Vekaletle(Bedel) Hac

15 Ekim 2011 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

Euzubillahimineşşeytanirracim bismillahirrahmanirrahim

Bugün başkası yerine hac konusunu işleyeceğiz. Bu konuyla ilgili özel çalışması olan Doç. Dr. Servet Bayındır var. İnşallah onu dinleyeceğiz de onun bir mazereti oluştu. 10 dakika geç gelecek. O gelinceye kadar ben bu konudaki temel prensipleri burada anlatmaya çalışacağım. Bu fıkıh kitaplarında mesela Ömer Nasuhi Bilmen’in Temel İslam İlmihali, burada bedel hac diye bir bölüm var. Yani başkasının yerine hac yapılabileceğine dair. Şimdi bu ibadet ibadet kelimesinin manası nedir? Kulluk etmek değil mi? Kulluk nasıl yapılır? Bir kişinin içten niyet etmesiyle başlar ve gereken işleri yapmasıyla biter. Dolayısıyla Kuran’ı Kerim’de bu işin temel prensipleri var. Mesela İsra Suresinin 18-19. Ayteini okursak daha uygun olur. 283.sayfada. burada Allahu Teala şöyle buyuruyor:

(Arapçası) Kim ahireti isterse (Önce bir kere ahret isteği oluşması gerekiyor.)Ahiret için de ahretin çalışmasını yaparsa (sayaha’daki ha zamiri ahrete gidiyor. Ahret için gereken çalışmayı yaparsa) kendisi de mümin olarak yaparsa Allah onun karşılığını fazlasıyla verir.

Meşkur teşekküre değer şeklinde. Karşılığını alacak olan, sevabını alacak olanlar bunlardır. Şimdi bunun için gerekli şartlara bakalım tekrar.

Birincisi ahreti isteyecek.  Ahreti istemek yetmez. İnsanlar içinde ahreti isteyen çok sayıda kişi var. Şeytan bile ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyor. Yahudilere bakarsınız, Hritiyanlara bakarsınız çok sayıda insan ahreti istediğini söyler. Müslümanlar da öyledir. Ahrette en iyi yerde olmayı ister. Bu istemek yetmiyor. Ahret için de gereken çalışmayı da yapacak. O da yetmiyor. Mesela namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek bunların hepsi ahret için gerekli çalışmalardır. Bunları yapması da yetmiyor. Mümin olarak yapması lazım. Çünkü bu işlemleri mümin olmadan da insanlar yapabiliyorlar. Şimdi bütün bu şartlar oluştuktan sonra işte bunları yapanlar, o ahret için gerekli işi yapanlar bunarın sayleri meşkurdur. Yani teşekküre değer. Yani bunların saylerinin karşılığını bunlar mutlaka alacaklardır.

(Arapçası) Dünya için çalışana da ahret için çalışana da Rabbinin ikramından da ilave ederiz diyor. Rabbinin ikramı engellenemez. Kimse engelleyemez.

Şimdi burada çalışacak olan kim? Yani o ibadeti yapacak olan kim? Bir başkası yapamaz değil mi? Yani kimse o yapacak. Bir de Bakara suresinin 200. Ayetini açalım. 201-202, 30. Sayfa. Burada Allahu Teala diyor ki:

(Arapçası) Hac menasikini yaparken (şimdi doğrudan doğruya, konumuzda hacla ilgili ya bugün. Hac menasiki dediğimiz hac ibadeti demektir. Yani arafatta vakfe, müzdelifede vakfe, şeytan taşlama, Kabe’yi tavaf etme… Bunları yaparken) Allah’ı zikredin. Cenabı Hakkı hatırlayın. Allah’ın emir ve yasaklarını hatırlayın. Anna babanızı hatırladığınız gibi.

Araplarda anne babalarına karşı çok büyük bir saygı vardı eskiden. Onları hatırladığınız gibi Allah’ı hatırlayın. ‘Hatta daha da güçlü bir şekilde hatırlayın. Kimi insanlar (mesela Arafat’ta da dua ederken, Müzdelife’de, Mina’da Kabe’nin çevresinde, Safa’da, Merve’de dua ederken ‘Ya Rabbi bana ev ver, işlerim güzel olsun, apartmanım güzel olsun, oğlum şöyle olsun, kızım böyle olsun hep böyle dünya ile alakalı dua ederler. ‘Ya Rabbi! Bu dünyada bana ver. (Sadece dünyayı ister.) Bunun ahrette alacağı bir şey yok. Dünyada alacak mı belli değil de ama ahret yok bir kere. Çünkü dünyayı istiyorsun, ahretten bir şey istemiyorsun. Ondan sonra ‘Bunlardan bir kısmı da şöyle der. Ya Rabbi! Bize bu dünyada güzellik ver. Ahrette de bir güzellik ver. Bizi o cehennemin azabından koru, derler.’ Bu da bizim her gün namazlarımızda yaptığımız duadır. Rabbena Atina fiddünya haseneh ve fil ahreti haseneh ve gına azabennar. Diye dua ediyoruz. Bu dünyada bir güzellik ver, ahrette de güzellik ver. Bizi o ateşin azabından koru. Birincisinin ahrette alacağı bir şey yok ama dünya, dünyayla ilgili henüz bir şey söylemedi. Adam sadece dünyayı istiyor, ahreti istemiyor, ahretten alacağı bir şey yok. İkincisi hem dünyayı istiyor hem ahreti istiyor. Burada diyor ki: (Arapçası) Bunlar, yani sadece dünyayı isteyenle hem dünyayı hem de ahreti isteyenin alacağı kazancından bir parçadır. Yani sen namaz kılmadıktan sonra istediğin kadar gece-gündüz dua et. Bir şey alamazsın. Ya da gittin hacca, hac da dua ettin. ‘Ya Rabbi, bana ev ver, araba ver. Onun için çalışırsan olur, Allah da senin işini kolaylaştırır. Önünü açar. Yani dünyayı isteyen adamın da hem dünyayı hem ahreti isteyen adamın da alacağı kendi kazancından başkası değildir. Şimdi bunlar çok açık ayetler mi? Yani bir şeye şüphe var mı? Peki benim yaptığım ibadetin sevabı nasıl başkasının olur? İbadeti ben yapacağım başkası ibadet yapmış sayılacak. Şartlar bunlar. Şimdi bir ayet daha okuyalım. Necm suresini açalım. 53.sure 526. Sayfa 36.ayet

(Arapçası) Musa ‘nın sayfalarında bulunanlardan bunlara haber verilmedi mi? Haberleri yok mu? Kendisine verilen görevi tam olarak yerine getiren İbrahim’in sayfalarında olanlardan bunlara haber verilmedi mi?

Şimdi ‘vazira’ burada yük demektir. Burada nasıl mana vermiş. Günahkar. Yok ‘Günah yükü de olabilir normal yük de olabilir. Namaz kılmak bir insanın üzerinde yük değil mi? Ona biz Türkçe ‘de ne deriz. Yükümlülük deriz. Yani kimse kimsenin yükünü taşımaz. Yani biz bunu hem Musa’nın kitabında hem İbrahim’in kitabında yazdık. Bunların haberleri oldu. Hatta ondan öncesine bakarsak kime bu haber verilmiş oluyor.

(Arapçası) sen o yüz çevireni görmedin mi? Az bir şey veriyor, sonra da vermek istemiyor.

Az bir şey veriyor ‘tamam işte bununla yetin. Daha fazla isteme benden’ diyor.

(Arapçası) Onun yanında gayb ilmi mi var o da görüyor? Böyle bir şey mi var?

Diyor ki Müslüman olduktan sonra müşrikliğe dönen Velid bin Muğire hakkında indirilmiştir diye bir not düşmüş buraya.

Ondan sonra bu kişiye bu bilgi ulaşmadı mı? Bu kişi V elid bin Muğire de olsa Müslüman olmuş. O bilgi nerede ulaşacak ona? Kuran’ı Kerim’den ulaşacak. Başka yerden ulaşmaz. ‘kimse kimsenin yükünü taşımaz. Kişi için kendi çalışıp kazandığından başkası yoktur.’ Senin yaptığından başkası senin değildir. Şimdi diyelim ki zengin bir ailede doğdun. Kalktın büyük bir zenginlik içerisindesin. Güzel.. Ama bunlar senin değil. Bunlar başkasının kazandıklarıdır. Senin olan senin yaptığındır. Sen ne yaptın kardeşim? Bu malı iyi kullandıysan o da senin çalışmandır. İyiye ayırdıysan senin çalışmandır. Yani sana ait olan şeydir. Cenab’ı Hak seni çok kabiliyetli yaratmıştır. Güzel.. O kabiliyeti sen orada oluşturmadın. Onu nerede kullanıyorsun? Nasıl kullanıyorsun? Bunlar birer avans gibidir.

Şimdi durum böyle ise en başta da söylediğimiz gibi ibadet, kulluk… İbadet niyetsiz olmuyor. Niyeti kim yapar? ibadeti yapan kişi yapar. Benim yerime bir başkası yapamaz ki! Başkası benim niyetimi yapamaz. Burada Peygamber (sav)’e mal edilen hadisi şerifler var. Biraz sonra onu çok detaylı bir şekilde Servet Hoca’dan dinleyeceğiz. Peygamberimiz (sav) Arafat’tan inmiş.. Servet Hoca da geldi. Biz bir giriş yaptık. Necm suresinin ayetlerini okuduk.

Servet BAYINDIR: Bugün bedel hac konusu üzerinde duracağız. Öncelikle kusura bakmayın. Trafiğin ve havanın azizliğine uğradık. Biraz geç kaldık. Bu sebeple özür dilerim. Şimdi konumuzu bugünkü bedel hac konusunu ben şöyle planladım. Önce hacla ilgili genel ayetlere bir bakalım diye düşündüm. Çok hızlı bir şekilde… Ondan sonra bedel hac konusundaki bedel hacla ilgili görüşler, bedel hac konusundaki fukuhanın yaklaşımı, işte kimisi bedel hac yapılabilir diyor, kimisi yapılamaz diyor. Bu yapılabilir veya yapılamaz diyenlerin dayanakları ve sonuç olarak da bizim değerlendirmemiz nedir bedel hac konusunda. Şimdi birinci olarak hac kelimesi, hacce, hac kelimesi ne demektir? Sözlük olarak bir şeyi bir şeye kastetmek, işte yüce olduğuna inanılan bir varlığa, bir şeye yönelmek, o tarafa doğru yönelmek, gitmek, ziyaret etmek, çokça gidip gelmek, oymak, bir şeyi oymak, yarmak, delip geçirmek gibi anlamlara geliyor. Hacce kelimesinin sözlük anlamı bu. Yani çok çeşitli. Ama sonuç itibariyle bilinçli bir şekilde belli bir amaçla bir şeye yönelip bir şeyler yapmak diyelim. Bu anlama geliyor sözlük anlamı. Peki ıstılahta nasıl tanımlıyorlar? Terim olarak haccı nasıl tanımlıyorlar. Belirli bir mekan ki o Kabe’dir,Arafat’ta buna dahildir, belirli bir zamanda hac vaktinde ve beirli şekillerde yapılan ibadete hac diye isimlendiriyor ıstılahi olarak. Şimdi Kuran’ı Kerim’deki hacla ilgili ayetlere baktığımız zaman burada İbrahim (as)’ın Kabe’yi, İbrahim (as) ve oğlu İsmail (as)’ın Kabe’yi yeniden gün yüzüne çıkarmasıyla ilgili ayetlerle sanki başlıyor hac. Yani Kuran’ı Kerim’de. Fakat şimdi birazdan ayetlere bakacağız. Ayetlere böyle yoğunlaşıldığı zaman şu anlaşılıyor. Daha önce de varmış Kabe, daha önce de Kabe’nin çevresinde bugün hac ibadeti deyince içinde ne varsa o ibadetlerin yapıldığına dair işaretler var ve İbrahim ve İsmail (as)’a bunu tekrar ihya et gibi bir görev veriliyor. Ondan öncesi eğer elinizde Mushaflar varsa ayetlere baktığımız zaman Bakara 214’ten itibaren

(Arapçası) Burdaki …. Büyük ihtimalle İbrahim (as)’ın İsmail (as)’la imtihanını belirtiyor. O imtihanı geçtikten sonra diyelim. İbrahim o sınavlardan geçip de başarılı olunca diyelim Cenabı Allah buyurdu ki ‘Seni insanlar için imam kılacağım. İbrahim (as)’da diyor ki (Arapçası) Ya Rabbi! Zürriyetime de bu payeyi ver. Cenabı Allah (Arapçası) Zürriyetinden olsa dahi yanlış yapanlara benim ahdım ulaşmaz. Yani soyla sopla bu iş olmaz buyuruyor Cenabı Allah. Fakat esas bizim konumuzla ilgili olarak (Arapçası) o beyti yani Kabe’yi insanların gidip gelebilecekleri , orada sevap kazanacakları yani kutsal bir mekan kıldık ve orayı emniyetli bir yer olarak kıldık insanlar için ve dedik ki ve İbrahim’in makamında da musalla edinin dedik. Ve İbrahim ve İsmail’e de şu görevi verdik: İbrahim’e ve İsmail’e bakın ‘en tahhira’ temizlesinler. Demek ki varmış orada bir şeyler. Orayı temizleyip çevresini açsınlar. Ne için, kimler için? Tavaf edenler için, itikafta bulunanlar için, ruku eden ve secde edenler için, namaz kılanlar için bu Kabe’yi, bu beyti işte emniyetli kıldık vesair ve burayı temizlemeleri için onları görevlendirdik, görev verdik.

Yine diğer bir ayette, devamında İbrahim (as) da bu işi yaparken şöyle diyor. (Arapçası) ‘Ya Rabbi! Bu beldeyi emniyetli kıl. Zaten yukarıda da ‘o mekanı emniyetli kıldık’ demişti. Burada da İbrahim (as) bir anlamda ‘Ya Rabbi biz görevimizi yapıyoruz. Siz de bize vaat etmiş olduğunuz bunu tahakkuk ettirin anlamında bir dua ediyor ve devamında (Arapçası) Bakın burada ‘men amene min hüm’ dedi. Yukarıda ‘la yenahu ahdizzalimin’ uyarısını alınca İbrahim (as) hemen ‘Ya Rabbi! Sana iman eden, ahrete iman edenlere de bol bol rızık ver buyurdu. Allah Teala da (Arapçası) Hani yeryüzünde nimet bütün insanlara Cenabı Allah tarafından verilmiştir. Ahirette  ise sadece müminler içidir. O başka ayetlerde var. Burada da yine ona bir işaret var. Kafir olanlar, nankörlük edenlere yeryüzünde az bir şekilde nimetlendiririm onları. Fakat ahrette de cehenneme gireceklerdir buyuruyor.

Abdülaziz Bayındır: Mekke’de de olsa kafirler orada olacak ve nimetinden yararlanacak.

Servet Bayındır: Nimetinden yararlanacak. Ve yine ayet devam ediyor. Şimdi İbrahim (as)’la İsmail (as)’a orayı temizleyin dedi. Onlar temizlemeye başladılar. Belki de çevresinin çerini çöpünü ayıkladılar. Ama duvarları da yıkılmış. (Arapçası) İbrahim ve İsmail o beytin temellerini yükseltmeye başladılar. Ve orada da dua ediyorlar. Dua ederek bunu yapıyorlar. (Arapçası) diye de dua ediyorlar. (Arapçası) İbrahim ve İsmail, beytin, o Kabe’nin temellerini yükseltirken şöyle diyorlardır. Şöyle dua ediyorlardır. (;Arapçası) Ya Rabbi! Bunu bizden kabul et. Demek ki bir ibadet yapıyorlar bunu yaparken. İbadet düşüncesiyle Kabe’yi yeniden restore ediyorlar diyelim. (Arapçası) Sen işitensin, bilensin. Ve devam ediyorlar. (Arapçası) bakın iki kişi oldukları için müslimeyni bizi Müslümanlardan, sana teslim olanlardan eyle. (Arapçası) zürriyetimizden de sana teslim olan toplum eyle. Ve asıl bizim konumuzla ilgili olan bölüm (Arapçası) Ya Rabbi! Bizim nüsuk yerlerimizi yani hac ibadetini yaparkenki neler yapmamız gerektiğini ve nerelerde yapmamız gerektiğini de Ya Rabbi bize göster. (Arapçası) bizi bağışla. Çünkü sen bol bol bağışlayan ve acıyansın. Burada yani İbrahim (as) ve İsmail (as) Kabe’nin duvarlarını yükseltiyorlar ama buradan şu anlaşılıyor ki henüz ya hac yapılıyor ama yer acaba nerelerde, nasıl, hangi şartlarda yapılmalıdır konusunda bir net bir bilgileri yok. Ya Rabbi bunu da bize göster diye dua ediyorlar.

Diğer bölümde yine aynı şekilde aynı konuyla ilgili ayetler 22 ye 26. Hac suresinde. Şimdi İbrahim ve İsmail (as) Kabe’nin bulunduğu yeri temizlediler. Kabe’nin duvarlarını yükselttiler. Binayı ortaya çıkardılar. Bu anlamada da sürekli de dua ediyorlar. Fakat bir de diyorlar ki ‘Ya Rabbi! Biz haccı nasıl yapacağız? Bize onların şartlarını, rükünlerini da öğret Ya Rabbi! Göster diye de böyle bir duaları var. Yine benzer bir ayetler dizisi hac suresi yani 22.surenin 26 ve 29.ayetler.

(Arapçası) burada da yeni bir şey daha gündeme geldi. Bevvea hazırlamak. Hatta belki de hazırlatmak. Yani ‘İbrahim için o beyti hazırladığımızda bana herhangi bir şeyi ortak koşmamak üzere bu Kabe’yi, o beyti hazırladık. Ve İbrahim’e dedik ki (Arapçası) daha önce geçen ayetteki bakın daha önceki ayete geçelim. Kaçıncı ayetti? Bakara 125.ayet. (Arapçası) ayetinin hemen bir benzeri, müteşabihi diyelim Hac suresi 26.ayet. İbrahim’e dedik ki ‘ve tahhir’ temizle ‘beytiye’ evimi, Kabe’yi ‘Littahifine’ tavaf edenlere ‘vel kaimine..’ orada namaz kılanlar için.

Abdülaziz Bayındır:  Mesela orada …. Dedi burada ‘kaimine’yi de kattı. Yani kıyam, ruku, sucud peşpeşe. Kıyamda bulunan, ruku da bulunani secdede bulunan. Namazın bütün şeylerini saydı.

Servet Bayındır: Şimdi Kabe’nin, beyt,n çevresi temizlendi, duvarlar ortaya çıktı, duvarlar yükseltildi, bina ortaya çıktı. Bina ortaya çıktı, her şey bitti, şimdi Allah Teala yeni bir görev verdir İbrahim (as)’a. (Arapçası) iş bitti, her şey hazır olduktan sonra ‘Çağır insanları içinde ilan et, bunu çağır hacca çağır, haccı ilan et. Yani hac ibadetinin olduğunu, aslında burada da yani yeni bir…

Abdülaziz Bayındır: Ezan da okuyorsunuz. Allahu ekber Allahu ekber… Haa öğlen olmuş. İnsanların zihninde zaten namaz var. Biliyorlar. Mesela yıllardır ezan okunmuyordu, namazlarımızı camide kılamıyorduk. Bir de bir ezan duyuyoruz. Aa cami yapılmış, hadi koşalım. Bu da aynen onun gibi. Haccı zaten bu insanlar biliyor. Ama Kabe yok onun için gelip yapamıyorlar. Yeri de belli değil. Çünkü Nuh tufanı olmuş, her taraf kaybolmuş. Onun için Ali Rıza Hoca’nın dediği gibi bu Peygamberimiz zamanında ihdas edilmiş bir ibadet değil ki.. Adem (as)’dan beri yapılan bir ibadet.

Servet Bayındır: Yani burada bir kere İbrahim (as)’dan önce olduğu kesin.

Ali Rıza Demircan: orada İbrahim suresinde var ya. Ben zürriyetimi Kabe’nin, muharrem olan Kabe’nin çevresine yerleştirdim. Demek ki asıl o. Bir de (Arapçası) okudun galiba.

Servet Bayındır: ve hac ilan edildi. İlan et görevi Hz. İbrahim’e verildi.

Abdülaziz Bayındır: Bir de burada şunu şey yapayım. Geçende bir doçentlik imtihanındaydık. Arkadaşlardan biri dedi ki ‘Ya baksana hacla ilgili de tarihsel işaretler falan yapılıyor. Ya bu .ok tabii bir şey. Peygamberimiz dünyaya ilk defa gelen bir peygamber değil ki. Allah Nuh (as)’a ne emretmişse bize de onu emrettiğini bildiriyor. Gayet açık yani. Bundan daha tabii bir şey olmaz. Dolayısıyla Peygamberimiz (sav)’in hac yerlerini belirlemesine lüzum yok. Kitap-sünnet bütünlüğü açısından bunları birer sanki sünnet sanki ayrı bir vahiy mahsulüymüş gibi anlatmaya çalışanların söyledikleri şeyler. Allah oraya atıf yapıyor. Bu insanların yaptıkları yanlışlar düzeltiliyor sadece. Başka bir şey yok. Hac ayları öyle. Zaten Zilhicce diyorlar adına. İçinde haccı barındıran ay demek. Her şey var.

Servet Bayındır: Ne diyor Cenab-ı Allah ‘Haccı ilan et insanlar arasında yürüyerek gelsinler ve zayıf, sıska yani yorgun, argın hayvanlar üzerinde uzak mesafelerden binsin gelsinler de hac görevini ifa etsinler. Niçin gelsinler? Allah Teala devamını da bildiriyor. (Arapçası) Bu vesile ile kendilerine, lehlerine olan menfaatleri vardır. Onlara şahit olsunlar.

Abdülaziz Bayındır: Daha çok ticaret tabii. Orada panayırlar kuruluyor.

Servet Bayındır: Şahitlik.. Yani gözle şahit olmak. Böyle bizzat tanık olmak ifadesini kullanıyor.  Bu belki ilerde bizim için lazım olacak bir ibare. İkincisi (Arapçası) Ve enamın behime türünden veya behimenin yani hayvanların enam olan türünden yani  küçük baş büyük baş hayvanlar diyelim biz buna. Koyun, keçi, sığır, deve türü evcil hayvanlardan Allah’ın adını ansınlar belirli günlerde.

Abdülaziz Bayındır: Kurban kesmenin günleri de belli. Hacla aynı günler arası diyor kurban bayramı kurbanı ve burada da esas şuna da vurgu yapmak lazım. Hayvanı keserken besmele sadece kurbanda farz. Bak onun dışında değil. Onun için (Arapçası) onun da günlerini söylemiyor. Demek ki İbrahim (as) zamanında da belli kurban günleri. O da değişmemiş o zamandan beri. Yani şimdi burada iyi bir dinler tarihi çalışması lazım. Yani Hıristiyanlıkta da Yahudilikte de gerçi Hıristiyanlar daha sonra İsa bizim yerimize kurban oldu diyerek kurbanı bırakmışlar ama Yahudiler de beyti makdis yıkıldı artık kurban kesmiyoruz demişler. Fakat hepsinde var yani kurban bayramı.

Servet Bayındır: (Arapçası) ve yine kurbanla ilgili olarak ‘Ondan yiyiniz. Burada kurban etinin ne yapılacağına dair şeyler var.

Abdülaziz Bayındır: Evet… Burada bais var. Geçenlerde bir arkadaşın sorduğu bir soruyla ortaya çıkan bir husus vardı. Onu da ben burada size şey yapayım. Şimdi bu 28.ayeti kerimede bais, büğs yani çok baskı altında olan, çok zor durumda olan kişilere de denir. Fakirlere de. Fakir o kadar zor durumda olmaz da yani öbürü daha zor durumda olur. O zaman demek ki üç gruba ayırıyor. Kendisi yiyor, çok zor durumda olan kişiye yediriyor ve fakire yediriyor. O zaman eşe dosta yedirmek yok. O zamanki kurbanda. Ama bizimle ilgili olana sıra gelince bakın 36. Ayette. Burada bir nesih var. Burada diyor ki:

(Arapçası) bize de diyor yiyin kurban bayramı kurbanından kanaat getiren kişiye, kanaatkara da yedirin. Yani ben yemesem de olur, ne olacak, siz başkasına verin diyen kişiye de yedirin. Öyle olunca eşe dosta verme imkanı ortaya çıkıyor. O zaman mugter diğer ikisini de içine alıyor yani az önce baisi de fakiri de içine alıyor. Zor durumda olana da yedirin. Dolayısıyla mesela Peygamberimizin kurban etini üçe ayırması bu ayetin gereği. Bir kısmını siz yiyin, bir kısmını eşe dosta yedirin, bir kısmını da fukaraya verin diyor ya ama demek ki İbrahim (as) da daha önce eşe dosta yedirmek yokmuş. Burada evet Fatih, burada bir nesih var. Not aldın değil mi? Tamam. Nesih var. Cenabı Hak aynen korusa da nesih olur. Ama daha hayırlısıyla nesih. Yani insanların elini kolaylaştırıyor. Usül kitaplarındaki nesihle Kuran’daki nesih pek birbirine benzemez. Sadece kelime ortaktır, başka bir şey yoktur. Mesela şimdi bir nüsha çıkardım diyorsunuz değil mi? Kuran’ı Kerim’den kaç nüsha bastınız? O da nesihten geliyor. Şimdi Ali Rıza Demircan ‘Cariyeler ve Sömürülen Cinsellikleri’ diye bir kitap yazdı. Kaçıncı baskıyı yaptınız? Şu anda 2. Birinci baskı ile ikinci baskı arasında aktardın. Daha da güzelleştirdin mi? Daha da ziyadesi var. Daha güzelleştirdin sana göre. İşte nesih bu. Kuranı Kerim önceki kitapların aynısını taşıyor. Bazı hükümleri güzelleştirilmiştir Cenabı Hak tarafından. Bir kısmı misliyle nesihtir. Önceki kitaplarda olanın aynısıdır. Bir kısmı da ‘hayrun minha’ diyor Allahu Teala

Ali Rıza Demircan: Bu oturuyor işte. Neshin bir çok problemini bu tanım çözüyor.

Abdülaziz Bayındır: iyi ya Kuran’da anlatılan bu. Yani Kuran’ı Kerim’de olup da önceki kitaplarda olanlar da neshedilmiştir. Senin ikinci kitap birinci kitabı nasıl neshettiyse ve bir takım kendine göre daha güzelleştirmeler yaptın.

Ali Rıza Demircan: Kısas da nesihtir.

Abdülaziz Bayındır : Kısas da nesihtir. Çünkü orada olanı Kuran’a aktarma. Aynen aktarmak da nesihtir. Hayırlısıyla aktarmak da nesihtir.  Çünkü ‘bira ayeti nesheder ya da unutturursak ya daha hayırlı hükmü getiririz ya da aynısını getiririz.’ Dolayısıyla önceki kitaplarda bulunanların aynısının burada bulunması da nesihtir. Daha hayırlısı da nesihtir. Ama daha şerlisi yok. Daha şerlisi olduğu zaman ceza oluyor. Yahudilerde olduğu gibi.

Mesela şimdi bunu bu şekilde tarif etmediğiniz zaman Kuran’ı Kerim önceki kitapları neshetmiş olmuyor. Yani bizim ulusu tefsirde, usulu fıkıhta anlatılan neshi okuyun. Kuran önceki kitapları neshetmiş olmuyor. Halbuki Kuran’ı Kerim’de anlatılan bir kısmını misliyle nesih, misliyle nesih diye bir kavram yok şeyde, hayırlısıyla nesih diye de bir kavram yok. Halbuki Allahu Teala öyle diyor. Ya misliyle neshetmiştir ya da hayırlısıyla. Dolayısıyla Kuranı Kerim kendinden önceki kitapların hepsini neshetmiş. Yani şimdi mesela birisi Ali Rıza hocaya dese ki ‘Hocam, bu cariyeler ve sömürülen cinselliklerinden hangi nüshayı alayım. Öncekini mi sonraki nüshayı mı?’ ne dersin? ‘Öncekini alma dersin. Son nüshayı al. İşte son nüsha bu. Yani artık geçerli olan bu.

Ali Rıza Demircan: Bırakın onu bunu şimdi ikinci baskı bile benim nazarımda eskidi. Çünkü yeni çalışmalarımla ilave, artık o üçüncü baskıdır esas olan.

Abdülaziz Bayındır: İşte nesih bu. Nüsha diyoruz onun için buna.

Servet Bayındır: Şimdi 28.ayette, ayete baktığımız zaman ‘Hac için gelsinler, uzak mesafelerden gelsinler, yürüyerek veya binili olarak.’ Niçin gelsinler? Bir. Kurban kessinler iki. ‘Sümme’ bu ‘sümme’ daha sonra da olabilir aynı anda da olabilir. Günahlarından arınsınlar.

Bu (Arapçası) günahlarından arınmak değil. Arafattaki vakfeyle Müzdelifedeki vakfe. Biz bunun üzerinde Abdullah Trabzon doktora yapmıştı ya Peygamberimiz bunu böyle tarif ediyor. Ama maalesef tefsirlerde o yok. ‘Arafat vakfesini ve Müzdelife vakfesini yapsınlar.’

Nezirleri de ihram yasakları. Çünkü kendileri daha önce böyle bir şey olmadığı için.. zaten nezir yeni bir, üzerinize görev olmayan bir şeyi görev olarak almak oluyor. İhrama girmekte insanın birtakım yasakları yerine getirmeyi taahhüt etmiş oluyor. Dolayısıyla onu yerine getirsinler.

Servet Bayındır: ihrama girsinler diyelim. İhrama girip gereğini yerine getirsinler diyelim. Ve o el ati olan beyti de tavaf etsinler.

Abdülaziz Bayındır: O beyti atiyi tavaf ederken ihramdan çıkmış oluyorlar biliyorsunuz. İhramın birinci yasakları bitmiş oluyor.

Servet Bayındır: Şimdi kurban farz olan tavaftan önce mi sonra mı?

Abdülaziz Bayındır: Öncesi sonrası yok. Farz tavaf birinci gün yapılıyor kurban esme 4 günde yapılıyor.

Ali Rıza Demircan: Yani Hz. Peygamber Efendimizin uygulamasında önce olmakla beraber bunun bir sakınca oluşturmadığını Mina’da vaki olan sorular üzerine bir sakınca yoktur buyuruyor Peygamberimiz. Hem de ayette de ‘fi eyyamin malumat’ deniyor ya o ‘eyyamin malumat’ da birinci gün olabileceği gibi tavaftan önce olabileceği gibi tavaftan sonra da olabileceğine işaret ediyor.

Abdülaziz Bayındır: Zaten burada kesilen kurban hac kurbanı değil. Kurban bayramı kurbanı. Bir de o var.

Ali Rıza Demircan: Bir de o var. Evet.

Servet Bayındır: Şimdi burada buraya kadar Allahu Teala Haccın zeminini hazırladı.

Abdülaziz Bayındır: Hac kurban diye bir kurban yok.

Ali Rıza Demircan: Şimdi bu ayete göre böyle anlaşılıyor ama bu da bir şeyi reddediyor yani eğer buna hac kurbanı klasik eserlerde anlaşıldığı gibi şey yapsak tavafın önce yapılması, sıranın bozulmasının ceza gerektirmeyeceği aslında sabittir.

Abdülaziz Bayındır: Bu ayetten çok net bir şekilde çıkıyor. Çünkü ‘eeyamin malumat’ dedikten sonra bunun sorası olmaz ki.

Ali Rıza Demircan: Fatih kardeş burayı al. Bu yeni bir şeydir. Bizim İmamı Azam’ın görüşü var ya sıraya riayet edilmezse ceza gerekir. Oysa ki burada ‘fi eyyamin malumat’ 3 güne kesilir olabilmesi ardında da tavaf denilmesi gösteriyor ki sıra şartı yoktur. Nitekim onun için Peygamberimiz de ‘Ya Resulallah biz önce tavaf ettik sonra kurban kestik’ ve benzerleri söylendiği zaman ‘… ’ buyuruyor.  Bu ayetleri uyguluyor.

Abdülaziz Bayındır: Kendi kafasından bir şey yapmıyor yani. Ayetlere uyuyor.

Servet Bayındır: Şimdi tekrar yani zemin hazırlandığı, Kabe ortaya çıktı. Belki de menasikena dediği diğer mensek yerler ‘…..’ Arafat ve Müzdelife olarak anladığımız zaman demek ki mekanlar falan netleşti. Ne yapılacağı da bir anlamda kurban kesiyorlar, artı bir de tavaf ediyorlar. İhramı da ‘…’ diyerek ihramla ilgili kurallar da uygulanmış oldu.

Abdülaziz Bayındır: Zaten bir de bak ihramla ilgili şu var. Anlaşılmada bir sıkıntı olmasın diye söylemek lazım. (Arapçası) ‘Kim o günlerde hacca başlarsa’ yani haccı kendisine kim farz ederse şimdi bak Ali Rıza hoca bu da son derece önemli. ‘O günlerde, o aylar içerisinde kim haccı kendisine farz ederse’ yani ihrama girerse.. İhrama girdikten sonra yapması gereken görevler de (Arapçası) bu da onun nezirleri. (Arapçası) dediği o. Üstlendiği görevler bunlar da. Dolayısıyla yani Kuran’ı Kerim aslında her şey, detaylı anlatıyor da bunun usulünü bilmek lazım. Usulünü bilmezsen hiçbir şey anlayamazsın.

Ali Rıza Demircan: Ve en tehlikeli tarafı da daha önce yapılmış olan çalışmalara itimatla bir araştırmanın içine girilmeyişi bunları tespitimize engel oluyor.

Abdülaziz Bayındır: Hani insanlar bizde mesela fıkıh Kuran ve sünnetle bağlantısı kesilmiş olarak okutuluyor. Biz de öğrendiğimiz zaman zannediyoruz ki bunlar Kuran ve sünnetin hükümleridir. Yani o sonuçları. Değil.. İnsanlarda da bir araştırmacı kafa yok. Bir şüphe verilmiyor araştırmacıya. Çünkü şüphe eğitimde son derece önemlidir. İbrahim (as) Cenab ı Hakka diyor ki: (Arapçası) Allah a bile göster bana nasıl ölüleri diriltiyorsun diyor. Yani burada bu bize örnek olması lazım. Diyor ki : (Arapçası) ‘Babalarınız bir şeyi tam iyi düşünmemiş ve gerçeği bulamamışlarsa ne olacak? 100 tanesini güzel yapmışlar bir tanesini yapamamışlar.

Ali Rıza Demircan: Hocam ben saydım tam 30 tane kavram var. Kuran’ı Kerim’de hacla alakalı 30 tane kavram var. Şimdi bu kavramların her birini açıklayan yani ortaya koyan sünnet araştırması yapılırsa bunda hangi hadisin hangi ayetle irtibatlı olduğu sabit olur.

Abdülaziz Bayındır:  Nitekim bu ayetler hadislerden çıkıyor yani çok net bir şekilde.

Servet Bayındır: Evet şimdi asıl konumuza biraz daha hızlı geçmek için.. bu işin zeminiydi. Şimdi peki İbrahim (as) döneminde insanlara haccı ilan etti, şu şu şu şekilde hac edilsin. Bizi bağlar mı bu? Bakalım bağlar mı? Bu da Peygamber Efendimize hitaben bir önceki ayetlerde Yahudilerden bahsediyor. Buraya geliyor (Arapçası) Ey Muhammed! Onlara de ki: Allah doğru söylemiştir. Ey Yahudiler dolayısıyla ey insanlar, İbrahim’in dinine ki o hanif olan dine tabii olunuz. O müşriklerden değildi.

Abdülaziz Bayındır: Ama burada sen unutma da bu İbrahim kelimesi çok önemli. Bugün de bak diyalogcular İbrahimi din kelimesini kullanıyorlar. İbrahim’i kullanmak zorunda kalıyorlar. Mekkelilerde diyorlardı ki ‘Biz İbrahim’in soyundanız.’ Dolayısıyla İbrahim dediğiniz zaman akan sular duruyor. Beyler İbrahim’in soyundansanız o bir kere müşrik değildir.

Servet Bayındır: Şimdi İbrahim (as) Kabe’nin duvarlarını inşa etti, insanlığı Kabe’ye çağırdı vesair vesir.. Peki bizi bağlar mı? Peygamber Efendimize geldi. Peygamber Efendimize hitaben: (Arapçası) burada da İbrahim (as)’ın mevcut olan bir beyti, mevcut olan bir binayı yeniden restore ettiği de buradan anlaşılıyor. Yani Mekke’de ilk beyt insanlık için Mekke’de var edilmiştir. Diyelim, konulmuştur. İbrahim (as)ise onun, küllenmiş olan halini yeniden diriltmiştir.

Abdülaziz Bayındır: Temellerini yükseltiyor, yoksa temel atmıyor.

Servet Bayındır: (Arapçası) Şimdi artık bunu bize, Peygamberimizin ümmetine hitap ediyor. ‘Orada çok açık belgeler vardır, işaretler vardır. İbrahim’in makamı vardır.’ Baş tarafta İbrahim (as)’ın duasında diyordu ki ‘Ya Rabbi burayı emin kıl.’ Vesair diye dua ediyordu. Allah Teala bir anlamda o duayı kabul ettiğini gösteriyor. Kim oraya girerse emniyettedir ve asıl bizi ilgilendiren nokta. (Arapçası) Burada da bize geldi. Allah’ın diyelim ‘Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır, nedir o, o beyti taa baştan beri anlattığımız o beyti haccetmeleri. Özellikle haccın manası neydi? Bilinçli bir şekilde, kasıtlı bir şekilde oraya gitmek, etrafında dolaşmak, gidip gelmek.. O beyti haccetmeleri Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Fakat o insanlardan (Arapçası) oraya yol bulup gitme gücü olanlara Allah’ın bir hakkıdır. Yani farzdır.

Soru: Müminlere değil insanlara?

Cevap: Burada insanlara diyor.

Ali Rıza Demircan: Orada Ali Rıza Demircan’ın bir tespiti var. Bilhassa hac ile ilgili ayetlerde ve hadislerde istisna olan (Arapçası) bir ayet daha var. Bunun dışındaki 7-8 ayet ve ilgili hadislerin bütünü hep haccı Allah’a ve ahret gününe, Allah’a hanif olarak iman edenlerin bütününe şamil olan bir ibadettir. Hatta buradan usulcüler şeyi de çıkarıyorlar. Yani hac islamın niha, merhalesi olan Muhammedi tebliğe Kuran’la ortaya konan yapıya inanmayanların namazla, hacla, oruçla yükümlülüğü olur mu? Olur fikrine buradan istidlal ediyorlar.

Servet Bayındır: Şimdi son olarak burayı çok kısa geçiyorum.  Peki ya Rabbi bize haccı farz kıldın ondan sonra bize bir şey var mı? Eksik yapmayın, tam yapın. Uzun uzun ayette anlatıyor. Ondan sonra ne zaman yapalım? Az önce kurbanı belli günlerde demişti. Haccı da … dedi.neyse o ayrı bir konu.

Abdülaziz Bayındır: Şimdi orada menafihi de var. Ticaret de yapacaksın. Onun için iki üç günde olmaz ki…

Ali Rıza Demircan: Yalnız burada bir şeye dikkat et. Biliyorsunuz hac 3 ay boyunca, 3 aylık süre içinde yapılabilir iddiası var biliyorsunuz. Aslında bizim kabulümüz (Arapçası) bu malum olan 3 ay içerisinde kim ihrama girerse bizim anlayışımızda 3 ay içinde hac ayları olan zilkade ondan öncesi neydi? Şevval, zilkade ve zilhiccenin ilk onu tabir ediliyor ama şeye göre 3 ay. Bu üç ay içerisinde her an ihrama girilebilir. İhrama girilebilir olması haccın Arafatının da bu üç ayın herhangi bir yerinde yapılabilirliğine delalet etmez. Hocam eğer engellemeyeceksem şurada bir hadisi hatırlayalım. Onu çok düşünmüşümdür. Şimdi Mina’da Hz. Peygamber Efendimiz Arafat hitabesinin bir benzerini yapmadan evvel, mucize ya olacak gibi değil. Diyor ki söze başlamadan: Bugün bu şehir hangi şehirdir? İsmini değiştirecek zannetti. Mekke değil midir? Bu ay hangi aydır? Biz dedik ki acaba ayın adını mı değiştirecek. Zilhicce değil midir? Ve çökertici deliller bu hadisten aldım. Bugün hangi gündür? Yevmün nahir değil midir? Bunun anlamı bak (Arapçası) ayetinin izahını yapıyorum. Bu hac Mekke’de zilhicce ayında ve yevmün nahir de…

Abdülaziz Bayındır: Zilhicce zaten hac ayı demek.  Haccın yapıldığı aydır.

Servet Bayındır: Yalnız Ali Rıza hocama bir şey soracağım araştırmadıysa. Bu konuda bir çalışma yapmadım da epeyce zamandır zihnime gelip giden bir soru var. Bu hac ayları şevvalle başlamaması lazım. Zilkade, zilhicce, muharrem ve bu zilhicce ikisinin ortasında, hac günleri de zilhiccenin ortasında.

Ali Rıza Demircan: Tekrarlar mısın hocam.

Abdülaziz Bayındır: Hac ayları şevvalle başlamaması gerekiyor. Zilkade, zilhicce, muharrem… çünkü bu üçü haram aylardır. Ticaret işleri şevvalde olmaz. Öteden beri zaten zilkadede ve zilhicce de yapıyorlardır o panayırları. Hac aylarının da aynı günlere rastlaması lazım. Çünkü o panayırların kurulabilmesi için insanların güven içerisinde oraya mal getirmeleri lazım. Bunu söyleyenlere rastladınız mı?

Ali Rıza Demircan: Buna rastlamadım ama bu görüşünüz bana daha uygun geliyor. Ben çünkü hacla alakalı şevvalle başlatan hiçbir şey görmedim. Bir de insanlığın 1400 senelik tatbikatında bu işle şevvalle başlayanı da zilkade ihrama gireni biliyoruz. Mezheplerde var ama tatbikatının ben olabildiğini sanmıyorum. Şevval ayında 3 milyon, 4 milyon insan şeye giriyor. Bunlar içinde haccı kıran yapacağı için zilkade de şeye giren var mı? Var ihrama giren. Ama ben şu ana kadar şevvalde ihrama gireni görmedim, duymadım da. Pratikte de olmadı yani.

Servet Bayındır: Vekaleten gidenler şimdi girerler hocam bakalım. Asıl bugünkü konumuz bedel hacdı. Şimdi bedel hacca geldik. Peki bedel hac ne demek? Herhangi bir nedenle hac ibadetini bizzat kendi eda edemeyen kişinin başkasını göndermek veya vasiyet etmek suretiyle mirasçı birilerini göndermek suretiyle bedel hac veya vekaleten hac veya nıyabeten hac deniyor. Bedel hac konusunda genelde, ilerde detaya bakacağız, genelde caiz görülmektedir böyle bir hac uygulaması. Mesela ben bu araştırmayı yaparken internet.. zaten beni de bu araştırmaya iten internette tesadüfen rastlamış olduğum bir uygulamaydı. Diyor ki bir şia internet sitesi bak burada da var zaten şeyini vermişim. Altta şeyi de vardır eğer değişmesiyse.. Dünya Federasyonu Yüksek Danışma Kurulu. Bu kurum şia bir kuruluş diyor ki ilan etmiş dinamik, genç, bilgili, terbiyeli, ahlaklı elemanlarımız var. Sizin adınıza hac yapabilir. İnternetten girin, işte diyor ki Avrupa’dan girenler yanlış hatırlamıyorsam o zaman varsayalım bin dolar diyor, Amerika’dan girenler 2500 dolar, muhite göre de şeyi değişmiş, girin diyor işte tıklayın kredi kartıyla paranızı yatırın, adınıza vekaleten hac yapılsın diyor. Böyle bir sistem… Şia diğerlerine göre daha serbest bu anlamda. Bir de Enes hoca sağolsun o zaman ben bunu araştırırken bana iki tane sertifika getirmişti. Üzerinde yazıyor Suudi Arabistan Evkaf Bakanlığı’nın anteti bulunan bir kağıt. Güzel aynı diploma gibi. Boş yerleri var sadece zaten matbuu. Filan oğlu filan filanın adına filan tarihte hac yapmıştır. Altında da mühür var, mühürlüyor, götürüyor. Adam gittiği yere diyor ki bak ben senin adına hac yaptım diyor. Hatta Enes hoca o zaman yanlış hatırlamıyorsam şöyle diyordu. Hac döneminde çadırları dolaşıyorlar. Bedel hac yaptırmak isteyen var mı, üzerinde bedel hac borcu olan var mı parasını getirdiyse ben yapayım onun yerine. Diye öyle bir uygulama yapılıyor ve resmen de işte sertifika veriliyor. Peki böyle bir uygulama fıkhi açıdan nasıl değerlendirilir, caiz mi değil mi? Değerlendiriliyor ona baktığımız zaman fukuha yani mezheplerin konuya ilişkin temelde iki görüşü var. 1. Caiz görenler, hatta duruma göre vacip görenler. Aslında vacip, yani özetle şöyle diyorlar. Bir insan doğduktan sonra dünyada belli bir süre yaşadı. Buluğ çağına erdi diyelim bir saatliğine de olsa zengindi, hali vakti yerindeydi, hac ona farz oldu. Bu insanın hac yapması farzdır. Ama anasından doğdu kötürüm. Hiçbir şekilde hareket edemeyecek halde. O da diyor onun adına eğer zenginse başkasının hac yapması lazım. Napacak? Ya kendisi parayı verip görevlendirip gönderecek. Ya da yapmadan öldü varisleri onun adına.. ya yapacak ya yaptıracaklar. Böyle bir kabul var. Bir diğer grup, ikinci grup ki azınlıkta bu da böyle bir hac caiz değildir, vacip de değildir yani gerek yoktur.. Maliki mezhebi bunu söylüyor. Caiz değildir diyor. Yani olmaz diyor. Yani yapsa bile geçersi olur, bir anlam ifade etmez.

O zaman bu tartışma nereden çıkıyor ona baktığımız zaman öncelikli olarak şunu bir anlamamız lazım. Mesele şurada, bir insana haccın farz olması için gerekli şartlar, tüm fakihlerin söylediği…

  • Akıllı olması lazım
  • Buluğ çağına ermiş olması lazım.
  • İslamı kabul etmiş olması lazım. Bunların malla, mülkle vesairle bir irtibatı yok. Bu malum bütün ibadetler için gerekli olan şartlar.
  • İstitaat sahibi olması gerekir. İşte bütün tartışmalar şu kavram üzerinde. İstitaat sahibi olmak ne demek? Bu istitaat kavramının içi hangi unsurlardan oluşuyor.

Peki istitaat ne demek? Güç yetirmek,  boyun eğmek, kabul etmek, takat getirmek anlamlarına geliyor. İstitaatın unsurları.. peki istitaat nedire baktığımız zaman yine bütün mezhepler kimileri birkaç madde arttırıyor, çıkarıyor onu diğerinin içine dahil ediyor ama bu öneli değil. İstitaatın şu beş unsurdan oluştuğuna dair yine bir ittifak var. Tekrar geri gelelim, şurada ne vardı? 1,2,3 zaten bunlar olacak artı istitaat olacak. Peki istitaat o üçe ilaveten bir de şu maddelerin tümüne birden eşittir istitaattır diyorlar. Neymiş bunlar? Mali imkan, parasal güç, sağlık, yol güvenliği, mahrem bu bayanlar için mahreminin olması ve hürriyet. Bunların tümü istitaatı oluşturuyor. Şimdi devam edelim, bu konuda ittifak var. Yani istitaat kavramı bunlardan oluşur. Mezhepler arasında bu konuda, kimileri dediğim gibi artırıyor azaltıyor ama önemli değil. Asıl mesele şu: Mali imkan ve diğerlerinden oluşuyor istitaat. Mali imkan ve diğerleri, bu diğerlerini artıran var azaltan var. Önemli değil.

Şimdi Hanefi, Şafii ve Hanbeli fakihlere göre hac mali bir ibadettir. Dolayısıyla mali yönüne ağırlık verir bunlar. Tekrar geri gelelim az önceki şeye. Şimdi baştaki akıl, baliğ, Müslüman şartı artı istitaat şartı. Ama istitaat şartından da bu dediğimiz Hanefi, Şafii, Hanbeli, Şia, Zeydi hep buna dahil. Bunlar diyorlar ki o diğer üçe ilaveten mali imkanı da varsa bu adama hac farzdır. Hac farz olmuştur. Yani vücup şartlarındandır hac. Diğerleri, belki gelecek, eda şartıdır. Vücup şartı tahakkuk etmişse mükellef olmuştur hacla.

Şimdi eda edemiyor. Başka bir şekilde eda ettiririz diyorlar. Maliki fakihlere göre ise hac bedeni bir ibadettir. O az önce okuduğum (Arapçası) bunu delil getiriyorlar. Diyor ki li yeşhedu buyuruyor Allah Teala bu li yeşhedu ifadesi bizzat tanık olsunlar. Başkası gelip ona tanık olamayacağına göre dolayısıyla bizzat kendisi tanık olacak.

Abdülaziz Bayındır: Yedkuru da orada kendileri zikretsin.

Servet Bayındır: Burada Hanefiler derken Ebu Hanife, İmam Muhammed ve yanılmıyorsam Ebu Yusuf olacak o isimde yanılıyor olabilirim. Onlar Malikilerle aynı görüşteler.

Abdülaziz Bayındır: Ebu Hanife de mi olmaz diyor?

Servet Bayındır: Evet. Hatta İmam Muhammed diyor ki tamam gönderin. Hac  ibadeti hac yapan için geçerli olur. O adam hacı olur. Parayı veren de hiç olmazsa o hayra vesile olmuş olur. Yoksa hacı olmaz .

Abdülaziz Bayındır: en çok da onun görüşü hoşuma gidiyor.

Servet Bayındır: Borçlu ise borcu da düşmez asıl gönderenin.  Hanefilerde üç imamda böyle diyor ama mezhebin görüşü caizdir.

Yahya Şenol: Nasıl?

Servet Bayındır: Çoğunluğun görüşü yani mezhep caizdir diyor.

Ali Rıza Demircan: Kimler diyor?

Servet Bayındır: hocam hepsi.. Serahsi’den başla, Kuduri, KAsani’den Fethulkadir’den tümü bu gruba dahil. Üst gruba dahil.

Abdülaziz Bayındır: Yani olmaz diyorlar öyle mi?

Servet Bayındır: Yok onlar olur diyorlar.

Abdülaziz Bayındır: Yok yok.. onlar Ebu Hanife’nin caiz görmediğini de söylüyorlar.

Servet Bayındır: Kendileri söylüyorlar. Ebu Hanife, İmam Muhammed ve sanıyorum Ebu Yusuf olacak bu üçü muhalif olmasına rağmen mezhebin görüşü vekaletle hac caizdir.

Abdülaziz Bayındır: Bak bu çok önemli arkadaşlar. Yani her zaman söylemeye çalışıyoruz ya bu büyük bir ihtimalle 7çasırda oluşmuş olan yeni yapıdır. Ben bu aynı şeyi yatsı namazıyla alakalı yatsı namazının son vaktinin gasakulleyl olduğu konusunda yani havanın iyice kararmasına kadar yatsı kılınır ondan sonra artık kılınmaz. Bu konuda dört mezhebin imamlarının dördünün de ittifakı var. İmam  Şafii çok kesin, Ebu Hanife kesin, mezheplerin tamamı da ittifak ediyor ki hava kararıncaya kafdar yatsı namazı, yani bugünkü şartlarda yatsı ezanı okununcaya kadar yatsı namazı kılmış olmaz şarttır. Bunda hepsi ittifak ediyor. Ayetlerde okundu ittifak ediyor, hadislerde ittifak ediyor. Fakat çok ilginç o senin bahsettiğin zamanda bu benim açımdan son derece mühim bir bilgi. O sıra ne olmuşdsa olmuş bu dört mezhebin dördünün de yeni fakihleri 7.asırdan sonra sabah namazına kadar da yatsı namazı kılınabilir demişler. Bunun hiçbir delili yok ama bugün bütün mezhepler bugün bunu uyguluyor. Burada çok ciddi bir müdahale olmuş fıkha. Bu da çok öenmli bir tarihi bilgi. Bunu senden duyuyorum. Bu çok önemli.

Servet Bayındır: Şimdi Malikilerde diyor ki bedeni ibadettir dolayısıyla olmaz. Devam edelim. Dolayısıyla her iki mezhep, yani bütün mezhepler ittifak edenler, ihtilaf edenlerin yaklaşımı şu, istitaata yaklaşımı şu. İstitaati iki parçaya ayırıyorlar.

  • Vücup istitaati oluşturan unsurlar. Unsurları kalem kalem sıraladığımız zaman, gruplara ayırdığımız zaman 1. Vücup şartı niteliğindeki unsur ki mali imkandı.
  • Eda şartı niteliğindeki unsur. Bu birkaç tane ama ben sadece üç tane örnek mahiyetinde yazdım.

Yani mali imkan dışındaki istitaat dairesini dolduran bütün diğer unsurlar eda şartıdır. Fakat mali imkan, zenginlik diyelim bu vücup şartıdır. Dolayısıyla bir insan bunlara göre akıllı, baliğ, Müslüman artı zenginse isterse kötürüm olsun isterse şu olsun bu olsun hiç önemli değil hac farzdır. Çünkü bunlar eda şartıdır. Farz olduktan sonra eda etsin mi etmesin mi nasıl etsin nasıl eder o ayrı bir konu diyorlar ve çözüyorlar vekaleten yapsın diyorlar. Devam.. ha tekrar şuraya bakalım. Vücup şartı ve eda şartı meselesine. Diyorlar ki vücup şartı var istitaatla ilgili. Artı eda şartı da varsa yani mali imkan ve diğer unsurlar varsa hac bizzat farzdır. O kişi bizzat gitmelidir. Başkasını gönderemez. Vücup şartı var, mali imkan, ama eda şartı yok. Hac farzdır fakat vekaletle farzdır. Bizzat gidemediği için başkasını göndermelidir. Vücup şartı yok, mali imkan yok ama diğerleri var hac farz değildir. Böyle bir yaklaşımları var.

Şimdi yine Hanefi, Şafii ve Hanbelilere göre baktığımız zaman tekrar şurdan istitaatı oluşturan unsurlar. İstitaat mali imkan, sağlık, güvenlik, hürriyet… Mali imkan yoksa hac fazr değil. Burada mal var güvenlik, hürriyet, sağlık vesaire bunların hiçbiri yok olsa dahi hac farzdır. Dolayısıyla vekaletle yapması gerekir veya yaptırması gerekir. Çoğunluğun görüşü budur.

Şimdi Malikilere geldiğimiz zaman.. Az önce diğerlerininkiydi. Malikiler vekaletle hac vacip değildir diyelim. Gereksizdir, gerekli değildir, bir anlamı yoktur görüşündeler. Vücup şartı var, eda şartı var. Aynen bizzat farz diğerleri gibi. Vücup şartı var, eda şartı yoksa yani hasta ise diyelim kadındır mahremi yoktur. İşte efendim hür değildir adam. Bu adama hac farz değildir. Vücup şartı eksi eda şartı yine farz değildir. Malikilerin görüşü bu.

Sonuç olarak tekrar bir hülasa yaptığımız zaman Hanefi, Şafii,.. yani çoğunluğa göre bir insan akıllı, buluğ çağında, Müslüman artı istitaat sahibi yani mali imkanı var. Mali imkanı varsa ona hac farzdır. Malikiye göre baktığımızda akıllı, baliğ, Müslüman istitaat sahibi, mali imkan sadece yetmez. Sağlıklı, yol güvenliği, mahrem vesair bütün şartları taşıması gerekir diyorlar.

Peki vacip görmeyenlerin delilleri. O zaman önce bir görenlerle başlayalım da.. evet, Şafiiler ve hemen hemen diğer hepsi Şafii ile beraber, aynı görüşte. Delilleri hemen hemen aynı. Şafiiler diyor ki neden vekaletle hac caizdir diyelim, vaciptir.

  • İstitaat kelimesi beden veya malla gerçekleşir. Bir insan ben evimi inşa ediyorum dediği zaman kendisi evi inşa etmesi gerekmez. Parasını verir, ev inşa edilir. Dolayısıyla evi yapmaya gücüm var dediği zaman illa ben ustayım, ben yaparım değil de paramı verir yaptırırım diyor.

Ali Rıza Demircan: Namazı da yaptırsın, orucu da tuttursun..

  • Burada işte hocam sizin dediğiniz o bir bayanın bayanla ilgili hadis var. İki tane delil var. Bu hadiste bir bayan Peygamber Efendimiz veda haccını yapıp da Müzdelifede mi Mina’da mı hocam o sorular soruyor ya.

Ali Rıza Demircan: Arafat’tan zannediyorum.

Servet Bayındır: Evet, Arafat’tan inerken bir bayan yaklaşıyor. Tabi o zaman burada aklıma geldi onu da söyleyeyim burayı araştırırken çok ilginç bir şeyle karşılaşmıştım bir Maliki kitabında. Diyor i bir kabile var. O kabileye mensup bir bayan. Yemen’in bir kabilesi. Hadam kabilesi. Yemenli olduğu söyleniyor. Yemen’e ait bir kabile. Bayan geliyor. Peygamber Efendimiz devenin üzerinde. Fadl’da terkisinde devenin (amcasının oğlu). Devenin terkisinde oturuyor. 17-18 yaşlarında delikanlı.

Ali Rıza Demircan: Ama çok güzel.

Servet Bayındır: Fadl mı güzel? Bayan da güzel o da güzel. Bilmiyorum da bayana güzel diyor. Bayan yaklaşıyor. Ya Resulullah bir soru soracağım diyor. Peygamber Efendimiz bir dikkat ediyor ki Fadl bayana gözlerini dikmiş bu bayana bakıyor. Peygamber Efendimiz onun kafasını tutup kenara alıyor. Tekrar bakıyor yine gözlerini dikmiş, yine tutuyor elini bu tarafa çeviriyor.

Ali Rıza Demircan: Hocam eksik anlatıyorsun. Karşılıklı bakışmalar var.

Servet Bayındır: Hocam benim kitabımda o yok. Hatta bayan utanıyor. Bunun üzerine bu kitapta, Ez Zahira’da diyor ki bu hadisten bunu anlatıyor. Bunun üzerine bu olay üzerine maddeler yazılıyor. Diyor ki demek ki iki kişi deveye binebilirmiş. Demek ki devenin terkisine binebilirmiş. Falan çıkarıyor. Ondan sonra bir yere geliyor. Demek ki bayanların toplumun içine çıkması yasaklanabilir. Neden? Çünkü o çıktı geldi. O mübarek, o Peygamberimizin soyundan Abbas’ın oğlu o yüce insanın aklını çeldi, onu günaha itti.

Abdülaziz Bayındır: Bu keratalar kendi kafalarına koyduklarını Peygamber Efendimize yaptırıyorlar.

Ali Rıza Demircan: O hadisten kadınların toplumsal aktivite içinde olabileceği, hac gibi evrensel bir görevi üstlenebileceği tek başına delili çıkarılabiliyor.

Servet Bayındır: Dolayısıyla bu bayan diyor ki asıl mesele konumuzla ilgili olan. Bu bayan diyor ki Ya Resullulah benim bir babam var. Hac farz oldu, benim babam çok yaşlı, hayvanın üstüne bağlasam, durdursam bile duramayacak kadar yaşlı, bitkin, halsiz. Babamın adına hac yapabilir miyim diyor. La yestedau ifadesi kullanıyor. Peygamber Efendimiz diyor baban binek üzerinde duramadığına göre yok Peygamber Efendimiz diyor ki evet babanın borcu olup da onu ödesen borcunu ödemiş olur muydun? Evet olurdum. O halde hac yap diyor Peygamber Efendimiz. Vekaletle hac caizdir, vaciptir diyenlerin birinci delili bu.

Abdülaziz Bayındır: Bu soruyu kadın nerede soruyor? Bu olay nerede olmuş?

Servet Bayındır: Kaynakları var. İbn Abdil Ber, Temhid, Ebu Davud Menasik, İbn Mace Menasik,

Ali Rıza Demircan: Müzdelife’den Mina arasında olabilir.

Servet Bayındır: Evet, yani indikten sonra Peygamberimiz.

Abdülaziz Bayındır: Yani şimdi o kadın o anda babası adına hacca niyetlense hac yapabilir mi?

Ali Rıza Demircan: Hayır.

Abdülaziz Bayındır: Bitti. Geçmiş, bitmiş.

Ali Rıza Demircan: Orası geçmiş canım. O geçti.

Abdülaziz Bayındır: seneye de demiyor, o anda. Belki olsa olsa babamın yerine bir tavaf edebilir miyim diye akla gelir. başka bir şey olmaz. Bitmiş yani artık geçmiş olsun.

Ali Rıza Demircan: Ama belki geleceğe yönelik olarak söyleyebilir.

Abdülaziz Bayındır: Öyle bir şey söylemiyor Peygamberimiz. Ta ordan gidecek Yemen’e gelecek ordan..

Servet Bayındır: Diğer bir hadis yine bu vekaletle haccı vacip görenlerin diyelim delili. Peygamber Efendimiz tavaf ederken bakıyor ki adamın biri lebbeyk Anşubrime lebbeyk Anşubrime diyor. Diyor ki gel bakayım sen ne diyorsun. Ne konuşuyorsun. Diyor ki ‘ya Resulullah Şubrime diye bir arkadaşım var. Onun adına tavaf ediyorum. Sen kendi adına yaptın mı tavaf? Yapmadım diyor. O halde önce kendi adına yap. Ondan sonra onun adına yap diyor. Bunu söyleyen diyor ki demek ki tavaf da başkası adına yapılabilir. Bu da onun bir delilidir diyor.

Abdülaziz Bayındır: Yani en fazla işte bu ikisini birleştirirsen o kadın demiş olabilir ki ben de babamın yerine bir tavaf yapsam olur mu demiştir. Çünkü o andan itibaren yapılacak başka bir şey yok.

Ali Rıza Demircan: Yani haccın bir türüne değil de diyorsun tavafa.. Ama benim aklıma şöyle geliyor yani gelecek yıllar için mi?

Abdülaziz Bayındır: O olmaz çünkü gelecek yıllarla ilgili bunun üzerine görev binmez ki.

Servet Bayındır: Bir diğer delil de Hz. Ali’den naklediyorlar. Birisi gelip diyor ki Ya Ali ben işte hac yapamadım diyor. Yani artık ihtiyarladım gücüm de kalmadı. Diyor ki yapamadıysan diyor birini donat, gönder adına hac yapsın. Bu daha çok şia kaynaklarında en fazla bunu kullanıyorlar. Dolayısıyla ana delilleri bunlar. Hac vaciptir diyenlerin delilleri. Ha Hanefilere bakalım bir de Hanefilerin çünkü burada farklı bir şeyleri var. Neyse Hanefilerin buna ilaveten bir delilleri var. Burazin hadisi var. Aynen az önceki bayanın hadisinin farklı bir versiyonu. Ona benziyor aynı hemen hemen. Farklı bir rivayet. Onlar bu delili de getiriyorlar. Artı Hanefilerin asıl delillerinden birisi diyorlar ki mesela Merginen ?? Hidaye’de diyor ki başkası adına haccın hükmünü açıklarken şöyle diyor. Bu konuda aslolan insanın namaz, oruç, sadaka ve benzeri amelleri işleyip sevabını başkasına bağışlayabileceğidir. Asıl kural budur diyor.

Abdülaziz Bayındır: Bunun delili ne? Yoksa bundan mı çıkarıyorlar onu?

Servet Bayındır: Nereden geliyoruz? Bu hadisleri falan henüz almadan diyor ki Kuran’ı Kerim’den de çok sayıda ayet delil getiriyorlar bu görüşe. O ayetler neler? Mesela ‘Rabbimiz hesap günü beni, anamı, babamı, müminleri bağışla.’

Abdülaziz Bayındır: Şimdi dağ fare doğurdu. E bu dua, dua edersin tabi..

Servet Bayındır: Nuh (as)’ın Rabbim beni, anamı, babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri kadınları bağışla.’ Bu ayet. ‘Rabbimiz tövbe edenleri ve senin yoluna gidenleri bağışla. Gibi ‘Rabbim onlar küçükken beni nasıl korudularsa sen de onları koru.’

Ali Rıza Demircan: Bunları neye delil getiriyorlar?

Servet Bayındır: Yani ibadetler yapılıp sevabı başkasına gönderilebilir şeyine delil getiriyorlar. Bir diğer delilleri Peygamber Efendimiz adına kurban kesmiştir. Kurbanla ilgili o şey var ya hani. Kendim adına ve ümmetim adına.

Abdülaziz Bayındır: Belki birazcık o ama onda da (Arapçası) her ümmet için bir mensek oluşturmuşuzdur. Orda … diyor böyle topluca söyleniyor. Sizin için, ümmet için diyor. Fakat mesela namazda akımissalah diyor. Tekile… Namazı sen kıl diyor. Ya da (Arapçası) o beyti tavaf, o beyti kasdetmek, onun için oraya gitmek, ama o nasta durmuyor bak. Ondan sonra ondan bedel hemen geçiyor. Men o kişi tekile iniyor. Istatae fiilinin de tekil olması onu iyice netleştiriyor. İleyhi deki hu zamiri de ziyarete gidiyor. O Kabe’yi ziyarete gücü yeten yoksa o yola gücü yeten değil. Oraya kadar gidip adam ziyaret de yapamayabilir. Bir yolunu bulup oraya tavaf için gidebilenler diyor. Dolayısıyla tekile iniyor. Yani sadece o yanıltıcı olabilir. Ümmeti adına kurban kesmiştir meselesi.

Son o şeyde de (Arapçası) mini si de var orada. Benden ve ümmetimden.

Servet Bayındır: şimdi bu delillere Hanefilerin özellikle bu delillerine diğer tarafın özellikle Malikilerin itirazı var. (Arapçası) Ayetini delil getiriyorlar. Ama Hanefiler de az değil. Onlar diyorlar ki mesela

Ali Rıza Demircan: Ama bu ayet aslında ahrete taalluk eden bir ayet. Dünyaya taalluk etmiyor. Devamında (Arapçası) diyor.

Abdülaziz Bayındır: (Arapçası) orada asıl mesela o. Kimse kimsenin yükünü yüklenmez.

Servet Bayındır: Bu ayeti Kasani reddiyeye cevap verirken diyor ki başka bir delille tahsis edilmedikçe (araçası)nı başka bir delille tahsis edilmedikçe diye bir kayıt koyuyor. İbnul Humam diyor ki ameli yapan başkasına bağışlamadıkça diye bir istisna ilave ediyor. Diyor ki bu ayet bu anlamdadır. Ayni ise diyor ki insan ile burada kafir kastedilmektedir. Müslüman değil.

Abdülaziz Bayındır: o imba kelimesi müminken yapılandır.

Servet Bayındır: Diğerlerinin bir delili de şu. Diyorlar ki Peygamberimizden şöyle bir hadis var. Muvatta da geçiyormuş. ‘Hiç kimse başkası yerine oruç tutmaz, namaz kılmaz.’ Hadis. Diyorlar ki bu hadisle sevabın bağışlanamayacağından değil zimmetteki borcun düşmemesinden bahseder. Lşimdi bu ilerde ona da cevap verecek. Hani zimmetten düşüyordu. Hac düşer mi düşmez mi? Yalnız bunları araştırırken bir şey ben bu da belki arkadaşlara ilerde faydalı olur. Kanuni Sultan Süleyman bu Süleymaniye Medreselerini, camii, medreseleri yaptırdıktan sonra bir vakfiyesi var. Yani hangi medresede kaç hoca olmalı, kaç talebe olmalı, kaç hoca yardımcısı olmalı süpürgecisi, aşçısı, hizmetlisi tümünü bütün birimlerle ilgili teker teker yazıyor. Yaklaşık yanlış hatırlamıyorsam 60 sayfalık bir vakfiye. Orada diyor ki medrese hocalarına günlük 50 akçe verile. Medrese hocalarının muidi, yani bugünkü asistana günlük 10 akçe verile. Bir de camiyi anlatırken imama, müezzine şu şu verilsin diyor. Diyor ki ağzı Kuranlı, kalbi temiz, ahlaklı vesair kişilerden sayısını unuttum 5-6 kişi neyse görevlendirilsin. Bunlar padişahımızın fevt olan namazları için her gün ikindi namazından sonra kaza namazı kılsınlar. Bunlara da 7 akçe verilsin.

Abdülaziz Bayındır: Bayağı namaz kılmamış ki 5-6 kişi ancak yetişiyor.

Servet Bayındır: Bir bu var. İkincisi hürriyet meselesi, istitaat meselesi Hanefiler özellikle mali imkanı var diğerleri yoksa kendisinin gitmesi gerekmez görüşünden hareketle İbn’i Abidin diyor ki padişahlar hacca gitmemişlerdir. Çünkü hürriyetleri yoktu. Kendilerine hac farzdı. Yerlerine vekil olarak göndermişlerdir.

Ali Rıza Demircan: Neden hürriyetleri yok?

Servet Bayındır: Gidemiyor. Ayrıldığı zaman makam gidebilir. Evet şimdi savunanların delilleri kısaca bunlar. Peki Malikilerin delilleri nelerdir diye baktığımız zaman.

  • Allah Teala haccın farz kılındığına dair ayette ‘men istataa ileyhi sebila’ buyurdu. Oraya gücü yeten kişi oraya gidip haccı yapabilmeye gücü yeten kişi demektir ve özellikle hiccül beyti dedi ihcacül beyti demedi diyor. Hac yapması farzdır yaptırması değil diyerek birinci delilleri bu Malikilerin.
  • Bu bayanla ilgili hadi tamam sahihtir diyorlar. Az önceki bayan rivayet sahihtir ancak bu hadis onun babası üzerine haccın farz olduğunu göstermez. Yani ‘Ya Resulallah, hac farz oldu.’ Yani haccın farz olduğuna dair İslam’ın emri geldi. Ama benim babam da çok zayıf onun adına hac edeyim mi? Yoksa babama hac farz oldu değil. Onu kastetmiyor ki Peygamber Efendimiz ya babana hac farz değildir desin. Hani yanlış anlaşılmış olsa bile düzeltmesi gerekir ya Peygamberimizin. Yani İslam’ın hac ibadeti geldi, farz oldu. Babam da var, babam da çok yaşlı. Onun adına hac yapabilir miyim şeklinde anlıyorlar veya ikinci bir görüşleri hadisle ilgili Hz. Peygamberin söz konusu hanıma babası adına hacca izin vermesi yaşlı adamın bu sayede dua ve hac yolunda harcanan malın sevabından yararlanabileceğine işarettir. Yoksa onun adona hac yapılacağından değil.

Abdülaziz Bayındır: Öbürü çok güzeldi ama burada iş biraz zayıfladı.

Servet Bayındır: Hani Peygamberimiz sormuştu ki babanın borcu olsaydı onu ödeseydin olur muydu sormuştu. Ona da cevap veriyorlar.

Abdülaziz Bayındır: O bir ibadet değildir ki borç ödemek.

Servet Bayındır: Diyor ki hac borcunun kul borcuna benzetilmesi Malikiler ani hadiste hac borcunun kul borcuna benzetilmesi bayanın onu ödemekle sevaba nail olacağını bildirmek içindir ve cevaben Şafiilere diyorlar ki siz diyorsunuz ki bak en önemli delillerinizden birisi bu. Peygamberimiz hac borcunu norma para borcuna benzetmiştir. Parasal borcu da başka biri birisi adına ödediği zaman geçerli olur ve dolayısıyla adamın borcundan muaf olur diyorsunuz. Ama yine Şafiiler şunu da söylüyorlar bu vekaletle hacla ilgili olarak. Diyelim ki adam mesela bayan, uzun uzun anlatıyor. Bayan mahremi yoktur. İhtiyarlayıp artık hacca gidemeyecek aşamaya kadar bekler. Bir ihtimal evlenebilir. Dolayısıyla mahremi olmuş olur. Onunla hacca gitmesi gerekir. Ama artık kendisi baktı ki ben artık çok ihtiyarladım. Ne beni kimse alır bu yaştan sonra ne de ben hacca gidebilirim. Gücüm takatim kalmadı. İşte o an vekaletle haccını ifa etmesi gerekir. Ama böyle bir bayan veyahutta bir hasta, hastaydı, yatalak hasta, Şafiiler diyor, vya hasta artık kendi kendine ümidi kesti dedi ki ben bir daha hacca gidemem. Öyle anlaşılıyor. Birini vekaleten hacca gönderdi. Ama daha sonra iyileşti. Onun kendisinin bizzat bir daha gitmesi lazım diyorlar. O vekaletle hac bunun borcunu düşürmez. İyileştiyse kendisi hacca gitmesi gerekir. Yani imkan bulduysa. Malikiler diyor ki ya siz bunu söylüyorsunuz. Böyle söylüyorsunuz. Yani borcun düşmemiştir diyorsunuz. Öbür taraftan da diyorsunuz ki hac parasal borç gibidir. Birisi yaparsa diğeri onun yerine zimmetten düşer diyorsunuz.

Abdülaziz Bayındır: Bu çok güzel. Yani şimdi geldi babasının borcunu ödedi, babası zenginleşti diye bu adam bir daha mı para ödeyecek?

Servet Bayındır: O anlama geliyor. Diyor ki bu şekilde Malikiler Şafiileri özellikle reddediyorlar diyelim. Bir diğer görüşleri de bu hadis bu bayana hastır diyerek bir gerekçe ileri sürüyorlar. İstitaat meselesi, bir hadis var değil mi? (Arapçası)

Ali Rıza Demircan: Güvenlik koşuluyla mahremsiz olarak acaba hacca gidebileceğini söylüyorlar.

Abdülaziz Bayındır: Malikiler de söylüyor Şafiiler de söylüyor. O zaman yani kadının tevkil etmesine gerek yok ki. Gençliğinde demek ki kendisi yapabilir.

Abdülaziz Bayındır: Yapması şart değil ki. Üç tane kadın bir araya gelir giderler.

Servet Bayındır: Burada belki şu kast ediliyor olabilir. Üç kadın da bulamadı, tek başına vesair. O anlamda istitaat bulamadı.

Malikilerin delil getirdiği bir hadis de Peygamberimizin istitaat nedir diye soruluyor. O diyor ki (Arapçası) Yani azık ve binektir. Dolyısıyla binek ne demek? Binip gitmendir oraya. Peygamber Efendimiz istitaatı en azından bu iki maddeyle kısaca özetlemiştir. Sadece azık yani sadece maddi imkan istitaat olarak nitelendirilemez diyorlar.

Abdülaziz Bayındır: Burada sorulan soruya göre cevap vermişler. Soru ne? Çok iyi bilmek lazım.

Servet Bayındır: ve sonuç olarak Malikilerin asıl gerekçeleri şu. Hac bedeni bir ibadettir diyorlar. (Arapçası) ayetini delil getiriyorlar. Uzun uzun anlatıyorlar. Allah Teala haccı farz kılmıştır ki insanlar oraya gitsin. O gitmenin sıkıntısını vesair katlansın. İki, Allah Teala işte gitsin görsün yani memleketinden çıksın. Çıksın bir dünyayı görsün. Onu murat etmiştir. İşte oraya gitsin orada ibadetleri yapsın. Bütün insanlığa şahit olsun. Yani bunu Allah Teala hac ibadetini farz kılarken bizzat kişi yaşayarak elde edeceği bütün nimetleri, imkanları, menfaatleri düşünerek bunu fazr kılmıştır. Bu başkasının giderek yapabileceği bir hac değildir.

Abdülaziz Bayındır: Bir de o li yeşhedu çok önemli.

Servet Bayındır: Li yeşhedü den hareketle zaten bunları söylüyorlar. Hac ibadeti namaz gibi bir ibadettir diyorlar. Zekat gibi bir ibadet değildir. Başkasının ödemesiyle, vekaletle ödenerek yerine getirilebilecek bir ibadet değildir. Mlikiler de böyle diyor. Servetiler ne diyor? Servetiler de şöyle diyor. En büyük gerekçeleri yani vekaletle hac vaciptir diyenler diyorlar ki o sebeplerinden birisi şu: işi felsefi şekilde yorumlarken diyorlar ki bu zenginin parası var. Allah Teala haccı farz kılmıştır ki o para dünyanı n neresinde olursa olsun o para gelsin o belli bölgede beli zamanda harcansın.bütün dayanakları bu. O para gelsin harcansın.

Abdülaziz Bayındır: Fetvanın kaynağı anlaşıldı şimdi.

Servet Bayındır: bir, bu şart nereden çıkarılıyor? Bunun bir dayanağı yok. Varsayalım ki para gelsin. Kabul ettik.  Dersiniz ki o zaman o günkü şartları düşünelim Buhara’dan bir insan çıkıyor. Adamın birine 20,30,40 kişi, kim varsa vekaletle hac yaptıracak desin ki ya siz toplayın parayı birine verin bir hacıya, götürsün orada dağıtsın. İlla para oraya gitmesi gerekiyorsa size göre. Parayı gönder.

Abdülaziz Bayındır: O adam orada yatacak, yiyecek, içecek bir sürü şeyler var yani.

Servet Bayındır: yani diyelim bugün 5000 dolar. 5000 doları verin gitsin orada dağıtsın. Niye bir de illa her hacı için bir de adam gönderiyorsunuz? Yani şart mı bu diye batığımız zaman Servetiler de bu açıdan reddediyorlar bu görüşü hocam.

Ali Rıza Demircan: Bedeli mi?

Servet Bayındır: Bedeli evet. Bedeli haccı.

Abdülaziz Bayındır: Yalnız burada bir şeye cevap vermek lazım. Hanefiler diyor ki (Arapçası) daki insan kafirdir diyorlar ya.. Ayni diyorsa biz de gayrisini söyleyeceğiz. Bak şimdi burada Allahu Teala Ayette ne diyor? Diyor ki (Arapçası) Musa’nın sahifelerinde olan şeyden kendilerine haber verilmedi mi? Haberleri olmadı mı? Haberdar edilmediler mi? Görevini tam yapmış olan İbrahim’in kitabında. Nedir orada olan ne? Hiç kimse bir başkasının yükünü taşımaz. Günah diye mana vermemek lazım buna. Vizr yük demektir. Kimse kimsenin tabi günah yükü de olur görev de olur.

Ali Rıza Demircan: ama bız yerlerde vizr (Arapşçası)

Abdülaziz Bayındır: Tabi kıyamet günündeki yük günah olur. Ama şimdi Kuran’ı Kerim’de bu şeylerle ilgili değişik kelimelerin kullanılması boşuna değildir. (Arapçası) geçer. Her birisinin konuyla bir ilgisi var. Ondan sonra da diyor ki bakın (Arapçası) ‘İnsan için yaptığından başkası yok’ burada kafir söz konusu değil yani (Arapçası) bu da genel bu. ‘Hiç kimse bir başkasının günahını çekmez.’ Ondan sonra gelelim o dua meselesine.

Bakın dualarda ne diyor Allahu Teala.

Servet Bayındır: Bu arada bir şey daha söylüyorlar. Peygamber Efendimiz işte (Arapçası) onu da delil getiriyorlar.

Abdülaziz Bayındır: Ölmek üzere olan kişinin üzerine okunuyor. Ölmek üzere olan kişi o ayeti.. yoksa öldükten sonra değil o.

Ali Rıza Demircan… yı çalışmıştım ben. O ahretle alakalı. Çünkü insan yeryüzünde çalıştığının ilayla amel ettiklerinin karşılığı var. Öyle değil ki, adam çalışıyor, çalışıyor tam öğretim üyesi olacak bir trafik kazası geçiriyor. Gidiyor. Adam çalışıyor, çalışıyor bir fabrika kuruyor. Adam tam üretime gidiyor, başlıyor. Yaptığı işin karşılığını görmeden gidiyor ama ahret öyle değil. Ahrette mutlaka ve mutlaka ne yaptıysa iradeli sözleri, davranışlarından şey yapılacak.

Abdülaziz Bayındır: Ona mani değil ki bak. Leyse lil insane, kendinin değil. Mesela ben bir yere gitmiş olurum. Bana her türlü ikramda bulunabilirler. Onların hiçbirisi benim olmadığı için. Ben onu yerim ama benim değildir. Başkasınınkini yemişimdir tamam mı? Leyse lil insane, kişinin kendisine ait değildir. Sadece kendi yaptığı… onun kendisinin sayılmaz yani. Yoksa o ikramlarsan yararlanırsın, yararlanmazsın başka. O fabrika bu kişinin ürettiğidir. Kendisi sonucu alsın almasın fark etmez.

Ondan sonra bir de dua konusu da son derece mühim. Bakara suresi bakın 200 ve 201. Ayette.

(Arapçası) ‘insanlardan kimisi ya Rabbi bize bu dünyada ver diye dua ederler. Bunun ahrette alacağı hiçbir pay yok. Çünkü dünyayı istiyor. Dünyayı alacak mı bakalım onu göreceğiz. Ama ahreti almayacağı kesin. ‘kimisi de şöyle der.’ İşte onların bahsettiği şey ‘bize bu dünyada bir güzellik ver. Ahrette de bir güzellik ver. Bizi o ateşin azabından koru derler.’ Şimdi bu dünyayı da istedi, ahreti de istedi. Peki ne oluyor. Sonuç şu: Demekle olmaz. Öyle dünyayı ver, ahreti ver dedin yetmez. ‘Yaptıklarından bir pay vardır.’ Bir kere sen namaz kılmadan hiçbir şeyin olmaz. Haccı yapmadan ondan istifade edemezsin. Yani dua tek başına yeterli değil. Ameli dua gerekiyor. (Arapçası) dolayısıyla bu işi bitiriyor. Yani onların dedikleri gibi değil. Genellikle de bizim şeyler ilgili ayetleri hiç almazlar. İlgisiz ayetleri alarak sonuca varmaya çalışırlar.

Ali Rıza Demircan: yalnız burada bir şey var. (Arapçası) bir adamın bir ömür harcayarak 25, 30 yıl getirip geliştirdiği kendi adına ve toplumsal faaliyetlerde bulunacak noktaya ulaştırdığı kişi onun kendi şeyi değil mi?

Abdülaziz Bayındır: Bak o senin eserin. Onun yaptığından Allah sana bir gelir verir de ama onun sevabı onundur. Senin değildir. Sen şimdi topluma iyi bir insan yetiştirmenin sevabını alırsın. Ama o evladın yaptığı sevap da kendinindir, günah da kendinindir. Sen iyi bir insan topluma kazandırmanın sevabını alırsın.

Ali Rıza Demircan: o ayrı ama bu evladın babası için yaptığı bir iş, şimdi her evlat babasına hayır yapma ihtiyacını duymadığına ve fiilen de tanığız yapmadığına göre bir evladın babası için fedakarlık yapması o evladın o duygulara sahip olma noktasında babanın etkin rolü olmak lazım gelir. dolayısıyla ben yani bu kesebu da bir bağlantı…

Abdülaziz Bayındır: Rabbena firli velivali deyye diye dua ettirmiyor mu Cenabı Allah. Beni affeyle, annemi ve babamı da.

Servet Bayındır: Hocam kaset bitmeden bağlayalım da herhalde sinyal veriyor. Özetlersek eğer bedel hac meselesi istitaat kavramına olan yaklaşım farklılığından kaynaklanıyor. Tekrar edersek şurada slayta baktığımız zaman haccın bir insana farz olması için dört ana şart aranıyor. Bunlar akıl, buluğ, İslam ve istitaat. Peki istitaat nelerden oluşur? O konuda da hemen hemen ittifak var. İstitaatta biz burada beş tanesini aldık. Mali imkan, sağlık, yol güvenliği, mahrem, hürriyet.. Dolayısıyla vekaletle haccın vacip olduğunu söyleyenler akıl, baliğ,İslam ve istitaati oluşturan unsurdan sadece mali imkanı varsa o kişiye hac farz olmuştur. Haccı, farzı, bu borcu eda etmesi gerekir. E kendisi gidemiyor. Kendisi gidemiyorsa birini hayatında göndermesi gerekir. Gönderemedi, bir şey oldu. Varisleri onun adına onun parasından alıp göndermeleri, hac yaptırmaları gerekir. Delilleri bir tane o bayanla ilgili hadis. Onun dışında çeşitli akli, mantıki gerekçeler ileri sürüyorlardı. Malikiler ki asıl olarak bu blok halinde diyelim mezhep olarak böyle bir şeyi vacip görmüyorlar. Artı Ebu Hanife’de İmam Muhammed de ve yanlış olabilir Ebu Yusuf da Malikilerle çok yakın görüşteler. Dolayısıyla bunlar da diyorlar ki hac bizzat kişinin kendisine farz kılınmıştır. Dolayısıyla istitaat mal ve bedenden ayrılamaz. Yani bedenle mal ikisi birlikte, bedeni özellikler işte hürriyet, sağlık vesair ve mal ikisi birlikte istitaat oluşturur. Birbirinden ayrılamayacağına göre vekaletle hac böyle bir durumdaki insan için vacip değildir yani hac farz olmuyor ki. Bir de vekaletle hac yaptırsın. Diyelim ve bu şekilde bitirelim. Teşekkür ederim…

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz.İsa Gelicekmi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın