… Gelin hep beraber yürüyelim. Demiş ki valla bizi karıştırma bu işe. Ben de kendim gittim Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme ve durumu haber verdim. Ya Seleme bunu sen mi yaptın diyor Peygamberimiz. Bu şahıs sensin değil mi? Belki de duymuştur Peygamberimiz. Evet o adam benim ya Resulallah diyor. Allah ne emretmişse benim boynum kıldan ince. Ben dayanırım diyor. Allah sana neyi göstermişse benim hakkımda o hükmü ver. Emir veriyor o Mücadele Suresinde. Onu açalım. “eşlerine zıharda bulunan, sen annemin sırtı gibisin deyip de söylediklerine dönenler, karısına tekrar dönme durumunda iseler yapmaları gereken bir köle azat etmektir.” Edebilir misin diye sormuyor Peygamberimiz o rivayette. Ayete tam uygun. Öbür rivayette edebilir misin diyor. Öyle şey olur mu? Allah’ın emriyse bu soru sorulur mu yani. Buysa bunu yap diyeceksin. Çünkü o başkalarının ağzıyla gelen rivayetle bizzat olayı yaşayanın rivayeti farklı olacak. Diyor ki Allahü Teâlâ “Yapacağı iş bir köle azat etmektir.” Peygamberimiz de ne diyor? Bir köle azat et diyor. Böyle ensesine vurarak valla demiş bundan başka rakebem yok. Yani işte başka yok. Ha ondan sonra iki ay oruç tut diyor peş peşe. Bak burada ne diyor Allah ayette? “Onu bulamazsa iki ay peş peşe oruç tutması gerekir.” Ama öbür rivayetlerde tutabilir misin? Öyle şey olur mu? Ya Resulallah diyor ben zaten oruçtan dolayı bu zıharı yapmıştım. Yine sen bana oruç diyorsun. Buna nasıl dayanayım diyor. Bir vesk temri 60 sa ediyor. 60 fakire dağıt diyor. Şimdi ayete bakalım. “60 tane fakiri doyuracak.” Ya biz sabaha geldik böyle yiyecek yok. Biz bu gece sahur da yapmadık ki yiyeceğim hiçbir şey yok. ben nasıl vereyim diyor. Ama burada af yok. Bu son. 60 tane vereceksin kardeşim. Bugün verme. Ama burada çok önemli bir incelik var. İlk iki hususta köle azadı, iki ay oruç eşiyle ilişkiye girmeden yapılması gereken. Ama 60 tane fakiri doyurmadan ilişkiye girebiliyor. Bu demek ki ertelenebilir. Bugün yoksa bir sene sonra. Ama eşiyle ilişki için 60 fakiri doyurmayı beklemiyor. Bak burada dikkat ederseniz eşiyle ilişkiye girmeden diye geçti. Ama öbüründe 60 fakiri dedi ve hiçbir şart koymadı ayette. Peygamberimiz de burada onu söylüyor.
(Ama burada şöyle bir durum yok mu hocam? Bu adam zaten yasaklı olan bir şeyi yapmış. Sonraki gelecek şey için sormuyor, geçmişi soruyor.)
Onu da işte cezaları bildiriyor Peygamberimiz. Bir köle azat et. Yok. İki ay oruç tut. Zaten ben bundan dolayı bu sıkıntıya girdim. Tek bir seçenek kalıyor 60 tane fakiri doyurmak. Bunun affı yok yani.
(Sonuncusu yapmadan önce tamam ben bunu vereceğim diyor.)
Zimmette borç kalır.
(Şöyle bir şey. Köle azat etmeye zaten gücü yok. Oruç tutmaya da gücü yok. Miskini doyurmayı göze alayım böyle bir şey yapayım. Böyle bir şey olabilir mi?)
Yaparsa yapsın bana ne yani hesabı Allah’a verecek. İşin o tarafında değiliz.
(Rivayette böyle mi diyor yani.)
Rivayette öyle değil canım. Olur mu? Adama soru soruyor. Üçüncüsünde Allahü Teâlâ deseydi ki burada 60 tane fakiri doyuracak, eşiyle ilişkiye girmeden deseydi. Adam da güçsüz, yıllarca 60 fakiri doyuramayacak durumda olsa kadın bir tarafta kendi bir tarafta mı olacak? Ama Allahü Teâlâ onu üçüncüsünde o şartı koşmuyor.
Sadaka ile görevli olan kişiye git diyor. Gönderiyor. Sana versin. O bölgenin görevlisi olabilir evet. Kendi mahallesinin sadaka görevlisi olabilir. Git ona sana bir vesk…
(O kişiyi Peygamberimiz sadaka görevlisi olarak tayin etmiş olabilir. O mahalleye git topla al gel ama sen dağıt.)
Ama sahibi sadaka diyor. Oradaki zekatları toplamakla görevli kişiye git diyor. Toplanmış zekattan alıyor. Toplamakla görevli değil adam burada.
Sana bir vesk yani 60 sa hurma versin, 60 fakire dağıt diyor. Artanı da dağıtırken bir şey de alır yani hepsini kiloyla tartacak değil ya. Artanı da sen ailenle beraber ye diyor. Demiş valla hep siz bana dünyayı dar ettiniz, beni korkuttunuz ama Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme gittim bana genişlik gösterdi. Gayet güzel de davrandı. Benim size sadaka vermemi de emretti bak. O da kendi bölgesinin zekat memuruna gitmiş oluyor.
Şimdi, burada bu hadisin birtakım işte parçaları eksik olan rivayetleri var. O rivayetlerden hareketle mesela diyor işte bir köle azat edebilir misin? Yok. 60 gün oruç tutabilir misin? Tutamam. Yani lütfen gibi sanki. Öyle değil ki, orada emir. Kefaretse emirdir yani. Ondan sonra o zaman 60 tane fakiri doyur. Benden daha fakiri yok. O zaman al şunu götür dağıt. Benden daha fakirine mi? Götür ailene yedir. Bak ailene yedir birincisinde uydu. Çünkü adam zıharda bulunmamıştı Buhari’de ilk hadiste. Hz. Ayşe’den gelen hadiste adam eşiyle ilişkide bulunmuş ama zıhar yok orada. Orada 60’tan bahsetmiyor, sıralama yok. Köle azat et demiyor, 60 gün oruç tut demiyor. Sadece sadaka ver diyor. Onun için orada bir arak yeter yani 15 sa yeter. Ama 15 sa 60 fakire dağıtılamaz çünkü Peygamberimizin hadisinde 60 fakire 60 sa dağıtmak gerekir. Yani biraz 3 kere 6, 18. Yani 180 kilo dağıtmak lazım en az. Öyle bir arakla yani 15 sa ile olması mümkün değil. Dolayısıyla öbür rivayetlerin parçaları tutmuyor. Sonra adama diyor ki Peygamberimiz git sen ye. Eee ne oldu? Adam karlı çıktı. Hani bu kefaret?
Peki, siz diyorsunuz ki 2 ay yani 61 gün deniyor. 60 gün ceza, 1 gün kaza. Hani o 1 gün rivayeti nerede var? Hani? Nereden çıkıyor sizin o rivayet ettiğiniz hadislerin hiçbirisinde 1 gün yok. Bak bu şahsa da 1 gün demedi o Hz. Aişe rivayetinde. Çünkü tekrar edelim. Allahü Teâlâ o süreyi tamamlama ikramını, bu bir ikram, bir fırsat veriyor. 1 ay oruç tutma fırsatını sadece hastalara ve yolculara veriyor. Diğerlerine yok. Sen kaybettin, gitti kardeşim. Bunu ne sen 2 ay oruç tutmakla kapatabilirsin ne ömür boyu tutmakla. E peki sadaka? Tamam tövbe etmişsin yapacağın başka bir şey yok. Durumunu düzeltirsen Allah affeder ve günahını da sevaba çevirir. Bu da işin başka tarafı.
(Hocam bir de burada bu sadaka aynı zamanda iki kişilik olmuş oluyor herhalde. O da var. karısını ne yapacağız?)
Ha, bu olayı iki kişi yapıyor. Bakın karısından hiç bahseden yok. Yani o adam cinsel ilişkiyi eşiyle yapmış. Niye eşiyle ilgili hiçbir şey geçmiyor hadisi şerifte? Ama zıharda bu zıharı yapan erkektir. Sadece erkekle ilgilidir ceza. Onun için hadislerin…
(Kasten bozanda ne oluyor?)
(Zıharda tekrar affediyor ama o orucunu bozan…)
(Yani Ayşe rivayetindeki zikredilmeyen kadın ne olacak?)
Hayır kadın gelip sorsa, tövbe eden kadın değil, tövbe eden erkek. Tövbe eden için sadaka gerekiyor.
(Kadın tövbe de mi etmiyor?)
Etmemiş, gelmemiş.
(Orada kadın zikredilmediğinden dolayı … anlaşılmıyor)
Yok diyor ama başka şeyler de söyleniyor.
(Biz ne diyeceğiz? Kadınlara gerekir mi?)
Günahı işleyen kimse tövbe ona gerekir, sadaka da ona gerekir diyeceksin. Ama o kadın da gelseydi kadına da aynı şeyi söyleyecekti. Sadakanın miktarı da yok.
(Sormuyor mu sen yaptın aynısını kadın da…)
Peygamberimizin hadislerinde öyle bir olay yok. Bak hangi hadisinde var? Kadın gelseydi kadına da aynı şeyi söyleyecekti. Çünkü o mübaşerette şey yapan iki taraflıdır, ikisi de aynı derecede sorumludur.
(Hocam bir tanesi isteksiz yapmışsa bu işi?)
Onu ahirette sorarız. Prensip olarak zorlama olmaması lazım. İstisnaidir o. Onu işte İmam Şafii diyor.
(Yani sorulan soruyla ilgili neden kadınla ilgili bir şey demedi? Bir şey diyecekse sonuçta kadını çağırması gerekir. Diyecek ki siz ilişkiye girdiniz mi?)
Ona hiç gerek yok. Hayır adam gidecek diyecek ki Peygamberimiz böyle dedi. O da tövbe eder, o da. Sadaka verir biter.
(Hocam şimdi bu ayetle ilgili iki soru soracağım. Diyor ya 2 ay peş peşe oruç tutacaksın. Eğer buna gücün yetmezse. Şimdi sahih hadislerde ilk önce okuduğumuz zaman şunu anlıyoruz. Bir adam işte güçlü kuvvetli 2 ay oruç tutabilir mi? Ama hadisten anladığımız kadarıyla adam sanki ona gücü yetiyor ama hanımıyla ilişkiye girmeden 2 ay boyunca… Ona gücü yetmiyor.)
Ona gücü yetmiyor. İlişkiye girmeden 2 ay. Onun gücünün yetmediği taraf orası. Oruç tutmaya gücü yetiyor.
(Yani böylesi durumları olan birisi derse ki ben normalde fiziken 2 ay oruç tutarım ama hanıma dayanamam 2 ay. Adamın ikinci bir eşi falan da yoktur. O zaman fakir doyuracak.)
(Şu anda zaten öyle bir şeye gerek yok yani. Sizin dediğiniz geceleri ilişkiyi serbest bırakan ayet gelmeden önceki olay gibi duruyor.)
Hayır, zıhar yapan kişiyle ilgili duruyor ifade. Zıhar yapandan bahsediyor değil mi? Ondan bahsetmiyor yani ramazanda orucunu kasten bozandan bahsetmiyor. Zaten adam gece girmiş ilişkiye, gündüz yok. Tam rivayette gece girmiş tamam mı? Orucunu bozmuş falan değil adam. Sadakayı olduğu kadar verecek yani adam. 60 taneye tamamlayacak. Taksit taksit ödeyecek. Allah kimseyi gücünün üstünde… Fakirleri doyurmada ilişkiye girmeden önce kaydı yok.
(E hocam zıhar yapan birisi hemen bundan tövbe edip kefaretleri ödemezse, onun karısı anlaşıldığına göre herhalde bir boşanma hakkı talep edebilir.)
Olabilir. Zaten o ayeti kerimenin başında kocasını şikayet eden kadından bahsediyor. O surenin başında. İki ayrı olay. Çünkü şartları çok farklı.
(O zaman iki ayrı olay olsa bu ramazanda… anlaşılmıyor)
Sadece sadaka verir. Allahü Teâlâ başka zamanda bak tekrar ifade edeyim. Allahü Teâlâ ne diyor? Sadece “Hasta ve yolcuysa başka günlerde tutar.” Başka günlerde tutma ruhsatını vermesinin sebebini de diyor ki “Sayıyı tamamlasınlar.” diye. Peki siz bu dünyada ne kadar çok hayır hasenat, ibadet yaparsanız ahirette o kadar çok karınız olur. Allahü Teâlâ, Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme diyor ki “Gece kalk, uykunu böl ve namaz kıl, sana ek bir görev olarak.” Niye kıldırıyorsun ya Rabbi? “Belki Allah seni makam-ı mahmuda çıkaracak.” Yani ahirette vereceği o yüksek makamı burada hak etsin diye Allah gece namazını Peygamberimize farz kılmış.
E şimdi burada herkes ahirette 30 gün oruçla gidecek, hasta ve yolcular diyelim 25 günle, 15 günle gidecek. O zaman makamlar ister istemez düşük olacak. Ondan dolayı Allahü Teâlâ bunlara bir fırsat tanıyor. Öbür tarafta kasten Cenabı Hakk’ın emrini yerine getirmemiş. Ona peki hangi yetkiyle biz şu oruçla bu orucu şey yap? Peygamberimiz demiş ki “Tüm ömrünü oruçla geçirse onun yerini tutmaz.” Biz hangi yetkiyle diyeceğiz ki kaza gerekir, kefaret gerekir diye? Onun için delil aldıkları hadis de burada işte. Hadis onlara delil olacak vasıfta değil.
(Oradaki seyyieler hasenat olmaz mı?)
Oradaki seyyieler önemli de o ayrı bir konu. Adam tövbe eder, iyi işler yapar, kendisini düzeltir, o kapılar her zaman açık.
(Tekrar kaybettiği şeyi elde eder.)
Tabi, Allah onun günahını sevaba çevirir. Allah’ın ikramı sonsuz. Ama o başka bir olay. Bizim kendi fetvamıza göre adamın günahını kapattırmamız başka bir olay. İkisi birbirinden çok farklı.
(Hocam, gelenekte şöyle bir şey anlaşılıyor. İbadetler konusunda bir zorlamaya gidilmeye çalışılmış. İşte oruçta mesela kefaret, namaz kılmayı terk edene hapis cezası, öldürmeye kadar giden şeyler. Bu da sonuçta münafıkların da çoğalmasını sağlıyor.)
Baştan aşağı münafık olmasına neden oluyor.
(Öyle bir sıkıntıya girmişler, aman ha işte belli cezalar olsun ki insanlar biraz daha zorlansınlar falan diye.)
Dini siyasete alet ettiğin zaman bu iş böyle olur. İnsanları serbest bırakacaksın. Geçende bir gazeteci soruyor. Efendim işte bu sene Fatih’te bile açıkça oruç yiyenler var. E yesinler ne olacak? Efendim insan biraz edepli olur. Tamam edepli olmadıysa ayıp ediyor. Ama sana ne? Ayıp ediyorsa o ediyor. Ya bir yerde bak bir adamın göğsünü gere gere kafirim deme hakkı yoksa orada Müslümanların ben Müslüman’ım demelerine de ben şüpheyle bakarım. Adam diyebilmeli açıkça. Allahü Teâlâ bu ruhsatı verdiğine göre sen niye engelliyorsun? Bir sürü münafık oluşturuyorsun.
(Müslümanlar da bilecek yani adamın açıkça kafir olduğunu, öbür türlü bilmiyorsun yani.)
Osmanlılarda vaiz geliyor ramazanda şeyhülislamla son zamanlarda şeyhülislam şeyi çağırıyor, bize iki tane kahve yap diyor. Vaizin tavrını görünce ha bu oruç değil, buna yapmayın demiş. Münafıklık işte oraya kadar çıkıyor. Nice insanlar yani tek tük de olsa vardır, görevdeyken Müslüman, görevden ayrıldığı zaman izinliyim diyor. Emekli oldum, artık namaz kılmama gerek yok. Allah için yapılmayınca bu iş…
(Yeşhedü diye ezan okuyan müezzin var.)
Bazen bir camiye gidiyorum sabah namazına. Orada beni görüyor, hocam bir namaz kıldırır mısın. Olur. Cemaatten birisine de diyor ki kamet getir diyor gidiyor evine. Ulan selam veriyoruz hiç görevli yok. Ben de zannediyorum bana ikram ediyor. E canım gidiyorsa gidiyor. Yapacağımız bir şey yok ki. Aslında hatanın en büyüğü, cami görevlileri tayin etmektir. Kaldıracaksın. Cami görevlisi tayin ettin mi ondan sonra hurafeden de istismardan da kurtulamazsın.
(O zaman hocam iyiliği emir, kötülüğü nehiy konusunda bir vebalimiz yok şu anda.)
Bak iyiliği emir, kötülüğü nehiy bizim vazifemiz, ama insanları yola getirmek bizim vazifemiz değil. İnsanlara anlatacaksın. Peygamber efendimize ne diyor Cenabı Hak? “Sen insanlara doğruları anlat. Senin görevin budur.” diyor. “Bunların tepelerine dikilecek değilsin.” diyor. Zorla bir insan Müslüman yapılamaz ki. Zorla adama namaz kıldıramazsın ki. O mümkün değil yani, istediğin kadar zorla kıldıramazsın. Sen kendini kandırırsın. Abdestsiz kılar. Oruç tutturmak bizim görevimiz değil. İnsanlara namaz kıldırmak bizim görevimiz değil. Ama namaz kılmalarının farz olduğunu, oruç tutmalarının farz olduğunu anlatmak bizim görevimiz. Zaten yapamazsın. Adamı zorladın namaz kıldırdın. Ben birçok kimseden duyuyorum. Babamın sopasından korktuğum için çok abdestsiz namaz kılmışımdır diyor. Valla ben şahsen yani Allah rahmet etsin babamın bana namaz kıl dediğini hiç hatırlamıyorum. Annemin de dediğini hatırlamıyorum ama tavırlarıyla bunu bize gösterdiler. Sabah namazlarına annemi, babamı ben seslerdim. Mesela benim kardeşlerim için de aynı şey olmuştur. Bizim çocuklarımız için de aynı şey olmuştur. Zorlamakla bir şey olmaz ki. Yaparsa yapar, yapmazsa yapmaz. Sen ona gerekeni anlat.
(O meşhur Ebu Davut hadisi var ya, 7 yaşındaki çocuklara namazı emredin 10 yaşına geldiklerinde kılmazlarsa dövün.)
O belki işin ciddiyetini öğretmek içindir. Yoksa zorla kimseye ibadet ettiremezsin.
(Dövülen çocuk bir daha namazını hangi duyguyla kılar ki?)
Sen şimdi Kuran kursunda okudun. Abdestsiz namaz kılan arkadaşların var mıydı?
(Vardı, çok vardı hem de. 4’te çünkü bizi uyandırırlardı. Sabah namazı 6’da. 4’ten 6’ya kadar rahlenin başında uyuyakalırdık. Uyumayalım diye abdesthaneyi kapatıyorlardı. Uyuyorsanız abdest alamazsınız diye. Uyuyorduk öyle namaza gidiyorduk. Ona inat yani. Ona inat abdestsiz namaza gidiyorduk.)
(İşkence gibi düşünmemek gerekir. Namaz vakti gelse namaz kılmadığı zaman tokat atmak değil yani. Çocuk da akıllıysa diyelim bir kez tokat atmışsın, aklındadır. Ha, bu namaz kılmadığım için ben bir tokat yemiştim…)
(Ama işte oradan mezun olan 10 tane talebeden 1 tanesi namaz kılıyordu. 9 tanesi… Dayak yiyen çocuk da zannetmiyorum öyle gönül rızasıyla namaz kılsın.)
(Bir hocamızın şöyle bir yorumu vardı gerçi de bu hadise dayanarak. Yani dinde zorlama yoktur, kimseye de ibadette şey yapamaz ama babanın evladı üzerinde biraz hakkı vardır falan diye biraz şey yapmıştı.)
(Hocam sanki biraz tecrübemizle alakalı. Babam eğer hafiften bir fiske vurmuşsa… Ama bir ton dayak yemişsem…)
(Ebeveynin bir görevi olsa gerek çocuğunu güzelce şey yapmak.)
Yani sen şimdi kardeşim usulüne göre yapacaksın.
(Sahih de değildir o hadis, Ebu Davut’ta geçiyor ama.)
Neyse şimdi böylece dersimizi bitirelim.
(Hocam bir şey daha ekleyeyim mi? Okuma yazma yaşı hocam 7 yaştır. Çocuklar ilkokul 1’e başladıklarında okuma yazmaya başlıyorlar. Eğer çocuk biraz inat ediyorsa, tembellik yapıyorsa hocalar hafiften kaşlarını çatarlar. Eğitimin bir parçası.)
Ben de hep öyle anlardım şimdiye kadar. Yoksa öyle dayağa yatırmak manasında değil yani. Kulağını çekmek, bilmem ne falan gibi. Sevdirmek, esas olan odur.
(Çünkü Peygamber efendimizin uygulaması var. Hasan ile Hüseyin’in mescitteki hareketleri vs.)
Asıl mesele o. Peki, ben şimdi kapatıyorum.