Kadir Gecesi

3 Ağustos 2013 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

Biliyorsunuz her ramazanda Kadir gecesi var ve bu Ramazan-ı Şerif’in son 10 gününde olduğu Rasulallah (sav) tarafından rivayet edilen bir zaman diliminde meydana geliyor. Kadir gecesinin Ramazanda olduğu kesin. Neden kesin? Çünkü biz biliyoruz ki Kur’an-ı Kerim, Kadir gecesinde inmiştir. Allah-u Teâla, Kadir Suresinde diyor ki;

97/1: “İnna enzelnahü fiy leyletilkadr”

Onu Kadir gecesinde indirdik, diyor.

Kadir gecesinin Ramazanda olduğunu da Bakara suresinin 185.ayetinden biliyoruz. Diyor ki burada Allah-u Teâla;

2/185: “Şehru ramedanellezı ünzile fıhil kur’an”

Ramazan ayı, içinde Kur’an’ın indirilmiş olduğu aydır.

Ramazan-ı Şerif’in içerisinde, son on günde aranması gerektiğine dair Hadis-i Şerifler var. Bu son on geceyi işaret eden, gün değil gecede deniyor. Kadir gece olduğu için gecede aranıyor. Fecr suresine bakıyoruz.

89/1: “Vel fecr”

89/2: “Ve leyâlin aşr”

Fecre ve on güne yemin olsun.

Fecr kelimesini kullandığımız zaman acaba biz ne anlayacağız? El- fecr’den birkaç şey anlaşılır. Her sabah, sabah namazının ve orucun başlama vakti olarak el-fecr var.

Şimdi şu anda aklıma geldi mesela, ne derece doğru olur ya da olmaz. Bizi dinleyen, dinlemeyen herkese, hocalara da sormuş olayım. Hem anlatırken hem de sormuş olayım. Burada el-fecr dediğine göre bir şey ifade ediyor olması lazım. Bu sure Mekki değil mi? Evet, Mekki olan bu el-fecr acaba ne ifade ediyor? Mekke’de inen İsra suresi var. Orada “ve kur’an-el-fecr” kelimesi geçiyor, Fecrin Kur’an’ı…

Fecrin Kur’an’ı bir araya gelme anlamı taşıdığı için fecirdeki ışıkların toplandığı zamanı anlıyoruz da şu an aklıma gelen

2/187: “ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri”

O fecrde siyah iplik beyaz iplikten kesin olarak ayrılıncaya kadar yiyin, için.

Bu fecirin, Fecr suresindeki fecirle bir alakası var mı? Sormuş olayım. Düşünmüş olmak için soruyorum.

89/2: “Ve leyâlin aşr”

Bu ayette on geceye dikkat çekiyor. Biz Rasulallah’ın (sav) Medine’de bulunduğu süre içerisinde on gece olarak sürekli üzerinde durduğu Ramazan-ı Şerif’in son on gecesini itikâfta geçirdiğini biliyoruz.

İtikâf bir yerde durmak anlamına geliyor. Rasulallah (sav) mescitte Ramazan-ı Şerif’in son on gecesini itikâfta geçiriyor. İtikâftan çıkışı da bayram sabahı oluyor. Bunun manasını da izah etmeye çalışacağım. Rasulallah’ın sürekli üzerinde durduğu bu son on gece “Ve leyâlin aşr” dendiği zaman Cenab-ı Hak ona yemin ettiğine göre bir büyük bir önemi olması lazım. Burada da bizim için asıl örnek Rasulallah’tır, çünkü Allah-u Teala eğer bir hata yapmış olsaydı, bu on geceyi Ramazan’ın son on gecesi değil de bir başka zaman yapsaydı Cenab-ı Hak onu mutlaka uyaracaktı. Yarmadığına göre bu bizim için örnek davranış biçimi olarak ortaya çıkmış oluyor. Onun için itikâfla ilgili ayetin oruç ayetinin içerisinde olması da bu açıdan çok mühim.

Biliyorsunuz Bakara 187. ayette Cenab-ı Hak:

2/187: “ ve la tübaşiruhünne ve entüm akifune fil mesacid”

Siz mescitlerde itikaf halindeyken eşlerinizle mübaşerette bulunmayın.

Yani ilişkide bulunmayın.

Ramazan gecelerinde refes size helal kılınmış diyor:

2/187: “Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum”

Ramazan günlerinin gecelerinde eşlerinizle refes size helal kılınmıştır. Refes dediğimiz cinsel içerikli söz. Akla gelen şudur, acaba bu söz mü helal? Yani oruç tutan kişi böyle bir söz de söyleyemeyecek mi eşine karşı?

Ayetin devamında o işin mübaşeret olduğunu, karı-koca ilişkisi olduğunu Cenab-ı Hak açıklamış oluyor ki bu defa insanları rahatlatıyor.

2/187: “fel âne bâşirûhunne”

Artık onlarla ilişkiye girebilirsiniz ramazan gecelerinde.

Ramazanın başındaki sohbette biliyorsunuz anlatmaya çalışmıştık. Ramazan ayı baştan sona kadar yemeden içmeden ve cinsel ilişkiden uzak kalma ayı idi, diğer ümmetlerde. Ümmet-i Muhammed de başlangıçta o şekilde oruç tuttu. Sonra Cenab-ı Hak Ümmeti Muhammede Ramazan geceleri karı-koca ilişkisi helal kıldı. Yine Ümmet-i Muhammed’e has olmak üzere fecre kadar yemeği uzatmayı helal kıldı. Böyle helalken itikaf sırasında karı-koca ilişkisinin helal olmadığını Allah-u Teala bize bildiriyor. Kişi itikafta tamamen ibadete kapandığı için.

2/187: “ ve la tübaşiruhünne”

Eşlerinizle ilişkiye girmeyin.

“ve entüm akifune fil mesacid”

Mescidlerde itikafta olduğunuz sırada, diyor.

Rasulallah da son on günde itikafta bulunduğuna göre Ve leyâlin aşr en fazla buna uygun düşüyor.

Ve leyâlin aşr ile ilgili ikinci bir anlayış da biliyorsunuz Zilhiccenin ilk on günüdür. Zilhiccenin ilk on günüyle ilgili elimizde, dokuz oluyor yani. On gece dediğiniz zaman da olmuyor. Onu toparlayamıyorsunuz. Dolayısıyla uygun olan yirmi dokuz otuz çeker ama gece dediğiniz zaman bir gün öncesinden başlar.

Son on gece olarak biz biliyoruz. Yirmi dokuz olsun, otuz olsun.

Burada Rasulallah (sav) son on günde arayın, dediğine göre son on günde olması lazım. Bunun da mutlaka Kur’an-ı Kerim’de bir işareti vardır. Bakalım onu bulmak ne zaman nasip olur.

KATILIMCI: Kadir suresinde üç defa “Leyletül Kadr” ifadesi geçiyor. “Leyletül Kadr” de dokuz harf vardır. Üç kere dokuz yirmi yedidir. Dolayısıyla yirmi yedinci gecedir diye bir hesap yapmışız.

İstersen sen bak “Leyletül kadr” de kaç harf var?

KATILIMCI: Baktım, tam dokuz harf var. Hepsi dokuz harf. Üç kere geçiyor surede. Bu da yirmi yedi eder diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Gerçi bizim için onlar delil değil.

KATILIMCI: Kelime olarak da saydığımızda selamün yirmi altıncı hiye yirmi yedinci kelime. Hiye geceye karşılık gelince yirmi yedinci gece diyorlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bunları kabul edersek biz Hurufi oluruz o zaman. Daha sağlam deliller bulmak lazım. Bu tür şeyler elinde bir gerekçe olacak ki o zaman.

Ama şu gerçektir, bu gece Ramazan-ı Şerif’in içerisinde. Ramazan-ı Şerif’in içerisindeki bu gece niye Leyletü’l- Kadr deniyor?

Kadr biliyorsunuz ölçü ve taktir manasına geliyor. Güç ve kuvvet vermek manasına geliyor. Birşeyin sınırlarını çiziyorsunuz mesela. Biyolojiden hücreyi düşünün, hücrenin bir cidarı var. Allah her bir hücreye bir ölçü vermiş. İçerisinde bir takım proton, nötron dedikleri parçalar var. Detaylarını uzmanlar daha iyi bilir. Bir de hücrenin içerisine Cenab-ı Hakk’ın yerleştirdiği bir güç var.  Bu ölçüye de Kadr deniyor, bu verilen güce de kuvvete de kadr deniliyor. Allah yarattığı her şeyin hem ölçüsünü belirliyor. Hem de her bir şeyin içine bir güç ve kuvvet veriyor.

Mesela atomu parçaladıkları zaman küçücük bir atomdan büyük bir enerjinin ortaya çıktığını hepimiz biliyoruz. İşte onu Cenab-ı Hak o atomun içerisine koyuyor. Halaka hu önce yaratıyor şeklini veriyor. “Halaka hu” şeklini verir manasındadır. “Fe kaddara hu” arkasından onun ölçülerini koyuyor ve gücünü, kuvvetini yerleştiriyor.

Bu iş kelimenin sözlük ve Kur’an-ı Kerim anlamı. Şimdi Leyletül Kadr dediğimiz zamn da bir takım ölçülerin belirlendiği bir gece. Biz Kur’an-ı Kerim’den biliyoruz ki Allah-u Teala herhangi bir yerde bir şeyi özet olarak bildirmişse başka bir yerde ayrıntı vermiştir.

11/1: “kitâbun uhkimet âyâtuhu śümme fussilet min ledun hakîmin ḣabîr”

Bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem kılınmış yani özet hükümler, Türkçe anlayabilmek için. Muhtasar, müfid Arapça ifadesiyle… Özet manası bir takım hükümler.

Ama açıklanmaya ihtiyaç var. Onu kadir gecesinde indirdik.

Anlaşılmayan bir tarafı var mı? Ama arkadan soru geliyor? Kadir gecesi ne demektir? Onun için bunun açıklanmasına ihtiyaç var.

śümme fussilet”

Sonra açıklanmıştır.

Bu sonra bizim bildiğimiz manada sonra değil. Türkçede de kullanırız. Şunu şunu yap sonra şunu da yap. Orada bir zaman belirtmiyor. Bunu da unutma manasında, onunla birlikte manasında kullanılır. Bütün dillerde var. Biz şimdi çocukluğumuzdan beri okuduğumuz Arapça metinlerde sümme , daha sonrayı ifade eder deyince bir çok ayeti anlama imkanı kalkıyor. Halbuki Arapçada sümme aynı anda yapma manasına geliyor.

90/17: “Summe kâne minellezîne âmenû ve tevâsav bis sabri ve tevâsav bil merhame”

Aynı zamanda müminlerden olması, sabrı tavsiye etmesi ve merhameti tavsiye etmesi.

Bu yüzden çok sayıda ayetin anlamı kayboluyor. Maalesef müfessirler de bunu atlamışlar. Meal yapanlar da bunu atlamışlar. Büyük sıkıntıya sebep oluyor.

11/1: “kitâbun uhkimet âyâtuhu śümme fussilet”

Ayetler özet hükümler olarak var ama aynı zamanda açıklanmıştır da. Öyle özet olarak kalmamıştır. Peki açıklayan kim?

“min ledun hakîmin ḣabîr”

Hakim ve Habir tarafından Hud suresindeki ayetler açıklanmıştır. Yani Allah-u Teala tarafından açıklanmıştır. Açıklamayı niye Allah yapıyor?

11/2: “Ellâ ta’budû illallâh”

Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye Allah-u Teala yapıyor.

Allah’tan başkasına kulluk dediğiniz zaman iş gerçekten çok tersine dönüyor. Dini bir konu bakıyorsunuz ki başka taraflara kaymış, gitmiş.

Bakın şimdi şurada ayeti kerimelerin Allah tarafından nasıl açıklandığını anlatmaya çalışıyor. Ama ben kendime göre açıklarsam benim muhatabım bana güvendiği için benim açıklamamı kimin açıklaması kabul edecek? Allah’ın açıklaması sanacak. Zannedecek ki Cenab-ı Hakk’ın muradı budur. O zaman beni kimin yerine koyacak? Allah’ın yerine koyacak. Benim sözüme uyduğu zaman Allah’ın sözüne uyduğunu zannedecek. Peki bu dinimizde nasıl bir günahtır? En büyük günahtır. Kişinin kendisini Allah’ın yerine koyması o hoca açısından yapılabilecek en büyük günahtır. Karşınızdakini de saptırmış oluyorsunuz. Belk,i karşınızdaki Cenab-ı Hakk’ın huzurunda mazur olabilir gerçeği öğrenene kadar. Ben ne bileyim, ayet okudu anlattı ben de senin emrin zannettim, diyebilir Cenab-ı Hakk’ın huzurunda. Ama açıklayan diyebilir mi bunu? Onun böyle bir şey söylemeye hakkı yok.

Maalesef bizim şu tefsirlere bakın, yani ne kadar tefsir varsa açıklamayı Allah mı yapıyor müfessirler mi yapıyor? Mesela sizin okuduğunuz tefsirlerden Nesefi’yi okudunuz, tercüme ettiniz. Nesefi meşhur bir tefsirdir. Açıklamalar nasıldır? Ayet, ayetle mi açıklanıyor yoksa ulema mı açıklıyor?

Ayet ayetle açıklanmıyor.

Böyle bir şey yok mu?

Hayır.

Kesinlikle böyle bir şey yok. Mesela bizim tefsir usulünde bir şey vardır. İkiye ayrılır tefsir usulü; rivayet tefsiri ve dirayet tefsiri. Rivayet tefsirinde en meşhur olan İbn-i Kesir değil mi? Peki bunlarda Kur’an’ın Kur’an’la açıklanması var mı? Böyle bir şey söz konusu değil. Onlara rivayet denmesinin sebebi Rasulallah’tan gelen hadisler ve sahabeden ve tabiinden gelen rivayetler onları esas alıyor. Onları esas alması güzel. Güzel de bir şeyi yerine yerleştirebilmek için temeli düzgün kurmak lazım. Allah’tan gelen hadisi anlayamazsınız. Koymanız gereken yere koyamazsınız. Sahabenin sözünü de konması gereken yere koyamazsınız.

Bize itirazlar yapılıyor. Geçen hafta perşembeyi cumaya bağlayan gece Diyanet TV’de üç arkadaşımız çıktı. Hatta sunucu da fıkıh hocasıymış. Dört arkadaşımız isim vermeden bize saldırmaya çalıştılar ama bir türlü başarılı olamadılar. Tamam, elbette bizi eleştirmeleri son derece güzel. Bizim istediğimiz bu zaten. Eleştirsinler de önce bizim uyguladığımız yöntemi gereği gibi anlatmıyorlar. Bizi anlatıyormuş gibi yapıyorlar, sokaktaki herhangi bir vatandaşın itirazını örnek veriyorlar. Bizim söylediğimiz herhangi bir şeyi örnek verin.

Bizim söylediğimiz şeylerden örnek vermeye kalkıştılar, iş bozuldu. Orucun kazası var mı? Namazın kazası var mı? Teravih namazı ve kefaret olunca çoğunluk aynen bizim dediğimiz gibi.

Bir yöntem farkımız var. O yöntem Kur’an-ı Kerim’in emri olan yöntemdir. Alah’ın farz kılmış olduğu yöntemdir. Allah’ın farz kıldığı yöntem çok ağır bir mesuliyet yüklüyor değil mi? Bu ağır mesuliyet ne? Aksi takdirde kendini Allah’ın yerine koymuş olursun diyor. Bu ayeti kerimeye baktığımız zaman o müfessirlerin tamamı kendini Allah’ın yerine koymuş olmuyor mu? En büyük günahı işlemiş oluyor. Artık o adamın tefsirinden ne bekliyorsun sen? Mealler de öyle… Meallere anlam verirken ayetler arası ilişkiye bakmıyorlar.

Bir örnekle ara vermiş olayım.

Bir iftara davetliydik. Ben oraya gitmedim çünkü gittiğim zaman herkesin rahatsız olacağını biliyordum. Ama Servet gitmiş, o da Bayındır sayılır. Onu görünce daha rahat bir şekilde açılma olmuş. Ben olsam biraz çekinirler ama onu görünce çekinmeden konuşmuşlar. Söylenen sözlerden bir tanesi şu: “Kardeşim Elemtera’ya bile acayip manalar veriyor. Ebabile ne diyor?”

Gerçekten haklılar. Bizim Fil suresine verdiğimiz meali çok eskilere giderseniz bulursunuz. Sahabe dönemine giderseniz bulursunuz. Ama ondan sonra bulamazsınız. Çünkü sahabe dönemi o kadar güzel ki, Rasulallah sahabeyi o kadar güzel yetiştirmiş ki muhteşem. Dolayısıyla sahabe her gittiği yerde problem çözüyor, hiç sıkıntısı yok. Ama ondan sonra maalesef Kur’an’ı kendileri açıklamaya kalkmışlar ve Kur’an’ı kendilerine uydurmuşlar. Bunların içerisinde kötü niyetli olanlar elbette başlangıçta var. Arkasından gelenler de kör alıcının kör şahidi, devam edip gitmişler.

Bizim tayran ebabil için biliyorsunuz verdiğimiz meal şu:

105/1: “E lem tere keyfe feale rabbuke bi ashâbil fîl”

Şöyle bir gözünde canlandırdın mı? Rabbin fil ashabına neler yaptı? Onu ne hale getirdi biliyor musun?

105/2: “E lem yec’al keydehum fî tadlîl”

Onların tuzaklarını başarısız hale getirmedi mi?

105/3: “Ve ersele aleyhim tayren ebâbîl”

Üzerlerine tayran ebabili göndererek,

Gönderdi desek de fark etmez, aynı mana ortaya çıkıyor.

Peki, tayran ebabil ne?

Deniyor ki tayran kuşlar, tamam Arapçada tayran kuş manasına gelir. Mastardır. Et-tayr dersen zaten kuş manasına gelir, onda zaten şey yok. Tayran dersen kuş manasına da gelir, uçan tüm maddeler için de kullanılır.

Peki, ebabil ne? Ona kuş deyince ebabile de kuşun adı deniyor. Ebabil kuşları deniyor. Arapça’da ebabil kuşu diye bir kuş var mı? Yok. Böyle bir kuş yok Arapça’da.

105/4: “Termîhim bi hicâretin min siccîl”

Üzerlerine pişmiş kilden taşlar atıyor. Kiremit gibi taşlar atıyor.

Şimdi burada ebabil kuşları geliyor. O sıcacık taşları nereden alıyorsa alıyor. Getirip ordunun üzerine boşaltıyor.

Kur’an-ı Kerim’e kendi kafanıza göre mana verirseniz bu oluyor işte…

Arapçada olmayan bir kuş çeşidi icat ediyorsunuz, ebabil kuşları diyorsunuz. Ondan sonra o kuşun avucuna pişmiş tuğla parçacıklarını veriyorsunuz. Nasıl tutuyorsa artık, tutuyor. Ondan sonra geliyor, milletin tepesine atıyor. Ondan sonra

105/5: “Fe cealehum keasfin me’kûl”

O zaman asf kelimesi bitki kabuğudur. Ceviz gibi kabuklu bir bitki düşünün ya da Antep fıstığı mesela. Daha kolay canlandırabilmemiz için zihnimizde. Asf onun kabuğu. Me’kul de içi yenmiş. Bakıyorsunuz kabuk tamam, içini açıyorsunuz hiçbir şey yok. Dışarıdan baktığın zaman tam bir fıstık, ceviz. İçini açıyorsun hiçbir şey yok. Onları o hale getirdi.

O anlamı da veremediği için bu defa yenilmiş ekin tarlası diye başka tarafa geçiyor. Nasıl ekin tarlası? O zaman da hayal ediyor, bazıları yaralı olarak kaçtılar. Bazıları şöyle yaptı, böyle yaptı bir takım hayaller.

Biz bu metottan dolayı dedik ki bakalım Allah-u Teala bunu başka bir yerde mutlaka açıklamıştır. Ebabil kelimesinin açıklandığı yer var.

88/17: “Efelâ yenzurûne ilâ-l-ibili keyfe ḣulikat”

Deveye bakmazlar mı nasıl yaratıldı, deniyor.

İbil deve manasında değil, deve sürüsü manasındadır. Araplar bulutu deve sürüsüne benzetirler.

Buluta bakmazlar mı nasıl yaratılmış?

88/17: “Efelâ yenzurûne ilâ-l-ibili keyfe ḣulikat”

88/18: “Ve-ilâ-ssemâ-i keyfe rufi’at”

Deveden göğe nasıl geçilir kardeşim? İbil deve değil ki, ibil deve sürüsü. Yüz civarında deve sürüsüne ibil diyor Araplar. Bakın ayetler ne hale getiriliyor?

İbbil de bunun çoğulu, mübalağası. Ebabil de bunun çoğulu. O zaman ibil bulutsa daha yoğun bir bulut olmuş oluyor. Ebabil de yoğun bulutlar. İşte bakın ayetler arası ilişki.

Peki o zaman

105/4: “Termîhim bi hicâretin min siccîl”

Bu da şeyle ilgili, Ölü Deniz Lut gölünde olan yanardağ patlaması ile ilgili ayet, Lut kavmine.

Bu ikisini birleştirdiğiniz zaman bakıyorsunuz ki burada bir yanardağ patlaması var. O ebabil öbek öbek yoğun yanardağdan fışkıran bulut ve onun boşalttığı taşlar oluyor. Şimdi biz bu meali verdikten sonra biliyorsunuz Kur’an-ı Kerim fıtrattır.

Geçen sene Mekke’ye gitmek nasip oldu. Şubat ayının ilk günleri gittik. Mekke Üniversitesinde tarih hocalığı yapan bir arkadaşımız vardır. Adını söylemeyeyim, bakarsınız rahatsız olur. Çünkü söyleyeceğim şeyler pek hoşuna gitmez de…

Telefon açtım gitmeden dedim ki bu Fil Olayının geçtiği yeri bir görmek istiyorum. Sen oraları biliyor musun, dedim. Dedi, tabii bilirim, dedi. Adam hem tarih hocası, nasıl bilmez Mekke’yi? Bizi gezdirir misin, dedim. Tamam, dedi.

Bu ayete doğru mana vermiş miyiz, değil mi?

Gittik, önce ordunun konuşlandığı yere gidelim, dedi. Gerçekten çok büyük bir saha. Burası Mekke’nin sebze merkezidir, sebze yetiştirirler, dedi. Hakikaten çok büyük bir alan. Ondan sonra Vadi’n-Nar’a gidelim dedi. Ne demek Vadi’n-Nar? Ateş Vadisi. Bu ismi ilk defa duydum orada, hiç haberim yoktu. Duyunca hoşuma gitti, yanardağ deyince hemen hoşuma gitti orada.

Oradan giderken dedim ki ben ayeti kerimeyi böyle anlıyorum. Ya, gene icat çıkarma dedi. Yine bir terslik yapacaksın dedi.

Arapçada ebabil diye bir kuş var mı, dedim. Yok ama belki Allah o zaman yarattı, yok etti. Ya kardeşim, belki ile olur mu? Fıtrattan uzak bir din anlayışı görüyorsunuz. Gittik oraya, bir taşın üzerine çıktık. Büyükçe bir taş. Taş tamamen yanardağ kalıntısı. Taş kat kat, elimi attım, kaldırdım, koptu. Kiremit parçası gibi. Tamamını koparabilirsiniz öyle kat kat. Onun üzerine çıktık. Bak işte yanardağ kalıntısı değil mi bu, dedim. Oradaki dağa baktık, yanardağ olduğu çok net bir şekilde ortaya çıktı. Onu görünce sırtını döndü, bakmadı. İmanı bozulacak ya…

Buradan Hacc’a gidenlere demişler ki, Kâbe’nin üzerinden kuş uçmaz. Oturmuş bakıyorlar, biri diğerine diyor ki bak, Kâbe’nin üzerinden kuş uçmaz. Diğeri diyor ki nasıl uçmaz baksana orada duruyor. Öteki benim imanımı bozma, diyor. Benim itikadımı bozma diyor, kafayı çeviriyor. Bakmıyor oraya.

Bu arkadaş da itikadı bozulmasın diye, hakikaten tam örnek yaşadığım bir olay. O yanardağdan kalan taşın üzerinde dururken dağa sırtını çeviriyor. Gel şu dağa çıkalım, dedim. Yooo, olmaz, dedi. Belediyeden izin almak lazım. Allah Allah.

Ertesi gün bir Arap mühendise dedim ki, belediyeden izin almak gerekiyormuş, dedim. Tanırım, dedi belediye başkanını. Ama niye, dedi. Gel beraber gidelim. Gittik ama hiçbir şey anlatmadım. Burası için izin olur mu, her tarafı açık, dedi. Koruma altında olur da izin alırsın. Çıktık dağa, adam dikkatli bakınca aaa, bu lav akıntısı dedi. Oradan gelen lavlar kurumuş, kalmış dağda.

Üçüncü gün iki tane delikanlı götürdüm bizim Türklerden. Gelin sizi gezdireyim, dedim. Onlara da hiçbir şey söylemeden o dağa çıkardım. Onlar da baktılar, hocam bu ne böyle, dediler. Volkan akıntısı. Çektiler resimlerini. Sonra oradan örnek aldım, bizim üniversiteye getirdim. Resim de çekmiştik. Baktılar, evet bu genç bir yanardağdır, dediler. Genç dediğiniz ne kadar dedim. En az bin beş yüz yıllık, dediler.

Ne kadar tutuyor, görüyor musunuz? Ama dediler, bunları yanlış yerden almışsın. Biz bu taşları inceleyemeyiz. Neden?

Ayak basılmamış yerden alınması gerekiyormuş. Ben ne bileyim o kadarını? Şuradan almalıydın, dediler.

Sonuç olarak nereden nereye? Kuralına uygun açıklama yaptığınız zaman görüyor musunuz? Açıklamayı biz yapmıyoruz, Allah-ü Teala yapıyor. Ama şimdi o hocaların toplantısında dalga geçiyorlar. Bizim Servet’e diyorlar ki ya kardeşim ebabile ne mana vermiş, falan… Kendileriyle alay ediyorlar farkında değiller. Bizim o arkadaş gibi dağa sırtlarını dönüyorlar. Aman görmeyeyim, imanım bozulmasın, diye.

İşte bizdeki farkların hepsi bundan kaynaklanıyor. Farklı yola girdiğimiz zaman kitapla sünnet arasında tam bir bütünlük ortaya çıkıyor.

Rasulallah (sav) Kadir gecesi ile ilgili bunu söylüyor. Peki Kadir ne?

O zaman Kur’an-ı Kerim’den onun açıklamasını bulacağız. Ben bu örneği şundan dolayı verdim. O geçen gün Diyanet televizyonunda çıkan arkadaşlarımız için bir örnek olsun diye. Belki birileri götürüp onlara verebilir. Bizim yöntemimizi iyice arkadaşlar görsünler de ondan sonra tenkit etsinler. Tenkit ederken kendi zihinlerinde olana göre değil, bizim yaptığımıza göre tenkit yapsınlar. O zaman hem onlar için daha faydalı olacak hem de bizim için istifade etmiş olalım.

Şimdi arkadaşlar 44.sureyi lütfen açalım. Bakın Allah-u Teala bu meseleyi orada nasıl açıklıyor?

44/1: “Hâ-Mîm”

44/2: “Velkitâbi-lmubîn”

Bu kitab-ı mübine yemin olsun.

El kitabü’l-mübin desek Kur’an-ı Kerim’de akla ne gelir? Sadece Kur’an mı gelir? Yoksa bütün ilahi kitaplar bunun içine girer mi? Cenab-ı Hakk’ın Adem’den (sav) beri indirdiği kitapların hepsi buraya girer mi? Öyle de anlaşılabilir. Kesin olarak odur demek için başka delile ihtiyaç var ama anlaşılabilir. Kitabü’l-Mübin dediğiniz zaman.

Şimdi diyor ki

44/3: “İnnâ enzelnâhu”

O kitab-ı mübini biz indirdik.

Ne zaman?

44/3: “fî leyletin mubârake”

Bakın,

97/1: “İnna enzelnahü fiy leyletilkadr”

44/3: “İnnâ enzelnâhu fî leyletin mubârake”

Arapça bilmeyen bile sesten bu benzerliği hisseder.

Biz onu bereketli bir gecede indirdik.

Bu bereketli gece leyletü’l-kadr’dır. Peki onun bereketi ne?44/4: “Fîhâ”

O gecede

44/4: “yufraku”

Tefrik edilir

Yani ayrılır, ayrıştırılır, paylaştırılır. Ne?

44/4: “ kullu emrin hakîm”

Hakim olan bütün işler.

Hakim ne?

Hükme bağlanmış, değil mi? Fail bir mana mef’ul oluyor. Muhkem olan işler, hükme bağlanmış, kararlaştırılmış işler.

Yani Cenab-ı Hakk’ın olmasını karara bağladığı işleri o gece taksim ediyor.

Hani ezelden bir şeyler vardı? Ne oldu ezel? Kadir gecesinde taksimat yapılıyor.

Kendilerine İslam alimi diyenler hangi vadide yüzüyorlar? Kuran’da sünnette olmayan bir takım kavramlar icad edip o kavramlara kendi kafalarına göre mana verip orada din icad etmeye kimin hakkı var? Bu din Allah’ın dini ise Allah’ın bildirdiği şekilde olması lazım…

O gecede paylaştırılır hükme bağlanmış işler.

44/5: “Emren min indinâ”

Kendi katımızdan bir emir olmak üzere…

Şu şöyle, şu şöyle yapılacak.

44/5: “ innâ kunnâ mursilîn”

Biz elçiler gönderiyoruz.

Hac suresinde miydi

35/1: “Elhamdu lillâhi fâtırıs semâvâti vel ard”

Gökleri ve yeri yaratan Allah ne yaparsa en güzelini yapar. Her şeyi güzel olan Allah-u Teala’dır.

35/1: “câilil melâiketi rusulen”

Melekleri elçiler halinde oluşturuyor. Melekler elçi…

44/5: “ innâ kunnâ mursilîn”

Elçi gönderiyoruz.

Bu tefrik nerede yapılır? Arşta yapılır. Arşta yapıldığı için şimdi Kadir gecesiyle irtibatı kurun.

97/1: “İnna enzelnahü fiy leyletilkadr”

44/3: “İnnâ enzelnâhu fî leyletin mubârake”

Elleti yufraku fiha umur

Ve yurselu el melaike bil emr ellezi ve eydiyhim

Gelir yani şimdi.

Biz o Kur’an’ı bereketli gecede görev taksimatının yapıldığı gecede indirdik. İşte o zaman melekler iner.

97/1: “İnnâ enzelnâhu fî leyletil kadr”

97/2: “Ve mâ edrâke mâ leyletul kadr”

97/3: “Leyletul kadri hayrun min elfi şehr”

Buraya kadar Kadir gecesine vurgu yapılıyor. Çünkü bütün hükme bağlanmış işler o zaman taksim ediliyor.

KATILIMCI: Bunun kapsamına neler giriyor hocam?

Her şey giriyor. Devamında söylüyor Allah

Rahmeten mir rabbi

Rabbinden bir ikram olarak

KATILIMCI: İnsanın kendi dâhil olmadan başına gelecek işler mi?

Ayrıntıyı biz bilemeyiz ama tahmin ederiz. Mücadele suresinin son ayetini unutmayalım onu da okuyalım biraz sonra. Şimdi bunlar dar bir alanda araya da bir örnek sokuşturduk. İş iyice zora girdi. Ama o örneği Kur’an’ı Kur’an’la açıklamanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için verdik. Ne yapalım, başka şekilde olmuyor.

Rabbinden bir emir, o gece Yahya’nın sorduğu soruda neler girer? Çok şey girdiği belli. Niye?

97/4: “Tenezzelul melâiketu”

Melekler iner de iner.

Nereden iner bu melekler? Tabii ki arştan inecektir. Çünkü oraya şeytanlar çıkamıyor. Yani

37/6: “İnnâ zeyyennes semâed dunyâ bi zîynetinil kevâkib”

37/7: “Ve hıfzan min kulli şeytânin mârid”

Bütün şeytanlardan koruduk diyor birinci kat semayı. Birinci kat semada o arş. Orada görev taksimatı yapılıyor. Ne zaman? Kadir gecesinde. Tabii ki bir yıllık olması her yıl Kadir gecesinin tekrarlandığı anlaşılıyor. Elbette ki akla gelen birer yıllıktır ama illa da bir yıllık olması gerekmez. O zaman o gece görev alıp inen meleklerden Rasulallah’ın (sav) o Hira Dağında bulunduğu gece görev alıp inen meleklerden bir tanesi de ne idi? Cebrail aleyhisselam.

Cebrail aleyhisselam ne ile indi? Allah’tan bir emirle indi değil mi? Peki, bu emir ne?

17/85: “Ve yes’elûneke anir rûh kulir rûhu min emri rabbî”

Sana o ruhu soruyorlar. De ki o ruh Rabbimin emridir.

Yani Kur’an. O gece inen Kur’an.

17/85: “ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ”

Size bu bilgiden çok az verildi.

Siz Kur’an’da olanı sadece biliyorsunuz. Onun da bildiğiniz kadarını biliyorsunuz. Yoksa Allah-u Teala’nın ilmi Kur’an’dakiyle değil ki.

Neydi o ayeti kerime?

18/109: “Kul lev kânel bahru midâden li kelimâti rabbî le nefidel bahru kable en tenfede kelimâtu rabbî ve lev ci’nâ bi mislihî mededâ”

Eğer bütün denizler mürekkep olsa Rabbimin kelimeleri

Oradaki el-bahr cins olduğu için bütün denizler mürekkep olsa Rabbimin sözlerini yazmak için onlar elbette biter, bir o kadarını daha getirseydiniz biterdi. Ama Rabbimin sözleri bitmezdi.

Allah-u Teala’nın ilmi böyle ama o ilimden ancak işte şu elimizdeki Kur’an kadar bize verilmiş.

17/85: “ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ”

Bu aslında kainatta elde edeceğimiz bütün ilimlerin de özetidir. Ayetin devamı neydi? İsra 85’i açalım. Zaten hafızlık yok. Yalan yanlış okumayalım.

17/86: “Ve lein şi’nâ”

Eğer farklı bir tercihte bulunsaydık

17/86: “le nezhebenne billezî evhaynâ ileyke”

Sana yaptığımız vahyi giderirdik.

O zaman “ruhen min emrina” ne oluyor? Vahiy olmuyor mu? O kadar.

Efendim ruh bilinmiyormuş. Tabii bilemezsin kardeşim, senin bilmen mümkün değil. Kusura bakma. Sen Allah’ın ayetini kendin açıklamaya kalkıyorsun, sürünmeye mahkûmsun. Kendini Allah’ın yerine koy bir de kendine İslam âlimi dedirt. Hiç kusura bakma böyle saçmalık olmaz. Ondan sonra da efendim ruh konusu bilinmezmiş. Tabii bilinmez. Sen neyi biliyorsun ki onu bilesin? Sen kendini Allah’ın yerine koy. Allah’ın ayetini Allah açıkladığı halde hatta o tefsirlere bir bakın bakalım, Hud suresinin 1 ve 2. ayetlerini ne hale getirmişler? Ondan sonra da müfessir olarak ortaya çıkıyorlar.

Yine rahatsız olacaklar şimdi özet anlatayım. Bir büyük müfessir, adını söylemeyeyim. Onunla alakalı bir gecel yapalım dediler. Ben de oradayım. Dedim ki yapın, bana da bir konuşma verin. Bu adamın ne kadar Kur’an-ı Kerim’i yanlış anladığını ben bir anlatayım, dedim. O geceyi düzenlemekten vazgeçtiler. Hâlbuki onlar için o zirve. Mümkün mü onun aleyhine konuşmak?

17/86: “Ve lein şi’nâ le nezhebenne billezî evhaynâ ileyke summe lâ tecidu leke bihî aleynâ vekîlâ”

Sonra sen ona karşı seni koruyacak birisini bulamazdın.

17/87: “İllâ rahmeten min rabbik”

Ama Rabbinin ikramı olarak olursa başka.

17/87: “inne fadlehu kâne aleyke kebîrâ”

Çünkü onun ikramı sana karşı çoktur.

Bakın arkasından

17/88: “Kul leinictemeâtil insu vel cinnu alâ en ye’tû bi misli hâzel kur’âni”

De ki insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir dengini getirmek için toplaşsalar

17/88: “lâ ye’tûne bi mislihî”

Getiremezler.

Allah’ın kelamı.

17/88: “ve lev kâne ba’duhum li ba’dın zahîrâ”

Birbirlerine destek verseler bile…

Şimdi burada “ruhen min emrina” ne oldu? Allah’ın kelamı oldu.

O zaman

97/4: “Tenezzelul melâiketu ve ruhu fiha”

Buradaki ruh ne olur? Bu emrin içeriği olmaz mı? Muhtevası olmaz mı?

O zaman o gece “ruhen min emrina” olarak Cenab-ı Hakk’ın Rasulallah’a gönderdiği Kur’an-ı Kerim oluyor.

O gece bir başkasına gönderdiği de “ruhen min emrihi” dir. O da bir başka şey olur. Mesela Hızır ile Musa hikâyesinde ne dedi?

18/82: “mâ fealtuhu an emrî”

Ben kendi işim olarak yapmadım ki, Allah verdi bu emri, dedi.

O da o gece verilmiş olan emirler “ruhen min emri Rabbina”

İçeriği Cenab-ı Hak’tan belirlenmiş, hepsi de “ruhen min emrihi”dir. Allah’ın emirlerinden bir ruhtur. Bütün melekler görevlerini almışlar ve Kadir Gecesi iniyorlar. Görev yerlerine ne zamana kadar ulaşıyorlar? Fecrin öncesine kadar… Fecrin doğmasından önce İstanbul’da fecir şu saatte doğar, Edirne’de o saatte doğar. Orada görevli melekler de daha sonra iner. O zaman bunun manası şu,

97/5: “Selâmun, hiye hattâ matlaıl fecr”

Dendiği zaman fecrin tulu’u  dünyanın her yerinde her dakika değiştiğine göre demek ki her tarafa görevli melekler ayrı ayrı gidiyor. Bundan da anlıyoruz ki kâinatın tamamında görevli melekler ya da dünyanın tamamında görevli melekler, çünkü tenezzel diyor, geliyor. Rasulallah’a (sav) da Kadir Gecesinde gelen Cebrail (as) meleklerden bir melek. Mesela falanca adam cumhurbaşkanıdır ama insandır sonuçta. Filanca adam kapıcıdır ama o da insandır. İnsan olmak bakımından aralarında bir fark yoktur. Mevki, makam farklıdır. Onun için melek olması bakımından melek.

Şimdi arkadaşlar,

97/4: “Tenezzelul melâiketu ve ruhu ”

Ne olur o zaman? Er-Ruh Cebrail mi olur?

Allah’ın emri olur.

“emren min indina verruh”  “ruhen min emrina”

Melekler ellerinde o ruh olduğu halde kendilerine verilen görevlerle inerler. İçerikleri var, muhtevaları var. O gece iner. O gece indirip sonra bir de tekrar yukarı çıkarıyorlar. Ruh derken büyüklerin de ruhu geliyor. Evleri dolaşıyor. Aman şöyle yapın, böyle yapın. Gece sabaha kadar uyanık kalın. Gelip sizi uyurken görmesinler sakın ha! Sabahleyin ne yapacaksın? Sabah namazı gidecek. Ertesi gün iş de olmayacak. İyi halt ettin! Rasulallah böyle bir şey yaptı mı? Görüyor musunuz? Kur’an’ı Kur’an’la açıkladığınız zaman daha doğrusu Allah’ın nasıl açıkladığını takip ettiğin zaman, biz açıklamıyoruz, açıklamayı Allah yapıyor. Biz sadece bize düşen vazifeyi yapmaya çalışıyoruz.

Şimdi ortaya ne manzara çıkıyor değil mi? Mesela o ruh, o işi anlamlandıran ve farklılaştıran şeydir. Bizim içimize üflenen ruh da öyle.

Mehmet Hoca’nın çok güzel bir terimi vardı, neydi? Bilgi sistemi yüklenmesi. Evet, hoşuma gidiyor o tanım, insana bilgi sisteminin yüklenmesidir. Tamamen bilgidir. İnsana yüklenen ruh insandaki bilgi sistemidir. Bilgiyi üreten sadece insandır. Bir başka varlığın bilgi ürettiğini biliyor musunuz?

Bilgi temelinde baktığınız zaman işte Kur’an-ı Kerim. Kâinatın ruhudur bu. Siz kâinatı bununla okuduğunuz zaman her şey farklılaşacaktır. İşte o gece inen meleklerden bir tanesi de, sayısını bilmediğimiz meleklerden bir tanesi de Cebrail (as) elinde “ruhen min emri Rabbina” vardı. Onun içeriği de Kuran’dır. Her birinin içeriği farklı. Ve Rasulallah’a o indi. Peki, acaba diğer kitaplar ne zaman iner buna göre? Diğer rasullere kitaplar ne zaman inmeli? Kadir gecesinin dışında inmesi mümkün mü? Görüyor musunuz? Ufuk ne kadar açılıyor. O zaman

44/1: “Hâ mîm.”

44/2: “Vel kitâbil mubîn”

Sadece Kur’an mı oluyor?

Bütün ilahi kitaplar oluyor.

Şimdi şu ayeti anlamaya çalışalım bakalım.

2/185: “Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ân”

Ramazan ayı, içinde Kur’an’ın indirildiği aydır.

Acaba Kur’an kelimesi, Allah’ın son indirdiği kitabın özel ismidir doğru,  ama o kökten başka yok mu? Mesela Yahudiler ne diyorlar, Mikra diyorlar. Ka’ra kökünden geliyor. Aynı kökten.

Bir de şöyle yapalım.

2/185: “Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ”

Bu Kur’an-ı kerim insanlara doğruyu gösteriyor, hidayetin açık belgelerini içeriyor.

“vel furkânu”

Diye şey yapalım. Bizim kıraatlarda “vel fukani” diye yazar ama “vel furkânu” mutlaka olmalı. Bu kıraatler sonradan biraz da siyasi maksatlarla ortaya çıkmıştır. Başta harekeler falan yoktu. Ama “vel furkânu” diye harekelediğimizi düşünün. Bir an için şöyle düşünün;

Bütün Furkanlar o gece indi. Furkan bütün ilahi kitapların özelliğidir. Allah-u Teala Ali İmran suresinin ilk ayetinde ne diyor?

3/1: “Elif lâm mîm”

3/2: “Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm”

3/3: “Nezzele aleykel kitâbe bil hakkı musaddikan limâ beyne yedeyhi ve enzelet tevrâte vel incîl”

3/4: “Min kablu huden lin nâsi ve enzelel furkân”

Bakın, furkanı enzele ile birlikte kullandı.

Bütün Furkanları Allah indirmiştir.

Ramazan ayında “vel furkânu” diye harekelendirirsek bütün Furkanlar Ramazan ayında inmiştir, denildiğinde bu ayetler arasında tam bir bağlantı kuruluyor mu?

Mecburen Kadir gecesinde inmiş olması gerekiyor bütün ilahi kitaplar. Çok ilginç bir husus daha var. Rasulallah nerede idi? Hira Dağında.

Musa (as) nerede aldı vahyi? Tur Dağında aldı.

İsa (as) nerede aldı?

Zeytin Dağında aldı.

Dağda olmalarının da bir ortak yönü var.

Neden Rasulallah (sav) ve Mekkeliler neden Ramazanda ibadete çekiliyor da başka bir zaman çekilmiyor? Çünkü Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de Rasulallah’ın bu konuda herhangi bir bilgisi olmadığını bize bildiriyor.

42/52: “mâ kunte tedrî mel kitâbu ve lel îmânu”

Sen ne bu kitabı bilirdin ne de bu kitabın anlattığı imanı bilirdin. Bir şey bilmiyordun ki, diyor.

Bunu bilmiyor ama İbrahim’den (as) gelen gelenek var.

“Babanız İbrahim’in dini” diyor Allah-u Teala. Hepsinin İbrahim’in diniden olduğunu söylüyor. İbrahim de dinin gereği Ramazan’da çıkıyordu oraya. Ve Ramazan da itikaf da yapıyordu.

KATILIMCI: Bunu destekleyici bir şey söyleyeyim. Bakara 187’de:

2/187: “ve entum âkifûne fîl mesâcid” diyor ama hiçbir malumat yok. Nedir itikaf? İbrahim’e (as) yönelik olarak da hani “Kâbe’yi temiz tut” diyor. Niye? Kabe’de de itikaf yapılıyor. Sürekli bahsettiğimiz sahih geleneği budur işte. Bir izah gerekmiyor, itikaf deyince. Bu nedir, nerede yapılır? Kuralları nelerdir? Herkes biliyor zaten.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Evet, güzel bir nokta. Herkes biliyor zaten.

KATILIMCI: Hira kelimesinin anlamı ne diye soruyordum. Baktım bir Arap yazmış, diyor ki “atakidu” diye başlamış. Yani şöyle itikat ederim, düşünürüm demiş. Hira “taharri” den gelmedir. Çünkü eskiden beri Araplar o Hira çevresinde toplaşıp Allah’a kurban kesiyordu, ibadet ediyordu. Yılda bir kere. Onun için Hira bu anlamda olabilir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yılda bir kere olması gerekir. Çünkü Allah-u Teala bütün ümmete

22/67: “Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbik” diyor ki bu Kurban bayramı kurbanı olmalıdır.

KATILIMCI: Ayette :

8/41: “in kuntum âmentum billâhi ve mâ enzelnâ alâ abdinâ yevmel furkâni yevmettekal cem’ân”

ABDULAZİZ BAYINDIR: o Furkan günü iki toplumun karşılaştığı gün.

Peki o iki toplumun karşılaştığı Furkan günü Kadir gecesidir bana göre. Tarihçiler araştırsın. Müslümanlar Bedir’e hangi ayda gittiler? Ramazan ayında değil mi? O zaman demek ki Ramazan’ın son günleriydi. Benim aklımda 26 gibi kalmış. Benim tarih bilgim zayıftır. Ama Allah-u Teâlâ burada yevmel Furkan dediğine göre o Furkan’ın indiği gün.

KATILIMCI:  Demek ki Yevmel Furkan bütün kitapların indiği gün anlamında

ABDULAZİZ BAYINDIR: Öyleyse bu kesin biliniyor. Rasulallah ben o günü biliyordum sonra bana unutturuldu diye bir rivayet var. Bu iyi aklınıza geldi.

KATILIMCI SORU SORUYOR ANLAŞILMIYOR.

ABDULAZİZ BAYINDIR:  Bedir’de de melekler geliyor ama sizin söylediğiniz de akla gelir. Fakat başka zaman da melekler gelir. Müslümanlara yardıma gelir. Bedir’de de melekler yardıma geliyor. Belki şimdi yevmel Furkan dendiğine göre o gece inen meleklerin bir kısmı Müslümanlara yardım için gelen melekler olabilir. Bu da çok güzel bir açılım oldu. O Cin suresinde melekler tedbir alıyorlar şeytanlar vesvese karıştırmasınlar diye.

KATILIMCI: Bu kitapta diyor ki 17 Ramazanda Cuma sabahı her iki ordu erken saatlerde Bedir’e doğru yola çıktı.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bedir’e doğru yola çıktı. Güzel,

KATILIMCI: 19, 20 ve 21 Ramazan tarihlerinde rivayet alınmıştır.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yola çıkış yevmel Furkan dendiğine göre iki ordunun karşılaştığı gün yevmül Furkan olur. Hareket 17 Ramazanda olabilir ama çünkü orada Müslümanlar önce kervanı takip ediyorlardı. Sonra hiç beklemedikleri anda ordu karşılarına çıktı.

KATILIMCI: İlk Medine’den ayrılış, kervan için 12 Ramaznmış. İkinci hareket 17 Ramazan diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: 17 de olabilir. Aslında Bedir çok uzak değil Mekke’ye. 50 kilometre kadar uzaklıkta bir yer. Günde 30 kilometre yol alınır ki bunlar sürekli gidemezler. Ordu o kadar hızlı gidemez. Beş gün eder değil mi? Fakat bunlar Bedir’i hedef alarak çıkmadılar ki. Bunlar kervanı takip için çıktılar. Dolayısıyla kervanı takip için çıkan, kervan Bedir’de bekliyor olur da hızla giderse beş güne gider. Ama öyle bir şey değil. Kervan nerede, haber alacaklar, soruşturacaklar. Biraz bekleyecekler. Orada epeyce bir zaman geçmiş olması lazım.

Bu ayeti kerimede yevmel Furkan dediğine göre Mekke ordusuyla Müslümanların karşılaştığı gün Kadir Gecesi olması gerekiyor. Başka çaresi yok. Çünkü “ve enzele Furkan” diyor ya Furkan’ın indirdiği gece Allah-u Teala’nın. Ya da “şehrü Ramadan” ayeti kerimesi devamındaki Furkan.

Bütün bunları birleştirdiğiniz zaman tarihe de nasıl ışık tutuyor görüyor musunuz?

Geçenlerde baktım Perslerle Romalılar arasındaki son karşılaşma da o gün oluyor. Bir daha da karşılaşmıyorlar. Rumların yenileceğini söyleyen ayet var ya.

Kur’an-ı Kerim’i Allah’ın gösterdiği yöntemle anlamaya çalıştığınız zaman ne kadar noktasal bilgiler veriyor, ne kadar ayrıntı veriyor görüyor musunuz?

Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır. Bu kadar büyük, bu kadar güzel, bu kadar önemli işlerin olduğu bir gece, bu kadar büyük taksimat tabi ki çok hayırlı olacaktır. Ama o hayırlılık bizmle alakalı mı acaba? Yani biz o gece bir ibadet yaptığımız zaman bin aydan hayırlı mı olacak?

Allah rahmet eylesin öldü, bizim bu Sirkeci’de büyük tüccarlardan birisi vardı. Aynı sene ikimiz de Hacca gitmişiz, onunla bir yerde karşılaştık. Görüştük, Hocam dedi. Allah’tan şu kadar alacağım var, dedi. Namaz alacağım var, dedi. Hayırdır dedim, nasıl oluyor bu iş?

Hesap yapmış, Mekke’de şu kadar nafile namaz kıldım diyor. Kadir gecesinde ya da Ramazan da değil. Burada kılınan namaz başka mescitlerde kılınan namazdan yüz bin kat daha fazladır. Medine mescidinde kılınan namaz şu kadar fazladır diye rivayetler var ya. Peki, bu nasıl oluyor? Normal kılması gereken namazların dışında gitmiş, kaza namazları, nafile namazları kılmış. Hepsini hesap etmiş. Kaç yüz bin alacağa geçmiş. Bütün borçlarını kapattıktan sonra.

Dedim, senin kıldığın o nafile namazlardan hiç birisini Rasulallah mescitte kılmadı ki. Senin orada kıldığın farz namazdır. Fazilet meselesidir. Yoksa öyle rakamlara vurulacak bir şey değildir.

Bizde şimdi ne yapıyorlar. Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır, bir lira verirsen seksen bin lira vermiş gibi olursun. Allah verirse verir, o başka ama Cenab-ı Hakk’ın böyle bir vaadi yok.

Bugün bir rekat kılarsan şöyle böyle. Millet diyor yaşadık. Bir Kadir gecesi bir yıl, tamam. Sadece o gün oruç tutanlar var. Size anlatmıştım, Müftülükteyken bir hanım telefon açtı. Hocam, Kadir günü ne zaman? Kardeşim, Kadir günü diye bir şey olmaz. Hocam, ne olursun söyle. Kardeşim Kadir günü diye bir gün olmaz, Kadir Gecesi olur. Tamam ama günü ne zaman? Olmayacak şeyi nasıl söyleyeyim? Peki, biz ne zaman oruç tutacağız?

Görüyor musunuz soruyu? Nereden nereye geliyor konu? Kardeşim, Ramazan’da tutacaksın orucu. Yok, o gün tutacak. Kadir günü tuttu, yırttı. Siz boşuna uğraşıyorsunuz bir ay. Bir Kadir günü, seksen senenin işi tamam. Zaten seksen sene yaşayacağımız belli değil. Cennet garanti.

Bu olay böyle değil. Böyle olmadığı bu ayetleri birleştirdiğimiz zaman net bir şekilde ortaya çıkıyor, değil mi? Ne kadar önemli bir gece, bu gecede oluşan şeyler…

Peki, o gelen melekler Yahya’nın sorduğu soruya da vereceğimiz cevaplardan bir tanesi, hepsine cevap vermemiz mümkün değil. Nereden bileceğiz? Allah bildirmişse bileceğiz, bildirmemişse nereden bileceğiz?

Mücadele suresinin son ayeti mesela.

Şimdi buradan hepimiz kendimize ders çıkaralım. Bu ayeti kerime çok önemli kendi hayatımız açısından,

58/22: “Lâ tecidu kavmen yû’munûne billâhi vel yevmil âhîr”

Allah ve ahret gününe inancı olan, güvenen, kendini ona göre ayarlayan kişi demek lazım.

“ yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu”

Allah ve Rasulüne karşı sınır çizenlere sevgi oluştuğunu göremezsin.

Kardeşim, Allah’ın sınır bu, rasulünün sınırı bu, benim sınırım da bu. Hayatımızın tamamının onun emrine bağlıdır demesi lazım. Allah ve rasulüne karşı sınır çizenlere karşı bir sevgi beslediğini göremezsin, diyor. Allah’ı inkâr etmiyor. Allah’a bir sınır çiziyor.

Tamam kardeşim, bu dini bir konu, bu dini olmayan bir konu diye ayırırlar biliyorsunuz. Bu dinin sahası, bu dünyanın sahası diye ayırırlar. Bu olmaz. Böyle insanlara karşı sevgi beslediğini bulamazsın.

Kitapla sünneti ayırmak da aynı şekilde Allah ile rasulünün arasını ayırmaktır o da. O da felaket bir şey.

Cuma akşamı yapılan konuşmada ne diyordu bir tanesi? Kur’an-ı Kerim insanların hayatlarını idame ettirmede bugün geçerli bir kaynak değil. Diyanet TV’de yapılan konuşma bakın. Bunu söyleyen Mustafa Öztürk. Meali olan Mustafa Öztürk. İnsanların hayatlarını idame ettirmede bugün geçerli bir kaynak değil.

Bu insana karşı sevgi beslenir mi? Bu kişi Allah’ın kitabına inanıyor mu? Bu sözü mutlaka kendisine ulaşacak. Tavsiye ediyorum, Kur’an-ı Kerim’e inansın ve güvensin.

Bizi takip et Mustafa Bey. Bu sana verilen bir mesajdır. Bizim “Kutuplarda Namaz” yazımızı bir oku. Daha bitmedi, unutmazsam senin e-postana gönderirim. Bir bak ki Kur’an-ı Kerim her konuyu ne kadar ayrıntılı anlatıyor.

Tabi siz kur’an’ı kendi kafanıza göre açıklamaya kalkarsanız bir şey elde edemezsiniz.

Bu tıpkı benim bilmeden makarna pişirmeme benzer. Rahmetli babam bir gün bana, annem köydeydi, oğlum bir makarna haşla dedi. Baba nasıl olur, dedim. Suyun içine koyup kaynatacaksın. Kaynadı baktım biraz sonra su kalmadı. Dedim herhalde suyunu az döktüm. Biraz daha su koydum. Tekrar kaynadı, kaynadı. Çok büyüdü bu defa. Yine su kalmadı. Az daha su dökeyim dedim. Bu defa da makarna kalmadı. Hiçbir şeye benzemedi. Babam gelmeden götürüp döktüm. Babam geldi, ne oldu? Anlattım, döktüm dedim.

Bir makarnayı bile usulünü bilmeden pişiremiyorsan makarnadan yemek olmaz dersin, değil mi? Ama bilen bir kişi pişirdiği zaman ne kadar güzelmiş, dersin.

Kur’an-ı Kerim’i Allah’ın koyduğu yöntemle açıklarsanız muhteşem olduğunu görürsünüz. Bütün ilim dallarının ne kadar ilim varsa tamamının asla ihmal etmeyeceği temel kaynak olduğu ortaya çıkar. Aksi taktirde de böyle bir sonuç çıkar ortaya…

Allah-u Teala burada diyor ki;

58/22: “Lâ tecidu kavmen yû’munûne billâhi vel yevmil âhîr yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu”

Allah ve rasulüne karşı sınırlar çizen, hudutlar çizen kişilere sevgi beslediğini bulamayacaksın.

Burada düşman demiş ama düşman kelimesi hiç uygun değil. Sınır çizmek.

Arkadaşlar bu meal yapanlar çok dikkat etmek zorundadır. Hiçbir kafir Allah’a düşman olamaz. Böyle bir kafir yeryüzünde bulamazsınız. Allah’ın gücünü ve kudretini hepsi bilir. Bütün üç kâğıtçılıkları yaparlar da sonra sanki Allah’a karşı değil de başkalarına karşı yapıyormuş gibi gösterirler. Mesela sen dersin ki namaz kıl, oruç tut. Niye? Allah emrediyor. Yaa o hocaların uydurmasi. Allah’ın benim namazıma orucuma ne ihtiyacı var. Allah’ı ayırır oradan.

İblis’e de Cenab-ı Hak dedi ki, niye secde etmedin? Senin emrini tutmam demedi. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın diyor. Bu olmaz. Yani Adem’e karşı üstünlük tasladığını hissettiriyor ama sern klime yutturuyorsun? Tövbe estağfurullah.

Hep böyle kurnazlık yaptıklarını zannederler. O yüzden bu kelime Allah’a düşmanlık değil, sınır çizme. Şeytan cenab-ı Hakk’a sınır çiziyor. Burası benim saham demiş oluyor.

58/22: “ ve lev kânû âbâehum”

İsterse onlar babaları olsun.

Allah’a karşı tavır koyan, sınır çizenler isterse babaları olsun.

“ ve ebnâehum”

Çocukları olsun,

“ve ihvânehum”

Kardeşleri olsun

“ ev aşîretehum”

Ya da aşiretleri, içinden çıktıkları topluluk olsun.

Bunlara karşı sevgi beslemez de siz de tavır koyarsanız ne olur? Ona karşı tavır koymanıza gerek yok. Sevgi beslemeyeceksiniz. Onları sevmeyeceksiniz. Yoksa illa da onlarla dövüşeceksiniz kavga edeceksiniz manasında değil. Tabii ki birlikte yaşayacaksınız. Birlikte sofraya oturur, iş yaparsınız, ama sevmeyeceksiniz.

ulâike ketebe fî kulûbihimul îmân”

Allah bunların kalplerine imanı yazmıştır.

Başka?

“ ve eyyedehum bi rûhin minhu”

Kendinden bir ruhla da onları destekler.

O ruh ne olur?

İyi bir şey yaparsa Cenab-ı Hak onun önünü açar. Kötü bir şey yaparsa sıkıntı verir, vazgeçirir.

Başka bir ayette

8/29: “ in tettekullâhe yec’al lekum furkânen”

Eğer siz Cenab-ı hakk’a karşı takva üzere olursanız mutlaka sizi bir Furkan bakın burada Furkan kullanılması çok enteresan.

8/29: “ in tettekullâhe”

Allah’a karşı kendinizi korursanız, yanlış yapmazsanız

“yec’al lekum furkânen”

sizin için bir Furkan oluşturur.

Kur’an gibi bir anlam oluşturuyor. Kur’an da bir ruhtur değil mi?

O zaman ne oldu?

58/22: “ ve eyyedehum bi rûhin minhu”

Kendinden bir ruhla onları teyit eder, destekler.

Onun için Rasulallah ne demiş?

“İtteku feraseten mümin”

Müminin ferasetinden sakının çünkü Allah’ın nuruyla bakar.

Allah’ın kitabıdır onun için karar mercii. O gözle görebilir meseleyi. O zaman konuları görebilmenin yolu Allah ve Rasulüne karşı sınır çizenlere tavır almaktır. Kesin tavır alırsınız. Siz o tavrı aldınız mı onları sevmediğiniz zaman bitti.

Tavır almak demek düşmanlık demek değil, tekrar edeyim. Bakın “ yuhaddiune” değil “yuvaddune” diyor. Sevmeyecek ona göre tavır koyacaktır. O zaman Allah-u Teala kendinden bir ruhla onu destekler. İşte ona iyiyi kötülükten ayırabilecek bir kabiliyet nasip eder. Görebilmeyi nasip eder. Çünkü o olaylara Allah’ın kitabıyla baktığı için Cenab-ı Hak ona gösterir.

Şimdi gelelim bu akşam Kadir gecesi mi? Yani bu akşam 27. Gece mi? Bu ekip çalışması iyi bir açılım oldu. Bizi izleyenlere söylemiş olayım. Ben burada sadece ekip sözcüsü olarak hareket ediyorum. Millet zannediyor ki bunları hep ben buldum. Ne alakası var. Bu arkadaşlarla hep beraber çalışıyoruz. Kimin aklına ne geliyorsa ortaya konuyor ve bir bilgi ortaya çıkıyor. Biz bu grubun sözcülüğünü yapıyoruz. Başka bir şey yaptığımız yok. Ama Kur’an-ı Kerim’in açıklamalarına kişi olarak hiç kimse ulaşamaz. Yani fert olarak hiç kimse ulaşamaz. Bunu çok iyi bilmek lazım. Niye böyle diyoruz? Çünkü Allah-u Teâlâ Fussilet suresinde ne diyor?

41/3: “Kitâbun fussilet âyâtuhu kur’ânen arabiyyen li kavmin ya’lemûn”

Bu bir kitaptır ki ayetleri Arapça Kur’an olarak bilenler topluluğu için açıklanmıştır.

Bir kere o bilenler topluluğunu oluşturacaksın ondan sonra… Yoksa olmaz. Ondan dolayı biz burada hep birlikte anlamaya çalışıyoruz Kur2an-ı Kerim’i.

Kadir Gecesi Ramazan’ın 27.gecesidir diye yaygın bir kanaat var biliyorsunuz. Belki de doğrudur, Allah bilir. Peki, 27. Gecesi ise bu gece mi acaba? Biz Türkiye’de yaşayanlar bugün ayın 26’sı diyoruz. Ama Suudi Arabistan’da yaşayanlar bugün ne diyor? 25’i diyorlar. Gerçi ayın on dördü hali bizim hesabın doğru olduğunu gösterdi ama önemli değil. O ayrı bir fasıl.

Bir kere burada bir ihtilaf ortaya çıkmış oluyor. Birisi 25 birisi 26 diyor. Buraya melekler bugün oraya melekler başka gün inecek değildir yani. Değişmez meleklerin inecekleri gün. Bu işin başka tarafı.

Biliyorsunuz Yasin suresinin 40.ayetinde Allah-u Teala ne diyordu? Gece mi önce gelir gündüz mü? Gündüz önce gelir.

36/40: “Leş şemsu yenbegî lehâ en tudrikel kamer”

Güneşin ayı yakalaması söz konusu olamaz.

Öyle bir şey mümkün değil. Güneşle ayın çarpıştığını tarih kaydetmiş mi? Buna herkes çok rahat tamam, doğru der.

36/40: “ve lel leylu sâbikun nehâr”

Gece de gündüzü geçemez, diyor Allah.

Kur’an’sız gelenekte gece gündüzü geçiyor değil mi? Önce gece sonra gündüz var. İstedikleri kadar hop oturup hop kalksınlar bu Allah’ın ayeti. Şimdiye kadar ulema yanlış söylemiş de siz mi doğrusunuz?

Tabii ki biz doğru söylüyoruz çünkü Allah’ın ayeti bu. Sizin o ulema dediğiniz nedir Allah aşkına. Şu birkaç senedir Türkiye’de yapılan tartışmaya bakın. Diyanet İşleri Başkanlığı bir takvim yayınlamış. Arkasında devlet olan bir kuruluş biz Kur’an’a göre sünnete göre fıtrata göre yaptığımız gözlemlere göre bunu ortaya koyuyoruz. Yaptığımız gözlemlere hocaları çağırıyoruz, gelmiyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam bir gözlemde bir hoca gelmişti. O da ufka bakmıyordu. İmanı bozulmasın diye.

Yüzde yüz haklı olduğumuz bir konuda bizi haksız çıkarmak için neler yaptıklarını hepiniz gördünüz. Ne bir ayet okurlar ne bir hadis okurlar. Bu ayın 26’sında Diyanet TV’de bize cevap toplantısı oldu. Nasıl bir cevapsa! Allah’tan bir ayet bir hadis okudular. Allah-u Teala diyor ki;

2/187: “hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri”

O fecrin olduğu tarafta siyah iplik beyaz iplikten size göre net birr şekilde ayrılıncaya kadar yiyin, için.

O zamana kadar yemeyi içmeyi devam ettireceğiz. Son anda da suyumuzu içiyorsak içeceğiz. Ağzımızda da yemek varsa yutacağız değil mi? Ayet anlaşılıyor mu? Size göre diyor.

Ne Diyanet takvimine göre ne de Süleymaniye Vakfı takvimine göre diyor. Biz sahur tyemeğini yemek için gözleme mi çıkacağız? Nerede yiyoruz sahur yemeğimizi? Evimizde. Peki, fecr bizim için nerede tebeyyün eder? Evde tebeyyün eder.

Hem bu ayeti orada okudular. Hem de diyorlar ki şehir kirliliği var. Işık kirliliği var, hava kirliliği var. Şehirde gözükemez diyorlar. O zaman bu ayeti neden okudun kardeşim? Madem kabul etmeyecektin?

Otoriteye uyun gürültüye uymayın, diyorlarmış. Gürültü biz oluyoruz, otorite kim? İlhami Güler, değerli hemşerim, dinle!

Buradan ona bir mesaj göndermiş olayım. Önce bizim yöntemimizi bir öğren. Hemşerim diyorum çünkü aynı kazadanız, Erzurum’dan. Biz gürültü mü yapıyoruz? Öyle sloganlarla olmaz. İslam’da otorite var mı? Burası Katolik kilisesi mi? O sadece Katolik kilisesi için söylenen bir sözdür bu.

Kur’an’dan ayrı hüküm çıkarılmaz diyor ama mezhepler nasıl olmuş bahsetmiyor, demiş. Niye adımı söylememiş ki bir cevap hakkı doğsun. Baştan tembih edilmişler, sakın adından bahsetmeyin diye. Hep bizi anlatıyorlar ama kurtuluşları yok. Kusura bakmayın arkadaşlar ama bittiniz! Bitiyorsunuz demiyorum, bittiniz. Bundan sonra ağzınızı açıp bir tek kelime söyleyecek haliniz kalmadı. Buradan ilan ediyorum. Bittiniz arkadaşlar!

Tövbekar olun! Kur’an-ı kerim’e gelin. Diyanet de bitti. Bitiyor değil, bitti.

Gelelim konuya, Allah-u Teala ne diyor?

36/40: “ve lel leylu sâbikun nehâr”

Gece de gündüzü geçemez, diyor.

Yani önce gündüz sonra gece değil mi? Önce gündüz olur, sonra gece olur.

Rasulallah (sav) hayatına bakın, hep böyledir. Ramazan-ı Şerif bitiyor. Ramazan Bayramı ne zaman başlıyor? Ramazan’ın son günü Çarşamba. Bizim Kur’an’sız ulemaya göre o gün güneş battı mı Ramazan bitiyor. Niye hemen bayrama başlamıyorsunuz? Neden bayram namazı ertesi gün güneş doğduktan sonra, namaz kılmanın caiz olduğu ilk vakitte kılınıyor? Niye o zamanı bekledi Rasulallah? Neden Rasulallah itikâftan ancak o zaman çıkıyor? Çünkü o gece Ramazan’ın gecesidir. Gündüz önce gelir, gece sonra gelir.

Bunu söyleyenler neye dayanıyorlar? Hilali görüyoruz ya, Ramazan ayı girdi.

Kardeşim, Ramazan ayının girişinin işaretidir ama başlangıcı o anda olmaz. Sabahleyin güneşin doğmasıyla başlar Ramazan ayı. Oruca o saatte başlamayacaksın fecrde başlayacaksın dediği için Allah-u Teala fecri bekliyorsun. Başka çaren yok.

Peki, şimdi fitreler verilecek Allah nasip ederse. Fitrenin de bir türlü bağını kuramıyorlar. Rasulallah fıtırı farz kıldı diyor. Rasulallah farz kıldı! Rasulallah’ın farz kılması ne demektir? Allah’ın farz kılması demektir. Çünkü rasule tebliğden başkası düşmez. Rasulallah farz kıldıysa o aslında Allah’ın farz kılmasıdır. O zaman bu mutlaka Kur’an-ı Kerim’de olan bir hükümdür. Kur’an ne diyor?

2/184: “ve alellezîne yutîkûnehu”

O oruca takati gelenler

2/185: “Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkân, fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh”

Diye açıkladı ya orada.

O zaman “yutîkûnehu” o ayın sonuna kadar yaşayan kişi olur.

2/184: “ve alellezîne yutîkûnehu”

O ayda oruca takati olan kişilere gerekir “fidyetun taâmu miskîn” bir miskin taamı fidye gerekir. Oruca gücü yeten ister fakir, ister zengin, ister köle olsun hasta da olabilir yolcu da olabilir. Çünkü hasta ve yolcunun gücü yetmiyor değil. Yetiyor ama tutmama ruhsatı vardır.

2/184: “ve alellezîne yutîkûnehu fidyetun taâmu miskîn”

Bir miskin taamı fidye gerekir.

Peki, “yutikunehu” ne zaman ortaya çıkar? Ramazanın bitişi ne zamandır? Ertesi gün güneş doğana kadardır. Peki, Hanefi mezhebinde kişiye ne zaman sadakayıfıtır vacip olur? Ertesi gün güneş doğana kadar derler. Peki, delili ne? İmam Şafii son gün iftar olduğu zamandır, diyor. Delili ne? Delilleri şu; “faraza zekaten fıri” delilleri bu. El-fıtır kelimesinin manası ne?

Fıtır kelimesi “bidaetün sey’in” anlamına geliyor. Yeni şeyin başlangıcı ne olmuş olur? Güneş battı, yeni ay başladı, sadayı fıtır vacip oldu. Öyleyse sen bayram namazını o saatte kıldırmıyorsun? Hanefi mezhebi ne diyor? Yeni gün fecirle başlar. Fıtır kelimesine o manayı veriyor. O saatte diyor.

Öyle değil. Fıtır yeni ayın başlangıcıysa ancak güneşin doğmasıyla beraberdir. Mesela Hacca gidenler

Rasulalaah’a birisi Müzdelife’de yetişiyor.  “Ya Rasulallah, Arafat’tan geçtim ama ancak yeni yetiştim. Rasulalaah ne diyor? Bu gecede Arafat’tan birisi geçer ve burada bizimle bu namazı kılarsa bu namaz dediği yatsı da olabilir, sabah namazı da olabilir. Çünkü

2/198: “fezkurûllâhe indel meş’aril harâm”

Meşaril Haram’da Allah’ı zikredin Yani namaz kılın.

Neden güneş doğana kadar devam ediyor arefe günü? Diyorlar ki bu kurban bayramına mahsustur. Allah’ını severseniz yapmayın. Cenab-ı Hak kuralsın bir ilah mıdır haşa!

Onun için arkadaşlar bakın ayette gece gündüzü geçemez dediği için önce gündüz sonra gece. Bunu kabul ettiğiniz zaman bütün taşlar yerine oturuyor. Her şeyi rahatlıkla anlatabilirisiniz. Neden bayram namazı güneşin doğmasından sonra kuşluk vaktinde kılınıyor? Çünkü o arada güneşe tapanların ibadet vakitleri var. Bizim onlara benzememiz söz konusu olamaz. O vakit bittikten sonra bizim ibadet yapmamızın caiz olduğu ilk vakitte bayram namazını kılıyoruz.

O zaman burada şu ortaya çıkıyor. Hanefi mezhebinde şu vardır. Fitre veren kişiler, fitre için nisap koyarlar. Nerden çıkarmışlarsa? Hiçbir delili yok. Zekât nisabına sahip olacak ama burada malın nema şartı yoktur. Bir insanın ihtiyaç fazlası bir takım şu malları olursa ona da fıtır gerekir, derler. Hiçbir delili yoktur. Bir insan ne kadar fakir, ne kadar zayıf olursa olsun fitre verecek. Çünkü bir miskin taamı, en alta indirmiş Cenab-ı Hak. Çaresiz kalmış bir kişi bir günde nasıl doyar? Şimdi insanlar diyor ki, sen ne yiyorsan ondan ver. Tamam, güzel ama farz olan o değil.

Ne yiyorsan ondan ver olayı da var Kur’an-ı Kerim’de. O yemin kefareti ile ilgili.

5/89: “min evsatı mâ tut’ımûne ehlîkum”

Ailenize yedirdiğinizin ortalamasından, diyor orada.

Burada tamu miskin, diyor. Miskin taamı. Çünkü bunu en fakir de verecek. Oun da verebilmesi için tamu miskin.

Diyanet bunu bu sene kaç lira belirlemiş? 9 lira 25 kuruş. Neye göre belirledin kardeşim? Ben İstanbul Müftülüğündeyken ben belirlerdim, hep itiraz ederlerdi. Bu miskin taamı, yapmayın derdim. Sen ne kadar fazla vermek istiyorsan ver. Senin için on liradan ne olacak dersin, bir de parası olamayan adamın yanına git bakalım. On lira mı nereden bulacağım, der. Ne olacak o zaman? Hem alacak, hem verecek. Birileri getirip ona verecek o da başkasına verecek. Oruçta meydana gelen eksikleri tamamlamak içindir bu.

Vakit bitmiş. Sonuç olarak eğr Kadir gecesini Ramazanın 27.gecesi sayarsak ki “yelmel Furkan” “yevmel tekal ceman” belki o konuda araştırmalar derinleşirse daha başka şeyler çıkabilir. Ama bu gece olmaz. Bu gece 26.günün gecesidir.  O yarın gecedir.

Görüyor musunuz arkadaşlar? Başa dönelim. Kur’an-ı Kerim’i kendimize göre açıkladığımızda meydana gelen yanlışları görüyor musunuz? Kendine göre açıklayanlar bu geceye Kadir gecesi diyor, değil mi? İnsanlar da Kadir Gecesini ihya edeceğim diye bir sürü hazırlıklar yapıyorlar. Sabahtan beri mesajlar peş peşe geliyor. Kur’an-ı Kerim’e göre açıkladığınız zaman bu gece Kadir Gecesi olmuyor. Ne oldu şimdi?

KATILIMCI: Kur’an’a göre gün güneşin doğmasıyla başlıyor. Batmasıyla bitiyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hayır, tekrar doğmasıyla bitiyor. Doğmasından doğmasına kadar.

KATILIMCI: Şimdi bugün 26’sı. 27.gece ne zaman oluyor?

ABDULAZİZ BAYINIDR: Yarın akşam olacak.

KATILIMCI: Bu kadar açık ve net.

ABDULAZİZ BAYINIDR: Kur’an’la açıklarsanız böyle olur. Gelenekle açıklarsanız bu gece oluyor. Çünkü gün, güneşin batmasıyla başlayıp bitiyor onlara göre. Onlarınki Kur’an’dakinin tam tersi. Allah

36/40: “ve lel leylu sâbikun nehâr”

Gece de gündüzü geçemez, diyor. Onlar ayeti ters çeviriyorlar.

KATILIMCI: Bir şey daha sormak isterim. Kur’an bilenler topluluğu Kuran’ı açıklasın mealini verdiniz ya. Bu Diyanetteki insanlar nasıl bir topluluk?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Onlar böyle bir ekip çalışması yapmıyorlar. Onlar da böyle bir ekip çalışması yapacak olsalar tabii ki orada iyi yetişmiş arkadaşlarımız var. Haklarını yememek lazım. Kendilerini iyi yetiştirmişler. Yöntem meselesi. Bir yöntem olacak bir de dik duruşlu olma meselesi.

KATILIMCI: Kadir gecesini ruh kelimesiyle eşleştirdik, aklıma şey geldi. Kitap ve Hikmet dergisinin 2.sayısında elest bezmi ile ilgili yazıda ruhun bebeğe zürriyetin alındığı zamanda verilmesi ve orada bir ahitleşme söz konusu.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ahitleşme orada olmuyor. Ahitleşme buluğ sırasında oluyor.

KATILIMCI: Ruhun çocuğa aktarılmasıyla bağlantılı olarak

ABDULAZİZ BAYINDIR: Onun bununla bir ilgisi yok. O sadece bir bilgi sisteminin yerleştirilmesi manasında oluyor. Çünkü nüzul meselesi değil. Üflenme diyor orada, indirilme demiyor.

KATILIMCI: Kadir suresi 2.ayette geçen idrak kelimesi ile Kadir kelimesinin bir bağlantısı var mı? Kur’an’ı idrak etme günü gibi anlaşılabilir mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kur’an demiyor orada. Kadir Gecesi diyor. Kadir gecesinin ne olduğunu sana ne bildirdi? Nereden bileceksin, demek istiyor. Onun için ancak ben anlatırım, demiş oluyor Cenab-ı Hak.

Sorulara geçelim.

KATILIMCI: Kadir Köken yazmış, şu an Avustralya Melbourne’da saat 19.45. 24 kişi dersinizi takip ediyoruz.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Maaşallah!

KATILIMCI: Kadir gecesine mahsus özel bir ihya etme usulü var mı? Gelenekte sabaha kadar nafile ve kaza namazları kılmamız ve çok Arapça metniyle Kur’an okumamız söylenirdi.

BAYINIDIR: Kabir ziyaretleri de yapılıyor bir de deniyor ki bunlara şirk demeyin. Hayrettin Karaman Hoca yazmış, cevap vermemiz lazım. Kabir ziyaretlerini yapanlar düşünüyor ki bizim Allah’a karşı yüzümüz yok. Bu zatların Allah’a karşı değeri vardır. Bunlar aracılığıyla dua edersek duamız kabul olur. Zaten şirk budur. Başka türlü şirk olmaz ki…

Rasulallah’a (sav) Ayşe validemizin bir soru sorduğu rivayet ediliyor. Kadir gecesine ulaştığımı anlarsam ne yapayım, diyor. O da diyor ki, şimdi saatlerinize bakın bakalım kaç saniye sürecek

“Allahümme inneke afuvvun kerimun tuhibbul afve fa’fu anni”

10 saniyelik bu duayı tavsiye ediyor. O kadar. İstanbul türbeler haritası bastırıp dağıtmışlar. Gördünüz mü ne gelişmeler var. Her adımda biraz daha şirki içselleştiriyorlar. Ölen ölmüş Allah rahmet eylesin. Kabir ziyareti ancak ibret almak için yapılır. Başka hiçbir şey için değil. Ölenler bizden bir şeyler bekliyor, bizimkiler de gidip onlardan bekliyor.

Farz edelim ki Ebu Eyüp el-Ensari bu insanları duyuyor öyle farz edelim. Bunlar gidip hangi dille konuşacaklar. Ebu Eyüp el-Ensari Türkçe biliyor muydu? Öğrenmiştir değil mi?

Sıraya giriyorlar her yıl, devlet bile o kadar talebi karşılayacak bir organizasyon yapamaz. Gerçekten bu insanlar hiç akıllarını çalıştırmıyorlar. Avusturalya’dan gelen soruyu cevaplayalım:

Kur’an-ı Kerim’i senenin her günü okursunuz. Rasulallah’ın (sav) Kadir Gecesiyle ilgili tek tavsiyesi Ayşe validemize yaptığı dua. Başka ben bilmiyorum, sizin bildiğiniz var mı? Başka yok. Bu çılgınlıkların bir anlamı yok. Kadir Gecesini ihya diye bir kavram yok bizde. Sonradan ortaya çıktı. Sanki bütün geceler öldü, o geceyi ihya ediyorsun.

Kadir Gecesinin önemi Kur’an-ı Kerim’en kaynaklanan şeylerden kaynaklanıyor. O zaman Kadir Gecesinin önemini kavramak istiyorsan Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okursun. Senenin her günü okursun sadece bir gecede değil.

KATILIMCI: Hatim konusunda tartışmaları bitirecek kesin bir bilgi var mı? Hatim uygulaması İslam’da var mı? Hatim ve cüz dağıtmalar, bir sureyi birkaç kez okumalar, hatim bitince edilen dualar, sevapların ruhlara hediye edilmesi vs.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kur’an-ı Kerim’i tabi ki okumak, anlamak var. Ama şu kadar zamanda bunu bitireceksiniz dediğiniz an Kur’an’ı kesinlikle anlayamazsınız. Çünkü o zaman sizi ilgilendiren kaç tane ayet okudum olur? Bugün şu kadar ayet okudum, bugün şu kadar cüz okudum. Şu kadar cüzüm kaldı. Hangi ayeti anladım diye aklınızın köşesinden geçmez. Dolayısıyla böyle bir şey olamaz. Allah-u Teala’nın kitabının adı zikirdir. Kafaya yerleştirilecek ve kullanıma hazır hale getirilecek bilgidir. Ama siz onu anlamadan okuduğunuz zaman zikir olmaktan çıkar o. Onun için Kur’an-ı Kerim’in hatmi diye bir kavram yok. Kur’an-ı anlamak için okuma ortadan kalkınca bir de hafızlar biliyorsunuz, hafızlık çok güzel bir şey hafızlığı asla küçümsemiyorum son derece güzel de anlamını bilmediğin zaman da hedefine ulaşmış bir çalışma olmuyor. Yarım kalmış bir çalışma oluyor. Anlamını içselleştirmek lazım. Zihnine iyice yerleştirmiş olmak lazım. Esas olan Kur’an-ı Kerim’i anlamak ve kavramaktır.

Sana bu cüzü verdim, sana bunu verdim. Ben birkaç kere şeyde bulunmuştum. Cenaze merasimlerinde herkese birer cüz dağıtıyorlar. Bir de ekip başı var bir yandan hızlı hızlı okuyor. Bir yandan sağa sola işaretler yapıyor. Su getirin vb. Ne yapıyor kardeşim bunlar.

Bir arkadaşım geldi aklıma o anlatıyor. Bir cenazeye gittik, ev şahane. Bizim ekip başı bir dua etti, adamı cennetin ortasına koydu. Yanımdakiler de diyorlar ki Allah Allah bizim bu rahmetli gerçekten böyle miydi? Ben hiç tanımamışım demek ki. Adamın dinleyicisi yok, ev güzel, bizimki cennetin ortasına koyuyor. Zarfları verdiler çıktık diyor. Otobüs durağına geldik. Durağın ışığında baktık ki beklediğimiz para yok. O zaman da cehenneme soktu adamı. Bunlar çok kötü şeyler gerçekten.

KATILIMCI: Bir insan normalde Kur’an’ı kaç saatte hatmeder?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kaç saatte hatmeder diye bir olay yok.

KATILIMCI: Anlayarak okusa?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Anlayarak okumanın zaman sınırı olmaz. Bazen bir kelimeye, mesela biz bir “şae” kelimesine altı sene uğraştık hala bitiremedik.

KATILIMCI: Şunun için sordum. Eskiden her akşam bir hatim edermiş, iki hatim edermiş.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Onu söylerler. Sen de de ki on tane hatim ederim. Yüz tane ederim de, nasıl olsa yalan. Dilin kemiği yok.

KATILIMCI: Mekke’deki volkanik taşlarla ilgili bir şeyler anlattınız ya. Bir video göndermişler. Burada Mikail Bayram hoca taşlardan örnek aldığını söylüyor. Yanlış yerlerden aldığını söylüyor. Abdülaziz Hoca da ben gönderdim, dedi diyor.

BAYINIDIR: Mikail Hoca da almış da benim aldığım başka o başka. Allah razı olsun Mikail Hoca o ışığı yakmasaydı ardından gidemezdik. Mikail Hoca bir noktaya kadar getirdi biz onu devam ettirdik. Burada da bir sohbet yapmıştı biliyorsun. Bizim getirdiğimiz taşlar ile onunkiler farklı. O da incelemeye verdiğini söyledi ama bizim İstanbul Üniversitesinin Jeoloji bölümündeki arkadaşlara verdik, incelediler. Sonra dedik üniversite olarak gidip orada inceleme yapalım, izin isteyelim. Namaz vakitleri konusundaki çalışmalarımızdan dolayı fırsat bulamadık. Mikail Hoca’nın bu çalışmasını bize ufuk açması bakımından çok istifadeli olarak değerlendiriyoruz. Ama orada burada bizim anlattığımız gibi anlatmıyor Mikail Hoca. Mikail Hoca yine o taşları kuşların ayağına veriyor ve attırıyor.

Esas kazı meselesini en atladım orada. “keasfin me’kul” diyor ya Allah-u Teâlâ. Yani içi boş ceviz kabuğu düşünün, içi boş Antep fıstığı düşünün. Bu ne demek? Siz orada bir kazı yaparsanız o cesetleri İtalya Pompei’de olduğu gibi mutlaka bulacaksınız. “Elem tera” Görmedin mi?

Bugün hacıları götürüp o dağı gösterseler herkes görecek işte.

KATILIMCI: Camide üç gün itikâfta kalınabilir mi? Bu sürede yemek içmek için cami dışına çıkılabilir mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yemek içmek için cami içinde öyle bir imkân yoksa çıkılabilir tabii de caminin içinde yemek esastır. Üç gün de kalınır üç saat de kalınır. Şart değil ne kadar istersen kalınabilir. Onun için camilerin girişlerinde bir ifade koyarlar. “Girerken itikâfa niyet edin, çıkana kadar bir sevap olsun” derler ama bu işin temeli nedir ben onu bilmiyorum. Neye dayandığını ben bilmiyorum.

KATILIMCI: Fitre verme zamanı bayram namazına kadar da bayram namazından hemen önce mi yoksa bayram namazına kadar da olabilir mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Onların hepsi mezheplerin görüşleri. Önce verileceğine dair rivayetler var ama şu anda aklıma gelmedi. Bayram günü vermek daha uygundur. Ayeti kerimeden o çıkmıyor. Rasulallah’ın hadisinden de o çıkmıyor. Sonra verildiği zaman da olur fakat ayetten ilk anlaşılan ilk günde verilmesidir. Sonraya bırakılırsa yine verilir ama o zamanki faziletini karşılamaz.

KATILIMCI: Eşim ve çocuklarım Almanya’da, onların vekâletlerini almadan fitrelerini verebilir miyim?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Örfen eşler birbirinin fidyelerini veriyor. Çocuklarınınkileri de veriyor. Bizim örfümüzde insanların bu vekâletlerini var kabul ediyorlar. Olabilir.

KATILIMCI: Kadir gecesini ihya etmeye çalışılmasının, peygamberimizin Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmesiyle ilişkisi olabilir mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Peygamberimizin itikafa girmesinin Kadir Gecesi ile ilgisi yok. Kadir Gecesi ile ilgili bir tavsiyesi de yok.

KATILIMCI: Ruhla ilgili bir soru var. Canlılık, bedenin canlı ve hareketli olmasıdır. Ruh candır, diyen hocalar varmış. Yorumunuzu soruyorlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bunu söylüyorlar ama ruh canlılık değil, canlılık hayvanlarda da var. Bakın bu bilgisayarın mekaniği insanın eti kemiği gibidir. Elektriği can gibidir. İçerisindeki bilgi sistemi de ruh gibidir. İnsanı hayvandan ayıran o ruhtur. Şekli şemali değil. Müminun suresinin 14.ayetinde Allah-u Teala nutfe, alaka gibi çeşitli safhalardan geçmesinden sonra tüm yapıların oluşmasına kadar insanla hayvan arasında bir fark ortaya koymuyor. Sonra diyor ki

23/14: “summe enşe’nâhu halkan âhar”

Onu yeni bir mahluk halinde inşa ettik.

Mahlûk, yaratık dediğimiz zaman yanlış anlaşılıyor. Yeni bir yapıya kavuşturduk dememiz daha uygun olur belki.  O zamana kadar ilk andan itibaren canlı değil mi? Cenin canlı değil mi? Bütün organlar tamamlandığı zaman da canlı. Onu “halkan ahar” yapan bütün vücut tamamlandığı zaman ona üflenen ruhtur. Ruhun üflenmesiyle birlikte insanda oluşan farklılığı da Cenab-ı Hak Secde suresinde

32/9: “Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh”

Ruhun üflenmesiyle insanda oluşan, o ana kadar ceninde kulak var. İşitebiliyor ama sem oluyor, dinleme haline geliyor. Sem dinlemektir işitme değil. Ana rahmindeyken o çocuk o kıvama geldikten sonra annesini dinlemeye başlar, dışarıya tepki vermeye başlar.

Basiret oluşuyor. Olabilecek tehlikeleri önceden hissedebilme ya da bir şeyin arka planını görebilme kabiliyeti oluşuyor. Fuad oluşuyor, kalp oluşuyor. Kan pompalayan kalp zaten vardı. Ama ruhla birlikte oluşan bir kalp var.

İnsanlar hayvanlar gibi değil, hayvanlar tek çizgide düşünürler. Tek şahsiyetli varlıklardır. Bunun manası ne insan yalan söyleyebilir kendi menfaatleri için. Bile bile yanlış işler yapabilirler. Ondan dolayı imtihan edilirler. Onun için dünya ile ahret arasında tercih arasında bırakılırlar.

Mesela Firavun Kur’an-ı Kerim’de Musa’nın (as) Harun’un (as) Allah’ın elçisi olduğundan hiç şüphe etmiyordu. İşte o inci şahsiyet onu inkâr ettirdi. Orada bile bile inkara yöneldiler. İçleri kesin olarak kesin kanaati vardı ki bunlar doğru.

Neden inkara yöneldi?

Zalimlik yapmak için, yanlış işlerine devam etmek için. Yanlış olduğunu da biliyor. Üstünlüğü kaptırmamak için. Musa’ya inanırsam benim Firavunluğumun ne anlamı kalır? Saltanat elden gidecek.

İnsanlarda da dünyayı ahrete tercih meselesi odur. İşte iki kişiliklidir. Bakarsınız sizin yüzde yüz doğru olduğunuzu bilir ama kabul etmezler.

Hayvanlarda böyle bir şey yok. Onlar tek kişiliklidir. Onun için insanoğlu imtihan edilir. Onun için iman kalp ile tasdiktir. İman akılla tasdik olsaydı yeryüzünde bir tane kâfir olmazdı. Akılla olsaydı Firavun kâfir olur muydu? Mümkün değil. İşte onun için insan iki kişiliklidir. Bunu kendimizde de görmüyor muyuz? Bazen içimizde karar vermek için sıkıntı çekiyoruz. Doğruları mı menfaati mi? Otoriteye uy kardeşim, itaat et, rahat et diyorlar. Niye? Kendi kişiliğini yok sayıyorlar. O zaman da Cenab-ı Hak ona ceza veriyor.

KATILIMCI: Fitre kurumlara veya vakıflara verilebilir mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: “tamu miskin” diyor Allah-u Teala. Bir miskini doyurmak, bir fakire vermek lazım ama o dediğiniz kurumlar o fakirleri doyuruyorlarsa olur. Onlara vermiyorlarsa olmaz. Ben bunu tavsiye etmiyorum. Herkes bildiği fakirlere versin. Yoksa arada kaybolur, gider.

KATILIMCI: Kadir Gecesinin seneyi devriyesi olur mu? Ayetlerde kullanılan şimdiki zaman bu gecenin önemli olduğunu mu gösterir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu gecenin her yıl tekrarlandığı anlaşılıyor. Leyletül Kadir tek bir gece değil. Okuduğumuz ayetlerin hepsi onu gösteriyor.

KATILIMCI: Şöyle itirazlar var. Çok ibadet etmek zararlı m? Bu tür geceler insanların bir araya geldikleri ve İslami bir havayı teneffüs ettikleri zamanlar olduğu için mümkün olduğu kadar yoğun kutlamak gerekir diyorlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bazıları öyle diyebilir. Belki dışarıda bir şeyler satıyorlarsa daha da çok önem kazanır. Bu Allah’ın dini. Allah’a din öğretmeye hiç birimiz kalkışamayız.

49/16: “etualli mûnallâhe bi dînikum” diyor.

Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz?

Allah’ın Rasulü bir şeyi yapmamışsa biz onu asla yapamayız. Bu faydalı olur, falan, filan. Faydalı olsaydı o yapardı. Dinde herhangi bir ilave ya da çıkarma yaptığın zaman olmaz. Bazı kimseler ölüyor, evi çöplük olmuş. Kamyon kamyon çöp çıkarıyorlar. Niye öyle çöp çıkarıyorlar? Kalsın lazım olur, kalsın lazım olur. Kalsın lazım olur diyene kadar ihtiyacı olana versen ya.

Bu şekilde bu din bu hale geldi maalesef.

KATILIMCI: Kur’an’ı bilenler topluluğu Kur’an açıklamalarına ulaşır dediniz. Bunlar kimlerdir? Kur’an’ı Araplar mı mutlak anlamda bilebilir?

ABDULAZİZ BAYINDIR: “Kur’anen Arabiyyen” dediğine göre Arapça bir Kur’an olarak indirilmiştir. Demek ki Kur’an’ı bilmesi lazım o ekibin içinde olanlar ve Arapça bilmesi lazım. Ondan sonra da hangi konu üzerinde çalışıyorsa o konunun uzmanlarının olması lazım. O konunun uzmanları olmazsa meseleyi anlayamazsınız. Mesela biz burada on yıl boyunca her Pazar ekonomiyle ilgili çalışmalar yaptık. Arkadaşlarımız geldiler, Arapça bilmiyorlar. Bir ayet okuyorum, diyorlar ki hocam, bu ayetin meali hiç doğru görünmüyor. Niye? Çünkü adamın uzmanlık alanı bir araştırıyorum. Gerçekten de yanlış meal verilmiş. Adam haklı çıkıyor.

Tek başına o da yeterli değil. O zaman Arapça bilenler, Kur’an’ı bilenler, konunun uzmanları bir arada olacak. Üç beş günde değil bazen yıllarca çalışılacak. Bir sonuca varılacak.

KATILIMCI: Diyanetin eski ve yeni meallerinde “hatta yetebeyyenülleküm” size göre sizin için ifadesinin kaldırılması Kur’an’ın içinin boşaltılması olarak algılanabilir mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: O büyük bir yanlışlık. Sizin için kelimesinin oradan silinmiş olması çok büyük bir yanlışlık. Bir dahaki meallerde koymalarını bekleriz.

KATILIMCI: Bayram hangi gün olacak diye soruyorlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Adnan Öktem beyin yaptığı çalışma önümüzdeki Perşembe ayın 8’inde olacağı. Bizim sitede de yayınladık onun ölçülerini. Daha önce de bu konuda konuşmuştuk. Ölçüye göredir, diye. Yazılarımız da var. Arzu eden onlara bakabilir.

KATILIMCI: bayram namazı vaktinde bir problem var mı?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yok, bayram namazı vaktinde yanlışlık yok. Daha erken olabilir. Ama yanlış bir vakitte kılınmıyor.

KATILIMCI: Gün güneşin doğuşuyla yani sabah namazından sonra başlıyor. Biz Kurban Bayramında da kurbanımızı keceseğimiz zaman güneş doğduktan sonra kesiyoruz.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Öyledir zaten. Güneş doğmadan önce kesilemez kurban. Kabul olmaz, tabii. Bütün sistem bozuluyor günü geceden başlattığınızda.

KATILIMCI: İmsak tartışmalarıyla diyanetin büyük yalanını bozdunuz diyebilir miyiz?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu kelimeleri kullanmamız doğru değil. Çok ciddi bir yanlış uygulama var. Bana göre bundan sonra bu uygulama tekrarlanamaz. Tekrarlanırsa bu insanlar bunu kabul etmezler. Bu akşam Konya’da bir grup Konyalı rasat için çıkıyor. Her gün bir yerden bir gözlem videosu geliyor. Artık bu halka mal oldu. Diyanet artık aynı takvimde devam ederse yalnız kalır. Kendisi bilir. Bu artık halka mal oldu, geri dönüşü olacağını düşünmüyorum.

KATILIMCI: İnternette Kur’an’da tutarsızlık ve çelişkiler olduğunu ifade eden ateistler, agnostik siteler var. Bunlara karşı nasıl bir çalışma yapılması lazım?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Onlara karşı çalışanlar bize soru soruyorlar, cevaplarını alıyorlar. İyi ki varlar. Yoksa bu Milet uyuyacak. Biraz uyarıcılara da ihtiyaç var. O insanlar okuyorlar Kur’an-ı Kerim’i. Kendilerine göre hatalar bulup soruyorlar. Doğruları anlattığınızda bazılarının mümin olma ihtimali de olur.

Size daha önce anlatmıştım, Hollanda’da tanınmış kişilerinden Wolfman ateistlerin başı bir kişi vardı. Görüşmüştük. Adam ısrarla tekrar görüşmek istiyor. İnşaallah, ben de Türkiye’ye davet ettim. Gelirse görüşürüz. İnsanların bu tür sorularının ciddiye alınması cevaplanması gerekir. Belki o kişi samimiyetle soruyor. Biz samimiyetle sorulduğunu düşünmek zorundayız. Bu adamlar kötü niyetli falan o bizi ilgilendirmez. Niyet insanın içinde olandır.

Biz bize sorulan soruları ciddiyetle ele alıp cevaplandırmak zorundayız.

KATILIMCI: Milliyet gazetesinde hergün çıkan yazılarınızı okuyoruz. Çok mükemmel, faydalı bilgiler. Bir sayısında da sadece namazı içeren bir yazı kaleme alabilir misiniz?

ABDULAZİZ BAYINDIR: İyi, biz de ne yazalım diye düşünüyorsunuz hergün. İnşallah yazarız.

Allah hepinizden razı olsun. Şimdiden hayırlı bayramlar dileyelim.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz.İsa Gelicekmi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın