakla birlikte diğer mezheplerle kıyasladığınızda kurana en uygun olan şu anda Şia. Şahit var mı?

SONİA CİHANGİR: Talakta asıl şeraitlerden birisi bu talak esnasında iki şahit bulunması zorunludur. Olmazsa geçersiz sayılır.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bilmiyordum olduğunu.

SONİA CİHANGİR: Olmaza geçersiz talak derler. Bir başkası da mahsus siga okunması. Mesela “ente talak” diye arapça çok önem veriliyor sahih arabi dille bunu demesi gerekir. Başka yönden de eğer bir tane değil iki üç tane eğer eşi olursa talak esnasında Fatma yada Ayşe diye sadece “ente” değil de adın ikret muhayyen olsun.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kimi boşadığı belli olması lazım birden fazla eşi varsa.

SONİA CİHANGİR: İki şahit adil olması şartı da var. Bir şey ilginç: adil derken ne kadar adil de olsa kadın olursa geçersiz.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kadın şahit olamaz öyle mi yani?

SONİA CİHANGİR: Talak konusunda olamaz. Talak verenin kendisinin şartları var. Birisi, bu talak veren erkeğin buluğ yaşında olması. Na baliğ olsa sahih değil diyorlar. Sonra bu talak veren kişi aklı yerinde olması gerekir. Deli olmasın, sarhoş olmasın. Üçüncü kasıt olsun kasten bunu desin. Ağızından bir laf çıktıya talaksa geçersiz. Musamnen ciddi olması ve dördüncü ıhtıyar yani kendisi eşine boşanmak istesin bu. Annesi, atasının baskısıyla talak verecekse geçersiz sayılır. Ama talak alan eşin şeraiti ne? Bir, talak döneminde hayızdan pak olması gerekir. Ama eğer eşiyle cinsel ilşkiye girmediyse bu şart değil. Yani hayızdan pak olması önemli değil.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Evlenmişler ama gerdek olmamışsa tabi doğru.

SONİA CİHANGİR: Hamile olursa da bu lazım değil diyorlar. Şart olmaz diyorlar. Sonra bir de biliyorsunuz Şiiler’de mut’a nikahı var. Talak geçerli olması için nikah daimi nikah olması ve mut’a da anlamsız zaten. Bir de Şiiler’de eğer bir durumda üç talak değil üçyüzbin talak versenizde bu size talak şeyine geçmez. Bir talak olur diyor çoğunluk. Çok az olan Şii ulemalar da diyor ki bu bir talak da düşmez. Çünkü bir şey olmaz diyenler de az da olsa bulunuyor yani.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Şimdi o zaman bir kişi karısını adetli olmadığı ve ilşkiye girmediği dönemde boşadı. O temizlik döneminde ikinci kez boşayabiliyor mu?

SONİA CİHANGİR: Bir temizlik döneminde. Beklenti içinde. Tekrar şey olması gerekir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Diyelim ki bugün boşadı. Yarın bir kere daha boşayabiliyor mu?

SONİA CİHANGİR: Yok yok.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Peki ikinci temizliğinde boşayabiliyor mu? Yani adet gördü, temizlendi. İlşkiye girmediği temizlik döneminde boşadı. Tekrar adet gördü, ikinci temizlik döneminde boşayabiliyor mu?

SONİA CİHANGİR: Evet.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kurandan farkı o demek ki Şia’nın. Ayetlerde çok açıkça ifade ediliyor. Sürenin sonuna vardıkları zaman güzellikle tutsun, güzellikle ayırsın diyor. Sürenin sonuna varıncaya kadar üç kere boşama olursa ki burada olur üç kere. O zaman güzellikle tutsun ayetinin hiç bir anlamı kalmıyor. Kaldı ki bu bir tek ayette değil üç tane ayette tekrarlanıyor. Ama yinede biraz sonra göreceksiniz diğer mezheplere kıyasla gene de hepsinden kurana daha yakın bir talak sistemi var. Tabi mut’ayı bir kenara ayıralım. Çocukların evlendirilmesi meselesini bir kenara ayıralım. Bunlar zaten bütün mezheplerde olan şeyler. Ama hiç olmazsa bu talak konusunda az çok tutarlı olan Caferi mezhebi var. Sonra tabi ciddi bir bozulma. Mesela Caferi mezhebinde bunun olmuş olması çok önemli. Caferi Sadık, Ebu Hanife’nin hocasıdır. Ebu Hanife’ye onu mutlaka söylüyor olmalıdır. Ama kendileriyle görüşme imkanımız yok tabi. Şu anda elimizdeki kitaplara bakarak konuşuyoruz. Biraz sonra arkadaşlarımız İmam Şafi’yi de anlatacaklar. İmam Şafi’nin kendisi mi yapmış sonradan mı kitabına sokulmuş, onu bilme imkanımız yok. Ama biz elimizdekine göre konuşacağız yada o kitapların yazarı olan imam Şafi, kitapların yazarı olan Hanefiler diyeceğiz. Yoksa kendilerine gitme şansımız yok ama Caferi Sadık’tan böyle bir görüşün gelmiş olması oldukça önemli. Bu konularda master yapmış olan Edlira Hanım, Roma ve Yunan hukukunun islam hukukuna nasıl girdiğini gösterecek. Bu arada, belki Edlira Hamın da bahsedecek ama ben de biraz araştırdım. Bu hususlarda çalışma yapmış olanlar baktım ki bu Roma ve Yunan hukuku ile ilgili fazla uzman da yokmuş.

EDLİRA HANIM: Aslında evet, Türkiye’de fazla bir çalışma olduğu söylenemez. Zaten benim de faydalandığım kaynakları çoğu türkçe dilinde değil italyanca ve ingilizce dilinde. Ama o kaynakarı merak edenler için ben bir liste halinde vereceğim. İsterseniz koyabilirsiniz. Nasıl uygun görürseniz.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Edlira Hanım’ın çalışmasını koyduk mu siteye? Koymdık mı? O zaman koyalım, isteyen o kaynakları bulabilir.

EDLİRA HANIM: Eski Yunan’da boşanma neden önemli? Daha önceki derslerde de konuştuğunuz gibi daha çok o zihniyet önemli. Eski Yunan’daki kadının nasıl görüldüğü zihniyet önemli. Aynı zamanda bu zihniyet oradaki hukuki işlemlere de yansımıştır. Boşanma eski Yunan’da kesinlikle şekle bağlı bir hukuki işlem değil, hukuki işlem de değil. Daha çok evliliği yapan tarafların kesinlikle kadın taraf değildir. Kadının velisi, vasisi ve erkek tarafı. Onların aynı şekilde boşanmaya yapmaya da yetkilerinin olduğu bir işlemdir. Erkek istediği zaman karısını boşayabiliyor. Herhangi bir iddet bekleme herhangi bir muayyen bir gün bekleme herhangi bir kusur bulma..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Adetliymiş, temizmiş hiç önemi yok.

EDLİRA HANIM: Eski Yunan’dan bu güne kadar gelen bir kayıda rastlamıyoruz. Sadece erkek, herhangi bir sebep olmaksızın karısını boşayabiliyor. Bunun için ne bir izine ne bir onaya ihtiyacı yoktur. Karısını kapı önüne koyar bu da bir boşanma yöntemidir. Karısının ailesinin de buna itiraz etmeye hakkı yoktur. İstediği zaman erkek karısını boşayabiliyor. Bu durumda kızların kolayca boşanmasını engellemek için aileler çok büyük miktarda çeyiz veriyorlar. O çeyizin mülkiyetinin erkeğe geçmesi o boşanmayı engelleyecektir bir anlamda. Çünkü çeyiz büyük bir miktarda..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yunan hukukuyla temel fark: bizde erkek mehir verir onlarda kadının ailesi veriyor ki kızlarına sahip çıksın.

EDLİRA HANIM:Sahip çıksın ve onu istediği zaman boşayamasın. Bir anlamda evli olduğu müddetçe o kadınla o çeyizin mülkiyet hakkı erkeğe aittir. Bunun dışında erkekler, karısı kusursuz olduğu müddetçe o çeyizin hepsini iade etmekle mükelleftir eski kocalar. Bunu engellemek için ne oluyor? Karısına ya kusur bulmaya yada kusur uydurmaya çalışıyor. Mesela kadının evlilik dışı ilşkisi çok büyük kusur sayılır. Bu durumda da erkek o çeyizi iade etmez mülkiyeti kendisinde kalır. Bu durumda karısını öldürmesi gerekiyor. Yasal olarak bu teşvik ediliyor. Yunan kadını hayat tarzından daha önceki derslerde de bahsettiğimiz gibi tamamen kapalı ve toplumdan uzak bir hayat tarzı yaşadığı için bu tarz vakalara kayıtlarda rastlamak mümkün değildir. Yani kadının zinası diye bir kavram neredeyse yoktur. Ama olursa öldürülmesi ön görülmüştür.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kocası zina etti dediği zaman ıspatlamasına gerek var mı?

EDLİRA HANIM: Yok, hayır. Öyle bir gerek yok. Belki sadece mülkiyetin tamamını kendisinde tutması için kadının zinasını ıspatlama mecburiyeti var ki bunun için de şahide bile gerek yok. Roma’da bu biraz daha farklı ama bunun dışında kızın ailesi istediği zaman kızını boşayabiliyor. Ama vasisi olabilir, abisi olabilir veya erkek kardeşi veya kendi oğlu da olabilir 15 yaşından büyükse. Gelip, snne seni boşadım senin için harcanan masraflar ne ise işte onlar çeyizden düşürülür ve o çeyiz geri alınıyor ve daha az çeyizle bu kadınla evlenmeyi kabul eden koca adayı bulunursa eğer kesinlikle o tercih ediliyor. Yani bu kadar kolay bir boşanma gerçekleşebiliyor. Evlilik daha çok yani bir aile kurma anlamından çok mülkiyet geçişidir. Yani o kıza kime ait olursa o kıza ait olmasa da o kızın çeyizi sayılan malın da mülkiyetine sahip oluyor bir anlamda. Kadının kocasını boşama hakkı var mı? Kesinlikle yok. Böyle bir hakkı yok. Erkeğin zinası ki eski Yunan’da çok yaygın bir kavramdır, fuhuş çok yaygındır, eşcinsellik çok yaygındır. Özellikle her aristokrat zengin erkeğin yanında ufak küçük yaşta 12 yaş büyük kabul ediliyor bir erkek çocuğu bulunuyordu. Büyük erkek bunun mentoru. Bugün de bildiğimiz bir kavram ama bir anlamda eşcinsel bir ilşki var aralarında. Her zaman bunu tutardı bu da Yunan’ın herhangi bir döneminde bir sorun olarak kabul edilmemiştir. Hatta teşvik edilmiştir. Büyük erkek onu eğitir, hayata hazırlar, mâli sorumluluklarını yerine getirir ama bu kesinlikle bir zina olarak görülmüyor. Bunun dışında Yunan toplumunda hetareya denilen bir sınıf var. Bunların çoğu yabancı kadınlardan oluşuyor. Yani Atina dışında doğan kadınlardan. Çok iyi eğitim almış kadınlar. Bir anlamda bu biraz Japonya’daki geyşaya benziyor. Böyle uygunsuz kaçacak bir kelime de kullanmak istemiyorum. Bu kadınlar çok pahalı kadınlar. Ve bir erkek ne kadar çok bu tarz kadına sahip olursa o kadar muteber oluyor konumu toplumda. Ama bu kadınlar çoğu zaman eve getirilir, karısıyla beraber evin alt katında yaşar. Karısının da buna itiraz etmeye hakkı olmadığı gibi bunlara iyi davranmak ve hizmet etmek de konumundadır.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Evin erkeğiyle cinsel ilşkide bulunabiliyorlar.

EDLİRA HANIM: Tabiki.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kadının ilşkide bulunduğu tespit edilirse öldürülüyor ama erkek için bir şeref meselesi oluyor.

EDLİRA HANIM: Şeref meselesi böyle bir kadınsa. Evlilik çocuk doğurmak içindir. Genelde 12 olan evlilik yaşı 25-27-30 yaşına kadar bir kadın ortalama 13-15 doğum yapıyor. Yunan mezar taşlarında da bugüne kadar gelen, kadınların ortalama ölme yaşı 27. Çok genç bir yaşta vefat ediyorlar. Bu da doğum, kötü hayat şartları, kötü sağlık denetimi vesaire. Zaten doğumdan sonra çocuk babasının önüne koyuluyor. Babası alırsa koluna, o çocuk ona ait sayılıyor. Genelde kız çocuklarını baba koluna almaz. O çocuk da ölüme terk edilir. Hani kız çocuğun öldürülmesi Yunan’da doğumların yüzde 25’ini teşkil ediyor. Çok tabii bir olay. Çünkü baba yarın öbürgün bunun çeyizini ödemeye mükellef olacağı için karşılayamayabiliyor o çeyizi. Diğer bir boşanma nedeni erkeğin çok çeyiz teklif eden bir kız ailesi bulduğu anda karısını boşamasıdır. Başka bir aile daha çok mal teklif ederse mevcut eşini boşar onunla evlenir. Yeni olanla evlenir. Bunu engellemek için çift eşliliği kabul eden bir yasa kabul edildiyse bile çok kısa sürdü. Fazla böyle bir durum yok. Kadın çocuk doğuramazsa yasal olarak boşamak zorunda bu kadını. Boşandıktan sonra ne kadın ne de erkek iddet beklemek zorunda değildir. Boşanmış kadına iyi gözle bakılmıyor kesinlikle. Tekrar evlenebilmesi ailesinin anlaşmasına, onun için ödenecek çeyiz miktarına bağlı. Kadının ne mal varlığıyla ne çocuklarıyla alakalı bir hak sahibi olması söz konusu olmadığı için kadının doğurduğu çocuklarıyla bile bir daha görüşmesi imkansız gibi bir şey. Bu, Yunan’da böyle. Roma’da kadını birazcık daha iyi bir konumda görüyoruz. Roma kurulduğu zaman, aslında bugüne kadar gelen kayıtlarda Roma’yı kuran Romalus, yasalarında boşanmayı yasaklıyor. Sadece zina, delilik ve kısırlık evliliği bitirebileceğini öngörmüştür. Tabi bunlar çok kısa sürede geçerliliğini koruyan yasalar. Roma’da boşanma çok kısa süre içerisinde özellikle klasik dönemde olağan bir hal aldı. Ama tabi Roma’da da boşanma gerçekleştiren taraf erkek tarafı, koca. Kadın çok uzun yıllar boşanma gerçekleştirebilmesi düşünülemiyordu. En eski dönemlerdeki farklı bir hukuk sistemi düşündürüyor karısını boşamak isteyen erkek, kızın ailesinden 7 erkek hakim bulundurmak zorundaydı. Bu 7 hakimin önünde karısının kusurlarını sayar onun üzerinden boşanmasını talep ederdi ama tabi bu boşanmasını haklı göstermek, izin almak veya onay sağlamak için değil, karısını kusurlu gösterip kusur oranını belirtip çeyizinden yapılacak indirimi sağlamak için yapılıyor yani geri iade etmemek için. M.Ö 3.yy’dan sonra artık erkek karısını istediği şekilde boşayabiliyor. Sadece çeyizi iade etmekle mükellef. Az çok Yunan’a benziyor ama bunun için ne kadar haklı neden gösterirse o kadar çok indirim sağlayacak çeyizin iadesinden. O yüzden hukuk sistemi bile erkeklerin lehine haklı nedenler saymaya başladı. Bunun işte peçesiz gezmek, yabancı veya adı çıkmış bir kadına selam vermek, eve iyi bakmamak, evin anahtarını almak.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ama dışarıya örtülü çıkmak değil peçesiz çımak. Yüzü görünmeyecek çıktığı zaman. O da boşanma sebebi sayılıyor.

EDLİRA HANIM: Haklı boşanma sebebi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ya da bir erkekle konuşması değil mi?

EDLİRA HANIM: Erkekle konuşması zaten zina sayılıyor. Yani uzun yıllar şarap içmek, başı açık gezmek ve kadınlar için düzenlenen gösterilere katılmak ve zina. Zina sadece cinsel ilişki değil, yabancı bir erkekle aynı ortamda bulunmak, selam alıp verme ya da daha fazla konuşmak, mektuplaşma, haber gönderme-alma tamamen zina kapsamındaydı ve kadının cezalandırılması öngörülüyordu. Hatta bir erkek eğer bu durumda karısını öldürmese eğer toplumda kötü gözle bakılıyor. Tabi ki öldürürse bu suç veya cinayet sayılmıyor. Günümüze kadar bu tarz, erkeklerin yani kocaların veya babalarının zinadan dolayı karılarını öldüren eşlerinin kahramanlıklarını anlatan şiirler geliyor. Bugüne kadar bu şiirler mevcut Roma edebiyatında. Diğer taraftan erkeği durumu Roma’da da aynı. Her ne kadar esas olsa bile bir erkeğin fahişe kadınlar ya da başka kadınlarla ilişkisine kesinlikle kötü gözle bakılmıyor. Roma’da da Yunan’a benzeyen konbin hayatı yaşayabileceği kadınlar var. Bunlar aslında yasal eşlerden çok daha iyi bir konumda. Hiç bir sorumluluğu yok.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani zina ettiği hanımlar, birisinin eşleri değil.

EDLİRA HANIM: Yok onlar değil. Yani bu hayat tarzını seçmiş kadınlar. Kesinlikle erkeğin zinasının herhangi bir suç, boşanma sebebi kabul edilmiyor. Roma’da da kadının velisi veya vasisi kızı istediği zaman boşayabiliyor. Sadece çeyizin üçte biri o durumda erkeğe bırakmak zorunda. İddet beklemek yok, gün sayma yok. Hatta Roma’da boşanmalar çok fazla yaygınlaştığı için son dönemlerde boşanan kadınlar 18 ay içerisinde evlendirilmesini ön gören bir yasa bile çıkarılmıştı. Boşanan kadın tekrar babasının hakimiyetine döner. Çok nadir durumlarda o da Roma’nın son dönemlerinde babası da vefat ederse bu kadın bir hukuk kişisi olabiliyor ama tabi çok fazla literatürde böyle kadınlar geçmiyor. Teoride böyle.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu arada size şunu da söyleyeyim. Biliyorsunuz Resulullah zamanında İslam uygulandı. Sahabe döneminde uygulandı. Emevi döneminde bize ulaşan bilgilere göre ciddi sapmalar oldu. Ama orada yasal düzenleme şekline getirilmedi. Kuranda olan, Resulullah’ın uygulamasında olan şekliyle devam ediyordu. Abbasiler çıktıktan sonra bu Abbasiler daha çok bir Sasani projesi olarak ortaya çıkmış görünüyor. Çünkü orada bir veziri azamlık ihdas ediyorlar. Yani bugünkü başbakanlık diyebileceğimiz bir makam oluşturuyorlar. Hiç bir devlet tecrübesi olmayan, bir köyde duran Abbasiler’i alıp getirip halifelik makamına oturtuyorlar. Dolayısıyla işleri ele alıyorlar. Sonra Memun geçen de işte bahsettiğimiz bu konuda üzerinde dikkatle durulması gereken bir zat. Geçen hafta siz şey yapmıştınız. Sizden sonra ben İbni Nedim’in El Fihristi’ne baktım o konuşmaları buldum. Gerçekten yani orada Memun şey yapıyor. O günün Roma’sından şeyler alıyor. İşte felsefeyi, hukuku alıyor. Ondan sonra bahsedilen şeylerde çok ciddi değişmeler oluyor. Biliyorsunuz işte Araplar kısa sürede kuranın verdiği güçle kısa sürede çok büyük bir yayılma elde ettiler ama ellerinde bürokratları yoktu. Sasani bürokrasisiyle Roma bürokrasisi ve Abbasiler döneminde Veziri Azamlığın yani Başbakanlık diyebileceğimiz makamın ihdas edilmiş olması ve bunların da onların elinde olmuş olması sebebiyle yapısal çok ciddi değişimler ortaya çıktı ki biraz sonra göreceksiniz arkadaşlar, Kur’an’ın çok açık hükümlerine, Resulullah’ın çok net uygulamalarına rağmen işte Caferi mezhebinin de uygulamasını gördük. Bütün bunlara rağmen Kur’an’da erkeği karısını boşaması ile ilgili ya da kadınların boşama hakkı da var onu da daha sonra şey yapacağız o da ortada kalkmış. Roma’ya benzetilerek tamamen onların elinden alınmış o hak. Yani mezheplerin hiç birinde görmüyoruz ama bilmiyorum Caferi’de var mı? Onu daha sonra şey yaparız. Şimdi o kadar Allah’ın sınırları, sınırları diye tekrarlanmasına rağmen tamamen ortadan kaybolmuş bir yapı var. Şimdi Yahya bu yapının örneğini size anlatacak. Anlatacağı kitap, şimdi burada El Hidaye var. Sen bunu tanıtacak mısın? Tanıt El Hidaye’yi daha güzel olur.

YAHYA ŞENOL: Talak sisteminin Hanefi mezhebinde nasıl olduğunu biraz önce Hocamız’ın işaret ettiği Burhanettin El Mervinani adında bir adamın yazdığı El Hidaye Şerhu Bidayetil Mubtedi diye bir kitap var. Bidayeti Mübtedi de Mervinani’nin kendisine ait onu Hidaye kitabıyla şerh etmiş, genişletmiş yani daha açık açık yazmış. Bu, Burhanettin El Mervinani dediğimiz adam hicri olarak 511 yılında doğmuş kitaplardan edindiğimiz bilgilere göre. Yani miladi olarak bu 1117 yılına denk geliyor. Vefatı da 593 hicri, 1197 miladi yılı. 1197’de ölmüş bir adamın kitabı. Bunun kitabı islam aleminde çok fazla bir şöhrete ulaşmış. Hatta Diyanet İslam Ansiklopedisi’nin Hidaye’yi tanıttığı maddesinde şu bilgiler var. Denmiş ki bu kitap hakkında; kurandan sonra en fasih yani dili en açık, arapçaya en uygun, en anlaşılır kitap İmam Buhari’nin kitabıdır. Yani El Cemiul Sahih. Onunla birlikte Mervinani’nin bu Hidaye kitabı. Arapça bakımından bundan daha fasih bir kitap bir Buhari vardır bir de bu vardır. Zirve bu ikisi. Bundan daha yukarıda bir insanın kaleme aldığı bu kadar güzel arapça görülmemiş bugüne kadar. Ve şöyle bir benzetme yapmışlar yine bu D.İ. Ansiklopedi’sinin Hidaye maddesinde var. Deniyor ki; kuranı kerim, nasıl kendisinden önce kitapları yürürlükten kaldırmışsa nesh etmişse Hidaye’de kendisinden önce gelmiş geçmiş bütün fıkıh kitaplarını nesh etmiştir. O kadar güçlü.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Arapçasına benim gülesim geldi de. Biz bunu okurken neler çekiyorduk Arapçadaki yanlışlarını düzeltirken.

YAHYA ŞENOL: Öyle yazmışlar ne yapalım. Şimdi bu kitapta fıkıh meseleleri anlatılıyor. Yani taharetten başlıyor fıkhın alanına giren bütün konuları bu kitap inceliyor Hanefi mezhebine göre. Şimdi yeri geldiğinde en ufak meselelere de ayet ve hadisten delil göstermesini başarıyor bu adam. Mesela ben sadece bir örnek seçtim talak konusuna girmeden önce. Önümde Türkiye’de basılmış olan nüshası var El Hidaye’nin. Birinci cildinin 43.sayfasında namazın şartları anlatılıyor. Namazdan önce bir müslümanın yerine getirmesi gereken şartlar. Hani o bildiğimiz var ya hadesten taharet, necasetten taharet, setri avret falan. Bunlar çok bilinen şeyler. Bunları delil vermeden geçse zaten anlardık. Ama öyle yapmamış demiş ki; bir insan namaza durmadan önce hadesten ve necasetten tahir olması lazım yani abdestsiz ise abdest alması lazım, gusül abdesti alması gerekiyorsa gusül abdesti alması lazım veya bedeninde, elbisesinde veya namaz kılacağı yerde necaset varsa onu temizlemesi lazım. Niye? Hemen ayet delil getirmiş. Demiş ki; “kalellâhu Teâla fe siyabeke fetahhir fe kalellâhu Teâla ve inkuntum cunuben fe tahheru” Biri Müddessir suresinin 4.ayeti, biri Maide suresinin 6.ayeti. En ufak şeye bile hemen ayetten delil getirmiş. Yani elbiseni tertemiz tut veya cünüpsen boy abdesti al. Bak direk delillendirmiş söylediğini. Devam etmiş demiş ki; bir şart da kişinin setri avret yani avret sayılan bölgelerini örtmesi. “Li kavlihi Teâla” hemen delili; “Allah Teala’nın şu sözüdür: huzû zinetekum inde kulli mescidin” Araf suresinin 31.ayeti. Namaz kılacağınız yerde veya namaz kılacağınız zaman zinetlerinizi takının yani avret yerlerinizi örtün hatta üstüne, sizi güzel gösterecek zinetinizi de giyin. Hemen ayet delil getirdi. Hatta kadınların başları örtülmeli. Niye? Çünkü Resulullah’ın şöyle bir sözü var “ve kâle Aleyhisselâti vesselam lâ salate haza bi hımarın” yani adet görme çağında olan bir kadının Allah, namazını illa ki başörtüsü varsa kabul eder, başörtüsü yoksa kabul ermez. Ne söylemişse hadis, ne söylemişse ayet delil getirmiş beş satırlık cümle içerisinde. Yani beş satırda bir, iki, üç ayet iki de hadis delil getirmiş.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Her satıra bir delil yani.

YAHYA ŞENOL: Güzel. Peki mesele talaka gelince. Bu da bu kitabın 2.cildinin 226.sayfasında Kitabut talak diye başlıyor. Talak konusuna giriş yapıyor. Şimdi biz isterdik ki buraya, hemen “li kavlihi Teâla” yani Allah’ın şu sözünden dolayı deyip Talak suresinden bir başlasın. Değil mi? Bizi öyle alıştırdı çünkü. Hadesten taharet dedi ayet, necasetten taharet dedi ayet, setri avret dedi ayet hadis. Bizi güdüledi. Bekliyoruz ki talakta da bizi ayetle ve hadisle bir tatmin etsin. Ama baktığımız zaman ne görüyoruz? Direk Babu Talak-ı Sünneh. Direk sünnet olan talakla başlamış. Ve demiş ki; “bize göre talak üç çeşittir” Hanefiler’e göre talak üç şekilde olur. Nedir bunlar? Biri “ahsen talak” yani en güzel talak. Biri “hase talak” yani güzel, en güzel değil ama güzel. Biri de “bid’i talak” yani bidat. Kuranda ve sünnette örneği görülmemiş talak çeşidi. Üç tene. Ahsen, hasen ve bid’i. Şimdi tariflerini yapıyor. Diyor ki;”ahsen dediğimiz en güzel sûrette talak nasıl olur?”. Diyor ki; “kişinin eşini, ilişkiye girmediği bir temizlik döneminde sadece bir kez boşamasıdır”. Yani kuranda anlatılana uygun. Demesi lazım ki “li kavlihi Teâla” Allah’ın şu sözünden dolayı böyle ve Talak suresinin 1.ayetini okuması lazımdı. Böyle demiyor. “Neden biz böyle dedik? Çünkü “li enne sahabete radiallahu anhum kanu yestehıbbune ellà yezidu fi talaka alâ vahidetin hatta tenkazi iddeh” çünkü ahsab eşlerini böyle boşarlardı diyor. Her bir iddet döneminde yani bir iddette bir defa asla ikincisi olmaz.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak burası çok önemli. Az önce söyledim ya ahsabda hiç bir problem yok.

YAHYA ŞENOL: Yok aslında.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ashab neye uyuyor söylesene. Hadis de yok ayet de yok.

YAHYA ŞENOL: Şimdi ahsen, kurana en uygun talak budur. Çünkü ashab böyle yapmıştır diyor. Tamam bunu da kabul ettik. En azından ashab, kurandan dolayı böyle yapmıştır. Bu ön kabulle gittiğimiz için bizim için problem yok. Ahsen en güzel talak budur. Peki hase talak nedir onun tarifini yapıyor, ikinci sıradaki talak? O da diyor ki; “sünnet talak olarak bilinir”. Yani sünnete en uygun talak budur. Bu da kişinin eşini peşpeşe gelen üç temizlik döneminde bir, iki ve üç olmak üzere üç kez boşamasıdır. Yani her temizlik döneminde bir boşama. Toplam üç temizlikte üç boşanmayı yapıp olayı tamamen bitirmesidir diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Caferiler’e tam uygun düşüyor.

YAHYA ŞENOL: Diyor ki “talakı sünnet budur” sünnete uygun olan budur. Delilimiz ne diyor burada. Delilimiz de bir hadis. O da şu. Aynen şöyle yazmış 227.sayfadan okuyorum. “Resulullah, Hz.Ömer’in oğlu Abdullah var Abdullah İbni Ömer. Ona şöyle demiş. Aslında onu şeyden okuyayım daha geniş bir şekilde. Bu Hidaye’de bir hadis delil geçtiği zaman tam vermeyebiliyor bazen. Kısa geçiyor ve kaynağını belirtmiyor. Fakat yine kendisi Hanefi olan İmam Zeylayi var. Bu Zeylayi de 4 ciltlik bir kitap yazmış. Nasbur Raye Li Ehadisil Hidaye. Yani Hidaye’de geçen hadisler var ya? O hadisleri almış toparlamış tek tek. Demiş ki; bunun söylediği hadis şu kaynaklarda geçiyor, buralarda geçiyor ve bu hadis hakkında muhaddisler yani hadisçiler şöyle demişler. Zayıf demişler, sahih demişler, uydurma demişler. Hadis hakkında söylenmesi gerekli olan bütün şeyleri söyleyen bir kitap. 4 cilt. Orada bu hadisin uzununu anlatıyor. Diyor ki; “biz şu hadisten dolayı üç temizlik döneminde dolayı ard arda üç kez boşamanın olacağını sünnet kabul ediyoruz”. Ne o? Ömer Bin Hattab’ın oğlu Abdullah, eşini adetliyken boşamış. Yani kurana göre olmaması gereken bir şekilde boşamış. Çünkü kuran, temizlik döneminde ve ilşkiye girilmemiş bir dönemde boşama olabileceğini söylüyor. Böyle olmuş ve sonra ikinci ve üçüncü temizliklerde de iki ve üçüncü boşsmayı yaparak bitirmeyi istiyor. Bu, Resulullab’a ulaşıyor. Ve Resulullah da ona diyor ki; Allah böyle emretmedi sana ey Abdullah yanlış yapıyorsun. Allah’ın emri bu değil. “Kad ahbahte sunneh” ibare de aynen bu. Yani sünnet konusunda yanlışsın. Böyle olmaz. Nasıl yapacaksın? Bekleyeceksin diyor. Eşin bir defa adetten temizlenecek. Sonra her bir temizlik döneminde bir kez boşayacaksın onu. İkinci temizlikte iki, üçüncü temizlikte üçüncü boşamayı yapacaksın ve olayı bu şekilde bitireceksin. İşte diyorlar biz, bundan dolayı sünni olan talakın böyle olduğunu söylüyoruz. Peki bu rivayet nerde geçiyor? İmam Zeylayi diyor ki; bu rivayet, 1-Dare Kudni’de geçiyor. Dare Kudni diye bir adam var, Onun Sünen diye bir kitabı var. Bu, birinci olarak orada geçiyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir kere Dare Kudni, sahih hadisleri değil zayıf hadisleri, delil alınamayacak hadisleri toplamıştır.

YAHYA ŞENOL: Evet. Diyor ki; Dâre Kudni, onu oraya koymuş ama bu rivayetin senedinde yer alan Mualla Bin Mansur diye bir adam var onda dolayı bu hadisi illetli görmüş. Yani sahih görmemiş. Kendisi diyor ki Nasbur Raye’nin müellifi olan İmam Zeylai; hayır, bu Beyhaki var O, Mualla Bin Mansur’dan değil de senette yer alan başka birisi var. O da Ata El Horosani. Horosanlı Ata adında bir adam var. Budan dolayı bu hadisi onlar zayıf görmüşler. Ve Beyhaki demiş ki; bu adam hadislere kendisine tabi olunamayacak şekilde fazlalıklar ilave eden biri ve hadis ilminde de zayıf kabul edilmiş olan biri. Bunun rivayet ettiği hadisler, hadis ilmi kriterlerine göre zayıf kategorisinde. Sağlam değil. Bu bir. İkincisi: Bir de Tabarani var. Tabarami’nin Mucemul Kebir’i var Mucemul Evsat’ı var. Yani Mucem adında kitapları var o da hadis toparlıyor. O da bu rivayete yer vermiş. Yani Hidaye’de geçen bu rivayete o da yer vermiş fakat Zeylai, muhaddislerden İbni Hibban var. İbni Hinban’ın biraz önce zayıf sayılan Ata El Horosani ile ilgili sözlerine yer veriyor. Diyor ki; İbni Hibban bu adam hakında şöyle söyledi;” kane salihan” bu adam özünde iyi bir insan, problem yok. Fakat “radiul hıfs” ezberi kötü olan bir adam. Yani aklında tutamaz herşeyi. Başka? “Kesirul vehm” vehmi çok. Çok karıştırmış. Olmayan şeyleri falan söyleyebilmiş zamanla. “Fe batalel ihticâcu bihi” bu adamın kendisiyle veya bu adamın delil getirdiği rivayetlerle bir şeye dayanmak, delil getirmek batıldır.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu hadis delil olmaz.

YAHYA ŞENOL: Bu hadis delil olmaz. Bunu nakleden yine Hanefi olan İmam Zeylai. Yani “Fe batalel ihticâcu bihi: bunun kendisiyle veya getirdiği hadisle delil getirmek bir konu hakkında batıldır” dediği rivayete dayanarak diyorlar ki; kadını peş peşe üç temizlik müddetinde üç kere boşamak sünnet talaktır, sünnete uygun olan budur. Fakat muhaddisler bunun batıl olduğunu söylüyorlar. Bir. İkincisi: devam ediyoruz hala bir ayet yok. İkinci sayfadayız. Talakı Ahseni anlattı, en güzeli. Sünnet yani hasen olanı anlattı. Diyor ki bir de bidat olan var. O ne? Diyor ki; bidat olan şudur: kişinin bir temizlik döneminde karısını bir lafızla üç kere boşaması. Yani boş ol, boş ol, boş ol. Meşhur yani bizde kitaplarda her tarafta yaygın olan şey var ya. “Bir defada üç kez boşamasıdır. Bu bidattır” diyor. Yani ne demek? Kuranda bunun bir örneği yok. Sünnette bunun bir örneği yok. Yok. Böyle bir şey yok. Bu diyor “fe iza faele zalike: bir insan böyle yaparsa” yani bir defada eşini üç kez boşadım seni, boşadım, boşadım, boşadım. Boş ol, boş ol, boş ol. Hangi kelimeyle olursa olsun üç kez bunun derse “ve kad talaku ve kane âsıyen: kişi böyle yapmakla her ne kadar isyankar olmuş olsa da” çünkü kurana muhalif sünnete muhalif ya “ne kadar isyankar olmuş olsa da bu talak geçerlidir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Niye? Çünkü Roma hukukuna uyar.

YAHYA ŞENOL: Hani ahsen değil, hasen değil, bidat olduğunu kendin söylüyorsa ben de söylemiyorum, günahkardır, kişiyi âsi yapar ama talak geçerlidir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Burada adetli olabilir kadın, ilişkiye de girdiği dönem olabilir hiç farketmez. Bu ara isterse şunu da şey yapalım. Mesela bu Abdullah Bin Ömer hadisi Kütübi Sitte’de sahih olarak geçiyor. Bunların hiç birisinde bu ifade yok. Hiç bir ayeti almıyor, batıl bir hadisle sistem kuruyorsun.

YAHYA ŞENOL: Sonra devam ederken aaa! Bir de bakıyoruz ki Talak suresinden bir ayet parçacığı var burada. Seviniyoruz yani. Acaba nereye delil kullanacak diye. Bir bakıyoruz ki bu kullandığı kelime Talak suresinin 4.ayetinde. Diyor ki; “kâl AllâhuTeâla vellaiy yeisne minel mahîdi min nisâikum in irtebtum fe iddetuhunne selâseti işhûrin vellail lem yehıdne”. Hani adetten kesilmiş olan kadınları ve adet görmeyen kadınların iddeti hakkında şüpheye düşerseniz .. Ayetin sonu yok. Bunu neye delil getirmiş bakın. Ayet kullanmış. Döndüğümüz zaman geri şöyle diyor;”temizlik döneminde de adam eşini üç kez boşayabilir, adetliyken de üç kez boşayabilir. Peki diyor “ve izâ kanetil mer’etu latehızu” peki kadın adet görmüyorsa ne olacak? “Min sığarin ev kiberin”  yaşı küçük olduğundan veya yaşı büyük olduğundan dolayı adet görmüyorsa kadın ne olacak? Hadi yaşı büyük olanı hadi anladık. Yaşı geçtiği için adetten kesilmiş. Yaşı küçüklüğünden dolayı görmeyen ile kim kastediliyor? Geçen hafta görmüştük ya. Daha henüz o yaşa ulaşmamış yani 9 yaşına bile gelememiş bir kız çocuğu. Bunu boşarsa ne yapacak onu anlatırken diyor ki; “bunu eğer sünnete uygun olarak boşamak isterse bir kişi, önce boşayacak, bir ay geçecek bir daha boşayacak, bir ay geçecek bir daha boşayacak, üç ay peş peşe bir talak, bir talak, bir talak vermekle üç talakı bitirecek. Bunun delili nedir derken işte bu ayeti buraya yapıştırmış. “Vellaiye yeiste minel mahıdı ilâ enkale vellaiy lem yahızne” yani kendince henüz adet görmeyen kadınları düzenlediğini düşündüğü kelime bu. Almış oraya bunu koymuş, sanki ayet gerçekten bunu söylüyormuş gibi. Halbuli biz, geçen hafta gördük. “Vellaiye yeiste minel mahîdi:adetten kesilmiş olan kadınlar konusunda şüpheye düşerseniz diyor Allah, onların iddetleri üç aydır. “Vellâiy lem yehıdne: bu iddet süresince adet görmeyen kadınlar” yani çeşitli nedenlerle hastalıktan dolayı bir düzensizlik yaşanmaya başlamış olabilir, boşanmadan dolayı piskolojik olarak bir sorun yaşandığı için orada bir sorun varsa ne olacak? Allah diyor ki; onunki de üç aydır. Onu belirttiği ayeti almış buraya diyor ki; “küçüklükten dolayı adet görmeyen kadının boşanması da böyle olur. Bu da sünnet olan talaktır. Çünkü Allah böyle buyurmuştur”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir tane ayet aldı ona da yüzde yüz yanlış anlam verdi.

YAHYA ŞENOL: Başka hiç bir yerde bir ayetten delil falan yok.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Sonra orada bir ayetten delil aldı da denmez. Bir ayetten tek bir kelime alıyor. Ona da yanlış mana veriyor.

YAHYA ŞENOL: Halbuki bakın 65.sure Talak suresi olarak anılıyor zaten kuranda. Boşanma suresi diye bir sure varken o sureden bir ayetin sadece bir parçasını, o da yanlış bir şeye delil getirmek kaydıyla kullanmışlar. Ama ne demişler buna? Sünnet olan talak. Yani Resulullah’ın davranışlrına uygun olan, olması gereken talak da budur diyerek ters bir sistem oluşturmuşlar. Yani aslında uzatmaya uzatırız da gerek yok. Talak sistemi Hanefiler’de budur. Herhangi bir kitabı açsanız karşınıza o çıkar. O yüzden ben Fetva.net’in yöneticisi olarak Abdurahma Hoca ile beraber, biz her gün onlarca soru alıyorum. Kafayı yemiş durumda gerçek manada. Şöyle şöyle dedim eyvah ne oldu? Boşanmış mı oldu? İlk olarak Diyaneti arıyorlar. Bakıyor, kitaplara göre uygun. Üçten dokuza boş dedin, dokuzdan bilmem kaça dedin hanım gitti. Ne yapacak? Hulleyi öneriyorlar bu sefer. Daha beter bir şey yani. Kadın gidecek başkasıyla evlenecek, ilişkiye girecek, ayrılacak da geri dönecek. Ya bunu hangi insan fıtratı kabul edebilir? Allah’tan ki bazıları insaflı çıkıp söyleyemiyorlar. Söyleseler diyecekler ki Diyanet’ten bir hoca böyle boşanma olmaz dedi. Diyorlar ki; bunu bizden sormayın, 513 00 93 diye bir numara var, arayın orayı oradakiler size yardımcı olsun. Bize düşüyorlar Allah’tan. Allah’tan öyle insaflı olanları da var yani. Olsun, bizim iş yükümüz artıyor ama biz bundan muzdarip değiliz yani.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Zaten Din İşleri Yüksek Kurulu’ndan bir arkadaş dedi ki; “bize herhangi bir soru sorulduğu zaman mutlaka sizin sitenize bakarız” dedi.

YAHYA ŞENOL: Çünkü söyleseler kurana uygun geleneğe aykırı olacak. Söylemese vicdanı rahat etmiyor. Diyor ki; “siz telefonu kapatın ama şurayı aramak şartıyla” deyip bize yönlendiriyorlar Allah’tan. Ama millet mahvolmuş durumda. İlginç tarafı da şu: bu tip şeyler halk arasında çok yaygın. Herkes de bilir. En ufak bir tartışmada üçten dokuza boşadım demiş. Ya niye söylüyorsun bu da ilginç. Aklına niye bu şey geliyor? Başka bir şey de.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Biliyorsun bazı kimseler birilerinden söz alırken diyorlar ki; “bak bunu yapmazsan karın boş olsun mu” diyor. O da olsun diyor. Mezheplerin dördü de onu ayrı bir ders yaparız belki. Şia’da da var mı o? Şia’da yok mu? Bu dört mezhebin dördünde de adam onu yaparsa karısı gitti. Onun için cemaat de mensuplarından böyle söz almış bizim sitemizde görürsünüz. Ayrılırsanız karınız üç talakla boş olsun. Tamam bitti. Adam ayrılamıyor. Ayrılırsa karısının gideceğine inanıyor çünkü. Mezheplerde hep böyle. Bakın gördünüz mü Yahya sağ olsun gayet güzel bir şekilde hazırlanmış, güzel bir şekilde anlattı. Ama şunu ben size tekrarlayalım. Bu Hidaye kitabı, Fatih Sultan Mehmet, Fatih camisinin çevresindeki medreselere, o medreselerde bu kitabın okunmasını kanuna sokuyor. Kitabın adını veriyor: Hidaye okunacak fıkıh kitabı olarak. Kanuni Sultan Süleyman, bizim arkamızdaki Süleymaniye Medreselerini kuruyor, bu kitabı kanuna koyuyor. Şu anda Diyanet’in nerede eğitim merkezi varsa baş kitap budur. Ve işte gördünüz. Kadının boşanması konusunda kuranda mustakil bir sure var adı Talak suresi. Erkeğin karısını boşamasıyla alakalı. O sureden sadece bir tane kelime alıyor, o kelimeye de yanlış mana veriyor. Geçen hafta onu ayrıntılı olarak konuşmuştuk. Ne bir tane sahih hadis alıyor ki Abdullah Bin Ömer, eşini boşamasıyla ilgili sahih hadis kitaplarının hepsinde bu konunanlatılır. Ne de bir tane ayet alıyor. Talak suresi var, Bakara suresinde üç sayfa var talakı anlatan. Ahzap suresinde de var. Bu kadar geniş, bu kadar ayrıntılı bir şekilde kuranda yer alan, Resulullah tarafından da uygulanmış olan ve Allah’ın sınırları diye C. Hakk’ın sürekli dikkatimizi çektiği bir konuda dikkat ediyor musunuz Hanefi mezhebi ne kadar meth ediliyor ve insanlar zannediyor ki bu bizim dinimizdir. Ve nice aileler perişan oluyor. Adam gidiyor alacaklısına ki bunlar hep bize gelen olaylardır, diyor ki; “borcunu öde”. “Vallahi yok”. “Ne zaman ödersin?”. “Yarın”. “Ödemezsen karın boş olsun mu?”,”Olsun”. Ödeyemediği zaman gitti karısı. Dört mezhebe göre de böyle. Hanefi mezhebine göre adamın alnına tabancayı dayasın, “karını boşa”. Boşadın gitti. Gitti. Şimdi bu, Edlira Hanım’ın anlattığı talak sisteinden farklımı? Bunun islamla uzaktan yakından alakası yok. Şimdi gençler zannediyor ki mesela biz bunları burada anlatırken zannediyor ki biz kurana ve sünnete aykırı birtakım işler yapıyoruz, Resulullah’ın uygulamasına aykırı işler yapıyoruz. Neden? Çünkü kendilerine öğretilen dinin işte bu kitaplar öğretildiği zaman Allah’ın dini olduğunu zannediyorlar. Öyle öğreniyorlar. Ben bir senesi bu kitabı İstanbul Müftülüğü’nde çalışırken İsmailağa’da medrese var orada okuttum. Okuturken de o zaman tabi ne kadar çok yanlışlar olduğunu, bi kere dil bakımından Arapçası hiç de güzel değil. Kurandan sonra ne! Onu ilk defa senden duydum. Zaten içerik bakımından da çok zayıf. Biz burada arkadaşlar ısrar etti okuyalım. Okuduk ki her cümlesi yanlış kardeşim yani ben bununla mı uğraşacağız dedik bıraktık sonunda. Ama şimdi bu kitap Hanefi mezhebini anlatıyor. İşte gördünüz, kadının boşanması. Aile denen bir olay. Kadının boşanmasını anlatıyor, ne bir ayet ne hadis var. Bir hadis koymuş evet, keşke koymasaydı. Çünkü insanları yanıltıyor. Bu hadis de batıl bir hadis. Şimdi ben birkaç kere anlattım da çok hoşuma gittiği için size de anlatayım. Bir gün baktım Bartın’ın bir köyünden bana bal gelmiş bir kilo mu iki kilomu ne. Allah Allah! İyi dedim yani. Orada da adam arkasından telefon mu etti mektup mu yazmıştı… Adam yıllar önce karısını üç talakla boşamış. Nereye gitmişse siz bir daha birlikte olamazsınız ancak kadın bir başkasıyla evlenecek o zaman olursunuz demiş. Bunlar da birbirlerinden ayrılmak istemiyorlar. Tutmuşlar evlerini ikiye ayırmışlar, bir kapı oradan çıkıyor, bir kapı buradan çıkıyor iki oda bitişik. Şimdi kadın bitişikteki odada kalıyor. Erkek burada kalıyor. Çoluk çocuk da tabi var. Besliyorlar. Ama adamın içine yatmıyor. Sonra gelmiş bana sormuş. Ben de dinlemişim onu. Talak suresini vermişim okumuş. Adam bakmış ki karısını hiç boşamamış ki bu adam. Ondan sonra bunun için bana bal göndermiş. Benim yediğim en tatlı bal oydu şimdiye kadar. Şimdi Burhan Bey. Soruları sonra alacağım ama kısa bir şey yap.

BURHAN BEY: Annem yeni evlendiğinde yengemle babaannem kavga etmişler. Yengemi babaannem evden kovmuş. Babam da anneme eğer yengesiyle konuşursa üçten dokuza şart olsun boş olacağını söylemiş. Tam 25 sene sonra bunu fark ettik ki tam 25 sene hiç konuşmamışlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ve bu din işte. Buyurun.

BURHAN BEY: Ve yengemin başına çok büyük şeyler geldi. Amcasını vurdu bir olaydan dolayı hapis yattı, hiç gidemedik yanlarına. Biz hiç tanışmıyor gibiyiz. Sonra ağlarken gördüm annemi bir gün ben 18-20 yaşıma geldim. Neden ağlıyorsun dedim. Dedi ki; ben gideceğim konuşacağım, ben çok seviyorum Emine’yi dedi ama baban böyle bir şey yaptı, yemin verdi. Hangi hocaya giderse olmaz diyorlar. Tam 25 sene geçmiş ama aradan. Farklı ilçelerdeyiz aynı zamanda. Ben o zaman işte bu boşanmayı çok iyi öğrendim. Beş yıl sonra ikna ettim annemi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bizim sitede gördün değil mi?

BURHAN BEY: Hayır o zaman değil. Hocam taa 90’da. Gençliğimde benim. İkna ettim ve babamı dinlemedik. Müftüler ve bütün tarikat şeyhleri karşı çıktılar ve biz konuşturduk. Annemi konuşturduk. Tam 25 sene sürdü.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Teşekkür ediyorum sağ ol. Enes Hoca, İmam Şafi’nin kendi kitabı El Üm var. İstersen o kitabı göster Enes Hoca. İmam Şafi tarafından yazılmış olan bir kitap. Şimdi o kitapta ayetleri yazıyor yazmıyor değil. Ama öyle bir sonuca varıyor ki nasıl sonuca vardığını şimdi göreceğiz.

ENES HOCA: Hanefi mezhebi hiç ayet almamış, bu hepsini almış ayetlerin. Bu, İmam Şafi’nin El Um adlı kitabıdır. 5.cilt 264.sayfa. Maddeler halinde anlatıyor. Birinci madde diyor ki; “talak bir kere mubahtır” yani eşini boşayabilirsin. Delili de Talak suresi 1.ayet. Bakara 236, Ahzab, Nisa devam ediyor. Bu ayetleri delil alıyor. Demek ki talak mubahmış. Talak edebilirsin. İkincisi: bu mubahlık nasıl oluyor ikinci maddede anlatıyor. Diyor ki; “ilşkiye girilmiş olan bir eş varsa o eşi sadece iddetine uygu bir zaman içerisinde bir talak evladır.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani kuranda anlatıldığı gibi ahsen.

ENES HOCA: Kuranda anlatıldığı gibi bir talak evladır. Ama o sırada iki veya üç talak da edebilirsin. Çünkü bu bir kere mubahtır, mubah olan da yasak olmaz. Yani ayetlerde diyor ya talak mubahtır diye, o zaman bunu iki kere yapsam olmaz ya da üçünü yapsam olmaz.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani Allah sınırlar koymuş. Madem diyor talak yapabiliyorsun yap istediğin kadar. Ve ilginç olan da şu: ayeti yazmış. Allah diyor ki; “izâ tallaktumun nisâe fetallikûhunne li iddetihinne: kadınları boşadığınız zaman iddetleri içerisinde boşayın”(TALAK 1) diyor. Yani ilişkiye girmediğiniz temizlik döneminde ki başlangıçta size anlatmıştım. Resulullah’ın uygulaması ve anlatması da böyle. Bu ayetleri yazıyor. Baştan diyorsunuz ki bak bütün ayetleri yazmış. Doğru. Koskoca İmam Şafi yanlış yapacak değil ya. Arkasından talak mubah, istediği zaman istediği kadar boşayabilir diyor. Allah o kadar sınır koymuş. 8 tane ayet var burada. Resulullah o sınırları anlatmış. Bunlar ne oldu? Yani bu aslında Hidaye’den çok daha kötü. Hidaye’de net olarak görüyorsunuz ki ayet kullanmamış, hadis de kullanmamış. Ama burada ayet de yazıyor, sahih hadis de yazıyor. Ama arkasından ikisiyle de alakası olmayan bir sonuca varıyor.

ENES HOCA: Kuranda talak ile ilgili olan talakın tüm detaylarını veren ayetleri talakın mubah olduğuna delil alıyor, sonra diyor ki; bu madem mubahtır yapabilirsin istediğin şekilde.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Sınırları aşıyor. Mesela “ettalâkı merretân” diyor ayet; “o talak iki kerredir”. Kerre ne demek? Onun bir başı bir sonu vardır. Başını sonunu da kuran anlatıyor. İmam Şafi, arapçayı çok iyi bilen bir kişidir. Yani sıradan bir kişi değil. Zaten Araptır, hem Kureyş kabilesindendir esas itibarıyla. Her ne kadar Gazze’de doğup büyümüşse de. Şairdir. Arapçayı çok çok iyi bilen bir insandır. Yani bu şahsın böyle bir noktaya gelmiş olması inanılır gibi değil.

ENES HOCA: Sonra Talakın hükmünü ve şeklini anlatıyor. Sonra zamanını anlatıyor. Hangi zamanda edebilirsin. Bu diyor ki; iddetine uygun zamanda. Yani sen talak ettiğin zaman kadın, iddet içerisinde olması lazım. Doğruyu söylüyor. Bunun delili de “izâ tallaktumun nisâe fetallikûhunne li iddetihinne” Talak suresi 1.ayetini delil alıyor. Yani eşlerinizi boşamak istediğiniz zaman iddeti içerisinde boşayın diyor. Sonra diyor ki; “li iddetihinne” diye de kıraat var. Hangi kıraat olursa olsun mana değişmez. Onun için iddeti içerisinde boşayın demektir bu diyor. El Hidaye kitabındaki yanlışı değil de sahih hadisi alıyor. Ondan sonra başlıyor. Diyor ki; şimdi bu ayet..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Sahih hadiste de şöyle. Resulullah’a geliyor, söyle diyor oğluna eşine dönsün, kadın temizlensin, bir daha adet görsün bir daha temizlensin, boşayacaksa o temizlik dönemi içerisinde ilişkiye girmeden boşasın. Allah’ın emrettiği talak budur diyor. Bu ifadeden sonra neler söylüyor? Evet. Geçersiz sayıyor Resulullah onu.

ENES HOCA: Bu kişinin usül konusunda bir düşüncesi var, onu da söyleyelim ondan sonra geçelim. Usülde diyor ki; “hadis yani sünnet, Allah’ın muradını açıklıyor bize” diyor. Böyle bir düşüncesi var. O düşünceyle bunu söylüyor, diyor ki; “ayet ve hadiste Allah, Talak suresinin 1.ayetinde ve hadislerde, adet gören ve eşiyle ilişkiye giren kadından bahsediyor. Bu doğru bir şey”. Ondan sonra diyor ki; “o ayet ve hadisten çıkıyor ki hayızlı kadını talak etseniz olur. Talak düşüyor. Gerçekleşiyor”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ayet ve hadise yüzde yüz aykırı cümleyi orada caizdir diye yazıyor.

ENES HOCA: Niye? “Çünkü hadiste Abdullah İbni Ömer’in talakı konusunda Peygamberimiz diyor ki; “murhu yuraciha” ona emret o eşine dönsün diyor, demek ki burada dönmek var yani o dönmek gerçekleşmiş talaktan sonra olacak olan bir şeydir, demek ki burada talak var” diyor

ABDULAZİZ BAYINDIR: Dönmeyi emrettiğine göre demek ki boşamış ki dön diyor. Halbuki kuranda, sünnette öyle bir terim yok. Asırlar sonra öyle bir terim oluşturulmuş.

ENES HOCA: Eğer o talak gerçekleşmemiş olsaydı öyle bir feracat gerekmezdi. Önceki haliyle devam ederdi diyor. Ondan sonra diğerini söylüyor. Diyor ki; şimdi hayızlı kadını talak etmek iyi bir şey değil ama talak oluyor. Niye? Çünkü Allah kuranda “ettalaku merretâni fe imsâkum bi mâ’rufin ev tesrihum bi ihsar”(BAKARA 229) yani her merre olan talak iki kerdir. Dönebileceğiniz talak iki keredir. Her keresinden sonra marufa uygun  tutmaktır ya da güzelce bırakmaktır salıvermektir diyor. Ama burada hayızlı kadını talak etmek derken bu ihsanlı salıvermede kötülük etmiş, onun zararı varmış. Ayetin devamı diyor ki; “ve lâ ta’tedu ve la tufsiku dıraen” diyor. Yani zarar vermek için eşleri tutmayın diyor ayette. Onun için o ayeti almış. Bu diyor ki; kadınlara zarar vermeyin diyor..

ABDULAZİZ BAYINDIR: “Zarar vermek için boşamayın”a çeviriyor.

ENES HOCA: Evet. Anlatamadım da siz daha iyi şey yapın.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ben anlatayım isterseniz. Bak şimdi. Bakara suresinin 231.ayeti. Onu delil alıyor. Ayrıca Bakara suresi 229’u da delil alıyor. “Ettalaku merretâni” erkeğin eşine dönebileceği talak iki tanedir. Üçüncüsünde artık dönme olmaz. Merre: başı sonu olan bir zaman dilimidir. Arapçada bu böyledir. Dolayısıyla başını sonunu kuranda Allah açıklamış. Zaten burada anlattık size. O işin o tarafına hiç bakmıyor. Ondan sonra da Bakara 231’de diyor ki Allah; “ve izâ tallaktumun nisâe ve lâ ecelehunne: kadınları boşadınız, sürelerinin sonuna ulaştılar”. Sürelerinin sonuna ulaşması için bir kere boşama olması lazım. Halbuki bu üç kere de olabilir diyor. O zaman süre diye bir şey kalmaz. Ondan sonra “fe emsikûhunne bi mâ’rufin ev serrihuhune bi mâ’ruf: ya güzellikle tutun, yada güzellikle ayırın” diyor. Zaten onları diğer ayetlerde Talak suresinde anlatıyor. Ondan sonra diyor ki; “ve lâ tumsikûhunne dıraran” kadını tutabilirsiniz yani boşamaktan vazgeçebilirsiniz ama kadına zarar vermek için tutmayın diyor. Bakara 228’de de zaten diyor ki; “ve buûletuhunne ehakku bi raddıhınne  fi zâlike in erâdu ıslahan” diyor. Onu boşamış olan kocaları süre içerisinde karılarını geri alma hakkına sahiptirler ama arayı düzeltmek isterlerse, kadına zarar vermek isterlerse değil. Dolayısıyla iyi niyetli olduğunu da şahitlerin tespiti gerekiyor. Şimdi “zarar vermek için tutmayın” ifadesini “zarar vermek için boşamayın”a çevirmiş İmam Şafi. İnanılmaz bir şey. Hani yanılmış, unutmuş, bilememiş, gafletine gelmiş diye savunulması imkansız bir şey. Bu, bile bile Allah’ın ayetini saptırmaktır başka hiç bir şey değildir. Kendini Allah yerine koymaktır Hud suresinin 1 ve 2.ayetine göre. Ve orada diyor ki; madem Allah zarar meselesinden bahsediyor, kadın adetliyken boşanırsa bu kadına zarar verilmiş olur. Ama talak geçerlidir. Zaten eşiyle beraber olamıyor diyor. Peki ilişkiye girilmiş temizlik döneminde boşanırsa gene kadına zarar verilmiş olur. Çünkü o anda iddete başlamayacak. Ama geçerlidir diyor ayete yanlış anlam vererek. Şimdi görüyor musunuz bakın. Bunlar bizde hak mezhep olarak geçiyor. Bir de şu vardır. Geçende bir doktora öğrencisi bir kitaptan bir ibare okudu bana. Diyor ki; bu 4 mezhebin ittifak ettiği konular icmadır, onlara muhalefet edilemez. Ne demek? Çünkü devlet böyle istemiş demek o zaman. Abbasiler öyle istemiş. Allah’ın emri değil. Artık Allah’ın yerine devlet başkanı geçmiştir. Malesef. Şimdi işin en ilginç noktasına geldik Fatih’i dinleyeceğiz. Hani bizde Selefiler var bizi hadis düşmanlığı ile suçlayan. Direk kafir diyorlar başka şeylerle uğraşmıyorlar. Bakalım şimdi onların da İbni Teymiye bugünkü tabirle süperstarlarıdır. En tepe noktadaki kişileridir. Şimdi bu konuda İbni Teymiye ne yapmış onu Fatih’ten dinleyeceğiz ve İbni Teymiye’nin kendi eserinden. Mecmul Fetevası. 37 cilt olması lazım. Bu kitabı bana 1985’te Medine İslam Üniversitesi’ne davet edilmiştim o zaman hediye etmişlerdi. Medine İslam Üniversitesi ki Selefiler’in ana merkezidir.

FATİH ORUM: İbni Teymiye, 33.cildin başında önce sünnete uygun talak nasıl yapılır diye onu tanımlıyor. Diyor ki; bir boşamaya: evet bu, kurana ve sünnete hatta icmaya uygun diyebilmemiz için bunun kadının hayız halinde olmadığı bir dönemde, eğer temiz olduğu bir dönemde ise kendisiyle ilşkiye girilmemiş olduğu bir dönemde ve birkez sadece bir defa yapılan talak, kurana, sünnete ve icmaya uyan talaktır diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir kezin açılımı: iddet bitene kadar bir daha boşama yok. Üç aylık süre içerisinde bir kere boşanıyor kadın ayrılıyor. İstedikleri zaman tekrar evlenebiliyorlar.

FATİH ORUM: Evet. Sonra biraz önce söylediğimize sünnet talak diyor kitaba sünnete ve icmaya uygun olan. Bir de bunun mukabili haram kılınmış talak kelimesini kullanıyor. Ettalakul muharram ifadesini kullanıyor. Bu da bu şartlara uymadan yapıla talaktır diyor. Bu şartlara uymadan yapıldığında hatta açık açık söylüyor; hayızlıyke yaptıysa ve temiz olduğu dönemde ilişkiye girerek yaptıysa bu da muharrem talaktır diyor. Sonra şöyle bir bahis açıyor. Diyor ki; böylesi bir talak yani haram kılınmış olan bir talakı kişi bir kez yapsa ya da üç kez yapsa durum değişir mi diye bir bahis açıyor. Yani doğrudan üç talak ile talak vâki olurmu olayına giriyor bunu söyledikten sonra. Ondan sonra bir takım görüşler söylüyor. Şia’yı söylüyor, ondan sonra hatta bazen üç talakın asla talak olarak gerçekleşmeyeceğini söylüyor. Bu defa kendi görüşünü söylerken diyor ki; böylesi bir talak yani bir kişi eşini hayız olduğu dönemde veyahut kendisiyle ilişkiye girmiş olduğu temiz olduğu bir dönemde üç kez boşarsa ki işte detayları anlatıldı üç kez boşamanın: üç kez bir kerede ben seni boşadım boş ol, boş ol, boş ol diyor, bu bir talak yerine geçer diyor. Bir talak yerine geçer demek çünkü yukarıda diyor ki; hayız olduğu dönemde bunu yapsa veya eşiyle ilişkiye girmiş olduğu dönemde bunu yapmış olsa..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kitaba, sünnete, icmaya göre haramdır..

FATİH ORUM: Olan talakı üç kez yaparsa, diyor ki; bu talak sadece bir talak yerine geçer ve bu boşama geçerlidir diyor. Haram, helale dönüşmüş oluyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Buyurun! Şimdi İbni Teymiye kitaba uymuş oluyor, İbni Teymiye sünnete uymuş oluyor, Selefiler’in süperstarı oluyor ama biz uymamış oluyoruz değil mi! Ve ben buradan tekrar ilan ediyorum; dünyada nerede güvendikleri alim. Selefiler şunlar bunlar değil yani. Hanefisi’ne, Şafisi’ne, Malikisi’ne, Hambelisi’ne, daha ne kadar mezhep varsa gelin her hangi bir konuyu alın, o konuda bizim kullandığımız ayet ve hadislere bakın. Bir de bu mezheplerin tamamının kullandıklarına bakın. Tamamını toplasanız mümkün değil bizim kullandığımız ayet ve hadisleri kullanamazlar. Çünkü metodları şey değil. İşte gördünüz. Diyor ki; bu, kitaba uymaz diyor İbni Teymiye. Kurana aykırıdır diyor. Sünnete uymaz diyor. Resulullah’ın uygulamasına  aykırıdır. İcmaya uymaz. Sahabe uygulamasına aykırıdır diyor. E peki. Ondan sonra ettakul muharram ifadesini kullanıyor. Haram olan boşama çeşididir diyor. Peki güzel. Hududullah kelimesi hiç geçmiyor değil mi?

FATİH ORUM: Yok ama şu belki İmam Şafi’den çok daha fazla ayet kullanmış gözüküyor. Talak suresinin neredeyse bütün ayetlerini kullanıyor, Bakara suresinin bütün ayetlerini kullanıyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ayetleri alıp da uymamak. Olur mu öyle şey?

YAHYA ŞENOL: Sadece üçü kabul etmiyor değil mi?

FATİH ORUM: Onu kabul etmiyor. Üç tane ama bir tane olarak kabul diyor. Şöyle diyor; “ennehu muharramun ve lâ yelzemu minhu illâ talkaten vahidaten”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ama bir mecliste üç talak. Yoksa birden fazla mecliste boşarsa ne olur?

FATİH ORUM: Onunla ilgili bir şey görmedim.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bakın burada geçerlidir diyor. Kurana uymaz, sünnete uymaz, icmaya uymaz ama geçerlidir. Ya bu ne? O zaman bir dakika, bu hangi din? Bu kimin dini? Allah’ın dini değil. Resulullah’ın tebliğ ettiği din değil. Ashabın uyguladığı din değil. Bu hangi din? İşte Edlira Hanım’ın anlattığı din. Başka bir şey değil. Hududullah kelimesi 8 kere geçiyor dedik boşanma ile ilgili olarak. Mirasta da geçiyor. Biz bunu daha önce dersini yapmıştık. Mirasta da sınırların nasıl aşıldığını anlatmıştık. Hududullah’ın aşılması/Allah’ın koyduğu sınırların aşılması ne anlama geliyor, onu da Allah’tan dinleyelim bakın. Nisa suresinin 14.ayeti. “Bu haram talaktır”. Haram işleyen kişi, Allah’a isyan etmiş olur mu? Eder değil mi? “Ve men ya’sıllâhe ve resûlehu: kim Allah’a ve resulüne isyan ederse”,”ve yeteadde hudûdehu: koyduğu sınırları aşarsa”. Şimdi İbni Teymiye’nin ifadesine göre bu olmuş mu? Olmuş diyor değil mi? Peki onu ne yaparmış Allah? “Yudhılhu nâran hâliden fihâ: onu, içinde ölümsüz olarak kalacağı ateşe sokar”. Bu, ahiretteki ateş olduğu gibi dünyadaki ateş de öyledir. İslam alemi cayır cayır yanıyor. İslam alemini yakan bu yapıdır. Siz yoksa çıkın efendim işte İşid şöyledir deyin. Efendim yok şu şöyledir, aslında böyledir… Siz sadece kendinizi aldatırsınız. Sadece bu, karşınızdakini o anda tatmin etmeye yönelik bir çalışmadır. İşin temeline inme mecburiyetimiz var. Bunu her konuda her zaman her derste anlatıyoruz ama insanlar nedense doğruları duymaktan hiç hoşlanmıyorlar. “Ve lehu azâbun muhin: ona alçaltıcı bir azap vardır”. Yani kim ki Allah’ın haram dediğine geçerlidir derse bu guruba girer mi? Bak tekrar ayeti okuyorum. O ne diyor “ettalaku muharreman: haram olan talak”. Onlar bidat diyor. Onlar da bidat olduğunu söylüyorlar, diğer mezheplerde. Bidat ne demek? Dine sonradan sokuşturulmuş demektir. Dinde olmayan, sonradan sokuşturulmuş demektir. Onlar da öyle diyorlar. Bir tek İmam Şafi bidat demiyor. Onun da nasıl kelime oyunları oynadığını gördük burada. Kelime oyunları oynuyor o da. Sanki Kur’an’a uyuyormuş, sanki sünnete uyuyormuş gibi gösteriyor. Nasıl olsa insanlar şartlandırılmışlar İmam Şafi hazretleri asla kuran ve sünnete aykırı hareket etmez diye şartlandırılmışlar. O da bir ayet… Tamam o zaman hiç düşünmeye lüzum yok. Kim Allah’a ve resulüne isyan ederse”. Ne olur? Haram olmasına rağmen geçerlidir dedin mi öyle olur. “Ve yetehadde hudude: sınırlarını aşarsa”. Allah koymuş sınırlar budur, diyorsun ki; evet ama geçerlidir. Sınırları aşmış oluyorsun. Hem de çoğaltıyor, arttırıyor şeyi. “Yudhılhu nâran hâliden fiha: içinde sürekli kalmak üzere o ateşe sokar”,”ve lehu azâbun muhin: ona alçaltıcı bir azap vardır”. Evet şimdi netice bu konuda. Geçen hafta Yahya’nın okuduğu bir şey vardı. Elmalılı Hamdi Yazır’ın Tevbe suresi 31.ayet ile ilgili çok güzel bir açıklaması vardı ki o açıklama zaten ayetin ve hadisin çok açık bir hükmüdür. Herhangi bir yorum söz konusu değil ama bunu bir daha dinleyelim ve bugünkü ders bitmiş olsun.

ABDURRAHMAN YAZICI: Elmalılı Hamdi Yazır Hoca’nın Hak Dini Kuran Dili isimli bir tefsir. İlk TBMM’nin emriyle yazdırılan bir tefsir. İlk meclis ama. Öyle bir özel tarafı da var. Ayetin mealini okuyalım isterseniz. “Allah’tan önce bilim adamlarını ve din adamlarını rabler saydılar”. Bu, İsrailoğulları’na hitaben bir ayet. “Meryem oğlu Mesih’i de öyle” bunlar hıristiyanlar. “Oysa onlara verilen emir, sadece tek bir tanrıya kul olmalarıdır. Ondan başka tanrı yoktur. Allah onların şekkinden uzaktır”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani bunlar müşriktir demiş oluyor Allah.

ABDURRAHMAN YAZICI: Elmalılı H. Yazır, uzun sayfalar boyu bu ayeti tefsir ederken kısa bir yerini okuyayım. “Allah’ın emirlerini göz ardı ederek alimlerde ve levcüzi bir hüküm vâz etme yetkisi bulunduğunu, hatta bir zerrenin bile hükmünün yerini değiştirmeye yetkili olduklarını kabul ve teslim eylemek Allah’tan başkasına bir rablik hissesi vermektir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Buyur. Bunu kabul eden Allah’tan başkasına rablik verir. Zerre kadar diyor. Ne zerresi? Ne kuran var, ne sünnet var, ne sahabe var. Hiç bir şey yok. Sadece Roma ve Yunan hukukunu almışlar, üstüne de bir iki tane sanki ayet varmış gibi atmışlar üzerine. Müslümanlar nasıl olsa zaten önceden çocukluktan itibaren hazırlanıyorlar bunlar işte bizim ulemamız allanıp pullanıyorlar falan.

ABDURRAHMAN YAZICI: “Onları mindunillah rab edinmektir. Şeytanlara, tağutlara, nemrutlara, firavunlara ve putlara evsanu tapmak nasıl bir şirk ve küfür ise alimlere de haddinden fazla kıymet vermek öyledir. Mesela doğruy, yanlışı, hakkı, batılı ayırmaksızın Hakk ilminin gereği olmayan fikirlerini, sözlerini Hakk’ın emrine dayanmayan, kaynaklanmayan şahsi görüşlerini istek ve arzuya dayanan keyfi fetvalarını ve iradelerini üstün tutmak, sanki onlarda Allah’ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram kılma yetkisi varmış gib hakkı değiştirebilecek bir hakları varmış gibi kasıtlı sapıklıklar şöyle dursun..”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Orada kal istersen. Haram kıldığını helal.. Yani Allah yasak diyor, sen geçerli sayıyorsun. İşte yazıyor İbni Teymiye. Kitaba, sünnete, icmaya uymaz, haramdır ama geçerli. Nasıl iş ya?

ABDURRAHMAN YAZICI: “Kasıtlı sapıklıklar şöyle dursun Allah’ın emrine aykırı olduğu açık hatalara bile itaati caiz görmek hâsılı Allah bu konuda ne buyuruyor diye düşünmeden Allah’ın emrine uymak gerektiğini hesaba katmadan onlara itaat dahi öyle bir şirk ve küfürdür. Allah’ı bırakıp başkalarına tapmak demektir” diye devam ediyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Müslümanların çoğu bu durumdadır. Peki şimdi önce salondan soruları alalım.

MURAT BEY: Haram olduğunu belirtmesine rağman geçerli dediği durumda şunu da sormak lazım. Şimdi evlenmenin yasak olduğu açıkça sayılan kişiler var. Bu durumda bu kişilerden biriyle evlenilse haram işlemiş ama o evlilik geçerli olmuş mu olacak? Yani neticelerini doğuracak mı?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Adam orucunu yedi. Yemek içmek haram ama orucunu tutmuş mu sayacaksın? Abdestsiz namaz kılmak haram, kılmış mı sayacaksın? Yani bakı sistemi tümüyle çökertiyorlar ve bunlar tepelerde dolaşan ulema. İslam alemi kendini sorgulamazsa hiç bir şey olmaz. Bak ben burada tekrar ilan ediyorum. Öyle çıkıp da gerdan kıraral gevrek gevrek konuşmanın anlamı yok. Öyle milleti kandırarak konuşmanın anlamı yok. Buyurun kendinizi savunun bakayım hadi! Hodri meydan. Karşımıza çıkamayacaklarını çok iyi biliyorum çünkü yüzlerce defa davet ettik kimse gelmiyor. Ama kendilerini savunsunlar bakalı hadi.

YAHYA: Salon içinden sorular gelmiş ama ben önem sırasını değiştirerek soracağım. Boşanma, anlatılanlar ışığında ne zaman gerçekleşir. İddetin başında mı sonunda mı?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir insan karısını boşadığı zaman o talak gerçekleşiyor ama Talak suresinin 1.ayetinde “leallallahu zalike emra” buyrulduğu için “belki Allah yeni bir şey ortaya çıkaracaktır” diye üç ay kadar aynı evi paylaşıyorlar. Tabi üçüncü talktan sonra gerekmiyor bu. Üç ay kadar aynı evi paylaşıyorlar, hakemler geliyor bu ailenin tamir edilmesi için. Tamir edildiği takdirde de bir kere boşanmış oluyor. Edilmez de ayrılırlarsa gene bir kere boşanmış oluyor. Ama üç aylık süre içerisinde ikinci bir boşama imkansızdır. Çünkü Allah’ın koyduğu kanunlar budur. Zaten bütün mezhepler bunu kabul ediyor görüyorsunuz. Hiç aksini söyleyen yok. İmam Şafi hariç. Gerçi o da kabul ediyor. O da açıkça söyledi bunun böyle olduğunu. Allah’ın koyduğu bu. Sürenin sonu geldiği zaman bir kere boşanma meydana geliyor. O kadar. Sürenin sonunu beklemez de geri dönerlerse gene bir kere boşanma meydana geliyor. Aksi takdirde o zaman boşama meydana gelmezse millet katısının anasını ağlatır. Seni boşadım bekle der, biraz sonra vaz geçtim. Yüzlerce defa yapar ve kadınları perişan ederler.

YAHYA ŞENOL: İddet bitmeden dönme halinde yeni bir nikaha gerek yok tekrar dönebiliyor ama iddetin sonunda ayrıldılar gittiler. Birleşeceklerse yeni bir nikah şart o zaman değil mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ayrılma gerçekleştikten sonra bunlar tekrar beraber olmaya karar verebilirler. O zaman yeni bir nikah yenibir mihir gerekir. Her iki yolla da bir hak kullanılmış olur.

YAHYA ŞENOL: İddet döneminde ilşkiye girilmeyeceğinin delili nedir?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bakara suresinin 228.ayetinde diyor ki Allah; “vel mutallakâtu yeterabbasne enfusûhinne selâsete kuru: boşanmış kadınlar kendi başlarına üç kur beklerler”. Bunlar kocası ile aynı evi paylaştıklarına göre kendi başlarına olmaları ne anlama gelir? İlşkiye girmeme. Ondan sonra da “ve buuletunne hakku bi …zalik: bu süre içerisinde boşayan eşleri kendilerine dönmeye hak sihibidir” dediğiniz zaman demek ki bunlar aynı evi paylaşmalarına rağmen ayrı yataklarda yatıyorlar. Bu ayetler çok net bir şekilde gösteriyor.

YAHYA ŞENOL: Şimdi onu tamamlayıcı soru. Aynı ifade Bakara suresinin 234.ayetinde kocası ölen kadınlar için de geçiyor. “Vellezine yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcen yeterabbasne bi enfusihinne”. Bu ifade, kocasından tamamen uzakta anlamına gelmez mi? 234.ayetteki süre ile 228.ayetteki süre neden farklı bu durumda?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kocası zaten ölmüş, kabire gidecek değil ki.

YAHYA ŞENOL: O üç kur, bu dört ay on gün ya?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ölüm ile şey aynı değil. Allah neden böyle yapmış? Biz Allah’ı sorgulayacak değiliz, uymakla görevliyiz. 4 ay 10 gün demiş burada. Ama kendi başlarına beklerler sözü de bu dönem içerisinde evlenemezler demektir. Eşlerine dönme diye birşeyden onlar için bahsetmek mümkün değil. Çünkü eşleri ölmüş zaten. Kendi başlarına ifadesi, bunların bir başkasıyla evlenemeyeceğini söylüyor. Zaten ondan sonraki ayette diyor ki; “ve lâ cunahe aleykum fi mâ arradtum bihi hıtbetin nisâi” bu tür kadınlara, kocası ölmüş kadınlara evlenmenizi çıtlatmanıza bir günah yoktur. Dersin senden iyi bir eş olur falan denebilir mesela. Ama diyor “ve lâ cunahe aleykum arradtum bihi min hıtbetin nisâi ev eknentum fi enfusikum” içinizde ona karşı bir evlenme arzusunu saklayabilirsiniz ya da çıtlatabilirsiniz de. Bunda bir günah yok. Yani kendi başına beklerken. Bu da onu gösteriyor gene. Zaten eşi olmadığı için herhangi bir erkekle temas söz konusu olmayacak. “Alimallahu ennekun se tezkurûnehunne” ama Allah biliyor ki ilerisinde bunu zaten söyleyeceksiniz bunlara sürelerini bitirdikten sonra. “Lakin lâ tuvâidulunne sırran” ama gizlice sözleşmeyin. Başkasına söz verme falan değil. Sadece çıtlatırsınız. Senden iyi bir eş olur falan. En fazla bunu yapabilirsin başka bir şey olmaz. Boşanma iddetindeki bir kadına asla olmaz. Çünkü artık orada onun kendi kocası var.

YAHYA ŞENOL: İddetin sonuna kadar hala onun karısı olarak geçiyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İddetin sonuna kadar onun karısıdır. O ev de onun evidir zaten. Ondan sonra da burada diyor ki Allah; “ve la tâ’zimu ukdetem nikâhi hattâ yeblugal kitâbu eceleh: süre bitmeden nikah sözleşmesine kalkışmayın diyor.

YAHYA ŞENOL: Kur ve iddet süresi uzayıp kısalabilir mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kur, kadının temizlik dönemidir. Temizlik dönemi bütün kadınlarda aynı uzunlukta değildir. Biz bunu öyle biliyoruz. Gerçi Resulullah’ın hadislerine baktığımız zaman iddetin en fazla 7, temizliğin de 23 gün kadar olduğu gözüküyor. Zaten bugün tıpta da 29,5 gün falan diyorlar toplam şeye. Yani Resulullah’ın hadisi tamamen tıbbın söylediğine uyuyor ama fıkıh kitaplarında farklı bir takım şeyler var. Bu biraz uzmanlık istiyor. Ne uzmanlığı? Jinekoloji, kadınları durumları ile ilgili uzmanlık isteyen şeydir. Ama uzayabilir. Çünkü adet gördü, piskolojik olarak ya da vücudunda bir takım rahatsızlık vardır iki ay sonra da adet görebilir. O zaman ister istemez uzar.

FATİH ORUM: Bu şeyin uzayabileceğini söylüyor fıkıh kitapları. Üç ay diyor ya “selasete kur”un. Mesela hicri takvime göre olacağı için eğer hicri bir ayın herhangi bir yerinde başında değil ortasında başlarsa 30 üzerinden hesaplanması gerekir. Dolayısıyla 90 olması lazım. Ama gerçekte tam başında yaparsa..

ABDULAZİZ BAYINDIR: O zaman hicri takvime göre olur.

YAHYA ŞENOL: Günümüzde yanlış bir uygulamayla Yemen’de olmuştu örneği, çocukla evlenen kişi nasıl boşanır. Çocuk süre bekler mi beklemez mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Boşanmaya gerek yok. Derhal ayrılmaları gerekir. Yanlış olmuş neyse. Mezheplerin görüşlerinin doğru olduğunu düşünmüşler. Bunların evlilikleri geçersizdir. Derhal ayrılmaları gerekir. İddet falan söz konusu olmaz orada. Bir başkasıyla evlenmek diye bir şey söz konusu olmadığı için iddet söz konusu olmaz.

KATILIMCI: Boşanmada şeye baktık hep şunu gördük: erkeğin eşini boşaması gibi yani dinimizde tanınan başka boşanma usulleri var mı? Mesela kadının boşaması diye bir usul var mı? Ya da kazai boşama diye bir şey var mı? Diyelim ki eşlerden birisinin tedavisi imkansı bir salgın hastalığı olduğu ya da işte belli bir şekilde geçecek hastalığı olduğu, AİDS gibi bilindiği bir ortamda eş, bayan boşanmak istemezse bu durumda doğacak çocukların da bu hastalığı taşıyacağı kesinlik kazandığı ve bu hastalığın yayılmasına sebep olacağı gibi toplumu ilgilendiren durumlarda ya da mesela erkeğin kaybolması gibi durumlarda falan kazaen bir boşama da tanımlanıyor mu hiç? Buna dair bir şey göremedik de.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kadının boşanma hakkı var tabi. Ona iftida deniyor. Kuran onu çok ayrıntılı olarak anlatmış. Örnekli olarak anlatmıştır. Resulullah da uygulamıştır. Fakat işte Edlira Hanım’ın biraz önce anlattığı gibi, görüyorsunuz mezheplerde açıkça talak suresi bırakılmış. Talak ile ilgili bütün ayetler bırakılmış. Resulullah’ın uygulaması bırakılmış. Kendilerinin de bidat dedikleri yolla boşamayı meşru görmüşler. Şunu yaparsan boşsun. Bir tane uydurma hadisi de yok. Ona rağmen onu da geçerli saymış bütün mezhepler. Bu yapı içerisinde kadının boşanma hakkı tamamen kaybolmuş Roma hukukunda olduğu gibi. Onun yerine tutmuşlar hul diye bir yapı oluşturmuşlar. Kadın kocasına bir ödeme yapar, koca kabul ederse boşanır diye. Bu tabi şey değil. Birçok dersimiz var. Bizim, Doğru Bildiğimiz Yanlışlar’da da sitemizde de ayrıntılı olarak anlatılıyor. Bilmiyorum belki ders yapar mıyız yapmaz mıyız ayrıca onu arkadaşlarımızla da görüşürüz. Hastalık sebebiyle boşama diye bir şey yok. Tedavi olur. Öyle bir yerde kadın, en fazla eşini yanında görmek ister yani. Ya da erkek, en fazla eşini yanında görmek ister. Yani o bir sebep olmaz boşanmak için. Otoritenin müdahale hakkı asla olmaz evliliklerde. Çünkü evliliklere, siz avukatsınız gayet iyi biliyorsunuz ki boşanmalara mahkemelerin müdahalesi işi çok kötü noktalara getiriyor ve birleşebilecek olan ailelerin birleşmesini de imkansızlaştıracak noktalara getiriyor. Bu tamamen batıda gelen bir uygulamadır. Bizi geleneğimizde, örfümüzde hiç bir şey yok. Zaten bugünkü hukuki yapının mantığına da ters bir uygulamadır. İnsanların evlenirken mahkemeye gitmeleri gerekmediği bir yerde boşanırken niye gitsinler? Yani neden? Hakim mi bu ailede sıkıntı çekiyor ki o karar versin. Öyle şey mi olur yani. Onun ailesi mi bu? Bunlar tabi çok kötü şeyler. Kabul edilebilir şeyler değil. Uzun süre ayrılmalarda zaten kadının boşanma hakkı var. Yani Resulullah’a geliyor bir kadın diyor ki; kocamdan hiç şikayetim yok gayet iyi. Bana karşı davranışlarından da şikayetim yok ama sevmiyorum diyor. Bunu kabul ediyor ve kadın ayrılıyor kocasından usule uygun olarak. Zorla güzelli olmaz derler ya. Ama işte geleneksel yapı sistemi tümüyle çökerttiği için mesela şöyle bir şey vardır Hanefilerde. Bir kadının kocası kayıpsa bakılır, onun emsali bütün kadınlar ölür ki 90 yaş, 100 yaş bazıları yaşarlar. Ve herkes öldükten sonra bu iddet bekler üç ay. Ondan sonra bir genç kız olarak tabi çıkar!:-) . 120 yaş diyende var. Yani ayrı bir şey. Gerçekten. Biraz daha ayrıntılara girecek olsak daha da neler olduğunu görürsünüz. Zaten bizi takip eden herkes bilir ki bugün biz talakı anlattık, yani yaklaşık 500 kadar konu aynen bu şekildedir. Yani bu din gerçekten indirilmiş din olmaktan çoktan çıkmış, uydurulmuş din olmuş. İşin en sıkıntısı da şu: ya bunu yıllardır anlatıyoruz. Bugün tekrar ediyorum bak. Kapanış cümlesi olarak şunu söyleyeyim; Türkiye’deki İslamı öğreten kurum ve kuruluşlar, Türkiye’nin dışındaki İslamı öğreten kurum ve kuruluşların yetiştireceği kişiler, hiç bir zaman kendilerine takdim edile dine güvenemezler. Ve onlara anlatılan din hiç bir problemlerini çözmez. İşte bu ancak İşid’i yetiştirir. Hangi mezhep olursa olsun her birisine uyan kişi ben bunu tam yaşayacağım diye kişi ya İşid’e katılır ya da İşidçi olur başka hiç bir şey olmaz. Dolayısıyla oraya giden insanları suçlamaya bu insanlardan hiç birinin hakkı yoktur. Tekrar ediyorum. İşid’e katılanları suçluyorlar. Hiç birinin suçlamaya hakkı yoktur. Lütfen şapkalarını önlerine alsın, düzgün bir şekilde düşünsünler. Öyle batıya uyarak şey yapmanın anlamı yok. Batı çok haklı olarak çünkü yıllardır biliyorsunuz İslamı inceliyor, orada enstitüler kurmuş. Yani batı kendisiyle ne kadar övünse haklıdır. Çünkü İslam ülkelerinde İslamı anlatanları onlar yetiştirmiştir. İslam düşmanlarının yetiştirdiği akademisyenlerden ne beklersiniz. Bu insanlar bütün ayrıntılarıyla bu yanlışları öğrendiler, şimdi çıkıp keyifle anlatıyorlar. Dolayısıyla bu, C. Hakk’ın gazabını celbeden bir şeydir. Allah’ın sınırlarını aşanlar ateşe sokulurlar diyor ayette. Bu ateş dünyadaki ateş de olur ahiretteki de. Şimdi cayır cayır yanıyor İslam Alemi görüyorsunuz. Bu yangını söndürmek birlikte beraberlikte olmaz. Hastalıklı adamları birleştirdiğiniz zaman sadece problem artar. Sıfırın altındaki rakamları topladığınız zaman sadece eksi artar, artı artmaz. Bir kere bu insanları kuran ve sünnet, sünnet kelimesi de tabi çok ciddi problemli ama millet ona alıştığı için söyleyelim. Kuran ve hikmet dememiz lazım. Kuran ve hikmeti yeniden irşad edelim. Yetkililere şunu söylüyorum: lütfen yetkinizi kullanın, bu geleneksel yapıların kendilerini gözden geçirmelerini sağlayın. Ancak o zaman İslam Alemi düzelir.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz.İsa Gelicekmi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın