Sebeb-i Nüzul Meselesi

11 Şubat 2012 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

..vesselatu vesselamu ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Bugünki müzakere konumuz esbabu nüzul. Nüzul kelimesinin anlamı inmek demektir. Esbab da sebepler anlamına geliyor. Esbabı nüzul iniş sebepleri demek oluyor. Yani, Kuran’i Kerim ayetlerinin inmesine sebep olan olaylar anlamına geliyor. Kuran’i Kerim’de ayetlerin tamamının esbabnı nüzulü yok. Biliyorsunuz Kuran’i Kerim Mekke ve Medine’deki olaylara çözüm bulmak için indirilmiş bir kitap değildir. Yani tarihin belli bir döneminde işte yedinci asırda Muhammed sallallahu aleyhi vesellem orada ortaya çıkmış, kendi bölgesinin problemlerini çözmek istemiş, işte onun için bir kitap oluşturmuş o kitabı oluştururken Yahudilerden ve Hıristiyanlardan, Mekke ve Medine’nin kültüründen yararlanmış, çağına uygun çözümler üretmiş. Dolayısıyla Kuran’ı Kerim de  o çözümlerin sonucunda ortaya çıkmış ve bu güne kadar ulaşmış olan bir kitaptır şeklinde bir algı var biliyorsunuz. Bunu batılılar söylüyorlar. Bunlar Allah’u Teala’nın Muhammed s.a.s. i peygamber olarak gönderdiğine inanmıyorlar. Yani Muhammed Allah’ın peygamberi değil. Kuran da Allah’ın kitabı değil. Öyle olduğu zaman bir kişi ne kadar akıllı olursa olsun bir toplumda çıkıp da topluma yön vermek istiyorsa yararlanacağı kaynaklar o toplumda bulunan kaynaklardır. Şimdi hadiseye bu şekilde bakanlara tarihselciler deniliyor. Öyle olunca Kuran tarihte herhangi bir kişinin yazdığı kitaptan farklı olmuyor. İşte onun kitabından ne kadar yararlanılırsa Kuran’dan da o kadar yararlanılır deniliyor. Şimdi burada tabi siz eğer böyle bir kitap yazıyorsanız meydana gelen olaylara çözüm bulmak için yazarsınız. Yeni bir hadise çıkar o hadiseye bir çözüm bulursunuz ondan sonra bir başka hadise çıkar ona çözüm bulursunuz. Bu bakış açısıyla hadiseye yaklaşanların esbabı nüzule verdiği yer son derece önemli. Son derece önemli. Şimdi biz esbabı nüzul diyoruz, onlar nüzul… Kuran’ın indiğine inanmadıkları için onlar bizim kullandığımız terimi kullanıyorlar ama o manayı vermiyorlar. Yani Muhammed s.a.s. in ki onlar peygamber saymıyorlar, olayın, ortaya çıkan olaylara verdiği cevaplar diye değerlendiriyorlar. Şimdi öte yandan Kuran’ı Kerim’in Allah’ın indirdiği kitap olduğuna inananlar, Muhammed a.s. ın O’nun peygamberi olduğuna inananlar da iki gruba ayrılıyor. İşte bir grup bir kısım tarikatların, cemaatlerin ve mesheplerin etkisi altında kalmış onlara bir esbabı nüzul diye bir kelime öğretmişler, işte bir ayeti kerime eğer kendi anlayışlarına ters düşüyorsa ve bunun sebebi nüzulüne bakmak lazım esbabı nüzulüne bakmak lazım diye topu taca atma durumlarını görüyorsunuz. Sanki esbabı nüzule bakarsanız ayetin manası değişirmiş gibi bir şey ortaya çıkıyor, çıkarılıyor. Ha bir başkası da olaya samimiyetle yaklaşan ilim adamları. Gerçekten de yani bir ayeti kerime inmişse o ayeti kerimenin inmesine sebep olan bir olaya varsa o olayla birlikte o ayeti okursanız daha kolay anlarsınız ve değerlendirirsiniz. Yalnız, Kuran’ı Kerim Cenabı Hakkın kitabı olduğu için Muhammed s.a.s. has olan bir kitap değil, yani işte Nuh a.s. dan beri inen kitaplardan birisi. Adem a.s. dan beri inen kitaplardan birisi şüphesiz ama Adem a.s. ile Nuh a.s. arasındaki şeriatı Allahu Teala ayırıyor. O aradaki şeriatta bir takım farklılıklar var ondan sonraki şeriatta farklılıklar var. Yani o aradaki şeriatta benim anladığım kadarıyla yakın akrabalar birbirleriyle evlenebiliyor. İşte Adem a.s. ın çocukları birbirleriyle evlenebiliyor. Ama Nuh a.s. dan itibaren bu işin değiştiği anlaşılıyor. Onun için Allah’u Teala şöyle diyor: Esteuzübillah Şura suresinin 13. ayetinde 42 ye 13 diyor ki : Şeraattün mina dindi…. Allah Nuh’a neyi emrettiyse sizin için bu dinin şeriatı yapmıştır. Yani ondan öncekini değil Nuh a.s. dan sonraki. Şimdi böyle olunca bu dinin şeriatı meydana gelen olaylarla ortaya çıkmış değil, ama meydana gelen olaylarla ortaya çıkanları da var. İnsanların daha iyi anlayıp kavraması için. Çünkü biz biliyoruz ki Kuran’ı Kerim toptan inmiş bir kitap değil. Peygamberimiz s.a.s. e 23 yıl boyunca parça-parça inmiş ve en son inen ayetler veda haccında peygamberimizin vefatından üç ay kadar önce inmiş. Bu bazı ayetlerin bazı hadiselerle bazı hadiselerle bağlantılı olarak inmesi gayet normaldir. İşte arkadaşlarımız bir çalışma yaptılar 500 kadar değil mi hadis…şey 500 kadar ayetin.. 600… 600 diyen de var tamam. 600 kadar, 600 diyelim en üst noktayı söyleyelim. 600 kadar ayetin iniş sebeplerinin bilindiği ifade ediliyor. E Kuran’i Kerim kaç ayetten ibaret 6000 küsür değil mi? 6242. Şimdi 6000 diyelim yuvarlak hesap yüzde 6000 i şey yaparsanız yüzde 10. Peki bu 600 sebebi nüzul içerisinde sahih görünenler ne kadar? Ne kadar var? Yüzde kaçı sahih bunun? Çok az değil mi? … O konuda bir çalışma yok ama zayıf olduğunu, rivayetlerin zayıf olduğunu söylüyorlar. Yani Sebebi nüzul ile ilgili rivayetler.

..Yüzde kaç sahih. Çok az değil mi?

Yahya Şenol: İşte ona dair bir çalışmaya henz rastlayamadık yani.

Abdulaziz Bayındır: O konuda bir çalışma yok ama zayıf olduğu…rivayetlerin zayıf olduğunu söylüyorlar. Yani sebebi nüzul ile ilgili rivayetler.

Fatih Orum: Yani şöyle bir itiraz oluyor bu konuda, Bu , bu konuda yazı yazanlar şunu söylüyorlar diyorlar ki 500 veya 600 sebebi nüzulle

ilgili rivayetlerin bir kısmı zaten analiz kriterleri açısından tartışılabilir, bir kısmı da…

Abdulaziz Bayındır: Şeye basar mısın?

Fatih Orum: Aynı, aynı olayla  ilgili birden fazla…

Abdulaziz Bayındır: İstersen baştan al da duyulmamıştır belki, duyuldu mu?

Fatih Orum: Bu, bu sebebi nüzulle ilgili rivayetler hadis kriterleri açısından değerlendirildiğinde bir kısmı zaten diğer hadislerde de

söz konusu olan işte zaaflar bunlar için de geçerli ancak bir de aynı olayın, aynı ayetin birden fazla, birden farklı sebebi nüzulü olduğu

rivayetler var. Yani deniliyor ki bir olay, bir ayetin sebebi nüzulünde birden fazla olay anlatılabiliyor mu? Birisi diyor ki bu ayet bundan dolayı indi,

bir başkası diyor ki yok ondan dolayı değil şundan dolayı indiği gibi, farklı rivayetler oluyor dolayısıyla bu 500 ya da 600 şeklinde verdiğimiz rakam

da mesela aslında bu gibi ihtimaller düşürüldüğünde belki yarıya belki yarıdan çok daha aşağı da inecek.

Abdulaziz Bayındır: Tamam. Şimdi biz burada bu gün şöyle iki tane örnek üzerinde duracağız değil mi? İki örnek mi kararlaştırıldı?

-İki örnek.

Abdulaziz Bayındır:İki tane örnek üzerinde duracağız. Şimdi bu iki örnek, sebebi nüzulle ilgili ki en çok öne çıkarılan örneklerdendir. Bakalım ki

yani hakikaten en çok… en fazla öne çıkarılanlar o iki örnek galiba değil mi yani? şey olarak. belki başkaları da vardır ama…

Yahya Şenol: Vardır ama biz iki tanesini seçtik hani devam edelim haftaya diye.

Abdulaziz Bayındır: Devam edilecek inşallah yani daha sonra bu konu üzerinde. Bunlardan bir tanesi Safa ile merve arasında say etme konusundaki sebebi nüzul.

İşte onu biliyorsunuz Peygamberimiz s.a.s. ilk umresinde safa ile merve arasında say etmemişti ama veda haccında safa ile merve arasında sayın farz

olduğunu söylemişti. Say edin çünkü Allah size sayyı farz kılınmıştır…, kılmıştır diye buyurdu. Şimdi bunun bir sebebi nüzulü var. Bu sebebi nüzulün

hükme etkisi nedir? Gerçekten yani anlatıldığı gibi o sebebi nüzulü bilmezsek safa ile merve arasındaki sayyın Peygamberimizin buyurduğu gibi farz

olduğunu anlayamayacak mıyız? Ya da hanefilerin işte vacip olduğu şeklindeki görüşü sebebi nüzul ile ne ölçüde bağlantılı bunu inşallah göreceğiz.

İkincisi de Peygamberimiz s.a.s. in Bedir’de esir almasıyla ilgili olarak, Sahih-i Müslim’de geçen bir hadis. Biliyorsunuz Allah’u Teala Peygmberimizin

esir alması sebebiyle onu çok ağır bir şekilde eleştiriyor. Enfal suresinin 67. ayetinde. Diyor ki Esteuzübillah Makeneninnebiyin…fil ard.” Hiçbir

nebi savaş meydanında düşmana tam hakimiyet kurmadıkça esir alma hakkına sahip değildir. “Tüidüne aradadünya…Siz dünyalık istiyorsunuz, ya da hemen

bir şeyler elinize geçsin istiyorsunuz” Vallahi yüridül ahire…Allah ahireti ya da daha sonrasını istiyor. Allah’ın iradesiyle Müslümanların iradesi

arasında bir çatışma olduğundan bahsediyor bu ayet. Ondan sonra, o ayet, o ayet orada bitiyordu değil mi?

Fatih Orum: “Levle kitabün min allah…

Abdulaziz Bayındır: O ikinci ayet, ha onu da okuyalım, tamam 68. ayeti de okuyalım. “Levle kitabün min allahi sebeka… Eğer daha önce Allah tarafından sizin için

bir yazgı olmasaydı yani iki taifeden birisi sizindir diye Allah kitabında yani Enfal sursinin 6 ve 7. ayetlerinde bunu açıkça bildiriyor. Ben size

Suriye’den gelen kervan ya da Kureyş ordusu, bu ikisinden birisini size söz vermiş olmasaydım, “Lemessekü ..azabün azim…aldığınız ganimetten

dolayı size büyük bir azab dokunacaktı diyor. Şimdi bununla ilgili de rivayet edilen sebebi nüzul var biraz sonra şimdi arkadaşlarımız bunları

teker -teker anlatacaklar. Önce hangisinden başlıyoruz?

Yahya Şenol: Safa ve Merve’den başlayalım.

Abdulaziz Bayındır: Tamam Safa- Merve’den, sen mi konuşacaktın o konuda, hadi konuş bakalım. Evet Yahya Şenol’u dinliyoruz bu konuda.

Yahya Şenol: Evet bu safa ve MErve arasında say yapmakla alakalı ayet Bakara suresinin 158. ayeti. 2. Sure, 158. ayet. Şimdi burada Cenabı Hak şöyle buyurmuş,

esteizübilah “innasefa vel merve…İşte Safa ve Merve Allah’ın sembollerindendir, fema haccen …kim o beyti tavaf eder ve umre yaparsa,

fela cünaha aleyhi…bu ikisi arasında say etmesinde mi tercüme edeceğiz?

Abdulaziz Bayındır: Say diyeceğiz başka…

Yahya Şenol: Tavaf kelimesi geçiyor ama…,

Abdulaziz Bayındır: Tavaf demek zaten o ikisi, o…

Yahya Şenol: Dönmek yani ikisi arasında

Abdulaziz Bayındır: Dönmektir şimdi…

Yahya Şenol: Evet say yapmalarında bir sakınca yoktur.

Abdulaziz Bayındır: Sayyı ordada iyi anlaşılsın diye şöyle… Şimdi burası Safa tepesi burası Merve tepesi. Buradan çıkan kişi yani şimdi tek çizgiden

gidip-gelmek de olabilir ya onun için tavaf kelimesinin önemi var. Yani biz say diyoruz ama aslında tavaftır o. Buradan çıkıyorsunuz geliyorsunuz

Merve tepesinden dolaşıp bu tarafa…

Yahya Şenol: Yani dönülüyor ikisi arasında.

Abdulaziz Bayındır: Yani dönülünüyor. Dönülüyor. Ama onu Kabedeki tavaftan ayırmak için oraya say diyoruz.

Yahya Şenol: Evet.

Abdulaziz Bayındır: Zaten Peygamberimiz de öyle demiştir. Say edin diye. Evet.

Yahya Şenol: İşte kim Hac yapar veya Umre yaparsa bu ikisi arasında say yapmasında bir sakınca yoktur. Şimdi ilk bakışta bir sakınca yoktur ibaresinden

bu ikisi arasında say yapsam da olur yapmasam da olur. Anlaşılıyor normal olarak. Rivayetlere şu şekilde yansıyan bir olay var. İşte bu ayeti

okuduğu zaman Urve, Hz. Aişe’nin yeğeni yani kız kardeşinin oğlu. Geliyor diyor ki Hz. Aişe’ye; ben bu rivayeti okuduğumda say yapmanın gerekmediğini,

gerekli olmadığını anlıyorum.

Enes hoca, Bayındır hoca: Bu ayeti okuduğunda değil mi?

Yahya Şenol: Bu ayeti okuduğunda. Yani Bakara 158. ayeti ben okuduğumda Tavaf yapılmasında, yani bu ikisi arasında say yapılmasında hiçbir sakınca olmadığını

anlıyorum dolayısıyla gereksiz de bir şe bu hani yapmasam da olur, doğru mu? diye soruyor bunu Hz. Aişe’ye. Aişe validemiz de…

Abdulaziz Bayındır: Çünkü bir günah yoktur diyor.

Yahya Şenol: Evet bir günah yoktur diyor.

Abdulaziz Bayındır: Bir günah yoktur demek sevap ta yoktur demektir.

Yahya Şenol: Yapmasan da hiçbir sakınca yoktur anlamına geliyor. Hz. Aişe de hayır diyor, yani sen bu ayeti yanlış anlamışsın eğer diyor senin dediğin gibi

olsaydı önce o şeyi söylüyor…”fela cünaha aleyhi…Hani bu ikisi arasında say yapmamanızda bir sakınca yoktur şeklinde değil diyor ayet. Yani say

yapmanızda bir sakınca yok değil de, say yapmamanıza bir sakınca yok. Önce bunu söylüyor ondan sonra sebebi nüzulüne işaret ediyor. Sen diyor

biliyor musun…

Abdulaziz Bayındır: Yani say yapmamanızda bir sakınca yoktur demek de gene mübahlık da..

Yahya Şenol: Yani önce buradan yaklaşıyor böyle bir ifade kullanıyor. Sonra diyor bu ayet özel bir sebebe binaen indi bunu da bilmen lazım. Ne o? O da şu.

Bundan önce diyor Menat putuna tapanlar özellikle de Medinelileri burada kast ediyor, bunlar diyor daha önce bu puta taparlarken daha sonra müslüman

oluyorlar İslam’ı kabul ediyorlar ve İslam’ı kabul ettikten sonra Umreye ve Hacca gelince bunlara bu ikisi arasında say yapmak zor gelmeye başlıyor.

Hani diyorlar ki biz daha önce buraya puta tapmaya geliyorduk şimdi say yapacağız sanki tekrar o eski hatırayı yad ediyormuş gibi bir durum var

dolayısıyla biz say yapmayalım. Gelip Peygamber efendimize soruyorlar hatta bir rivayette ya Resülallah biz say etmeyelim çünkü şirk var burada.

Gideceğiz biz, başka bir rivayette de onu da biraz sonra söyleyeceğim İsaf ve Naile adında iki puttan bahsediliyor biri Safa tepesinin üzerinde

biri Merve tepesinin üzerinde, şimdi biz gider-gelirsek sanki tekrar onların hürmetine bu ibadeti yapıyormuşuz gibi olacağız diye.

Bunun üzerine bu ayet iniyor ve diyor ki hayır. Safa ve Merve o iki put için veya Menat putu için değil, Allah’ın sembolü olan iki tepedir dolayısıyla

o ikisi arasında say yapmanızda hiçbir sakınca yoktur.

Abdulaziz Bayındır: Allah’ın sembolü dersen yanlış anlaşılabilir, Allah’a…

Yahya Şenol: Allah’a ibadet için kurulmuş olan semboller.

Abdulaziz Bayındır: Allah’a kulluğun sembolleri.

Yahya Şenol: Evet. Allah’a kulluğun sembolleri. Dolayısıyla siz bu ibadeti Allah’a kulluk için yapıyorsunuz kesinlikle Menat putu için veya İshaf ve Naile

adındaki putlar için değil. Bu sayı yapmanızda hiçbir sakınca yok.

İkinci rivayette, o İshaf ve Naile putları hakkında. Rivayetlere göre, bu da İbn-i İshak’da geçiyormuş, İshaf ve Naile işte biri erkek biri kadın iki

insan, bunların Kabe’nin içinde zina yaptıkları söyleniyor bu esnada da Cenabı Hak onları taşlaştırmış. Taşa dönüştürmüş. O zamanki insanlar da Mekkeliler

de insanlar bunların hallerinden ibret alsınlar diye kalkıp onları Safa ve Merve’ye koyuyorlar. Hani görün bakın burada bu ameli işleyenlere Allah ne ceca

veriyor ibret alınsınlar diye. Fakat zamanla bu ibret alınma unutuluyor klasik putçuluk hastalığı depreşiyor insanların ve bunlara zamanla tekrar tapmaya

başlıyorlar bunlar. Müslüman olmadan önce bu işlemi yapan insanlar müslüman olduktan sonra aynı o Medinelilerin yaşadığı sıkıntının benzeriniş yaşıyorlar

ya daha önce biz İshaf ve Naile putu için bu Safa ile Merve arasında gidip geliyorduk. E şimdi say yapacağız ee nasıl olacak bu iş tekrar biz müşrik mi

olacağız yani onların arasında gidip geldiğimiz için, işte Cenabı Hakk’ın bu ayeti indirmesiyle birlikte…

Abdulaziz Bayındır: Yani sayyın Safa ve Merve tepelerinden dolayı değil putlardan dolayı…

Yahya Şenol: değil de İshaf ve Naile’den dolayı olduğunu düşünüyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Evet. Olduğunu düşünüyorlar.

Yahya Şenol: Cenabı Hak da ayet; bu ikisi arasında say yapmanızda size bir sakınca yoktur ayetini inince bunların o sebepten dolayı yapmadıkları, dolayısıyla

müştrik olmayacakları çıkıyor. Buna nüzul sebebi olarak yer verilmesinde işte şu önem vardı. Yani siz bu ayetin hangi olay sebebiyle indiğini bilmezzseniz,

bu ayetten Safa ile Merve arasında say yapmanın hükmünü çıkaramazsınız. Urve, Hz. Aişe’nin yeğeni olan Urve gibi ayeti anlarsınız dolayısıyla Umrede de

Haccda da say yapmazzsınız. Dolayısıyla yanlış yapmış olursunuz. Ama ayetin nüzul sebeplerini bilirseniz o zaman ayetin doğru hükmüne kavuşabilirsiniz.

Abdulaziz Bayındır: E peki ayetin nüzul sebepleri biliniyor, yani şimdi okuduğun kaynaklar…

Yahya Şenol: Evet. Bu nüzul sebepleri Buhari, Müslim, Tirmizi yani elimizdeki hadis kitaplarında da var.

Abdulaziz Bayındır: Nüzul sebepleri… Evet. Hepsinde, hepsinde geçiyor.

Yahya Şenol: Yani sahih rivayetler olarak nakledilenlerden birine örnek verebiliriz.

Abdulaziz Bayındır: Yani en sahih rivayetlerden bir tanesi. Peki bu nüzul sebebinin bizim ulema, ulemanın verdiği sayla ilgili fetva konusundaki etkisi ne?

Ona baktın mı? Yani madem, madem diyorlar ki nüzul sebebi bilinmeden bu ayet anlaşılamaz, hadi bildiniz ve anladınız bu ayetten hangi hükmü çıkardınız.

Yahya Şenol: Evet. Nüzul sebebinden hiçbir hüküm çıkmıyor. Bizim tefsirlerde ve fıkıh kitaplarında da. Bu konuda mezhep görüşleri, han bir mezhebe göre işte

Şafiler ve Hambelilere göre…

Abdulaziz Bayındır: Malikiler de aynı.

Yahya Şenol: Malikiler de bir görüşe göre. Yani İmamı Malikten iki görüş naklediliyor. Onlar diyorlar ki Safa ile Merve arasında say yapmak Haccın bir rüknü.

E şimdi ayete bakıyorsunuz ayette hayır bir sakınca yok onların arasında yay yapmanızda diyor. Ama siz diyorsunuz ki bu haccın rüknüğ bu olmazsa Hac ve

Umre olmaz. Bunu nereden çıkarıyorsunuz? Bunu Peygamber efendimizin işte biraz önce hocamın okuduğu hadisinden. “İnnellahe ketebe…Allah size sayı farz

kılmıştır saf ediniz. Bundan dolayı Haccın ve Umrenin bir rüknü olarak kabul ediliyor. E bu ayetin nüzul sebebini bildik ve hiçbir hükme de tesiri olmadı

bunun. Siz hükmü yine hadisle koydunuz.

Abdulaziz Bayındır: Dolayısıyla yani ne faydası oldu.

Yahya Şenol: Evet. Bir faydası olmadı. Hanefi meshebi de bu hadisten ve belki biraz sonra icmaya falan da bir atıfta bulunulabilir onu siz söylersiniz, ayete

bakıyoruz diyor, ayette diyor ki bu ikisi arasında say yapmanızda bir sakınca yok. Hadise bakıyoruz hadiste Allah size sayı farz kıldı diyor. Şimdi

ayete hadisi uyuşturamıyoruz, ayet hadis gibi değil eh ama peygamber efendimizin de bu uygulaması sahih surette bize nakledildiği için yani hem rivayet

olarak hem de uygulama olarak, pratik olarak sahih yollardan nakledildiği için biz buna farz diyemiyoruz ama sünnet diyecek kadar da rivayetler zayıf

değil, o zaman biz buna ne diyelim vacip diyelim diyor Hanefiler de. Yine bu hadisten yola çıkarak. Yani Bakara 158. ayete ve onun nüzul sebeplerine

bakarak herhangi bir hükme varılamıyor ikisinde de.

Abdulaziz Bayındır: Dolayısıyla o nüzul sebebi olmadan bilinmez…

Yahya Şenol: Bilsek de bilmesek de fark etmiyor.

Abdulaziz Bayındır:…sözü aslında pratikte yani bu hadis açısından ki çok sahih olandır bir etkisi yok.

Yahya Şenol: Evet. Yani Buhari’de ve Müslim’de geçmesine rağmen. Yani sadece hangi olay üzerine inmiş olduğunu bilmiş oluyoruz biz.

Abdulaziz Bayındır. Bir, bir tarihi bilgi o kadar.

Yahya Şenol: Evet.

Abdulaziz Bayındır: O şeye işte hemen…

Yahya Şenol: Hükme bir tesiri oluyor mu?

Abdulaziz Bayındır: Hemen şey yapıyorlar aman işte bir ayeti anlaman için onun sebebi nüzulünü bilmen lazım, işte şu kadar ilim bilmen söyleniyor. Yani insanın

önü kesiliyor. Sen ayetten ne anlarsan noktasına geliyor. Yani bu konularda sebebi nüzul tabi ki önemlidir, işte Safa ile Merve arasında niye say

etmediklerini bilmiş olmak tabi ki önemli yani bu hafife alınacak bir şey değil de. O olmadan hüküm olmaz sözü biraz abartılı.

Yahya Şenol: Evet.

Abdulaziz Bayındır: Madem öyleydi o zaman şuna göre bir hüküm verin bakalım. Bakıyorsunuz ki işte Safa ve Merve konusunda sebebi nüzulün hiçbir etkisi yok hükme.

Gelenekte. Bitti mi?

Yahya Şenol: Bir de Abdulah İbn-i Abbas ve bir iki sahabiden nakledilen bunun mübah veya en azından müstehab oldğuna dair bir görüş var. Ona da ayetin

devamındaki “fementetevve hayren….cümlesinden çıkıyorlar, çıkarıyorlar bu hükmü.

Abdulaziz Bayındır: Evet. Kim bir hayrı gönül hoşluğuyla yaparsa Allah şakirdir, yani Alah onun yaptığını karşılıksız bırakmaz. Bilir.

Yahya Şenol: “fementetev hayreen…Buradan yola çıkarak hani yapsan da olur yapmasan da olur görüşüne varanlar var.

Abdulaziz Bayındır: Yani mübah sayanlar var. Say yapsan da olur yapmasan da olur. Yaparsan Allah şakir alimdir. Yani sevabı var demektir.

Yahya Şenol: Evet.

Abdulaziz Bayındır: Bitti mi?

Yahya Şenol: Bu kadar bu.

Abdulaziz Bayındır: Tamam. O zaman ikincisi az önce söylediğim gibi sebebi nüzul konusunda bu çok sağlam yollarla gelen safa merve olayı. İkincisi de Müslim’de

geçen bir hadis. Diğer hadis kaynaklarında da var mı?

Fatih Orum: Var. Tirmizide var Ebu Davutta var…

Abdulaziz Bayındır: Tirmizi, Ebu Davut…

Fatih Orum: …benzeri ifadeler. Bu da sahih yani hakikaten o şeylere bakıldığında, hadis programlarına bakıldığında üzerinde şüphenin hiç olmadığı

rivayetlerden. Şimdilik dersin başında tırnak içerisinde “kurgu” diyeceğim ben buna sonuçta ne olacağını tabi değerlendirmemiz sonucunda çıkacak.

Kurgu şöyle: Enfal suresinin 67. 68. ve 69. ayetleriyle ilgili bu kurgu. Ayet şöyle: “mekenelinebiyyin…Yani hiçbir nebiye yeryüzünde ağırlığıı koyuncaya

kadar esir almak yaraşmaz. Yakışık almaz. Siz dünya malını arzu ediyorsunuz, istiyorsunuz Allah ise ahireti. Şeklinde ayet. Şimdi bu ayetle ilgili,

bu ayetin sebeni nüzulüyle ilgili Müslim’de, Tirmizi’de ve Ebu Davuttaki kurgu şöyle: Savaş bitiyor, 70 kadar esir alınıyor Mekkeli müşriklerden sonra

peygamberimiz içlerinde Ömer ve Ebu Bekir r.a. olduğu arkadaşlarıyla istişare yapıyor. Diyor ki…

Abdulaziz Bayındır: Sad bin Muaz da var değil mi?

Fatih Orum: O da var. Ne yapacağız bunlar hakkında ne diyorsunuz diye onlardan görüş talep ediyor. Rivayete göre Ömer r.a. diyor ki bunların hepsini öldürelim

diyor.

Abdulaziz Bayındır: Sad da aynısını söylüyor.

Fatih Orum: O diyor ki şu vadide ağacı en bol olan bir yere gidelim büyükce bir ateş yakalım, hepsini yakalım diyor. Ömer r.a. da diyor ki bunu yapmayalım

fidye alalım…

Abdulaziz Bayındır: Yok. Ebu Bekir.

Fatih Orum: Ebu Bekir. Ebu bekir. Fidye alalım. Fidye alalım. Böylelikle durumumuzu birazcık şey yapmış oluruz düzeltmiş oluruz.

Enes hoca: ….?

Fatih Orum: He onlar da belki bakarsınız işin sonunda müslüman olurlar. O yönüyle de şey olurlar.

Abdulaziz Bayındır: Ayrıca akrabalarımız, amca oğullarımız…

Fatih Orum: İçlerinde akrabalarımız var diyor. Herkes bu şekilde görüşünü bildirirken bu üç görüşün de destekçileri oluyor. Sahabe arasında. Nihayetinde

peygamberimiz de hatta bir rivayette şey diyor peygamberimiz Ömerin de Ebu Bekirin de görüşünü uygun görüyor. İkiniz de güzel şeyler söylüyorsunuz diyor ve

Ömeri şeye benzetiyor Nuh’a ve Musa’ya benzetiyor. Allah’ım işte hani onları kahret ben artık yapamıyorum, dayanamıyorum şeklindeki ayeti okuyor. Sen diyor

bu yönüyle Nuh’a ve Musa’ya benziyorsun. Ebu Bekir’e de diyor ki sen işte İsa’ya ve şeye İbrahim’e benziyorsun. Yumuşak kalplisin sana yapılan bütün

kötülüğe rağmen onlara hala şey yapıp kötü, onlar için kötü düşünemiyosun şeklinde. İkisine de hak verir, vermiş gibi rivayet de var. Nihayetinde fidye

alınıyor. Buna karar veriliyor. İşte yine ertesi gün Müslim’in rivayetine göre Ömer bakıyor ki peygamberimiz ve Ebu Bekir bir ağacın altında ağlıyor.

O da geliyor bunun sebebini öğreniyor niçin ağlyorsunuz diye. Peygamberimiz de işte yakınında olan bir ağacı göstererek senin arkadaşlarının fikrine

uymamızdan dolayı başımıza büyük bir belanın gelmesi şü ağaç… hatta onların başlarına ifadesini kullanıyor değil mi?

Abdulaziz Bayındır: Kendi başımıza diyor.

Fatih Orum: “Ala azabun…diyor. Az kalsın başımıza büyük bir felaket gelecekti diyor. Başlarına büyük bir felaket gelecekti. Bunun sebebi olarak da işte bu

ayet “levle kitabun min allahi sebeka…i söylüyorlar. İşte bu iki ayet bundan dolayı indi. Büyük bir hata yapılmıştı ancak bu hatadan dolayı

müslümanların başına azap, bela gelmedi. Niçin gelmedi sebebi de işte Allah’ın daha önce bir yazgısı vardı. Bu yazgı neymiş, bu yazgı da şuymuş:

iki rivayet niçin azap gelmemiş şundan dolayı azap gelmemiş bu yazgı şu: Birincisi, eğer bir mücdehid içdihadında hata ederse bir sevap, isabet ederse

iki sevap alacağına dair Allah’ın genel bir kanunu vardır. Bu kanundan dolayı sizler bir hata yaptınız, Allah’ın bu vaadinden dolayı, bu kanunundan dolayı

başınıza bie bela gelmedi yoksa gelecekti. Bir başka görüş şu: Peygamberimizden önceki bütün ümmetlere ganimet haram kılındı ancak ümmeti Muhammed’e

ganimet helal kılındığı levhi mahfuzda yazılı olduğu için, Allah bunu levhi mahfuza yazmış, herkese haram kılacağım ama ümmeti Muhammed’e kılmayacağım

diyerek. Daha önce levhi mahfuzda yazmış olduğu bu genel kaide gereği bu azap müslümanlara gelmedi. Nitekim 69. ayette bunu desteklemektedir diyorlar o da

işte “fekülü mimma ğanimtü…o ganimeti yemek size helaldir.” şelinde. Bu şey, rivayet bu Enfal suresinin sebebi nüzulü olarak gösterilmekte. Şimdi

usülcülerden, fıkıhı üsulcülerinden bir kısmı diyor ki: bu ayeti Muhammed suresinin 4. ayeti nesh etti, o da işte biliyoruz ki esirlere apılacak muamele

ile ilgili, ya karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakılacağını söylüyor Muhammed suresinin 4. ayetinde, diyorlar ki Muhammed suresinin 4. ayeti

bu Enfal suresinin bu 67. ayetini nesh etti. Muhammed suresinin 4. ayetini de Tevbe 5. ayet nesh etti diyorlar üsul, fıkıh üsulünde u konuyu o şekilde

ele alıyorlar. Ayrıca biraz önce de söylediğim gibi Resulullah burada bir hata yapmadı, konuyu arkadaşlarına danıştı, arkadaşlarının görüşlerinden

bir tanesini seçti aslındaburada herhangi bir azar yok, herhangi bir kınama yok, herhangi bir sıkıntı yok. Sadece bir tercih var bu tercihden dolayı da

herhangi bir, bu ne bir içdihattır, ne içdihatta hatadır burada herhangi bir sıkıntı yoktur şeklinde usülde yine bu konu bu şekilde şey yapılıyor.

Ayrıca yine fıkıh usulünde peygamberin içtihadının caiz olduğu peygamberin içtihadında hata yapıla…yapabileceğinin de mümkün olduğu, ayrıca peygamber

hata yaparsa hata üzerinde bırakılamayacağının da delili olarak yine bu ayet zikredilmekte. Tefsir kitaplarına gelince, tefsirlerin neredeyse tamamı

bu ayetin sebebi nüzulünde biraz önce zikrettiğimiz rivayetleri söylemekteler ve bu ayet bunun için inmiştir demekteler. Bir başka ilginç konuyla ilgili

belki bir detay, bunu Cüveyni, Bakillani ve şey de söylüyor Gazali de söylüyor. Burada bir hata vardı ancak bu hata peygamberin hatası değildi, diğerleri

böyle bastırdığı için peygmberimiz de o şekilde yaptı, dolayısıyla buradaki kınama “türiddüne aradadünya” ifadesinden de anlaşılacağı üzere peygambere

değil ashabınadır. Onlara yapılan bir uyarıdır. şeklinde bir şey de geliştirilmiş bir başka söylem de geliştirilmiş.

Abdulaziz Bayındır: Yani buradaki esbabı nüzulden hükümler çıkarılmış değil mi?

Fatih Orum: Evet.

Abdulaziz Bayındır:Öbüründen herhangi bir hüküm çıkarılmamış ama Yahya’nın anlattığı sebebi nüzulden ama burda hükümler çıkarılmış. Evet.

Fatih Orum: Burdan ciddi usul kaideleri şey yapılmış ihdas edilmiş. Usul kaideleri…

Abdulaziz Bayındır: Usul kaideleri çıkarılmış.

Fatih Orum: Evet yani fıkıh usulünde bu konu ciddi bir şekilde ele alınmış peygamberin içtihadının meşru olduğu, hata yapabileceği ama o hatası üzerine

bırakılamayacağı gibi içtihadi şey usuli kaideler çıkartılmış bu kurgudan hareketle.

Abdulaziz Bayındır: Burda ayrıca şey de var tabi bir takım icdihadda isabet ederse iki, etmezse…

Fatih Orum: Tabi. “Levle kitabun minallahe sebeka…” odur diyorlar.

Abdulaziz Bayındır: O da Kuran’i Kerim’in bir yerinde var mı? Odur derken yani onu gösterdikleri bir dayandırdıkları bir delil var mı?

Fatih Orum: Yok. Yani bu…buradaki…

Abdulaziz Bayındır: Kimin sözü o isabet ederse iki-bir? Cenabı Hakk’ın kitabında olduğuna dair bir delil var mı herhangi bir yerde? Peygamberimiz öyle bir şey

demiş mi?

Fatih Orum: Bu bir hadis herhalde değil mi?

Enes hoca: Diyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Öyle diyorlar.

Fatih Orum: Diyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Öyle diyorlar. Sahih değil ama.

Fatih Orum: Rivayet olarak şey yapıyorlar değil mi onu?

Abdulaziz Bayındır: Evet. Rivayet olarak sahih bir rivaet değil ve Kuran’i Kerim’de de yok “kitabi min allahi” yani böyle hayali bir şey bir referans ortaya

koyuyor. Evet. Tamam mı bu kadar mı?

Fatih Orum: Evet şimdilik bu kadar.

Abdulaziz Bayındır: Peki başka şey. Abdurahman’ın söyleyeceği bir şeyler var mı?

Abdurrahman Yazıcı: Benim söyleyeceğim hocam bu konuda literatüre baktım, bu konuda ilk yazılmış eser Ali bin el Medini gibi muhaddisin Buhari’nin de hocası

aynı zamanda. Ama bu eser elimize ulaşmamış.

Abdulaziz Bayındır: Yani sebebi nüzulle ilgili eserler?

Abdurrahman Yazıcı: Evet. Sebebi nüzulle ilgili ilk müstakil eser.

Abdulaziz Bayındır: Ali bin el Medini kimin üstadı?

Abdurrahman Yazıcı: İmam-ı Buhari’nin.

Abdulaziz Bayındır: Kaç tarihinde. İmam-ı Buhari’nin doğumu 205 tir.

Abdurrahman Yazıcı: Evet vefatı 256.

Abdulaziz Bayındır: Vefatı 256.

Abdurrahman Yazıcı: Ali bin el Medini’nin 234.

Abdulaziz Bayındır: 234 de vefat etmiş. Peygamberimiz s.a.s.in vefatından yaklaşık 200 sene sonra. Değil mi?

Abdurrahman Yazıcı: Bu konuda… Evet. elimizde bulunan…

Abdulaziz Bayındır: İlk yazılan sebebi nüzul kitabı Peygamberimizden 200 sene sonra.

Abdurrahman Yazıcı: Elimizde bulunan en eski eserlerden birisi de El ahidi’nin. 468 de vefat etmiş.

Abdulaziz Bayındır: Esbab-ı Nüzul.

Abdurrahman Yazıcı: Evet. Burada yaklaşık olarak 6 ayetin, 600 ayetin sebebi nüzulünü belirtiyor. Yine bir çok klasik eserlerden elimizde bulunan yine İbni Hacer el

(Eslebani’nin??36.38) eseri bu konuda. Ama ölmek üzere yani tam olarak tamamlamamış. Daha doğrusu ölürken de…

Abdulaziz Bayındır: İbn-i Hacer mi?

Abdurrahman Yazıcı: Evet İbn-i Hacer. Ama elimizde bulunuyor bir kısmı. Yine Suyuti’nin bu konuda eseri ünlü. İlgili eserler arasında. Bu eserde de yaklaşık 800

ayetin sebebi nüzulünü ve yazılan eserlerin arasında en iyisinin de kendisinin eseri olduğunu…

Abdulaziz Bayındır: Öyledir herkes öyle şey yapıyor. Bizde öyle yapıyoruz ya.

Abdurrahman Yazıcı: Yine bu konuda…

Abdulaziz Bayındır: Her insa öyledir yani.

Abdurrahman Yazıcı: Evet. Bu konuda müstakil bir çok eser de var yani günümüzde de yazılmış. Gerek Arap dünyasında gerek Türkiye’de. Yine…

Abdulaziz Bayındır: Çok çok sayıda doktora var değil mi?

Abdurrahman Yazıcı: Evet tezler var. Yaklaşk biz… Türkiye’de yaklaşık 8-10 tane tespit edebildiğim kadarıyla. Yine yaklaşık 30-40 tane makaleler var tespit

edebildiğim kadarıyla. Ama genelde makaleleri de göz gezdirdiğimde gördüğüm sebebi nüzul olmadan da Kuran’ı Kerim’in anlaşılacağını. Bunun Kuran’ı Kerim’in

evrenselliğini helal getirmediğini.

Abdulaziz Bayındır: Makaleler mi söylüyor?

Abdurrahman Yazıcı: Evet makalelerde bunun… günümüzdeki müellifler, araştırmacılar bunu belirtiyorlar.

Fatih Orum: Şey, şey meselesi var yani bu tarihselciler için bu güçlü bir şey oluyor aslında bir dayanak oluyor. Bunu ön plana çıkartıyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Tarihselciler öyle çünkü onu Kur’an Allah’ın kitabı değilse, Muhammed Allah’ın peygamberi değise… Ama şimdi bizim Türkiye’deki tarihselciler

Kur’an Allah’ın kitabı değil, Muhammed Allah’ın peygamberi değil demiyorlar. Fakat öbür tarihselcilerden de ciddi bir farklılıkları yok. Var mı? Benim

bildiğim kadarıyla yok. Onu inşallah bir arkadaşımızı dinleyeceğiz daha iyi öreniriz o konuda. Başka?

Abdurrahman Yazıcı: Yani söyleyeceklerim bu kadar…

Abdulaziz Bayındır: Bu kadar. Peki.

Abdurrahman Yazıcı: Ama isim-isim olarak bunu…

Abdulaziz Bayındır: Peki şimdi gelelim şimdi değerlendirme kısmı bize bırakılmış arkadaşlarımız tarafından. Allah razı olsun çok güzel oldu. Bak bu defa format

biraz değişti. Herkes daha hazırlıklı bir şekilde gelmiş oldu inşallah bundan sonra böyle yapmaya gayret edeceğiz. Önce Yahya’nın zikrettiği sebebi

nüzulle ilgili Safa-Merve arasındaki say ayetinin sebebi nüzulüyle ilgili rivayetten başlayalım. O ayrıntılı olarak söyledi, ben hepsinin bir özetini

yapacağım. Cahiliye döneminde biliyorsunuz Mekke’liler İbrahim a.s. ın soyundan olan insanlar ve İbrahim a.s. ın dinine inandıklarını söyleyen insanlar.

Arap yarım adasının en dindar kesimi. Mekke’liler. Dolayısıyla Adem a.s. dan beri yapılmakta olan Hac ve Umre ibadetlerini onlar kesintisiz olarak devam

etmişler. Devam ettirmişler. Kabe’yi sürekli açık tutmuşlar, oraya gelenlere su ikram etmişler, başka ikramları olmuş. Yani misafir perverliklerini

göstermişler. Ama sonradan İbrahim a.s. ın en sıkı mücadele ettiği şirke düşmekten de kendilerini kurtaramamışlar. Artık Allah ile kendi aralarına

melekleri koymuşlar ve melekler vasıtasıyla Allah’a ulaşacaklaını düşünmüşler. Melekleri de putlarla ifade etmişler. İşte Lat, Menat, Uzza gibi.

Sonra da putların sayısı artmış. İşte Yahya’nın anlattığı gibi zina ettiği için taş kesildiği rivayet edilen bir kadınla bir erkeğin putları daha sonra

Safa ile Merve arasındaki, birisi İshaf Safa tepesine, Naile, İshaf erkek olan Naile de kadın olan, Naile de Merve tepesine birer put olarak konmuş. Bunlar

Safa ile Merve arasında giderken Safa tepesine geldikleri zaman İshaf putuna dokunuyorlar onu elleriyle mesh ediyorlar…

Abdurrahman Yazıcı: Öncelikle ibret olsun diye konmuşlar.

Abdulaziz Bayındır: Önce, önce tabi onu anlattı sen gelmeden önce. İbret olsun diye koyuyorlar sonradan gapınmaya başlanıyor. Geliyorlar önce Safa tepesinde

elerini dokunuyorlar sonra gidiyorlar merve tepesinde şey yapıyorlar. İslam, İslam geldiği zaman şirkin çok büyük günah olduğu ortaya konuyor. Müslümanlar

putlara tapınmayı bırakıyorlar. Onu bırakınca tabi ki Safa ile Merve arasında sa etmeyi de bırakıyorlar. Yani çünkü o kadar yerleşmiş ki say İshaf ve

Naile  ‘den dolayı yapılıyor hale gelmiş. Yani eski durum unutulmuş. O zaman müslümanlar bırakmışlar sayı. Şimdi ilgili ayet, yani sebebi nüzulü bu

bıramışlar. Bıraktıkları için günah sayıyorlar daha doğrusu öyle söyleyelim. Safa ile Merve arasında say etmeyi günah sayıyorlar çünkü orada say ederlerse

bu iki puta saygıdan dolayı say etmiş olacaklar e putlara inanmayan bir müslümana da bu asla yakışmaz. Şimdi ayeti kerime iniyor, diyor ki Allah’u Teala

“İnnessafa vel merveten…” Safa ile merve Allah’a kulluğun simgelerindendir. Onlar öyle birer tepe. “femelhacce beye…” O beyti kim hac veya umre

niyetihle tavaf ederse, “hacce” tafe manasına geliyor, “hiatemer” umre niyetiyle, hac ve umre niyetiyle o beyti tavafederse, Kabe’nin etrafında

tavafta bulunursa o niyetle “fele cünehe aleyhi…” O ikisi arasında da tavaf etmekten, tavaf etmekte günah yoktur. İşte şu Safa tepesi bu Merve tepesi,

Safa tepesine geliyor buradan başlıyor Merve’ye gidiyor dolaşıyor böyle gerçekten bir tavaf. Burdan buraya gelince bir, böyle iki, üç, dört, beş, altı

burdan geliyor yedi. Safa’da başlayan tavaf Merve’de bitiyor. Şimdi bunu Kabe’deki tavaftan ayırmak için ona say deniyor. O ikisi arasında say ifadesi

kullanılıyor. Günah yoktur. Ne oldu şimdi, önceden günah kabul ediyordunuz bu günah değil. Peki tamam günah değil ama ne? Biz günah olduğu için terk

etmiştik günah değil, o zaman yapalım ama hükmü ne? Şİmdi burda “felecünahe aleyhe…” Mesela İmam-ı Şafi el Mecmu’da rivayet edilen, Nevevi’nin

el Mecmu’unda rivayet edilen şekliyle imam Şafi’nin şöyle dediği söyleniyor. Bu ayeti kerimeye baktığımız zaman Safa ile Merve arasında say etmenin günah

olmadığı anlaşılıor. Günah olmaması yani yaptığın zaman sevap olduğu anlamına gelmez. Yani onun ifadesi öyle. İyi ama bakıyoruz ki peygamberimiz s.a.s.

veda haccında o zamana kadar dememiş bu sözü veda haccında söylemiş, mesela peygamberimiz biliyorsunuz hicretin 6. ylında Mekke’ye geldi bir hudeybiye

antlaşması yapıldı. 7. ylında mekkeye ordaki anlaşma gereği Umre için gelmişti. Umre için gelmişti. O zaman say etmediler. Ebu Bekir r.a. başkanlığında

ilk hac yapıldı, o zaman da say etmediler. Peygamberimiz s.a.s.in veda haccında bu ayet indi. O zamana kadar bu ayet inmemişti, yani veda haccı sırasında

indi. Safa ile Merve arasında. Çünkü o zamana kadar günah sayyorlardı “günah yoktur” şeklindeki hüküm indi. Bu ayet inince Peygamberimiz dedi ki

“iseavf feinnellahe…sa’yan” ya da “innellahe ketebü aley…” değişik kalıplarda rivayeti var. Allah size sayı farz kılmıştır say edin. Hatta şeyde

Allah say etmeyenin haccını da umresini de tamam saymaz.

Fatih Orum: Aişe validemizden rivayet…

Abdulaziz Bayındır: Peygamberimizden de var aynı şekilde bir rivayet. Aişe validemizden de var. Şimdi İmam Şafii diyor ki hadisi şerif farz olduğunu söylüyor ayet

de mübah olduğunu söylüyor. O zaman hadise göre hüküm veririz diyor. Peki aynı hüküm Hanbelilerde var ve şeylerden yapılan, Malikilerden yapılan bir

rivayette de öyle. Şimdi soru şu: Madem sebebi nüzul ayetten hüküm çıkarmak için çok önemliydi işte sebebi nüzulü var bu ayetin ve çok sağlam bir rivayet

çok sağlam kaynaklardan geliyor değil mi?

Enes hoca: Buhari, Müslim, Küübi sitte’de…

Abdulaziz Bayındır: Buhari, Müslimde her tarafta var tarih kitaplarında var her yerde var bu sebebin. Az önce anlattığım Naile-İshaf olayı. E ayet de var. Ayetin

de anlaşılmayack hiçbir tarafı yok. Sebebi… peki, madem anladınız sebebi nüzulle niye bu ayete göre hüküm vermiyorsunuz? Ayeti bırakıyor da hadisi şerifle

hüküm veriyorsunuz? O zaman demek ki sebebi nüzul bir ayetle hüküm vermek için olmazsa olmaz şart değilmiş. Yani sebebi nüzulü bilmek lazım efendim ayeti

doğru anlamak için dediğiniz zaman bu, burada bu ayet örneğinde uygun düşmüyor. E şimdi Hanefiler, El Mebsut’ta şöyle diyorlar: E ayete bakıyoruz diyorlar

bu ayetten dolayı say etmek mübah olur. Yani say etsen de olur etmesen de. Etsen sevabın olmaz etmezsen günahın olmaz. E peki İmamı Şafii şu ayete…hadise

dayanarak farz demiştir diyor işte az önce okuduğum say edin Allah sayı farz kılmıştır diye. Şimdi ayete bu derece zıt bir hadis nasıl olur? Ondan sonra e

peki öteden beri insanlar peygamberimizden beri hiç aksatmadan hac ve umre yapan kişilerin say ettiğini görüyoruz. Öyleyse diyorlar say vaciptir. Yani

ayeti de tam almıyorlar hadisi de tam almıyorlar bir orta nokta bulmaya çalışıyorlar. İkisinin ortası. E peki orda, Mebsut’ta bu sebebi nüzul da geçiyor.

Bunu söylüyor Mebsut. E o zaman demek ki sebebi nüzul çok fazla bir şey ifade etmiyormuş. Şimdi şeyin, ben size yani hep baştan beri söylüyoruz burada

sürekli konuşuyoruz. Allah’u Teala’nın ayetlerinin anlaşılması için koyduğu bir prensip var. Cenab’ı Hak tek bir ayetle hükme varılamayacağını bildiriyor.

Diyor ki Hud suresinin başında. Esteuzübillah. “Elif, Lam, Ra. Kitabun uhkimet…habir” Bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem kılınmış sonra hakim ve habir

tarafından (Allah tarafından) açıklamıştır. Şimdi muhkem kılınmış hüküm ifade eden ve sonra. Bu en az kaç ayet olur? Muhkem kılınmış, sonra açıklanmış.

O zaman bir muhkem ayet var bir de onu açklayan ayet var değil mi? En az iki ayet olması lazım. Peki bizim bu ulema bu hükmü kaç aetten çıkarıyor?

Tek bir ayetten çıkarmaya çalışıyorlar. Tek bir ayetten çıkarmaya çalıştığınız zaman ayetle hadis çatışıyor. Değil mi? Yani şimdi siz bir yerde

duyuyorsunuz ki sudan, suyu çay haline getiriyorlarmış. Yok ya sudan? Vallahi ben bir kere içtim çok güzeldi. İşte al su sana bu çay. Alıyorsunuz ya

kardeşim bu çay böyle değildi ki sıcaktı rengi farklıydı tadı başkaydı. Sadece sudan çay olmaz ki onun diğer malzemelerinin de olması lazım. Onun için

mesela eve, evde sadece su var diğer malzemeler yok, çay otu yok. Hemen çayı demlemeye başlayabilir misiniz? Ne yapıcan bir dakika çayı alıp gelelim

ondan sonra yap değil mi? Ya da der ki ya çay gelsin ondan sonra şey yapim yani şu anda boşu-boşuna suyu kaynatmanın anlamı yok der. Aynı anlamda

Allah’u Teala diyor ki “vela tecel bil kuran…” esteizübillah şeyin Taha 114 te “vela tecel bil kuranil…vahyuhu” Vahyi tamamlanmadan kuranla hüküm

vermede acele etme. Kuran ayetler bütünü demek yani bütün tamamlanmadan acele etme. Şimdi olaya bu açıdan baktığımız zaman ki Yahya özelikle araştırdı

yani o, söylesene gördüğün şeyi orada. Yani şimdi bizim ii ayeti birleştirerek hükme varmak isteyen herhangi birisine rastlayabildin mi kitaplarda?

Yahya Şenol: Bu sayın hükmünü bulmaları gereken ayet 158. ayetin, hiç yer almıyor. yani bir gönderme yok.

Abdulaziz Bayındır: Sadece o bir tek ayette…

Yahya Şenol: Bir tek ayette ama ayetlerle değil yine hadis rivayeti ile…

Abdulaziz Bayındır: Yok yani tek bir ayetten hareketle iki, iki ayete girmemişler.

Yahya Şenol: ikinci bir ayet yok.

Abdulaziz Bayındır: İkinci bir ayet yok.

Yahya Şenol: Yani bizim baktığımıza göre. Hepsinde yoktur diye bir genelleme yapılmadı.

Abdulaziz Bayındır: Yok senin baktığın kaynaklarda yok yani. Tamam. Ben de şu ana kadar bulmuş değilim ama belki bir yerden çıkar inşallah. Ama şimdi bu ulemadan

hiçbirisi de ondan bahsetmiş değil yani adından bahsettiğimiz ulemadan hiçbir tanesi de bahsetmiş değil.

Yahya Şenol: …uygulamaya. Uygulama böyleydi bundan dolayı biz…

Abdulaziz Bayındır: Şimdi dolayısıyla o şekilde, Cenabı Hakkın koymuş olduğu prensiple hareket ettiğimiz zaman ne ortaya… Ha ondan önce şunu söyleyeyim

burada şimdi bakıyorsunuz Allah sayda günah yoktur diyor. Peygamberimiz diyor ki Allah size bunu farz kıldı diyor. Allah-Allah. Şimdi siz bir tek ayetle

hareket ederseniz Peygamberimizin bu sözünü nereye koyacaksınız? Yani Kuran’i Kerim’in belirttiği prensibi ortaya koymadınız bir yerde Allah hüküm

ifade eden bir ayet söyler diğer yerde açıklar. Bunu ortaya koymadan, bu ulemanın yaptığı, kendinizi o ulemanın yerine koyun. Mesela İmamı Şafii’nin

yerine koyun. Bir ayet var bir de ona zıt bir hadis var. E ne yapacaksın sen şimdi?

Fatih Orum: Teşri yetkisi var diyeceğiz.

Abdulaziz Bayındır: Hah diyeceksin ki Peygamberin teşri yetkisi vardır. Yani şeriat koyma yetkisi vardır.

Yahya Şenol: Bu da ne ile oluyor?

Abdulaziz Bayındır: O da ne ile olur?

Yahya Şenol: Gayri metluv vahiyle.

Abdulaziz Bayındır: Mecburen gayri metluv. Yani peygambere…

Yahya Şenol: Çünkü göremiyoruz hiçbir yerde bunu değil mi? Var mı sayın farz olduğunu bildiren bir ayet?

Abdulaziz Bayındır: Sayın farz olduğunu. Tabi…

Yahya Şenol: innema ketebe farada aleyküm…

Abdulaziz Bayındır: Sayın farz olduğunu belirten bir ayet yok yani.

Yahya Şenol. Yok. O zaman gayri metluv…

Abdulaziz Bayındır: “İnnema ketebe aleykümü saye” ifadesi Kuran’i Kerim’de yok.

Yahya Şenol: Veya o “Levla kitabin minallahi sebeka”

Abdulaziz Bayındır: O da yok.

Yahya Şenol: Alırsanız şöyle yapıcam falan diye de bir ayet yok…

Abdulaziz Bayındır: Ona da geleceğiz. Yani şimdi sadece bununla sınırlı olarak şey yapalım. E o zaman ne diyor? Deniyor ki Peygamber nereden biliyor Allah’ın

sayı farz kıldığını? O zaman ikinci bir vahiy var demek ki? Bizim ilmediğimiz bir vahiy var. Peki o vahiy nedir? Vahiy gayri metluvdur.

Gayri metluv ne demek? Yani biz namaz kılarken hadis okuyor muyuz? Yani fatiha ve zammı surenin yerine peygamberimizin şu sözünü, şu sözünü hiç okuduğumuz

oluyor mu? Var mı öyle bir şey? Yok. İşte onu okuduğumuz zaman ona metluv deniyor. Yani namazda tilavet edien demek. Okunan. O zaman bir başka vahiy

var ki namazda okunmuyor. O peygambere geliyor. O zaman o başka vahiy ile Kuran arasında bir fark yok. Peki öyleyse neden ayeti bıraktınız da bu hadisi

aldınız dediğiniz zaman? Bunu imam Şafii söylemiyor ama fiilen bunu yapıyor. Diyorlar ki Muhammed a.s. Allah’ın muradını bize bildiriyor. E peki o murat

yani Allah’ın maksadının ne olduğunu bildiriyor. E o murat bu ayette yok? E.Nasıl olacak? O zaman kitap ayrı sünnet ayrı iki kaynak ortaya çıkıyor.

Böylece bakıyorsunuz ki Kuran’ı Kerim bırakılmış sünnet alınmış. Şimdi burada, ama Allah’ın emirlerine baktığımız zaman yani bir, bu bir kitaptır ki

muhkem kılınmış sonra hakim ve habir tarafından açıklanmıştır. Ayetine bakıp da ona göre hareket edersek ayetleri bizim açıklama yetkimiz var mı burada?

Söyleyin bakalım. Diyor ya bak ayeti okuyayım diyor ki Allah: Esteizübillah Hud suresinin ilk ayeti : “Elif, Lam, Ra, kitabun uhkimet…” Bu bir kitaptır

ki ayetleri muhkem kılınmıştır, yani hüküm ifade eder o ayetler. “sümme fussilet…” Sonra ayrıntılı olarak açıklanmıştır. “…minledün hakimin habir…”

Hakim ve Habir tarafından yani Allah tarafından ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Neden Allah tarafından ayrıntılı olarak açıklanmış “…ella ta’budu…”

Allahtan başkasına kulluk etmeyesiniz diye. Peki peygamberin görevi ne “innenilekin minhu…” Ben de sizin için Allah’tan yana uyarıcı ve müjdeciyim.

Şimdi böyle bir durumda ayet buysa bir kimsenin Kuran’ı açıklama yetkisi olur mu?

Dinleyici: Mümkün olmaz hocam.

Abdulaziz Bayındır: Olmaz! Öyleyse bir ayeti bulduğumuz zaman bakacağız o ayeti Allah hangi ayetle açıklamıştır. İşte biz bu iki ayetin hükmü ile hareket ederek

Kuran’i Kerim’e baktığımız zaman bu arkadaşlarımızla, şimdi bir kısmı da karşı tarafta oturuyor. Bir kısmı şimdi yok. Bu arkadaşlarımızla birlikte

çalışırken ha bir de baktık müteşabih ayet muhkeme benzeyen ayet demekmiş. Yoksa manası anlaşılmayan ayet demek değilmiş. Şimdi bu, burada bir ayet var

onu açıklayan ayeti bulabilmek için arada bir benzerlik olması lazım. Peki bu şeyde ne diyor Allah’u Teala, kim hac ve umre yaparsa diyor, peki hac ve

umreyi birlikte anlatan ikinci ayet hangisi diye araştırdığımız zaman hangi ayet çıkıyordu?

Yahya Şenol: Bakara 196.

Abdulaziz Bayındır: Bakara 196 çıkıyor. Orada Allah’u Teala diyor ki “veatimmul hacce vel umrete lillah” Allah için haccı ve umreyi tamamlayın diyor. Şimdi bu ayet

şeyde inmiştir Hicretin 6. senesinde Hudeybiye antlaşması sırasında inmiştir. Haccı ve umreyi tamamlayın. Haccı ve umreyi tamamlayın emri var ama bu emrin

bu emri yerine getirmek için eksiğin ne olduğunu bilmek lazım değil mi? YUani eksik ne ki tamamlayalım. Şimdi oradaki müslümanlar sayı eksik olarak

görmüyorlar bir kere o konuda hiçkimsenin şüphesi yok. Orada iki tane puta tapma oluır mu böyle bir şey? Yani o mümkün değil. O zaman bir eksik var ama ne?

Şimdi Allah’u Teala da az önce okuduğum ayette hani vahyi tamamlanmadan hükme vermekte acele etme deyince peygamberimiz bu ayetle hüküm verebilir mi?

Eksiğin ne olduğunu Cenabı Hak bildirmeden tamamlama emrini bildirebilir mi?

Dinleyici: Mümkün değil.

Abdulaziz Bayındır: Mümkün değil. O zaman, o zaman veda haccını yaparken bu ayet iniyor. Esteizübillah “inne safa vel merve…” Safa ile Merve Allah’ın

şaarindendir. “Femel haccel beyte…” :Kim beyti hac eder yada Umre yaparsa, yani Umre veya Hac niyetiyle Kabe’yi tava ederse ki bu, bu konuda demek ki

hepsi yapıyormuş zaten, “fela cünahe aleyhi…” O ikisi arasında tavaf, yani say etmesinde günah yoktur. Bu ayet indiği zaman eksiğin ne olduğu ortaya

çıkmış oluyor mu? Çünkü o zamana kadar say yapmıyorlardı hac ve umrede. Ortaya çıkış luyor mu?

Yahya Şenol: Şimdi burada şöyle bir itiraz geliyor daha önce…

Abdulaziz Bayındır: Yani az önce çay yapma örneği verdik, ister önce çay otunu alın ister suyu alın fark etmez o küme tamamlanmadan çay yapamazsınız. Hangisinin

önce eve gelmiş olması çayın yapılması açısından fazla mühim değil yani. Şimdi, yani bunu anlamak için söylüyorum ama tabi bazen öncelik-sonralığın

elbette ki farkı olur. Şeye etkisi olur. Kuran’ı Kerim açısından şey yaptığımız zaman. “Veetimul hacce..” ayeti Hudeybiye’de inmiş ama bu emrin bir

medlulü yok, yani eksiğin ne olduğu belli olmadığı için peygamberimiz bu hükümle amel etmemiş şeye kadar veda haccına kadar.

Enes hoca: …

Abdulaziz Bayındır: Zaten o ayetin o zaman indiği çok açık Hudeybiye’de indiği. Hiç devamına, tarihi bilgi olsun olmasın. Hiç önemli değil de o kısma gitmiyorum

çünkü vaktimiz biraz şey tasarruflu kullanmak için. “Feeyne uhsirtüm…” O peygamberimizin şeye sokulmaması meselesi anlaşılıyor orada çok net bir şekilde.

Şimdi, eksiğin ne olduğu belli olmadığı için sonra işte veda haccında eksiğin Safa ile Merve arasındaki say olduğu ortaya çıktı. Şimdi ne oldu, müslümanlar

Safa ile Merve arasında say etmiyorlardı, günah sayıyorlardı bunu o zaman bu bir günah değil. Peki günah değil, bunu yapmıyoruz. O zaman hangi emir devreye

giriyor? Önce muhkem sonra onu açıklayan ayet. “etimmul hacce vel um…” Haccı ve umreyi tamamlayın eksik ortaya çıkınca bu defa tamamlayın emri devreye

giriyor mu? Tamamlayın. O zaman tamamlayın kimin emridir? Allah’ın emri değil mi? Peygamberimiz ne dedi? Tamamlayın emri farz kılmak değil midir?

Farz kılmaktır. Peygamberimiz ne dedi “innellahi ketebe aleykümüssaya”

Fatih Orum: “Feinneme yessernahu…” oldu işte.

Abdulaziz Bayındır:”Feinnema yesernahu…” senin dilinle bunu kolaylaştırdık. O zaman ne dedi, Allah size sayı farz kıldı say edin. Şimdi peygamberimizin

Kuran’ı Kerim’de var mıymış? Varmış.

Şimdi eve gidersiniz hanım çay var mı var. Getir bir bardak içeyim demezsiniz bir demle de içelim dersiniz. Çay var mı var ne demek yani çayın malzemeleri

var. O demledikler zaman o ana kadar olmayan bir şey ortaya çıkacak. Mutfakta o ana kadar olmayan bir şey ortaya çıkacak değil mi? O demlikteki çay yok.

İşte peygamberimizin sözü Kuran’ı Kerim’in içinde var ama onun birisinin birleştirip ortaya çıkarması lazım. Yani şimdi şurada bir, şurada bir 1 var,

bir 1 de burada var. Buna bakıyorsun buna 1 diyorsun buna da 1 diyorsun. İkisini yan-yana getirmek lazım ki 11 olsun değil mi? İşte bu kimin açıklaması

oluyor burada, Allah’ın açıklaması oluyor. Peki peygaberimiz açıklama yapmış oluyor mu? Alah’ın açıklamasını bize bildirmiş oluyor. Şimdi kitapla sünnet

arasında tam bir mütabakat sağlandı mı? O zaman demek ki sebebi nüzul burada önemli değil. Önemsiz demiyoruz tabi ki önemli anlamamız açısından. Ama siz

ayeti ayetle açıklama konsunu ihmal ederseniz sebebi nüzul Safa-Merve arasındaki sayda olduğu gibi bütün hadis kitaplarında da yazsa sıfatinde hiç kimsenin

ihtilafı olması işte hükümde hiçbir etkisi olmaz. Nitekim görmedik şeyde yani, ulema o hüküme etki ettirmemiş. Demek ki metod son derece önemliymiş.

Bu, bu bir. Şimdi ikincisine geçelim. İkincisi de Fatih hocanın anlattığı, Fatih Orum’un anlattığı Bedir esirleri olayı. Şimdi Bedir esirleri olayında

çok önemli hususlar var. Bir kere orada sebebi nüzul olarak gösterilen olay ayeti anlamaya değil anlamamaya yönelik bir çalışmanın ürünüdür. Bu son derece

önemlidir. Yani o ayet o Enfal suresi 67. ayet son derece önemli bir ayettir. Orada sebebi nüzul olarak göterilen olay o ayeti anlamamaya yönelik bir

olaydır, anlamaya değil. Şimdi şurayı bir açar mısın? Enes hoca. Sahih-i Müslim’den o şimdi bir okuyalım bir de ayeti okuyalım. Enfal suresi 67. ayeti

açın lütfen. Bak Allah’u Teala burada ne diyor. “makanen nebiyin…” Hiçbir peygamberin esirinin olması, esir almaya hakkı yoktur. Peygamberimiz Bedir’de

esir aldı mı? Aldı. 70 tane esir aldı. Hiçbir peygamberin esir almaya hakkı yoktur. Burada yaptığı iş ayıplanan peygamberimiz mi ashab mı? Kim ayıplanıyor?

Hiçbir peygamber, hiçbir nebinin şey yapmaya şeyi yok. Peki burada ne var? Bak burada da hadis, ayet aynen geçiyor. “maken nebiyin…esra” Burada geçen

olay şöyle. Diyor ki, işte az önce Fatih hoca anlattı ama ben tekrar edeyim burada. Esirler alınınca, esirler alınınca diyor. Alındıktan sonra. Bu ayet

ne diyor?

Fatih Orum: Esir alması.

Abdulaziz Bayındır: Esir alınmasını yasaklıyor. Değil mi? Peki bu hadis neyi anlatıyor? Esirler alındıktan sonraki durumu anlatıyor. Bir alakası var mı ikisinin?

Bak ayet diyor ki hiçbir peygamberin esir almaya hakkı yoktur diyor. Ondan sonra diyr ki, “turidune arade dünya” Siz dünyalık istiyorsunuz. “Vallahu yuri-

dül ahire…” Allah da ahirei istiyor. “Vallahu azizun hakim” Allah azizdir. Güçlüdür ve güçlüdür ve doğru karar verir. Peki esir alma tenkid ediliyor

değil mi? Esir almaya hakkınız yoktur. “Hatta yudhine fil ard” ne demek? O savaş meydanında hakimiyeti tam kuruncaya kadar demektir değil mi? Peki Allah’u

Teala burada peygamberimizi ayıplarken bir başka ayetini hatırlamamız gerekmez mi? Peygamberimiz bu konuyu bilmiyorsa Cenabı Hak onu ayıplar mı? Hakkın

yoktur der mi? Der mi?

Dinleyici: Bilmiyorsa hayır.

Abdulaziz Bayındır: Bilmiyorsa hayır. Niye? Çünkü ne diyor? “layükellifullahu nefsen illavusaha” Hiçbir nefsi derken peygamber de girer o işin içerisine. Allah

hiçbir nefsi gücünün üstünde bir görevle mükellef kılmaz diyor. Şimdi, öyleyse peygamberimiz o düşmana tam hakimiyet kurmadan esir alınmaması gerektiğini

biliyordu. Peki bunu nereden biliyor? Bu Kuran’dan bilinmesi lazım. O zaman 47. surenin 4. ayetini açıyoruz. Muhammed suresi 4. ayet. Dolayısıyla bu ayetin

daha önce inmiş olması zorunludur. Bu ayetten önce inmiş olması zorunludur. Başka çare yok. Aksi taktirde Cenabı Hakkın sistemine uymaz bu. Çünkü Allah

sünnetinde koyduğu kanunlarda hiçbir değişiklik yapmayacağını da bildiriyor. Orada ne diyor Allah? Diyor ki, neydi başı?

Fatih Orum: “Feiza lekitumü…”

Abdulaziz Bayındır: “Feize lekitumu…” Savaş meydanında kafirlerle yüz yüze geldiğiniz zaman. Şimdi karşıda Bedir ordusu yani şey Mekke ordusu. Bu tarafta

müslümanların ordusu var. Karşı karşıya geldiler. Yapacağınız ne? “fadarverrikab” boyunlarınızı, bouyunlarını vurmak. Ne zamana kadar? “hatta ize enhemtum”

Onların üzerine hakimiyetinizi tam kuruncaya kadar. Bak aynı fiil burada da. “makenennebiyin…hatte yuzhine” Bak Arapça bilmeyen de sesten anlar. Yüzhine-

Ezhene. Aynı sesi vermiyor mu Arapça bilmeyenler için? Aynı kelime. O savaş meydanında tam hakimiyeti kuruncaya kadar boyunlarını vurun. Muhammed a.s. ne

yapmalıydı Mekke’de? Şey Bedir’de? Tam, savaş meydanında tam hakimiyeti kuruncaya kadar onların boyunlarını vurmaya devam etmeliydi. Ondan sonra “fecüddül..”

Sonra esir alın ve bağı sıkı tutun. Peki esir aldıktan sonra ne yapacağız? “Feimmem badu…” Bundan sonra ya karşılıklı, ya da karşılıksız serbest

bırakırsınız. Şimdi bu ayet ne diyor? Bu emri veriyor, diyor ki, savaşta karşılaştığınız zaman onlara tam hakimiyet kurana kadar boyunlarını vurun.

Müslümanlar Bedir’de kafirlere tam hakimiyet kursalardı Mekke’den gelen ordu geriye dönebilir miydi? Mekke’nin bütün gücü oradaydı değil mi? Müslümanlar

Mekke’ye geri gitmezler miydi orada? Oradan gidip Mekke’ye hakim olmazlar mıydı? Doğru Mekke’ye gideceklerdi. Ama esir aldıkları için o Mekke ordusu da

geri çekildi ve Mekke’ye gittiler. Evet ağladılar sızladılar ama Mekke’yegittiler. Fakat o ordu geri de dönebilirdi. Bunlar, tıpkı şeyde olduğu gibi,

Uhud’da olduğu gibi. Uhud’da da şey ganimetlere dalınca onlar bir hücum ettiler galib olan müslümanlar ne oldu? Mağlub duruma düştü. Şimdi onlar da, Mekke

ordusu geri dönebilirdi onun için Allah onu da şöylediyor. 68. ayette. “levle kitabun minallahi sebeka…” Daha önce eğer Allah’ın bir yazgısı olmasaydı.

Yani Allah yazmış, nereye yazmış Kuran’ı Kerim’e yazmış. Öyle hayali şeyler değil. “lemesseküm fiha…” Alığınız bu esirlerden dolayı sizi elbette ki büyük

bir azap yakalayacaktı. Aldığınız esirlerden dolayı. Esirlere yaptığınız muameleden dolayı değil dikkat edin.

Dinleyici: …savaş esiri almak…

Abdulaziz Bayındır: Tabi-tabi gelecek o. Bak esiri almayı yasaklıyor Allah. Peki bu hadiste neden bahsediliyor? Diyor ki esirler alındıktan sonra. Esir almayla

ilgili bir problem yok bu hadiste. Peki bu hadis bu ayetle bir alakası var mı, bu hadis? Onun için Fatih anlatırken bir senaryo dedi ona.

Fatih Orum: Kurgu.

Abdulaziz Bayındır: Kurgu dedi. Bir kurgu. Bu bir kurgu. Efendim Müslim’de geçiyormuş. Nerede geçerse geçsin. Bak kitap sünnet bütünlüğünde hadisleri metin olarak

da tenkid edebiliyorsunuz. Şimdi ve burada devamını okuyayım sonra bu ayete geçeriz tekrar. Diyor ki burada, esirleri aldılar, peygamberimiz Ebu Bekir’e,

Ömer’e dedi ki bu esirler konusunda görüşünüz nedir? Böyle bir şey der mi? Cenabı Hak ne demiş? Esir aldıktan sonra bağı sıkı tutun “feimmambağden…”

Bundan sonra yapacağınız ya karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakmaktır. Ayet bu. Peki bakalım ki bu ayete bu uyuyor mu?

Fatih Orum: Yani istişare yapılacaksa ancak bu iki şey hususunda yapılabilir.

Abdulaziz Bayındır: Bu iki şey. Serbest mi bırakalım?…

Dinleyici: Para mı alalım?

Abdulaziz Bayındır: Para mı alalım diye yapılır. Yoksa esirleri ne yapalım diye yapılmaz.

Fatih Orum: Evet.

Abdulaziz Bayındır: Ebu Bekir demiş ki ey Allah’ın nebisi onlar amca oğullarımız, kendi aşiretimizdir. Ben onlardan fidye alman görüşündeyim. O zaman kafirlere

karşı bir gücümüz de olur. Umarım ki Allah bunları, belki Allah bunlara hidayet de verir. Peygamberimiz İbni Hattab demiş hz. Ömer’e, senin görüşün nedir?

Ben de dedim ki vallahi ya resulallah ben Ebu Bekir’in görüşünde değilim. Bana göre, bize fırsat ver bunların boyunlarını vuralım. Ali’ye bırak Akil’in

boynunu vursun. Akil Ali’nin kardeşi. Ver Akil’i Ali’ye o onu kendisi öldürsün. Bana da müsade et şu akrabamı ben öldüreyim. Çünkü bunlar kafirlerin önderleri ve üst şey, yöneticileridir.

Yahya Şenol: Elebaşları.

Abdulaziz Bayındır: Ele başlarıdır hah. Elebaşlarıdır güzel.

Peygamber a.s.s. Ebu Bekir’in görüşünü benimsedi. Kararı kim verdi burada? Eğer bu hadis doğru olsa? Kim verdi peygamberimiz verdi değil mi? Kararı veren? Sorumluluk kararı verende mi, istişare

edilende mi? Kararı verendedir. Çünkü o verdi ve uyguladı bunu. Bu hadise göre. Ertesi gün diyor baktım ki… Bu ertesi gün olması için Bedir’den geri dönmüş olmaları lazım. Yani bu Medine’de

yapılan bir görüşme olması lazım. Ertesi gün geldim baktım ki…

Enes Hoca: Öldürseydi Medine’de öldürecekti zaten.

Abdulaziz Bayındır: Ha Medine’de öldürecek evet. Medine’de öldürecek. Yani bu şeyde de bir uyumsuzluk var. İfadelerde de var.

Dinleyici: Öldürüp kurtulacaksa neden orada hemen öldürmüyor?

Abdulaziz Bayındır: Hım. Oraya kadar niye getirmiş? Bu istişare Medine’de olacak bir istişare olacak değil, orda olacak bir istişaredir. Bedirde olacak bir istişaredir.

Dinleyici: Sıcağı sıcağına.

Abdulaziz Bayındır: Sıcağı sıcağına. Şimdi, yani uyumsuzlukları görmek için şey yapıyorum. Ertesi gün oldu diyor bir de baktım ki Ebu Bekir ile Muhammed s.a.s. Allah’ın elçisi s.a.s. oturmuş ağlıyorlar.

İkisi ağlıyor. Dedim ki ya Resulallah niye ağlıyorsun? Sen ve arkadaşın niye ağlıyorsunuz? Bana bildirir misiniz? Eğer ağlayacak bir şey varsa ben de sizinle beraber ağlarım. Yoksa hiç olmazsa

sizinle beraber ağlıyor gözükürüm. Yani ağlama numarası yaparım demiş oluyor. Ve bu ifade de çok kötü bir ifade yani. Evet. Evet. Peygamberimiz ne demiş bakın. Kararı kendisi verdiği halde yani buraya

göre “Etki lillezi arada…” Senin arkadaşların onlardan fidye almaları, fidyeyi peygamberimiz mi alıyor arkadaşları mı? Peygamberimiz aldı buraya göre değil mi, baı o kararı veren o. Onlardan

fidye almaları, buna göre alacak şeyler arkadaşları, ashabı, konusundaki bana sundukları görüşe ağlıyorum diyor. Onlara, onlara yapılacak azap şu ağaca kadar gelmiş gözüktü. Şu ağaca kadar geldi

onlara. Kararı onlar mı verdi? Bu azap olacaksa peygamberimiz de, en başta onun olması gerekir değil mi? Yani bak bu Kur’an’i Kerim’e tamamen aykırı görüyor musunuz bak?

Dinleyici: Peygemberimiz hata yapmaz ya?

Abdulaziz Bayındır: Hah. Hayır tamamen aykırı Kuran’a. Peygambere azap gelir mi yani? Ama işte burda, burda o şeyi işi düzeltmişler yani rivayet eden kişi şartlarını uygun şey yapmış. Şimdi yakın bir ağacı

göstermiş, bir başka rivayette de şu var burda yok, o belki Ebu Davut’tadır bilmiyorum, eğer azap gelseydi Ömer hariç birisinde de Ömer ve Sad bin Muaz hariç, bunların hepsini alıp götürecekti.

Ömer, Sad bin Muaz ve peygamberimiz kalıyor. Hepsi gidiyor.

Abdurrahman Yazıcı: Suçları neydi hocam?…

Abdulaziz Bayındır: İstişare. Sordu cevap verdiler. Verilen cevap da suç mu bu yani? Böyle bir suç olur mu? Karar, suç karar verendedir. Yani birisi bir soru sordu sen görüşünü belirttin ve suç oldu.

Dinleyici:…

Abdulaziz Bayındır: E istişarede bulundun sen danıştığın adamın görüşü yanlışsa kabul etmezsin biter. Yani ne olacak? Evet. Şimdi işte diyor ayet indi. Bu ayet indi diyor. Bu ayet nerde inmiş oluyor?

Medine’de inmiş oluyor. Esirler alınp bittikten sonra. Bu anlatılan olayla alakası var mı bu şeyin, bu hadisin ayetle bir alakası var mı? Hadis olarak rivayet edilen bu şeyin? Allah diyor esir

almaya hakkın yok, bunlar alınan esirlere nasıl muamele edeceğini ifade ediyorlar. Ama malesef benim de işte arkadaşlarımızın da gördüğü bütün tefsirler bu ayeti bu hadise göre açıklarlar.

O hadise göre açıkladığın zaman sistem alt-üst oluyor. O zaman işte Fatih’in söylediği gibi buradan bir prensip çıkarıyorlar neydi o prensip bir daha söylesene?

Fatih Orum: İşte içtihad ettiğinde hata ederse bir sevap isabet ederse iki sevap aldığına dair genel kural.

Abdulaziz Bayındır: Genel kural nerede geçiyor?

Yahya Şenol: Hadis diye naklediliyor.

Abdulaziz Bayındır: Heh?

Yahya Şenol: Hadis diye naklediliyormuş.

Abdulaziz Bayındır:”…levlekitabu minallahi sebeka…” ya karşılık değil mi bu?

Fatih Orum: Evet ona, ona karşılık.

Abdulaziz Bayındır: Yani Allah’ın daha önce bir yazgısı olmasaydı, yani Allah’ın bir yerde bir ayeti olacak içtihad yapacaksınız, eğer isabet ederseniz bir şey yaparsanız iki. Yahu kardeşim sistem

tümüyle bozuluyor. Yani Cenabu Hakkın orda indirdiği bir ayet var. O ayete uyulmadığı için peygamber efendimizi s.a.s. i uyaran bu ayeti var. Burda “kitabun minallahi sebeka” nin hükmü o değil

bir kere. “kitabun minallahi sebeka” şu, bak “levle kitabun minallahi sebeka” daha önce size, sizin için bir yazılmış bir şey olmasaydı “lemessekufi…azim” aldığınız esirler sebebiyle büyü bir

azap size dokunacaktı. “kitabün minallahi sebeka” ne demek, nedir o? O Enfal suresinin…

Fatih Orum: 7 miydi?

Abdulaziz Bayındır:7 ve 8. ayetleri olacak.

Yahya Şenol: O, o rivayet hani hadis rivayeti olarak aktarılıyor bu olay üzerine mi söyleniyor? Müçtehid bir konuda isabet ederse iki hata ederse bir sevap var diye?

Fatih Orum: İşte o, verilen o şey söz bu sözdür diyor.

Yahya Şenol: Yok-yok o sözü demiyorum, o biraz önce söylediğiniz o söz hadis olarak rivayet ediliyor diyor.

Fatih Orum: Evet.

Yahya Şenol: Müçtehid…

Fatih Orum: Evet. Evet.

Yahya Şenol: …isabet ederse iki hata ederse bir sevap.

Fatih Orum: Evet.

Yahya Şenol Sadece bu olay bağlamında mı söylenmiş bir söz mü? Normalde bu doğru bir rivayet değil mi yani?

Fatih Orum: Ya onu bilmiyorum ama…

Yahya Şenol: Çünkü içtihadı ayet ve hadisten bulamadığın zaman yapıyorsun yani.

Abdulaziz Bayındır: Kaldıki ona da hakkımız yok yani ayetlere baktığın zaman…

Yahya Şenol: Hayır ben bulamadım yani. Bulamadım yeni bir şey yapıyorum gerçekten…

Abdulaziz Bayındır: Bulamadıysan Cenabı Hakkın serbest bıraktığı bir sahadır…

Yahya Şenol: Yani, yani.

Abdulaziz Bayındır: İster yap ister yapma.

Yahya Şenol: O yüzden o rivayette bir sakınca olmaması lazım.

Abdulaziz Bayındır: Nese “levlekitabun minallahi sebeka” değil bir kere bu.

Yahya Şenol: tabi- tabi değil-değil.

Abdulaziz Bayındır: O ayrı, başka bir konu. Şimdi “levle kitabun…” ne demek? Daha önce Cenabu Haktan bir yazgı bir, bir yazı olmasaydı, yazı. Yazı ne, Enfal suresinin 7 ve 8. ayetlerine lütfen bir

bakalım. 8.sure. Bak ne diyor Allah burda. “Veiziyaidikumullah…” Bu iki taifeden birisi sizindir diye Allah size vaad ediyordu. “veteveddune…” siz istiyordunuz “enneğayreşefketi…” güçsüz

olan sizin olsun istiyordunuz. Şimdi birisi şeyden gelen, Suriye’den gelen kervan birisi de Mekke’den gelen ordu. Suriyeden gelen Kervan’ı istiyorlardı çünkü o güçsüz. 40 kişi kadar şeyi var

koruması var. Ama Mekke’den gelen kervan büyük, büyük bir ordu. Müslümanların bir kaç katı. 900 kişi miydi neydi o şeylerin sayısı? Yani ona karşı çıkmayı göz önüne alamıyorlar bunlar kervanı

istedikleri için de hazırlıksız çıkmışlardı Medine’den. Yani savaşa çıkmamışlardı. Yalın kılıç çıkmışlardı. Gençlerin bir sürü, bir çok genç Medine’de kalmıştı çünkü ganimet almaya gidiyorlardı.

Siz böyle istiyordunuz. Peki Allah neyi vermek istiyor, Mekke ordusunu. Peki bunu niye yapıyor Cenabu Hak? “veyuridullahu…” Allah kendi kelimeleri sebebiyle, kendi sözü sebebiyle, Allah’ın bir

sözü var. O sözü sebebiyle hakkı ortaya çıkarmak istiyor. Peki Allah’ın o sözü ne? Hakkı ortaya çıkarmak istiyor, başka “veyaktazabirelkafirin” kafirlerin kökünü de kurutmak istiyor. Kafirlerin

kökünü kurutmak istiyor ya onun için Mekke ordusu size veriyor, siz Mekke ordusunu orada yeneceksiniz, kafirlerin kökü kuruyacak nereye gidecekler Mekke’ye gidecekler müslümanlar. Peki Allah’ın

bu konudaki sözü ne? Allah’ın bir sözü vardiyor ya. Sözü gerçekleşsin. Allah’ın bu konudaki sözü de İsra suresinin 76. ayetinde var. Peygamberimiz; İsra suresi Mekke’de inen sure, peygamberin

Mekke’den çıkarmak istedikleri zaman, Allahu Teala şöyle diyor: “Leinkadu leyessefizuneke minel ard” Yani bunlar seni buradan söküp çıkarmaya yaklaştılar, yani buna gayret gösteriyorlar. Niye,

“Liyuhricuhu ke…seni buradan çıkarsınlar, Mekke’den sürgün etsinler. Yani yerinden oynatmaya şey yaptılar, seni artık rahatsız ediyorlar, sürekli baskı altında bulunduruyolar. Seni buradan

çıkarsınlar diye. Peki seni Mekke’den çıkardıkları zaman ne olacak? Ki çıkardılar mı Peygamberimizi Mekke’den. Medine’ye hicret etti mi, Mecbur etti, mecburen kaçtı yani hicret de değil yani.

Hicret eden Allah’a ısmarladık der, eşi dostla görüşür, hakkınızı helal ettim der ama peygamberimiz öyle yapmadı ki. Ters istikamete, Taif yolu üzerinden gitti Sevr mağarasında üç gün saklandı.

Yani çünkü öldürmek için kesin karr almışlardı adamlar. Şimdi, peki böyle olduğu zaman ne olur diyor? “ve izen layelbetune…senin akandan bunlar bu şehirde az kalacaklardır. Yani onlar burada

kalamazlar. Peki o zaman, şimdi bu Allah’ın sözü mü, bu sözü gerçekleştirmek için ne yaptı Mekke ordusunu Cenabu Hak bunlara verdi. E bunlar da o şeyi, Allah’ın koyduğu kurala göre oyunu oynamadılar.

Yani ordunun boynunu vurmaları lazımdı. Vurmadılar esir aldılar. Esir alınca Cenabu Hakkın Muhammed suresinin 4 ayetindeki hükmüne aykırı hareket edildi. O aykırı hareket edilince ne diyor Allahu Tela

“makenen nebiye…Hiçbir peygamberin esir almaya hakkı yoktur. Ya bu sebebi nüzulu mudur bunun? Esir almaya hakkı yoktur ifadesinin sebebi nüzulü, alınan esirlere nasıl muamele edileceği olur mu?

Olmaz. Şimdi, ama, ama maalesef az önce Fatih söyledi şeyin, Muhammed suresi 4. ayete göre esirlere iki tane muamele yapılabiliyor. Sen şu şeyin Islahatı Fıkhiye Kamusu’nun 3. cildinde esirlere yapılan

muameleyi bir açarsan. Esirlere sadece iki muamele yapılabiliyor. İmma maden bağdu…Yani esir alındıktan sonra yapılacak şey ne, ya karşılıklı serbest bırakacaksınız ya da karşılıksız.

Peygamberimiz Bedir’de ne yaptı, bir kısmını karşılıksız serbest bıraktı değil mi, bir kısmını da karşılıklı serbest bıraktı, bir kişiyi de öldürdü. O bir kişi savaş suçundan öldürülmedi.

Daha önce bir müslümanı öldürmüştü zannedersem onun ismini şey yapmıyorum, hatırıyor musun sen Fatih?

Fatih Orum: Neyi hocam?

Abdulaziz Bayındır: O bir kişiyi öldürdüğü…

Fatih Orum: Süheyl bin Beyda’yı…

Abdulaziz Bayındır: Öldürdü…

Fatih Orum: O hariç…

Abdulaziz Bayındır: Ama daha önce işlediği bir suçtan dolayı öldürdü.

Fatih Orum: Evet.

Abdulaziz Bayındır: Yani savaştan dolayı değil, yani bir kısas uygulamasından dolayı öldürmüştü. Bu “men tarikile” var ya. O başta…Ha şu tamam. Şimdi iki şeyden birisini yapabiliyorsunuz, ya karşılıklı ya da

karşılıksız serbest bırakıyorsunuz. Bir kısmından fidye aldı, fidye veremeyecek durumda olanlar da çocukları okuttu okuma yazma bilenler biliyorsunuz. O da bir fidye sayıldı. Bir kısmını da karşılıksız

serbest bıraktı. Ayeti tam uyguladı mı o zaman? Tamam. Peki şimdi bizim ulema diyor ki şeyin, En’am… Muhammed suresinin 4. ayeti neyi nesh etmiş?

Fatih Orum: Bu 67. Enfal 67…

Abdulaziz Bayındır: Enfal 67 yi nesh etmiş. Allah rızası için Muhammed 4. ayetin Enfal 67 yi nesh etme imkanı var mı? Lütfen arada bir çelişki mi var ki nesh etsin? Tabi o nesh etmiş demek için de Enfal…

Muhammed 4. ayet daha sonra inmiş olacak. Halbuki daha sonra inmiş olsa Allah peygamberi ayıplar mı? “layukellifullahu nefsen vusaha…ayeti kerimesi. Şimdi orada diyor ki, Muhammed 4 te diyor ki savaşta

karşılaştığınız zaman hakimiyeti tam kurana kadar boyunlarını vurun. Enfal’da da diyor ki Peki niye onlara hakimiyeti tam kurmadan esir aldınız. Orda diyor ki hakimiyeti tam kurdunuz mu esir alın

Muhammed 4. ayet. Burda da diyor ki niye hakimiyeti tam kurmadan esir aldınız? İkisi arasında bir uyuşmazlık mı var mı, tam bir uyuşma mı var? Tam bir uyuşma var değil mi?

Peki nasıl nesh eder o onu? Efendim, insanları, esirleri kööeleştirmek istiyorlar da onun için nesh ediyor. Kölelik ve cariyelik sistemi böyle ortay çıkıyor.

O ayet mensuh olması lazım. Uygun değilse de uyduracaksın. Peki ondan sonra, bu ayet de mensuh o da Tevbe suresinin 5. ayetiyle onu da…o konuda çok

konuşmuştuk onu da şey yapmaya gerek yok. Şimdi bakın bir Muhammed suresi 47. ayeti açın lütfen bir de şurayı okuyayım bir dinleyin. Bu şeyin,

Hukuki İslamiye ve Islahatı Fıkhiye Kamusu Ömer Nasuhi Bİlmen tarafından yazınlış. Bunun 3. cildinin 403. sayfası ki sayfadan daha önemli olan paragraf

numarasıdır. 501. paragrafında şöyle bir ifade var. Ömer Nasuhi Bilmen çok iyi bir müelliftir bir de bu kitap Mecelle Tadil Komisyonu tarafından yıllarca

yapılan bir komisyon çalışması ürünüdür. Onun için çok şeydir, kanun olsun diye hazırlanmıştır bu. Yani yeni Türkiye Cumhuriyetinin kanunu olsun diye

hazırlanmıştır onun için burada hep madde başlıklarında numaralar vardır. Kanu numaraları vardır burda. Ama şeyde batının baskısıyla, yani aşırı baskılarla

devlet zayıflamış, şey yaptıkları için bu İsviçre Medeni Kanununu yürürlüğe koymak zorunda kaldıkları için 1928 de bu komisyon lağv edilmiş, hani derler ki

işte kanun hazırlamamışlar da onun için ne yapsındı da falan. Öyle değil, her şey hazırdı işte bu da o şeydir bütün maddeleriyle yürürlüğe konamamıştır.

Onun için Mecelle Tadil Komisyonu 1928 de lağv edilmiştir. Şey 26 da hah 26 da. Mahmud Esad Bozkurt’un bir şeyi vardır, şeydeki konuşması vardır mecliste,

o konuşmayla lağv dilmiştir. Şeyin başında da var idi bunda önce kaldırılan Mecelle… şey Medeni kanununun giriş bölümünde vardı. Ve Ömer Nasuhi Bilmen

bu çalışmaları bir kitap haline getirdi. Bu çalışma 1950 lerde yayınlandı, ilk yayı…ilk baskısını İstanbul üniversitesi yaptı. İstanbul Üniversitesinin

o günkü rektörünün, hukuk fakültesi dekanının da yazıları var 1950 de. Şimdi onun için bu hakikaten İslam aleminde eski fıkhı nakletme bakımından son derece

önemli bir kitaptır. Yani Arapçada da bu kalitede bir kitap yok. Çok güzel bir şekilde aktarır. Şimdi burada diyor ki, yani olanı aktarıyor, neyse tarihte

fıkıh neyse onu. Esirler hakkında men, ayette men kelimesi geçer dikkat ederseniz. Feimma mennen… Esir alındıktan sonra yapılacak muamele yam “men” dir

ya da “fida” dır. Ev fida en… diye geçer. Esirler hakkında Men bir lütuf olarak onun manasını açıklıyor. Bir lütuf olarak Meccanen salıvermek caiz midir

değil midir meselesinde müctehidler ihtilaf etmişlerdir. şimdi bir kural vardır mevlidi nasta içtihada mesağ yoktur. Yani bir konuda ayet varsa içtihad

yapılmaz. Şimdi burada ayet var mı, var. Peki müçtehidler nasıl içtihad… nasıl ihtilaf ediyorlar bu konuda? İhtilaf edilir mi böyle bir konuda?

Yahya Şenol: Ayeti mensuh ayıp…

Abdulaziz Bayındır: Mensuh saydıktan sonra evet. Hanefiye göre, Hanefi meshebine göre men caiz değildir. Hanefi meshebine göre men caiz değildir hani o ayette olan

hüküm var ya caiz değildir. Velev ki esie İslamiyeti kabul etmiş olsun, esir müslüman olsa bile karşılıksız serbest bırakılamaz diyor. Bu vech ile muamele

nassa muhalif, nas nedir? Ayet veya hadistir değil mi? Nassa muhalif. Hangi ayete muhalif? Bu ayeti, o ikinci ayeti nesh ettiği söylenen Tevbe 5. ayete

muhalif ki o Tevbe 5. ayetin herhangi bir ayeti nesh etmesi mümkün değil bunu defalarca burada ders olarak yapmıştık. Ve bizim Doğru Bildiğimiz Yanlışlar’da

da var o. Düşmanın kuvvetini tezyide hadim, düşmanın kuvvetini artırmaya hizmet eder, müçtehidlerin hukukuna bir çeşit tecavüz demektir. Şey, mücahitlerin

hukukuna tecavüz demektir diyor. Şimdi Hanefi meshebine göre “men” caiz değildir diyor. İmam Malik’e göre de meccanen itlakı caiz değildir. Maliki Meshebine

göre de değildir. Atlıyorum, İmam Ahmede göre esirleri meccanen salıvermek caiz değildir. Şimdi ayette olan açıkça hüküm Hanefiye göre, Malikiye göre ve

Hanbeliye göre caiz değildir.

Abdullah Bayındır: Malikiyi söylemedi.

Abdulaziz Bayındır: Dedi dedi. İmam Malike göre. Dedi.

Katılımcı: Salıvermek caiz değilmiş?

Abdulaziz Bayındır: Hah. Şimdi ihtilaf olmuştur demesinin sebebi İmam Şafi sadece. İmam Şafi ne demiş? İmam Şafiye göre vliyül emr, yani yetkili kişi, göreceği bir

maslahata mebni bir bedel mukabilinde olmaksızın azad edebilir. Yani men’de bulunabilir. Nitekim Bedir esirlerinden bazıları hakkında böyle muamele

yapılmıştı. İmam Şafi’nin delili ne, bu ayet değil akın. Bedir uygulaması… Bedir esirleri uygulaması. Halbuki, nitekim şu ayette böyledir peygamberimiz de

bunu böyle uygulamıştır demesi gerekirdi.

Katılımcı: …Maslahata binaen…

Abdulaziz Bayındır: Evet. Maslahata binaen evet. Olabilir “imamennen bade ve imma fidaen” hangisini uygun görürsen onu yapabilirsin men yada fida. Peki esirler

hakkında fida bu men idi şimdi fidaen ikinci kısmı ayetin. Fidye alarak serbest bırakmak. Bir mal veya İslam esirleriyle mübadele tarikinin tevessülü

edilip edilmemesi meselesi de müçtehidi kiram arasında bir içtihad mevzu olmuştur. Müçtehidini kiram arasında. Müçtehidler arasında içtihad mevzu, yani

üzerinde içtihad yapılmış. Ayet üzerinde içtihad yapılır mı? Mevlidi nassa içtihada mesa yoktur diyor. Efendim, esirler para mukabilinde…esirleri para

mukabilinde azad etmek hususunda Hanefi fukahasının muhtelif kabilleri vardır. Meşhur olan kavle nazaran bu caiz değildir. Şimdi ayette olan…ayetteki iki

hususta ne oldu çaiz değil. Şimdi İmam Şafi’ya göre büyük bir, büyük bir mal mukabilinde mübadele caizdir. Delil Bedir esirlerinden bir kısmı birer mal

mukabilinde serbest bırakılmıştır. Peki, peki esirlere yapılacak muamele ne? İttifak edilen ne? Diyor ki bak, harp neticesinde kahren elde edilen esirler

hakkında veliyul emr muhayyardır. Yani yetkili makam serbesttir. Bu hususta müslümanların menfaatlerine göre hareket ederek dilerse bu esirlerin mukatil

olan takımını katl edip maddei fesadı bir külli ortadan kaldırır. Savaş, savaşçı olanları öldürür diyor. Ayette var mı bu? Var mı? Ayette öldürür var mı?

Savaştayken öldürürsün, esir aldıktan sonra öldürme var mı?

Fatih Orum: Razi’de var hocam.

Yahya Şenol: Şey olabilir mi teyid etmek için söylüyorum…. hani Mekke’yi feth etikten sonra peygamberimiz bazıları için diyor ya Kabenin örtüsüne yapışsalar

bile onları öldürün diye. Savaş suçundan dolayı.

Abdulaziz Bayındır: Onlar savaş suçundan dolayı öldü zaten ayet…

Yahya Şenol: ?…

Abdulaziz Bayındır: …yo ondan demiyor bu. Savaş suçu deme olayı farklı bak diyor ki Allah: feinintehev felevudvane illa zalimin…O suçlu olan kişiler, yani

daha önce işledikleri suçtan dolayı, o savaştan dolayı değil. O savaştan dolayı öldürmüyor daha önce işledikleri suçtan dolayı öldürüyorlar ve Mekke’de

onlar suçlu oldukları için diğerlerine dokunulmuyor. Şimdi ondan sonra, peki birinci tercih bu öldürmek. Bu ki Kuran’da yok. Efendim. Dilerse bunların

şerlerini def için yalnız istirkaklarıyla yani köle ve cariye edinmeleriyle iktifa eder. Var mı ayette köle yada cariye edinmek? O da yok. Peygamberimiz

Bedir esirlerinden hangisini köle ya da cariye etti? hiçbir tanesi yok. Efendim, dilerse İslam zimmetine ahd ve eman da olmak üzere hepsine hürriyet verir

ve dilerse bunları İslam esirleriyle mübadelede bulunur. Öbürlerini okuduk şeyde. Şimdi, şimdi tekrar ayeti kerimeye dönelim, şimdi burada bu sebebi nüzul

olarak anlatılan o olayın, o olay, bu ayette anlatılan hükümlerle ilgili bir olay mıydı? Var mı bir ilgisi? Ayette Allah esir almayı yasaklıyor o aldıktan

sonraki muamele. Aldıktan sonraki muameleyi zaten peygamberimiz uygulamış Bedir esirlerine. Bir kısmını karşılıklı bir kısmını karşılıksız serbest bırakmış

zaten. E o “levle kitabun minallahi sebeka…da Kuran’da zaten belli. Cenabu Hak önce Mekkeliler bunları burdan çıkarırsa orada fazla kalamayacaklarını yazmış…

Enes hoca: Razi diyor ki öldürmek, federverrikab da başta olduğu için zikretmeye lüzum yok diyor.

Abdulaziz Bayındır: Neyse artık daha fazla karıştırmayalım çok acayip şeyler çıkar. İşte şimdi bak gördünüz mü buraaki, bak, Safa-Merve olayında anlattığımız

sebebi nüzul, eski ulemaya göre hüküm sebebi oldu mu? Hiç biri olmadı. Peki burada sebebi nüzul olarak geçen olay hüküm sebebi oldu, ayeti ona uydurdular.

Halbuki sebebi nüzul mü ayete uyacak ayet mi sebebi nüzule uyacak? Sebebi nüzul ayete uymuyor, uymayınca nesihdir şudur-budur çeşitli hayali şeyler, hükümler

ortaya konuyor. Bu sebeple şimdi sonuç olarak şunu söyleyelim, sebebi nüzul önemsiz değildir elbet de meseleyi anlama bakımından önemlidir. Mesela o

Safa-Merve olayında o arka planının bilinmesi meseleyi anlamada büyük ölçüde yarar sağlıyor. Ama siz Kuran’ı Kerim’de belirtildiği şekilde ayetleri ayetlerle

açıklama metoduna uymazsanız, Cenabı Hak hangi ayeti hangi ayetle açıklamış acaba diye ordan gitmezseniz, ne yaparsanız yapın sebebi nüzul sizi kurtarmaz.

Şey yapmaz. Ama o ayetlerden gittiğiniz zaman, peygamberimizin hadislerini de karşınızda bulursunuz…

Fatih Orum: Teyid edici bir yol olur.

Abdulaziz Bayındır: Evet. Ve peygaberimizin hadisi ayetlerde bulunan hükümleri ortaya koyuyor. Hükümleri ortaya kyuyor. İşte o hükümün adı doğru bir tespit olunca

da adı hikmet oluyor. Peygamberimizin zaten bize öğretmek zorunda olduğu bir hikmet görevi, hikmeti öğretme görevi vardır zaten. Dolayısıyla peygamberimizin

hadislerin her birisi birer hikmettir. Ama, şimdi hikmet yerine bir takım yanlışlara götürme durumu da söz konusu. İşte bakın Safa-Merve ayeti kerimesinde,

kerimesini Hac ve Umreyi tamamlayınla birleştirdiğimiz zaman peygamberimizin sözü net bir şekilde ortaya çıkıyor. Ama siz bunu birleştirmediğiniz zaman

vahiy gayri metluv diye yeni bir sıkıntının içerisine giriyorsunuz. Ondan sonra da delil olarak şu geliyor, deniyor ki, ayet yok mu Allah demiyor mu

“vemayantiku anil hava …Peygamber kendi arzusuyla konuşmaz onun konuşması kendisine yapılan vahiydir.” E peki güzel de esirlerin alınmasıyla ilgili konuyu

da eğer Allah’ın vahyi ile söylediyse, değil mi, yani kendi, kendisinden, kendi arzusuyla konuşmaz diyorlar, yani bu ayeti delil getirerek, o zaman o

Bedir’deki esirlerin alınmasıyla ilgili sözü de kendi arzusuyla söylememiş olması gerekir değil mi? Basit bir olay değil bu, o da vahiy olması lazım. O zaman

Allah’u Teala haşa peygamberimize önce bir vahiyde bulunacak, şu esirleri al diyecek, ondan sonra da niye aldın diye de azarlayacak, olur mu böyle bir şey?

Olur mu? Bakın işte bu çelişkilere cevap bulamayınca bu defa şu ayet mensuhtur, mensuhtur, mensuhtur, mensuhtur diye bir takım… Bu defa daha büyük

yanlışlar yapılmaya başlanıyor. Evet şimdi şeyler, bir kere Bedir’de, Bedir’deki şeyin zaferin olacağını Cenab-ı Hak ta Rum suresinde haber vermiştir yani.

Orda da var. Dolayısıyla bu ayetleri birleştirdiğiniz zaman hiçbir açık kapı kalmıyor, bütün mesele ortaya konuyor ve peygamberimizin uygulamasıyla da

birebir örtüşüyor ve kitap-sünnet bütünlüğü meydana gelmiş oluyor. Şimdi burada sizin söyleyeceğinin bir şey var mı Yahya?

Yahya Şenol: Bir soru var da. Bir yanlış anlaşılma olmuş galiba. Diyor ki Safa ve Merve’deki İshaf ve Naile adlı insanların taşlaşmasıyla ilgili rivayetleri

mitoloji, masal olmadığını nasıl ispat edeceksiniz. Bu konuda ayet yok. İslam bu gibi akıl dışı mucizelere yer vermez, bu mitolojik unsurlar İslami

paganizmin ve diğer bozulmuş dinlerin dogma inanışları seviyesine indirir İslamı. Büyük bir çoğunluk olan modern toplumun akıl sahibi insanları da İslam’a

inanmaz. Hani biz bunu ayeti anlamada temel bir kriter olarak almadık zaten. Yazılanları aktardık. öyle söyleniyor diye…

Abdulaziz Bayındır: Bu mitoloji şeyin, ee İslam öncesi Mekke’nin mitolojisi. Ama onun bir yansıması var. Şimdi Safa tepesinde bir put var, Merve tepesinde bir put

var, insanlar gelip bu putlara saygı gösteriyor ve bu putları mesh ediyorlar.

Yahya Şenol: Neyse ne biz…

Abdulaziz Bayındır: Ama o putlar nasıl oluşmuş? O putların olduğu bir gerçek, o putların oluşumuyla ilgili bir mitoloji var. Yani biz o mitolojiye dayanarak hüküm

vermiyoruz. Oradaki o putlardan dolayı terk ettikleri de bir gerçektir. Burada anlatılırken o da anlatılıyor onun bir sakıncası… ona dayanılarak hüküm

verilmiyor, onun İslam’la bir alakası zaten yok. Yani İslam’la bir şekil…hiçbir şekilde alaka kurulmaz ki orada. Evet.

Yahya Şenol: Kaynaklara göre bazen bir ayet için birden çok sebep, hem de farklı-farklı zamanlarda rivayet ediliyor, bunlar nasıl izah olunur?

Abdulaziz Bayındır: Onları daha sonraki şeylerde, bu, bu derste bitmeyecek bundan sonra da inşallah devam edeceğiz çünkü, haftaya değil de, onu ne zaman yapacağız Fatih?

Fatih Orum: Onun planlamasını yaparız hocam.

Abdulaziz Bayındır: Onun planlamasını yaparız yani fazla geciktirmeden ikinci, üçüncü, dördüncü böyle, çünkü aşağı yukarı işte Abdurahman’ın söylediğine göre

Vakıdi 600 tane demiş

Abdurahman hoca: Bir başkası 800 tane demiş…

Abdulaziz Bayındır: Bir başkası…Süyuti 800 demiş. Yani bunların önemli bir kısmını burada inşallah gündeme getiririz. Yani tekrar ediyorum esas olan, Kuran’ı

Kerim’i anlamada esas olan bir ekiple, ekip çalışmasıyla ki çünkü Cenabı Hak öyle diyor, estaizübillah, kitabun fussilet ayatuhu kuranen arabiyen…bu bir

kitaptır ki ayetleri Arapça Kuran olarak açıklanmıştır bilenler topluluğu için. Bilen… bilen kişi için değil topluluk için diyor. Bu sebeple Arapça…

Kuran’i Kerimdeki bu hükümleri ortaya çıkarmak için, yani tıpkı bir dağdaki madeni ortaya çıkarmak için bilenlerden oluşan bir ekibe, ekipmana nasıl ihtiyaç varsa, Kuran’i Kerim’deki bu hükümleri, hikmetleri ortaya çıkarmak için de Allah’ın burada emrettiği gibi “…kuranen arabiyyen…” Arapça bir kuran, yani Arapça olarak, Arapçanın esaslarından hareketle ilgili ayetleri birleştirip bir küme meydana getirmek lazım ve bir alimler topluluğu oluşturmak lazım.

Ondan sonra Kuran’ı Kerim’in açıklamalarına ulaşılır. Dolayısıyla bak işte burada herkes de görüyor, bak kaç kişi şu anda masada, iki, dört, altı kişiyiz.

Ve orda, şurda dinleyenlerde de bu ekipten arkadaşlarımız var. Yani bizim farkımız bu ekibi oluşturup Allah’ın emrettiği şekilde anlamaya çalışmaktır.

Ondan dolayı da insanlar bir kere Kuran mealinden hüküm çıkarmaya kalkmasınlar, istifade etsinler. Niye çünkü bir kere Arapça şartı var, bu bir, ikincisi

de bir alimler topluluğu gerekiyor, üçüncüsü de oradan bir kuran oluşturmak gerekiyor. Yani Arapçadan yararlanarak bir ayetler kümesi… Peki meal okumayalım

mı diyorlar, tabiki okuyacaksınız, elbette okuyacaksınız. Bu şeye benzer yani siz mutfaktaki her şeyden yiyin ama benim gibi yemek yapmaya kalkmayın hiç

kimse yemez o yemeği. O kada… Heh burada bir şeyimiz var. Yarın Allah nasib ederse uluslararası bir toplantı yapıyoruz. İran’dan Caferi Sadık Üniversitesiyle

Şehit Behişt, Behişti değil mi?

Fatih Orum: Evet hocam.

Abdulaziz Bayındır: Şehit Behişti Üniversitesinden ilim adamları geliyor.

Katılımcı: Türkiye’den de katılımlar var.

Abdulaziz Bayındır: İstanbul Ehlibeyt Vakfı var. Ondan sonra bu kim? Ehlibeyt inancını araştırma ve yayma öyle miydi?…ve tanıtma vakfı var. Şimdi bizim vakıf bir

tarafı bir tarafı da onlar, İstanbul Üniversitesinin de, yani bizim İlahiyat fakültesi olarak desteği var. Böyle bir ilmi toplantı yarın Allah nasip ederse

saat 9 da İdris Güllüce Kültür Merkezinde yapılacak herkesi bekliyoruz…

Katılımcı: Tuzla’da…

Abdulaziz Bayındır: Şey, Tuzla’da. Tuzla’da. Ve bu canlı olarak verilecek değil mi? He internet üzerinden de isteyenler dinleyebilirler. Bu şeyde, son zamanlarda

İran’dan bu tarafa doğru baya bir şey var, ilgi var yani bu kitap ve hikmet konusunu. Yani şimdi şu, burada anlattığımız sistemi orada konuşacağız inşallah.

Kitap ve hikmet konusunu konuşacağız. Yani Kuran’da hikmet ve Fıtrat asıl konu bu. Bunu eğer bütün dünyaya yayma imkanımız olursa, Kuran’i Kerim yeryüzündeki bütün ilimlerin merkezinde olan ana kitap haline gelecektir. Bizim bütün gayretimiz odur. Dolayısıyla biz burada yani, arzu eden herkesle toplantılar yapıyoruz, şeyle de İran’dan gelen heyetle de, buradakilerle de bu toplantıyı yapacağız. Hepinizi bekleriz çok teşekkür ediyoruz.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz.İsa Gelicekmi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın