Namazda El Bağlamak

20 Nisan 2013 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli İlmihal Dersleri

Elhamdulillahir rabbil alemin vel akibetülil müttakin vessalatu vesselamu ala resuline Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.

Âdem aleyhisselamdan beri bütün nebilerin ümmetlerine tebliğ ettikleri namaz ibadetini burada öğrenmeye devam ediyoruz. Bilgilerimizi hatırlayalım. Beyine suresinde Allahu Teala bütün nebilerle ilgili olarak şöyle demişti: (5.ayet)“Onlara verilen emir sadece dini Allaha has kılarak” yani dinle ilgili bütün tanımlamaları Cenabı Hakka bırakarak “samimiyetle ona kulluk etmeleri” verilen emir sadece bu. “namazı tam kılmaları ve zekâtı vermeleridir” Şimdi namazı kılmaları ifadesi bütün nebilerin ümmetlerine verdikleri emir olarak bize bildiriliyor. İbrahim aleyhisselam Kabe-i Şerifin binasını yükseltip tamamladıktan sonra dualarından birisinde (İbrahim suresi37. ayet) “Ya rabbi bu insanlar namazı tam kılsınlar diye bunu yaptım” dedi. Bir başka duasında (İbrahim suresi 40. ayet) “Ya rabbi beni ve soyumdan gelenleri bu namazı tam kılan kişilerden eyle” demişti.

Dolayısıyla, namaz Muhammet sallallahu aleyhi ve selleme has bir ibadet değil, Âdem aleyhisselamdan son nebiye kadar bütün nebilerin ümmetlerine emir ettiği bir ibadettir. Şimdi bu ibadet bütün nebilerin ümmetlerine emrettiği ibadet olduğu için hepsinin kıldığı beş vakit namazdır. Bunu daha öncede hatırlatalım size namaz vakitleriyle ilgili Cibril hadisinden bahsetmiştik. Resulullah asallallahu aleyhi ve selleme Cebrail aleyhisselam Kâbe-i Şerif’in yanında iki kere beş vakit namazı kıldırmıştı. Ve birincisinde vaktin başında, ikincisinde de sonunda kıldırmış sonrada demişti ki işte “Ya Muhammed bu senin ve senden önceki nebilerin ibadet vakitleridir, ibadet bu iki vaktin arasındadır” Hem namazın nasıl kılınmış olduğunu göstermiş oldu resulullaha çünkü o nebilerin tamamına vahiy getiren Cebrail aleyhisselamdır, onların hepsini yakından tanıyan bilen. Bir de burada daha sonra inşallah konularımız arasına girer, ruh kelimesi Kur’an’ı Kerim’de ilim anlamında kullanılıyor “ve enzelna ileyke ruhen min emrina” değil mi? öyle bir ayeti kerime vardı. (Şura suresi 52. ayet) “Ve kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ” “böylece sana kendi emrimizden bir ruh indirdik” Şimdi Cebrail aleyhisselam’da ruhül emin, güvenilir ruh yani onun bilgisine güvenilir, yanıltmaz insanı. Dolayısıyla, Cebrail aleyhisselam resulullah sallallahu aleyhi ve selleme gelip namazı öğretince önceki ümmetlerin kıldığı namazı doğru bir şekilde resulullahın öğrenmiş olmasını sağladı. Çünkü biz yine Kur’an’ı Kerim’den biliyoruz ki bunlar, ümmetlerini kendi cemaatlerini koruyabilmek için bile bile birçok yanlışların içersine giriyorlar. Resulullahta o yanlışlardan emin olarak Cebrail aleyhisselmadan namazı öğrendi.

Dolayısıyla, onun kıldığı ve bize kadar gelen namaz bütün nebilerin kıldığı namazdır. Şimdi burada çeşitli şeyler var, namazın içersinde çeşitli eylemler var. Kur’an’ı Kerim’de onlarla ilgili ayrıntılı bilgi verilmemesi son derece normaldir, tabiidir çünkü önceki ümmetleri tasdik için gelmiş bir kitaptır eğer bir değişiklik olsaydı muhakkak onu söyleyecekti. Şimdi burada diyor ki Nisa suresinin 101-102 ve 103. ayetleri şöyle hiç okumadan özetleyeyim ben size. Nisa 101. ayette sefer sırasında namazın iki rekât kılınacağı ama karşınıza 101 ve 102 yi birlikte okuduğumuz zaman ortaya çıkıyor o. Sefer sırasında dört rekatlık namazın iki rekat olarak kılınacağı ama karşımıza düşman çıktığı zaman bir rekata indirilmesinde bir günah olmadığı ifade ediliyor. Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme deniyor ki, “sen onların içersinde olurda namazı onlar için tam kılarsan yani her iki grupta senin arkanda namazı kılsın diye sen tam kılarsan, onlarda kendilerine verilen ruhsatı kullanırlarsa, o zaman ikiye ayır onları bir grup senin arkanda namaz kılsın, onlar secdelerini tamamlayıp birinci rekâtı bitirince düşmanın karşısına geçsinler, diğer grup gelsin ve seninle beraber namazı tamamlasınlar.” Şimdi burada birer rekât korku olduğu zaman karşıda düşman korkusu olduğu zaman namaz terk edilemiyor, namaz kazaya bırakılamıyor, bir rekâtta olsa kılınması gerekiyor. Oruç gibi değil, oruçta hasta olan tutmayabilir, yolcu olan tutmayabilir ama burada karşıda düşman bile olsa namazı asla geriye bırakamıyorsun. Niye öyle? 103. ayette diyor ki Allah: “ Çünkü Müminler üzerine vakitle sınırlı bir farz olarak yazılmıştır” Vakit bitti, namazda bitti, artık bütün ömrünü namazla geçirsen o geçen namazı karşılaması mümkün değil, giden gitti.

Şimdi işte burada diyor ki, Nisa suresinin 103. ayetinde “O namazı kıldığınız zaman” yani o bir rekâtlık namazı kıldığınız zaman, bir önceki ayette bir rekâttan bahsediyor çünkü “O namazı sen onlar için kıldırdığın zaman” diyerek o bir rekâtlık namaza işaret ediyor. Bir rekâtlık namazı kıldığınız zaman, bitirdiğiniz zaman değil, kılarken eda manasına, “o namazı kılarken, ayakta Allahı zikredin” şimdi Allahı zikredin derken neler akla gelir? İşte tekbir almak, arkasından Subhaneke okuyoruz ya da İnnî veccehtu vechiye lillezî fatares semâvâti vel arda diye onu okuyoruz, resulullahtan gelen çeşitli dualar var onları okuyoruz o da bir zikir, Fatiha suresini okuyoruz, zammı sureyi okuyoruz o da bir zikir, o konuda inşallah Enes Alimoğlunın hazırlıklarını iki hafta sonra ayrıntılı bir şekilde dinleyeceğiz Allah nasip ederse, epey bir zamandır hazırlık yapıyor ve son derece önemli bir konu. Ben şimdiden söyleyeyim bizim bu, bu günlerde dünyanın hemen her tarafında tartışılan kaderle ilgili çalışmalarımızı gölgede bırakacak kadar önemli bir konudur onu inşallah iki hafta sonra, demedi demeyin yani. Bu defa fena karışacak kader gibi değil yani. Bu defa çok fena karışacak ama onu inşallah iki hafta sonra yapacağız Allah nasip ederse. Mesela fezkurûllâhe bu unutulmuş olan bir emirdir inşallah Kur’an ayetleriyle çok net bir şekilde ortaya koyacağız. “Allahı ayakta zikredin, oturduğunuz yerde zikredin ve yanlarınız üzerineyken zikredin” yanlarımız derken işte rükû ve secde de ona giriyor onu daha sonra ayrıntılı olarak şey yaparız. Şimdi burada diyor ki: fe izatma’nentum bir önceki ayete atıfta bulunuyor “güvene kavuştuğunuzda” onun için buraya kadar anlatılan düşman karşıdayken yapılacak şey o bir rekâtlık namaz “mutmain olursanız” yani düşmandan emin olursanız yani tehlike geçti dediğiniz an “o namazı tam kılın” şimdi Arapça bakımından bir önceki ayette (102)“Ve izâ ekamte lehumus salâte” ikame kelimesiyle var burada da (103) ekimu resulullah tam kılmış oluyor. Onun için “namazı tam kılın” diyor, öbürleri (102)fel tekum kıyam kelimesiyle onlar sadece bir rekâtlık namaz kılmış oluyor. “O namazı tam kılın” diyor. Demek ki bir önceki ayette bir rekatın nasıl kılındığını Cenabı Hak ayrıntılı bir şekilde anlatmış oluyor. Sonra da şunu söylüyor az önceki okuduğum ayeti (103) “innes salâte kânet alâl mu’minîne kitâben mevkûtâ” hani birisi diyebilir ki Ya rabbi karşıda düşman savaş hali, hatta yağmur da yağsa burada yazıyor, çamurda olsa, hasta da olsanız hepsini söylüyor bir önceki ayette, 102. ayette. Yani namazı sonra kılsak ne olur? Hayır, bir rekâtta olsa kılacaksınız. Niye? (103) “innes salâte kânet alâl mu’minîne kitâben mevkûtâ” “çünkü namaz müminler üzerine vakitle sınırlı olarak farz yazılmıştır” vakit çıktı namaz bitti. Sadece resulullah sallallaahu aleyhi ve sellemden gelen, işte unutma, uyku sebebiyle vaktin dışına çıkılmışsa eğer o zaman namaz kılınabilir çünkü insanın gücü dışındaki bir şeydir (Bakara suresi 286. ayet) “Allah kişiyi gücünün üstünde bir şeyle mükellef tutmaz” unutmamak diye bir şey olmaz. Mesela ben de oluyor mümkün oldukça cemaatle namazımı kılarım, bazen bir cemaat, mesela camiye gidemiyorsunuz derste oluyorsunuz, dersten çıktığınız zaman zannediyorsunuz ki namazı kılmışsınız. Ezan okunurken namazı kıldığınız için bir de bazen aklınıza bile gelmediği oluyor bazen ikindi namaz vakti geliyor Allah Allah ben o namazı kılmamıştım diye. İnsanın elinde olan bir şey değil yani şuurlu olarak şey değil. Uyuya da kalabilirsiniz insansınız, bunlar insanın gücünün yetmediği şeyler olduğu için Allahu Teala’da sorumlu tutmam dediğine göre, e..bir namaz eksik olarak Cenabı Hakk’ın karşısına çıkarsak o zaman olmaz. Allahu Tela’da böyle bir imkân vermiş oluyor, resulullah onu bize bildirmiş oluyor.

Şimdi bu namazın şekilleri var yani şekillerle belli vakitlerde yerine getirilmesi gereken bir ibadet. Aslında bu derslerimizin bir tanesini de şeye ayırmamız lazım bunu bir not alında biliyorsunuz Hakkı Yılmaz namaz sosyal ve ekonomik destektir diye yani ilimle, dürüstlükle uzaktan yakından alakası olmayan bir iddia peşinde, benim bu sözlerimden çok rahatsız oluyor ama inşallah ilersinde çok çok daha rahatsız olacağı şeyleri bilimsel olarak burada söyleyeceğiz Allah nasip ederse, onu bir programa alırsanız. Yani bu tür şeyleri de insanların zihinlerinden silmemiz lazım. Yani hakikaten öyle bir Arapça uyduruyor ki Araplar böyle bir Arapçayı hayatlarında duymamışlardır. Kendi uydurduğu Arapçayla Kur’an’ı Kerim’e anlam veriyor, hâlbuki Allahu Teala Kur’an’ı Kerim’de bir ayeti başka bir ayetle açıkladığını söylüyor, kelimeleri yerleşik anlamından başka anlama çekmeyi Yahudilere ait bir davranış olarak bildiriyor. Ayetleri ben açıklarım ki diyor, Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz yani ayetin kelimeleri ile hiç oynamadan insanlar açıklarsa bunu kendini Allah yerine koymak olarak Cenabı Hak niteliyor. Açıklamayı ben yaparım diyor ama bu şahıs kalkıyor salât kelimesine öyle bir anlam veriyor ki Araplar hayatlarında böyle bir mana duymamışlardır. Onu şimdi kendisi de kabul ediyor tabi diyor ben mecaz manasında verdim, diyor. Ondan sonrada bizi de yalancılıkla suçluyor bu ne biçim ilimse ben onu da anlayamadım. Yani hakaret etmenin anlamı ne? Yalancı demek başka, yanlış yapıyor demek başka bir şeydir. Şimdi kendisini Cenabı Hakk’ın yerine koymaktan daha ağır bir suç işliyor yani Allahu Teala’nın bir ayeti kendisi açıklarsa onu Allah yerine koymaktır kendisini diye o ağır suçlamasından daha ilersine gidiyor bir tek kelimeye Araplarında bilmediği bir anlam vererek namazı, sosyal ve ekonomik destek haline getiriyor. Bu ne biçim sosyal ekonomik destek ki fecir zamanında kılınacak, gece kalkıp kılacaksınız, efendim belli zamanlarda, güneş batıya kaydığı zaman işte şu şu yani evlere şenlik ama buna ayrı bir ders ayırmamız lazım.

Evet, şimdi bugün iki konumuz vardı birisi namazda ellerin kaldırılması değil mi? Ellerin bağlanması biri de kıraatti. Kıraati bugün almayacağız o da şundan dolayı dün Diyanet İşleri Başkanlığının Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmış bir hutbe camilerde okundu, öğrendiğimize göre tüm Türkiye’de okunmuş, sitede o şekilde yazılı, tüm Türkiye geneli diye yazmış evet burada kendileri öyle yazmışlar. Bu hutbe bizi ciddi manada rahatsız etti. Bu hutbeyi gündemimize alacağımız için namazla ilgili olarak sadece ellerin bağlanması konusunda arkadaşlarımızın hazırlıklarını dinleyeceğiz ondan sonra diğer konuya geçeceğiz. Önce kimi dinliyorduk Şia’yı mı evet Kadri hocadan Şia’nın namazda ne yaptığını elleri bağlama konusunda Şia da dinliyoruz.

Kadri hoca: Hocam Şia da elleri bağlamak bidat ve haram olan bir konudur. Bunu özellikle Belâzurî’nin Ensab’ul-Eşraf kitabı anlayamadım Mecma’ul-Bahreyn adlı kitaplarda yer aldığına göre bu İran fethedildiğinde, İranlı esirler ikinci halifenin huzuruna getiriliyor.

Abdulaziz Bayındır: Ömer radiyallahu anhın huzuruna getiriliyor ki İranlıların hiç sevmediği bir zattır, evet.

Kadri hoca: ve o anda köleler halife karşısında ellerini bağlıyorlar, büyükler karşısında ellerini bağlama adetlerinden dolayı. Halife soruyor bunlar niye böyle yapıyor. Bu bizim büyüklerimize karşı yaptığımız bir tavırdır, bir davranış şeklidir diyorlar. Bunun üzerine kendisi de diyor ki, Allah’ın huzurunda bu şekilde, bizimde bu şekilde davranmamız güzel olur diye bir kaynak zikrediyorlar ama kendi kaynaklarında da özellikle Hz. Ali’den Vesail-uş Şia cilt 4-15. babta, velatu keffir ona tekfir veya tekettüf diyorlar Arapça el bağlama Arapça okudu ellerinizi namazda bağlamayın çünkü bu adet Mecusların, Mecusilerin İranlıların adetidir.

Enes Alimoğlu: Hz. Ali mi söylüyor?

Kadri hoca: Evet, Hz. Ali’den naklediliyor. Altıncı ehli beyt imamı İmam Caferi Sadıkta, Hammad Bin İsa diye bir zat kendisine lütfen bana peygamber efendimizin kıldığı namaz nasılsa bana o namazı öğret bütün müstehaplarıyla, bana onu öğret diyince İmam Caferi Sadık, Ebu Hanife’nin de üstadı kalkıp onların önünde orada bir cemaatte olduğu anlaşılıyor, namaz kılıyor bütün müstehaplarıyla, erkânlarıyla ve orada elini bağlama şekli yok. Dolayısıyla, diyorlar eğer öyle bir şey olsaydı İmam Caferi Sadık bunu en azından diğer müstehapları yerine getirdiği gibi bunu da yerine getirirdi. Aynı şekilde Muhammet Bin Müslim, İmam Sadık’tan ve İmam Bakır’dan ikisinden de naklediyor. Birisi ellerini namazda üst üste koyuyor, bağlıyor şeklinde, İmam buna diyor bu tekfirdir Arapça şeyde bu el bağlama üst üste ve bu şekilde sakın yapma diye söyleniyor.

Abdulaziz Bayındır: Tekfir mi, tekfif mi?

Kadri hoca: Tekfir hocam

Yahya Şenol: Ne anlama geliyor?

Kadri hoca: Tekfir ve tekettüf diye geçiyor.

Abdulaziz Bayındır: Ha tektir ta ile!

Kadri hoca: Tekfir

Abdulaziz Bayındır: Fa ile!

Kadri hoca: Tabi

Abdulaziz Bayındır: Tekfir!!

Kadri hoca: Yukeffir dedi ya zaten şimdi …..

Abdulaziz Bayındır: Kef anladım da tekfir…

Kadri hoca: Niye o münasip, şey söyleniyor bilemiyorum.

Abdulaziz Bayındır: Tekfir kelimesi pek ama kef, mükefte uymaz, kefte uymaz ama

Kadri hoca: Tekettüf var hocam bir de diyorlar tekfir, neden diyorlar bilmiyorum. Acaba örtme anlamında o şeklinde mi?

Abdulaziz Bayındır: Bir elin diğer eli örtmesi manasında olabilir belki öyle o manada olabilir evet. Çünkü küfür örtmek olduğu için bir eli diğer elin üzerine koymak onu örtmek olabilir.

Kadri hoca: Zurare’de yine Ebu Caferi Sadık’tan naklediyor namazlarına önem göster ve ellerini bağlama çünkü bu Mecusilerin yaptığı bir iştir.

Yine aynı şekilde büyük Şia âlimlerinden olan Şeyh Saduk, Hz. Ali’den naklediyor bulamadım kitabın ismini kitapta orada diyor Müslüman birisi namazda Allahın karşısında durunca ellerini bağlamaz. Çünkü bu kâfirlere yani Mecusilere benzemektedir diye söyleniyor.

Yine Vesail-uş Şia 7. cilt Arapça okudu yine burada da hocam tekfir deniyor zaten… 268. sayfada Arapça okudu Müslüman Allah’ın aziz ve celil Allah’ın huzurunda ellerini bağlamaz çünkü Arapça okudu bu böyle yaptığı takdirde küfür ehli yani Mecusilere benzeme haline girer yani dolayısıyla ellerin mutlaka bağlanmaması gerekiyor. Özelliklede büyük sahabi Ebu Hamid Saidi, Ebu Hureyre sehli Saidi, Ebu Said Saidi, Ebu Kutate, Halis Bin …duyamadım, Muhammet Bin Müslime bunlar arasında namazın müstehaplarını anlatıyor ve orada asla tekfirden bahsetmiyor yani el bağlamaktan bahsetmiyor.

Sehl Bin Said’te yine aynı Fethul Bari de diyor ki bu peygamber zamanında yoktu daha sonra ortaya çıktı ve bunu da Arapça okudu şeklinde naklediyor yani birileri böyle emrediyor, namazda el bağlamayı emrediyor denildiği için peygambere atfedilmemiş diyorlar ve bu kesinlikle daha sonra ihdas edilmiş Mecusi bir iş olarak değerlendiriliyor.

Enes Alimoğlu: Sonuç olarak haram mı?

Kadri hoca: Tabi namazda da batıldır yani namazda yaptınız mı çünkü ibadette

Abdulaziz Bayındır: Namazı bozuyor, değil mi?

Kadri hoca: Namazda, ibadetler Şia’da tevkifidir diyorlar tevkifidir yani peygamberin bildirmesine bağlıdır. Dolayısıyla, namazda en küçük bir azaltma çoğaltma o teşri hakkına girdiği için namazı batıl ediyor. Bu kadar hocam…

Abdulaziz Bayındır: Teşekkür ederiz, sağ olun. Evet, şimdi Fatih Orum hoca Hanefi mezhebini anlatıyor.

Fatih Orum: Hanefi mezhebinde iki terim geçiyor bu elleri bağlamakla ilgili olarak, namazda elleri bağlamak. Birisi itimat, diğeri de irsal, itimat ve irsal ifadeleri geçiyor bu iki ifadeyle bu iki terimle bu mesele şey yapılıyor.

İtimat, iftitah tekbirinden hemen sonra elleri bağlamak anlamına geliyor yani Allahu ekber dedikten sonra bağlamaya itimat diyorlar. Tekbir getirdikten sonra bağlamayıp yana salmaya da irsal diyorlar. İşte bayram namazı tekbirleri hariç namaz söz konusu olduğunda, cenaze namazı da dâhil, vitir namazında ki kunut tekbirleri de dâhil tekbirden sonra elleri salmadan doğrudan bağlamak gerekir diyor Hanefiler. Bu bağlamanın şekliyle ilgili bir, iki ayrıntı var. Erkekler için söz konusu olduğunda göbeğin altı Arapça okudu göbeğin altında bağlayacak. Niçin böyle denildiğinde de bunu talzim sebebiyle böyle göbeğin altına bağlamak talzim ifade eder saygı ifade eder. Namazda da saygıdır zaten maksut olan asl olan şey denilmekte, dolayısıyla bu şekilde delillendiriyor. Bayanlar için olunca bunu göbek altına değil göğüs hizasına bağlamalıdır. Niçin derseniz, sebebi de Arapça okudu yani bu onun için setre daha uygun bir hal diyorlar.

Peki, bağlamanın şekli ile ilgili neler var dersek? Erkeklerin küçük parmağı ile başparmağı, sağ elin bileği sol elin üzerine gelecek ve küçük parmakla büyük parmak sol elin bileğini kavrayacak, diğer üç parmak şu şekilde bileğin üzerinde kalacak şekilde erkekler bu şekilde başparmak ile serçe parmak bileği şu şekilde kavrayacak, diğerleri böyle olacak üstünde. Bayanların ki ise sadece parmaklar sol elin bileği üzerinde şu şekilde kalacak şeklide bu şekilde tanımlanıyor.

Enes Alimoğlu: .anlayamadım

Fatih Orum: Esterula olduğu için

Abdulaziz Bayındır: Tek delil yani daha iyi kapatır, kadıbnların bilmiyorum tabi yalnız enteresan bir şey işte Şia diyor ki, elini bağlarsan namazın bozulur, Caferi Sadık’ta, Ebu Hanife’nin hocalarından bir tanesidir. Caferi Sadığa dayandırdı Kadir hoca şeyini anlatırken, değil mi? Evet, şimdi öbürü de diyor ki sünnettir. Birisi namazı bozar dediğine diğeri sünnettir diyor.

Fatih Orum: Evet, şöyle hatta Arapça okudu ifadesi var. Resulullahın sünnetindendir sağ elini sol elin üzerine koyarak göbek altına hizalamak şeyi. Bir başka rivayet yine Hanefi kaynaklarından…

Abdulaziz Bayındır: Arapça okudu….

Cemal hoca: Arapça okudu….

Fatih Orum: Sadece Abdurrezzak’in Müsennefinde geçiyor.

Cemal hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Evet, bu hadis diyor Abdurrezzak musennefinde geçiyor sadece başka herhangi bir hadis kaynağında bulamadım zayıf olduğu…

Cemal hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Ondan başka bir kaynakta geçmiyor, sahih olduğu sıhhati konusunda bir araştırma yapamamış.

Fatih Orum: Yine Hanefi kaynaklarında bu konu ile ilgili olarak bir başka rivayette, nebilerin, üç şey nebilerin ahlakındandır, Arapça okudu şeklinde. Nedir bunlar, bu üç şey?  Arapça okudu İftarda acele etmek, Arapça okudu sahuru geciktirmek, Üçücüsü de Arapça okudu sağ eli sol elin üzerine göbek altına hizalamak namazlarda bu üç…

Yahya Şenol: Rivayet mi hadis mi bu?

Fatih Orum: Burada şöyle söylüyor..

Abdulaziz Bayındır: Arapça okudu

Cemal hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Az önce okunan hadis değil, bunu Abdurrezzak musennefinde bulmuş Cemal hoca. Önceki hadis Arapça okudu

Fatih Orum: Arapça okudu

Yahya Şenol: O son okuduğunuz hadis ravisi belli mi?

Fatih Orum: Yok, sadece metinde anlayamadım sallallahu aleyhi ve sellem diye geçiyor.

Yahya Şenol: Başı nasıl hadisin hani karşılaştırma yapmak için.

Fatih Orum: Başı şöyle Arapça okudu diye başlıyor.

Abdulaziz Bayındır: Şeye mi bakıyorsun…

Yahya Şenol: Yok, Şafilerde aynı hadisi delil getiriyorlar da tahtesurra ibaresi yok yani orada o yüzden.

Enes Alimoğlu: Şeyde var o Muhalla’da da var bu hadis

Yahya Şenol: Tahtesurra ibaresiyle mi?

Enes Alimoğlu: Hz. Ali’den gelen nüshasında anlayamadım Tahtesurra yok

Fatih Orum: Burada da Tahtesurra şeklinde var.

Muhammet hoca: İmam Malik …..zikrettiğini söylüyor …ama delil almıyor mekruhtur, diyor.

Abdulaziz Bayındır: Bu hadisi mi zikrediyor İmam Malik?

Muhammet hoca: …..olduğunu söylüyor ben bulamadım ama.

Abdulaziz Bayındır: ama delil almıyor. İmam Malik kendisi hadis mekruh olduğunu söylüyor el bağlamanın, değil mi? Çünkü Maliki mezhebinde el bağlanmaz. Çok ilginç bir şey yani Medine mezhebidir Malikiler, evet

Yahya Şenol: O şeyi Hz. Ali’ye rivayet etti galiba.

Abdurahman hoca: …şeyde geçiyor hocam Ahmet Bin Hanbel’de geçiyor.

Yahya Şenol: Ravi kim?

Abdullah hoca: Arapça okudu.

Yahya Şenol: Ha Ali tamam, şimdi oldu.

Abdulaziz Bayındır: Ebu Davut ve Ahmet Bin Hanbel’de geçen bir hadismiş bu, göbeğin altı rivayeti. Tamam mı?

Fatih Orum: Yani evet şu an itibariyle başka bir şey yok.

Abdulaziz Bayındır: Özet olarak Hanefi mezhebinde el bağlamak ne oluyor?

Fatih Orum: Sünnet

Abdulaziz Bayındır:  Sünnet oluyor.

Kadri bey: Bir şey ekleyebilir miyim? Tekfir kelimesinin neden o anlama geldiğini şey babında o tekfir, kefir babındadır duyamadım…gibi keffere lehu denildiğinde Arapça ona karşı elini göğsüne bağladı, saygı gösterdi anlamındadır. Dolayısıyla, bu da o Şia’nın İranlı kölelerin âdeti olduğu şeklinde bir uyum gösteriyor.

Abdulaziz Bayındır: Yani Ömer radiyallahu and İranlı kölelerden bunu öğrenmiş bizde namazımızda bunu yapalım demiş. Tabi bu pek mantıklı bir şey değil ama böyle yazıyorlar.

Yahya Şenol: Şafi mezhebine geçelim o zaman. Şafi mezhebinde iftitah tekbirinden sonra Allahu ekber dedikten sonra eller önce bir yana salınıp o şekilde bağlanır ve bunun müstehap olduğu söylenir yani Allahu ekber direk bağlama şeklinde değil, Allah uekber yani bizim bayram tekbirlerinde olduğu gibi önce bir yana salıp sonra bağlama var.

Müstehap ve sünnet iki tabir kullanılıyor bunun için. Burada da söylenen, deniyor ki sağ avucu sol elinin işte tam şurasına yani şu başparmağın bilekle bitiştiği yerin üzerine gelecek, parmaklarda bileği şu şekilde saracak şekilde bağlanır, kamera görür mü bilmiyorum, yani şöyle şu şekilde bağlanır, bir miktar şuralardan da tutulmuş olur. Parmağın üstü yani parmağın bilekle birleştiği yer, bileğinde kola birleştiği yerden de böyle kavranır ve ondan sonra göğüsün altı, göbeğinde üstü bir yerde bağlanır. Yani göğüs hizamız bizim şurası şöyle değil, göbek deliği üstü değil orta bir yer şurada bir yerde ama sağ, sol ona da herhangi bir açıklama yok kitaplarda ama üstte bir yerde karnımızda diyebiliriz yani, karnımızın üstünde göğsün altı, göbeğin üstü bir yerde bağlanır. Bununla ilgili delilleri hadisler, yalnız bu şeyde El- Beyan adlı kitapta Şafi âlimlerden İmrani ilk delil olarak bu (Kevser suresi 2. ayet) “Fe salli li rabbike venhar” ayetini delil getiriyor. Geçen Nevevi de Mecmu’da öyle bir şey yok sadece hadislere dayanıyor .(Kevser suresi 2. ayet) “Fe salli li rabbike venhar” Kevser suresi, şimdi diyeceksiniz ki yani namaz kıl, kurban kes ne alakası var bunun. Venhar kelimesinin Ali İbn-i Ebi Talip’ten yani Hz. Ali’den şöyle bir açıklaması olduğuna dair şöyle bir rivayet getiriyorlar. Demiş ki Hz. Ali venhar kelimesinin açıklaması olarak Arapça okudu bu nahir kelimesi normalde şu, şura, şu bölgeye verilen isim.

Abdulaziz Bayındır: Göğüs tahtası mı diyorduk buna, yok yok kafesin birleştiği yere yani şu, şimdi şunun tam üst taraftaki V şeklindeki yer varya onun çukur kısmı nahir.

Yahya Şenol: Nahir oraya deniyor normalde yani sözlük anlamı olarak Hz. Ali’de demiş ki Venhar kelimesi namazda eli, o nahrin altına bağlamak demektir.

Bir katılımcı: Bayanlar

Yahya Şenol: Yok, genel olarak, kadın erkek herkes için geçerli olmak üzere. Diyor ki Hz. Ali bunu Arapça okudu yani lügattan yola çıkarak sözlük anlamından yola çıkarak böyle bir şey söylemiştir ve ya tevkifi olarak yani resulullahtan duyduğu şekli ile burada kendi yorumu yoktur diyor ikinci şeye göre. Bundan dolayı diyorlar işte namazda elleri bağlamak gerekir. Hâlbuki (Kevser suresi 2. ayet) “Fe salli li rabbike venhar” kesin bir emir ifade ediyorsa niye müstehap olduğunu söylüyorsunuz ona dair bir açıklamaları yok.

Abdulaziz Bayındır: Tabi yani venhar emirdir. O zaman nasıl müstehap olur yani gerçekten şaşırtıcı bir şey.

Yahya Şenol: Namaz kıl ve ellerini bağla olacak yani bu da namazdan da ayrı bir şey gibi olacak

Abdulaziz Bayındır: Sonra üç tane ayetlik bir surenin bir tane ayeti buna ayrılacak ve sen buna müstehap diyeceksin yani olacak şey değil.

Yahya Şenol: Evet, ama mezhebin diğer kitaplarında esas delil olarak kullanılan şey hadisler. Onlardan bir tanesi Abdullah İbni Abbas’tan gelen rivayet, o da şöyle peygamber efendimiz buyurmuş ki, biz peygamberler topluluğu üç şeyle emrolunduk, bunlardan bir tanesi sahur yemeğinin geciktirilmesi, iftarın çabuk yapılması ve namazda Arapça okudu

Fatih Orum: Tahtesurra yok.

Yahya Şenol: Tahtesurra yok. Yani namazda sağ elimizi sol elimizin üzerine koymamız bu konuda emrolunduk. Bu da aslında emirse neyi ifade etmesi lazım bu emrin? Gerçi bu üçü birden şey değil mi ama sahurun ertelenmesi, iftarın çabuk yapılması sünnet, farz olarak değil ama sadece peygamberlere mi emir farz olarak ifade ediliyor, ümmetlere belki sünnet, öyle mi tevil ediliyor onu bilmiyorum. Çünkü ifade umirne, biz böyle emir aldık diye.

İkinci şeyleri de Abdullah İbni Mesud’tan gelen bir rivayet,  Abdullah İbni Mesud namazını kılarken peygamber efendimiz sağ elini sol elinin üzerine koydu ve bağladı, diyor, delilleri bu.

Üçüncüsü, Vail Bin Hücur rivayeti, o da peygamber efendimizin namazını kılarken işte işaretle, peygamberimiz ellerini şu şekilde bağladı diye sağ elini sol elinin üzerine koyarak bağladı diyorlar. Peki, göbeğin altına konulacağına dair bir rivayet getirildi Hanefi mezhebinde bu Ebu Davut’ta mı geçiyordu?

Abdulaziz Bayındır: Ahmet Bin Hanbel ve Ebu Davut…

Abdurrahman Yazıcı: Ahmet Bin Hanbel ve Ebu Davut…

Yahya Şenol: Ebu Davut ve Ahmet Bin Hanbel var. Bu İmam Nevevi onu delil getirenlere şu şekilde cevap vermiş. Diyor ki, evet sizin dediğiniz gibi hadis var ama bizim dediğimiz gibi hadiste var işte bu Vail Bin Hücur hadisi, Abdullah İbni Mesut hadisi bunları verdikten sonra diyor ki, sizin delil getirdiğiniz hadis konusunda Arapça okudu bu hadisin zayıflığı konusunda ittifak etmiştir hadisçiler çünkü Arapça okudu bu rivayetin senedini alan Abdurrahman Bin İshak el vasiti Arapça okudu cerh ve tadil ki bu hadis ilminde ravilerin güvenilir olup olmadığını sorgulayan bilim dalı. O ilimle uğraşan imamların ittifakıyla bu adam zayıftır deniyor. Dolayısıyla, bunun rivayet ettiği hadisinde zayıf olması Şafilere göre mümkün değil o yüzden namazda eller göbeğin altına konulmaz, göbeğin üstüne, göğsün altına bir yere bağlanır, sağ el sol elin üzerine konulmak suretiyle, bu kadar daha başkada bir şey yok.

Abdulaziz Bayındır: Peki teşekkür ederiz şimdi sıra kimde?

Abdurrahman Yazıcı: Hanbelî mezhebinde

Abdulaziz Bayındır: Evet, Abdurrahman Yazıcı hocayı dinliyoruz.

Abdurrahman Yazıcı: Hanbelî mezhebine göre elleri bağlamak namazın sünnetlerinden. Bu konuda biraz önce Yahya hocanın okuduğu hadisler ile Cemal hocanın okuyacağı hadislerde gördüğüm kadarıyla bunların çoğunu sayıyor İbni Kudame bunların sonuç olarak sünnete işaret ettiğini peygamberimizin yaptığına delil olduğunu söylüyor. Ancak kendi mezheplerinin görüşlerine gelince bu konuda Ahmet Bin Hanbel’den nakledilen rivayetler ihtilaflı yani nasıl bağlanacak? Alta, üste, işte göbeğin altına üstüne?

Bu konuda üç farklı rivayet var. Bunlardan ilki, Arapça okudu bunlardan bir tanesi işte göbeğin altına koyacak. İkincisi, bu rivayet biraz önce Yahya hocanın zayıf dediği rivayet Hz. Ali’den nakledilen Arapça okudu şeklinde bu rivayete dayanarak. ikinci bir Ahmet Bin Hanbel’den nakledilen rivayet Arapça okudu şeklinde. Yine bu Said Bin Cübeyr, Eş şafi’nin kavli olduğu belirtiliyor. Yine Vail Bin Hücur’dan nakledilen rivayet bu konuda delil alınıyor, şöyle rivayet, anlayamadım sallallahu aleyhi ve sellem peygamberi ben gördüm yusalliyi kılıyordu Arapça okudu göğsüne koydu ellerini Arapça okudu diğerinin şeyindeydi…

Abdulaziz Bayındır: Biri diğerinin üstünde, evet…

Abdurrahman Yazıcı: evet, bir tanesi de üçüncü rivayet Ahmet Bin Hanbel’den Arapça okudu kişi bunu ister altında, üstünde bu konuda muhayyerdir dedikten sonra İbni Kudame şöyle diyor, Arapça okudu her türlüsü de rivayet edilmiştir Arapça okudu bu konudaki şey geniştir yani hepsi de yapılırsa olur gibi bir şey belirtiyor.

Abdulaziz Bayındır: O zaman nasıl şey yapıyor. Hanbeliler böyle bağlıyorlar, birde böyle mi yapıyorlar?

Abdurrahman Yazıcı: Şey hocam üçünü de yapıyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Göbeğin altına da, göbeğin üstüne de…

Abdurrahman Yazıcı: Üçünü de, Ahmet Bin Hanbel’in görüşüne bakarsak üçü de nakledilmiş.

Abdulaziz Bayındır: Tabi, Ahmet Bin Hanbel olduktan sonra bütün mezhepler, hiç kimsenin hatırı kırılmaz.

Abdurrahman Yazıcı: Ama bu mezhepte hâkim olan görüş tam olarak hangisidir burada o çok belli değil hocam.

Abdulaziz Bayındır: Ahmet Bin Hanbel’in bir şeyi varsa, bir görüş şeye göredir, eli salmakta vardır o zaman.

Abdurrahman Yazıcı: O yani burada, onun rivayetlere yer veriyor ama Ahmet Bin Hanbel’den üçünü da nakleden şeyi yok onun dışında.

Abdulaziz Bayındır: Peki, şimdi sıra Mehmet hocada, Mehmet Ruzi hoca Maliki mezhebini anlatacak.

Mehmet hoca: Maliki mezhebinde özet olarak el bağlamak mekruhtur. İlgili hadislerin sahih olmadığını söyleyerek onu delil almıyorlar. Farz namazlarda mekruh ancak nafile namazlarda mekruh değildir. Bir de insan çok nafile namazlarda özellikle namazı uzun kılıyor, halsiz o zaman sağ elini sol eline bağlayarak böyle kendisini destek alabilir.

Abdulaziz Bayındır: Dinlendiriyor kendisini

Mehmet hoca: Dinlendiriyor o zaman caizdir diyor ama farz namazlarda kesinlikle el bağlamak caiz değildir, mekruh, bu kadar.

Abdulaziz Bayındır: Şimdi Malikilerle Şia namaz kılarken ellerini yan tarafa salıveriyorlar şöyle.

Mehmet hoca: Daha hazır ol vaziyette.

Abdulaziz Bayındır: Esas duruş dedi ya Cenabı Hakkın karşısında böyle işte Hanefiler erkekler şöyle göbeğin altında sağ parmak serçe parmakla bileği sarıyorsunuz, bu parmaklarla da bileğin üzerini örtüyorsunuz. Hanımlar için daha kapalı olacağı için şöyle göğsün üzerinde, bir el diğer elin üzerinde böyle, kavramak yok ama bu bir rivayete dayanmıyor daha kapalı olur ifadesiyle söyleniyor. Şafi mezhebinde göbek altı yok, burada göbeğin üstünde bir yerde ister burada, ister burada yani böyle göbeğin üstünde bir yerde, bir de kalbin altına doğru…

Yahya Şenol: İşte böyle bir ibare ikisinde de yok. Burada aslında unuttuğum bir şey vardı tam yeri gelmişken hatırlatayım. Bu İmam Şafi El-Üm’de yani kendisine ait fıkıh kitabında şöyle demiş, diyor ki bu ellerin bağlanmasının esas sebebi yani bundan kasıt ellerin sabit bir şekilde tutulması yani başka bir şeyle meşgul olmasını engellemek Eğer adam diyor elleriyle böyle iki de bir karıştırmayacaksa sağını solunu ellerini salmasında da bir behis yok.

Abdulaziz Bayındır: Çünkü o da İmam Malik’in talebesidir aynı zamanda.

Yahya Şenol: Yani öyle bir şey söylüyor.

Abdulaziz Bayındır: Evet onu da söylüyor Şafilerde bir de şey hatırlıyorum, Şafi mezhebinde kalbin altına doğru.

Yahya Şenol: Yani ben bu iki kitapta da ona rastlayamadım. Belki başka şeylerde vardırda.

Abdulaziz Bayındır: İşte Hanbelî mezhebi de salıvermeyi değil de, göbeğin altında da olur, göbeğin üstünde de olur.

Abdurrahman Yazıcı: Ama sağ el sol elin üstünde olacak.

Abdulaziz Bayındır: Sağ el sürekli solun üstünde olacak.

Yahya Şenol: Burada şeyi ben aslında esas

Abdulaziz Bayındır: Seni dinlemedik değil mi? Tamam Zahiri mezhebi

Yahya Şenol: Yok, Zahiri Enes Alimoğlu aldı.

Abdulaziz Bayındır: Ha Zahiriyi sen mi anlatacaksın? Ha şey yaptınız paylaştınız. Tamam, şimdi seni de dinleyelim de ondan sonra bakalım. Evet, Enes Alimoğluyı dinliyoruz Zahiri mezhebi ile ilgili olarak.

Enes Alimoğlu: Şafilerde ki gibi Şafilerdeki şekilde sağ el sol elin üzerinde duracak, koymak müstehaptır.

Abdulaziz Bayındır: Müstehaptır salıversen de olur.

Enes Alimoğlu: Delili Vail Bin Hücur hadisi, Vail Bin Hücur hadisi ile birlikte başka bir hadis daha var, İbni Mesut’dan gelen, İbni Mesut diyor ki ben namaz kılıyordum sol elim sağ elimin üzerindeydi peygamber efendimiz geldi sağ elimi sol elimin üzerine koymayı emretti ben de öyle yaptım diyor. Bu hadisi delil alıyor ama nereye konulması ile ilgili fikir beyan etmiyor sadece o Hz. Ali anlayamadım gelen hadislerde Tahtesurra diye bir ifade var diye onu da katıyor.

Abdulaziz Bayındır: Göbeğin altı

Enes Alimoğlu: Göbeğin altını tercihen katılıyor.

Abdulaziz Bayındır: Göbeğin altını esas alıyor Hanefiler gibi yani ama müstehap yani sünnet değil.

Enes Alimoğlu: Evet müstehap diyor.

Abdulaziz Bayındır: Yani sünnetten biraz daha zayıf yani yapılması güzeldir, hoştur anlamına. Tamam, böylece başka Arapça okudu Şimdi hadisleri Cemal hocadan dinleyeceğiz.

Cemal hoca: Bismillahirrahmanirrahim Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Şimdi Buhari’den ilk rivayeti aldı.

Cemal hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: İnsanlar diyor, sağ elini sol şeyinin ne diyeceğiz kol, sağ elini sol kolunun üzerine koyma konusunda emredilirlerdi diyor. El el üzerine değil de sen geçen hafta şey yapıyordun ya tenkit ediyordun ya o şekilde koymaları emredilirdi diyor.

Cemal hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Diyor, ben bu hadisin resulullah sallallahu aleyhi ve selleme ait olduğunu bilmiyorum, oraya kadar ulaştığına dair bir bilgim yok.

Cemal hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: İkinci hadis Ebu Davut’tan yani,

Enes Alimoğlu: Ne dediğini duyamadım

Abdulaziz Bayındır: Öylemi, hay Allah!!

Cemal hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Bunun diyor resulullah sallallahu aleyhi ve selleme nispet edildiğinden başka bir şey bilmiyorum yani resulullah böyle yapıyordu şeklinde ifade edilir, tamam. Ben cümlenin başını kaçırmışım.

Cemal hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Evet, Ebu Davut’tan gelen işte sağ elini sol avucunun üzerine koydu, bu da şeyden ne diyoruz buraya? Hanefilerin yaptıkları gibi oluyor tamam.

Cemal hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Bunu İbni Huzeyme sahih olarak görmüştür diyor. Hanifelerin yaptığını şey yapıyor, tamam.

Cemal hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Ve Müslimden gelen hadiste işte sonra resulullah sağ elini sol elinin üzerine koydu namaz kılarken diye rivayet ediliyor.

Cemal hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Bu birinci de İbni Mesuttandı, Müslimden gelen, ikinci hadiste gene İbni Mesut’tan geliyor kendisi namaz kılarken sağ elini sol elinin üzerine koyar ve resulullah sallallahu aleyhi sellem böyle yapardı, diyor.

Cemal hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Şimdi kendisi sol elini sağ elinin üzerine koymuş resulullah sağ elini sol elinin üzerine koy demiş, İbni Mesut için az önce sen söyledin, Enes Alimoğlu söylemişti tamam.

Cemal hoca: Arapça okudu

Abdulaziz Bayındır: Vail Bin Hücur onu sen de rivayet etmiştin değil mi? Vail Bin Hücur’dan geliyor resulullah sallalahu aleyhi ve sellem göğsünün üzerinde sağ elini sol eline üzerine koyardı diye rivayet ediliyor. Şükran… Peki, şimdi…

Yahya Şenol: Ben bir şey diyecektim, söyleyeyim. Şimdi hani hadisleri gördük ne kadar farklı hadisler rivayet ediliyor burada ve hani İmam Malik hocamın da biraz önce işaret ettiği gibi burada Medineli ve Medine ehlinin ameli diye Maliki mezhebinin diğer mezheplerden farklı bir usulü vardır. Hani Medine ehli deniliyor ki bunlar burada peygamber efendimizle beraber yaşayan neslin çocukları hani en iyi bunlar biliyor olması lazım, peygamber nerede ne yaptı diye. Ona rağmen bir dünya hadis rivayet edildi peygamber efendimiz namazda ellerini bağlar, sağ elini sol elinin üzerine koyardı ama Maliki mezhebine göre namazda elleri bağlamak mekruh. Şimdi gelin deyin ki İmam Malik hadis münkiri peygamberin bütün hadislerini inkar etti diyebilir misiniz?

Abdulaziz Bayındır: Hâlbuki en büyük hadisçilerden.

Yahya Şenol: Muhaddis yani.

Abdulaziz Bayındır: En büyük hadisçilerden.

Yahya Şenol: Dört mezhep imamından Ahmet Bin Hanbelî sayacaksak bilmiyorum mezhep imamı olarak, İmam Maliktir, bu kadar hadis rivayet edilsin, edilsin, İmam Malik desin ki elleri bağlamak namazda mekruhtur.

Abdulaziz Bayındır: Ve bununla ilgili hadisler sahih değildir.

Yahya Şenol: Bu çok önemli bir şey bence bakın biraz önce Cemal hocanın bahsettiği rivayetlerde bir tanesi diyor ki şöyle bağlardı hâlbuki mezheplerin hiç birinde böyle bağlanacağını duymadınız. Şafi mezhebinde de, Hanefi mezhebinde de ondan sonra Zahiri mezhebinde de eller böyle bağlanır bilekten, bu nerden çıktı ama hadis demek ki yani bir yerde bir hadisin rivayet ediliyor olması, onun mutlak manada delil olarak kullanılabileceği manasına gelmez. Bunu ben şahsen her fırsatta vurgulamaya çalışıyorum. Mezhep imamlarının hadisleri değerlendirirken farklı kriterleri olabilir ve bu normaldir işte. Adam işte bu rivayeti seçmiş böyle yapardı peygamberimiz, niye bunu alsın? Bir şey diyebilir misiniz bunu alması noktasında? Ve ya bunu tercih eden birine bunu niye böyle yapıyorsun illa böyle yapman gerekirdi diyebilir misiniz? O da hadis delil getirecek bu da hadis delil getirecek.

Dolayısıyla hani bir yerde bak burada hadis var yanlış yapıyorsunuz dedikleri zaman orada bir durun. Tamam, bakalım onun muhalifi olan bir hadis var mı? Hadisçiler bunu nasıl değerlendirmişler? Kendisi hadisçi olan İmam Malik bunca hadis varken bir şeye mekruh diyorsa, demek ki hadislere bu şekilde yaklaşmakta gayet normal. Hani namazla ilgili haftaya, ondan sonraki haftalarda bu sefer diğer mezheplerin hadislere tıpkı İmam Malik gibi yaklaştığını göreceğiz bir dünya hadis rivayet edilecek ama İmamı Azam aksini söyleyecek. Ve kalkıp hiç birimiz de İmam Azam hadisleri inkâr ediyordu diyemeyeceğiz. Peki, onlar öyle yapmıyor ama biz bir şeyi öyle yapınca ya hadis böyle ama ayette böyle dediğin zaman hoppala oluyorsun hadis düşmanı.

Abdulaziz Bayındır: Ne yapsınlar yani adamlar şimdi söyleyecek başka sözleri yok.

Yahya Şenol: Yani hadis tamamen farklı bir ilim dalı, bunun böyle şeyliklerini bilmeden kalkıp insanlara hadis inkarcısı, hadis münkiri bilmem hadis düşmanı falan ilan etmek hani çok basit bir tabir ile kolaycılık, kaçak güreşme, işte cehalette diyebiliriz.

Abdulaziz Bayındır: Neyse alışacaksın böyle şeylere dur daha, böyle şeylere alışacaksın.

Yahya Şenol: Ha işte yani örnekler çok net yani görüyoruz.

Abdulaziz Bayındır: Onun için başına vuran taşları başını kuvvetlendirecek en güçlü gülleleri bile böyle topa vurur gibi atacaksın kenara.

Tüm Mukayeseli İlmihal Dersleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Oruç 13 Temmuz 2013
2 Ramazan ve Oruc Bakara Suresi 183-187 Ayetler 6 Temmuz 2013
3 Namazda Oturus 22 Haziran 2013
4 Namazda Secde ve Oturuş 15 Haziran 2013
5 Namazda Ruku, Secde ve Oturuş 8 Haziran 2013
6 İmamın Arkasında Kıraat, Ruku, Secde ve Ka’de 1 Haziran 2013
7 Namazda Kıraat – 2 18 Mayıs 2013
8 Namazda Kıraat(Zikr) 11 Mayıs 2013
9 Namazda El Bağlamak – Sorular ve Cevaplar 20 Nisan 2013
10 Namazda El Bağlamak 20 Nisan 2013
11 İftitah Tekbiri 13 Nisan 2013
12 Namaz’da Niyet 6 Nisan 2013
13 Kerahat Vakitleri 23 Mart 2013
14 Sabah Namazının Vakti 16 Mart 2013
15 Namaz Vakitleri – 2 9 Mart 2013
16 Namaz Vakitleri – 1 2 Mart 2013
17 Namazda İstikbal-i Kıble 23 Şubat 2013
18 Namaz Kılınabilen Kılanamayan Elbiseler, Başörtüsü 16 Şubat 2013
19 Ezan, Kamet ve Sala 9 Şubat 2013
20 Kur’an’da Salat Kavramı 5 Ocak 2013
21 Kadının Özel Halleri 29 Aralık 2012
22 Özürlünün Abdesti 15 Aralık 2012
23 Teyemmüm 8 Aralık 2012
24 Gusül 1 Aralık 2012
25 Abdesti Bozan Haller 24 Kasım 2012
26 Abdest Alırken Ayakların Meshi Meselesi 17 Kasım 2012
27 Abdest 10 Kasım 2012
28 Kur’an ve Sünnet’e Göre Necis Olan Şeyler 3 Kasım 2012
Kuran Dersi Canlı Yayın