İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2

21 Ağustos 2010 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

Elhamdülillahi rabbil alemin vessalatu vessalamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi vessahbihi ecmain.

            Biliyorsunuz 1978’den beri Türkiye’de uygulanan namaz vakitlerinin ve oruca başlama vakitlerinin yanlışlığı üzerinde sürekli duruyoruz, sürekli anlatıyoruz. Bu güne kadar bir çok değişiklikler oldu. 1983’te Diyanet İşleri Başkanlığı bir değişiklik yapmaya gayret etti, namaz vakitlerini. Ahmet Muhtar Paşa İslam aleminde ilk takvimi yapan kişi. Ya da o kişilerin içerisinde bulunan kişi yani o ekipte bulunan kişi. Bunlar takvim yaparken o zaman batıya karşı müthiş bir hayranlık var. Çünkü Gazali’den itibaren İslam aleminde ilim bitmiş, ilim tu kaka edilmiş. Dolayısıyla batının ilimden uzak kalmasının bir takım faydalarını bir kaç asır görmüşler. sonra batıda ilmi çalışmalar gelişince işte Allah’ın indirdiği ayetler bizde var, okuyan yok ama Allah’ın yarattığı ayetler dünyanın her yerinde var. Batılılar Allah’ın yarattığı ayetleri okumaya başlayınca Allah’ın indirdiği ayeti de yarattığı ayeti de okumayan İslam alemi bunun karşısında çok ciddi manada bir sıkıntı içerisine girmiş. E şey de var, o ana kadar dünyanın en büyüğü olmanın vermiş olduğu bir kendine güven var. O güven bir müddet sonra bir başka şekil alıyor. Batıda ortaya çıkan güzelliğini tartışamadıkları şeylere hemen bu bizde de var demeğe başlıyorlar.

            Dolayısıyla batıda işte astronomik çalışmalar var, onlarda bir fecir olayı var, ha tamam bu bizde de var, bu hangi işte tamam işte o fecir bu fecir diyor. Dolayısıyla astronomide kullanılan fecri yani alaca karanlık kavramını tutmuşlar namaz vakitlerine taşımışlar. Astronomide kullanılan şey yeryüzünden dört yüz kilometre yukarıdaki atmosferin üst tabakasında aydınlanmanın ilk başladığı ya da bittiği an hesabını yeryüzüne indirmişler. Sanki bu insanlar dört yüz kilometre yukarıda yaşıyormuş gibi. Halbuki astronomi yıldız gözlemi yapıyor. O insanlar namaz kılmak için bunu yapmıyorlar ki. Astronomi alimi beş vakit namazını kılan bir kişi de olsa yıldız gözlemi için o şartlara uymak zorunda. Bunun başka yolu yok. Yani çünkü onun sebebi başka, bunun sebebi başka. Bizim için esas olan yeryüzünde gökle yerin birleştiği ufukta yoğun bir ışık tabakasının ortaya çıkmasıdır. Biraz sonra göreceğiz.

            Şimdi bunu yapmamışlar, tutmuşlar astronomide on sekiz derece, gökyüzünün en üst noktası, şey yani atmosferin en üst noktasına ışığın geliş gidişi. Ki bu on sekiz derecede bitiyor, başlamıyor. Mesela sabahleyin on sekiz derecede tan yeri ağardı şeklinde ifade ediyorlar. Aslında on sekiz derecede dört yüz kilometre yukarda da tan yeri ağarmıyor, onun başlangıç anı. İlk ışınların gelmeye başladığı an, bir müddet sonra yoğunlaşıyor.

            Şimdi tutmuşlar bunu da iyi anlayamamışlar, buna bir derece daha ilave etmişler, oldu on dokuz derece. Ondan sonra da demişler ki bir de ihtiyat payı koyalım. İki buçuk derece de ihtiyat katmışlar, yirmi bir buçuk derece. Şimdi bu derecelerin her birisinin bir dakika karşılığı var. Ekvatora doğru gittiğiniz zaman bunun dakika karşılığı dört dakika düşüyor aşağıya. Yani dört dakikadan aşağıya düşüyor. Ama mesela Türkiye’ye geldiğiniz zaman beş dakikadan biraz fazla oluyor derecenin dakika karşılığı. Kuzey kutba doğru gittikçe yirmi dakikaya kadar çıkıyor. Dolayısıyla bir derece, hatta yirmi dakikayı geçen yerler de var yukarılara doğru gittikçe yirmi dakikayı da geçiyor.

            Şimdi, siz şimdi yirmi dakikayı, yirmi bir buçuk dereceyle çarpın, dört yüz otuz dakika eder. Dört yüz otuz dakikayı, altmış dakikaya bölerseniz, yedi buçuk saat. Yani yedi saat on dakika tan yerinin ağarmasıyla güneşin, yani yedi saat on dakika önce millete orucunu, yeme içmeyi kestiriyorsunuz, yedi saat bekliyor ki güneş doğsun. Ha bu Mekke gibi ekvatora yakın bölgelerde o kadar olmaz çünkü orada dört dakikayı bulmuyor derece ve yıl içerisinde yaz, kış namaz vakitleri arasında oynama çok az. Orada ne olur? Dört ile yirmi bir buçuğu çarp!

            Yahya Şenol: Yüz seksen.

            Yok! Dört kere yirmin seksen, seksen dört, seksen altı. Seksen altı dakika. Seksen altı dakika o kadar fazla bir sıkıntı değil. Ama öbür tarafa gidiyorsun yedi saat. Tamam mı? Fakat aslında seksen altı dakika da onlar için sıkıntı çünkü oruca başlandı demenin yanında namaz kılabilirsiniz de diyorlar. Dolayısıyla insanlar teheccüd namazı kılmış oluyor. Yani bu maalesef asırlardır, asırlardır diyorum yani iki asırdır bu bir türlü düzelmiyor. Bir türlü düzelmiyor. Şimdi burada Mehmet Türkmen kardeşimiz güzel bir slayt yapmış, en başta bizim metedolojiyi koymuş ki gayet isabetli, şimdi onun üzerinde konuşmayacağız. Kur’an-ı Kerim’deki yıl ve ay, günü belirleyen ayetler onu da geçiyoruz. Şu anda konumuz o değil.

            Hah, bakın şurada zodyak ışınları var. Bu zodyak ışınlarınında konumuzla ilgili bir önemi var. Şuradan baktığınız zaman sanki güneşin doğuşuna yakın bir zaman gibi gözüküyor değil mi orası? O zodyak bizim buruç dediğimiz şeyler, burçlar varya gökyüzündeki, on iki tane burç. O on iki tane burçtan gelen ışıklar. Ve bunlar otuz derece enlemin kuzeyinde gözükmüyor. Güneyinde de gözükmüyor. Yani otuz derece enlem neresidir, Kahire’dir. Kahire’nin kuzeyinde gözükmez. Ve senenin ancak üç ayında gözükür. Akşam da gözükür, sabah da gözükür. iki kere gözükür. Şimdi bizimkiler tutmuşlar, fecri kazib için de bir karşılık bulmaları lazım. Bu şeyi astronomik tanı fecir olarak alınca, fecri kazibe yer kalmıyor. Çünkü onlar oruca başlattıkları zaman fecri kazibden de çok önce başlatıyorlar. Derken fecri kazibe yer kalmıyor. O zaman fecri kazibe ne diyecekler? Demişler ki bu zodyak ışınlarıdır. Bu da ancak yani burçlardan gelen ışıklardır. Bu ancak senenin üç ayında belli bölgelerde görünür, her yerde gözükmez. Otuz derece enlemin kuzeyinde gözükmez. Akşam da gözüktüğü için bu defa bir terim daha uydurmuşlar ona da şafakı kazib demişler.

            Yani bir insan bir yerde yanlış yaptığı zaman onun yanlış olduğunu başka yerden aramaya lüzum yok. Siz onu çok rahat bir şekilde görebiliyorsunuz. Bak şimdi, astronomik tan, bak burada buna gökyüzündeki yıldızları gösteriyor. Bu o tanın başlangıcında yıldızlar böyle gözüküyor, çok net. Ama biraz sonra o ışık burayı sarınca bir perde oluşturuyor o ışık şeyle gözlemci arasında, yıldızlarla gözlemci arasında bir perdeyi oluşturuyor ve bunu göremiyor. Bu on sekiz derecedeki görüntü. Buna bir daha katıyorlar on dokuz, iki buçuk daha katıyorlar yirmi bir buçuk. Şu anda Türkiye’deki Türkiye Gazetesi takvimi yirmi bir buçuğa göre. Diyanet İşleri Başkanlığı buna baştan önce bir on altı dereceye düşürdü. On altı derecenin hiç bir karşılığı yok. Ne astronomide karşılığı var ne başka şeyde. 1983’te öyle yaptı. Bunun hiç bir karşılığı olmadığı için orada -Allah selamet versin- bir albay vardı. Albayın ifadelerine göre yani yanlış bir bilgi vermesine dayanarak onlar şey yapmışlar, yanlış karar almışlardı. O kararı uygulamadılar. Sonra on sekiz dereceye çıktılar. On sekiz derece astronomik tan yani işte bu.

            Şimdi bunun, bu da bir de işte denizci tanı var. Denizci tanı işte orada görüyorsunuz. Denizciler, gerçi bunlar bu resimleri biz çekmiş değiliz, internetten bulduklarımızı koyuyoruz. Denizciler o tana nasıl ihtiyaç duyuyorlar? Mesela deniz savaşı yapacaksınız. Asker ufuktaki, doğu tarafından gelen ya da akşam batıya doğru giden bir düşman gemisini ilk önce ne zaman görürüm? Ya da düşman beni ilk önce ne zaman görür? Ne zaman fark eder, dış hatlarıyla burada bir gemi var, bir yabancı cisim var diye denizde ne zaman fark eder? Denizci tanı o. Onun için denizci tanı on iki derece. Ne demek? Artık güneş ışınları dünyaya doğru gelmeye başlıyor demektir. Onsekiz dereceden on iki dereceye iniyor. Ama orada ufuk belirsizdir. Sadece ufukta bir cismin olduğunu görüyorsunuz. Deniz ufkunda, ha o da gemi olur, bombalayıp mesela vuruyor. Ya da vurmuyor neyse artık. Seyir yapan denizciler için de bu gerekli oluyor. Onlar da yıldızlara göre yollarını belirledikleri için, yolları belirlemeleri için ufku da görmeleri lazım. Ufku ilk ne zaman görebiliriz, ona göre de hareket ediyorlar. Bu işte denizcilerin tanı.

            Bu da bizim isfar dediğimiz, artık güneşin doğmasına yakın, her taraf net bir şekilde gözüküyor. Buna da sivil tan deniyor. Güneşin doğmasına altı derece kaladan doğuncaya kadar olan kısım. İşte kırmızı şafak, yani sabahleyin bir beyazlık var, arkasından kırmızılık başlar biliyorsunuz.

            Burada da güneşin hareketlerine göre gündüzün bölümlerini şey yapmış ama biz geceyi, bir geceye bakalım. Yani tan olaylarına bakalım. Bunu daha önce şey yapmıştık. Geçen hafta bunun üzerinde durmuştuk. Her ne kadar şekil yoktu ise de. Esas bu şeyi göstereceğim sizlere, Arap Yarımadası’nda Kasim denen bir yerde bir rasathanede çekilen fecri kazip resimleri var.

            Karanlık tabloyu görüyorsunuz. Arap çöllerinde ufuk tamamen açıkken, on sekiz derecedeki ufkun durumu. Yani Türkiye’de oruca başlandığı vakit ufuk böyle. Ama Suudi Arabistan’da ya da diğer ülkelerde oruca başlandığı vakit bundan üç buçuk derece öncesi. Görüyor musunuz simsiyah? Onun için şimdi fecri bir çok kimse gökyüzünde arıyor. Dörtyüz kilometre yukarlarda arıyor, sanki orada yaşıyormuşuz gibi. Çünkü buralarda bir aydınlık görme imkanı yok. Bunu internette yayınlamışlar, şimdi kaldırmışlar şeyden, ben bu ilgili yere e-mail çektim, bana o resimleri tekrar gönderin dedim, göndermediler. Çünkü kendileri de her halde işin içinden çıkamadılar.

            Bakın şimdi imsak bu şekilde arkadaşlar! Şimdi ayeti kerimeyi hatırlayın, bakın yukardakini görüyor musunuz? Orada “hayta ebyet”, “hayta esfet” gözüküyor mu? Bak beyaz çizgi, siyah çizgi.

            Allah ne diyor: “Esteuzubillah. Ve külu veşrabu hatta yetebeyyene lekümül hüytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri. Fecir tarafından.” (Bakara 2/187) Fecera kelimesinin anlamı ne? İki şey arasının ayrılması. Şakka manasına. Şimdi gök eğer bir birine, bak mesela işte az önce, az önceki şeyden bir bakın! Bak, şurada gök ile yer ayrı mı? Bitişik gözüküyor ve hiç bir ayrılık yok. Ama burada ne oluyor, gökle yer bir birinden ayrılıyor. İşte şakka, yarılma oluyor. Allahu Teala diyor ki, işte o ayrılma yerinden siyah iplik ve beyaz iplik, beyazlık ortaya çıkacak. O da bir iplik halinde, bir hat halinde olacak.

            Katılımcı: Ortaya çıkması da o yeryüzünde olan kimseler için değil mi?

            Bizim için, yani şeyde atmosferin üst tabakasında yaşayan şehirler için değil. Orada kim yaşıyorsa tabii. Şimdi, bakın siyah çizgi, beyaz çizgiden net olarak size göre ayırt edilinceye kadar. Bak o çizgiler var işte! Ve bir başka ayet de var biliyorsunuz.

            Ne diyor Allahu Teala: “Ekımes salate li düluküş şemsi ila ğasekıl leyli. Güneşin batıya kaymasından havanın kararmasına kadar namazını kıl” diyor. Ondan sonra ne diyor?  “Ve kur’anel fecr, fecir kur’anı.” (İsra 17/78). Şimdi çok ilginç olarak bizim tefsirlerde ordaki kur’ana Kur’an’ı Kerim manası veriyorlar. Ya kardeşim! Kur’an kelimesinin bir kök anlamı vardır. Karea, manası cemaa’dır. O kökten gelen karye insanların toplaştıkları yer olduğu için köy deniyor. Köy, e karea toplamak, Kur’an ayetlerinin bir arada toplandığı yer olduğu için buna Kur’an deniyor. O Kur’an, karea okuma deniyor çünkü o kelimeleri zihninde toparlıyorsun, onun için okuma deniyor. Şimdi o zaman Kur’anel fecr ne demektir? Fecir ışıklarının toplaştığı yer demektir. Yani fecir ışıkları toplaştığı zaman, işte bak burada da ışıklar toplaşmış değil mi? Işıklar toplaşmış burada da fecir de. İşte ışıklar toplaşmış burada olduğu gibi. Ondan sonra ayet ne diyor? “İnne kur’anel fecri kane meşhuda. Fecir ışıklarının toplaşması meşhuddur.” (İsra 17/78). Ne demek meşhud? Yani çıplak gözle görürsün sen onu. O ışıklar, toplaşır, toplaşır, yoğunlaşır, yoğunlaşır, yoğunlaşır sonra güneş doğar. Sen onu net bir şekilde görürsün. “İnne kur’anel fecri kane meşhuda.”

            Bir de şuraya bakın arkadaşlar! Fecrin uzaydan çekilen resmi. Görüyor musunuz bak, siyah çizgi, beyaz çizgi uzaydan ne kadar net bir şekilde gözüküyor. Tabii yerden bakan kişi için burada o kara parçasının bir bölümü aydınlandığı için uzaydan böyle gözüküyor. Ama şu karanlık tarafından bakan kişi de az önce gösterdiğimiz şekilde görüyor ışığı. Dolayısıyla işte bu, Kur’an’ı Kerim’de iki tane ayet var, birisi namazla ilgili olan, birisi oruçla ilgili olan. Oruçla ilgili olanda da namazla ilgili olanda da olay anlatılıyor. Şimdi oruçla ilgili olan ayetle namazla ilgili olan ayet arasında bir fark var. O farkı da burada görmemiz lazım. O siyah iplik beyaz iplikten ayrıldığı an orucun son sınırı oluyor. Ama namazın ilk sınırı, namazın başlangıcı. Onun için namazda başka bir kelime kullanılmış, “kuranel fecr” demiş. Çünkü fecir ışıkları sürekli toplaşıyor, toplaşıyor, yoğunlaşıyor. Ne zamana kadar? “Gabletül işşems”e kadar yani güneşin doğmasının bir öncesine kadar. Dolayısıyla o yoğunlaşmanın başından sonuna kadar sabah namazını kılabildiğimiz için orada “kuranel fecr” ifadesi kullanılıyor. Ama orucu onun başlangıcında başlatmak zorunda olduğumuz için de “hatta yetebeyyene lekümül hüytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri” deniyor. Orada siyah çizgi ile beyaz çizgi ifadesi var. Namazda yok. Ama namazda da gözle görür dediğiniz zaman zaten mecburen orada siyah beyaz çizgi yani kara parçası. Mesela şuradan bakın alt taraf siyahtır çünkü kara parçası bu. Kara parçasının aydınlanması zaman alır. Evet siyah olan burası ama beyaz olan üst taraf. Üst taraf aydınlanıyor. Burada da öyle.

            Katılımcı: Hocam! bu beyaz çizgi çizildikten sonra, kaç dakika sonra güneş doğacak?

            O kaç dakika sonra doğması bulunduğunuz yere göre değişir. En kısa ekvatorda sürer, en uzun da kuzey kutuba doğru yaklaştıkça. çünkü o derecelerin dakikaya yansıması kuzeye doğru gittikçe, şöyle bir üçgen ayakları gibi düşünün, en altta dar, üste gittikçe genişliyor. Tamam mı?

            Şimdi işte bunların bir de yansımasını düşünürseniz arkadaşlar bizim bulunduğumuz bölgelerde, hadi Türkiye’de on sekiz dereceye düştüğü için yaklaşık kırk dakika fazla oruç tutturuluyor. Ki ben şahsen bunu defalarca açıkladım, herkes de biliyor. Yani biz 1978’den beri ailece hiç bir zaman takvime uymuyoruz. İşte bu sabah mesela ezanlar okunurken uyandık, biraz serindi hava herkes uyumuş. Erken kalkarlardı ama işte ezanlar okunurken ben uyanırdım. Herkes işte yemeğini yedi, çayını içti, güzel rahat rahat saat beşi on geçeye kadar. Bir müddet sonra da namazlar kılındı. Ondan sonra, mesela ben beşi on geçe camiye gidiyorum. Bakıyorum ki namaz kılıyorlar, girmiyorum içeriye. Ama on beş geçe kılıyorlarsa gidip namazı kılıyorum. Mesela dün gittim namazı da ben kıldırdım. Vaktinde olduğu için. Ama ondan öncekinde gittim, kılıyorlar, baktım erken, döndüm geri geldim. Erken kılanlara tembih etmişim, bu saatlerde kılınmaz diye ama hepsi uymuyor.

            Şimdi bu Türkiye’de böyle. Bir de Mustafa Evli’ye bir sorun bakalım, Almanya’da neler çekiyorlar? Kaldı ki Almanya daha kuzeylere göre biraz daha iyi. Danimarka’ya, daha yukarlara doğru çıktığınız zaman iş iyice sıkıntıya giriyor. Ve o insanlar yani gecenin yarısında oruca başlatılıyor. Gecenin yarısına kadar yatsı namazı kıldırılmıyor. Bundan dolayı Süleymancılar buralarda yatsı olmuyor diyorlar. E şimdi tabii Süleymancılar’ın da bir takvimleri var. Onların takvimleriyle Türkiye Gazetesi’nin takvimi başlangıçta aynıydı ama zannediyorum son zamanlarda diyanet takvimini uyguladılar, öyle tahmin ediyorum. Ama işte fıkıh kitaplarında da var, orada yatsı oluşmuyor diyorlar. Yatsının ne zaman oluştuğuna dair bir bilgi yok ki. Bizde yatsı; Ebu Hanife’den rivayet edilen iki tane görüş var. O görüşlerden birincisine göre ki doğru olan o. Kırmızılık, işte az önce burada göstermiş miydik? Şimdi mesela şimdi şurada, bunu akşam güneş battıktan sonra düşünün. O şeydeki o kırmızılık kaybolmak üzere değil mi? Akşam olunca kaybolmak üzere. İşte o kırmızılık kaybolduğu an mesela akşam olsa bu yatsı namazının başlangıcı gibi bir vakittir. Kırmızılık kaybolmaya başladığı an yatsı namazının vakti girer ki Türkiye’de bu güneşin batmasından yarım saat sonrasına kadardır. Sen gözlemlerini yaptın değil mi?

            Katılımcı: Evet.

            Ne kadar sürüyor?

            Katılımcı: Yirmi beş dakika sürüyor.

            Yirmi beş dakikadır zaten şeyi ama ben yarım saati ihtiyatlı olarak şey yapıyorum. Yarım saat sonrasına kadardır. E yarım saat sonra namazını kıl. Ama böyle yapılmıyor ki, beyazlık da kaybolacak deniliyor. Beyazlık kaybolduğu zaman yatsı namazının vakti çıkmış oluyor kardeşim. Ebu Hanife’ye göre de öyle yani Ebu Hanife’den gelen değişik rivareylerden sahih olana göre de, Şafi mezhebine göre de öyle, çoğu kimseye öyle. Sadece bazı alimlere göre öyle değil. Ama sabah namazına kadar uzatıyorlar. İkisini birleştirdiğiniz zaman ne oluyor? Al başına ızdırabı. Ondan sonra da bir çok kimse için şöyle bir şüphe doğuyor: Canım bu din Allah’ın dini olamaz diyor mesela kuzey küresinde yaşayan insanlar. E niye olamaz? Yav, Allah’ın dini olsa Allah kuzey kutbu bilmiyor muydu? Kuralları ona göre koyardı diyor. Adam bilmiyor ki bunu insanlar bu hale getirmiş. Bu Allah’ın şeyi değil ki insanlar bu hale getirmiş. Allah’ın kitabında olan değil bu. Tabii ben şimdi burada bunu konuşuyorum ama bu nihayi sözü söylemek için mutlaka gidip o altmış derece enlemin kuzeyindeki ülkelerde rasat yapmak lazım. Tabiat şartlarına bakmak lazım, orayı bir yakından görmek lazım. Yahya da hevesleniyor, onu da götürmek lazım.

            Yahya Şenol: Norveç’e gideriz.

            Norveç’e, daha yukarılara, oralara mutlaka gitmek lazım. Mesela Rusya’nın da San Petersburg’tan tam kutup noktasına bin beş yüz kilometreymiş. Oralara gidip görmek lazım gerçekten. San Petersburg’da iken Salim hoca ile beraber, mayıs ayının sonları idi değil mi? Gece saat on bir buçukta…

            Katılımcı: Anlaşılmıyor.

            Yok, yok, biz on bir buçukta hava alanında uçaktan havalanırken her taraf aydınlıktı.

            Katılımcı: Anlaşılmıyor.

            Bir de beyaz geceler var, biz ona rastlamadık.

            Katılımcı: Anlaşılmıyor.

            Evet. Neyse şimdi burada böyle. Bunu da tabii bu internete koyduk. Bütün basın yayın organlarına gönderdik ama bu günkü şeyde gözüktüğü kadarı ile kimsenin ilgisini çekmemiş. Herhangi bir şey yayınlamamış gözüküyor. Neyse duyuramadık yani ne yaparsan yap kardeşim duymak istemeyene duyuramıyorsun. Hani Allahu Teala’nın ayeti var ya, sağır, dilsiz, kör. Ne yaparsan yap! Yıllardır mesela Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevlendirmesi ile üç yıl boyunca yaptığımız rasatların tamamında -bir tek istisna yok- tamamında bu hesabın yanlışlığına ekip olarak imza attık. Bu ekibin içerisinde Türkiye Gazetesi’nin takvimcileri de vardı. Onlar da imza attılar. Ne Türkiye Gazetesi bunu farketti, ne Diyanet İşleri Başkanlığı farketti. Hala müslümanlar bu zulmün altında eziliyorlar.

            Yahya Şenol: Güzel bir yorum yazmışlar.

            Yorum mu var? Bu bilimsel çalışmadan dolayı Süleymaniye Vakfı’na teşekkürü bir borç biliriz. Böyle bir çalışma…

            Katılımcılar: Anlaşılmıyor.

            Herhalde burada bir şey var. Ha dur bir dakika! Hz. Peygamber’den sonra yapılmamıştır. Demek bu Mesut bayağı uzun yaşamış, demek ki. Kaç yaşında aceba? Bu bir hakikattir ancak bu hakikate bakalım yüzde kaç mü’min inanacaktır? Sıkıntı, hakikati gördüğü halde inanma zorluğu çeken müslümlerden kaynaklanır. Ne zaman bir müslime Kur’an’dan bir hakikat anlatılsa bu atalarımızın anlattığından başka diyerek yüz çevirmişler. Hakikati gün yüzüne çıkaran alim hakkında da fitne çıkarma yaftası yapışmalarından başka bir şey olmuyor.

            Evet, tamam. Şimdi yani ne yapalım, bizim için esas olan, şey var ya hani cumartesi yasağını çiğneyenlere karşı mücadele edenlere ne diyor öbürleri?

            Katılımcı: Anlaşılmıyor.

            Öbürleri ne diyor? “Lime teızune kavmenillahü mühlikühüm ev müazzibühüm azaben şedıda.” Allah bunları zaten helak edecek yav, bunlar, bunlara niye konuşuyorsunuz kardeşim diyorlar yav, boşver, dinlemezler! Bize de söylüyorlar ya dinlemezler. Öbürleri ne cevap veriyor?

            Katılımcı: “Kalu ma’ziraten illa rabbiküm.”

            “Kalu ma’ziraten illa rabbiküm.” Kardeşim dinleyip dinlememeleri değil, ben Cenabı Hak’ka karşı yapacağımı yapıyorum. Ya Rabbi ben vazifemi yaptım derim. Bir de devamı var.

            Katılımcı: “Ve leallehüm yettekun.”

            “Ve leallehüm yettekun.” (Araf 7/164). Bakarsın ki sakınırlar da. Bir iki tane uyanan da olabilir. E bizim yaptığımız da o burada. Yaptığımız da o. E şimdi dün bütün basın organlarına gönderdiniz, değil mi? Televizyonlara da gitti mi? İnternet sitelerine gitti mi?

            Katılımcı: Anlaşılmıyor.

            Şu anda hiç birisinin haberi yok böyle bir şeyden. Bu sabahleyin göremedim yani.

            Katılımcı: Anlaşılmıyor.

            Gözleri çok yukarıda onların, evet. Bu kadar önemli bir mesele. Yıllardır kaç tane televizyona söyledim. Bak bu sene ramazandan önce bir televizyon söz verdi bu konuda program yapacağız diye hiç şey yapmadılar. Geçen sene bir kere işte bir Ülke Tv yaptı o kadar. Neyse ne yapalım biz de çok değişik dillerde, Türkçe’de olmasa, Rusça’da, Rusça’da olmazsa Arapça’da, Arapça’da olmazsa İngilizce’de, O da olmazsa Almanca’da, olmazsa Uygurca’da, olmazsa Azerice’de mutlaka birinden birisi, bir akıllı adamın eline geçer bakarsınız ki bu işi şey yapar. Gündemi oluşturabilir bununla.

            Evet, pekiyi sualler var mı?

            Katılımcı: Hocam bu iftar zamanı, iftarda problem var mı?

            Yahya Şenol: İftarda bir problem var mı diyor?

            Ha iftarda var problem tabii, olmaz mı? İftar şu, mesela evvelki gün güneşin batışı yedi eli dokuzdu. İlan edilen iftar da sekiz sıfır yedi idi. Kaç dakika ediyor? Sekiz dakika ediyor. Bu yedi elli dokuz neye göre? Şu işte Sultan Ahmet, Süleymaniye ve Çamlıca çizgisi, bu arada. Ama İstanbul’da daha yüksek yerlerde, daha değişik yerlerde şey yapanlar var. Ama aslında buna bir sürü de ilaveler yapılıyor. Ha, Aydos tepesi esas alınıyor bu Sultanbeyli’deki. Sultanbeyli’deki Aydos tepesine çıkarsanız orada yedi elli dokuzda iftar olmaz. Orada da ne olur, sekizi yedi dakika geçe olur. Burada ilan ettikleri saatlerde olur. Onlar görürler. Dolayısıyla bazı bölgelerde bakarsınız iftar çoktan olmuştur ama hala beklerler. On dakika, onbeş dakika, yirmi dakika bekleyenler vardır. Ha burada bir yanlışlık var mı? Ben şahsen bu problemin çözülebileceğini düşünemiyorum. Çözülmesinin tek şeyi her nokta için ayrı bir güneş batış saati vereceksiniz. O çok zor gerçekten yani orada o takvimi biz de yapsak herhalde aynı şeyi yapmak zorunda kalırız. Altına da bir izahat koyarız. Çünkü şu tepede olan da şu çukurda olan da kendisini İstanbul’da sayıyor. Tuzla’da olan da Çatalca’da olan da kendisini İstanbul’da diyor. İstanbul diye bir takvim yapmayacaksınız da…

            Yahya Şenol: O takvimlerin arkasında vardı aslında, Çatalca iki dakika sonra, şurası iki dakika önce falan gibi.

            Katılımcı: Şu anda Diyanet Takvimi ilçe ilçe.

            Yahya Şenol: Bütün il merkezinde aynı anda değil yani?

            İlçe ilçe mi?

            Katılımcı: Hatta bölge bölge de var.

            Ha iyi demek ki bayağı bir ilerleme var. Hatta ilçe ilçe bile fazla geliyor ama başka çare yok, yapamazsın ki. Başka çare yok. Yani orada bir sıkıntı var. O arkadaşlarımıza yüklenmemek lazım.

            Katılımcı: Bir dağın eteğinde olmak. Mesela dağın eteğinde olduğun zaman dağ da doğu tarafınızda ise güneşn doğuşunu takip etmek ve oradaki bu ufukları takip etmek daha da zor yada…

            Kolay!

            Katılımcı: Daha da farklılaşacak. Çünkü o tepeye çıkana kadar sahurundan olabilir yani, veya…

            Ya işte bu bizde bir alışkanlık var. İlla da saate uyacaksın diye. Bu alışkanlıklardan vazgeçebilirsek bu halledilir.

            Ben hiç unutmuyorum, bir gün Cidde’de bir toplantı yapıldı. Tam denizin kenarında da iftar yapacağız. Tabii sofralar hazırlanmış falan, benim karşımda da Kızıl Deniz. Denizde güneş battı, ben yemeğe başladım. Şimdi onların hepsi İslam aleminin önde gelen uleması tabii. Ne yapıyorsun! Abdülaziz bey dediler. İftar oldu. Yok canım daha baksana! Şuraya baksana! Baksanıza güneş battı dedim. Yav baktılar falan, yav doğru ya dediler falan. Bir iki tanesi yedi ama çoğusu ezanı bekledi. Yani bak bunlar İslam aleminin uleması.

            Eray Eren İstanbul’dan sormuş: Dulukuş şems sözcüğüne güneşin batması şeklinde mana verenler de var.

            Şimdi Duluk, meyil manasına, eğilme. Güneşin meyil etmesi. Bu meyil kelimesine batma manası verenler var. Yani kelimenin manasına bunu sıkıştırabilirler ama bunun çok yanlış bir anlamlandırma olduğunu düşünüyorum. Çünkü hiç kimse batmaya meyil demez. Duluk demez, ğurup der. Yani kaybolup gitmesi der. Bu bir, ikincisi; O duluk kelimesine, zevalden başka bir mana verme imkanımız yok. Bana göre o mümkün olmaz. Neden olmaz? Çünkü Kur’an’ı Kerim’in Kur’an’la açıklanması kuralı var. O kurala uymadığınız zaman, o kurala uymadığınız zaman her şey birbirine karışıyor.

Şimdi Kur’an’ı Kerim’i Kur’an’la açıklamak kuralında şey var: Bir konuda bir ayet vardır, onu açıklayan ikinci ayet mutlaka vardır. Mesela şimdi, “Ekımes salat eli düluküş şems”  var, “Ve subhanallahi hıne tumsune ve hıne tusmehun velehul hamdi fis semavati vel ardı ve aşiyyen vahıne tuşirun.” (Rum 30/18). Şimdi orada “hıne tuşirun” öğleye vardığınız vakit diyor, çok açık bir şekilde.

            Katılımcı: “Tarafeyin nehar” daki…

            “Tarafeyin Nehar” ın başlangıcı da orası oluyor. Dolayısıyla ayetleri birleştirdiğiniz zaman bu “düluküş şems” e güneşin tepeden batıya kayması anlamı dışında bir anlam veremezsiniz. Çünkü Kur’an’ı Kerim’de güneşin batması ile ilgili olarak “ve gable gurubiha” diye ifade. Gurub kelimesi kullanılıyor, Kur’an’ı Kerim’de.

            İşte şimdi siz sözlüğe bakarak ayetlere anlam vermeye kalkarsanız, sözlükte bir kelimenin bazen on tane on beş tane anlamı olur. Bu anlamlardan hangisinin tercih edildiğini bilmek için de Kur’an’ı Kerim’in kendi iç bütünlüğü içinde hareket etmek lazım. O hareketi yaptığınız an çok kesin olarak “düluküş şems”  in güneşin tepeden batıya kayması olduğu anlaşılıyor. Zaten diyor ki Allah: “Ekımes salat eli düluküş şems.” Mesela güneşin batması olarak düşünelim değil mi? “Ekımes salat eli düluküş şems”  diyor, Güneş battığı zaman namazı kıl. Ne zamana kadar?  “İla ğasekil leyli, hava kararana kadar.” Yani batı ufkunda aydınlık kaybolana kadar. Orada iki vakit namaz var değil mi? Bir de “kur’anel fecr,” tan yeri ağarmasından sonra sabah namazını kıl. Şimdi üç tane gece namazını kıldın. Gündüz hani? Hani gündüz namaz? Halbu ki Allahu Teala bir başka ayette, “Akimis salate tarafeyin nehar” diyor. “Gündüzün iki bölümünde namaz kıl” diyor.

            Yahya Şenol: Onu da sabah akşam diye çeviriyorlar ya.

            Maalesef tabii, onu öyle söylemeleri mümkün değil. Bak şimdi şu kağıdın iki parçası dediğim zaman, bak şu kağıdın iki parçası dediğim zaman şu Kur’an’ı Kerim anlaşılır mı?

            Katılımcı: Kağıdın iki tarafı.

            Bu kağıt anlaşılır. Kağıdın tarafı, parçası, bölümü bu kağıt anlaşılır. Kağıdın ucu bile deseniz yine kağıdın kendisidir o. Yani gün bittikten sonrası ve başlamadan öncesini anlatıyorsunuz. Mesela, “Akimissalate tarefeyin nehar” değil mi? Onu şey yapalım. Gündüzün iki ucunda namaz kıl, pekiyi. Gündüzün iki ucu sabah namazı ile akşam namazı olsun. İki. Pekiyi, “ve zülefen minel leyli” ne oldu? Sabah namazını kıldın, akşam namazını kıldın, gece kılınan bir namaz kaldı. E “zülefen minel leyli” ne oldu? Gecenin gündüze yakın üç vakti hangi vakitler?

            Her zaman burada tekrarlıyoruz, tekrarlamaya da sürekli devam edeceğiz: Bizim İslam aleminin ve İslam ulemasının en büyük affedilmez hatası Kur’an’ı kendilerinin açıklamaya kalkmalarıdır. Kendileri Kur’an’ı açıklamaya kalktıkları anda hadisleri de anlama imkanları ortadan kalkıyor ve bütün bu sıkıntıların kapısı orada açılıyor ki Allahu Teala bunu son derece ağır bil dille tenkit ediyor. Asla kabul etmiyor. İşte Mehmet bey de en başta o ayetleri almış. Ben onlara ihtiyaç olmaz diye düşündüm ama demek ki oluyormuş.

            Katılımcı: Ef beşe basın!

            Efendim! Ef beşe basacağız. E bunları artık bana yavaş yavaş öğretin ya. Biz de biraz teknik adam olalım. Hah, işte bu ayet. Bakın ulemanın yaptığı Kur’an’ı Kerim’e göre çok ağır bir suç. Allah’ın asla bağışlamayacağı şirk günahı sayılabilecek bir günah. Ne diyor Allahu Teala:

            “Esteuzubillah, Elif, lam, ra, kitabun uhkimet ayetuhu sümme fussilet milledun hakimin habir.” Hud Suresi, bir, ikinci ayet. “Elif, lam, ra, bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem kılınmış.” Yani hüküm ifade eden ayetler. Diyelim kanun maddesi gibi. “Sümme fussilet, sonra da açıklanmış, milledun hakimin habir, hakim ve habir tarafından açıklanmıştır.” Bu da Allahu Teala. Açıklamayı niye Allah yapmış? “Ella ta’budu illallah, Allah’tan başkasına kul olmayasınız diye.” Demek ki açıklamayı başkası yaparsa, başkasına kul olursunuz. İşte bu her şey birbirine karışıyor. O zaman çıkıp diyorlar ki: Kur’an’da namaz vakitleri belli değil, işte çok kapalı geçmiştir, bunu Peygamber Efendimiz açıklamıştır, Peygamberimiz açıklamıştır derken de hadislerde çok değişik rivayet farklılıkları var, onların karşısında da sıkıntı içerisine giriyorlar, neyi tercih edeceğiz, neyi tercih etmeyeceğiz, karma karışık oluyor. Halbu ki mesela işte burada Allah’a hamdu senalar olsun, Süleymaniye Vakfındaki çalışmaları farklılaştıran bu. Ve bize karşı şu ana kadar tenkit edenlerin bir şey konuşamamaları, sadece duygusal planda kalmalarının sebebi de bu. Çünkü son derece açık, net, sağlam bir şekilde gidildiği için tenkit etme imkanı yok. E geleneğe ters düştüğü için de karşı tarafın kabul etme imkanı yok. Derken böyle oluyor.

            Şimdi ikinci soru: Fatma Diren İstanbul’dan soruyor. Sahur yemeğini İstanbul’da oturan bir kişi saat kaça kadar yiyebilir, teşekkür ederim? Yani şimdi ben şöyle yuvarlak hesap, güneşin doğuşuna bir saat kala kadar yiyin diyorum. On dakika sonra da namaz kılın diyorum. Ama kırk dakika kadar yemek yeme imkanı var. İlan edilen imsak ile gerçek imsak arasında.

            Evet, Abdullah Oktan bey de Denizli’de yaptığı gözlemi bize göndermiş: Denizli’de yaptığım gözlemle akşam namazının bitişi otuz beş, kırk dakika civarında. Bizim Abdullah bey herhalde çok hassas davranmış. Şimdi orada bir kırmızılıktan sonra sarılık, sarımtıraklık var, onları önemseme, o insanı yanıltır. Öyle kırk dakika biraz fazla. Tamamen kızıllığın bitmesi diyor. İftarda yaklaşık beş dakikalık bir gecikme tespit ettim. O bulunduğunuz bölgeye göre, yüksekçe bir yerde iseniz beş dakika olabilir ama genelde yedi dakikadır. Evet, tabii bulundukları bölgeye göre de fark olabiliyor.

            Özcan Bayrak sormuş: Taha Suresinin 130. ayetinden namaz vakitlerini çıkartıyorsunuz. Lakin ayette namaz emri değil tesbih emri geçiyor. Tesbih kelimesinden namaz kılma manası çıkar mı? Açıklarsanız sevinirim, teşekkür ederim. Şimdi bu Özcan kardeşimize her halde şey yapmamış, demek ki bizim derslerin tamamını dinlememiş. Burada iki tane ayet var, “akimis salah” diye başlayan. Beş vakit o iki ayette geçiyor. “Akimis salah, namaz kıl” diye. Allah’ın bize emrettiği nedir? “Ve akimis salate, o namazı sürekli kılın” diyor. “Ve akimis salate” emriyle doğrudan bağlantılı olan iki tane ayet var. İşte o ikili şeyden, ayetlerin arasında yapı farkı var. Ama hepsi de aynı şeyi değişik açılardan vurguluyor. Bunlar işte, “akimis salate tarefeyn nehar, gündüzün iki bölümünde namaz kıl.” Demek ki gündüzün iki tane namaz kılınacak. “Ve zülefen minel leyli, gecenin gündüze yakın zamanlarında” (Hud 11/114) yani gece ama gündüzün işaretlerini taşıyor. Bu da güneş battıktan sonra kırmızı şafağın kaybolmasına kadar bir zülfe, yani gündüze yakın, beyaz şafağın kaybolmasına kadar da iki zülfe. İki tane akşam namazında kılınıyor bir de zaten o “kuranel fecr” ayetinde olduğu gibi bir tane de sabahleyin kılınıyor. O da gündüz güneşinin batışından doğuşuna kadar olduğu için akşam namazı, yatsı namazı, sabah namazı. Üç gece namazı, öğle ile ikindi de iki tane gündüz namazı var. Dolayısıyla bunlar beş. Yani bunu Arapça bilen her kes bunun en az beş olduğunu çok net bir şekilde ortaya çıkarır. Öbürü de, “akimis salate li dulukiş şemsi ila ğasakil leyl ve kuranel fecr,” yani “öğlenden havanın kararmasına kadar bir de sabahleyin tan yeri ağarınca kıl” (İsra 17/78) diyor. Bunlar işte hepsini birleştirdiğiniz zaman “akimis salat”le belirtilen vakitlerin beş olduğu ortaya çıkıyor. Tespih ile belirtilenler de namazların önünde ve arkasında kılınan ve diğer vakitlerde kılınan nafile namazlar. Şu Taha 130’u bir bulayım da!

            Burada Allahu Teala şöyle buyuruyor: “Fasbir ala ma yekulune,” yani “onlar ne derlerse desinler sen katlan, ve sebbıh bi hamdi rabbik, rabbinin hamdi sebebiyle tesbih et.” Yani rabbin her şeyi güzel yapar, onun için sen içten isteyerek boyun eğ. Ne zaman?  “Kable tuluış şemsi, güneşin doğumundan önce, doğmasından önce, ve kable ğurubiha, ve batmasından önce.” Şimdi bu iki vakit etti mi? Güneşin doğmasından önce ve batmasından önce. Bu güneşin doğmasından önce kıldığımız farz namazı düşünün, hangisi? Sabah namazı, doğmasından önce. Batmasından önce kıldığımız namaz, ikindi namazı. “Ve min anail leyli, gecenin anlarında.” Gecenin anları dediğimiz zaman ne olur? Anı en az üç olması lazım değil mi? Bu sabah namazı da gecenin anlarından biridir, biz sadece farz namazlar ile ilgili düşünelim. Birinci an akşam namazı, ikinci an yatsı namazı, üçüncü an sabah namazı vakitleridir. “Ve atrafen nehari, ve gündüzün bölümlerinde.” Dolayısıyla burada etraf da en az üç eder. Şimdi üç bu, üç de gece, altı, iki de “kable tuluış şemsi ve kable ğurubiha,” etti sekiz. Burada sekiz vakit söz konusu oldu. Bunları, tesbihle ifade edildiği için sabah namazından önce kılınan sünnet olarak, işte öğlen ve ikindi namazının başında sonunda kılınan sünnetler olarak, çünkü etraf kelimesi en az üç, daha fazla da olabilir. Ana kelimesi en az üç daha fazlası da olabilir. “Akimis salah” şeklinde geçmediği için de burada bir farzlık söz konusu değil. Dolayısıyla bunu belki bir başka zamanda yani bu nafile namazlarla ilgili özel bir derslerimiz zaten vardı daha önce. Dolayısıyla biz yani beş vakit farz namazı, bu ayeti kerimeye bakarak farz namazın vakitlerini çıkarmıyoruz. Ama bu ayeti kerime de namaz vakitleri ile alakalıdır ve burada tesbih kelimesi geçtiği için “akimis salah”tan tabii ki farklıdır. Yapmış olduğu tespit tabii ki bu kardeşimizin, Özcan Bayrak’ın şeyi doğru yani sorusu güzel bir soru. Ama bunun içerisine farz namaz da girer. Niye namaz? E çünkü yani bunu zikir dediğiniz, Kur’an okuma deseniz bunun bir zamanı yok. Efendim bizim geleneksel tesbih çekme, diğer zikirler, bunun da bir zamanı yok. Zamanla bağlantılı olan namazdır, oruçtur, hacdır. O zaman bunun namazdan başka bir şey olması mümkün değil yani. Mesela, güneş batarken siz Kur’an okusanız ne zararı olacak? Doğarken okusan ne olacak?

            Evet, böylece gelen sorular bitmiş oldu. Başka soru var mı?

            Yahya Şenol: Uzayda astronotlar diyor, nasıl oruç tutar veya namaz kılar?

            Katılımcı: Önceki soru vardı ya İstanbul’da kaç dakika, Şile ile Silivri arası beş dakika güneşin doğması şeyi var, farkı var.

            Öyle mi? Şile ile Silivri arası beş dakika ha? Dört dakika sekiz saniye. Ya yok bu güneş doğuş, batışlarını ben size söyledim ya gerçekten o çok zor. Bilmiyorum belki de uzmanlarla uzun uzun toplantılar yapılırsa bir kolaylık olabilir ama bizim burada esas üzerinde durmak istediğimiz yatsı namazı ile sabah namazı ki bu o kadar zor değil. Burada niye zor değil? Şimdi bakın güneş, nihayet çapı yarım derece olan bir gök cismidir. Fakat tan yerinin ağarması çok büyük bir alanda oluyor. Dolayısıyla ona dağ bir engel olmuyor. Çok büyük bir alanda oluyor. Onunki çok net bir şey. Akşam güneşi aydınlığının kaybolması da öyle. Çok büyük bir alanda oluyor.

            Katılımcı: İstanbul demiş ya hocam, yani İstanbul’un başlangıcı, sonu geniş bir alan olması…

            Tabii geniş bir alan yani geniş bir alan, zaten beş dakika fark olduğunu da söylemişler. Yani bu problem ancak öyle halledilebilir. Yani her bir bölge için ayrı ayrı takvim yapacaksın ya da insanlara öğreteceksin, kardeşim çıkın, bakın, ona göre orucunuzu bozun.

            Kayseri’den Sevgi Yılmaz kardeşimiz sormuş: Yatsı namazı imsak vakti girmeden biraz önce kılınabilir mi ve imsak girer girmez sabah namazı kılınabilir mi? Yatsı namazını imsak vaktine kadar uzatmayı caiz gören bazı görüşler var. Geçen hafta onu burada anlatmıştık. Bir hadisi şerif vardı, neydi? Şey temerrüt kelimesi mi geçiyordu?

            Katılımcı: Leyse tefrihu fil lehum in…

            Uyumada bir kusur yoktur, adam uyuyor, kusurlu sayılmaz. Namaz vakti geçmiş olabilir.

            Katılımcı: İnnemet tefrite azaben akimis salate hatta yehti vakti salatin…

            Hah, kusurlu davranan namazını diğer namaz vaktine kadar geciktiren kişidir. Oraya kadar geciktirmiş, ikinci namaz vakti girmişse kusura bakmasın bu adam artık namaz kılamaz. Bunun namazı geçti. Bu adama kaza yapma fırsatı verilmez. Çünkü namaz vaktini geçirdikten sonra adam bütün ömrünü namazla geçirse bile o geçen namazın telafisi mümkün değil. Ama bizim ulema neye dayanıyorsa dayanıyor, diyor ki kılarsın. Allah, Allah! Kılarsın derken de onun yerini tutar diyor. Tutmaz!

            Katılımcı: İnşaallah diyor.

            İnşaallah diyor, nereden? Tutmaz kardeşim! Aynı şekilde, adam ramazanda oruç tutmuyor, daha sonra tutarım! Tutamazsın kardeşim! Bu orucun kazası sadece iki kişi için söz konusudur: Hasta ve yolcu. Böyle değilsen, tutmadığın oruçlardan dolayı yapacağın tek şey tevbe etmek ve bir daha da bu oruç tutmama diye bir şey olmamasıdır. Yapılacak tek şey odur, başka bir şey yok! Ama yok efendim işte, kazayı gerektiren, keffareti gerektiren diye bir sürü gereksiz bilgiler kitaplarda yer alıyor. Aynı şekilde bu Sevgi kardeşimize de söyleyelim, akşam güneş battıktan sonra batı ufkunda beyazlık kayboluncaya kadar yatsı namazı kılınır. Ki ulemanın da büyük bölümü bu görüştedir. Bu görüş zaten, görüş demek yanlış! Kur’an’ı Kerim ve hadislerin açık ifadesi budur. Batı ufkunda beyazlık kaybolduğu zaman yatsı geçti. Ondan sonra hiç kusura bakma! unuttuysan olabilir, kılarsın. Ama şu anda ezanlar yatsı vakti geçtikten sonra okunuyor, yatsı ezanları. Maalesef! Ve bu kuzey kutba doğru yaşayan müslümanlarda da çok büyük sıkıntı doğuruyor. Mesela geçen hafta burada söylemiştik; Danimarka, Kopenak’ta yaşayan insanlar bu gün güneşin batışından kırk, kırk beş dakika sonra akşam namazı kılabilecekken, diyanet onlara diyor ki geçen seneki şeyde…

            Katılımcı: Yatsı namazı.

            Yok, güneş batınca akşam namazını kılıyor, kırk, kırk beş dakika sonra yatsıyı kılabilecekken, Diyanet İşleri Başkanlığı geçen sene aldığı bir kararla şunu söylüyor, diyor ki: Evet yatsı namazı vakti girmiş değil ama siz bir saat yirmi dakika sonra kılın. E şimdi siz orada yaşayan müslüman olsanız ne diyeceksiniz? Yav, diyanetin böyle bir yetkisi var mı? Namaz vaktinden önce kıldırma diye bir yetkisi var mı diye soracak, yok diye çıkacak değil mi? Orada bir delil falan da koyduğu yok. Üstü kapalı, işte bu konuda bir hadis, hangi hadis? Hadis dediği son derece zayıf, asla itibar edilmeyen bir rivayet. Şimdi onu da oraya koymamış zaten. Şimdi, bir saat yirmi dakika sonra diyor. Kaldı ki Kur’an’da yazılana baktığın zaman, çok açık ayetlere baktığınız zaman Kopenak’ta yaşayan adam, bunlar kırk beş derece enlemin kuzeyindekileri söylüyor, bu elli altı derece. Kopenak’ta yaşayan kişi güneş battıktan kırk, kırk beş dakika sonra yatsıyı kılacak ki Kur’an’ı Kerim’e göre yatsının vakti girmiş oluyor. Ama bunlar yatsının vaktinin çıkmasına, girmiş diyorlar. O da tabii çok uzuyor. Onun için bu Sevgi kardeşimiz.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz.İsa Gelicekmi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın