Kitap olarak düşünemiyorlar. Allah bir adama bir kitap göndermiş, olmaz diyor. E ne olacak? Kurân Muhammed’in haşa yazdığı bir kitaptır. Peki Muhammed’in (s.a.v) yazdığı kitapla işte yedinci asırda yazdığı bir kitap, e diyelim ki şeyde falanca Ebû Hanife’de diyelim falan zaman bir kitap yazmış. Ebû Hanife değme batılılardan mesela o batılı filozoflardan Eflatun deyin, Aristo, Aristo deyin Aristo falan zamanında bir kitap yazmış. Şimdi Aristo’nun yazdığı kitabı nasıl anlarsın? Aristo’yu kendi şartları içerisinde, yaşadığı dönemin şartları içerisinde o günkü bilgilerden kendinde hasıl olan şeylerden bir kitap ortaya koyar. Şimdi bunlar da diyor ki Muhammed (s.a.v.) o günün Mekke ve Medine’sinin sosyal, kültürel şartlarında orada bulunan bilgileri kendi içerisinde hazmetmiş ve bir kitap ortaya çıkarmış. Bunlar işte tarihselcilik bu. Peki biz bu kitabı nasıl değerlendiririz? Bu kitabı kendi şartlarında değerlendiririz. O zaman bu siz bunu çok beğeniyorsanız ordan ilkeler alırsınız. Onu olduğu gibi uygulayamazsınız. Çünkü burası yedinci, sekizinci asır değil, biz yirmibirinci asırdayız. Burası Mekke, Medine değil Türkiye. Şuan o prensipleri alırsın hükümleri alamazsın.
İşte buradan hareketle işte peygamber şey yapmış tutmuş diyor, peygamber de demiyor da aslında, bir İslam ülkesinde konuşurken peygamber demezsen kimse dinlemez. Ondan dolayı peygamber diyorlar. Kurân derken bazen Allah’ın kitabı diyor. Ama Allah’ın kitabı derken Allah’ın kitabı olduğuna inandığından demiyor. Siz madem Allah’ın kitabı diyorsunuz öyle olsun. Yani sizin ifadenizle ben söyleyeyim diyor. Umurunda değil adamın Allah’ın kitabı meselesi. Kâhin gibi. Zaten Allah’ın elçisi saymazlar kesinlikle, işte bizden batıya gidipte doktora yapanların bir bölümü böyle.Peygamber olarak kabul etmiyorlar ama sen peygamber dediğin içinorada gereksiz tartışmaya girmemek için peygamber diyor. Yine gereksiz tartışmaya girmemek için Allah’ın kitabı Kurân diyor. Ama Allah’ın kitabı olduğuna kesinlikle inanmıyor. Onların peygamber dediği bizim peygamber değil. Evet yani o prophet dedikleri bizim resul değil, resul değil. Kâhin gibi bir şey evet, kâhin gibi bir şey.
Neyse şimdi, şimdi bu insanlar Kurân Allah’ın kitabı, peygamber Allah’ın peygamberi demedikleri için o zaman diyor ki kardeşim HammurabiKanunları, ben okanunları alıp şimdi uygulayamam ki ondan bir takım prensipler çıkar. Eğer çıkarıyorsam, çıkıyorsaçıkarmayabilirim de. İşte efendim şimdi oraya gidelim, oradan prensipleri alıp zamanımıza gelelim, uygulayalım demelerinin sebebi bu. O zaman o zaman ne kitap kalıyor, ne sünnet kalıyor, ne şu kalıyor, ne bu kalıyor. Orada ben mesela âyetleri okuyarak şey ettim mesele bu bütün bu konuları anlattım Allah’a hamt olsun yani tamamı da kabul gördü anlatılanların.
Şimdi batıda doktorasını yapmış bir arkadaş geldi, ya dedi hocam dedi sen ayetleri öyle okuyorsun ki sanki bugün inmiş gibi. Elbette öyle. Ama dedi yani bunu böyle anlamamak lazım yani bu işin bir sosyal, kültürel bilmem ne falan bir tarihsel bilmem neleri var falan. Bana öyle geliyor dedim o sana gelen şeytan’ın vesvesesidir. Senlen mi tartışacağım. Yanlış mı söylemişim? Sana gelen şeytan vesvesesidir dedim çekti gitti. Senlen konuşacak değilim. Çünkü ben onadefalarca ona bu meseleleri anlattım hala takılmış kalmış oraya. Tövbe Estağfurullah. Neyse şimdi şimdi mesele bu. Burada bir de şu husus var, bugün de her halde öyle anlaşılıyor ki hepsini anlatmaya imkanımız olmayacak. Bir çok hususlar var. İnternet kesiliyormuş. Şu anda devam ediyor mu? Kendi sesim geri geliyor ya,yok yok ya ben bu sesleri kesiyorum dışarıdan gelmesin diye demek kesememişim.Şunu şey yapayım da dışarının sesi gelmesin. Tamam, tamam.
Şimdi evet şimdi burada birkaç tane daha meselemiz var.Bir de söylemek için şey yaptık söyleyemedik. Söylemek isteyip de söyleyemediğimiz şeyler arada laflar giriyor ya internetten takip edenler hemen onu soruyorlar; hocam bu ne? Bir daha anlatmak zorunda kalıyoruz yani bu da sıkıntı veriyor. Şimdi bir alkol var,bir de içki var. İnsanlar bu ikisini aynı değerlendiriyorlar. Yani mesela kimyagerler bu işin içerisine girdiler mi bualkol bir kimyasal maddedir. Alkol’ün elde edilmesi başka birşeydir, içki başka bir şeydir. Şu anda içki diyeceğiz o şey değil, şu anda içki. Şu anda alkollü içki. Alkol demiyoruz, alkollü içki diyoruz. Alkollü içki elde edilmesi onu herkes yapabilir, yani sıvı halde, şaraplı afedersiniz şeyli şekerli ve nişastalı maddeler oda sıcaklığında belli bir süre kaldığı zaman alkol kendiliğinden oluşur. Yani içinde alkol oluşur ve o içki haline gelir. Ama ondan o alkolü almak oradan bir parça aldığın zaman o alkol değildir. İçinde alkol bulunan bir maddedir. Alkol elde etmek isterseniz yapacağınız çok zahmetli bir iş vardır; şimdi o hah! zaten saf alkol elde edilemez. En fazla yüzde dosan alkol, yüzde doksan sekize çıkanları da duydum ama yüzde yüze mümkün değil çıkılmaz yani. Eh işte etil alkol dediğimiz alkol elde etmek istiyorsanız o bu şeylerle olmuyor, elde etmiş olduğunuz alkollü içeceği bir kaba koyuyorsunuz. O kabın mesela şöyle bir kap diyelim buna koyuyorsunuz üzerine şöyle bir ikinci bir kap kapatıyorsunuz, belli bir ısıda alkol çabucak uçan bir maddedir, mesela şuraya bir adam bir bardak şarap getirse kokusu her tarafı sarar. Onun sarması ondaki alkolün uçmasından dolayıdır. İşte o burdan uçar buraya gelir ya burada toparlanır. Buradan bir şeyle bir küçücük bir boruyla o alınır. Boruda bu soğur. Borunun içerisinde soğur o, soğuyunca sıvı haline gelir. Şuradan ikinci bir kaba damlar. İşte bunun adı damıtma.
Bu ikinci kaba damladığı zaman, burada alkol derecesi artar. Ama yine bu en fazla yüzde kırk beş olur, daha fazla olmaz. Ondan sonra hatta o kadar da olmaz. Sonra bunu da tekrar alırlar, bir daha damıtırlar alırlar,alır bir daha damıtırlar, bir daha, bir daha, bir daha çünkü onun içerisinde su gene vardır. Onu uçurup götüren sudur. En fazla doksan beş derece bilemedin doksan altı, doksan yedi, doksan sekiz dereceye kadar çıkarlar. Artık o içilmez. Onu ispirto olarak yakarsınız. O içilmez ama onu bir sıvı maddeye belli oranda katarsan içki olabilir. İşte rakı öyle elde edilir. İşte kanyak öyle elde edilir falan.
Şimdi şimdi bu içecek haline getirilip de içildiği zaman, Allah’ın yasakladığı haram bir madde olur. Ama o bir alkol. Onun içerisinde efendim şu şu maddeleri eritiyoruz,çözücü olarak kullanılıyor. Gazozlarda şurda burada tamam kullanıyorsan kullanıyorsun. Ben şuna bakarım kardeşim gazoz içip de sarhoş olan var mı? Ayrıca tabii olarak oluşur. Bir kere gazoza gazoza sarhoş edici bir madde katmıyorlar, sadece onun özünü çözmek için kullanıyorlar. Yoksa öyle birşeyi yok orada. E o zaman o zaman haram olur işte. O zaman gazoz denmez ki ona hiç kimse gazoz demez ona içki der. Diyorlar, zannetmiyorum. Nerden biliyorsunuz bu bilgiyi? En fazla yüzde on beş’tir,en yükseği. Yani gazozu bir litre, iki litre gazoz içsen sarhoş olur musun? E bitti işte mesele odur,mesele odur.
Allah Teâlâ ne diyor yasaklarken? Yani Allah’ın âyetini iyi anlamamız lazım. Diyor ki şeytanın istediği içki ve kumarla aranıza yani içki diyelim işte konu içki hamr’la aranıza kin, nefret, düşmanlık koyacak, sizi namazdan ve Allah’ın Kurân’dan uzaklaştıracak. Gazoz içip de namaz kılamayacak birisi var mı? Gazoz içip de Kurânokuyamayacak birisi var mı? Gazoz içip de gazozdan dolayı dövüşenler var mı? E bitti mesele bu. O başka bir konu. Onun sahası farklı. Yoo fark var onun şeyi yüksek onun. Tamam şimdi bir başka şey daha söyleyeyim arkadaşlar. Konumuz o değil o başka bir konu. Onu buraya katarsak iş o başka bir konu. Evet onlar farklı bir olay.
Şimdi şeye bu orda da söyledim ordaki şeylerde üç tane kimyager var tabii yani gıda kimyacısı vardı. Onların yanında da söyledim onlar da tasdik ettiler. Dedim ki yani ben şimdi duyduğuma göre vücutta binde bir oranında bir alkole ihtiyaç varmış. Bunlardan birini emniyet müdüründen duydum. Dedi ki yani şeyde o şoförlerin içkili olup olmadıklarını tespit için bir cihazı var ya bir kere o binde biri görmüyor. Ona göre bir ayarlama yapıyorlarmış. Çünkü o vücudun ihtiyacı olan o alkolü biz tabii yoldan alıyoruz. Az önce ben tabii alkol yoktur derken, bir şarap şeyi yok çeşmesi yok, bir şarap kuyusu yok yani Allah Teâlâ’nın bizim bardağa koyup, içeceğimiz şekilde Cenab-ı Hakkın yarattığı bir şey yok ama maddelerin içerisinde yarattığı, vücuda lazım olacak oranda var bu alkol. Alkolün kendisi var ama insanları sarhoş etmiyor. İster istemez olacak, olmadan olmaz. Portakalda, meyve de yani şekerli ve nişastalı maddeler.
Şimdi siz evinizde akşam yemek yiyorsunuz değil mi? O yemeği buzdolabına koymayın, dışarıda kalsın sabaha kadar kesin alkol oluşur içerisinde ama haram değildir. Çünkü o yemek hiç kimseyi sarhoş etmez. Ekşirse o zaman haram olur. Çünkü yersen sarhoş olursun. Belli bir noktaya kadar yedin mi sarhoş olursun. Ekmekte kesin sarhoş olursun. O zaman hamir deniyor biz hamur diyoruz değil mi? E hamur deniyor. Ekşidi demektir bu. Ekşimeden şey yapmaz. Hatta mesela bazen öyle olur ki taşar şeyden tekneden yere. Yani onlardan dolayı yok o etil alkol. Metil alkolün öldürücü olduğunu söylüyorlar benbilmiyorum tabii o işin iç yüzünü. Ama onlar onlar etil alkol değil. Metil onlar onlar öldürücü onlar şey değil.
Yani Allah Teâlâvücudun belli bir ihtiyacı, vücudu ona göre yaratmış, ve gıdaların içerisinde de vücuda lazım olan alkolü koymuş, tüm bunları aldığımız zaman zaten hiç kimse bundan dolayı sarhoş olmaz.Âyet-ikerime debelirtilen işte aradaki nefret, namazdan, zikirden alı koyma diye bir olay söz konusu değildir. O zaman meseleyi doğru anlayıp, doğru teşhis etmek lazım. Onun için ben şahsen toplantıda kimileri hep onu sürekli söylüyor kardeşim siz lütfen fetva işini bırakın siz bu işin mantığını bilemezsiniz. Siz sadece meseleyi doğru bir şekilde anlatın. Eczacı yoktu. İşte bu onların işi değil bu, onların işi değil ki bu. Sen bir kendini tanıt bakalım kimsin sen? Mustafa? Mustafa Hasbahçeci. Bu tip soyadlar Konyalılarda olur. Ha Kayserili tamam. Ha iyi tamam çok güzel. Yoksa sarhoş etsin diye değil. Tamam şimdi mesela bu eczacıların söylediği bu söz ilaç sanayini tıkayan söz değil mi? E peki bunu neye dayandırarak söylüyorlar? Kardeşim eczacı fetvacılığa soyunmaması lazım. Kusura bakmasınlar böyle şey olur mu? Herkes herşey şeyi var yani. Sen bunu anlat değil mi? Sen bunu anlat ama fetvasına karışma kardeşim. Ya zaten bizim bizim hocalarda uzmanlık yani yeni yeni uzmanlaşmalar var, yavaş yavaş mesela ben şeydeki Uludağ’daki toplantıdan çok memnun olmamın sebebi o. Bir uzmanlaşma emarileri gözüktü uzmanlaşmış diyemiyoruz emareler gözüktü. Ya kardeşim bak sen mecburen kimya biliyorsun. Kimya bilmesen tabip olamazsın değil mi? Ya bu bu siz isteseniz de istemeseniz de bir maddenin içinde şeker ya da nişasta varsa orada alkol oluşur, oluşan alkolü ayrıştırmak için ayrıca bir işlem yapmanız gerekmiyor. Ha o zaman da büyük bir sıkıntı değil mi? Bu insanları hasta hasta eder bu insanları. Evet tamam peki sen şimdi bu tarafa doğru çevir de şey yapalım. Neyse siz yorumları başka tarafa bırakın da hemen şu meseleyi bir anlatalım. Yorumlar yaparız daha sonra çünkü herkesin kendine göre yapmak istediği yorum vardır.O zaman iş kahve sohbetine dönüşür.
Şimdi burada yani problemin ne kadar büyük olduğu ortada. Ama burada iki şey var, mesela bir taraftan bu kimyacılar, eczacılar işte ya da tabipler hocaların verdikleri fetvadan tatmin olmayınca, kendileri fetvacılığa soyunuyorlar tabii soyunacak o da bir mümin o da Allah’a karşı sorumluluğunu yerine getirmek istiyor. Fakat işte öbürlerinin eksikliği konu ile ilgili âyet ve hadislerdeki meseleyi ortaya koyamamak. E peki hocaların eksikliği ne? Hocalar da o âyet ve hadislerle ilgilenmiyorlar ki,onlar da ilgilenmiyorlar. Onlar da eskiden ulemanın yapmış olduğu içtihatlarıesas alıyorlar. Ya kardeşim bu ulema ya yanıldıysa ne yapacaksın? Ana kaynağa gel sen de hiç olmazsa sen ana kaynağı yanlış yorumla. Bir başkasının yanlış yorumuna dayanarak, yanlış olabilecek yorumuna dayanarak ondan istifade et ayrı ama onu esas alma onu esas alma.
Şimdi bizde bunlar esas alındığı için çok ciddi sıkıntılar ortaya çııyor. İşte mesela az önce de anlattım yani orada baktım pis sütten yoğurt yapılması yoğurt olmakla pis süt temiz olmaz. Peynir olmakla temiz olmaz. Öyleyse her tür, her türlü değişim, kimyasal değişim haram maddeyi helal etmez. Ya kardeşim buradan sen oraya nasıl varıyorsun. Yani pis süt yoğurt olmakla temiz olmaz sözünü söyleyen alim çok gerçekten çok doğru bir iş yapmış. Yani çok doğru bir yorum yapmış. Kim olursa olsun, çünkü reaksiyona girmiyor ki onu pisleten madde. Yani değişim onda olmuyor. Değişim sütün kendisinde oluyor öyleyse o idrar olduğu gibi kalıyorsa tabii ki değişim olmaz.
Şimdi şeylere bunlar tabii yeni yeni oluşuyor, bir de orada bir şey söyledim bunu her yerde söylemek zorundayız artık bundan sonra. Şeyden bu veteriner fakültesinden Prof. Dr. Mustafa Tayyar,Uludağ Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden orada dedi ki ben yıllarca tayyibât’ıanlatıyormuşum da haberim yokmuş dedi. Kurân-ı Kerîm’de geçen “tayyibev” (Bakara2/168) anlatıyormuş. Ben de dedim ki bakın arkadaşlar yani bir kere şu din adamı, bilim adamı ayrımını ortadan kaldırın. Siz de Allah’ın âyetlerini okuyorsunuz, biz de Allah’ın âyetlerini okuyoruz. Birimiz Allah’ın indirdiği âyetleri okuyoruz, birimiz de yarattığı âyetleri okuyoruz. Ha orada demedim ama şimdi diyeyim biz de de hiç âyetleri okumadan bilim üreten var sizde de var. (25.57)var. Evet tamam bunlar her iki tarafta da olacak. Bu olumsuzları esas almayız ama olumluları esas alırız. Ama ne var? Sizinle bizim aramızdaki fark şu; siz bir kanuna ulaşmak için binlerce deney yapmak zorundasınız. Ama biz doğrudan kanuna ulaşıyoruz. Biz tüm tümdengelimle hareket ediyoruz, siz tümevarımla. Ama biz o tümdengelimde o kanunu hemen buluyoruz ama o kanunun alt yapısıyla alakalı hiçbir zihinsel faaliyetimiz olmadığı için bulduğumuzun farkına varmıyoruz. Bulduğumuz ne? Hiçbir anlam ifade etmiyor bizim için.
Mesela önceden söylediğim gibi hamr kelimesine içki diyoruz. Niye?Piyasada ona rastladığımız için. Hâlbukihamr içkiyi de içine alan, sarhoş eden her türlü maddedir. O zaman o zaman öyleyse birlikte çalışma mecburiyetimiz var. Son sözü Kurân üzerine çalışanlar söyleyecekler çünkü bu sözlü âyet, öbürü görsel âyet. O söze ulaşmak zaten bilimin zirfesidir. Deneylerden varıyorsun neticeye ulaşıyorsun. O zaman bu ikisi iki ucu bir araya getirdiğimiz an sen Allah’ın yarattığıâyetlerini okuyan kişi, vardığın sonuçtan artık emin olmaya başlarsın. Çünkü bir kanunu ortaya koyarlar, bir müddet sonra yanlışlığı ortaya çıkar. Ama sen onu Allah’ın indirdiği âyetteki hükümle birleştirdiğin an, birleştirebildiğin an artık onu kimse yanlışlayamaz artık o evrensel bir hüküm haline gelir. Öyleyse birlikte çalışmak lazım. Bir kere bu bir. Bilim adamı milim adamı herkes sen dindarsan dindar olmalısın kardeşim, dindar değilsen Kurân-ı Kerîm’de hafız da olsan,uzman da olsan bir kere dinin adamı değilsin. Bu bir başka uzmanlık işidir. Şimdi bunları böyle değerlendirmek gerekiyor. Bunu biz bunu burada ifade etmiş olduk.
Belki kısaca şundan da bahsetmek lazım burada o kadar çok konuşulacak şey var ki günlerce belki anlatılması lazım. Ama konu da çok büyük bir konu gerçekten yani helal gıda meselesi, bir de yeni üretimlerin başlaması. Ama bilmiyorum sizin de bu konuda bilgileriniz vardır, bu emülgatörler dedikleri katkı maddelerinin tamamı kimyasal değişim olmadan olmaz. Öyle değil mi? Ha kimyasal değişim olmadan olmuyorsa, artık bu bunun üretildiği maddenin hükmünü yeni maddeye veremezsiniz. Aslı temsil etmez. İster efendim hayvansal kökenli olsun ister bitkisel kökenli olsun, Gerçi zaten bitkilerden haram olan yok da ama hayvanlardan haram olan var. O madde haram değil, onun mesela bak haşhaşın kendisi haram değil bak haşhaşlı ekmek yiyorsun, ordan o çizilerek elde edilen o şeyi süt diyorlar onu hayır değildir şimdi bunların herbirisinin kullanımı farklı bir olaydır. Şimdi neyse yani kökeni ne olursa olsun, bu madde değişmiş, artık eski vasfını kaybetmiş, artık buna domuz diyemiyorsunuz. Başka bir madde diyoruz. O zaman o başka bir maddeyse, artık öbür maddenin hükmü buna verilemez.
Öyleyse buradan şunu çok rahatlıkla ilan ederiz; yani vatandaşlarımız, mümin kardeşlerimiz evet hassasiyet gösterip de domuzdan üretilmiş olan katkı maddelerini ben istemiyorum der olur, sevmeyebilir, istemeyebilir, iğrenebilir o kişinin kendi şahsi değerlendirmesidir ve buna saygı duyarız. Yani ben çayı severek içerim birisi de hiç hayatında çayı ağzına vurmaz. Bu normal bir şeydir bunun ayıplanacak bir tarafı yok. Ama buna haram diyemeyiz. O ayrı birşeydir.
Şimdi jelatinde, kolejenden bir kimyasal değişime uğramadan jelatinin elde edilemez hükmünü şimdi daha yeni ortaya çıkardılar, ben de şu ana kadar işte biliyorsunuz bize sorulan sorularda hiç kimseye jelatinli yiyecek yenmez demedik. Çünkü bu konuda verilen bilgiler beni hiç tatmin etmedi. Kimyasal değişime uğramıyor. Ya kardeşim yapmayın Allahını seversen, kimyasal değişime uğramıyorsan bu collagen’e niye jelatin diyorsun. Collagen de bitsin. Vay efendim bu işte bu sıvı mıvı da bu sıvı mıvıysa, farklı vasıftaysa işte onu farklılaştıran şey işte kimyasal değişimdir. İşte fetva vermeye kalktıkları için problem. Sen pişmiş yumurtaya da yumurta diyorsun. Bir tek pişmiş kelimesini katıyorsun. Ama öbürüne değiştirilmiş collagen desen millet ayıplar bu jelatin artık. Fiziksel değişim değil, kimyasal değişim. Zaten fiziksel değişim olmaz, fiziksel karışım olur. Fiziksel değişim, yapısal değişim görüntü değişimidir,görüntü değişimidir. Yani şimdi içerisine şeker koyarsın, şekerini göremezsin burda da ağzına aldığın zaman anlarsın. Ama bir müddet sonra sen bunu kurutsan altından gene şeker çıkar. Öyle değil mi? Gene şeker çıkar. Ama öbürünü, jelatini ne yaparsan yap tekrar collagene döndüremezsin artık yapısı değişmiştir onun. Tıpkı şarabı tekrar üzüm suyuna, sirkeyi şaraba çeviremediğin gibi. Ha burda bu böyle. Hayvan kesilme meselesini yaptık bugün konuşmayalım. Çünkü o o da başlı başına bir iş,uzunca ir iş. Haftaya konuşalım. Haftaya da o şekilde ilan edelim hayvan kesimiyle alakalı. Onu da haftaya konuşalım. Şimdi konu ile ilgili sualler varsa alıyorum;
– Katılımcı: Hocam şimdi bu (32.40 – 33.18)
– Abdulaziz Bayındır: Şimdi evet burada zararlı kelimesiyle haram kelimesi arasında bir ilişki var mı?
– Katılımcı: (33.28 – 33.39)
– Abdulaziz Bayındır: Tamam. Yani bu şimdi Kurân-ı Kerîm’de bunu karşılayacak bir kavram var, “halalentayyibev” (Bakara2/168) diye bir kelime var. Halal ve Tayyib. Tayyib kelimesinin anlamı lezzetli ve temiz demek. Temiz, lezzetli ve faydalı demek. Yani kişi hem damak zevkini karşılıyor hem de vücudun onu reddetmiyor. Yani vücudunla uyumlu bir gıda maddesi oluyor. Dolayısıyla o zaman ve Allah Teâlâ’nın bütün peygamberlere verdiği bir emir var. Neydi? “Ya eyyüherrusülü” (Muminun 23/51) Hangi ayetti o? Diyor ki Allah Teâlâbütün peygamberler hepimize aynı şeyi söylüyor ama bütün peygamberler olduğu için bütün inananlara söylediği bir şey var, verdiği emir var. Muminun Suresi 51. âyet 23. sure 51. âyet “küluminettayyibativa’melusaliha”(Muminun 23/51) Temiz ve lezzetli olan iyi olan vücuda artık o tayyib meselesi oldukça hep böyle az önce sizin söylediğiniz bütün şeyleri içine alan bir kelime ondan yiyin diyor ve iyi iş yapın diyor. Yani şimdi Kurân-ı Kerîm temiz gıda ile iyi iş arasında da ciddi bir ilişki kuruyor.
Demek ki temiz olmayan gıdalardan yediğiniz zaman, vücudunuz fonksiyonel de olamıyor. İyi işi, iyi işi yapmanıza da engel oluyor. Sağlıksız oluyorsunuz, hastalıklı oluyorsunuz. Şimdi bundan sonrası size kalmış bir şey işte tabip olara bunları araştırın. Ne kadar? Ne kadar? Ama şimdi orda da orda da Allah Teâlâ şunu söylüyor; “küluveşrabu ve la tüsrifu“ (Araf 7/31) yiyin için ama aşırıya gitmeyin. Aşırıya gittin mi su bile zararlı olmaya başlıyor.Vücuttaki şeyleri alıp götürüyor bir takım faydalı maddeleri. Çevir o tarafa doğru. Ama o hem vücuda zararı oluyor hem çevreye zararı oluyor. İşte yok bu konuda mesela mesela tayyib kelimesini Allah Teâlâ özellikle kullanıyor da, işte bu konularda gıdacıların gereken çalışmaları yapmaları lazım. O çalışmaları yaptıktan sonra onun sonuçlarını Kurân-ı Kerîm de karşılaştırmamız lazım. Ondan sonra bir sonuca varmamız lazım. Sigara öyle beş dakikalı bir iş değil. Sigara çok başlı başına bir şey. Habis de olabilir, tayyib de olabilir. Olabilir yani şimdi bak şimdi biz kendi gözlemlerimize göre habis, tayyib dersek yanlış olur. Bir kere sigara basit bir olay değil, yani şu tütün değil yani sigara. Tamam mı? Tütün başka bir olay, bugün sigara başka bir olay. Tütünü alıyorsun, kurutuyorsun belli bir kıvama geliyor onu öğütüyorsun, sarıp dumanını içine çekiyorsun. Tamam bunun faydalı tarafı olabilir, benim uzmanlık alanım olmadığı için bir şey söyleyemem. Faydalı olabilir mesela bazı kimselerin sabah akşam birer sigara içtiklerini ben biliyorum kendileri de doktorların tavsiye ettiklerini söylüyorlar. Olabilir, bilmiyorum yani. Bilmediğim bir konuda hüküm vermem yanlış olur. Onu uzmanlarının ortaya koyması gerekir. Niye bu? Çünkü Allah’ın tabiatta yarattığı bir madde. Ama bugün sigara dediğimiz zaman onun içine o kadar çeşitli maddeler katılıyor ki artık o tütün evet sadece tütün diyemeyeceğimiz bir duruma geliyor. İşte şey yaptığınız zaman çıkan o dumanın bulunduğu çevreye zarar vermesi şusu busu böyle işte. Bir de tütün ile sigara arasındaki ayrımı da ortaya koymaya ihtiyaç olduğunu zannediyorum. Yani bu konuda bizim hocalar olarak tek başımıza bir sonuca varma yerine konu ile ilgili çalışma yapmış, uzmanlaşmış olan kişileri buraya davet edip bir dinlememiz lazım onları. Onları dinledikten sonra ilgili âyetlerle karşılaşıp bir sonuca varmamız lazım.
Yani tarih eskiden beri yapılan hatayı biz yapmamamız her konuda biz konuşuruz hiç kimse konuşmasın değil. Dediğimiz gibi kardeşim Allah’ın indirdiği âyetleri ve yarattığı âyetleri birleştirmek zorundayız.Yani din, bilim dengesini burada kurmak zorundayız her konuda. Tamam,o zaman sağlıklı bir sonuca varırız. Mesela şimdi bir açıdan bakıyorsun, sigara içip de birbirleriyle sigaradan dolayı döğüşen insanlar biliyor musunuz?Bu bir. Sigara içip de sigaradan dolayı namaz kılamayan bir insan var mı? Ayrı bir konu tamam olayın ben şunun için söylüyorum, kardeşim ben bunu şunun için söylüyorum yani sigarayı tutupda sigarayı tutup da içkinin bulunduğu kulvara koymak yanlıştır onu söylemek için şey yapıyorum, ifade etmek için söylüyorum.
Çünkü içkinin bulunduğu kulvarda Allah Teâlâbir kin ve nefret doğurmasından, namazdan ve Kurân’dan uzaklaştırmasından bahsediyor. Sigaraya bak bunların hangisi var? Hayır bu açıdan değil bu açıdan bakmayacaksınız. O zaman hadis kapsamına girer mi girmez mi meselesinde sağlıklı bir hüküm verebilmek için de o konunun uzmanlarını dinlememiz lazım. Bir kere tayyib olmadığı belli bu adar anlatılan şeylerden. Burada işte Abdurrahman,yani âyette Allah’ın bütün peygamberlere tayyibev’denyiyin, iyi iş yapın bak yemeyle iş arasında hep Allah ilişki kuruyor. Şimdi bu insanı hasta ediyorsa çevreyi de hasta ediyordur. O zaman tayyib değil demek ki. Tayyib değilse habisdir. Habisse, Allah Teâlâhabisleri haram kıldığını söylüyor. (40.46) diyor.
Allah insanlara yani resul o insanlara diyor ama resul yapıyorsa elçinin kendinden yapacağı bir şey yok. Onu gönderenin yaptığıdır.İnsanlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılıyor. Mesele odur yani çünkü Allah genel bir kural koymuş burada. Bu şeyin insanların faaliyetini etkilediği, vücudunu hasta ettiği şey olursa o zaman habis olduğu ortaya çıkar. Evet.
Haram şeyin başka bir haram şeye değiştiğinin örneğini ver, bende hükmünü söyleyeyim. Domuzun sütünün olduğunu zannetmiyorum, domuz sütü kavramını şu ana kadar hiç kimseden duymadım. Yavrularını emzirir başka ama sağılan bir hayvan değil bir kere. Sütü için beslenen bir hayvan değil domuz. Onu da sen araştır sen nasılsa doktora yapıyorsun. Şimdi bak orada o eşeğin sütü meselesi farklı bir olay. Şeyde yani eşeğe haram diyen bir rivayet var, şeydeki Hayber’deki olay; o olayın da değişik gerekçelerini anlatıyorlar işte eşya taşımak için başka bir vasıta yoktu deniliyor, birisi ordaki o eşekler başkasından gasp edilmişti deniliyor, bir takım şeyler söylüyorlar gerekçeler. Yani onlar bütün bütün ortaya çıkmadan, bu konularda şey yapmaz yani açık yani yiyene yemesi haram sadece şunlardır diye Bakara Suresi şey Enam Suresi 145. âyeti görüyoruz. Tamam mı?
Yani sonra biz bugün burada bütün sorulara cevap vermek için de oturmadık. İşte bildiklerimizi söylüyoruz, bilmediklerimiz kalacak. İnsan eti nasıl yararlı olur ki? İnsanı öldürmek yasak değil mi? Öldürmeden etini nasıl yiyeceksin?Kardeşim insanı öldürmeden etini yiyebilir misin? Ölü olsa zaten meyte kapsamına girer. Âyet-i kerimede yok mu yani o şey değil yaniKurân-ı Kerîm Allah’a şükür hiçbirşeyi eksik bırakmış değil ki diyor ki şeyden “ve la yağtebba’dukümba’da e yühıbbüehadüküm ey ye’külelahmeehıyhimeytenfe kerihtümuh”(Hucurat49/ 12) Yani bu çok iğrenç birşeydir diyor Allah Teâlâ. Yani olur mu yani şimdi bir ölü kardeşin etini kim yemek ister?
Tamam kötü örnek, örnek olmaz ki. Meseleyi Kurân-ı Kerîm’e göre anlatıyorsak kötü örnek, örnek olmaz. Evet peki neyse başka bir şey yoksa bugünkü dersi kapatalım. O zaman haftaya hayvan kesiminden bahsedeceğiz demek ki. Ama bu tür gazeteler başta en büyük sıkıntı burada da bazı kimselerin gözüktü geçmişten gelen ilgilerin insanlar üzerindeki anormal baskısı. İnsanlar onu da bırakmak istemiyorlar anormal baskısı sıkıntı olmalı da olmadan da bu olmaz ama geçmişi de büsbütün bırakamazsın ki. Çünkü onun yaptığı bir takım çok iyi şeyler de var çok yaptıkları. Onlardan da istifade etmemiz lazım.