… (anlaşılmıyor) Annesi olmadığı halde annem demesi.
Ama o kadar da iftira değildir yani yabancı birisine de anne diyebiliyorsun. O da iftira mı oluyor?
Oradaki anne başka, buradaki anne başka. Onlar aynı anne değil. Orada saygıdan diyorsun. Neyse bu meselede zihne takılan sorular varsa onun üzerine biraz duralım.
(Nehar aklıma takılıyor.)
Nehar yok. Nehar sadece Sait bin El Müsüyeb’in ifadesinde değil mi Yahya? Sadece onun ifadesinde geçti.
(Enes Saim’den, Buhari’den.)
Enes Saim’den anlayabilirsin. Dur Enes Saim hadislerini okuyalım. O rivayetleri okuyalım bakalım tutuyor mu tutmuyor mu?
(Ay ışığı ifadesi geçiyor.)
Ay ışığı, gece tabi, tabi. Önce Buhari hadisi, diyor ki… Bu Buhari’de geçen Enes Saim rivayetini okuyorum. Diyor ki biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin önünde oturuyorduk diyor ravi. Başkası anlatıyor. Bir adam geldi dedi ki ya Resulallah mahvoldum. Neyin var dedi. Oruçlu iken eşimle ilişkiye girdim dedi. Bir kere şunu bir şey yapın arkadaşlar. Peygamberimizin etrafında onlarca insan var. Birisi gelip bir soru soruyor. O soru soranın ne dediğini hepsi tam olarak anlayabilir mi? Böyle bir imkan var mı? Bu mümkün değil yani. Zihni başka bir tarafta olur, tam duymamış olur. Ne dedin diye soramaz Peygamberimize saygısından dolayı. Anlayacak olan peygamberdir. Dolayısıyla bu ikinci şahsın ifadesi. Öbürleri bizzat olay başından geçenin ifadesi. Bunu söyleyen adam tanımıyor onu. Ben orada böyle ha demek oruçluymuş falan, kendi zihninden katmış olabilir. Bu da son derece normaldir. Ama o adam kendisiyle ilgili anlattığı zaman böyle anlatmıyor.
(Hepsi tek bir olay olabilir mi?)
Hepsi tek bir olay tabi. Peygamberimiz azat edecek kölen falan var mı dedi. Hayır dedi. Peki 60 gün peş peşe oruç tutabilir misin dedi. Hayır dedi. 60 tane fakiri doyurabilir misin? Hayır dedi. Biraz bekledi aramızda. İşte bir arak yani bu 15 sa’lık bir şey diyorlar ona. İstersen oradan bak arak nedir?
(15 sa diyor.)
15 sa olduğu zaman 60 kişiye yetmesi mümkün değil. Bak bu şeye uymuyor yani hiçbir şekilde uymuyor sisteme. Bir hurma geldi. Dedi ki soran nerede? Halbuki öbüründe Peygamberimiz gönderiyor onu, git şeye. Tam 60 sa’lık. 20 sa da olsa 60 kişiye olmaz. Her birine bir sa verilmesi lazım. Peygamber efendimizin miskin taamıyla ilgili olarak, fitre ile ilgili söylediğinde temr, bir sa’dır. Bir gün geçinecek adam onunla.
(1 sa, 6 avuç)
Kardeşim anlaşılmayacak bir şey var mı? Sen bir hadis bul bana de ki Peygamber efendimiz fitreyi bir sa’nın altında söylemiştir de anlarım. O fitre de işte taam-ı miskindir. Bu ayette geçen de odur işte. Üç beş tane hurma bulamaz mı? Tabi acından ölen bir insan yarım hurma da bulsa bayram eder, o başka bir olay. Burada 60 tane miskini doyuracaksın diye ayette var. şimdi bak bir arak hurma… Tutmuyor görüyor musunuz, hiçbir şeyi tutmuyor.
Ondan sonra nerede soru soran. Al bunu diyor tasadduk et. Adam diyor ki benden daha fakirine mi ya Resulallah? Vallahi bu lavlar arasında yani bu yanardağ artıkları arasında benden daha fakir bir aile yok diyor. Peygamberimiz gülüyor, o zaman ailene ver diyor.
Hani ne oldu? Götür ailene ver. Ne oldu, hani kefaret. Kefaret bir ibadettir.
(Öyle olduğunu kabul etsek bile bu, oruç kefaretine delil olmaz.)
Delil olmuyor. Hayır karısına bir şey yok, kendisine ayrıca orucunu kaza et diyen yok. Peygamberimiz ayete dayanarak hüküm vermesi lazım çünkü kitap ve hikmet indirdik sana diyor. Bir tek yerde geçiyormuş Enes Saim’in. O kadar çok rivayet var, bir tek rivayette geçiyormuş.
(Hocam Müslim’den okuyayım mı birkaç tane? Birinci hadisinde orada bir şey yok. İkincide aynı şekilde ama üçte. -Arapçasından çevirmeden okuyor.-)
İşte orada eftara kelimesi var. Ama o rivayetlerin hiçbirisini Kuran-ı Kerim’le bağdaştırma imkanınız yok.
(Ondan bir sonraki şeyde de yine eftara kelimesi geçiyor. Sonra açıkça nehar kelimesi geçen bir hadis var. Orada diyor ki… -Arapçasından çevirmeden okuyor.-)
Ramazan gündüzün eşimle ilişkiye girdim diyen sadece o rivayet. Onu bir yavaş yavaş oku, manasını verelim. Müslim’de geçiyor değil mi? Şimdi bu Ayşe validemiz. Bu daha iyi duyabilir. Çünkü evine gelmiştir, olayı tam olarak dinleyebilir. Evet, bir adam geldi Peygamberimize, yandım ya Resulallah dedi. Niye yandın diyor. Ramazan günü gündüzün eşimle ilişkiye girdim. Sadaka ver, sadaka ver diyor. Hiçbir şeyim yok diyor adam. Otur diyor Peygamberimiz. İki tane arak yani 2 sepet geldi, içinde yiyecek vardı. Peygamberimiz al da götür bunu, tasadduk et dedi ona. Bak bu hadis sahih olur. Şimdi bu kişi başka bir kişidir.
(Bir söz söylecek ve bu hadisin sahih olmadığı ortaya çıkacak. Ama şimdi söylediğini bu hadisin dibine koymuyor. Bir hadis sonraya.)
Hadisin başında bu yok, neharen de yoktu.
(Tasaddak tasaddak diyor.)
E ne oldu peki? Ama bak bu hadis sahih olabilir. Niye sahih olabilir? Bir adam ve Kuran-ı Kerim’e son derece uygun düşer. Gerçekten ramazan günü eşiyle ilişkiye girmiştir. Ve orucu bozulmuştur. Bu orucu kazası da yoksa ne yapabilir? Tasaddak demiş. Tövbe kabilinden sadaka ver.
(O zaman verilen kefaret de zıhar kefareti oluyor, ne kadar gündüzün olsa da,)
O zıhar kefareti değil bu. Zıharla alakası yok. Bu adam hiç zıhar filan yapmamış, hakkaten ramazan günü eşiyle ilişkiye girmiş. Sadaka ver yani iyilikler kötülükleri giderir var ya, onun için sadaka ver demiş Peygamberimiz. Bu olur.
Sahih olan … rivayeti var. O da yine Hz. Ayşe’den geliyor. Bak şimdi yine Ayşe validemizin olanı dinleme şansı diğer sahabeden daha fazla. Yandım ya Resulallah demiş. Durumun ne diye soruyor Peygamberimiz. Eşimle ilişkiye girdim. Peygamberimiz sadaka ver demiş. Bir şeyim yok demiş. Gücüm de yetmez. Otur demiş. Bir adam geldi, eşeği sürüyor, üzerinde yiyecek var. Peygamberimize yiyecek getirmiş orada. Az önce yanan vardı nerede o diye soruyor Peygamberimiz. Adam kalktı. Al da bunu tasadduk et diyor. Bak gördün mü bu olur. Bizden başkasına mı diyor adam. Vallahi biz açız demiş, hiçbir şeyimiz yok. Yiyin diyebilir. Çünkü Allahü Teâlâ hiç kimseye… Tamam bu gayet normal, bu olur.
(Demek ki iki olayı ayrı kabul etsek bile doğrusu bu da olabilir.)
Olur, onda problem yok. Bak orada 60 fakir, 2 ay ceza falan yok. Yani çünkü ne yapabilir bu adam? Orucunu bozmuş. Tövbe ettiği de belli. Yandım diyor. Tövbe etmeyen adam yandım der mi? Ne yapacak? Kötülükler iyilikleri giderir ayeti kerimesi gereği sadaka ver. Yok. O zaman… Miktar falan yok, sadaka ver diyor.
(Hocam, o zaman Buhari hadisinde tasadduk olarak tamamını değerlendirmek mümkündür.)
Değerlendirmek mümkün değil çünkü 2 ay oruç, bilmem ne, o zıharı anlatıyor. Zıharı anlatıyor sonunda çuvallıyor. Halbuki zıharı anlatıyorsan sonuna kadar anlatman lazım. Çünkü Allah tilke hududullah diyor. Sen o zıharın üçüncü sınırında git de ailene ver diyemezsin ki. Onu tamamlaman lazım.
(Farklı bir şey ortaya çıktı şimdi.)
Bu olay tamam işte, bu olur.
(Gündüz bozana o zaman sadaka ver.)
Tabi, gayet güzel. Kardeşim hadis kitaplarına aslında bütün meseleler var da yanlış şeylerle doğruların üstü örtülüyor, önünüze bir duvar örüyorlar, arkasına bakmak aklınıza bile gelmiyor. İşte burada bu hadisler doğrudur. Bir de Ayşe validemiz rivayet ediyor.
(Bir de şey diyeceğiz mi? Burada yine sadece ilişkiye bu ceza veriliyor. Bilerek yiyip içene?)
O da aynı olur. Fark etmez ki. Aynı, ne fark eder. İşte yeme içmeyle cinsel ilişkinin ne farkı olur?
(Ramazandan sonra sayıyı tamamlamak için kaza etmesi gerekmez mi?)
Hayır, niye kaza? Sadece iki gruba kaza var. Hasta ve yolcu, onun dışındakilerine kaza yok.
(Bozduğu orucu hiçbir zaman telafi edemez.)
Hadiste diyor hiçbir zaman telafi edemez ama iyilikler kötülükleri giderir… Adam zaten tövbe etmiş Enes Hoca. Yandım diyor. Peygambere geliyor. Tövbe ederek gelmiş zaten. Belli, yandım diyen adam.
(Şimdi orada hadisteki hiçbir şekilde onun tekrar hayrını alamaz. Hayır anlamında olabilir yani sonra sayısını tamamlasın…)
Hayır, o oruçtan alacağı sevap gitti o. Sen kefaret dediğin zaman orucun sevabını tamamen alıyorsun demektir. Çünkü orayı, o çukuru tamamen kapatıyor o. Kefaret o demektir. Sıfırlanıyor. Hadiste diyor ki bütün ömrünü oruçlu geçirse bu çukur kapanmaz diyor. Peki bu hadis ne diyor? Tamam adamın tövbe ettiği belli. Yoksa yandım der mi Peygamberimize? Peygamberimiz de sadaka ver diyor. Sadaka gayet güzel bir şeydir. Sadaka belayı defeder, sadaka kefaret olur falan diye. Ama şu kadar ver demiyor bakın. Adam bulamayınca da tamam bunu götür ver diyor.
(Kazası olur dersek bir de kapı açılmış olur.)
Kazası olur diyelim de Allah ve resulü kabul ederse. Kabul etmiyorlar. Bak kefaret diyenlerin rivayet ettikleri hadislerde de gününe gün diye bir ifade yok. Onu kendi kafalarından koymuşlar.
(Bir de insanda şu da olabilir hocam. Yani oruç tutarsın, çok sıkışmıştır veya ne bileyim ondan sonra bozar, nasılsa bir kaza ederim sonra, ramazandan sonra bir daha kaza ederim. Hani nafile orucu kaza etme gibi bir mantık oluşur. O zaman da onun şeyi…)
(Geçen gün gelen soruyu ben hocama gösterdim. Adam 61 günü göze alarak işte ramazanda zina yaptığını söylüyor. Onu göze aldık ve yaptık diyor. 61 günü bile göze almış adam.)
Ama kazası olmadığı zaman göze alabileceği hiçbir şey yok. Çünkü bütün yılı, bütün ömrünü oruçlu geçirsen sen bunu kapatamazsın kardeşim. Zaten ayetten çıkan da o. Ama bakın nasıl oturdu görüyor musunuz bu son iki hadiste? Şu ana kadar yaptığımız çalışmalarda problemi Kuran-ı Kerim’den hallettiğimiz zaman mutlaka o konuda hadisler çıkıyor. O zaman da Allah’a şükür doğru anlamışız diyoruz.
(Meseleyi hani bilmeden hadis okuyunca da hadis anlaşılmıyor.)
Anlaşılmıyor evet. Konuyu Kuran’dan anlamazsan, kavramazsan hadisleri anlama şansın yok. Yerine oturtamıyorsun çünkü. Havada kalıyor. Kitapla sünneti birbirinden ayırmışlar, Müslümanları böyle perişan etmişler.
(Hocam, ben olayı şöyle anladım. Olay iki gibi de görülebiliyor, bir de görülebiliyor. Ebu Davut’taki olayın zıhar olduğu ortada.)
Yüzde yüz.
(Diğeri ise olayı yapan, başından geçen adam anlatıyor.)
Ebu Davut’ta olayı başından geçen adam anlatıyor. Kendi olayını anlatıyor. Onu en iyi o bilir.
(Şimdi Kuran’da da zıhar kefareti ile ilgili ayetler olduğundan bu ifadelerle o ifadeler birbirine tam tekabül ettiğinde biz diyoruz ki bu zıhardır. Diğerinde ise yani nehar olsun, ramazan olsun bu gündüz olmuş bir şeydir. Peygamberimizin taseddak demesi yaparsan iyi, sadaka vermiş olursun.)
Bak, aleyke sedakatin demiyor yani bu senin görevindir demiyor. Öbürü görev belirtiyor. Şunu yapman lazım, bunu yapman lazım. Sadaka ver diyor, tavsiye, tesaddak.
(Ama giden gitti.)
Giden gitti. Mesela biz şimdi konuşuyoruz. Herkes dikkatle dersi dinliyor. Herkes söyleneni aynen alabiliyor mu? O anda birisinin zihnine bir şey takılmış oluyor ya da şurada yeni gelen birisi dikkatinizi çekiyor kulak veremeyebiliyorsunuz. Peygamber efendimizin yanında duyduk diye ne kadar duydunuz?
(Bir de hadisler de var hani yanlış anlaşılmalar mesela. Hz. Ayşe’nin düzelttiği çok rivayetler var. Adam yanlış duymuş diyor. Bir de Peygamberimiz bir şey söylerken sonuna yetişmiş. Evet duyduğu doğru ama önünü bilmediği için…)
Bağlantısını kuramıyor. Mesela adamla bağlantı kuramıyor.
(Eşek göründü abdest bozuldu meselesi var ya aynen onun gibi.)
Ne?
(Eşek göründü, abdest bozuldu. Teyemmümle ilgili bir şey anlatırlar ya.)
Ha, eşeğin sırtında su var.
(Dolayısıyla eşek göründü teyemmüm abdesti bozuldu. Adam hoca anlatırken uyuyakalmış, tam kalktığında “Eşek anırdı abdest bozuldu.” kısmını duyuyor. Sırf orayı aktarıyor. Halbuki olayın öncesi var yani. eşek anırınca niye abdest bozulsun?)
Buna benzer olaylar bende de oluyor bazen. Hocam sen şöyle dedin diyorlar. Doğru, demişiz ama bağlantısı…
(Tamam orada su olduğunu falan adam bilecek ki bozulsun abdest.)
Dersi burada tamamlayalım. Şey çok güzel ortaya çıktı. Önce sen mutlaka sadece hadislerden olayı hallet. Yani 2 gün sadece hadis üzerine çalış. Ama her gün vardığın neticeyi bize de bildir ki bizim de zihnimiz, şurada toplaşalım yarım saat bize anlat her gün.
Ne diyor Enbiya Yıldırım?
(Geleneksel hadis yorumculuğu kitabında bu konuya da bir başlık açmış. Bir sahabenin ramazan ayında hanımıyla cima etmesi diye hadisi de vermiş. Mesela Sait bin Müseyye her iki rivayetin de aynı olduğunu söylemiş. Demiş ki Hz. Peygamber zamanında ramazanda hanımıyla cima eden kimse hani racun diye geçen şeyde …(anlaşılmıyor) Her iki rivayette geçen kimseler (anlaşılmıyor) her ikisine kefaret sıralaması Hz. Peygamber aynı şeyleri söylese onlar da güçlerinin yetmediğini belirtseler dahi bunlar iki olayın aynı kıssalar olmasını gerektirmez.)
Onları anladık da bu şahısların temel kayıpları Kuran sünnet ilişkisinde oluyor. Onu baştan bir kere bozmuşlar maalesef.
(İkinci rivayette geçen zıhar ve geceleyin cimaya rağmen iki olayın aynı olduğunu düşünüyorlarmış. Çünkü her iki rivayettede geçen cima hadisesi ramazanda olmakta, şahıslara söylenen kefaret aynı sıralamayı takip etmekte, her iki rivayetteki şahıs son derece fakir olduğunu söylemektedir. Burada ravilerin küçük bir kusurundan söz etmek ve oruçluyken hanımıyla cima ettim ifadesiyle hanımına zıhar yapar ancak bir gece onunla cima eder ifadesinin birinde hata olduğunu söylemek mümkün.)
Orada bitiyor. Netice yok.
(Hata var diyor.)
(Sistem zıharın şeysiyse demek ki zıhar doğruymuş, diğeri yanlışmış.)
İşte ayet dayanaklı tercih kavramı sahih hadisçilerde yoktur maalesef. Onun için problemin kaynağı da o.
İyi, fena olmadı değil mi? Yine bir şeyler ortaya çıktı.