Talak’ın Şarta Bağlanması

13 Aralık 2014 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bugün de şartlı talak konusunu inşallah konuşacağız. Biliyorsunuz geçtiğimiz haftalar boşanma ile ilgili diğer hükümleri gördük. Erkeklerin boşamasını, erkeklerin boşamasını. Bir de erkeklerin eşlerini boşaması ile ilgili olarak şarttır. Yani şunu yaparsan boşsun, bunu yaparsan boşsun şeklinde. Falanca ile konuşursan boşsun, şuraya giderse boşsun şeklinde. Bunu da Şia ve Zahiri mezhebi dışındaki bütün mezhepler ittifakla kabul etmiş değil mi Murat Hoca? Şia ve zahiri mezhebi dışında. Bugün bu konuda mastır yapmış olan ve bizim sitede de görüyorsunuz yıllardır yayınlanıyor şartlı talakla ilgili. İşte Murat Osmanoğlu’nun mastır tezidir. Murat Hoca şu anda Diyanet İ. Başkanlığı’nın Tekirdağ Eğitim Merkezi’nin müdürüdür ve doktora döneminde. Epeyce bir ara verdi mastırdan sonra. İnşallah bugün kendisini dinleyeceğiz. Daha önceki derslerde gördünüz. Allah’ın hududullah kelimesini en çok zikrettiği konu erkeğin kadını boşaması ve kadının boşama hakkı. Bununla alakalı konular. Ve malesef müslümanların da en çok sınırları aştığı konulardan bir tanesi talak konusu. Kuranda olana yüzde yüz uyan, oldukça uyan Şia mezhebi var. Ondan sonra ikinci derecede gelecek olan İbni Teymiye var. O biraz oldukça çekingen davranmış. Ondan sonraki mezhepler Şafi’nin dışındakiler bidattır ama geçerlidir diyor. Bidattır demek ne demek? Kuranda  yoktur, Resulullah’ın uygulamasında yoktur, sahabede yoktur. Nasıl geçerli oluyor? Mesela İbni Teymiye, haram talaktır ettelaku muharram diyor ama geçerlidir diyor. Kendisi, “geçerlidir”i hemen söylemiyor. Bakıyorsunuz ki geçerlidir diyenlerin görüşlerini almış başka bir şey almamış. Kitabının bir yerinde diyor ki: “vel azharu ennehu la yek’a”  yani azhar olan onun olmamasıdır. Azhar olan ne demektir? Yani ismi tafdil fiili. Yani daha açık olan, daha gözüken odur diyor. Daha gözüken ne demek? Mesela şöyle diyelim; bu bardakta da su var  bu da var. İkisi de güzel ama bu daha güzel. Bu daha güzel dediğim zaman bu kötü demiş oluyormuyum? El azhar dediği zaman Huve zahir haza el azhar demiş oluyor. Yani bu olur ama bu daha iyi olur. Hem haram talak diyeceksin hem de daha iyi olur diyeceksin. Ne demek daha iyi olur? Ya olur ya olmaz. Bu işin sağı solu yok. Tabi kuranın bu ortaya koyduğu, Resulullah’ın uyguladığı hiç bir şeye uymayan bir talak çeşidini malesef bu sünni mezheplerin tamamı ittifakla kabul etmişler. Allah’ın koyduğu sınırları aşıyorlar. Yani Allah’ın helalına haram haramına helal demiş oluyor. İmam Şafi’nin yaptığı çok daha şaşırtıcı. O da ilgili ayetleri yazıyor bölüm bölüm. Bakıyorsunuz diğerleri ayetleri yazmamış. Ama yazıyor ayetleri. Aaa ne güzel diyorsunuz. Doğrusu da budur, böyle olmalıdır diyor. Boşanacak kadının adetli olmaması, eşiyle ilişkiye girmemesi, işte bu güzel olur diyor. Çünkü ayetlerin hükmü ya. Arkasından da diyor ki bütün ayetleri yazdıktan sonra işte görüldüğü gibi talak mubahtır, mubah olduğuna göre diyor Allah talakı mubah kılmış. Yani katolikler gibi değil. Katoliklerde eşini boşamak diye bir şey yok. Bizde var. Varsa ne olur diyor? Var, madem mubah, adetliyken de boşasa ilişkiye girdiği temizlik döneminde de boşasa bir kere de boşasa birden fazla da boşasa hepsi de sünnete falan aykırı değildir diyor. Öbürlerinden bunun farkı o. Ayetleri koyuyor, hadisleri koyuyor zannediyorsunuz ki hakikaten bak doğru bir şey yapmış. O, çok çok daha tehlikeli bir şey. Müthiş bir şekilde insanı aldatıyor. Peki talak mubah. İmam Şafiye sormak lazım; nikah mubah mı? Mubah. O zaman istediğini nikahla hadi bakayım. O zaman “hurrimet aleykum diye başlayan haramların hiç bir anlamı olmasın. Hadi git annenle nikah kıy. Git kızınla nikah kıy bakayım. Nikah mubah nasıl olsa. Ya bu ne mantıktır yani. Ne kafadır. Ya bunu bir müslüman nasıl söyleyebilir? İşin daha garibi de adına islam alemi dediğimiz bu alemde dediğimiz demeyelim de denen diyelim. Ben çünkü demiyorum ona islam alemi. İslam alemi denen. İnsanlar öyle diyor. Bu alemde İmam Şafi yıldızdır. İlmi çalışmalarda Onu kimse aşamaz. Yıldızdır. Şimdi burada bakın ne yapıyor. Ayetleri alıyor, ayetlerin içerisinde talak mubahtır diye bir kelime çıkarıyor. Mubahtır da bunun dağı solu yok mu yani? Allah , hududullah diye defalarca sınırlarını belirtmiş. Şöyle yaparsın, böyle yaparsın. Resulullah belirtmiş. Ondan daha enteresanını şimdi dinleyeceğiz. O şartlı talak meselesini. Ama ondan önce giriş olmak üzere size bir daha hatırlatalım 14.surenin ilk ayetlerini. Bakın burada Allah diyor ki; “ellezine yestehibbûnel hayâted dunya alel âhira: dünya hayatını ahiretten çok sevenler”. Ne demek? Mesela şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşıyoruz. Mesela biz desek ki; “şimdi yönetimle ters düşmeyelim. Biz bir vakıfız, şu kadar elemanımız var, şu ihtiyaçlarımız var ters düşmeyelim kardeşim boşver. Bazı şeyleri de görmezlikten gelelim. Bunlar normaldir” desek ne yapacağız biz? O zaman dünyayı ahiretten çok sevmiş olmazmıyız? Yönetimse yönetim. Melikun nâs kimdir? Allah. İnsanların meliki. Sen insanların melikiyle iyi geçinmeyi bırakıyorsun, şununla bununla.. Onlar nedir? Tutuyorsun mesela diyelim Türkiye Cumhuriyeti’nde cumhurbaşkanının ve başbakanın görüşlerine uymamasına rağmen aman muhtarı üzmeyelim diyerek yanlış işler yapıyorsun. Onun gibi bir şeydir bu yani. Öyle yapınca ne oluyor? Dünyayı ahirete tercih ediyorsunuz. Bu, ilim adamlarında çok var. Devlet adamının bir itibarı bilmem şunun. Bana kötü demesinler bana iyi desinler, gittiğim zaman elimi öpsünler, ayağa kalksınlar, saygı duysunlar, falan filan, hocam saygılar, size saygımız sonsuzdur desin millet diye. E ne olacak. Siz bunu önemserseniz bir hoca olarak o zaman bu ayetin kapsamına girersiniz. “Vellezine yestehibbûnel hayâted dünya alel ahira”. Dünya demek kendisine çok yakın demek. Yani şu ânı biraz sonrasından daha çok seviyor. Aman itibarımız kaybolmasın. Gönül kırmayalım, gönül kırarsa bilmem ne. Allah’ın rızasını ortadan kaldırıyorsun bir gönül kırarsamın hesabını yapıyorsun. “Ve yesuddûne an sebilillah: bunlar Allah’ın yolundan uzaklaşırlar. Ama nasıl? “Yebgûneha ivecâ: orada bir ivec peşinde” yani görüntüde gayet düzgün ama altında göremediğin bir eğrilik var. Bir “avec” var biliyorsunuz, dışarıdan baktığın zaman eğri. Mesela bakarsınız şu mikrofon, kimse buna düz demez. Eğri işte bu şekilde. Buna “avec” denir. Bir de “ivec” var, dışarıdan baktığın zaman anlamıyorsun. İşte İmam Şafi’nin yaptığı gibi. Bakıyorsun, ayetleri okumuş. Bakıyorsun, hadisleri yazmış. Arapçası zaten mükemmel. Gerçekten muhteşem bir Arapçası vardır İmam Şafi’nin. Ondan sonra da diyor ki; talak mubahır diyor. Onun için burada işte biraz önce Fatih’in de bir tespiti vardı. Ben o tespitleri hemen söylüyorum ki kayda geçsin. Çünkü biraz sonra ölürüz kaybolmasın diye. Ali İmran 7.ayette “vellezine fi kulûbihim zeygun” diyor Allah. Kalplerinde kayma olanlar. Yani nedir kayma? Dünyayı ahiretten çok seviyorsun. Biraz dünyaya meyil var. İşte görüyorsun ortam bu falan filan. 28 Şubat döneminde olmuştu. Allah’a çok şükür elimizden gelen her şeyi yaptık. En küçük o zaman da bir sarsıntı yapmadık bu zamanda. Bizim arkadaşlardan birisi Marmara İlahiyat’ta hoca ola bir arkadaş ya Abdulaziz dedi, biz de senin yaptığın gibi yapmak istiyoruz ama viran olan hanede evladı iyar var dedi. Yani çoluk çocuğu düşünmek gerekiyor. Valla dedim benim de mamur olası hanede Allah’ın hükmü geçerlidir dedim. Allah var dedim. Efendim yok işte şunu düşünüp bunu düşünüp de Allah’ın rızasını ikinci plana attın mı işte gidersin. “Ve emmellezine fi kulubihim zeygun” kalplerinde biraz kayma. Şunu, bunu memnun edelim dediği zaman “fe yettibiûne mâ teşâbeha ” işte Fatih’in az önce söylediği o. Çok hoşuma gitti. “Fe yettebiune ma teşabeha zeygagum”, “teşâbeha”nın mef’ulu olması lazım arapça bakımından. “Fe yettebiune mâ teşâbeha zeygagun min hum minel kitâbi” çünkü insanlar kurana uyduklarını söylüyorlar ya, “mâ teşâbeha zeygagum minhu minel kitâbi” azcık benzer buldu mu hemen bakıyor “hah işte talak bu bak” arkasından hükümlerini kendisi koyuyor sanki Allah koymamış gibi. Bu olmaz. Bunda dolayı bizim kalbimizi kaydırma ya Rabbi. Bu imtihan gerçekten cihad ve sabır imtihanı ya., her türlü baskıya direneceksin ve sabırlı olacaksın C. Hakk başarı nasib edecek. İşte şimdi onlardan birisine benzeyen bir konuyu şey yapacağız. Evet Murat Hoca’yı dinliyoruz. Murat Osmanoğlu’nu.

MURAT OSMANOĞLU: Bugün talakın şarta bağlanması konusunu özet olarak sunmaya çalışacağız. Bir kere talak, hüküm ifade edip etmemesi açısından ikiye ayrılıyor. Müneccez talak dediğimiz, bir kişinin eşine sen boşsun, seni boşadım demek suretiyle derhal boşamayı isteyerek yaptığı boşama. Buna müneccez talak deniyor. Bu, derhal ifade eden anlama geliyor. Yani seni boşadım dediği anda talak meydana gelmiş oluyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tabi şartları içerisinde. İşte, adetli olmayacak eşi, şahitler olacak, ilişkiye girmediği bir temizlik döneminde olacak. O kelimeyi o şartlarda konuştuğu zaman talak meydana gelmiş oluyor.

MURAT OSMANOĞLU: Yani herhangi bir şarta bağlanmamış anlamda.

ABDULAZİZ BAYINDIR: O manada müneccez. Yanlış anlaşılmasın diye söylüyorum da. Çünkü bunu yarın internette kullanırlar. Hatta bugün kullanırlar. O bakımda  şey yapıyorum.

MURAT OSMANOĞLU: Şarta bağlanmamış. İkincisi de şarta, muallak talak dediğimiz meydana gelmesi gelecekteki bir zamana veya karı kocadan birinin veya bir başkasının bir fiiline veya da herhangi bir olayın meydana gelmesine bağlanan talak. İşte mesela falanca gelirse boşsun. Mesela sigara içersen boşsun.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Erkek, kendi fiiline bağlıyor. Ben sigara içersem boşsun.

MURAT OSMANOĞLU: Yağmur yağarsa boşsun gibi herhangi bir olaya veya annenin evine gidersen, babanın evine gidersen boşsun. Eşinin bir fiiline bu tür herhangi bir şeye bağlanmış

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yada bir daha bana karşı konuşursan boşsun. Bir daha çehreni dökük görmeyeceğim boşsun.

MURAT OSMANOĞLU: Gibi. Bu tür talaklara da muallak talak deniyor. Muallak deyince tâlik bunun mastarı. Tâlik ne demektir azıcık ondan bahsedelim. Tâlik ilk başta: bir sözün taşıdığı manayı ve hükmü diğer bir sözün taşıdığı mana ve hükmün meydana gelmesine bağlamaya tâlik denir. Bunu talak ile ilşkilendirdiğimiz zaman tâlik talak dediğimiz zaman da az önce söylediğimiz kadının talakını, onun veya bir başkasının gelecekteki bir fiil veya sözüne ya da durumuna veya gelecekteki bir olayın tahakkukuna bağlanmasına da talakın bir şeye bağlanması anlamında tâlikul talak deniyor. Tâlik edilen talakın çeşitleri: Biraz önce anlattığımız tariften de anlaşılacağı gibi çeşitli şekilleri var bunun. Birincisi talakın zamana bağlanması. Yürürlüğe girmesi gelecekteki bir tarihe bağlanan talaktır. Tarifi bu. Mesela gelecek ayın başında benden boşsun. Yarın benden boşsun veya gelecek ramazan ayında benden boşsun. Gelecek yıl benden boşsun gibi sözler hep zamana bağlanmış talak örneğidir. Zamana bağlanan talak konusunda mezheplerin görüşleri nedir? Dört mezhebe göre de talakın ay, gün, yıl gibi gelecekteki bir zamana bağlanması muteberdir. Yani bağlandığı zaman ve o zaman gelince de o talak geçerli olur, meydana gelir diyor 4 mezhep de. Dolayısıyla bir koca eşine, gelecek ayın sonunda boş ol, yarın boş ol, yada ramazan ayında boş ol dese o vaktin ilk diliminin girmesi ile eşi boş olmuş olur. Ancak Maliki mezhebi diğer mezheplerden farklı olarak şöyle bir tutum takınıyorlar: istikbalde gelmesi kesin olan bir şeye bağlanan talak derhal meydana gelir diyorlar. Yani o zamanın gelmesi beklenmez diyor. Mesela bir kimse eşine bir sene sonra boş ol dese bir sene geçmesine gerek yok çünkü geleceği kesindir bir sene sonrası. Dolayısıyla hemen boş olmuş olur.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani şartları talakın lağv olmuş oluyor. Şart geçersiz, talak geçerli hale gelmiş oluyor.

MURAT OSMANOĞLU: Bu tutumu birçok benzer konuda Malikiler devam ettiriyorlar. Gelecekteki bir zamana bağlanan talakın meydana gelebilmesi için kocanın boşama ehliyetine sahip olması, karısının da boşamaya mahal olabilecek bir durumda bulunması gerekiyor. Bunu şart koşuyorlar tabi o esnada. Zamana bağlanan talakın geçerli olabilmesi için mesela biraz sonra örnekler de gelecek ben şimdi açıklamayayım. Zamana bağlanan talakın geçerli olduğunu savunanların delili, boşamaya cevaz veren ayetlerin mutlak oluşu.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Az önce söylediğimiz gibi.

MURAT OSMANOĞLU: Zamana veya başka bir şeye bağlanan talakın geçerli olmadığına dair bir ayrımın bulunmaması. Kuranda talak vardır ve şöyle olursa geçerli olur böyle olursa geçerli olmaz diye bir ayrım yok deniyor. Böyle bir ayrım olmadığına göre bütün talaklar geçerlidir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Az önce anlattığım şeyin bir değişik şekli. Gerçi İmam Şafi orada demiş ama aslında onun sözünü fiilen hepsi kabul etmişler. Halbuki Allah talaka sınır koyuyor, şartlarını bütün ayrıntılarıyla ifade ediyor, Resulullah ifade ediyor. Bunların hepsini yok sayıyorsunuz, bu geçerli diyorsunuz.

MURAT OSMANOĞLU: Dört mezhep de geçerlidir diyorlar. Zahiriye mezhebine göre ise zamana bağlanan talak asla muteber değildir. Ve hiç bir şekilde sonuç doğurmaz bu şekildeki talakın meydana gelebileceğine dair kuran ve sünnette hiç bir delil yoktur. Çünkü kuranda ve sünnette talakın nasıl olacağı bizlere anlatılmıştır diyor. Eğer talak geçmiş zamana bağlanırsa. Az önce gelecekteki zamana bağlanmayı bahsettik. Geçmiş bir zamana bağlanırsa ne olacak. Mesela benden bir yıl önce boşsun dese. Veya dün benden boşsun dese. Böyle bir söz kullansa ne olacak? Bu durumda da diyorlar ki; o bağlandığı zamanda eğer evliyseler yani nikah varsa. Mesela dün benden boşsun dediği zaman eğer dün karı koca idiyseler, evlilik bağı vardıysa aralarında, o zaman talak geçerli olur diyorlar. Ama daha bugün evlendiler dün benden boşsun diyor. O zaman aralarında nikah yoktu dün, dolayısıyla geçerli olmaz.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani dün karnım doydu dediği zaman karnı doymuş oluyor demek ki adamın.

MURAT OSMANOĞLU: Bazı alimler göre ise bu talak vaki olmaz. Çünkü talak mümkün olmayan bir şeye isnad edilmiştir. Yani artık talakı dün vermiş gibi bir şey oluyor diyor bazı alimler, zaten dün geçmiştir bugün bir daha düne dönülemez anlamında geçerli olmaz diyorlar. Şimdiye kadar zamana bağlanan talaktan bahsettik. Şimdi bir de mekana bağlana talak var. Mesela meydana gelmesi bir yere bir mekana bağlanan talaka deniyor bu. Mesela kocanın karısına İstanbul’da boş ol, Mekke’de boş ol, Ahmet’in evinde boş ol şeklinde. Gökte boş ol, güneşte boş ol gibi buna benzer..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Siz gülüyorsunuz ama gidin hocalara bu fetvayı alacaksınız.

MURAT OSMANOĞLU: Bu şekildeki mekana bağlanan talaklar hemen meydana gelir deniyor. Evet kadının kocasının belirttiği yere gitmesine falan gerek yoktur. Böyle bir durumda mekana bağlanan talaklar hemen g geçerli olur. Çünkü talakın bir yere tahsis edilmesi yani falan yerde talak meydana gelip falan yerde meydana gelmemesi diye bir şey yoktur. Talak verildiği her mekanda geçerli olur deniyor. Ancak koca eğer mesela İstanbul’da boş ol derken-böyle bir ayrım yapıyorlar-“İstanbul’a gittiğin zama boş ol” bunu kastediyorsa o zaman şarta bağlanmış olur, oraya gittiği zama boş olur yani hemen boşanma gerçekleşmez diyorlar. Eğer onu değil de İstanbul’da boş ol anlamında nerede olursa olsun..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Uçakta olabilir kendisi,gökyüzünde olabilir.

MURAT OSMANOĞLU: “Yani oraya gittiğin zaman”, bunu kastediyorsa heme boş olmaz, oraya gittiği zaman boş olur diye bir ayrım yapıyorlar. Mekana bağlanan talak da bu şekilde. Şimdi asıl konumuz olan üçüncü konu şarta bağlanan talak. Zamana bağlananı gördük, mekana bağlananı gördük, şimdi de bir şarta bağlanan. Bunun tarifini de şu şekilde yapıyoruz; meydana gelmesi, şart edatlarını kullanarak istikbaldeki bir işin olmasına veya olmamasına bağlı talaktır. Bu iş kocanın, eşinin veya üçüncü bir şahsın işi olabilir. Mesela kocanın eşine babanın evine gidersen boşsun, falan kişiyle konuşursan boşsun, içki içersen boşsun..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yada içersem. Kendisine de olabiir.

MURAT OSMANOĞLU; Kardeşin yolculuğa çıkarsa- yani üçüncü bir şahsın işine bağlayabilir- boşsun demesi durumunda koca talakı şarta bağlamış olur.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mesela elektrikler kesildi, elektrikler gelirse boşsun diyebilir yani değil mi? Tabi.

MURAT OSMANOĞLU: Herhangi bir şart. Şarta bağlanan talak konusunda mezheplerin görüşlerini şimdi açıklayalım. Şarta bağlann talakı geçerli sayanlar var. İkincisi, tamamen geçersiz sayanlar var. Bir de kısmen geçerli sayanlar var. Geçerli sayanlar, dört mezhep imamına göre bir şarta bağlanan talak geçerlidir. Dolayısıyla bu şart gerçekleşince talak da gerçekleşir. Eğer şart gerçekleşmezse talak meydana gelmez. Ancak talakın veya bu tâlıkın, bu şarta bağlamanın sahih olması için bir takım şartlar koşuyorlar. Onları da burada söylemek lazım. Bu şarta bağlamanın geçerli olması için birinci şart, talakın bağlandığı şartın meydana gelmesi mümkün olan bir şey olması ve tâlik anında da henüz meydana gelmiş olmaması lazım.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mesela şey de görmüştüm. Onu örnek alalım. Bir gün kahvaltı yapıyorum. İkra televizyonunu açtım. Arapların en çok izlenen dini televizyonudur. Altına bir altyazı ile geçiyor, adamın birisi sorumuş; kayı peder ile aramız bozulmuştu. Eşime, babanın evine gidersen boşsun dedim. Fetvayı daha sonra şey yapacağım. Babasının evine gitmesi mümkün olan bir şarttır değil mi?

MURAT OSMANOĞLU: İkinci şart: koca şartı koşarken kadın ile hakikaten veya hükmen nikahlı olması ya da bu tâlikin ilerde meydana gelecek bir nikaha bağlanması şart.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Seninle evlenirsem boşsun mesels.

MURAT OSMANOĞLU: Veya şu kadınla ne zaman evlenirse o boştur gibi. Hakikatin hükme ya şu anda gerçekten evliler hikah var yeyahut da hükümen nasıl evli olmaları nasıl oluyor? Hükmen de şöyle: bir kere boşadı eşini kadın iddet bekliyor. O anda nispeten ayrıdırlar ama hükmen hala beraberler. Çünkü iddet esnasında tekrar dönüş olabilir. Hükme daha evlilik bitmemiştir. Burada hükmenden maksat odur. Kadının iddet esnasında olması.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İddet esnasında bile buraya gelirsen boşsun diyebilir yani.

MURAT OSMANOĞLU: Evet. Üçüncü şart: Kocanın tâlik esnasında talaka ehil olması, kadının da şartın gerçekleşmesi anında talaka mahal olması. Yani koca ehil olması ne demek? Koca şartı koşarken talaka ehil olması demek: mesela buluğ çağında olması, akli dengesinin yerinde olması gibi şartlar. Ehil olması bu. Kadının da tâlikin yani şartın gerçekleşmesi anında şart koşulurken değil, şart gerçekleştiği anda kadın, talaka mahal olması lazım yani onun eşi hükmünde olması lazım. Buna örnek, nasıl olmaz mesela. Şartı koştu dedi ki; babanın evine gidersen boşsun dedi. Ondan sonra ayrıca bu şart daha henüz gerçekleşmeden ayrıca eşini normal bir boşama ile boşadı ve iddet de doldu. Araları ayrılmış oldu. Şart, tam aralar ayrıldıktan sonra gerçek boşama, tamamen iddet de bitmiş. O boşama gerçekleştikten sonra şart meydana gelirse

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kadın bir daha boş olmaz.

MURAT OSMANOĞLU: Boş olmaz. Orada çünkü zaten eşi değil yani. İkinci bir boşama gerçekleşmez o esnada.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bunun kıymetini bilin, bak ne kadar önemli! Burada şöyle bir ayrıntı var. Sen de hatırlayacaksın. Eskiden bize müftülükte sorarlardı, çaresiz kalınca uygulardık. Çünkü bilmezdik. Nereden bileceksin, başlangıçta buna göre yetişmiş adamları. Yani bilmiyoruz ki. Fıtratımıza uymuyor ama doğrusunun ne olduğunu bilmiyoruz. Şafi mezhebinde hul’u yani bizim hul dediğimiz şey Şafi’de talak sayılmaz esas müftabih olan görüşe göre. Geçen hafta okuduk ya kadının eşinden ayrılması olayı. Kadının boşamasını gene erkeğin oluruna bağlayarak kabul etmişler. Onun ayrıntılarını geçen hafta burada anlatmıştık. Kurana da Resulullah’ın sünnetine de uymayan bir şekilde ittifak etmişler. Ama Şafiler hulu talak saymadıkları için diyorlardı ki işte mesela dedi ki adam karısına; babanın evine gidersen boşsun. O zaman bir hul yapsınlar yani kadın kocasına bir mal verecek, o mal karşılığı koca da diyecek ki; ben seni hul ettim. Hul ettikten sonra bunun nikahından düşmüş olduğu için o arada gidebilir babasının evine. Ama tekrar nikahlandığı zaman gidebilir mi? Gene gidemez değil mi? Yeniden tekrar nikahına dönse yine gidemez. Şart devam ediyor. Halil Göneç Hoca’nın Büyük Şafi İlmihali adlı kitaptan okuyayım ben size. “Bir kimse talakı bir şeyin husûluna tâlik ederse (bir şeyin olmasına bağlarsa) o şey vâki olmadan önce talak vâki olmaz. Mesela birisi kadına babanın evine gidersen üç talakla boşsun derse gitmeden önce talak vâki olmaz. Ve münasebette bulunmada beis yoktur”. Yani babasının evine gidene kadar karı koca olarak devam edebilirler diyor. Fakat gittiği takdirde her üç talakı da gider. Babasının evine gitti mi tüm şey gider. Bakın kesin hüküm. Bunlar ne oluyor? Bir fatva kitabı. Büyük Şafi İlmihali, küçük de değil yani. “Bu tâlikten geri dönmek mümkün değildir”. Az önce ben, gerisini anlatmadım alt tarafta yazıyor diyor ki; babasıyla aramız bozuktu diyor, onun için babanın evine gidersen boşsun dedim. Şimdi babasıyla aramız düzeldi, gitmesine müsade ediyorum boş olur mu? Olur diyor. Geri alamazsın. Erkek adam sözünden dönmez! Şimdi gülüyoruz da malesef bu, az önce ne dedim? Ben demiyorum da insanlar islam alemi diyor dedim. Bunu kabul edenlere nasıl islam diyebilirsiniz? Bu Allah’ın dini değil ki. Bu başka bir din. Ama tabi çoğu cahilliğinden kurtulur. İlgili ayetleri bilmediğinden dolayı kurtulabilir. Bizim ulemanın çok büyük bir bölümü bu konuda cahildir. Yani yazdıklarının kurani ve sünnet kaynağını bilmezler. O bakımdan kurtulma ihtimalleri vardır. Diyor ki; “bu tâlikten dönmek mümküm değildir. Ondan kurtulmak için yegane çare huldur. Yani bir şey mukabilinde zevcenin nikahını fesh etmektir”. Eşi buna bir şey verecek fesh edecek. “Ondan sonra o kadın babasının evine girer, bilahare iddet beklemeden de ikinci defa yeniden evlenmek ve nikah akdetmektir. Nikah akteder, bu nikah önceki nikahtan başka bir şey olduğundan kadının babasının evine gitmesinde bir beis yoktur”. Biz az önce yanlış söylemişiz. Yeni bir nikah olduğu için o şart önceki nikaha bağlıydı. İyi. Ben orada hata etmişim yani. O arada hul ediyor yani kadın, kocasına biraz para veriyor. Koca da bunu ayırıyor. Bunu, fesh sayıyorlar nikahı. Fesih saydıkları için o arada babasının evine gider. Yeni bir nikah kıyarlar. Önceki hikahın tâliki olduğu için yeni nikahtan sonra babasının evine gitmeye devam eder diyor.

MURAT OSMANOĞLU: Az önce söylediğimiz şarta göre çocuğun ve dilinin tâliki geçerli olmaz. Aynı şekilde bir kimse şu işi yaparsam eşim boş olsun dese, daha sonra eşini bir talakla boşayıp iddeti bittikten sonra o işi yapsa kadın talaka mahal olmayacağından talak gerçekleşmiş olmaz. Dördüncü şart: tâlik ile cezalandırma kastedilmemesi lazım. Eğer koca bu tâlik ile eşini cezalandırmayı kastetmiş ise talak derhal meydana geliyor. Nasıl? Açıklayalım bunu. Mesela bir kimse, kendisine kötü bir şey isnad etmesi üzerine eşine ceza kastı ile eğer ben, senin dediğin gibiysem benden boş ol dese o anda talak meydana gelir. Bunun anlamı, made beni öyle kabul ediyorsun ben de seni boşadımdır. Az önce onun söylediği cümlenin anlamı budur. Fakat bu sözü ceza kastıyla değil de tâlik kastıyla söylerse kendisi o şey ile muttasıf oomadıkça meydana gelmez talak.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ben öyleysem boş ol. Onu cezalandırmak için değil de öyleysem sen boş ol. Artık onun niyetini falan soracaksınız. Neticede gene ya peşin yada daha sonra talak vâki oluyor.

MURAT OSMANOĞLU: Üzerine tâlik yapılan şartın çeşitleri ve hükümleri: tâlik anında mevcut olan bir şarta bağlama. Hani dedik ya tâlik bir bağlama anlamında, bir şarta bağlıyoruz. O şartın çeşitlerini açıklayacağız. Tâlik anında mevcut olan bir şarta bağlamak. Mesela koca, karısına eğer ben yaşıyorsam sen boş ol derse veya dün evden çıkmış isen boş ol dese eşi de gerçekten dün evden çıkmışsa talak o anda meydana gelir. Mevcut olan bir şeyle tâlik yapılırsa o anda talak meydana gelir.

Gelecekte olacak bir işe bağlamak. Şu anda değil de gelecekte mevcut olacak bir şarta bağlıyor. Bunu da çeşitli kısımlara ayrılıyor. Mesela gelecekteki bir nikaha bağlamak. Hanefi ve Malikiler’e göre bir kimse yabancı bir kadın hakkında onunla evlenirsem benden boş olsun diyerek talakı gelecekteki nikaha bağlarsa bu kadınla nikah akdini yaptığı anda talak meydana gelir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Şununla evlenirsem benden boş olsun. Bu tür şeylerde evlenmeyeceksin işte baskı yaparlar, adamdan da zorla söz: alırlar evlenirsen boş olsun. Tamam, isterse evlensin fark etmez. Nasıl olsa evlendiği anda boş olacak.

MURAT OSMANOĞLU: Hanefiler, Malikiler burada bunu yemin kabul ettikleri için böyle hüküm veriyorlar. Çünkü bu yemin hükmündedir diyorlar. Meydana geldiği anda gerçekleşmiş olur diyor. Önemli olan, şartın gerçekleştiği anda aralarında nikah bağının olmasıdır. Talik esnasında olmuş olmamış bu önemli değil yemin hükmündedir diyorlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu sözü söyerken nikahlısı olsun olmasın fark etmez. O şart gerçekleştiği zaman nikahlısı olması gerekiyor.

MURAT OSMANOĞLU: Ama Şafi ve Hambeliler ise gelecekteki nikaha bağlanan talakı geçerli saymazlar. Talakın meydana gelebilmesi için evliğin mevcut olması gerekir. Çünkü Peygamberimiz şöyle buyurmuştur; “nikahtan önce talak yoktur”. Dolayısıyla yabancı bir kadın hakkında onunla evlenirsem benden boş olsun diyen bir kimse daha sonra onunla evlense talak meydana gelmez.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Sanki kurana ve sünnete uyan bir mezhep de! Burada ben tekrar edeyim. Bu Selefiler, bilhassa Hambeli mezhebi mensupları zannediyorlar ki Hambeli mezhebi hadise uyar. Lütfen defalarca söyledim ister Türkiye’de ister Suudi Arabistan’da nerede olursa olsun getirin en büyük aliminizi, ortaya koyalım bakalım ki bunlar bırakın sünneti hangi ayete uymuşlar. Nadire vardır o bu tür konularda. İnsanlar arası ilşikileri düzenleyen, hukuku düzenleyen konularda nadiren hadis vardır.

MURAT OSMANOĞLU: Gelecekteki bir işe bağlamak konusunu işliyorduk. İkinci alternatif burada, gelecekte olması kesin olan bir işe bağlamak. Hanefi ve Şafilere göre meydana gelmesi kesin olan bir şeye bağlanan talak ancak o şey meydana geldiği anda gerçekleşir. O şey meydana gelmeden önce talakın vukû sö konusu olmaz. Mesela bir kimse hanımına, bir sene sonra boşsun dese talak bir yıl geçince meydana gelir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mesela güneş doğarsa boşsun dediği zaman doğduğu zaman olur.

MURAT OSMANOĞLU: Malikiler’e göre ise meydana gelmesi kesin olan bir şeye bağlanan talak derhal meydana gelir. Mesela bir kimse hanımına, eğer ben herhangi bir şey yer veya içersem boş ol derse talak kocası bir şey yemesi ve içmesi beklenmeden derhal meydana gelir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Çünkü yiyip içmede yaşayamaz.

MURAT OSMANOĞLU: Ölümümden bir gün önce boş ol demesi durumunda da hüküm aynıdır. Ancak ölümümle birlikte boş ol veya ben öldükten sonra boş ol demesi durumundaysa talak meydana gelmez. Çünkü öldükten sonra kendisi talaka ehil değil, eşi de talaka mahal olamaz. Üçüncü alternatif, gelecekte olması kesinlikle mümkün olmayan bir şeye bağlamak. Meydana gelmesi normal olarak mümkün olmayan bir şeye bağlanan talak 4 mezhebe göre de geçerli değildir. Çünkü tâlikin geçerli olmasının şartlarından biri de talakın bağlandığı şeyin meydana gelmesi mümkün olan bir şey olmasıdır. Mesela bir kimse eşine eğer uçarsan veya ölüyü diriltirsen yada elini gök yüzüne erdirirsen boş ol gibi sözler söylese..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mesela bir sıçrayışta ayın üzerine çıkarsan.

MURAT OSMANOĞLU: Talak meydana gelmez. Çünkü bu şartlardan biri mümkün olmayan şeylerdir. Talakı bunlara bağlamak geçerli olmaz. Dördüncü alternatif, gelecekte olup olmaması muhtemel olan bir şeye bağlamak. Dört mezhebe göre de meydana gelmesi muhtemel olan bir şeye bağlanan talak, o şey meydana gelmeden vuku bulmaz. O şey meydana gelince de talak gerçekleşmiş olur. Mesela bir kimse talakı, Ahmet’in evine girersen boş ol, Mehmet gelince boş ol gibi meydana gelmesi muhtemel olan bir şarta bağlarsa talak derhal meydana gelmez. Talak, ancak kadının Ahmet’in evine girmesiyle veya Mehmet’in gelmesiyle meydana gelir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mesela yarın yağmur yağarsa boş ol demek gibi bir şey değil mi? O da aynı. Yağabilir, yağarsa boş yağmazsa değil.

MURAT OSMANOĞLU: Ama mesela yağmur yağdığında boş ol derse bu Malikiler’e göre kesin olur değil mi? Hemen anında.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yarın yağarsa. Çünkü yarın yağmayabilir de.

MURAT OSMANOĞLU: Yarın derse, tabi o aynı. Beşinci alternatif, varlığının bilinmesi mümkün olmayan bir şarta bağlamak. Mesela bir kimse eşine; eğer Allah bugün Kızıldeniz’de şu özelliklerde bir balık yaratmış ise sen boş ol dese. Bir örnek. Talak derhal meydana gelir. Çünkü bu şartın varlığının bilinmesi mümkün değildir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Nemelazım her ihtimale karşılık. Galata Köprüsü’nden temel geçiyormuş. Oradan bir turist gelmiş ona çarpmış pardon demiş. Temel de almış onu köprüden aşağı atmış. Niye attın? Pardon dedi ya. Pardon affedersin demek. Her ihtimale karşı attım demiş ya kötü bir şey ise?

MURAT OSMANOĞLU: Az önce saydığımız bütün maddeler gelecekteki bir işe bağlamakla alakalıydı. Şimdi gelecekte iki işe bağlarsa. Mesela Ahmet ve Mehmet gelirse boş ol gibi. Yani Ahmet ve Mehmet’in gelmedi iki işe bağlamış oluyor. Fıkıh alimlerinin çoğunluğuna göre talakın vuku iki şarta bağlanırsa bu iki şartta meydana gelmeden talak meydana gelmez. Ancak bir kısım alimlere göre ise bu iki şarttan biri meydana gelince talak da meydana gelmiş olur. Mesela bir kimse eşine Ahmet’in ve Mehmet’in evine girersen boş ol dese, ulemanın çoğunluğuna göre sadece Ahmet’in evine girmesi ile talak meydana gelmez. Malikiler ve bir kısım alimlere göre ise sadece Ahmet’in evine girmekle talak meydana gelir. Ancak daha sonra yani şimdi bir kişinin evine girmesiyle talak meydana geldiğini söyleyenler şunu da ilave ediyorlar: ancak daha sonra ikinci kişinin evine girdiği zaman ikinci talak meydana gelmez. Bir talak zaten meydana gelmişti diyorlar. Şimdi de bir şarta bağlamayı görmüştük, zamana, mekana, şarta, şimdi de dilemeye bağlama. Herhangi bir dileğe bağlamak.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ne kadar böyle ayrıntılı düşünmüşler görüyor musunuz?

MURAT OSMANOĞLU: Burada da birincisi Allah’ın dilemesine bağlamak.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İnşaallah.

MURAT OSMANOĞLU: Hanefi ve Şafilere göre Allah’ın dilemesine bağlanan talak geçersizdir. Mesela bir kimse eşine Allah dilerse sen boşsun dese bu tâlik geçerli değildir ve talak da meydana gelmez. Çünkü Peygamberimiz; kim bir yemin eder ve bu yeminine bitişik olarak inşallah derse ona keffaret yoktur.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hadis bulmuşlar yani!

MURAT OSMANOĞLU: Talak, varlığı bilinmeyecek bir şarta bağlanmıştır dolayısıyla şüphe ile talak meydana gelmez. Maliki ve Hambelilere göre ise talakı Allah’ın dilemesine bağlama durumunda derhal talak meydana gelir. Çünkü bilgi sahibi olunması mümkün olunmayan şartlarda şart düşer ve derhal talak meydana gelir. Muaz Bin Cebel’den şöyle rivayet edilmiştir. Peygamberimiz’e, hanımına inşallah boşsun diyen bir adamın durymu soruldu. Peygamberimiz de onun istisnası geçerlidir buyurdu. Bunun üzerine bir adam kölesine inşallah hürsün diyen kişinin durumunu sordu. Peygamberimiz de kölesi azad olur. Çünkü Allah köle azad etmeyi ister ama talakı istemez buyurmuştur. Kaynağı Beyhaki.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Minareyi çalan kılıfını hazırlayacak tabi.

MURAT OSMANOĞLU: Allah’ın dilemesine bağlamayı söyledik, şimdi mahlukatı dilemesine bağlanırsa. Mahlukat deyince de tabi burada da şıklar meydana geliyor. Mahkukatta dileme yeteneği olan birisinin dilemesine bağlamak. Mesela dileme yeteneği olan ve onu bizim bilmemiz mümküm olan bir şey ise. Mesela bir koca eşine Ahmet isterse sen boşsun dese, Ahmet de onun boş olmasını isterse talak meydana gelir. Eğer Ahmet boş olmasını istemezse talak da meydana gelmez. Dileme yeteneği olmayan bir şeyin dilemesine bağlarsa ne olacak? Şafi ve Hambelilere göre hayvan, çocuk, deli, ölü ve ne dediğini bilmeyecek kadar sarhoş gibi dileme yeteneği olmayan mahlukatın dilemesine bağlanan talak meydana gelmez. Çünkü şart meydana gelmemiştir. Zira bunların dilemesi yok kabul edilmiştir. Meleklerin, şeytanın ve cinlerin dilemesine bağlanan talak da aynı hükümdedir. Malikiler’e göre ise bu tür talak derhal meydana gelir. Çünkü bunların dilemesine muttali olmak mümkün değildir. Az önce de hani bilinmeyen bir şeye bağlamak: orada da Malikiler aynı tavrı takınmıştı. Buraya kadar hep bir şeye bağlanan talakı geçerli sayanların çeşitlerini falan anlattık. Şimdi şarta bağlana talakı geçerli saymayanların durumuna geldik. Zahiriyye ve Şia’da İmamiye ekollerine göre hangi suretle olursa olsun bir şarta bağlanan talak, bu şart gerçekleşse bile asla meydana gelmez. Tâlik şeklinde söylenen cümle hükümsüz bir sözdür.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Çünkü kuranda, sünnette böyle bir talak yoktur.

MURAT OSMANOĞLU: Şarta bağlanan talakı kısmen kabul edenler. Üçüncü şık olarak da bunlar var. İbni Teymiye ve öğrencisi İbni Kayyım’a göre şarta bağlanan talakın hükmü bu tâliki yapanın niyetine göre değişir. Eğer bu tâlik yemin niteliğindeyse yani tâliki yapanın maksadı bir şeyin yapılmasını sağlamak veya buna engel olmak yahut sözünü güçlendirmek ise yeminin bozulmasından dolayı sadece yemin keffareti gerekir talak meydana gelmez. Eğer işte bu niyetlerle yapmışsa. İbni Kayyım’a göre keffaret bile gerekmez.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İbni Kayyım’ın dediği tamamen hem kurana hem sünnete uygun.

MURAT OSMANOĞLU: Eğer bu tâlik yemin niteliğinde değilse yani tâliki yapanın maksadı şart gerçekleşince talakın meydana gelmesi ise bu durumda şart tahakkuk edince talak da meydana gelmiş olur.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İbni Kayyım’a göre de öyle değil mi?

MURAT OSMANOĞLU: Evet.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Enteresan bir şey yani. İbni Teymiye bunu yapmamalıydı gerçekten. Hem ayete hem hadise uyduğunu söyleyen nasıl yapıyor hayret edilecek bir şey.

MURAT OSMANOĞLU: Bunların farkı yani İbni Teymiye ile İbni Kayyım’ın kabul edenlerden burada farkı sadece niyete bakmaları. 4 mezhepte niyete bakma yoktu. Şart meydana gelince ister farklı niyet olsun. Ama bunlar yemin niyetiyle mesela kadının annesinin evine gitmesini engellemek maksadıyla ise o zaman sadece yemin olur diyor bu. Arada farl bu. Mesela bir kimse hanımına Ahmet ile konuşursan boşsun dese eğer bundan maksadı eşini boşamak değil de Ahmet ile konuşmasını engellemek ise eşi Ahmet ile konuşunca talak meydana gelmez. İbni Teymiye’ye göre bu tâlik yemin niteliğinde olması ve bu yeminim de bozulması sebebiyle yemin keffareti gerekli olur. Eğer kocanım maksadı Ahmet ile konuşunca karısını boşamak ise karısı Ahmet ile konuştuğu takdirde talak meydana gelmiş olur.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Çok enteresan yani. Bunu nasıl söyleyebiliyor? Bu adamlar arap. Mesela “ve là tec’alûllâhe urdaten li eymânikum en teberru ve tettekû ve tuhsilu beynen nâs”(BAKARA 224) diyor. Allah’ın adını yeminlerinizde iyilik yapmaya, insanların arasını düzeltmeye ve takvaya engel olarak ortaya koymayın diyor. Bu Allah’ın adı değil de başka şeyle bile koyduruyorlar. Bu insanlar bunu bilmeyen kişiler değil.

MURAT OSMANOĞLU: Çeşitleri bu şekilde Hocam. Şimdi deliller bölümüne geldik.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Delilleri de okuyalım da bakalım neye dayanarak söylemişler. Şimdi ben tekrar size hatırlatayım. Biliyorsunuz Talak suresinde Allah “izâ tallaktumun nisae fetallikûhunne li’iddetihinne ve ahsıl iddeh: kadınları boşadığınız zaman iddetleri içinde boşayın” diyor. O da Bakara 228’e göre daha önce şey yapmıştık ayrıntı vermeyeceğim. Kadının adetli olmaması, temizlik döneminde eşiyle ilişkiye girmemiş olması gerekir ki zaten Resulullah, Abdullah B. Ömer’e bunu söylemiş ve ayeti delil göstermişti Allah’ın emrettiği talak budur diye. Ondan sonra Bakara 229’da da “ettalâku merretâni: o şekildeki talak” yani talak suresinde anlatılan ve diğer şartlatı kuranda belirtilmiş olan talak iki kere olur. Merre dediğiniz de bir zaman dilimidir, bir başı ve sonu olan bir zaman dilimidir. Bu da iddet dönemi içerisinde ancak bir kere meydana gelebilir. Ondan sonra artık üçüncüsünde bu şartlara riayet edilmryeceği C.Hakk tarafından belirtiliyor. Şimdi bütün bu şeyler hem Resulullah’ın uygulaması hem kuran talakı bu şekilde söylüyor. Dersin başında anlattığım gibi Hanefiler de Hambeliler de Malikiler de İbni Teymiye de buna uygun olmayan talakın İbni Teymiye haram talak kelimesini kullanıyor, diğerleri bidat diyor. Hepsi de aynı noktada birleşir. Kurana da Resulullah’ın uygulamasına da uygun olmayan talaktır diye kabul ederler ama ondan sonra da bunu geçerli sayarlar. Şimdi geçerlilik için aldıklatı deliller neler onları dinleyelim.

MURAT OSMANOĞLU: Tâliki kabul edenlerin delilleri. Kurandan delilleri: kurandaki talak ile ilgili ayetlerin hepsi mutlaktır.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mutlak ne demek biliyor musunuz? Herhangi bir kuralı yok demektir. Kuralı var mı? Bakın sürekli Allah hududullah, 8 tane değil mi talakta geçen hududullah? Yahya bir saysana kaç tane, hate etmeyelim. Kaç taneydi talakta geçen? Ben sonra söylerim. Şu anda biraz bekleyelim. Allah eniyle, boyuyla her şeyiyle. İstersen tüm hududullah kelimeleri ve talakta geçenleri. Bir hata yapmayalım. Bak ne diyor? Diyor ki; mutlaktır. Yani mutlak demek kayıdı ve şartı yoktur. Boşayabilirsin. Dersin başında İmam Şafi’nin dediğini aslında hepsi kabul etmiş oluyor.

MURAT OSMANOĞLU: Bu ayetlerin hiç birinde muallak talak, müeccez talak gibi bir ayrıma gidilmemiş, talakın meydana gelmesi herhangi bir şeyle kayıtlanmamıştır. Mutlak olan bir hüküm başka bir şeyle kayıtlandığına dair bir delil bulunmadığı sürece onunla mutlak olarak amel edilir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu tamamen yani yüzde yüz gerçek dışı bir ifade. Kurana yüzde yüz aykırı bir ifade. Ve bu mezhepler bunu söylüyorlar. Şimdi anladınız mı ben islam alemi diyemiyorum sözünün altındaki şeyi.

MURAT OSMANOĞLU: O halde kocanın ister tencit suretiyle yani müneccez talak demiştik ya hiç bir şarta bağlamadan, ister tâlik suretiyle veya bir başka şekilde dilediği gibi talak verme hakkı vardır o halde diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tabi Allah hiç bir kural koymamış! Allah, talak suresi diye bir sure indirmemiş, Allah Bakara suresinde üç sayfa, Ahzab sureeinde de bu talakı hiç anlatmamış. İsterse sen söyle Yahya. Sen anlat.

FATİH ORUM: Burada hududullah kelimesinin geçtiği..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hudut, sınır. Biliyorsunuz türkçede de kullanılır. Allah’ın koyduğu sınırlar.

FATİH ORUM: Bakara 187’de oruç ile ilgili “tilke hudûdullahi fe lâ takrabûha”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Oruç konusunda kurana ve Resulullah’ın uyglamasına yüzde yüz ters olmasına rağmen adetli kadına oruç tutturmazlar. Orada aşılmıştır. Ama bir tane var orada.

FATİH ORUM: Ve 7 ayette Bakara suresinde geçiyor hududullah talak ile ilgili.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir de talak suresini alırsan 8 ayet oluyor.

FATİH ORUM: Bir de miras ile ilgili var Nisa suresinin..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir dakika orada kal. 8 ayette bak bir ayette oruçla ilgili. 8 ayette talakla ilgili hududullah kelimesi geçiyor. Konuya C.Hakk ne kadar büyük önem veriyor. Kadının boşanması ile ilgili de var burada erkeğin boşanmasıyla ilgili var Allah’ın çizdiği çerçeve. Bu çerçeveyi aşmayın diyor.

FATİH ORUM: Talak suresinde iki kere geçiyor. “La tuhricuhunne buyutuhinne”

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bakara 229’da da iki kere geçiyor.

FATİH ORUM: Zaten onları saydık teker teker.

ABDULAZİZ BAYINDIR: 230’da da iki kere geçiyor.

FATİH ORUM: Tabi tabi. Hepsini teker teker saydığımızda. Bir de mirasta Nisa suresinde geçiyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak mirasta da öyle. Çok enteresandır, kadınlarla ilgili bölümlerde. Oruçta da kadın. Talakta da kadın, mirasta da kadın. Yani orada da Allah’ın koyduğu sınırlar tamamen aşılmıştır. Mesela bir kimsenin bir tek kızı var diyelim. Burada anlatmıştık da hatırlatmak için söylüyorum. Ve torunları var. O kızı, diyelim trafik kazası oldu önce kız öldü bir dakika sonra da dede öldü. Çok da zengin adam. O dedenin malından kız kendinden önce öldüğü için torunlarına zırnık verilmez. Hiç bir şey, sıfır. Bütün mal, bilmem kaçıncı dereceden erkek akrabasına verilir. Halbuki kuranda kadın ne ise erkek de odur. Sadece payların oranlarında değişiklik vardır. Yani orada da hududullah aşılmıştır. Dede yetimi falan bir takım saçma sapan şeyler ve enteresan olan da bütün mezheplerde bu konuda ittifak halindedir. Burada da işte Abdurahman anlatmıştı biliyorsunuz bir süre önce. Orada da tamamen aşılmıştır ama en çok da kadınlar madur ediliyor. Talak konusunda da 8 ayette geçiyor. Bir mirasta geçiyor aşılmış, bir oruç konusunda geçiyor aşılmış. Ama 8 tane talak konusunda geçiyor ve burada da Allah’tan korkmadan diyorlar ki mutlak bırakılmıştır. Ya bunu bir müslümanın söylemesi mümkün değil ama bunlar müslümanların hak dedikleri mezhep. Dördünün de ittifakla kabul ettiği.

MURAT OSMANOĞLU: Hocam şey olmuyor mu mesela İbni Teymiye haram talakları zahir geçerli saymıyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Zahir demiyor “asharu ennehu yek’a” diyor. “Zahiru” dese tamam.

MURAT OSMANOĞLU: Ama mesela burada eğer boşama niyetiyle tâlik yaptığı zaman ve o boşama niyetiyle tâlik meydana gelince boşanmış olur diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Olamaz yani. Hem oraya onu yazıyorsun haramdır diyırsun bunun dışındakiler hem de diyorsun geçerlidir niyeti varsa. Böyle saçmalık olur mu?

MURAT OSMANOĞLU: Şimdi onda mahsur olmasa bile o talak meydana geldiği anda kadının Allah’ın izin verdiği durumlarda olmaması da söz konusu. Mesela hayız halinde de olabilir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: “İza tallaktumun nisâe” diyor. Bak “izâ”. İzâ ne demek? Muallak kelimesi için izâ kelimesi kullanılır mı? İmkansız bir şey ya. Esas ben ona hayret ediyorum. Ya siz arapsınız kardeşim. Ya bu izâ kelimesi kullanılıyor burada. “Yaptığın zaman”. Yani o sözü söylediğin zaman bu böyle olmalıdır diyor. Sen tutuyorsun sonrasına. Bir de İbni Teymiye olarak çıkıyorsun ortaya, İbni Kayyım olarak çıkıyorsu ortaya. Ve tekrar ediyorum, bu gençler zannediyor ki çünkü hani bazı şeylere sürekli uyuşturucu verilir vücuduna şey yaparlar ya bunlara da sürekli uyuşturucu veriyorlar. Efendim bizim selefimiz şöyledir, işte kurana uyar, sünnete uyar. Kim demiş kurana sünnete uyduklarını bunların ya! İşte en iyileri İbni Teymiye. En iyileri İbni Kayyım. Ben buna en iyileri derken inanarak söylüyorum gerçekten en iyileridir. Hakikaten diğer mezheplerde farklıdır bunlar. Ama en iyisi bu. Gerisine bakın siz. Arapça bakımından imkansız. Türkçe bakımından da öyle. Şunu yaptığın zaman şöyle şöyle yap dendiği zaman bütün dillerde böyledir bu. Şunu yaparsan şöyle şöyle yap diyor Allah. Kadınları boşarsanız şöyle şöyle yapın diyor. Yani ilerisine tâlik ne demek ya? Nasıl mutlak bırakıldığı söylenir?

MURAT OSMANOĞLU: İkinci kurandan delil. Kabul edenlerin delili: “ya eyyuhellezine amenu evfu bil ukud” (MAİDE 1) ayetindeki “akitleri yerine getirin”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: “Sözleşmelerinizi yerine getirin”. Akit ne demek biliyormusunuz? Bir şeyi bir şeye düğümleme. Sen gelirsin, ben gelirim. İşi bağladık sözü kullanılır y işte arapçadaki karşılığı akit. İşi bağlama manasında. Peki buradaki akit nikah aktidir. “Evfu bil ukud”sa, nikahın gereğini yerine getirindir. Talak, onu çözmektir. Tam zıddı. Yani birisi düğüm yapmak birisi çözmek. Çözme kelimesine bu ayeti nasıl delil getirirsiniz? İnanılmaz bir şey ya. Hani “vellezine fi kulubihim zeygun”(ALİ İMRAN 7) diyor ya: birazcık benzer. Ya benzemeyeni de şey yapıyorlar ne benzemesi. Nasıl olsa millet sorgulamıyor. Bizim ulemamız şöyle! Hepsi birer tanrı olmuş mubarekler!

MURAT OSMANOĞLU: Sünnetten deliller. Hz.Peygamber, müslümanlar aralarında belirledikleri şartlara uyarlar buyurmuştur. Bunu yanında şarta bağlı talakın caiz olduğunu gösteren..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir dakika! Aralarında belirledikleri şart ne demektir? Yani sözleşiyoruz: bugün öğleden sonra şunu yapalım. Karşı tarafa bir söz vermişim o da tamam demiş. Ya buna uyar mı bu? Ne alakası var bunun ya? Bak görüyor musunuz hadisi de ne hale getiriyorlar. El muslimûne alâ şurûtihim değil mi? İllâ şarten ehalle helâlen ev harrame helâlen. Devamını almıyorlar değil mi burada? Bakın arkadaşlar, lütfen buna dikkat edin. Bu hadisi de keserek alıyorlar. Diyelim biriniz benim şu ceketimi çok beğendiniz. “Ayy ne kadar güzel ceket, şunun kolunu bir alayım”. Koparıp alıyorsunuz. Ondan sonra da gösteriyorsun işte Abdulaziz Hoca’nın ceketi. Buna ceket diyen adam kaç para eder? Ne diyeyim yani. Resulullah diyor ki; müslümanlar, koştukları şartların yanında olur ama haramı helal helalı haram kılacak şart değil. “Şunu bitirdiğimiz zaman birlikte bir içelim”. Bu şarta riayet edilmez. “Namazımızı terk edelim”, “bugün de namaz kılmayalım”. Olmaz. Bak “illâ şartan ehalle haramen ev harrame helalen”. ” Haramı helal, helalı haram kılacak şart” hariç. Hadisin o kısmını almamışlar. Ama onu almadığı zaman birinci kısım işine yaramıyor ki. Şimdi seni de konuşturacağım biraz sonra. Annenin başından geçenleri burada anlat şey bitsin de. Buraya gel millet görsün. Öyle gizli gizli konuşmak yasak.

MURAT OSMANOĞLU: Bu hadisin yanında, şarta bağlı talakın caiz olduğunu belirten çeşitli sahabe uygulamaları vardır. Bunlar: İbni Ömer’den şöyle denildiği nakledilmiştir. Bir adam karısına evden çıkarsan kesin olarak boşsun dese kadın da evden çıkarsa kocasından kesin olarak ayrılmış olur. Eğer çıkmazsa bir şey gerekmez.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Demek ki burada Resulullah’a bir hadis uyduramamışlar ama hiç olmazsa Abdullah Bin Ömer ile idare edin demişler. Yani ne olcak? O böyle dedi. Sanki bu dini o koyuyormuş gibi. Yani İbni Ömer böyle bir şeyi gerçekten söylemiş de olabilir. Söylemiş de olabilir, bir insandır. Hata yapmış olur, yanlış yapmış olur. Bizim delilimiz o olur mu?

MURAT OSMANOĞLU: Şöyle yaparsan boşsun diye adam hakkındaki bir soruya İbni Mesud şu cevabı vermiştir; karısı bir talakla boş olur ancak kocası onun üzerinde başkalarından daha fazla hak sahibir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kadın hem boş olacak hem kocası hak sahibi olacak. Ne demek oluyor?

MURAT OSMANOĞLU: Ric’i talak.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Geri alabilir demek istiyor.

MURAT OSMANOĞLU: Nakledilen bir rivayette Ebu Zerr El Gıfari’nin eşi, kadir gecesi ile ilgili bir soruda ısrar edince Ebu Zer ona; bir daha sorarsan boşsun demiştir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kadınlara ne kadar hürriyet tanınmıştır görüyormusunuz! Kıymetini bilin yani.

MURAT OSMANOĞLU: Hz.Aişe’den şöyle rivayet edilmiştir: ne kadar büyük olursa olsun her yemine keffaret gerekir. Ancak azad etme ve talak hariç.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İyi Aişe’ye kadar götürmüşler demek ki.

MURAT OSMANOĞLU: Ebu Zenad’dan Medine fakihlerinin şöyle dediği rivayet edilmiştir: bir adam karısına geceye kadar evden çıkarken boş ol dese. Kadın da kocasının bilgisi dışında geceden önce evden çıksa boş olur. Karısına, kölemi dövmezsem sen boş ol diyen ve kölesi firar eden bir adam hakkında Hasan El Basri’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir; o adam dediğini yapıncaya kadar o kadın onun karısıdır. Karı koca hayatı yaşayabilir birbirlerine vâris olurlar. Adam dediğini yapmadan köle ölürse talak meydana gelmiş olur.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Köleyi yaşatmak için ellerinden geleni yapmaları lazım.

MURAT OSMANOĞLU: Bütün bu rivayetler, şarta bağlanan talakın bu şart gerçekleştiği zaman meydana geleceğini göstermektedir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Sonunda hükmünü verdi. Bütün bu rivayerler gösteriyormuş. Yani bak Allah 8 tane ayette bu Allah’ın koyduğu sınırlardır diyecek ve en fazla şey yapacak, konuyla ilgili müstakil bir sure indirecek, en geniş yeri buraya verecek, hiç bir konuda bu kadar geniş hüküm olmayacak ve siz bunları tamamını yok sayacaksınız. Resulullah’ın talak ile ilgili sözlerini yok sayacaksınız, hiç alakasız şeylerden hüküm çıkaracaksınız. Niye biliyor musunuz? Bunun sebebi ne? Bunun sebep şu: adam şimdi halife. Ölecek, e şimdi oğluna beyat alması lazım. Benden sonra tutar da başkasını halife yaparlarsa olmaz. Gelin bakalım diyor böyle başları, oğluma beyat edin diyor. Yani bağlılığınızı bildirin. Yemin edin, yarın beyatınızı bozarsanız karını boş olsun. Tamam. Şimdi Türkiye’de de böyle. Biliyorsunuz Fethullah Gülen de aynı şekilde aldığına dair medyada epeyce şeyler dolaşıyor. Gerçekten var mı onu bilmiyorum tabi. Ama öyle dolaşıyor. Bize sorular soruldu. Başka bizim mesela ölen bazı kimselerin de bunu yaptığını biliyorum. Hatta az önce aklıma geldi Murat anlatırken. Ben, Atatürk Üniversitesi’nde beş yıl boyunca bizim fakültenin başkanlığını yapmıştım. Bir tek bizim fakültede olay çıkaramıyorlardı. Bize bir türlü laf geçiremiyorlardı. Bir gün geldiler süresiz boykot ilan ettiler. Başkan sen ilan et. Tamam dedim yapmadım. Baktım bütün hazırlıklar tamam, süresiz boykot. Rektörle görüşeyim diye gittim. Ben rektöre doğru giderken bunlar korkmuşlar baktım bana haber gönderdiler ki sen bizi sattın başkan biz vazgeçtik. İyi tamam. Yani yarım saat sürmedi süresiz boykotları. Ondan sonra bana dediler ki sen bizi ihbar ettin, etmediğine dair söyle karın boş olsun mu? O zaman da evliydim. İşte böyle yerlerde kullanıyorlar.

MURAT OSMANOĞLU: Akli deliller: talakın derhal verilmesi bir ihtiyaç olduğu gibi kadına göz dağı vermek için talakın bir şarta bağlanmasına da ihtiyaç duyulabilir. Bu durumda kadın şarta hareket aykutı ederse kendi kendini cezalandırmış olur.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İhtiyaç duyan koca, kadın değil. İhtiyaç da duyulurmuş. Ama o şarttan geri dönmek yok. Ölmek var dönmek yok. Adam vazgeçtim dese olmuyor.

MURAT OSMANOĞLU: Ayrıca belli bir zamana kadar borçlanma ve belli bir süreye bağlanan azad etme nasıl geçerliyse aynı şekilde şarta bağlanan talak da geçerlidir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Sen şimdi diyorsun ki; ben sana 100 lira borç verdim yarın getir. Bunu madem diyebiliyorsun. Oluyor yada işte şu suyu parasını ödemek şartıyla sana verdim diye vadeli yapabiliyorsa o da olur diyor. Görüyor musunuz? Sanki C. Hakk bu konuda hiç bir şey söylememiş bunlara bırakmış. C. Hakk kurandaki bir ayetin açıklamasını yapmaya kalkan kişiyi kendini Allah’ın yerine koymak diye nitelediğine göre bu şahısların ne durumda olduğuna varın siz karar verin.

MURAT OSMANOĞLU: Deliller bunlar. Tâliki kabul etmeyenlerin delilleri. Kurandan delilleri: Allah ve Resulu, zifaftan önce ve sonra talakın nasıl yapılacağını bize açıklamıştır. Şarta bağlanan talakın meydana geleceğine dair ne bir ayet ne de bir hadis gelmiştir. Allah ve Resulü’nün bize bildirdikleri arasında böyle bir talak şekli yoktur. Dolayısıyla bu şekildeki bir talakı geçerli saymak Allah’ın koymuş olduğu sınırları aşmaktır. Sünnetten delilleri: Şarta bağlanan talak yemin niteliğinde değildir. Zira Allah, yeminler için keffaretin gerekli olduğunu bizlere bildirmiştir. Allah, sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti ailenize yedirdiğinizin ortalamasından 10 yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar ki böylece şükredesiniz. Halbuki talaka, azat etmeye, Mekke’ye yürümeye, tasadduk etmeye yapılan yeminler için keffaret gerekmediği konusunda fıkıh bilginleri arasında ittifak vardır. Dolayısıyla bu tür sözler Allah’ın bildirdiği yeminler kapsamına girmemektedir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Doğru bir tespit. Kendi söykediklerine ters bu söyledikleri. Dün bir yerde bir yazı okumuştum da. Yalan söyleyen kişinin çok zeki olması lazım, hafızasının çok güçlü olması lazım diyor. Çünkü yalana devam etmek gerçekten çok zordur. Yani onu sürekli aklında tutacaksın ki ona ters bir şey söylemeyesin. Dolayısıyla burada ders okurken de hatırlarsınız Hidaye meselesini. Bir cümle söyler, bu cümlede bekleriz. Biraz sonra tam tersini söyler. Çünkü sürdürülebilir bir vasfı yoktur yalanın.

MURAT OSMANOĞLU: Yemin sadece Allah’ın yemin diye isimlendirdiği sözlerdir. Bu konuda Peygamberimiz şöyle buyurmuştur; kim yemin etmek isterse sadece Allah’ın ismiyle etsin.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ve bunu kendi kitaplarında da yazar mezhepler.

MURAT OSMANOĞLU: Bu hadisten anlaşılan: Allah’tan başkasına yapılan yemin günahtır ve yemin sayılmamaktadır. Bu tür yeminlerin neticesinde talak da meydana gelmez. Hz.Ali, Şurayh ve Tâvus’un şöyle dedikleri rivayet edilmiştir; talaka yemin etmek bir hüküm doğurmaz. Ve bu konuda HzAli’ye hiç bir muhalif çıkmamıştır. Eğer Zeyd’i dövmezsem karım üç talakla boş olsun diyen bir kimse hakkında tabiyun muhaddislerinden Atâ’nın şöyle dediği rivayet edilmiştir; asla talak meydana gelmez, ölünce o hanımına, hanımı da ona varis olur. Verildiği anda meydana gelmeyen talakın daha sonra meydana gelmesi asla mümkün değildir. Talak nikaha kıyas edilir. Bir şarta bağlanan nikah nasıl geçerli değilse şarta bağlanan talak da geçerli değildir. Bu da tâliki kabul etmeyenlerin delilleriydi bunlar. Taliki kısmen kabul edenlerin delilleri. İbni Teymiye ve İbni Kayyım. Talakı şarta bağlayan kişinin maksadı bir şeyin yapılmasını sağlamak veya buna engel olmak yahut sözünü güçlendirmek ise tâlik yemin manasındadır. Dolayısıyla yeminin hükümlerini alır. Yeminini bozarsa yemin kefareti gerekli olur.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bunların, yemin olduğuna dair delilleri var mı?

MURAT OSMANOĞLU: Anlamı güçlendirmek.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Olmaz ki. Siz yemin diyeceksiniz, dini bir hükümdür hakkında kefaret vardır. Enteresan bir şey

MURAT OSMANOĞLU: Çünkü Allah şöyle buyuruyor; Allah sizin yeminlerinizi çözmeyi meşru kılmıştır. Allah sizin sahibinizdir O bilendir, hikmetle yönetendir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bakın. “Yeminlerinizi çözmeyi meşru kılmıştır”ı delil almak şey mi? Sen buna yemin diyorsun, Allah diyor mu? Resulullah diyor mu? Hani siz hadisçiyim diyorsunuz. “men kane hâlife fel yahrihif billâhi yazer” bu sahih bir hadistir. Yani kim yemin ederse Allah’a yemin etsin ya da etmesin diyor bıraksın. Ve eminim ki İbni Teymiye yemin konusunda bunu kullanmıştır. Hem hadise uyduğunuzu söylüyorsunuz hem de talak gibi Allah’ın hududunun aşıldığı bir konuda tutyorsun “Allah sizin yeminlerinizi çözmeyi helal kılmıştır” ayetine bakıyorsun. Geçerli saymıyorlar ama yemin demeye ne hakkınız var. Yemin niyetiyle yapılan talakı geçerli sayıyor.

MURAT OSMANOĞLU: Az önce okuduğumuz ayeti yine yemimin keffareti olan ayeti. Eğer bu tâlik yemin sayılmazsa o takdirde bu boş bir sözden ibaret olmuş olur.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yemin sayılmayacaksa boş bir sözden ibaret olmuş olur talak geçerli olur. Ama şart vukuunda geçerli olur diyor. Nasıl boş söz oluyor? Az önce ne dedim? Kendi sözleriyle kendilerini yalanlarlar. Bak gördünüz mü hemen ortaya çıkıyor. Boş bir söz ise daha niye diyorsun ki karın boş olur? İbni Teymiye’nin de farklı bir delili yokmuş. Az önce anlatılan delillere dayanıyormuş.

MURAT OSMANOĞLU: Bintu Acum’a kölesi Ebu Râfi hakkında hanımını boşamazsa veya ayrılmazlarsa bütün kölelerim hür olsun, mallarım kurban olsun, yahudi olayım, hıristiyan olayım diye yemin edince Hz.Aişe, Hafsa, Ümmü Seleme ve İbni Abbas, onun kölelerinin azat olmayacağı, sadece yemininden dolayı keffaret vermesi yönünde fetva vermişlerdir. Talaka yemin etmek de bunun gibidir. Hatta azat etme bir ibadettir, bu bir şarta bağlanınca meydana gelmediğine göre islamın hoş görmediği talak şarta bağlanınca öncelikle meydana gelmez.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Gelmez diyor ondan sonra da geçerlidir diyor. Nasıl olur bu iş?

MURAT OSMANOĞLU: Ama yeminse. Yemin kastıyla olursa.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Peki yeminse niye Resulullah’ın o saydığı hadisini almıyorsun da sağa sola gidiyorsun. Ayetler de var burada az önce okuduğum. Bakara sureeinin 226. ayeti olacak galiba.

MURAT OSMANOĞLU: Bir müslüman, şöyle şöyle yaparsam yahudi olayım veya hıristiyan olayım diye yemin etse ve o işi yapsa yahudi ve hıristiyan olmayacağı konusunda fıkıh alimleri arasında ittifak vardır. Çünkü o, bu sözüyle yahudi veya hıristiyan olmayı kastetmemiştir. Onun kastı bu işi yapmama konusunda iradesini kuvvetlendirmektir. Talakı şarta bağlayan kimsenin maksatı da şart gerçekleşince talakın meydana gelmesi olmadığına göre talak vuku bulmaz. Yani yemin niyetiyle olursa vuku bulmaz. Bu konuda İbni Abbas’tan şöylr rivayet edilmiştir; talak, boşayanın maksadına göre meydana gelir. Azat etme ise Allah’ın rızasını kazanmak için.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Peki teşekkür ediyoruz. Sağol. Evet gel bakalım Burhan Bey. Ama bu arada Abdurahman mı Yahya mı bir şey söylüyordunuz burada. Karısı evde cariye haline dönüşür diye. Sana mı soruldu? Söyle bakalım onu bu arada. Önce istersen Şia’yı kısaca bir anlat da.

SONİA CİHANGİR: Önce şunu söylemem gerek. Şiiler’de dini kaynak olarak kuran, sünnet, icma ve akıl olduğu için onlar akli delilleri de delil olarak getiriyorlar ve bunu da bir şer’i kaynak olarak görüyorlar. O yüzden mesela.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yanlız Şiiler’in sünnet dedikleri yanlış anlamayalım, o imamlarının sözü de sünnettir.

SONİA CİHANGİR: Peygamber ve Ehli Beyt’de.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İlla Resulullah’ın sözü olması gerekmiyor.

SONİA CİHANGİR: Mesela onlar diyor ki; nas da zahiran var. Herşeyin hudutları belirlenmiş. Yani tâlik de yemim de geçersiz. Talakı ifsad etmek için nasta görülüyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani ne bir ayet, ne bir hadis vardır

SONİA CİHANGİR: İcma da var bu konuda. Yani tüm Şii uleması bunun geçersiz olduğunu söylüyorlar. Akli delil getirdiğimiz de diyorlar ki; mesela talakun şeraitlerinden birisi, talak vermek istediği eşin ihtiyar sahibi olması. Eğer ben boşanmak istersem istediğim zaman başka bir şeye tâlik ettiğim zaman yani ben kendimden bu ihtiyarı selb etmiş olurum. Başka yönden diyor eğer bir yemin kabul edersek yani Allah adına yemin etse bile asıl bekâul ahd yani bundaki bir akit nikah devam etmeli.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Sözleşmenin devam etmesi gerekir diyor.

SONİA CİHANGİR: İkâ olması için yani bu sözleşmenin bitmesi için bir delil gerekir. Delil olarak yemin delil olamaz diyorlar. Başka yönden de bir akli delilleri de bu. Diyor ki; sonuç nedenden önce gelemez. Tâlik de o yüzden sebebi şer’i akli delil olamaz diye şey yapıyorlar. Soru şu idi. Birisinden siteye şöyle soru geldi. Kendisi de ehli sünnet. Benim eşim diyor bir kerede üç talak vermiş. Ama çok kızgın surette dediği için bu üç talakı hemen vermiş ve biz de hocalara gittik. Acaba bizim aramızdaki bu şey geçerli mi? Yani talak düştü mü? Talak oldu mu olmadı mı dediğimiz zaman hocaların hepsi, evet talak düştü demişler. Ama eşim de ben de birbirimizi çok seviyoruz ve ayrılmak istemiyoruz. Sonra çok sıkıntı içinde yaşıyoruz. Sonra işte bir akıl hocası Allah bizim önümüze koydu diyor. O akıl hocası ona bir şey öğretmiş. Demiş ki; eğer eşler birbitinizi çok seviyorsanız sadece senin statün değişecek. Bundan sonra sen onun eşi olarak değil de cariyesi olarak hayatını devam ettirebilirsin.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ne farkeder ki? Öbürleri de hiç bir şeye dayanmıyor bu da dayanmıyor.

SONİA CİHANGİR: Evet ama çözüm vermiş en azından.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Burhan Yılmaz Bey geçende burada anlatırken annesinin başından geçen bir olayı söylemişti. Yaşanan bir şey olması bakımından tekrar bir dinleyelim.

BURHAN YILMAZ: Bir musibet bin nasihattan yeğdir kuralı gereği bu yaşanmış bir hikaye. Benim annem, babam, yengem ve babaannem arasında. Hepsi de sağlam şu anda. Babannem 100 yaşında ve bizde misafir. Dün gece geldi. Babamlar beş erkek kardeş. Babam en büyükleri. Bu anlatacağım olay babamın bir küçüğü amcamın hanımı ile benim annem ve babannem arasında geçiyor. Amcam, babaman daha evvel evleniyor. Daha yeni evliler tabi 1963-64 o seneler. Henüz hiç bir çocuk yok daha. Babam da sonra evleniyor. Annem ile yengem arkadaş oluyorlar. Köyde biliyorsunuz aynı evde kalırlar hepsi. Babannem, amcalarım, annem hepsi beraberler. Bir de Anadolu’da eskide gelin kaynana kavgaları çok olur bilmem şimdi de oluyor mu? Aynı ev ortamında olduğu için sürekli vardır bir mücadele. Yengem de biraz dirayetli bir kadındır anneme göre. Evin tek kızı, erkek kardeşi de yok biraz nazlı büyütülmüş. O açıdan babanneme direnç gösteriyor. Annem daha pasif tabi. Bir kavgav esnasında yengemin bir altını kayboluyor. Babannemle kavga ediyorlar ama annemle değil. Fakat babannem, yengem ile annemin arkadaş olmasını istemiyor. Babama diyor ki bunlar ikisi beraber oluyorlar bana cephe oluşturuyorlar. Sürekli babama sen bunları hizaya getir, babam da anneme sürekli Emine ile fazla arkadaşlık kurma diyor. Yeni de evli oldukları için pek fazla olay çıkmıyor. Fakat bu kaybolan altın bulunamıyor. Çünkü evde bir sürü insan var. Bir de köyde eski evler karanlık, topraktan. Nereye gitti hala bulunamamış altın. Bir tane gramis. O kavgadan sonra zaten yengem evin tek kızı olduğu için evden amcamla beraber ayrılıyorlar ve babasının evine içgüveyi gidiyorlar. Babam kalıyor orada, biz doğuyoruz büyüyoruz. Amcamlara çok nadiren gidiyoruz. Yakınız ama bir şey var. Şimdi dönüp bakıyorum bir amca gibi değil de yabancı bir insan gibi. Annem ile yengemin, amcamla babamın bir araya geleceği aklıma gelmiyor şu anda benim. Sıkıntı da yok ama. Neyse biz ilkokulu bitirdik. Ortaokuldan sonra kendi ilçemizden başka bir ilçeye göçtük. Yengemler orada kaldılar köyde. Fakat o içgüvey gittiği evde yengemler sorun yaşadı diğer amcalarıyla. Diğer amcası işte köyde de bir haksızlık var biliyorsunuz. Niye bunu içgüvey getirdin, bu tarlalar benim çocuklara kalacaktı. Daha da sıkıntı o kızı kendi oğluna alacakmış yengemi. Yani tarla başkasına gitmeyecekmiş. Amcam yurt dışındayken aralarında münakaşa çıkıyor ve amcamın hanımı öz amcasını ve üç oğlunu vuruyor evin içinde. Öz amcası orada ölüyor diğerleri kurtuldu ama yaralı olarak. Amcamın hanımı 7 yıl hapiste yattı. Beş tane çocuğu var hepsi perişan oldular. Yani hepsi küçüktü zaten. Biz farklı ilçede olduğumuz için duyuyorduk haberleri ama pek şey yapamıyorduk. 20’li yaşlara geldiğimde bir gün baktım ki annem ağlauıp duruyor evin önünde. Sordum niye ağlıyorsun? Dedi ki; bu banan, sizin haberiniz yok böyle böyle yemin etti. O zaman diyor ki; eğer sen Emine ile konuşursan bundan sonra üçten dokuza şart olsun bende boşsun. Yani üç çarpı üç yapıyor şeyi. Üçten dokuza şart olsun sen benden boşsun. Ben bunu öğrendiğimde çok şaşırdım çok da üzüldüm.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Onu dediği için konuşmamış. Kaç yıl?

BURHAN YILMAZ: 25 yıl.

ABDULAZİZ BAYINDIR: 25 yıl konuşmamış annesi ile..

BURHAN YILMAZ: Biz duyana kadar 20 yıl, biz duyduktan sonra 5 yıl daha geçti konuşmaları için. İkna edemedik konuşmalarına. Daha doğrusu babam izin vermedi hocalara sordu.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Şia hocalarına gitse onlar Şii zaten canım boş ver. Zahiri mezhebi de bitmiş çoktan. Onun dışında hangi mezhebin alimine giderseniz gidin İslam aleminde. İşte Ehli Sünnetiz biz! Ehli Sünnet’te kime giderseniz gidin hangi kitaba bakarsanız bakın boştur. Bu konuda artık çok ciddi bir şekilde sorgulamamız lazım.

BURHAN YILMAZ: Biz 18 yaşına gelince kuranı öğrenmeye başlamıştık. Tabi anlama şeyiyle. Ben bu konuyu derin bir şekilde araştırdım. Bugünkü sonuçlara ulaşamasak bile en azından bir yemin etmiş, yeminin keffaret gerektirdiğini babama söyledim boş olduğunu. Boşamasının ise kesinlikle geçerli olmadığını, böyle bir şarta bağlamanın asla olmadığına kanaat getirdim. Ve anneme dedim ki; sen babamı dinleme, ben seni götüreceğim yengemle konuş.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu da çok mühim. Bir kişi sadece kuranı okumakla bu kanaate varıyor. Arapça biliyor musun?

BURHAN YILMAZ: Yok hayır. Fıkıh kaynaklarına baktık ama.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kaynaklara bakman önemli değil. Seni bu şeye getire kuran değil mi? Şuradan lütfen şunu çıkarın: mesela Osmanlı’da o kadar uzun asırlar boyu halka kuranın arspçası öğretilmiştir. Asla meali öğretilmemiştir. Çünkü kuranın mealini öğretirseniz sistem bozulur. Bak burada arapça bilmeyen bir kişi. Özel din eğitimin de yok değil mi? Bir kişi okuduğu ayetlerden bu işin olmayacağını anlıyor. İşte Allah’ın litabı bu.

BURHAN YILMAZ: Bu aşamada 5 yıl içerisinde çok sıkıntı çektik babamla. Çünkü babam çok sinirli bir insan. Müftüye soruyor, tarikat hocalarına soruyor. Geliyor sen ondan daha mı iyi biliyorsun diyor. Yani bazen iş kavga boyutuna kadar bile varıyor, sertleşiyor. Fakat 5 yıl sonra annem dedi ki; ne olursa olsun ben dedi gideceğim Emine ile konuşacağım artık dedi. Çünkü o kadar çok seviyor bir de o kadar madur olmuşlar hiç yanında bulunamamış. Hapisten de çıktı tabi yengem bu arada. Nihayetinde babam da ne düşünüyor şu anda bilmiyorum tabi gittik götürdük ve konuştular.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Şimdi sen söyleyebilirsin. Bu dersi anlatabilirsin babana.

BURHAN YILMAZ: Şimdi peki olan ne oldu? Maliyet o kadar yüksek ki. Allah akrabalık bağını bozmayın diyor ya. Ben hala amcamın oğullarının bir kısmını görsem tanıyamıyorum şu anda. Yani onlar da çoluk çocuk sahibi olmuş. Hatta bir kısmının çocukları evlenecek. Amcamın çocuklarının çocukları evlenecek durumda malesef aramıza giren soğukluk bir de ilçelerimizin ayrı olmasından dolayı birbirimizi tanıyamaz haldeyiz. Yengemin evine geçen sene gittim sabaha kadar konuştuk sabaha kadar ağladı kadıncağız. Yani bu kadar maliyeti yüksek bir iş.

MURAT OSMANOĞLU: Başkanlığımız şey veriyor. Üç talakı bir talak sayılır şeklinde.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Şükür. Bir kaç senedir öyle. Ben fetvadayken de o hale getirmişlerdi. Ama şart geçerli sayılıyor bugün de.

BURHAN YILMAZ: Ama üçten dokuza diyor yani.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Şu anda o fetva veriliyor. Ben müftülükteyken de öyle fetva veriyorduk. İbni Teymiye’ye dayanarak veriyorduk. Kurana değil. Şartlı talak geçerli sayılıyor.

BURHAN YILMAZ: Tarikat hocaları var sadece diyanet hocası olarak düşünmeyin.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tabi tabi öyle. Ama mesela işin ilginç tarafı da şu. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kızılcahamam’da yaptığı bir toplantıda Ali Bardakoğlu başkandı. O zaman Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri ile bir sohbet yaptık ve bunu tümüle anlattım. Böyle bir masa etrafında. Bu kadar bir masa etrafında konuştuk. Ama malesef hiç birisi fetvasını değiştirmedi. Hala işte sadece Murat Hoca’nın söylediği gibi üç talakı bir talak sayma noktasındalar. Yoksa adetliyken boşamış, ilşkiye girdiği temizlik döneminde boşamış, şahit varmış yokmuş bunlara dikkat edilmez bugün hala. Araplarda da şu anda üç talak bir talak sayılır sadece İbni Teymiye’den dolayı. Allah şöyle dedi diye değil yani. Az önce Burhan Bey’in anlattığı gerçekten çok önemli. Müthiş bir aile dramını anlattı. Bu aile dramını sadece onlar yaşamıyor bir sürü insanlar yaşıyor, piskolojik bunalıma giriyorlar ve bu Allah’ın dini bu bir fıtrat. Fıtrat olmaktan çıkıyor görüyormusunuz. Ondan sonra da şey var mesela siz düşünün şu anda ben müslümanım diyorsunuz karşınıza bunlar çıkıyor. Mesela o Emine Hanım ile Burhan Bey’in annesini düşünün yani. Kimbilir bu arada ne kadar şey yapmışlardır. Ne biçim din demişlerdir kendi içlerinden. En kötüsü de bu. Yani bir çok kişi Allah’ın dininden bu sebeple uzaklaşıyor. Bu ne biçim dindir diyor. Bu hale getiriliyor. Dün veya evvelki gün Fatih Eskişehir’deydi. Eskişehir’de bir delikanlının bir itirazı varmış. İstersen şey olması açısından söyle.

FATİH ORUM: Şöyle. Burhan Bey gibi çok araştıran bir arkadaş olduğu çok kesin. Dedi ki biz iki arkadaşız. Kuran okuyalım diye başladık bu işe dedi. İkimizde çok istekliydik. Arkadaşım, artık bu işte yokum dedi. Ben bu kitabın Allah’ın kitabı olduğuna inanmıyorum demiş. Bu karara varmasının sebibi miras hükümleriyle ilgili şeyleri okuyunca takılmış kalmış. Demiş ki; buradaki hesapların hiç birisi tutmuyor. Yani böyle bir şey olamaz. Böyle bir şey çalakalem yazılmış bir kitap görünümünde. Ben bunları hesapladığım zaman bunlarda hesap tutmaz, çok iptidai bir seviye. Sonra diyor neyse ayrıldı falan. Ben de bir türlü işin içerisinden çıkamıyorum. Gerçekten dediği gibi miras hükümlerinde sıkıntı yaşıyorum falan dedi. Sonra işte biraz konuştuk. Bir takım ayetleri orada şey yapınca biraz rahatlama hissetti orada. Mesele oydu yani.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İlgili ayetleri gösterdiğin zaman hesap tamı tamına tutuyor. Ama işin en üzücü tarafı da: ya bu ayetler yeni mi yazıldı kurana? Abdurahman burada mı? Abdurahman bu konuda doktora yaptı da. Bizim avliye konusunda bizim yaptığımız çalışmadan önce yapılmış bir çalışma var mı? Mezheplerin yaptığı bir çalışma var mı?

ABDURRAHMAN YAZICI: Avliye konusundaki bu ihtilaf sahabe dönemine kadar devam ediyor. Hz.Ömer ile İbni Abbas arasındaki şeye kadar devam ediyor. Şimdiki çözüm hemen hemen İbni Abbas’ınkinin aynısı.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Benim sorum o değil. Tabiki sahabe döneminde Resulullah döneminde şey olması imkansız. Ondan sonra bu iş değişti. Devreye siyaset yani hocaların siyasetçilerle birlikte olma hevesleri dini aradan kaydırdı götürdü de şimdi sorduğum o değil. Bu mevcut mezhepleri kastediyorum.

ABDURRAHMAN YAZICI: Mevcut mezhepler içerisinde Şia’nı görüşü ve Zahiri mezhebinin görüşü farklı.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Onlarda avliye olmuyor mu?

ABDURRAHMAN YAZICI: Bu şekilde olmuyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ama avliye var.

ABDURRAHMAN YAZICI: Tam bu şekilde değil. Hatta Şia’da şey vardr. Başlıklarında bab-ı reddil avliyye asabe şeklinde.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hesabı tam tutturuyorlar mı?

ABDURRAHMAN YAZICI: Problem devam ediyor tabi. Problem olarak gözükmesi, ateistlerin son zamanda Turhan Dursun’dan sonra gündeme getirmesiyle ortaya çıkıyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İyi ki ateistler var. Ben bunu şunun içüm söylüyorum: onların birçoğunun ateist olmasının sebebi budur. Az önce Fatih ne dedi? Samimiyetle okumaya başlıyor, arkasından bakıyor ki bu yanlış. Mesela bunun benzeri bir olay da Almanya’da olmuştu. Bu da Allah’a hamd olsun bizim ta olarak sonuca bağladığımız şeylerden bir tanesidir mesela. Miras konuları çok zor konulardır. Kaç yıl oldu bu işi çözeli? 7-8 yıl önce çözmüş olduk Allah’a çok şükür. Kuran zaten problem bırakmıyor ki. Roma’ya gittiğim zanan bizim Mustafa Evli’nin kardeşi Mehmet Evli var o da Roma’ya geliyor. Mehmet Evli’nin bir arkadaşı var onun adı da Burhan. Burhan ile çocukluk arkadaşı Almanya’da. Orada doğmuş büyümüşler. Aileleri de çok dindar insanlar. Namaz kılıyorlar, ibadet ediyorlar. Mehmet Evli bizimle irtibata geçtikten sonra Burhan’a diyor ki; kuranın mealini oku, esas olan kurandır diyor. O da okumaya başlıyor. Sonra geliyor İbrahi Suresinin 4.ayetine. Onun mealini okurken, biz her elçiyi kavminin diliyle gönderdik ki herşeyi açık açık anlatsın, ondan sonra Allah dilediğini saptırır dilediğini yola getirir. Düşünüyor: Allah elçi gönderiyor bu kişinin diliyle her şeyi açıklasın. Ondan sonra dilediğini saptırır dilediğini yola getirir. Bu Allah’ın kitabı olamaz demiş kapatmış. Bu ne böyle saçma sapan. Hem elçi gönderiyorsun kavmin diliyle her şeyi açık açık anlatsın. Tamam, anlattı. Daha sonra dilediğini saptırıp dilediğini yola getiriyor, daha niye elçi gönderdin ki? O kavmin diliyle olmasının ne faydası var? Bu, Allah’ın kitabı olamaz demiş ve namazı da bırakmış ki 7 yaşından itibaren namaz kılan ki Almanya gibi biryerde. Namazı da bırakmış. Bir müddet sonra içine yatmamış tekrar namaza başlamış ama bir sürü sıkıntı. İki yıl Mehmet ile Burhan uğraşmışlar. Benim Roma’ya gittiğimi duyunca ikisi de atladı geldiler Roma’ya. Bize yakun bir otelde de kalmışlar. Bir sabah kahvaltıda Burhan geldi yanıma. Hocam sana bir şey soracağım. Buyur sor. Sordu. “Yeş’a”. “Yeş’a” demek Allah, tercihini doğru yapanı hidayete erdirir, yanlış tercihte bulunananı yada eskiye devam edeni saptırır deyince, “Haaa! İşte bu yaa” dedi. Bir rahatladı, hemen arkasından Mehmet geldi. “Bak işte Hoca. Hocaya sor” dedi. “Sordum” dedi. “Tamam cevabı?”. “Cevabı da aldım” dedi. “Ne zaman” dedi. “Simdi senden önce geldim buraya” dedi. “Tatmin oldun mu?”. “Oldum”.” Ne zaman oldun, iki senedir uğraşıyoruz seninle, tartışıyoruz?”. Şimdi düşünebiliyormusunuz bakın. Müslümanların zihni nasıl iğdiş ediliyor, dumúra uğratılıyor ve o kuran meallerinde hala devam ediyor. O da yaptığımız çalışmalarda İmam Maturidi’nin yaşadığı dönenden itibaren devreye giriyor. İşte bizim şu anda görevimiz, islamı bütün arı ve duru şekliyle insanlara anlatmaktır. Peki sorular varsa cevaplandıralım.

FATİH ORUM: Şöyle bir soru var: bir ehli kitap hanım, zinadan sonra hamile kalıyor. Hamilelik sürecinde de bir müslüman ile evleniyor. Şimdi bunları hamlelik bitene kadar iddet beklemeleri gerekir mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hamilelik bitene kadar ilşkiye giremezler.

FATİH ORUM: Eşine, zina yaparsan boşsun demesi bir anlam ifade eder mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yok. Şartlı talak hiç bir şekilde geçerli değildir. Kuranda, Resulullah’ın hadislerinde anlatılana hiç bir şekilde uymadığını zaten gördünüz kendileri de kabul ediyor.

FATİH ORUM: Bilmediğimiz bir bilgi göndermiş arkadaşlatımızdan bir tanesi. Tere otu yemek çok sevapmış. Kuranda da geçiyormuş. “Elem tera keyfe fe”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tere otu yemedin mi? Manası öylemiymiş! Hocam diyor, buna inanan binlerce insa tanıyorum güneydoğuda diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Allah rahmet eylesin Timurtaş Uçar anlatmıştı. O hadisle  ilgili olarak diyor ki; eskiden gazete çıkmıyor. Adamın birisi çokca pirinç getirmiş. Kimse de almıyor elinde kalmış. Gitmiş bir hocaya demiş ki; “ya Hocam, pirinç herhalde elde. Bir şey yap da yarısını sana vereyim”. Tamam demiş şöyle söyle: Resulullah dedi ki; “men ekrel uruzze erbaine sabahan zahara fihi enâbiul hikme: kim ki kırk sabah pirinç yerse artık onda hikmet kaynakları kaynamaya başlar”. Ada kısa sürede bitirmiş. Bu da demek ki tereciymiş elemtere bak kuranda tere var diyor.

F.ORUM: Bir başka soru şöyle. Bir kişi, ben şöyle şöyle olursa karımı boşayacağım dediğinde bu sözden dolayı yemin keffareti gerekir mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yok yok hiç bir şey gerekmez.

MURAT OSMANOĞLU: Diğer mezheplere göre de değişmez. Çünkü boşayacağım.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mezheplere göre de bir şey lazım gelmez doğru.

FATİH ORUM: Bayanlar etek giymeden pantolon ile namaz kılabilirler mi? İnce bayan çorabının üzerine mesh yapılarak namaz kılınabilir mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Etek giymeden pantolonla namaz kıldığı zaman da örtülü olmuş olacak da namaza bir şey olmaz. Ayaklara meshe gelince. Kuranda emredilen meshtir. Ona yıkama anlamı vermek için ayete çok ciddi anlamda müdahale etmişlerdir. Yine de başaramamışlar. Ondan sonra bir çoğu demiş ki; kuran meshi emrder, hadis gasli emreder demişlerdir. Doğru. Resulullah, Maide suresinin 6.ayeti ininceye kadar ayaklarını yıkamıştır. Çünkü önceki ümmetlerin o hükmü devam ediyordu. Yahudilere bakın internette de dolaşıyor, abdest alırken ayaklarını yıkarlar. Ama Maide suresinin 6.ayeti geldikten sonra ayakları yıkama işi bitmiştir. Resulullah çıplak ayağına da mesh etmiştir, ashab da öyle. Mesela Buhari’nin sahih rivayeti vardır bu konuda. Binlerce sahabenin yaptığı şey. Çıplak ayağa da yapmıştır, çorabın üzerine de yapılmıştır, ayakkabının üzerine de yapılmıştır. Artık şu anda emir mesh etmektir. Çorabın inceliği kalınlığı önemli değil.

FATİH ORUM: Bu şartları dikkate alarak şartlı boşamalarda boşandığı iddia edilen kadın bir başkası ile evlendiğinde zina etmiş olur mu?

ABDULAZİZ BAYINDIR: O kadın, orada boşandığına inandırılmış zavallı. Yapacağı bir şey yok ki. Onun için bir şey söylememiz mümkün değil. O niye zina etmiş olsun. O sanki keyfinden mi? Burhan Bey’in annesi ne yapacaktı? Gidip de görümcesiyle görüşseydi boşandığına inanacaktı ve birisiyle de evlenecekti. Kadının bir suçu yok burada. Fetva verenlerin de suçu yok çünkü onlar da verdikleri fetvanın değerini bilmezler ki. Bizim ulema böyle demiş. Şu gün dışarıya bakın herkes zanediyor ki bu ulema kitaba sünnete uymuştur. Öyle değil mi piyasada? Bilmiyorlar.

KATILIMCI: Suçlu değiller mi araştırmadıkları için?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bizim sözlerimizden sonra araştırmazlarsa suçlu olurlar.

BURHAN BEY: Murat Bey bu tâliki anlatırken dedi ki; tâliki veren kocanın deli olmaması lazım, ergen olması lazım dedi. Peki nasıl nikahlanmış bu. Boşama yapamıyorsa, tâliki veremiyorsa nasıl nikah kıymış? Bu konuda bilgi var mı?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Biliyorsun ya çocukların evlendirilmesini kabul etmeyen kimse yok ki.

BURHAN BEY: Kabul ediyorlar da boşanmayı kabul etmiyorlar mı?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Çocuğun boşamasını kabul etmiyorlar aleyhte bir işlem olduğu için.

BURHAN  BEY: Kim boşuyor o zaman çocuğu?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Dün Yahya bir şey okuyordu burada. Çocukla ilgili okuyordun ya. Bunların hepsi saçma sapan şeyler ya. Onları anlattık burada malesef.

KATILIMCI: İbrahim suresinin 4.ayeti dediniz bütün meallerde böyle geçiyor. Dilediğini sapıklık içinde bırakır, dilediğini de hidayete erdirir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Maalesef öyle. Sadece o değil ki. Bak ben şimdi size isterseniz bir meal getirin. Diyanet İşleri Başkanlığının meali var burada değil mi? Vakfı da olur fark etmez. Elimdeki Elmalılı’nın sadeleştirilmiş, onu şey yapmayacağım. Birisi diyecek ki; o sadeleştirilmiş, bozulmuş falan diyebilirler. Nahl suresi 126. ayeti aç bakalım. Bir de burayı dinleyin. 4.ayetten daha enteresan. Gerçi hepsi böyledir ya. 126 değil yanlış söyledim 93.ayet. Ben de bunu kastediyordum. Başkanlık. En iyilerden bir tanesidir bu meal yani diğerleri ile kıyasladığın zaman. Ondan dolayı bunu okuyalım dedim. Oku bakalım.

FATİH ORUM: Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: “Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı”. E tamam dilemedi yapmadı. “Ama O, dilediğini saptırır dilediğini doğru yola iletir”. Peki herhangi bir kişi burada sorumlu olabilir mi? Devamını oku

FATİH ORUM: “Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: E buyur. Buyur. Öbüründen daha sıkıntılı değil mi? Bir daha oku aynı meali. Lütfen dikkatle dinleyin.

FATİH ORUM: “Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptıtır dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Nasıl sorguya çekileceğim? Dilediğini saptırdı, dilediğini yola getirdi. Ben nasıl sorumlu olacağım? Yani ne sevap kazanan istediği için kazandı ne de.. Bugün ateizme yönelenlerin çoğu bunlardan dolayı yöneliyor. Adam bakıyor Roma’da bana gelen kişi gibi, diyor ki bu yanlış. Bu, Allah’ın kitabı olamaz diyor. O noktaya getiriyor. Çünkü o kadar birbirine zıt şeyler ki. Karşılaştırmalı okusan ne? 1000 tanesini de al aynı şeyi yazıyor. Doğru meal veren hangisi? Dileyeni dese ne olur ki? Dileyeni de olmaz. Doğru olmak istemeyen kim var yeryüzünde? Var mı? İstemek yetmez ki gereğini yapacaksın. İstemekle olur mu? Son zamanlarda ufak tefek. Sünnetine uyanı: sünnetine uyanı deyince ne anlar vatandaş? Açıklama olmaz, meale koymak lazım. Sünnetine değil doğru tercihte bulunup gerekeni yapana. Diyor ki; “ve lev şaeallâhu le ceallekum ummeten vahideh”. Tercihi bize bırakmıştır Allah tamam mı? “Tercihi Allah yapsaydı elbetteki hepinizi bir tek ümmet yapardı”. Yani hiç birinizin kafir olmasına razı olmaz hepinizi mümin yapardı. Tamam. Ama tercihi size bırakmıştır. Mesela şimdi kadere inanan bir insan için öyle mana veremezsin ki. Aksi takdirde kader inancı kalmaz. Kader inancını müslümanlara yerleştirebilmek için yapmadıklarını bırakmamışlardır. Az önce talak ile ilgili neler yaptıklarını gördünüz işte. Ondan sonra diyor ki; “ve lâkin yudillu men yeşau: Ama Allah kişinin yaptığı tercihe göre dalaleti tercih eden kişiyi dalalette bırakır”,”ve yehdi men yeş’a” hidayeti tercih eden. Çünkü o yeş’a fiilinin mef’ulü vardır. Arapça bilenler için söyleyeyim; “yudillu men yeş’a ed delâlete ve yehdi men yeş’a vel hidayete”. Oradaki “yeş’a” da “şey yapmak” demektir. “Şey”,”irade” değil. İrade olacak olsaydı herkesin mümin olması lazımdı. Çünkü Hicr suresinin başında ne diyor Allah; “rubema yeveddullezine keferu lev kânu müslümin: O kafirler zaman zaman çok isterler keşke biz de teslim olabilsek” (HİCR 2) Sizin etrafınızda yok mu keşke ben de yapabilsem diyenler yok mu? İradeyle olmaz, dileme kelimesiyle de olmaz. Failini “men”e ver : onunla da olmaz. Anlatabildim mi? Ondan sonra da bir anlam olur. “Ve le teselûne ammâ kuntum tâ’lemun: yaptıklatınızdan elbette sorumlu olacaksınız”. İşte bir anlamı oluyor orada. Tekrar edeyim: kader inancı islam aleminde varken bu ayetlere doğru mana verseniz insanlar kabul de etmezler. Çünkü kafalar öylesine iğdiş edilmiş ki malesef.

KATILIMCI: Ayağa mesh etmekte bahsettik. Orada mesh etmenin hikmeti nedir? Yani sonuçta mantığını düşündüğüm zaman, ben ayağıma mesh ettiğim zaman veya çorabın üstünden mesh ettiğim zaman sebebi nedir? Allah’ın onu istemesinin hikmeti nedir biliyormuyuz?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ben sana bir şey sorayım önce. Soruya soru. Yeni abdest alıyorsun, ellerini yeni yıkamışsın, yüzünü, diyelim ayağını yıkadın ya da mesh ettin. O arada tuvalete gidiyorsun. Tuvalete gittiğin zaman o organlarını zaten yıkadın. Tekrar niye abdest alıyorsun? Zaten az önce yıkamıştın? Ya da afedersin yellendin? Ne oldu, koluna bir şey mi oldu? Yüzüne bir şey mi oldu? Burada bir şeyler var. Bir arkadaşımız var Manisa’da olması lazım. Çok gayretli bir şekilde çalışıyor. O da yaptığı çalışmalarla Avrupa’da birçok ilim çevrelerinin dikkatini çekmiş bir arkadaş. Türkiye’de çok fazla tanıyan yoktur Onu. Hakan Bey değil. Hakan Bey İzmir’de. O arkadaşımız daha önce bizim radyoda çalışıyordu. Burada bizim radyomuz vardı işletemedik tabi başına gelmeyen kalmadı mecburen kapattık. O arkadaşımız bir şey anlattı. Avrupalı ya da Amerikalı bir kısım hekimlerin ayağa dokunmanın müthiş bir faydası olduğundan bahsetti ama gelip buraya anlatacaktı henüz gelmedi. Kesin bir şeyi vardır. Hatta şimdi aklıma geldi Almanya’da doktorluk yapan birisi ki türk işçilerinden önce Almanya’ya gitmiş olan bir karı koca. Aralarında bir problem vardı gelmişlerdi de o kadın anlatmıştı. Diyor ki; bir toplantı oldu diyor. Bulunduğum şehri temsilen ben gittim diyor. Pisikiyatri ile alakalı bir toplantıymış. Orada birisi yeni yapmış olduğu bir keşiften bahsetti. İşte eli ve yüzü yıkamanın ne kadar etkili olduğunu falan anlatan bir araştırma yapmış. Diyor ki; onu anlatınca benim de aklıma abdest geldi diyor. Ben de kalktım biz müslümanlar olarak taa asırlardan beri kollarımızı yıkarız, sâde bu değil başımıza da mesh ederiz. Ben diyor o anda hatırıma geldi oradaki hangi sinirlerin uyandığını ve vücutta ne gibi etkiler yaptığını da orada anlattım. Ve bir de ayaklarımızı da anlatınca adamın buluşu bir işe yaramaz hale geldi. Orada herkes de hayet etmiş: Allah Allah! Müslümanlar ne zamandan beri bunu yapıyor? 14 asırdır. Peki bizim niye haberimiz yok? Bundan sonrası bizim yapabileceğimiz şey değil. Onu araştırıcılar yapacak. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Allah razı olsun.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz.İsa Gelicekmi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın