Nebiye Hakaretin Cezası

10 Ocak 2015 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hem burada bulunan arkadaşlarımıza hem de bilgisayarları başında bizi dinleyenlere, hepinize hoş geldiniz Allah yardımcınız olsun. C.Hakk bu musibetlerden ders almayı nasib etsin tüm müslümanlara. Bugün Allah nasib ederse geçtiğimiz günlerde Paris’te yaşanan bir baskın dolayısıyla müslümanlara yoğun bir şekilde ithamın yapılması ve buna sebep olan arka planın ortaya konmasıyla ilgili bir ders yapacağız Allah nasib ederse. Şimdi buraya gelmeden önce Üsküdar’da bir arkadaş gurubu ile beraberdik. Orada bir zat şöyle söyledi; “Avrupa’da müslümanların camileri bombalandığı zaman bile tepkiyi gayrımüslimler gösteriyor. Yani müslümanlar ciddi anlamda tepsiz hale geldiler”. Müslümanları tepkisiz hale getiren, zihinsel kargaşa. Ne diyeceğini şaşırıyor. Bir taraftan müslümanlık kuransız ve hikmetsiz hale gelmiştir. Kuransız ve hikmetsiz olan müslümanlık ile yetişen insanlar bu olayları gördükleri zaman bakıyorlar ki tamam bu yapılanlar doğru. Mesela Paris’te Resulullah’ı yaptığı katikatürlerle hicveden çok aşağılayıcı ifadelerle O’na saldıran bir dergi var. O dergiye iki tane müslüman baskun yapmış oradaki insanları öldürmüş. Hava bu. Olayın gerçeğinin böyle olduğunu ben zannetmiyorum ama bir provakasyon olarak ilk andan itibaren bende oluşan anlayış odur. Fakat bu oyunu oynayanlar bu işin zihinsel arka planını gayet düzgün bir şekilde ayarladıkları için ortaya koydukları manzaraya itiraz etmek zor. Şimdi bakıyorlar ki iyi, Resulullah’a hakaret edilmil. Ona hakaretin, Ona sövmenin cezası zaten ölümdür kim yaparsa yapsın. Bunlar da onu yapmışlar. Şimdi bunu düşünürken bir de bakılıyor ki bugüne kadar kendine hocalık yapmış, arkasından gittiği kişiler kalkıp diyorlar ki islamda bu yok. Haa gerçekten mi yok diyor, acaba ne var? Ne varı ile ilgili bir şey yok. “İslam barış dinidir”. Güzel tamam da bu barış dinidir bir takım sloganların ötesine geçin bu işin arka planına gelin deyin ki işte bu yapılan işlemler şu, şu, şu sebeplerle yanlıştır deyin. Hem bir taraftan bize kitaplarda okutuyorsunuz ki kim Resulullah’a söverse öldürülür, bu konuda icma vardır diyorsunuz. Hatta İbni Teymiye bu konuda 1000 sayfalık değil mi? 1100! Özetin özetini çıkardı arkadaşlar. Diyor ki; “essâlimul meslûl alâ şatimir resul” Resulullah’a sövenlere verilecek ceza ile ilgili 1100 sayfa tutarında kitap yazmış İbni Teymiye. İbni Teymiye önemli bir kişilik biliyorsunuz. 1100 sayfa. Kitabın aslı bizde yok, onun için onu buraya çıkaramadık. Elimdeki kuran kaç sayfa? 621. Yani bunun iki katına yakın kalınlıkta Resulullah’a sövenlerle ilgili bir kitap yazmış. Ve orada vardığı sonuç neydi ENES hoca?

ENES ALİMOĞLU: İcma ile öldürülür. Hiç kimse bu konuda ihtilaf etmemiş. Tevbe etse Allah’ın indinde kabul edilir ama biz kabul etmeyiz. Tevbeye davet edilmez. O ölüm korkusu..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Niye hep güldünüz? Çünkü fıtratınız bunu kabul edemiyor, tepkiyi gülmekle verdiniz. Değil mi? Hepiniz birden koro halinde güldünüz. Niye? Çünkü fıtrata ters değil mi? Reddediyor fıtrat bunu. Diyor ki; Resulullah’a söven kişi yani 11035 sayfalık kitabın özeti. Eski ve yeni bütün ulemanın ittifakıyla, icmasıyla Resulullah’a söven kişi öldürülür. Tevbe ederse: bizi tevbesi ilgilendirmez. Sözdümü öldürürüz. Allah yanında tevbesi kabul edilebilir ama biz kabul edemeyiz. Buradan hareketle baktığınız zaman adam bakıyor yapılan doğru. Bakın, eski yeni bütün ulema ittifak etmiştir diyor. Bu konuda muhalif bir görüş var demiyor.

ENES ALİMOĞLU: Şu andaki mevcut meşru alimlerin hepsi ittifak etmiş.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Peki bu mevcut ve meşhur alimler, çıkıp da bu Fransa’daki olayla ilgili ne söylediler? Mesela Yusuf El Kardavi bir konuşma yapmış dedi Hişam bana. Sen arapça konuş. Bu daha gülünç bir şey yani. Yusuf El Kardavi diyor bana bahsediyordu da arap aleminde şu anda en meşhur ve islam uleması birliği başkanı değil mi? Avrupa İslam Alimleri Birliği Başkanı ve Avrupa Fetva Komisyonu Başkanı. Yusuf El Kardavi diyor ki; bu diyor suçtur, günahtır. Niye? Delil ne? Çünkü Allah demiş ki. Sen o ayeti okusana tam olarak. “Ketebna beni isrâil: İsrailoğulları’na şunu yazdık: kim, bir başka nefse karşılık olmaksızın bir adamı öldürürse”. Maide 32. “Ketebna beni isrâil ennehu men katel nefsem bi gayri nefsen ev fesadin fil ardı keennema katele nâse cemia: bir kişiyi bir başkasına karşılık olmaksızın kim öldürürse sanki tüm insanlığı öldürmüş gibi olur”. Peki “ketebne alâ beni isrâil” diyor. Kur’an’da bize yazmış mı? Sizin kitaplarınızda buna “şer’u men kablena” derler değil mi? Bizden öncekilerin şeriatı derler. Peki sen böyle bir olayda ona nasıl dayanıyorsun? Demek ki senin hiç bir zihinsel arka planın yok. Diyanet İşleri Başkanlığı da bir açıklama yapmıştı. Onu hatırlayanınız var mı? Tamamen insani, İslam bu değil. Peki ne? Hepinizin kitaplarında yazmıyor mu ki Allah’ın resulüne söven tevbeye bile davet edilmeden öldürülür. Tevbe etse bile kabul edilmez.

KATILIMCI: Mekke’de şiir yazmışlardı Peygambere.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Şimdi onlara gireceğiz. Dolayısıyla müslümanlar tam bir şaşkınlık içerisinde. Bir taraftan okuduğu kitaba bakıyor, bir taraftan da o kitapların yazarı konumunda olan insanların bu tür olaylar karşısında tepkisine bakıyor zihin allak bullak oluyor. Öyle olunca da kalkıp herhangi bir şey söyleyemiyor. Acaba bu mu doğru, bu mu doğru diyor. Zihin tamamen karmakarışık. Avrupalılar bunu gayet iyi biliyorlar. Çünkü islam enstütüleri açtılar Avrupa’da çeşitli yerlerde doktoralar yaptırıyorlar. Şimdi üzücü ola şu: bizim ilahiyat fakültelerimizde ders veren hocaların önemli bir bölümü akademik ünvanlarını onlardan almışlardır. E onlar kendi varlıklarına ters düşecek bir kişiye akademik ünvan verirler mi? Dolayısıyla yaptırmış oldukları çalışmaların tamamı onların gelecekle ilgili yaptığı planları destekleyecek kişileri ortaya çıkarmak şeklindedir. Bu sebeple bugün bir ço şey mesela eski ulemanın ittifak ettiği bir husus vardır. Kitaplarda üstünde ittifak edilmiş bit konu. Resulullah, Beni Nadir yahudilerinden Kaab Bin El Eşref’i öldürtmüş. Nasıl öldürtmüş? Bir suikast düzenleterek öldürtmüş. Planlı bir suikast ile öldürtmüş. Öyle olunca herkes bunu ittifakla kabul ediyor. Peki niye ittifakla kabul ediyorlar? Çünkü bizim Kitap Ve Hikmet dergisinin bundan önceki sayısında vardı. Halifelik Makamı Teokrasi. Resulullah’ın adı kullanılarak devlet başkanına tanrılık yetkisi verilmiştir. Osmanlılar’da hatırlarsınız Allah’ın yeryüzündeki gölgesi. Haşa sanki Allah bizim gibi bir şey, bir taraftan güneş vuruyor öbür taraftan gölgesi düşüyor. “mel etâni fe kad etâ ve men etâni emiri fe kad etâni ve men asâni fe men asâni ve men emiri fe kad asâni” yani kim bana itaat ederse Allah’a itaat etmş olur, emirime itaat eden bana itaat etmiş olur, bana isyan eden Allah’a isyan etmiş. Emire isyan eden bana isyan etmiş olur. O zaman emire isyan eden Allah’a isyan etmiş olur. Bundan dolayı da siyaseten katl denen bir müessese oluşturmuşlardır. Yargısız infaz. Osmanlı tarihinden gayet iyi bilirsiniz. Muhteşem Süleyman diye bir dizi oynatıldı. Kendi öz çocuğunu bile yargısız nasıl öldürdüğünü gördünüz. Bu yetki ona kim tarafından veriliyor? Din tarafından veriliyor. Peki kuran böyle bir yetki vermez. Kuran, devlet başkanı ile herhangi bir köyün yaylasında ömrünğ geçirmiş yaşlı bir kadın arasında bir fark görmüyor. Çünkü ikisi de Allah’ın emirleri karşısında eşit sorumluluk altındadırlar, ikisi de kuran ve hikmetle bağlıdırlar. Onlar bu şeyde yazılı ona fazla girmeyeyim. Resulullah’a bu tür hadisler mâl ediliyor. Ayet uydurmak mümkün değil hadis uydurmak mümkün. Mâledince de arkasını doldurmak gerekiyor. Resulullah’ın da yargısız infaz yapmış olması lazım değil mi? Bir tane örnek olması lazım yada bir kaç tane örnek olması lazım. Kaab Bin Eşref, hamile bir kadının öldürülmesi gibi bir takım olaylar kitaplarda yer alır. Şimdi biz oradan başlayalım bugün. İstersen Yahya, Kaab Bin Eşref’in öldürülmesi ile ilgili Buhari rivayeri var, Müslim var değil mi? Buhari rivayetini okuyalım. Ondan sonra da önce olayla ilgili genel bir bilginiz olsun. Ondan sonra ayrıntıya gireceğiz. 1136 kitap yazmış mâdem bu konuda İbni Teymiye, İbni Teymiye’nin bütün delillerini ENES Hoca ile Hişam çıkardılar. Onun delillerini de burada hep birlikte göreceğiz. Ve bu olayın müslümanlara nasıl iftira edilmiş bir olay olduğunu da yani az önce nasıl güldünüz fıtraten, burada da göreceksiniz. Ve Resulullah’ın yargısız infaz yaptığına da dair bir çok rivayetler vardır. Bunların her birisi resmi doldurmak için uydurulmuş olan şeylerdir. İşte bundan önce biliyorsunuz Beni Kureyza ile ilgili bir ders yapmıştık. Oradaki esir alınmış olan insnların öldürülmediğini burada ortaya koymuştuk. Zaten öldürülmesi imkansız. Böyle bir şey asla olamaz ki ayetler bunu çok net bir şekilde göstermiştir. İnşallah bugün de bu konuyu şey yapmış olacağız. Oku bakalım Yahya.

YAHYA ŞENOL: Biraz önce ismi geçen Kaab Bin Eşref kim, önce kısaca onu söyleyelim de ondan sonra ilgili rivayete geçelim. Bu Kaab Bin Eşref, arapların, babası tarafından Tay kabilesine mensup. Fakat annesi Beni Nadir kabilesine mensup bir yahudi. Ve yahudilerdeki inancı da biliyorsunuz: anneden gelirse eğer soy, o doğan çocuğu da yahudi kabul ediyorlar. Dolayısıyla bu Kaab B. Eşref de Beni Nadirliler’e mensup bir yahudi olarak kabul ediliyor. Ve o dönemin en meşhur şaairlerinden biri. Şiirleri çık etkili. Hem yahudiler tarafından hem araplar tarafından da çok sevilen çok saygı gösterilen birisi. Resulullah, Medine’ye hicret ettikten sonra biliyoruz ki Medine’deki bütün topluluklarla beraber bir sözleşme imzalamıştı Medine sözleşmesi, Medine vesikası adı altında. Ve bu anlaşma yaptığı kavimlerden bir tanesi de Nadiroğulları. Bu Kaab B. Eşref’in de mensup olduğu kabile. Hicretin 2.yılında Bedir savaşı oluyor ve müslümanların kesin galibiyeti ile sonuçlanıyor bu. Daha müslümanlar Medine’ye dönmeden haber Medine’ye ulaşıyor müslümanlar Mekke ordusunu yendiler diye. Kaab B. Eşref ilk başta buna inanmak istemiyor ama haberler böyle çok kesin olunca ya diyor madem Muhammed bu adamları yere sermiş, o zaman diyor yerin altı üstünden daha hayırlı. Artık buralarda durulmaz, yaşanmaz deyip Mekke’ye gidiyor. Mekke’de de Mekkelileri tabiri caizse gaza getiriyor. Diyor ki bu adam ne böyle. Geleli iki yıl oldu daha bizim oraya geleli sizin orduyu yenmiş falan olmaz böyle bir şey. Oradakileri de şiirleriyle beraber tekrar galayana getirip diyor ki; siz gelin Medine’ye bir kez daha saldırın biz de varız bu sefer. Biz de yardım ederiz falan diye bu şekilde özellikle şiirini kullanarak ki o dönemde araplarda şiir, bugünkü medya bizim. Gazetelerin, televizyonların yaptığını şiirle bu adamlar çok rahat bir şekilde yapabiliyor. Gündem oluşturuyor, kamoyu oluşturabiliyorlar. Bu adam Medine’ye tekrar dönüyor ve tekrar şiirleriyle Resulullah’ı, müslümanları hicvetmeye devam ediyor. Resulullah hiç bir şekilde müdahale etmiyor. Ve hatta bir rivayete göre deniyor ki bu Ali İmran suresindeki o ayete bir işaret edelim Hocam burada. Ali İmran suresi 186.ayeti var. O ayette C. Hakk buyuruyor ki; “ve le tesmeunne minellezine utul kitâbe min kablikum ve minellezine eşreku: sizden önce kitap verilenlerden(yani yahudilerden, hıristiyanlardan)ve müşriklerden”,”ezen kesira: çok eziyetler, çok kötü sözler, çok hakaretler işiteceksiniz” ve bu kesin. Hem “lam” hem “nun” harfiyle ifade ediliyor. Bundan kaçış yok. Mutlaka bunlar başınıza gelecek. Hakarete uğrayacaksını, eziyet edecekler, sövecekler, sayacaklar. Siz ne yapacaksınız? “Ve izen tasbiru ve tetteku: eğer siz buna karşı sabrederseniz ve kendinizi koruyabilirseniz bilin ki”,”inne zâlike min azmin umûr” bu yapıpması çok kararlılık gerektiren kolay olmayan işlerdendir ama siz yine de bunu yapın demiş oluyor Allah. Deniyor ki; bu ayete göre Resulullah uzun süre müdahale etmedi bu adama.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Burasını çok iyi dinleyin. Bu çok çok mühim. Önce bu ayete uydu. Sonra baktı ki uymakla olmuyor..

YAHYA ŞENOL: Fakat bu adam hicivlerine devam edince Resulullah bir gün ashabın Medine’de mescidde toplandığı bir sırada bir olay anlatılıyor, işte şimdi o olayı ben aktaracağım. Olay nerelerde geçiyor? Buhari’de geçiyor. Müslim’de geçiyor. Ebu Davud’da geçiyor. Yani bizim sahih hadis kitapları dediğimi hadis kitsplarının tamamında geçiyor ve özellikle şimdi okuyacağım Buhari hadisi ve Müslim hadisi senet açısından sorunsuz bir hadis. Yani icma iddiasından da anladığımız gibi herkes tarafından sahihliğine kesin olarak inanılan bir rivayet. Nasıl yansımış bu? Şöyle yansımış. Kaynağını da vererek okuyalım. Buhari’nin meşhur kitabı. Bizde tabi Buhari olarak meşhur. Halbuki Buhari, adamın kendi ismi. Kitabının ismi El Câmius Sahih. El Câmius Sahih’in Megâzi bölümünün 12.bâbı zaten şu adı taşıyor: Yahudi Şair Kaab B. Eşref’in Öldürülmesi Bâbı. Bu bâba baktığınız zaman direk şu anlatılacak olayı görüyorsunuz zaten. Hadisi Cabir Bin Abdillah rivayet etmiş kü bu Cabir Bin Abdillah da en çok hadis rivayet eden 7 sahabeden biri. Diyor ki; bir gün Resulullah mesciddeyken sahabilerine şöyle dedi; “Kaab Bin Eşref’i öldürmek için kim hazır?”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Burada kal. Yavaş yavaş gidelim burada kal. Şimdi Resulullah’ın mescidinde yahudilerin olduğunu, münafıkların olduğunu kurandan biliyoruz. Kim Kaab B. Eşref’i öldürür diyor. Kaab B. Eşref de Beni Nadir kabilesinden ve Beni Nadir de silah yapımı, kuyumculuk ve ticaretle meşgul olan çok zengin olan bir yahudi kabilesi. Orada ayrıca Beni Kureyza var, ayrıca bunların destekçileri olan Hazreç kabilesi var. Yani Medine’de Evs ve Hazreç kabilesi var. Hazreç kabilesinde çok sayıda münafık var. Zaten Allah kuranda diyor Tevbe suresinde “min ehlil medineti meredu alan nifâkı lâ ta’lemuhmun: Medine halkından münafıklığı iyice özümsemiş öyle insanlar vardır ki sen onları bilmezsin”(TEVBE 101) diyor Resulullah’a. Yani mescidindeki kişilerin kim olduğunu bilmeden öyle açık bir alanda çok önemli, herkesin önemsediği, çok sevilen bir şair için diyecek ki bunu kim öldürecek. Böyle bir şey olur mu? Böyle bir mantık var mı yani? Bakın şimdi rivayeti görüyormusunuz?

YAHYA ŞENOL: “Kim Kaab’ı öldürmek için hazır? Çünkü O, Allah’a ve Resulüne eziyet etmiştir”

ABDULAZİZ BAYINDIR: İllete bakın Allah aşkına. Çünkü eza kelimesini kullanıyor hadisin metninde. Ayete yüzde yüz aykırı. Bunu yapan kişi müslüman olabilir mi ki Allah’ın resulü olsun.

ENES ALİMOĞLU: Ahzab suresi 57.ayet. “İnnellezine yû’zûnallâhe ve resulehu leanehumullâhu fid dunyâ vel ahir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Biti. “Allah’a ve Resulüne eziyet edenin cezası Allah’ın lanetidir”. Yani onu bize bırakmıyor Allah. Kendisi yapıyor. Yani dünyada da ahirette de Allah onu dışlar demiş oluyor. Biz ona karışamayız. Cezasını Allah verecek. Ve şurada az önce Yahya’nın okuduğu ayeti bir daha okuyalım. Şundan dolayı. Çünkü bakın eziyet. Gerekçe ne? Eziyet. Bu adam eziyet ediyor diyor. Peki Allah ne emrediyor? O ayette öyle söylüyor, tabi en az iki ayet olması lazım. Ayetin birisi o. Burada da diyor ki Allah Ali İmran 186; “ve le tesmeunne: kesinlikle işiteceksiniz”. Hiç çaresi yok. Bugün için de geçerli bu yarın da kıyamete kadar geçerli. Kimden? “Minellezin ûtul kitâb: kendine kitap verilenlerden”. İşte o gün anlaşılacak olan yahudi ve huristiyan. Bunlardan kesinlikle işiteceksiniz. Başka? “Ve minellezine eşreku: ve müşriklerden”. Onu biraz sonra anlatacağız. İşte o da Hazreç kabilesi münafıklar olayı. Çok net bir şekilde göreceksiniz. “Onlardan işiteceksiniz”. “Ezen kesira: çok eziyet işiteceksiniz”. O da eziyet kelimesini kullandı. Yani canınızı sıkan, sizi rahatsız eden, çok üzen. “Efendim işte bu şöyle yaptı”. Tamam kardeşim işte bu eziyet. Sıkıntı veriyor, rahatsız ediyor, uykularım kaçıyor. Tamam kaçacak. Peki ne yapacağız ya Rabbi? “Ve in tasbiru ve tetteku fe inne zâlike min azmin umûr”. Eğer sabrederseniz ama koruma tedbirinizi de alacaksınız. Kendinizi öyle serbest bırakmak yok. Korunacaksınız, sabredeceksiniz. Bu, kararlılık gerektiren işlerdendir. Şimdi Allah’ın resulüne bu emir verildikten sonra eziyeti gerekçe gösterip bunu kim öldürecek diyebilir mi? Biraz sonra bunun çok daha ağırlarına karşı tavırları göreceğiz. Nedense onlara dokunmamışlar yani. Çünkü yalan söylemek son derece zor birşeydir. Bir kere yalan söyledin mi arkası kesilmiyor. Habire yalan söylemen lazım, her zaman da olmuyor bu iş.

YAHYA ŞENOL: “Kaab’ı öldürmek için kim hazırdır? Çünkü O, Allav Ve Resulü’ne eziyet etmiştir buyurdu. Orada bulunanlardan Muhammed B. Mesleme”. Bu raviyi unutmayalım. Çünkü çok sık zikredilecek bu kişi. “Muhammed B. Mesleme ayağa kalktı veya Resulallah, Onu, benim öldürmemi ister misin”? Ben öldüreyim ister misin demiş.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Toplumun içerisinde kalkıyor birisi suikast düzenleyecek. Akıl ve mantık işi mi bu yani?

YAHYA ŞENOL: Resulullah da evet diyor isterim. Öldürebilirsin. Daha sonra Muhammed B. Mesleme diyor ki; “öyleyse Kaab’ı sevindirecek bir şeyler söylememe de izin ver”. Plan yapacak ya. Bir plan yapacak, senin hakkında (göreceğiz biraz sonra) bazı şeyler söyleyeceğim yalan yanlış ama onlara da izin ver baştan. Pazarlık sözkonusu. Resulullah da diyor ki tamam, ne istersen söyle. Bunun üzerine Muhammed B. Mesleme çıkıp Kaab B. Eşref’in yaşadığı yere gidiyor. O da bir kalenin içinde. Nadiroğulları demek ki bir kalenin içinde yaşıyorlar. Kaab’ın yanına vardı, onunla konuşmaya başladı. Resulullah’ı kastederek diyor ki; şu kişi var ya bizden çok sadaka istiyor. Sadaka, zekat çok istiyor. Ve bize güç vergi teklif edip bizi yoruyor diyor. Yani bıktık artık. Resulullah’tan izin aldı ya, Resulullah aleyhine bir şeyler söylüyor. İzin var nasıl olsa. Diyor ki bizi yordu, ben de ödünç bir şeyler almak için sana geldim. Borç ver. Kaab da diyor ki; “durun durun, o sizi usancınızı daha da arttıracaktır. Siz onun yanında durmaya devam edin.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tevbe suresi 103.ayette Allah “huz min emvâlihim” diyor. “Onların mallarından al”. “Sadekaten: bir sadaka”. “Tutahhiruhum ve tuzekkıhim: bununla onları arındırır, geliştirirsin”. Malı yoksa neyi alacak? O da bu ayete aykırı. Parası olacak ki versin ya da malı olsun ki versin. Gidip de birisinden borç alıp da bir yere verilmesi de kuran açısından imkansız. Bak hep yalanlarla dolu görüyor musunuz?

YAHYA ŞENOL: Kaab öyle deyince durun daha o sizin usancınızı daha da arttıracaktır, Muhammed B. Mesleme de diyor ki; “bir kere ona uymuş bulunduk artık hemen de terketmek istemiyoruz. Onun işi nereye varacak hep beraber göreceğiz” diyor. “İşi sona erinceye kadar bekleyeceğiz. Şimdi biz senden bir deve yahut iki deve bize ödünç vermeni istiyoruz”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ne acaba? Bir iki deve yükü ne? Taş mı toprak mı ne? O da belli değil bak görüyor musunuz?

ABDURRAHMAN YAZICI: Bazı rivayetlerde var. Tahıl gibi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Birisi bir şey koyacak elbette. Soran olmuştur, birisi koymuştur.

YAHYA ŞENOL: Ondan ödünç isteyince Kaab da diyor ki;  tamam veririm ama siz de bana rehin verin”. Bir şeyler vermeniz lazım ki ödeyeceğinizi anlayayım ben de. Muhammed B. Mesleme ve yanındaki arkadaşları da diyor ki; “ne istersin rehin olarak”. Ne rehin verelim. Şimdi buraya dikkat edin. Kaab demiş ki; “kadınlarınızı bana rehin verin”. Buhari rivayetini okuyorum yanlış anlaşılmasın. Eklemiyorum metne. Buhari ve Müslim rivayeti böyle: “kadınlarınızı bana rehin verin”. Onlar da diyorlar ki; “arapların en güzel adamı, en yakışıklı adamı sen iken nasıl kadınlarımızı sana rehin verebiliriz”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bundan sonra nasıl meth edildiğine bakın. Bu bir yahudi işi. Algı operasyonu deniyor ya. Adam çok yakışıklı ve akıllı.

YAHYA ŞENOL: Problem burada kadınlara güvenmiyorlar. O kadar yakışıklısın nasıl bırakalım kadınlarımızı yanına. Olmasa yakışıklı bırakacak demek ki. Kadınlar yoldan çıkarlar Allah muhafaza.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Sonra karısı da orada Kaab B. Eşref’in. Görüyor musunuz senaryoyu.

YAHYA ŞENOL: “Sen Arapların en güzeli en yakışıklısı iken biz kadınlarımızı nasıl sana rehin bırakırız”. Kaab da diyor ki; “tamam öyleyse çocuklarınızı bana rehin bırakın”. “Oğullarımızı sana nasıl rehin bırakırız. Sonra derler ki arkamızdan “ya bir ya da iki deve yükü hurmaya çocuklarını rehin bıraktı bunlar” ve bize söverler arkamızdan”. Kadınlarını bıraktıklarında bu cümleyi kullanmadı.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kadınlara kimse sövmüyor da çocuklara.

YAHYA ŞENOL: Çocuklarımızı bırakırsak ayıp. Arkamızdan laf söylerler nazil oldu bu. Ve bize ebedi ar olur diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Biz de şey vardır. Malesef tabi o senaryoyu yazanlar tam yazıyorlar. Öyle bir şey anlatırlar ki Mekke’de, Medine’de kadının hiç bir değeri yok. Halbuki asla öyle değil. Kadınlar son derece değerli bir konumda Medine’de de Mekke’de de. Mekke toplumu, Medine toplumu ile ilgili de bizde çok ciddi algı operasyonları vardır. Ben size buradan şunu söyleyeyim. Resulullah Mekke’yi feth ediyor, Safa tepesinde Mekke’nin sosyetesi diyeceğimiz kadınlarla görüşüyor. Onların başında Hint var Ebu Sufyan’ın karısı. Hint’e diyor ki ayeti okuyor: çocuklarınızı öldürmeyeceksiniz. O da diyor ki; “biz öldürmedik ki sen öldürdün Bedir’de Uhud’da”. Ondan sonra diyor ki işte bir şey söylüyor, zina etmeyeceksiniz dediği zaman Hint hemen diyor “ne biçim laf” diyor, böyle bir şey söylenir mi diyor. “Hiç hür kadın zina eder mi?”. Yani çok tuhaf karşılıyor. “Sen bize bunu nasıl söylersin?”. Ancak esirler edebilirler. Hiç hür bir kadın zina eder mi diyor. Bizde nasıl anlatılır Mekke toplumu? Kapılarına bayrak asılır da . Şimdi böyle bir kültürle yetişmiş olan bir kişiden karını rehin bırakacaksın istenir mi? Bu imkansız olan bir şey. Kaldı ki yahudi kültüründe de bu asla mümkün değil. Çünkü zina onlarda da haram. Tevratta böyle bir şeyin olması imkansız. Her cümlesi yanlış görüyormusunuz?

YAHYA ŞENOL: En son şeyde kalmıştık. Çocuklarımızı sana nasıl rehin bırakırız? Bu, bizim hakkımızda ebedi bir ayıp olur diye ama biz sana silahlarımızı rehin bırakabiliriz demişler. Ve Kaab da bunu kabul ederek kendilerine gelmesi için Muhammed B. Mesleme’ye bir zaman tayin etti. Tamam gidin şimdi haftaya gelirsiniz hazır edebilirim diye. Muhamed  B. Mesleme, bir gece tekrar Kaab’ın yanına geliyor. Yaşadığı kale dışından Ona sesleniyor. Yanında da Kaab’ın süt kardeşi olan Ebu Nâile var. Kaab’ın süt kardeşi. Onu da getirmiş yanında. Kaab bunları kale içine davet etti ve misafirleri de karşılamak için onların yanına indi. O esnada Kaab’ın karısı ona..

ENES ALİMOĞLU: Yeni evlenmiş.

YAHYA ŞENOL: Başka rivayetlerde mi var? Burada yok. Demiş ki; “bu satte nereye çıkıyorsun?”. İtiraz etmiş. Kaab da demiş ki; “gelen Muhammed B. Mesleme, tanıdığım bildiğim birisi. Yanında da zaten süt kardeşim Ebu Nâile var. Bunlardan bana zarar gelmez. Endişelenmene gerek yok”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Peki karısıyla konuşmasını kim duymuş? Şunu söyleyelim: bunu nakleden bu olayı yaşayan kişi değil. Muhammed B. Mesleme kalenin dışında,kadın evin içerisinden konuşuyor. Tabi tapeler mapeler de yok o zaman yani. Silmişler! Kadın diyor ki nereye gidiyorsun. Bakın dikkat edin yahudilerin ne kadar akıllı burada bakın. Az önce Kaab Bin Eşref’in yakışıklılığı ve zekasından şey yapıldı kadınların dayanamayacağı kadar, maharetli olduğundan. Şimdi karısının ne kadar akıllı bir kadı olduğunu anlatıyorlar bak  dikkat edin.

YAHYA ŞENOL: Diyor ki; nereye çıkıyorsun? Kaab diyor ki; “bu seslenen Muhammed B. Mesleme ile kardeşim Ebu Nâile”. Kadın diyor ki; “hayır, ben öyle bir ses duyuyorum öyle bir şey hissediyorum ki sanki ondan kan damlıyor”. Yani şer seziyor. Gitme.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ne kadar ileri görüşlü görüyor musunuz?

YAHYA ŞENOL: Bu saatte inme aşağı kötü şeyler olacak. O da diyor ki bir kez daha tekrarlıyor. Ya diyor gelen Muhammed B. Mesleme ile süt kardeşim Ebu Naile. Hem diyor benim gibi bir insanın geceleyin kılıç darbesine bile mutlaka bu çağrıya kulak vermesi icap eder.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Adamın erkekliğini görüyor musunuz?

YAHYA ŞENOL: Benim gibi bir adam, velev ki öldürmeye çağırsınlar gideceğiz tabi diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak bütün faziletler onlarda, bütün kötülükler de kimde? Müslümanlarda. Ve bu Buhari rivayeti. Ve buna dayanarak ne yapılıyor? Bütün hepsi bunu kabul ediyor. Adam 1136 sayfa kitap yazıyor ya. Asıl delil bu. 1136 sayfa kitap yazıyor. Ya bunu hiç düşünemiyor musun kardeşim? Neymiş: Resulullah’a söven öldürülür. Şimdi ayetleri görecğiz, şimdi gülüyorsunuz o zaman vehameti daha çok ortaya çıkacak olayın. Okuduk zaten ayete ne kadar ters olduğunu.

YAHYA ŞENOL: O esnada ravi araya giriyor diyor ki; “dışarıda da Muhammed B. Mesleme, yanında getirdiği iki kişiye şöyle diyor; “şimdi Kaab gelecek. Ben Onun saçını tutup koklamak isteyecğim” diyor. “Siz de benim Kaab’ın başını sıkıca yakaladığımı gördüğünüz zaman hemen kılıçlarınızı çekip öldürün”. Tamam mı? Tamam.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bunlar ne kadar câni O ne kadar insan. Anlayın.

YAHYA ŞENOL: Sonra Kaab B. Eşref, çok güzel bir şekilde giyinmiş, silahlarını kuşanmış olduğu halde ve etrafına da hoş kokular saçarak misafirlerinin yanına indi. Bunun üzerine Muhammed B. Mesleme; “ben ömrümde bu günkü gibi güzel bir koku duymadım”. Maşşallah diyor bu ne? Bu ne güzel kokuyor böyle! Kaab da diyor ki(hani niye böyle); “arapların en güzel kokulu ve en asil kadınları benim yanımda”.  O yüzden böyleyim yani boşuna değiliz.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Daha yeni evlenmiş bir tane karısı var içerde. Sonra yahudiler, yahudi olmayanla evlenirler mi? Var mı öyle bir şey? Ben bilmiyorum. Öyle bir şey olmaması lazım. Kızım bu konuda çalışır, evlenmezler yani.

YAHYA ŞENOL: Muhammed B. Mesleme, Onu övüyor çok güzel kokuyor falan. Başını, saçını koklamama izin verir misin Kaab’a diyor. Kaab, tabiki diyor ve kafayı uzatıyor. Sonra M. B. Mesleme kokluyor. Arkadaşlarına da koklatıyor ve ikinciye Kaab’a diyor ki bir daha koklayabilir miyim? Birincisinde tam yakalayamamış demek ki. Diyor ki; “bir daha koklamama izin verir misin? Kaab evet dedi. Bunun üzerine M. B. Mesleme, Kaab B. Eşref’in başını bu sefer sıkıca tuttu ve arkadaşlarına haydi dedi kılıç darbesiyle vurun öldürün ve bu suretle Kaab B. Eşref’i öldürdüler. Sonra da gelip durumu Resulullah’a anlattılar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak kalenin içerisinde yanlış anlamayın. Bir kale var. O kalenin hala mevcut olduğunu söylüyordu değil mi Muhammed Hamidullah.

YAHYA ŞENOL: Onu Abdurahman görmüştü zannedersem.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Abdurahman, o kalenin mevcut olduğunu söylüyordu değil mi Muhammed Hamidullah? Ben orada bir kalıntı biliyorum da o mu acaba? Mescidi Cuma’ya varmadan orada bir kalıntı biliyorum. Kalenin içerisine giriyorsunuz, kalenin içinde suikast yapıyorsunuz ama hiç kimse duymuyor. Ve kapısının önünde adamın. Karısı da arkadan uyarmış oluyor. Ve siz o kaleden elinizi kolunuzu sallayarak çıkıyorsunuz.

YAHYA ŞENOL: Bu Buhari rivayeti burada bitiyor. Buhari’nin dışında kalan kitaplarda..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ve bu fiili işleyenler d ie hayatlarında hiç bir yerde böyle bir olaydan bahsetmiyorlar. Olayla hiç alakası olmayan birisi aktarıyor bunu. O olayda yer almayan birisi anlatıyor. Görüyor musun Mehmet Hoca, ne kadar güçlü.

YAHYA ŞENOL: Bu İbnül Cevzi’de şöyle bir ayrıntı var. Ahvalil Mustafa diye bir kitabı var onun. Diyor ki; Kaab’ı bu şekilde bu adamlar öldürdükten sonra Onun kafasını kesip bir yem torbasının içine koyup Medine’ye Resulullah’a getirdiler”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ne kadar kolay değil mi kalenin kapısından çıkarması. Kanlar aka aka götürürsün.

YAHYA ŞENOL: “Bu suretle islamda ilk bir başın kesilip bir yerden bir yere aktarılmadı hadisesi de ilk kez bu Kaab’ın olayıyla yaşandı. Daha sonra yahudiler Resulullah’a geldiler. Dediler ki Kaab’ı haksız yere öldürdünüz. Ne yaptı bu adam? Ne suçu vardı? Niye öldürdünüz diye. Resulullah da Kaab’ın kendisine ve müslümanlar aleyhine nasıl şiirler söylediğini, onların düşmanlarını onlara karşı nasıl teşvik ettiğini birer birer sayıp dökünce yahudiler de ondan sonra daha bir şey söyleyemediler ve Resulullah da bundan sonra bize böyle yapana uygulanacak olan şey de budur”. Sıkıyorsa bir daha başkası da yapsın bakalım. Böyle bizim bütün hadis kitaplarına geçmiş.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Düşünebiliyor musunuz yani daha iki sene olmuş siz Medine’ye gelmişsiniz, bu kadar güçlü hale geliyorsunuz. Mümkün değil yani. Ve bu Nadiroğullar ile ilgili, Beni Nadir. Onları durumları ile ilgili özel bir sure vardır. Ve bunların Resulullah(sav)’e sikast düzenliyorlar. Bir kişi öldürülüyor, onun diyetine katılmaları için gidince Ona suikast düzenliyorlar ve Allah’ın lutfuyla suikastten kurtuluyor, kurtulunca onlara karşı harekete geçiyor ve Haşr suresinde bunlara karşı müslümanların bunlara bir şey yapacaklarını hayal edemeyeceğini Allah söylüyor. Nadiroğullarını. Şimdi arkadaşlar, hakikaten burada şunu söylemem lazım. Dikkat ediyorsanız bizim derslerde (sürekli gelenler gayet iyi bilir) hiç bir problem yok ki çözümü kuranda olmasın. Bak tarih de öyle. Malesef bu tarihler, kuransız yazıldığı için işte orada da öyle. Adam böyle bir şey için 1136 sayfa yazmanın anlamı ne ya! Bir şey olmuş zannediyor millet. Bak burada diyor ki Haşr suresi kuranın 59.suresi. Lütfe şu ayeti çok dikkatle dinleyelim ve hadis denen o uydurma şeyin ne kadar kurana aykırılığını iyice anlayalım. “Huvellezi ahrecellezine keferu min ehlil kitâbi min diyârihim” o ehli kitaptan kafir olanları (yani Beni Nadir) yurtlarından çıkaran Allah’tır diyor. “Li evvelil haşri” ilk toplanma için diyor. “Mâ zanentum en yahrucu” siz onların oradan çıkacağını hayal bile etmiyordunuz yani. Nadiroğullarını buradan çıkaracağız. Çünkü az önce ne dedim? Silah imalatı yapıyor bu adamlar. Kuyumculuk yapıyor ve ticaretle uğraşıyorlar. Çok zenginler. Böyle bir şeyi hayal edemezsiniz diyor. Şimdi bu insanları gireceksiniz kalesine, peki onlar ne diyor? Esas burası çok önemli. “Ve zannu ennehum mani’atuhum husûnuhum” onlar da kalelerinin kendilerini koruyacağını düşünüyorlardı. Şimdi kale var mıydı yok muydu? “Efendim tarih kitapları”. İşte ayet söylüyor: kaleleri vardı. Kalelerinin kendilerini koruyacağını düşünüyorlardı. Şimdi kaleye girip de suikast yapılmış ise onlar böyle bir şey düşünebilirler mi? Hiç mümkün mü? Ondan sonra gidecekler Resulullah’a se böyle yaptın, şöyle yaptın. Dikkat ediyor musunuz bir tane doğru cümlesi çıkmadı. Peki onu rivayet eden kim? Cabir Bin Abdullah. Peki C. Bin Abdullah bu olayı görmüş mü? Yok, görmemiş. Peki bu olayı görenlerden duyduğunu söylüyor mu? Yok. Peki bu olayı bizzat yaşayan kişi Resulullah’tan sonra 37 yıl daha yaşamış değğl mi? Peki bu kadar yıl yaşamış bir adam bir kere olsun demez mi ki ben böyle bir olaya karıştım? Demez mi yani. Gurur duyar. Evet. Ve bakın onlar ne diyor. Ayetin hükmü: kalelerinin kendilerini koruyacağını düşünüyorlardı. Birisi kalenin içerisine girip de suikast yapıyorsa bunu insan söyler mi? Kuranda bu olur mu? Gördünüz mü bakın kuranı esas aldığınız zaman yanlışlar nasıl ortaya çıkıyor. “Efendim Buhari”. Olabilir. Kardeşim Buhari meselesini bırakın C. Hakka gece gündüz şükredelim ki kuranı korumuş. Biz burada daha önce de okumuştuk. Kuranın şahitliği ile Bakara 102.ayetin şahitliği ile.

ABDURRAHMAN YAZICI: Hicri 43 senesinde vefat etmiş.

ABDULAZİZ BAYINDIR: 33 sene daha yaşamış Resulullah’tan sonra o zaman. Resulullah’ın vefatından sonra 33 yıl daha yaşamış. Resulullah 10. yılda vefat ettiği için. Bakara 102.ayette diyor ki; “vettebeu mâ tetluş şeyâtınu alâ mulki süleymanu ve lâkineş şeyâtıne keferu” o şeytanlar diyor kurana uyacaklarına bir önceki ayet ile birleştirriğin zaman, o yahudiler diyor şeytanların Süleyman’ın saltanatı ile ilgili söylediklerine uydular. “Ve mâ kefera süleymanu ve lâkineş şeyâtıne keferu: Süleyman kafir olmadı ama o şeytanlar kafir oldular”. Çünkü adamlar tevratın içerisine, burada göstermiştik arzu edenler Beni Kurayza olayı ile ilgili dersi dinleyebilirler. Tevratın içerisine adamlar, Süleyman(as)’ın kafirliğine dair bir bölüm yerleştirmişler. Tevratın içine yerleştirmişler. Hıristiyanlar da incilin içerisine kuran açısından bakarsan İsa(as)’ın kafir olmasını gerektiren bölüm yerleştirmişler ve onunla kiliselerini oluşturmuşlar. Tevratın içinde olur dediğimiz zaman hiç bir müslüman ya olur mu öyle şey demiyor. Buna hiç itiraz eden yok. Bu tevrat bu insanların temel kitapları. Yani sen kurana ne kadar önem veriyorsan onlar da o kadar önem veriyordu. Peki incil? Öbürlerinin temel kitapları. O ana kitaplara yerleştirilmiş dediğin zaman “haaa falan” diyen müslümanlar ama efendim Buhari’de var, Müslim’de var dediğin zaman “olur mu öyle şey” diyor. Bu ne demek? Nasıl olur böyle şey? Buhari ne zaman yaşamış? Hicretten 205 sene sonra doğmuş bir ada ya. Buhari’nin çalışmasını hiç bir zaman bu şey yapmaz. O, malzeme toplamıştır, tamam ama onu değerlendirmek Ona düşmez. O iş uzmanlara düşer. Bu, Buharinin çalışmasını hiç bir zaman değersiz yapmaz. İyi yapmış, Allah razı olsun ama olay bu.

YAHYA ŞENOL: Sonunda söyleyeceğimiz şeyi başta söyleyeyim. Şimdi Buhari’de, Müslim’de, Ebu Davud’da bizim hadis kitapları dediğimiz ve güvenilir olduğuna inandığımız hata birçok insanın bunu iman meselesi olarak gördüğünü düşünürsek bu rivayetler tenkitsiz bir şekilde bizim kitaplarımızda bulunduğu sürece hiç bir müslümanın kalkıp da geçen gün olan saldırıyı kınaması bir defa çelişkidir. Çelişkide başka bir şey değil. Sen bunu kabul ediyorsan Resulullah bizzat eğer suikast yapırdıysa eğer o Said ve Şerif Kuveyşi denilen çocukların ne kabahati var o zaman. Gidip bastılar ve Resulullah’ın şanını yüceltmek için 12 kişiyi kurşuna dizdiler. Hiç kimsenin çıkıp bunları kınamaya hakkı yok. Ya diyeceksin ki bu da M. Bin Mesleme gibi kahramandır, iyi yapmıştır, ellerine sağlık ya da onları kınıyorsan bu rivayetleri de tenkide tutacaksın. Bunlar burada durduğu sürece daha ne Fransalar daha be Charlie Hebdolar yaşanacak. Benim şahsi kanaatim bu. Böyle yaklaşıldığı sürece Fransa’da biter, Amerika’da olur, Amerika’da biter başka yerde olur. Birileri Allahu ekber diyerek birilerinin kafasını kesmeye devam edecek yani.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Batılılar bu açıkları güzel yakalamışlar ve güzel kullanıyorlar şimdi müslümanlara karşı. Ama ben şahsen bu işlerden ders çıkarmamızı düşünüyorum. Yani bir musibet bin nasihatten hayırlıdır şeyiyle. Ama dün bir yazı yayınladık, yazının sonuna şu cümleyi yazdık: “müslmanlar bin musibetten bir nasihat alamıyor malesef”. Bir musibet bin nasihattan hayırlıdır diyoruz ama habire musibetler geliyor kendilerini hiç suçlu görmüyorlar. Ama artık yani hocalara müslümanların şunu söylemesi lazım; İslam bu değilse nedir? Madem islam bu değil diyorsun bir anlat da biz de bilelim kardeşim. O zaman sizin kitaplarınızdaki bu rivayetler nelerdir bunları bir söyleyin bakayım hadi. Allah’a şükür ki elimizde kuran var ve o ravilerden bir tanesi de İbni Abbas. Bu olay meydana gelmeden 4 ya da 5 sene önce doğmuş İbni Abbas ve Mekke’de. Daha küçücük çocuk. Bunu rivayet ediyor. Yani ne bulursanız İbni Abbas’a mâlederler. Senaryoyu yapan o isimleri kullanıyor. İbni Abbas’ın bununla uzaktan yakından alakası yoktur yani. Peki bu olaya katılanlar niye hiç bir yerde bir şey konuşmamışlar? Bütün bunları sorgulama mecburiyeti var.

CEMAL NECİM: İbni Abbas fi sünen Beyhaki huve ada fi rivayeti fidaye şey’en gayri vucuti rivayeti Buhari. Kul hinzehabel yahud li fi sabah li yevmit tâli ilâ resulullah li âtaridu ala faalihi ma Kaab Bin Eşref ecâbehum resulullah kin vecettumuhum ev ricalin yehud faktuluhu. Fe huven recul mines sahabe ve seba ala reculin tacir min tucaru yehud kane muslimin ve yuhalituhum yamiluhum muamleten hasene fe katele.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bunu daha önce hiç söylememişti. Enteresan. Diyor ki; İbni Abbas daha 5 yaşındaki çocuk. En fazla 5 yaşında çünkü hicretten 3 sene önce doğmuştu bu da hicretin 2.senesinde olan bir olay. Ve Mekke’de. Medine’ye gelişi konusunda değişik rivayetler var. Veda haccı ile birlikte geldi diye söyleyenler de var. Mekke’nin fethinden sonra geldiğini söyleyenler de var. Biz, Mekke’den sonra geldiğini düşünelim. Hişam, Beyhaki’de şu vardır diyor. Diyor ki; hemen ertesi günü yahudilerden birisi Resulullah’a gelmiş bunu niye yaptınız bize demiş. Bir gurup yahudi geliyor niye yaptınız? Niye gelip suçsuz bir adamı öldürdünüz diyor. Resulullah da orada diyor ki; “yahudilerden kimi bulursanız öldürün”. Ondan sonra hemen orada müslümanlara karşı son derece iyi geçinen bir yahudi tüccarı birisi bulup hemen öldürüyor orada. Kimi bulursanız öldürün demiş. Bakın yahudi gene çok iyi ve Resulullah çok kötü dikkat ediyor musunuz? Ve rivayet de Beyhaki’de. Algı operasyonlarını görün. Peki şimdi sen delil olarak getirilen ayetleri şey yapacaktın. Zaten asıl ayetler delil getirilmez. Ben de bu arada size şunu şey yapayım. Her defasında tekrar hatırlatmamız lazım diye düşünüyorum. Âli İmran suresinin 7.ayeti var ya? O çok önemlidir. Ondan dolayı da o ayeti binlerce tefsirden okuyun anlamanız imkansızdır. Bizim bir ara burada bir radyomuz vardı bir türlü çalıştıramıyoruz. Gidiyor şey yapanlar, asıl vericiyi bozuyorlardı. Kim bozuyorsa bozuyor. İki de bir gidiyoruz. Sen burada ne yaparsan yap verici bozulduktan sonra değil mi? Hiç bir şey yapamıyorsun. Hatta bir ara ustalar gitti bulamadılar, duvarı söktüler ki duvarın içerisindeki kabloyu kesmiş öyle kapatmışlar ki kimse anlayamasın. Sonra radyoyu kapatmak zorunda kalmıştık. Bizi çok sevdikleri için! Burada da gerçekten oyunu oynayanlar, işin vericisi durymunda olan Âli İmran 7.ayeti öyle bir duruma getirmişler ki anlayın anlayabilirseniz. Orada Allah diyor ki; “huvellezi enzele aleykel kitâb: sana bu kitabı indiren O’dur”,”min huve âyâtun mukemâtun hunne ummul kitâb: onda muhkem ayetler vardır” yani kısa öz ve hüküm ifade eden ana ayetler vardır, onlar kitabın anasıdır. “Ve uhâru mutelişabihat: diğerleri de o ayetlere benzeyenlerdir”. Yani birisi ana, birisi onunla alakası olan ayetlerdir. Böylece açıklamaya ve hikete ulaşılır. “Ve emmellezine fi kulûbihim zeygun: kalbinde kayma olan varsa”. “Fe yettebiûne mâ teşabehe münhu” o kurandan kendi zihnindeki o yanlış düşüncesine benzer gibi gördüğü şeylerin peşine takılır. Niye? “İbtigâel fitneti vebtigâe te’vılıh: bir sıkıntı ortaya çıkarsın ve o ayeti kendi istediği tarafa çevirsin diye”. İşte biz bunu çok görüyoruz. Şimdi bakın burada da göreceksiniz. Şimdi ayetleri oku.

HİŞAM: “Ve kad nezzele aleykum fil kitâbi en izâ se’mitum âyatillâhi yukferu biha ve yustehzeu biha fe lâ tak’udu meauhm hatta yehudu fi hadisin gayrihi”. NİSA 140.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Nisa suresinin 140. ayetinde Allah diyor ki; Allah’ın ayetlerinin inkar edildiği ya da onunla alay edildiği bir yerde oturmayın diyor o kadar. Başka bir konuya dalıncaya kadar. Başka bir şey yok yani. Allah’ın ayetiyle alay ediliyor. He tanımıyor, böyle bir şey yoktur diyor hem de onunla alay ediliyor. Ayetlerle alay edildiği zaman orada oturmayın. O kadar. Yapılan şey bu kaşkın gidin. O kadar yani protesto edin demiş oluyor. Bu, ona bir cevap olur yani o insanlara. Şimdi delil olarak getirilen ayetlere bakın. Hadisi gördük değil mi? Böyle bir hadis olur mu arkadaşlar? Yani aklı başında bir insan bunu hadis olarak kabul edebilir mi? Uydurma olduğu her halinden belli. Efendim Buhari’deymiş! Olabilir. Adamlar tevratın, incili içine sokmuş ya.

ENES ALİMOĞLU; Burada çok delil alına hadisler var, başka rivayetler var. En büyük hadiste problem çıktığı için başkasını okumaya gerek yok. Kabul edilmez.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Az önce de Hişam bir tanesini okudu işte.

ENES ALİMOĞLU: Ayetlerden delil aldığı birinci ayet Tevbe suresi 29.ayettir. Burada “kâtilullezine lâ yu’minune billâhi ve yevmil ahir” diye başlayan ayet. En sonunda “hatta yû’tul cizyete a yediv vehum sâgirun” diyor. “Onlar kendilerini küçük hissederek cizye verinceye kadar onlarla savaşın”. Resulullah’a hakaret eden insan kendini küçük hissetmiyor, büyük hissediyor ki o katli vacip olur.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Az önce okuduğum ayette karşılaştırın, “zihinlerine birazcık uygun gelen”. Şimdi bakın burada ben size örnek göstereyim. Kurandaki tevil, ayetler arasındaki bağlantıyı kurmak demektir tamam mı ilgili. Şimdi elimde bir bilgisayar var. Bu da bilgisayarın fişi. Bu fişin ağızı ile bunun arasında bir benzerlik var değil mi? Müteşabih bu. Yani karşılıklı. Ama bu, bir delik olarak, bu, içerisine girecek fiş olarak. Ama arada bir uyum var. Bunu kim yapmıştır? Fabrikası yaptı değil mi? Bunun şarz cihazını da verdi. Bunu 220’ye takacaksınız falan dedi. O da orada belli. İşte tevil, o ayeti bu ayete birleştirmektir. Ne ile? 220 volt ile bilgisayarın arasını birleştirmek. Tamam. Peki ben şimdi bu aleti bozmak istersem. “Vellezine fi kulubihim zeygun” o, kalplerinde bir kayma var. Bozmak istersem ne yaparım? 1-Öbürünü 220 yerine 110’luk ya da başka yani bunu bozacak voltaja takarım. İşte bak taktım, aksini söylersen kafir olursun. İşin ucunda din var ya. Ondan sonra peki o olmuyorsa alırım burada da delik var, burada da delik var. Bu buraya tam oluyor ama buraya taktığım zaman sistemi bozamıyorum ki. O zaman buraya takacağım. Buraya uymuyor? Zorluyorsun, zorluyorsun ve şeyi bozuyorsun. Birinci delili görüyor musunuz? Şeydeki hangi kelimeymiş? Ayeti almıyor delil olarak, kelimeyi alıyor. Ayeti okuyor, delil aldığı tek kelme. “Hatta yu’tul cizyete an yedin vehum sağirun” “sağirun” kelimesi yani küçülmüş olarak cizye verinceye kadar. “Küçülmüş olarak” kelimesini delil alıyor. Tek kelime. Halbuki Allah ne diyor? “Bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem kılınmış sonra ayrıntılı olarak başka ayetlerle açıklanmıştır. Açıklamayı Allah yapmıştır ki kendinizi Allah yerine koymayasınız”(HUD 1). Şimdi burada “vehum sağirun” onlar alçalmış olarak cizye verinceye kadar savaşın ayeti ki onu da inşallah bir gün ders yaparız. O konuya girersen bir sürü sorylarınız ortaya çıkar girmeyeceğim. Çünkü orada da çok büyük tahribat vardır. Bağlamlarıyla ilgili olarak yapılmış yanlışlar vadır. “Vehum sağırun” diyor. Bunu İbni Tetmiye delil alıyor diyor ki bu adamlar Resulullah’a sövdüklerine göre kendini büyük görüyorlar. Mâdem Allah alçalıncaya kadar, cizye verinceye kadar diyor bunlar kendilerini büyük görüyor diyor. “Sağırun” kelimesi de uymuyor. Yani ben bunu alıyorum buraya şey yapmıyor. O zaman bastırıyor, bastırıyor ki yeni bir delik açsın. Bu adamlardan cizye alınır. Bunlar kendilerini büyük görüyorlar ki Resulullah’a hakaret ediyorlar, öyleyse bunu öldüreceğiz. Gördünüz mü? Halbuki ne dedi Allah? Bu bir kitaptır ki ayetleri muhke kılınmış ve hakim ve habşr tarafından başka ayetlerle açıklanmıştır ki siz Allah’tan başkasına kul olmayasınız.. Bu ne oldu şimdi? Hep böyle oluyor. Ayet de bulamıyorlar bir kelime buluyorlar o kelimeyi de bozuyorlar. Bir de şu var diyor. Bu ayet hicretin 9.senesinde inmiştir ki doğru. Bağlantılarına baktığımız zaman kuran buna şahittir. Yani iniş tarihini bile kuran veriyor. Ona ben şimdi girmeyeceğim çünkü konu fazla dağılır. Hicretin 9.senesinde inmiş olan ayeti, hicretin 2.senesinde yapılmış bir suikastin delili alıyor. Düşünebiliyor musunuz?

ENES ALİMOĞLU: İbni Teymiye’nin zamanında inmiş ki.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Nasıl olsa İbni Teymiye’nin zamanında vardı! Evet.

ENES ALİMOĞLU: İkinci delil Tevbe suresi 7. ayet. “Keyfe yekûnu lil müşrikine ahdun indellâhi ve inde rasulihi” oradan 12.ayete kadar. “Ve in nekesu eymânehum mim ba’di ahdihim ve taanu fi dinikum fe katilu eimmetel kufri innehum lâ eymâne lehum leallehum yentehun”(TEVBE 12).

ABDULAZİZ BAYINDIR: Asıl delil bu 12.ayet. Mealden okuyayım size. “Eğer verdikleri sözden sonra yeminlerini bozar”. Şimdi Beni Nadir’e uygulayın. Söz vermişler, yeminlerini bozmuşlar. Resulullah Medine’ye vardığı zaman sözleşme yapılmış. “Ve dininize saldırıya kalkarsa o küfür öncülerini hemen öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Umulur ki vazgeçerler”. Öldürün diyor. Küfür öncülerini öldürün. Peki öyle mi bu? Bakın şimdi surenin başında, sizinle antlaşma yapmış müşriklere diye başlıyor. Diyor ki; “bir ultimatom: Allah ve resulünden anntlaşma yaptığınız müşriklere”. Burada diyor ki; “eğer onlar antlaşmadan sonra antlaşmayı bozarlarsa”. Yukarıda da bozduklarından bahsediyor. Hiç buna gerek yok. Benim uğraşmama hiç lüzüm yok, hemen onu takip eden ayeti okuyalım. Çünkü ayetler birbirini açıklar ya. Allah, ayetleri ben açıklamayı ben yapıyorum ki kendinizi Allah yerine koymayasınız. Mealden okuyayım; “ey müminler, bir kavimle savaşmazmısınız ki yeminlerini bozdular, peygamberi çıkarmaya kalkıştılar”. Çıkarmaya kalkıştılar değil: çıkardılar. Kim onlar? Medine’den çıkarmaya mı kalktı yahudiler? Öyle bir şey var mı? Mekkeliler çıkardılar değil mi? Ondan sonra? “Hem de ilk önce size saldırıyı onlar başlattılar”. Beni Nadir, müslümanlara saldırı mı yaptı? Bak tek kişiden bahsetmiyor: onlar. Şimdi Mekkeliler Bedir’de yapmadılar mı? Orduyu getiren Mekkeliler değil mi? Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te onlar getirmediler mi? “Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer müminseniz önce Allah’tan korkmalısınız”. Bakın şimdi “elâ tukatilûne kavmen nekesu eymânehum: yeminlerini bozmuş olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız?”. Bunlar nedir? Hudeybiye antlaşmasını bozan müşriklerdir. Peki niye böyle söylüyorsun? Çünkü Allah söylüyor. “Ve hemmu bi ihrâcir resul: resulu çıkarma konusunda kesin kararlıydılar”. Peki bunlar çıkarmadılar, Resulullah kendi gitti değil mi? Niye? Çünkü öldürmeye karar verdiler. Ya öldürecekler ya da oradan çıkaracaklar. Resulullah bunu haber alınca biliyorsunuz hicret etti. Mecbur kaldı yani. Yakalasalardı zaten öldüreceklerdi. Ondan sonra “vehum bedeukum evvele merrah: zaten bu işi onlar başlattı”. Suçu onlar yaptılar. Onun için ayette “ve kâtilu fi sebilillâhillezine yukâtilunekum” der Bakara 190’da. Sizinle savaşanlarla savaşın. Sizinle savaştı mı Mekkeliler? Savaştı. Bedir, Uhud, Hendek. Peki bunu tutupta bu ayeti sen yahudi Kaab Bin Eşref’in öldürülmesine nasıl delil alabilirsin? Alınabilir mi arkadaşlar? Bak ikinci delili şimdi şeyin. Tabi yanlış için o kadar çok kitap yazmaya ihtiyaç var. Doğru olsa iki kelimede bitirirsin. “Kâtilu” ya öldürün diye anlam veriyor. “Katilu” arapçada karşılıklı savaşma demektir, öldürme değil. “Uktulu”dur öldürmek “kâtilu” değildir. Mealler de o oluşan anlayışa göre yazılıyor. Ben tefsircilere hep şunu söylüyorum; ya kardeşim size ne oluyor? Fıkıh, kelam, bütün ilimler size uymak zorundayken siz onlara uyuyorsunuz. Yapmayın Allah aşkına, dik durun diyorum ama hiç dinleyen yok. Sakalım da var dinlemiyorlar! Beyazladı da bile. Siyahken de dinlemiyorlardı ya.

ENES ALİMOĞLU: Şu anda okunan ayerleri birinci, ikinci diye almış onu okumaya gerek yok.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak ayetlerin kelimeleri cımbızla çekerek delil almış yani ayet olarak değil. Çünkü yapamaz. Az önce söylediğim gibi o delikleri genişletmesi lazım yoksa fiş sığmıyor.

ENES ALİMOĞLU: En son delili de “innellezine yû’zunellâhe ve rasulehu leanehumullâhu fid dunya vel ahir” en başta okuduğumuz Ahzab 57. ayette Allah’a ve resulüne eziyet edenler; Allah onlara dünya ahiret lanet etmiştir. Bu ayet var. Diyor ki hadiste eziyet erti Eşref demiş, bu hadis bu ayeti beyan ettiği için onun laneti de öldürmektir diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Burada asıl en büyük şey o. Şimdi ayetlerde böyle bir şey çıkmıyor ya. Bizim derginin son sayısında burada ben yazdım diye demiyorum! Yanlış anlamayın! Bu yazıyı mutlaka okumanızı şahsen isterim. Yazının başlığı: Nebiyi ve ulemayı tanrılaştırma. Defalarca burada anlattık nebi ve resul kelimeleri birbirine karışmıştır. Nebi de resul olarak algılanmıştır. Ondan sonra resule itaat: resul elçidir kendi sözünü söylemez. Allah’ın sözünü söyler. Ona itaat Allah’a itaat algılanıyor. Ve dolayısıyla sonra Onun sözleri kuran ile eş hale getiriliyor ki İmam Şafi bunu Er Risale’sinde söylüyor. Kuran ile eş hale getiriyor. Ondan sonra da diyor ki; kuran kuranı, sünnet sünneti nesh eder. Kuran sünneti, sünnet kuranı nesh etmez diyor. Ama arkasından bir hadisle üç ayeti nesh ediyor aynı yerde. Yani sünnet kuranın üstüne çıkıyor. Burada da aynı şeyi söylüuor İbni Teymiye. Diyor ki; evet bu ayet her ne kadar Allah onları dünyada, ahirette lanet etmiştir demişse de madem Resulullah men li Kaab İbni Eşrer demiş o toplantıda halkın huzurunda. Kim Kaab Bin Eşref’i öldürecek demiş. O zaman bu ayetin manası odur. Lanet öldürmektir. Hadi buyrun. Görfünüz mü? Bu şeye benziyor. Hatırlarsınız Temel’i değil mi? Galata Köprüsü’nden geçiyormuş birisi gelmiş çarpmış Ona. Temel ona çarpıyor da tabi Temek kendini köyde yürüyor gibi düşünüyor. Adam da nazikliğinden pardon demiş. Temel de onu almış köprüden aşağı atmış. Niye böyle yaptın? “Pardon dedi”. “Pardon kötü bir şey mi?”. “Ya kötüyse. Her ihtimale karşılık öyle yaptım” diyor. Başka kaldı mı ayet?

ENES ALİMOĞLU: Kalmadı. Ayetlerden biraz bir şey çıkardım da. Bu Peygamber’e söven, hakaret eden…

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bunun için 1136 sayfalık kitap yazılır mı Allah aşkına?

ENES ALİMOĞLU: Kuranın şahitliği ile Peygamber(as)’a müşrikler sövüyor, yahudiler sövüyor, onlara bir şey yapılmıyor. Bir emir de gelmiyor. Mesela mecnun diyor, büyücü diyor, yalancı diyor. Getirdiği şeye esâtirul evvelin diyor. Ondan sonra sapık…

ABDULAZİZ BAYINDIR: Her türlü şeyi söylüyorlar Resulullah’a canım.

ENES ALİMOĞLU: Hatta şeyde bu Hicr suresi son ayetinde Allah diyor ki; “ve lekad na’lemu enneke yediku sadruke bima yekûlun”(HİCR 97).

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tabi. İçin iyice daralıyor diyor söylediklerinden dolayı. Çok iyi biliyoruz.

ENES ALİMOĞLU: İçin daralıyor, ondan sonra senin yapacağın iş hangisidir? “Fe sebbih bi hamdi rabbike ve kum mines sâdıkin”(HiCR 98).

ABDULAZİZ BAYINDIR: Allah herşeyi güzel yapar diyor, sen Allah’a boyun eğ ve secde edenlerden ol.

ENES ALİMOĞLU: “Ve’bud rabbeke hatta ye’tiel yakin”(HİCR 99)

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ölene kadar rabbine kulluk et diyor. Asıl kuran bu konuda ne diyor? Zaten okuduk ayetleri. Bak gördünüz mü burada İbni Teymiye’nin delil alabileceği bir şeye rastladınız mı? Bakın arkadaşlar ne kadar uğraştılar 1100 küsür sayfalık kitabı özetlemeye. Özetten de özet işte hepsi bu kadar başka yok. Var mı bir delil? Yok. Peki aleyte delil var mı? Âli İmran 186’da ne dedi Allah? “Ve le tesmeunne: kesinlikle işiteceksiniz”,”minellezine ûtul kitâb: kendine kitap verilenlerden”. Tamam bunlar yahudi ve hıristiyan. Başka? “Minellezine eşreku şirke düşenlerden” müşriklerden. Bütü kafirler müşriktir kurana göre. Onlardan işiteceksiniz. Peki Abdullah Bin Ubey Bin Selul var. Bu adam Hazreç kabilesinin reisi. Ve bu adam münafıkları başı. Münafikun suresi bu adamın kafir olduğuna şahitlik ediyor. Sure şahitlik ediyor bırakun şunu bunu. Bununla ilgili mesela çok önemli bir Beni Mustalik gazvesi vardır. Bu savaş, Uhud savaşından önce mi sonra mı tartışılıyor. Beni Mustalik, Mekke yolu üzerinde Mekkeliler’e destek veriyor. Onun için Resulullah onlarla savaşıyor ve orayı çok sayıda esirle oradan geliyor. Çok sayıda da ganimet alıyor oradan. Ama o savaşa A.B. Übey Bin Selul de katılmış. Ve savaş sırasında yaptığı yaramazlıklar kuran ile sabit olmuş olan kişiye, Resulullah’a emredilen davranışın ne olduğunu şimdi göreceğiz hep beraber. Ben burada şunu da size söyleyeyim. İçinizde siyasetle meşgul olmak isteyeniniz varsa bu olayı çok iyi kavrayın. Münafikun suresini çok iyi kavrayın. Muhalefette hangi steateji ortaya konabilir, muhalefete karşı nasıl davranış yapılır. Çünkü Resulullah’ın siyasi muhalifiydi A.B.Übey B.Selul. Resulullah Medine’ye gelmeden Medine’nin kralı yapmak için anlaşma yapılmıştı. Resulullah gelince suya düşmüştü. Her zaman bir muhalefet yapmıştı. Onunla ilgili oku bakayım Fatih. Önce hikayesini okusun sonra ayetlere bakacağız. Bu rivayerler doğru. Niye doğru? Biraz sonra okuyacağımız ayetlerle bire bir uyuşuyor. O da Buhari’nin rivayeti. Buhari’de olan hepsi yanlıl değil ama yanlışlar da var bunu unutmamak lazım.

FATİH ORUM:  Münafikun suresi, kuranın 63.suresi. Münafikun suresinin şu olay üzerine nazil olduğu söylenir. Rivayet şöyle. Zeyd Bin Erkam şunları anlatmıştır. Bir savaştaydım.  Abdullah Bin Übey’i işittim şöyle diyordu; “Allah’ın elçisinin yanındakilere nafaka vermeyin ki dağılsınlar. Onun yanından dönelim, güçlü olan güçsüz olanı oradan çıkaracaktır. Ben bunu hemen amcama söyledim. O da Peygamber(sav)’e söylemiş, beni çağırttı.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Daha çocuk bu. Küçük yaşta.

FATİH ORUM:  Allah’ın elçisi(sav) hemen Abdullah Bin Übey ve arkadaşlarına haber gönderip çağırttı. Onlar, böyle bir şeyi söylemediklerine yemin ettiler. Allah’ın elçisi beni yalancı, Onu ve arkadaşlarını da doğru söylüyor kabul etti. Öyle bir üzüntüye kapıldım ki onun gibisi hiç başıma gelmemişti. Gittim evde oturdum. Amcam dedi ki; “ne diye Allah’ın elçisi karşısında yalancı çıkacak ve Onu kızdıracak kadar ileri gittin?”. Sonra Allah, Münafikun suresini indirmiş. Peygamber(sav) hemen adam gönderip beni çağırttı ve okudu. Allah Teala seni haklı çıkardı ya Zeyd dedi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mesela o rivayette geçen ifade ayette var. O ifade aynen. Diyor ki; “yekûlune le in recâ’na ilel medineti le yuhricennel’e’azzu: şöyle diyorlar; “hele Medine’ye bir girelim, izzetli ve şerefli olan zelil ve hakir olanı çıkaracaktır”. O rivayette bazı yanlış şeyler var ama ana gövde doğru. Onun üzerinde durmak istemiyorum. Şimdi Tirmizi’yi oku.

FATİH ORUM:  Tirmizi’nin rivayeti daha kapsamlıdır. Zeyd Bin Erkam şöyle anlattı: Allah’ın Elçisi(sav)  ile birlikte savaştık. Beraberimizde bedevilerden bir bölük de vardı. Suya doğru koşuşurduk bedeviler bizi geçerlerdi. Bir bedevi, arkadaşlarını da geçerdi. O, önce havuz yapar su doldurur, etrafına taşlar koyar, sergi ile örter ve arkadaşını beklerdi. Ensardan bir kişi, bir bedevinin yanına vardı. Su içsin diye devesinin yulatını salıverdi ama o bırakmak istemedi. Ensari, suyun çevresini yıktı. O bedevi değneyini kaldırıp ensarinin başına vurdu ve yaraladı. Ensari hemen varıp münafıkların başı Abdullah Bin Übey’e haber verdi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ensari, Medineli müslüman tabi. Biliyorsunuz.

FATİH ORUM:  O, onun arkadaşlarındandı. A. Bin Übey öfkelendi ve bedevileri kastederek şöyle dedi; “Allah’ın Elçisi’nin yanındakilere bir şey vermeyin ki etrafından dağılsınlar”. Çünkü yemek vaktinde onlar Allah’ın Elçisi’nin yanına gelirlerdi. Abdullah dedi ki; “bunlar dağıldıklarında Muhammed’in yemeğini götürün yanındakilerle yesin”. Sonra arkadaşlarına dedi ki; “hele Medine’ye dönün, güçlü olan elbette oradan güçsüz olanı çıkaracaktır”. Zeyd dedi ki; “ben, Allah’ın Elçisi’nin bineğinin terkisinde gidelim. Abdullah Bin Übey’i duyunca hemen amcama haber verdim, O da gitti Allah’ın Elçisi’ne haber verdi. Allah’ın Elçisi hemen Abdullah’ı çağırttı. O yemin etti, inkar etti. Allah’ın elçisi de Onu doğrucu, beni yalancı saydı. Amcam geldi “Allah’ın Elçisi ve müslümanları kızdırmaktan, kendine yalancı dedirtmekten ne anladın” dedi. Beni öyle bir üzüntü bastı ki kimsenin başına gelmemiştir. Allah’ı Elçisi ile beraber gidiyorduk. Ben üzüntüden başımı bükmüştüm. Allah’ın Elçisi kulağımı büktü ve yüzüme güldü. Bana bunun yerine dünyada ölümsüzlüğü verseler bu kadar sevinmezdim. Sonra Ebu Bekir yetişti, Allah’ın Elçisi ne dedi diye sordu. Bir şey demedi. Yanlız kulağımı büktü ve yüzüme güldü dedim. Müjde dedi. Sonra Ömer yetişti. Ebu Bekir gibi konuştu. Sabahladık. Allah’ın Elçisi(sav) Münafikun suresini okudu.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Münafikun suresinde bu sözün doğru olduğu ifade ediliyor. Zaten ayetlerde var. Diyor ki bak; savaş sırasında su başında münafıkların reisi; “hele Medine’ye dönelim izzetli ve şerefli olan zelil ve fakir olanı çıkaracaktır diyor. Savaş ortamında öyle bir şey meydana geliyor ki istersen oku ben söylemeyeyim. Elmalılı’nın da güzel bir şeyi vardı. Gördün mü onu? Açıklaması var. Onu da bir oku. Çok önemli bir şeydir. Ondan sonra ayetleri şey yapalım.

FATİH ORUM:  Allah’ın Elçisi(sav), Beni Mustalik’in kendine karşı Halis Bin Ebi Dırar komutasında asker topladığını haber alınca yola çıktı. Sahile doğru Kudeyd nahiyesindn Nureysi denilen su üzerinde onlarla karşılaştı. Çarpıştılar. Allah, Beni Mustalik’i yenik düşürdü. Onlardan ölenler oldu. Oğulları, kadınları, malları ganimet alındı. Beni Kelb Bin Avf Bin Amir Bin Leys Bin Bekir’den Hişam Bin Debabe denilen bir adam da yaralandı. Ensardan Ubade Bin Sabit’in takımından bir adam Onu düşman zannederek yanlışlıkla öldürmüştü. Su almaya gelenler suyun başındaydılar. Bu sırada Beni Gıfar’dan Ömer’in atını çeken işçisi Cehcalh Bin Said ile Abdullah Bin Übey’in dostu Cüheyn Bin Sinan su üzerine yetişip dövüşmüşlerdi. Sinan “yetişin ensar” diye Cehcah da yetişin muhacirler diye bağırmıştı. Abdullah Bin Übey buna sinirlenmişti. Yanında kavminden bazı kimseler vardı. Henüz genç yaşta olan Zeyd Bin Erkam da içlerindeydi. Abdullah şöyle ded; “bunu da yaptılar ha! Kendi ülkemizde bizi istemiyorlar. Artık çok oldular. Vallahi bizimle şu Kureyş kaçkınları arasındaki durumu şu söz açıklıyor; besle köpeği yesin seni”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Biz ne deriz? Besle kargayı oysun gözünü. Onlar da öyle diyor. Ne diyor bak köpek diyor. Kime? Resulullah’a ve etrafındakilere.

FATİH ORUM:  “Vallahi Medine’ye dönersek güçlü olan güçsüzü elbette oradan çıkaracaktır”. Sonra adamlarına dönüp şöyle dedi; “işte sizin yaptığınız. Onları ülkenize soktunuz, mallarınızı onlarla bölüştünüz, şimdi vallahi eğer siz elinizde olanı onlara vermezseniz çekip giderler”. Zeyd Bin Erkam bunu işitti, Peygambere yetiştirdi. Savaş bitmişti. Ömer ile beraberdiler. “Ey Allah’ın Elçidi, Abbad Bin Bişr’e emret Onu öldürsün” dedi. Hz.Ömer diyor bunu Peygamberimiz’e.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hep Ona dedirtirler bunu.

FATİH ORUM:  Allah’ın Elçisi dedi ki; “nasıl olur Ömer: o zaman herkes, “Muhammed arkadaşlarını öldürüyor diye laf eder”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bunların hepsi senaryo.

FATİH ORUM:  “Söyle asker yola çıksın”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak Allah rızası için davranmıyor da etrafın konuşmalarına göre şey yapıyor. Öyle şey olur mu? Haşa yani. Hep algı operasyonu.

FATİH ORUM:  Sonra devam ediyor. Aynı olaylar tekrar ediyor. Ondan sonra da Peygamberimiz Ömer’e şöyle söylemiş; “bak Ömer, görüyor musun nasıl çözüldü olay. Senin dediğin zaman öldürseydim Onun için nice dik kafalılar sevinirdi. O gün sana vur desem vururdun değil mi” dedi. Ömer de “elbette. Allah’ın Elçisi’nin emri benim emrimden çok büyük, çok bereketlidir derdim”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Senin atladığın yerleri de ben kısaca özetleyeyim. Orada Abdullah B. Übey Bin Selul’un oğlu Abdullah var. Babasıyla aynı adı taşıyor. O, mümin, samimi bir genç. Babasının böyle yaptığını tabi duyuyor. Ondan sonra Münafikun suresi de inince Medine’ye girişinde gidiyor babasının önünü kesiyor ve kılıcını çekiyor babasına diyor ki; “ya diyeceksin ki ben zelil ve hakirim, Allah’ın Resulü ve müminler itibarlı ve şereflidir yada seni öldürürüm diyor. Ya oğlum yapma, etme falan. Neyse. Bu haber Resulullah’a gelince Abdullah’ı çağırıyor, bırak diyor babanı içeri girsin. Sonra Medine’ye vardıkları zaman babasının başında diyor ki; “ya özür diyeceksin yoksa seni öldürürüm” diyor, Resulullah buna da mâni oluyor. Yapma diyor. Sonra tabi çok saygın bir adam rivayetlere göre. Çünkü Hazreç kabilesinin reisi. Sonra halk artık bunun yaramaz bir kişi olduğunu anlayarak halkın gözünden düşmeye başlıyor. Ondan sonra da Resulullah diyor ki, bu rivayetin doğru olduğuna inanmıyorum bu kısmın. Gerçi zaten sahih rivayetlerde de geçmiyor bu. Diyor ki; “ya Ömer, orada öldür diyordun. Öldürseydim iyi mi olacaktı. Bak şimdi milletin gözünden düştü”. O da diyor ki; “ya Resulallah, sen kadar bilemem ki”diyor. Şimdi buradan esas şuraya gelelim. Önemli ola kuran ne diyor. Beni Mustalik dönüşüde hepinizin hatırlayacağı bir olay vardır. Abdullah Bin Ubey’in yaptığı büyük bir iftira vardı. Kime ne iftirası yapmışlardı? Aişe validemize değil mi? İfk hadisesi. Bu savaşın dönüşünde. Şimdi, eşine zina etmiştir demek, bir kişiye yapılabilecek en büyük hakaretlerden değil mi? Nur suresinin 14.ayetini bir aç Yahya. Resulullah orada bu adama, zina etmiştir diye doğrudan doğruya söylemiyor. Öyle bir senaryo ortaya koyuyor ki zina etmiş gibi oluyor Aişe validemiz. “İnnellezine câu bi ifki: o iftirayı yaparak gelenler var ya”,”usbetum minkum: içinizden bir gurup”. Birbirine kenetli bir şey. Bugün ne deriz? Çete deriz değil mi? İçinizden bir çete. “Lâ tahsebûhu şerral lekum bel huve hayrul lekum: onu sizin aleyhinize düşünmeyin, o sizin hayrınızadır” diyor Allah. Hakikaten ben de şahsen kendi hayatımda çok şer gibi gördüğüm şeylerin hayr olduğunu daha sonra müşahade ediyorum. “Li kullimriim minhum mektesebe minel ism: onlardan her birinin kazandığı günah kenrinindir” diyor. “Vellezi tevella kibrahu minhum lehu azâbun azim”(NUR 11). “Vellezi tevella kibrahu minhum” bu kim ENES hoca? Abdullah Bin Übey Bin Selul. Onların içlerinde büyüklüğü kendisine şey yapmış böyle, veli edinmiş.. Nasıl mana veririz? Yani kendisini büyük gören. Türkçede bunun tam bir karşılığı vardı ama. Büyük değil ama kendisini büyük gösteren bir yapı içerisinde yani. Kendisini olduğundan büyük gören o kişi. Öyle diyebiliriz, daha başka da ifade tarzları var. Ona da büyük bir azap vardır diyor. Onu öldürün diyor mu bakın? Gördünüz mü hiç bir şey yok. Tabi çok sayıda ayet var da siz daha sonra okursunuz. Yani böyle bir şey olmadığı. Ve sonra Abdullah Nin Übey Bin Selul’un kuranın şahitliği ile işte yaptığı. Aişe validemize iftira ediyor. Ve bu boş çıkıyor kuranın şehadetiyle bunun bir iftira olduğu ortaya çıkıyor. Ondan sonra Münafiku suresinde bu kişilerin kafir olduğunu C.Hakk açıkça ifade ediyor. 3.ayet “zâlike bi ennehum âmenu summe keferu: bunlar inandılar”. A. Ü. Bin Selul, Bedir savaşından sonra müslüman olduğunu söylüyor. Bu ayete göre demekki başlangıçta samimi olarak müslüman olmuş. “Summe keferu: sonra kafir oldular”. Zaten bunun etrafında epeyce bir münafık vardı kendisiyle beraber. “Fetûbi’a alâ kulûbihim fehum lâ yefkahun: artıl bu onlatın kalplerinde bir tabaka oluşturdu”. Kendileri için öyle bir yapı oluştu. “Onlar artık gerçeği anlamazlar”. Ondan sonra “ve iza reeytehum tu’cibuke ecsamuhum: onları gördüğün zaman görüntüleri seni hayran bırakır”. Çok güzel, yakışıklı. “Ve in yekûlu tesma li kavlihim: konuştukları zaman sözlerine kulak verirsin ne iyi konuşuyorlar dersin”,”keennehum huşubun musennedetun: bunlar, duvara dayalı kütükler gibidirler”,”yahsebûne kulle sayhatin aleyhim: her sesi kendi aleyhlerine düşünürler”. Yanlış yolda olduklarını bilirler. Burada asıl şey “humul aduvvu: asıl düşman onlardır”. Bak kafir ama mümin gözüküyor. Ne diyor Allah? Asıl düşman onlar. Arkasından ne beklersiniz bu yapıya göre? Git öldür. Bak demiyor Allah. “fahzerhum: onlara karşı dikkatli ol”. Bizde de vardır. Dime düşmene düşmen elinde silahı ola, velü müşkil budur sureti haktan gele. Bunlar sureti haktan gelen düşmanlardır. Asıl sıkıntı o. Ondan sonra ne diyor Allah? “Kâtelemuhumullâh: Allah onları kahretsin”, git sen onları öldür demiyor. “Enna yu’fekun: nasıl da bu yalana geliyorlar”(MÜNAFİKUN 4). Sayfayı çeviriyoruz 7.ayet “humullezine yekûlun: onlar söylüyor” sadece A. Bin Übey değil ekip olarak söylüyorlar. Çete. Aynı çete, aynı savaşta gene Müreys az önce okudu ya şey. Aynı savaşta Beni Mustalik gazvesi dönüşünde hem orada problem çıkarıyorlar savaştan sonra, hem dönüşte Aişe validemize yolda iftira ediyorlar, hem de müslümanlara karşı ne kadar aşağılayıcı cümleler kullanıyorlar. Diyor ki; “humullezine yekûlun: bu sözü söyleyen onlar”. Ne söylemiş? “Lâ tunfiku alâ men inde resulillah: Resulullah’ın yanında olanlara bir şey vermeyin”. “Hattâ yenfaddu: dağılsınlar”. Hepsi gidene kadar bir şey vermeyin. Onlar dağıldı mı zaten O da dağılır. Allah diyor ki; “ve lillâhi hazainussemâvâti vel ard: göklerin ve yerin hazineleri Allah’a aittir”,”ve lakinneel munâfikine lâ yefkahun: ama münafıklar bunu anlamazlar”(MÜNAFİKUN 7). Yardıö yapacak olan Allah’tır. “yekûlun: şöyle diyorlar”. Bu işin Beni Mustalik savaşında olduğunu kurandan öğreniyoruz. “Lein raca’na ilel medineti: hele Medine’ye bir dönelim göreceksiniz”,”le yuhricennel e’azzu: çok izzetlü ve şerefli olan çıkaracak”,”minha: o Medine’den”,”el ezelle: en alçak olanı çıkaracak”. Bak birer kişi, artık gurup değil. Çok izzetli ve şerefli olan kişi çıkaracak kim olur bu ayetin şehadetiyle? Abdullah Bin Übey Bin Selul olur değil mi? Peki en zelil ve hakir olan kişi kim olur? Resulullah olur değil mi? Tek kişiye geldi. Çoğuldan tekile geldi. Kesinlikle çıkaracaktır diyor. “Ve lillâhil izzetu ve resûlihi ve lil mu’minin: izzet ve şeref Allah’ındır, Resulü’nündür, müminlerindir”,”ve lakinnel munâfıkine lâ yâ’lemun: ama bu münafıklar onu bilmez”. Peki ENES hoca, bundan daha ağır bir sövme, aşağılama olur mu bir insan için? Evet Mehmet Hoca, olur mu daha aşağısı? Hiç mümkün değil bundan daha büyüğü. Mesela Tevbe suresi 67.ayet “humullezine: onların içlerinde nebiye eziyet eden vardır”,”yekûlûne huve uzun: adam kulak”. Kulağı bizde dinliyor. Ne derler bizde? Dedikoducu derler bizde değil mi? İyi mi kötü mü ayırmıyor. “Kul uzunun hayrun lekum: de ki sizin için hayırlı kulaktır”,”yu’minu billâhi ve yu’minu lil mu’minin: Allah’a güveni var, mümünlere de güveni vardır” müminlere güvenir, Allah’a da güvenir Resulullah. “Ve rahmetullillezine âmenu minkum: içinizden inananlar için de bir rahmettir”, Allah’ın bir ikramıdır. “Vellezine yu’zune rasulallâh”  Allah’ın resulüne eziyet edenlere ne geekirmiş? “Lehum azâbun elim: acıklı bir azap”. Allah’ın eliyle, bizim elimizle değil. Zaten başka ayetlerde onu söyledi. Abdullah Bin Übey Bin Selul ölüyor. Hatta hastalanıyor. Hastalandığında Resulullah ziyarete gidiyor. Ebu Bekir(ra) bile dayanamıyor, “ya Resulallah bâri ziyarerine gitme” diyor. O zaman sen de gel diyor. Oraya gidiyorlar. Adam öleceğini anlamış. Resulullah’ın hırkasını istiyor. Bana hırkanı ver diyor. O benim üzerimde olsun. Cennete gidecekmiş hırka sırtında olursa. Şimdi bizimkiler hırka-i şerif ziyaretleri yapıyorlar ya.

YAHYA ŞENOL: Hırka adam kurtarabilecel olsa Abdullah Bin Übey’i kurtarmıştı.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hırka adamı kurtarsa Abdullah Bin Übey’i kurtarır. Çıkarıp verirken “ya Resulallah, bu kadar mı” diyor EbuBekir(ra). Diyor ki; “bunun ona bir faydası olmaz ama bize faydası olur” diyor. Bunun Ona bir faydası olmaz. Çünkü piskolojik bir ortam oluşturuyor. Ve veriyor. Ölüyor Abdullah Bin Übey. Oğlu Abdullah, Resulullah’a haber gönderiyor. Ya Resulallah babam öldü, gel cenaze namazını kıldır. Namazı kıldırmıyor çünkü o sıra inen bir ayet var. Hangi ayetti ENES hoca? Sen onun üzerinde çalışıyordun. Tevbe 84.ayet. Ve vefatı da hicretin 9.yılında. Resulullah’tan bir kaç ay önce vefat ediyor bu adam. Tamam mı? “Ve lâ yusalli alâ ahadin minhum mâte ebedev”. Münafıklar olduğu çok açık ve net olarak ifade ediliyor. Yukarıyı okuduğum zaman çok açık, şüpheye yer yok. Bunu şey yapmayayım da çünkü sorular olur. Sorulara vakit olsu diye. Diyor ki; “ve lâ tusalli alâ ehadim münhum: bunlardan hiç birine cenaze namazı kılma”. Yani hiç birisine destekte bulunma ölenlerden. “Ebeden: asla”,”ve lâ temum alâ kabrih: kabrinin başında da bulunma”,”innehum keferu billâhi ve rasulihi mâtu ve hum fâsıkun: onlar Allah ve resulün inkar etmiş ve fasık olarak ölmüşlerdir”.

KATILIMCI: Hocam hadislerde şey geçiyor yanlı: kıldıktan sonra ayet indiği.

ABDULAZİZ BAYINDIR: ENES hoca, öyle miydi? Olabilir. Ayetin metni ona çok uygun.

ENES ALİMOĞLUOCA: “İn testağfir lehum seb’ine merraten”(TEVBE 80) o ayet var ya. O ayet indikten sonra dediği gibi Peygamber(sav) cenaze namazına gitmeye kalkıyor, Hz.Ömer de tutuyor gitme diyor. Peygamber(sav) diyor ki; “Allah burada 70 kere istiğfar etsen de dmiş. Ben, 71 kere isyiğfar ederim” diyor gidiyor. Namazı kılıyor sonra ayet iniyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Namaz kıldıktan sonra. Tamam. Benim de çünkü zihnimde o vardı. Acaba yanlış mı hatırlıyorum diye şey yapmadım senin söylediğinde. Orada namazını da kılıyor. Zaten bundan sonra yapma diyor. Bundan sonra yapma diyor Allah. Mesela bazı kitaplarda kıldırmadığı yazılıyor namazını. O da var yani. Ama rivayetlerde bu var. Ve kabrinin başına da gidiyor. Ama ondan sonra yanlış hatırlamıyorsam onun kabilesinden 900 kişi müslüman oluyor. Sen onu hatırlıyor musun? Ben öyle hatırlıyorum. Yani aklımda olan o. Bir kaynak falan veremem ama çok eski bir bilgi bu. Şu anda aklıma gelen bilgi. 1000 kişi mi yazılı? Ben 900 kişi dedim, O da 1000. 100 kişi fark varmış aramızda. Kaynak ne? Artık millet ulema oldu kardeşim hemen bakıyor. Umretul Kâri. Buhari şerhi Umretul Kâri sözü. Demek ki 1000 kişi demiş benim aklımda 900 kişi. Bir de zaten Abdullah Bin Ubey’in Resulullah’a karşı tavırları, bunlarla da sınırlı değil yani. Bir keresinde Resulullah Beni Nadir’e doğru giderken bunlar da bir kenarda konuşuyorlar, onlardan bir tanesi “toz ediyorsun, toz etme” diyor burnunu kapatıyor. Hakaret ediyor yani. Ama Resulullah o hakareti hiç duymadan geliyor bunlara ayet okuyor. Ondan sonra diyor ki; “bak Muhammed, bunlar güzel sözler ama sana tavsiye ederim, sen öyle her rastladığın yerde ayet okuma sana gelenlere oku sadece”. Adamın ne kadar kibirli olduğunu görüyor musunuz? Şimdikiler de aynısını söylüyor. Ve işte gördünüz mü Resulullah kuran ile sabit olan davranışlar, çok daha ağır hakaretler. Peki sen 1136 sayfa kitap yazdın da şu ayetleri hiç mi görmedin Ey İbni Teymiye? Niye hiç alakası olmayan ayetleri yazıyorsun da asıl konunun özüyle ilgili olan ayetleri unutuyorsun? Bunlar kabul edilebilir mi? Başka var mıydı? Şimdi ENES hoca ile Hişam tespit etmişler Yahya okuyacak. Evvelki gün Hişam benim yanıma geldi diyor ki; ya Hocam diyor bu İbni Teymiye adam öldürmeyi bir kahve içmek gibi çok kolay şey yapıyor. Bu ne biçim kitaptır diye bana söyledi. Şimdi onu Yahya’dan dinleyeceğiz.

YAHYA ŞENOL: Hep başkaları tespit ediyor ben okuyorum, bana patlayacak meseleler ha 🙂 Beni Kureyza’da da aynısı oldu. Şöyle tespit etmiş arkadaşlar. 7-8 madde kimler tekfir edilir ve hemen öldürülür. İlginçlerden başlayalım. Mesela diyor ki. Birincisi namazdaki niyetle alakalı. Ne alâkası var diyeceksiniz. Şöyle okuyayım. İbni Teymiye’nin Mecmu’l Fetâva diye 37 ciltlik bir kitabı var. Onun 5.cildinin 153.sayfasında şu ibare geçiyor. Diyor ki; “namazda sesli olarak” niyet ettim Allah rızası için falan diyoruz ya biz,”sesli olarak niyet etmek ne Resulullah’ın sünnetinde vardır ne ashabın hiç birinde yoktur. Namazda sesli niyet edilmez. Her kim ki diyor sesli niyet edilmelidir derse onu tevbeye davet etmek lazım. “Fe in eserra âzâlike kutile” kim bu görüşünde ısrar ederse öldürülür. Sesli niyet edilmelidir namazda diyenler öldürülür. Cilt 5 sayfa 153. Sonra bu bazı hadis rivayetleriyle yenmesi yasak olduğu söylenen şeyler var. Akrep ve yılan gibi. Diyor ki; “bu tip yılan, akrep gibi şeyleri yemek müslümanların icması ile haramdır”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Var mı böyle bir icma?

YAHYA ŞENOL: Olsa eğer Malikiler’de farklı bir görüşe rastlanmazdı. Malikiler bozmuş bu icmayı. Onun haricinde ashabtan da farklı düşünenler var. Diyor ki; kim bunların helal olduğunu söylerse tevbeye davet edilir. Tevbe ederse yırtar, etmezse öldürülür. Cilt 3 sayfa 51.

-Kim ki 5 vakit namazı ve cuma namazını terkederse hatta yanlış söyledim, 5 vakit namazı cemaat ile kılmayı terk ederse ve cumayı terk ederse tevbeye davet edilir, tevbe etmezse öldürülür. Cilt 3 sayfa 52.

– Şeriatın kurallarını farklı bir şekilde algılayan…

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kendisi gibi yani

YAHYA ŞENOL: …her kim olursa tevbeye davet edilir, tevbe etmezse öldürülür. Cilt 3, sayfa 33.

-Bir namaz vaktini herhangi bir gerekçeyle geciktiren. Bak terk eden değil, vakti geldiği halde geciktirmiş herhangi bir seveple. Tevbye davet edilir. Bu,kabul etmezse mi yoksa kabul etse de mi? Kabul etmezse öldürülür. Cilt 5, sayfa 80. Kuran mahluktur diyen de öldürülür gibi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kuran mahluktur sözü basit bir söz değil haa! Niye biliyor musunuz? İsa’nın ezeli olduğunu kabul ettirmek isteyenler kuran ezelidir diyorlar. Çünkü İsa, Allah’ın kelimesidir. Bu söz taaa ezelden beri vardı. Yani ne diyorlar; “hiç bir şey yokken söz vardı”. Bu, tamamen bir hıristiyan senaryosudur. Şimdi bu size çok basitmiş gibi gelir. Mahluktur dediğiniz zaman bunların “İsa Allah’ın oğludur” sözü bitiyor. İsa’nın ezeliliği bitiyor. İsa’nın da nebilerden bir nebi olması gerekiyor. O dönemde öyle bir yapı oluşmuş ki şeyde. Biliyorsunuz Abbasi döneminde getirdiler Abbasileri Emeviler’den sonra halife yaptılar. İranlılar da veziri azamlık makamını işgal ettiler. Mekke’de, Medine’de okuryazar kimse yok. Bürokrat yok. Bürokrasiyi bilen kimse yok. Zaten bilse bile onunla uğraşamaz, işleri çok fazla. Ama bir taraftan 1500 yıllık yazılı tarihi olan Sasani devleti var, bir tarafta 1000 yıllık yazılı tarihi olan Roma var, Bizans var. Şam bölgesi dediğimiz zaman Şam değil. Bugünkü Suriye bölgesinde onlar bürokrasiyi işgal etmişler. Irak ve İran bölgesinde de Sasaniler. Şimdi bir de veziri azamlığı da ihdas ettiğiniz zaman halife kukla haline dönüşüyor üst tarafta. Dolayısıyla aşağıdaki ulemayı acayip bir şekilde ezmişlerdir. Bir de bir şey kavramı çıkarmışlardır zındıklık diye. Yerleşik görüşe aykırı olursa, az önce zaten şeyini konuştuk İbni Teymiye’de. Farklı bir görüş ortaya koyduğunuz an tevbeye davet etmeden öldürülürsünüz. Bu, Seyid Sabık’ın Fıkh-us Sunnesi’nde görmüştüm. Niye tevbeye davet edilmez? Çünkü diyor zındık, zahiren de bâtınen de mümindir diyor. İçi de mümin dışı da mümin diyor. Peki niye öldürülüyor? Tevbe edeceği bir şey yok ki diyor. Ama nedir? Genel görüşe aykırı. Dolayısıyla bu anlayışa göre hepimiz zındıl sayılırız. Çünkü geleneksele aykırı. Ve şunu diyor; isterse görüşünü kuran ve sünnetle ıspatladın öldürülür. Tevbesi de istenmez. Ve bu mezheplerin hepsinde vardır. Peki sorular.

FATİH ORUM: Ahzab 60,61 ve 62’yi konu ile ilgili olarak kısaca değerlendirebilirmisiniz diyorlar. Bunu da delil getiriyorlarmış.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Öyle mi? “Ya eyyuhen nebiyyu kulli ezvacike ve benâtike” az önce bunu okumuştuk zaten. 60 tamam. “Lein lem yentehil munâfikûne vellezine fi kulubikum maradun: eğer munafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, bu yaptıklarından vazgeçmezlerse”,”vel murcifûne fil medineti: Medine’de yalan yanlış haberleri yayanlar bu davranışlardan vazgeçmezlerse”,”le nugriyenneke bihim: seni onlara karşu teşvik ederiz”,”summe lâ yucâvirûneke fihâ illâ kalilâ: sonra senin çevrende çok az kalırlar bunlar”,”mel’ûnin: lanetlenmiş olarak az kalırlar”. Ondan sonra “eyne mâ sukifu: nerede bulunurlarsa”,”uhizu: yakalanır”,”ve kuttilu: öldürülürler”. Bakın siz yakalayın öldürün demiyor burada dikkat edin. Yani birileri öldürür. Çünkü bu adamların artık Medine onlatın asıl yurtları. Orada kalamazlar. Medine’den dışarı çıkarılırlar, gidecekleri de yer yok. Yakalanır öldürülürler. Siz öldürün demiyor ama dikkat edin. Çünkü mesela “sukifu” ,”kuttilu”. Bu iki kelime başka ayette var. “Vaktulûhum haysu sakıftumûhum ve ahricûhum haysu min ahrâcûkum vel fitnetu eşeddu minel katl” var ya Bakara suresi 191.ayette. Mekkeliler, müslümanları Mekke’den çıkarmış biliyorsunuz ve üç kere de Medine’ye saldırı yapmışlardı. Tamamen suçlu olan insanlar. Onları bulduğunuz yerde öldürün diyor ama bulduğunuz yerde derken savaşın dışında değil. Çünkü ondan bir önceki ayet savaş ile ilgilidir. “Ve kâtilu fisebillallâhillezine yukâtilûnekum”(BAKARA 190) sizinle savaşanlarla savaşın ve savaşta bulduğunuz yerde öldürün diyor ayet. Onların sizi çıkardığı yerden siz de onları çıkarın diyor. Ve savaşta da aşırı gitmeyin diyor. Aşırı gitmeyin diye emrediyor. Dolayısıyla tüm bunları birlikte değerlen… Tabi bak mesela burasa öldürün denmiyor ama sanki öldürün emri varmış gibi anlaşılıyor. Peki “summe lâ yucâvirûneke fihâ illâ kalila   mel’ûnin: lanetlenmiş olarak böyle kalırlar”(AHZAB 60-61). Öldürecek olan başkalarıdır. Çünkü bu adamlar hep problem olur, gittikleri yerde kimse ile anlaşamazlar. Bu nedir? Bu, şudur: bu adamların böyle bulundukları yerde başkaları tarafından öldürülmeleri, müslmanların eliyle değil. “Sünnetallahi fillezine halev min kabl: bundan öncekilerin içerisinde Allah’ın kanunu budur”,”ve len tecide li sunnetillâhi tebdilâ: Allah’ın kanununun yerine geçecek bir şey bulamazsınız”(AHZAB 62). Senin çevrende fazla kalamazlar diyor müslümanlarla ilgili olan o. Sizin çevrenizde kalamazlar diyor tamam mı? Kovun demiyor. As kalırlar ve dışlanmış olurlar. Az kaldıklarına göre çekip gidiyorlar müslümanların çevreeinden. Gittikleri yerde başkaları öldürüyor. Niye? Allah’ın kanunu budur. Çünkü gittikleri her yerde bu pisliklerini sürdürecekler, başkaları da dayanamayacak öldürecekler. Öldürün emri yok dikkat edin.

FATİH ORUM:  Bir de şöyle bir soru var. Vitr namazını yatsının hemen arksında kılmanın sakıncası varmıdır?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Vitir namazı gece namazıdır. İsra 79. ayette “ve minel leyli fe teheccet bihi nâfileten lek” diyor Allah. Sana ek bir görev olarak gece namazı kılmak için uyan diyor Allah Resulullah’a. Yatsınn son vaktinden sonra olması gerekir o. Yatsının son vakti de bugün ezanların okunmaya başladığı vakittir biliyorsunuz. Yatsı ezanları okunduğu zaman yatsının başlangıcını değil bitişini ilan ediyor. Çünkü Allah İsra 78’de “ekımis salâte li dulûkiş şemsi ilâ gasakıl leyl” diyor. Namazı, güneşin batıya yani meridye geçişinden havanın kararmasına kadar ya da kutup bölgesinde beyaz gecelerde soğumasına kadar namazı kıl diyor. Dolayısıyla hava iyice kararır yani ufukta herhangi bir aydınlık kalmadığı zaman ki güneş ufkun 18 derece altına inmiş olur. O zamana kadar yatsı kılınmış olması lazım. Türkiye’de ezanlar 17 derecede okunur. Araplar kaç derecede okuyor tam bilmiyorum ama ezan bitene kadar yatsı vakti de geçer. Dolayısıyla yatsı vakti bittikten sonra gece olmuş olur “feteheccet bihi” diyor Allah yani uykudan uyan diyor ama rivayetlerde var. Yani gece sen uyanamayacağını düşünüyorsan yatmada kılabilirsin diye de rivayetler var. Kılınabilir. Ama yatsı vaktinde kılnmaz. Yatsının vakti çıkmış olması lazım. Yani yatsı ezanları okunmuş olması lazım bugünkü Türkiye’deki uygulamaya göre. Peki hepinize çok teşekkür ederiz. Şimdi kısa bir özetleme yapayım o zaman. Soru mu soracaksınız? Size hak vermedik bugün. Diyorlar ya; “televizyonlarını yeni açmış olan kişiler için”. Neyse Burhan Bey, sen de sor da.

BURHAN BEY: Hocam bu batılıların islama ve Resulullah’a yaptıkları hakaretleri ne üzerine yaptığını araştırılması gerekmiyor mu? Genel olarak uydurulan rivayetler üzerinden bunları yapıyorlar. Yani Kaab Bin Eşref gibi gerçekten hakaret mi ediyorlar yoksa mesela “subyancı” diyorlar. 9 yaşında gerdeğe girdiği için bunu söylüyorlar. Bunlara da dikkat çekilmesi gerekmiyor mu?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bizim bunlara sürekli dikkat çektiğimizi biliyorsunuz. Allah’a şükür elimizdeki bütün imkanları kullanmaya çalışıyoruz. Siz de yapıyorsunuz. Facebooklarınızda, şurada, burada, sosyal medya denilen şeyde.

BURHAN BEY: 90’lı yıllarda Salman Rüşdi olayı vardı. Belki yaşı şey olanlar hatırlayabilir. Karışmıştı. Bangladeş’te müslümanlar ölmüştü. Daha sonra anlaşıldı ki bu Selman Rüşdi bizdeki rivayetleri şeytan ayetleri diye Enam suresinin 10. ayetinin onunla bağlantılı olarak açıklamış. Artı bir tarihi bilgi vereyim, yakın tarihten. Sivas olayları, aslında bu Selman Rüşdi’nin “Şeytan Ayetleri” yüzünden ortaya çıktı. Bunu mesela hiç kimse bilmiyor şu anda. O zaman da bilmiyorlar neden olduğunu.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Çünkü provakatörler şey yapıyor.

KATILIMCI: Hocam, dersiniz için çok teşekkür ederim. Ben bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Daha doğrusu iki şeye. Dün Semerkand Tv’yi seyrediyordum. Sürekli seyrettiğim bir Tv değil de orada denk geldiği için söyleyeyim. Şimdi orada önünde hiç bir akademik ünvanı olmayan bir arkadaş ki zannedersem dersimizin sonu geldiği için son 10 dakikalık bölümünü yakalayabildim. Orada dedi işte bu Medine’ye gelen Mekke’den gelenler ile oradaki ensarların ilşkisini getirerekten işte bir ayet okumuştu tam hatırlamıyorum orayı. Allah onlardan razı gelmişti. İşte bunu bağlayaraktan Peygamberimiz onlardan razı gelmişti. İşte Peygamberimiz’den de  Allahı’mız Ondan razı gelmişti diyerek onlara hakaret ettiğimiz zaman yani konuyu sizin derste işlediğiniz, Allah’a eziyet etmeye getirdiler. Yani onlara bir şey söylemeyelim, işte Peygamberimiz’e geldi, ondan sonra Allah’a eziyet etmektir deyip yani sizin dediğiniz…

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tanrılaştırıyorlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kendilerine destek olmak için Allah’a bağlıyorlar diyorum. İkincisi, ben bir konuyu da bağlamak istiyorum Fransa’daki saldırıyı. Fransa devleti çok yakın zamanda Filistin’i kendi meclisinde devlet olarak kabul ettiğine dair bir yasa ya da bir görüş sunmuştu. Bu saldırıyı da bu açıdan da ele almak gerekir bence.

ABDULAZİZ BAYINDIR: O saldırıda çok ciddi provakasyon şeyleri var. O ayrı bir konu da. Biz onu kendi uzmanlarına bıraktık. Fakat bizim kitaplarda da böyle bir olay var.

KATILIMCI: Hocam ben ilk defa geliyorum buraya. Konuyu siyasete çevirmek istemiyorum ama şöyle bir konum var: bizim şu anda ülkemizin eski başbakanı, şimdiki cumhurbaşkanın bir dünya şeyi çıktı. Bunu da bir şekilde açığa çıkmaması için örtbas ediliyor. Şimdi ben bunu ahiret anlamında soruyorum. Şimdi kuranı kerimde zalimin zulmünü görüp de ona destek veren, onun mahşerde günahlarına ortak mıdır yaptıklarına.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir kere biz onu görmedik. Bunun ıspatlanması gerekir, bir. Bir de burada biz siyaset konuşmayız, iki. Ben meseleyi bir özetleyeyim. Şimdi bu bir iddia. İddialara bakarak biz konuşamayız. İddialar bizi hiç bir şekilde ilgilendirmez. Burada açık ve net. Lütfen siyaset konuşmayın. Konmuzla da alakası yok. Şunu arkadaşlarımız çok iyi bilir ki biz, eğer kesin olarak eminsek herhangi bir şeye onu da söylemekten asla çekinmeyiz. Açın bizim şeyleri bakın göreceksiniz mesela Ahmet Davudoğlu ile ilgili üç tane mektup görürsünüz sitemizde. Kesin olduğu kanaatine varırsak gerekeni söyleriz. Ama böyle dedikodularla da hüküm vermeyiz yani. Artık vakit bitti özetleyeyim ondan sonra konuşuruz.

Kaab Bin El Eşref, yahudi şairi ile ilgili olarak bizim kaynaklarda Resulullah’ın onu bir süikast düzenleyerek, bir organize suikast ile öldürdüğü ittifakla kabul ediliyor. Ama gördük, bunun sahih olma şansı yok. Çünkü böyle bir şey mescidin içerisinde herkesin huzurunda söylenmez. Çünkü Beni Nadir, Beni Kaynuka. Ondan sonra Beni Kureyza ve Hazreç kabileleri var ki bütün bunlar Resulullah’a karşı olan üç tane yahudi kabilesi. Bir tanesi de işte Abdullah Bin Übey Bin Selul’ün kabilesi. Böyle bir şey asla olamaz. Bunu kim öldürecek diye mescidde konuşulamaz, bir. Haşr suresinde bunların kaleleri içerisinde kendilerini güvende hissettiğini C.Hakk açıkça ifade ediyor. Bu suikastin de kalenin içerisinde yapıldığı ifade ediliyor ki bu da asla olamaz. Çünkü kale kapıları akşam kapatılır. Orada birisini öldüreceksiniz de hem de kellesini koyacaksınız bir torbaya ve oradan çıkarıp götüreceksiniz. Bu da asla olamaz, iki. Bunu öldürdüğü iddia edilen kişilerden hiç birisinin bu konu ile ilgili tek kelimelik bir sözü bize gelmiş değil. Öldürdüğü söylenen kişiler, olayla uzaktan yakından ilgisi olmayan kişiler, bu da üç. Bu rivayetlerde karısı ile arasında geçen görüşmeler anlatılıyor. E burada öldürülen bu kişi herhalde karım bana şunu söyledi diyecek değil. Böyle bir şey imkansız. Ondan sonra yok efendim kadınları rehin istiyorlar falan. Sonuçta bütün bunları ortaya koyduğumuz zaman bu rivayetin uydurma olduğu net bir şekilde ortaya çıkıyor. Ama maalesef bugün mezhepler Allah’ın Resulü’ne söven kişi tevbe de etse öldürülür konusunda bir tek gayri müslimlere tevbe fırsatı veriyorlar değil mi? Onda da ihtilaf varmış yani. Şimdi dolayısıyla bu yapı içerisinde orada gerçekten müslümanlar gidip oradaki adamları öldürmüş olabilirler. İşin provakasyon tarafı ayrı ama gerçekten de olabilir. Biz burada çok ders yaptık, bu İşid’e karşı çıkıyorlar. Kardeşim, bugün İşid’in yaptığı Sünni-Şii bütün mezheplere uygun. Niye ona karşı çıkarken kendini bir gözden geçirmiyorsun? Yani bu geleneksel yapı artık şey yapmıyor. Artık insanları kandıramıyorsun. Eskiden kandırabiliyordunuz. Bak ben burada konuşurken arkadaş hemen açtı telefonundan, kaynağından bilgiyi buldu bana söyledi. Artık daha bu insanları kandırmanın zamanı geçti. Artık bu kişiler televizyonlara çıkıp da bu islam değildir, peki bu islam değildir ama nedir? İslam nedir onu da anlatsınlar ya da desinler ki bu iş bizim işimiz değil, biz gidiyoruz Allah’a ısmarladık bu işi bilenler yapsın desinler.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz.İsa Gelicekmi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın