İmsak Vakti ve Seher

21 Temmuz 2012 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

Elhamdülillahi Rabbilâlemin esselatü vesselamü alâ resulina Muhammedin ve alâ alihi ve sahbihi ecmain

ABDÜLAZİZ BAYINDIR

Allah’a şükür bir Ramazan-ı Şerif’e eriştik. Büyük bir problemi çözmüş olarak eriştik. Hepinizin Ramazan’ınızı tebrik ediyorum. Asıl mesele Ramazan’a ulaşmak değil, O bizim elimizde olan bir şey değil, Yaşadıysan Ramazan’ı göreceksin. Ramazanı bekliyorduk, Beklesen de gelecek, Beklemesen de gelecek. Önemli olan bu günleri gereği gibi değerlendirmektir. Allah’a gereği gibi kul olabilmektir. Cenabı Hak hepimize de kendi istediği gibi kulluk etmeyi nasip eylesin.

Biliyorsunuz birkaç yıldır. Namaz vakitleri ile ilgili çalışmalarımız var. Çok şükürler olsun bu sene sonuçlandı. Şöyle kısa bir özet yapıp sonra “Seher Vakti” ve “Sabah Namazı” vaktine geçiş yapacağım. Şu an gündem de olan en önemli konu “Seher Vakti” ve “Sabah Namazı” konularıdır. Onlarla ilgili konuşma yapmış olalım. Çok uzun zamandan beri, 1970’li yılların sonlarına doğru başlayan bir gayret var, Bir çalışma var; 45 derece enlemin Kuzey’inde kalan ülkeler de namaz vakitleri nasıl olmalıdır diye bir çalışmadır bu. Bu konuda her hangi bir prensibe varılamadığı için “Takdir uygulanacak” dendi. “Takdir” demek; Bir başka yerin ölçüsünü alıp oraya uygulamaktır. Bununla da değişik ölçüler ortaya çıktı. “Namaz vakitlerinin oluştuğu en yakın bölgenin takvimleri uygulayalım” denildi. “Mekke takvimini uygulayalım” denildi. Ama bir ortak noktaya varılamadı. Çünkü Kur’an ve Sünnete dayalı her hangi bir temeli yok. Temel olmadığı için de her hangi bir uygulanabilirliği olmuyor.

Şimdi mesela “Helsinki” bölgesinde her hangi bir kriter olmadığı için, Ölçü olmadığı için aynı yerde çok değişik, Farklı-farklı takvimler uygulanıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çıkarmış olduğu takvim var. Din İşleri Yüksek Kurulunun 11.06.2009 tarihli almış olduğu bir karar var. O kararda 45 derece enlemin ötesindeki namaz vakitleri ile ilgili bir takım değişiklikler yapıyor. Örnek olarak ta; 60 derece enlemde bulunan Helsinki veriliyor. 23.08.2009 Tarihinde İmsak 01.53 imiş, Ramazan Ay’ı içerisinde Diyanet İşleri Başkanlığı bir karar alıyor ve bunu 04.18’e çekiyor. Bunlardan bizim haberimiz oradan gelen örnek takvimlerden dolayı oldu. Yani 2 Saat 24 dakikalık bir ilave yapıyor. Bir de “Dünya İslam Birliği” var. Onlarda Mekke de takvim çıkarıyorlar; “Mekke Takvimi” dedikleri takvimdir. Onlarda 03.20 olarak belirtiyor.

Bakın; 01.54, 4.18, 3.20 bunların üçü de orası için İmsak vakitleridir. Bir de orada 140 yıldır yaşayan “Tatar Türkleri” var. Onlarda kendilerine göre bir takvim çıkarmışlar. O takvimde 04.41 olarak düzenlenmiş. Bu saatler arasında bir uyum görüyor musunuz?  Uyum olmaması son derece normaldir. Çünkü, Hiçbir kriter yok Hiçbir ölçü yok.

Şimdi, Din İşleri Yüksek Kurulunun aldığı karara bakalım. Kararın gerekçe kısmına bakalım ne yazıyor; “İslam’ın beş temel genel esasından olan Namaz, Günün belli zaman dilimleri içerisinde yerine getirilmesi gereken Farzdır. Yüce Allah; “Şüphesiz Namaz müminlere vakitli olarak Farz kılınmıştır”( Nisa Suresi 103.Ayet) buyurmaktadır. Bu nedenle normal şartlarda namazların vakitlerinden önce kılınması caiz olmadığı gibi sonraya da bırakılması caiz değildir.” Diyor.

Şimdi normal vakitler ne demek? Yani dünya da iki ayrı yer mi var? Cenabı Hak bunu Kur’an-ı Kerim de böyle dediyse bu her yerde uygulanması gerekir, Değil mi? Eğer istisnai durumlar olsaydı, Bir takım istisnalarda bulunurdu derdi ki; “Şuralar hariç.” Öyle bir şey demiyor; “innes salâte kânet alâl mu’minîne kitâben mevkûtâ” (Nisa Suresi 103.Ayet) diyor. Ondan sonra devam ediyorlar açıklamalarına; “Kur’an-ı Kerim mücmel olarak işaret olan namaz vakitleri Hazreti Peygamberin hadisleri ve uygulamaları ile bu Ayetler açıklanmıştır.” Demişler. “Mücmel” dediğimiz; Çok Öz, Anlaşılmaz manasındadır. O yüzden onu birinin açıklaması lazımdır. Bir kavram söylüyor ama ne? Bilemiyorsunuz, O kavramı birisi açıklayacak.  “Bu ayetler açıklanmış” diyor ama peygamber efendimiz 45 derece kuzeyine inmiş ve söylememiş.

Şimdi; Ekvatordan 45 derece gidiyorsunuz, Birde oradan yukarı 45 derece daha var. Ekvatordan güneye doğru 45 derece gidin, Oradan da yukarı bir 45 derece daha var. Dünyayı 180 dereceye bölmüşler. Tabi ki bu hayali bir bölme ama matematiksel olarak güzel. Şimdi bunun 90 derecesinin vakitleri Kur’an da olacak, Diğer 90 derecesinin vakitleri Kur’an da belli olmayacak! Peygamber (s.a.v) 90 derecesininkini açıklamış olacak, Diğer 90 derecesininkini ise açıklamamış olacak! Neyse, Devam edelim onların aldığı kararı okumaya; “Hadis rivayetlerinde namaz vakitleri açıklanırken; Doğu ufkunda şafağın belirmeye başlaması (fecr), Güneşin doğması, Güneşin öğleyin tepe noktasına gelip batıya meyletmeye başlaması (zevâl), Gölgelerin fey-i zevalden hariç, bir misli veya iki misli olması,  Güneşin batması (gurûb), Batı ufkunda akşam şafağının kaybolması (gaybûbet-i şafak),  Dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesinden kaynaklanan atmosferik alametler ölçü olarak verilmiştir” demişler. “Gölgelerin fey-i zevalden hariç, bir misli veya iki misli olması” demişler, Peygamberimizin Hadislerin de  “İki misli” diye bir açıklaması yoktur. Bunu da açıkça söyleyeyim. Hanefilere mal edilen bir görüştür. Ben bunun Ebu Hanife’nin de görüşü olduğuna inanmıyorum.

Kararı okumaya devam edelim. Az sonra; “Bu ölçüler de  45 derece enlemin kuzeyinde gerçekleşmiyor” da diyecekler az sonra okuyacaksınız. Devam edelim; “Normal vakitlerin oluştuğu dönemlerde ve bölgelerde namazlar, sünnette belirtilen bu vakitlerde kılınacaktır. Bu ölçülerin kısmen veya tamamen oluşmadığı bölgelerde ise namaz vakitlerinin “takdir edilerek” belirlenmesi gerektiği hususu, günümüzde bütün fetva kurullarının üzerinde görüş birliği içerisinde oldukları bir meseledir” demişler. Fetva verirken neye dayanırlar? Bize anlatılan nedir? Neye dayanırlar acaba? Kur’an ve Sünnete dayanırlar. Bakalım öyle bir dayanakları var mı; “Şu kadar var ki henüz herhangi bir takdir yöntemi üzerinde birlik sağlanamamıştır” demişler. “Takdir” diyorsunuz, “Takdir” diye bir şey Kitapta sünnette var mı? Şimdi olmayan bir ölçü koyuyorsunuz, Yani “ Şurada şuranın hesaplarını uygulayalım” diye olmayan bir ölçü koyuyorsunuz, Daha sonra da diyorsunuz ki; “Bu ölçünün, Ölçüleri üzerinde bir ittifak yok” diyorsunuz. Yani “Ölçü, Ölçüsüz”. Böyle bir ortam da yukarı da ki karar alınmış. Bu gerekçeye göre Diyanet İşleri Başkanlığı 2009 yılında İmsak vaktini 01.54’ten, 04.18’ e çekmiş, Uzatmış. Peki; 01.54’ten, 00.00’a çekseydi ne olacaktı? Çekebilirdi, Hiç problem yok. Nasıl olsa “Ölçü” yok. Niye 08.18’ e çekmemişte 04.18’e çekmiş? Bu karara ne derler? Bu karar Dini mahiyeti olan bir karar mı? Peki, Diyanet 04.18 veya 01.54 dediği zaman neye dayanmış ki aynı anda Mekke de ki Takvim 03.20’yi gösteriyor? 01.54’ten, 03.20’ye geçerseniz bir saatten fazla olur. Bir de O bölgede 140 yıldan fazla süredir yaşayan Tatar Türkleri 04.41 derken neye dayanıyorlar? Onunda dayandığı bir kriteri yok.

Size Başka bir şey daha aktarayım; Bu sene ki “Rabıta” Takviminden aldığım bir bölümdür; 15.01.2012’ de Güneş 07.19’da doğuyor, 11.54’te Öğlen Namazı, 14.09’da İkindi Namazı, 16.28’de Akşam Namazı şeklinde devam ediyor. Hemen bir gün sonrası, Ay’ın 16’sında 11.23’te Güneş doğuyor. 07.19’dan 11.23’e kadar bir günde kaç saat fark ediyor? Dört saat Dört dakika fark ediyor. Siz; “Bu gün bir dakika, İki dakika uzamış” diyorsunuz, Şükredin bakın ne kadar fark eden yerler var. 11.54’te Öğle namazı, 11.23’te Güneş doğumu. Güneş doğumu ile Öğle namazı arasında kaç dakika var? 31 dakika var. Peki, Kerahat vakti hani? Hani Güneşin doğmasından sonra bir “Kerahat Vakti” var, O Nerede? Şimdi o gün Kurban bayramı olsa Kurban Bayramı Namazını ne zaman kılacaklar? Birde aynı gün İkindi namazı 12.00 diyor. 11.54’te Hoca Ezanı okudu inene kadar İkindi oluyor. Cem edeyim desen Akşam namazına da 25 dakika var yani 12.25’te de Akşam Namazı var. Camiye gitmişken ne var ne yok tüm namazları kılmış oluyorsunuz. Hemen bir gün sonrasına, Ay’ın 17’sine bakalım; 16’sında Güneş 11.23 tü, Bir gün sonra 17’sinde 11.09’a iniyor. Nasıl iniyor kardeşim? Nasıl 07.19’dan, 11.23’e çıkıyor, Oradan da 11.09’a iniyor. Bu ne biçim şey? Böyle bir şey olur mu? Peş peşe günler bunlar. Hadi çıkıyor diyelim, Çıkmaya devam etsin diyelim ama aşağı iniyor. 11.54’te Öğlen, 4 dakika sonra İkindi, 4 dakika da Ezan okunmaz. Ezan okusan beş dakika sürer. Bu sefer de İkindi namazına Ezana gerek kalmıyor. 12.40’ta Akşam Namazı. Kriter yok ki istediğini yaz.

Şimdi siz orada yaşayan Müslüman olduğunuzu düşünün ve “Namaz Vakitleri böyledir” diyorlar. Siz işin esasını bilmiyorsunuz ki! Allah’a çok Şükür yapmış olduğumuz çalışmalarla 45 derece enlemin kuzeyinde Namaz vakitlerinde Hamd olsun, Yüzde yüz doğru sonuca vardığımıza ben şahsen inanıyorum. Ne zaman hatalarımız ortaya çıkarsa o zaman da kabul eder “Tamam” deriz. Çünkü bir başkasının ya da başkalarının çalışıp “Şu, Şu hesaplarınız yanlıştır” demesi lazımdır, Onu da bekliyoruz inşallah yaparlar. Yalnız yaptığımız çalışmalarda hesaplarımız çok ilginç bir şekilde tuttu. Ben hayret ediyorum; Ramazan’a bir gün kalana kadar bu iş tam bitmemişti. O gün çok şükür bitti. Arkadaşlarımızın yoğun emekleriyle bitirdik. Avrupa’dakiler iki de bir mail gönderiyorlar; “Niye bunu şöyle yapmadınız” diye. Yaptığımıza bir teşekkür edin de ondan sonra o şekilde çıkışlarda bulunun. Hangi şartlarda ortaya çıktıklarını bir düşünün. “Niye yapmadınız?” demek kolay. İşte bu sıkıntıları görüyorsunuz.

Biz Kur’an-ı Kerim’e baktığımız zaman gördük ki; Kur’an-ı Kerim o 45 derece enlemin Kuzeyi ile ilgili o kadar ayrıntılı hükümler koymuş ki onu bu konudaki yazımızın içinde görürsünüz. 45 derece enlem üstü ile ilgili verilen hükümler, 45 derece altı ile ilgili verilen hükümlerden tamamen farklı. Bu ayrı bir kategoride değerlendiriliyor. Bu konuyu arzu edenler bu konuda ki yazımızdan okuyabilir. Çünkü bu husus üzerinde çok durulması gereken bir husustur. Şu an bunu sadece size malumat vermek için okumuş olduk. Birkaç kelime daha ilave etmek gerekirse burada şu var; Kur’an-ı Kerim dünyanın beşik olduğunu söylüyor. Bizde o Beşiğin üzerindeki bebekleriz, Bizi sürekli sallıyor. Bir sağa, Bir sola sallıyor. Sene de bir kere sağa, Bir kere sola iki defa da dik oluyor ama hiçbir zaman durmuyor. Bu gün ona “Eksen eğriliği” diyorlar. “Eksen eğriliği” diyenler birçok soruya cevap veremiyorlar. Eksen eğriliği var ama eksen sürekli eğriyse nasıl oluyor da 21 Mart ile 23 Eylül de her tarafa Güneş dik geliyor. Tabi bu dediklerimin daha farklı durumlarda var ama biraz daha konuşursam hepinizin bildiklerine ters şeyler söyleyeceğim. O yüzden o konulara hiç girmeyeceğim. Ama Kur’an-ı Kerim bu Eksen eğriliği ve Eksen eğriliğinden doğan farklılıkları inanılmaz şekilde ayrıntılı olarak açıklamış. Ve O kutuptan-kutba namazlarda hangi kriterler uygulanacağı da belli. Mesela Tromso’ da şu anda 21,5 saat Oruç tutuluyor. O şekilde onlara Oruç tutturanlar var. Onlar da “Mekke Takviminde oluyormuş” diyerek Mekke de kaç saat Oruç tutuluyorsa o kadar Oruç tutuyorlar. Biraz daha aşağıya doğru geldiğiniz zaman aşağıdakiler diyor ki; “ Ya bizim suçumuz ne?  Biz 21,5 saat tutuyoruz, Onlar Mekke takvimine uyup daha az tutuyorlar” şeklinde bize gelen şikâyetler var.  Yani 21,5 saat Oruç tutturuluyor. Namazdan çıkıyorsunuz, Eve geliyorsunuz, Dinlenene kadar Sahur oluyor, Sahur yemeği bitmeden İmsak oluyor, Ondan sonra Oruca başlayacaksınız. Hangi namazı ne zaman kılacaksınız? O da ciddi bir problem. Neyse, Bu konuyu daha ayrıntılı öğrenmek isteyen bu konudaki yazımızı okuyabilir. Şu uyarıyı da yapalım; Belki benim yapımdan kaynaklanan bir şey, Yıllarca Fetva işleriyle uğraşan bir kişi olmamdan kaynaklanıyor galiba, Son derece kısa ve özdür yazılar. Roman okur gibi okursanız hiçbir şey anlayamazsınız, Her bir kelimesi ve cümlesi üzerinde durulması gerekiyor. Elinize de kağıt kalem alarak bir matematik problemi gibi üzerinde durmak lazım.

Çok ilginç bir şey 1978’den beri namaz vakitleri ile uğraşıyorum. Problemi hamd olsun Cenabı Hakk lütfetti gördük, Çözmek için yıllarca uğraştık ama “Seher Vakti” diye bir vakit diliminin olduğunu bu sene öğrendim. Seher Vaktini hep duyarız da ne zaman başlar, Ne zaman biter bu konuda şahsen benim bildiğim bir şey yoktu. Sizden bilen var mı? Hangi saatte başlar, Hangi saatte biter? Sonra baktık ki bizim kitaplarda yazıyormuş. Dört Mezhebin dördünde de Seher Vakti yazıyormuş. Ama en eski Mezhep kitaplarında yazıyormuş. Bu gün ki kitaplarda ise yok. Ve Kur’an-ı Kerim bununla ilgili çok ayrıntılı bilgide veriyormuş, Peygamberimizin Hadislerinde de çok ayrıntılı bilgiler varmış. Gece üç bölüme ayrılıyor. Birincisi; Güneş Batıyor Akşam namazı oluyor. Peşinden yassı namazı oluyor. Daha sonra gecenin karanlık bölümüne giriyoruz. Yatsının simetri ise Seher Vakti oluyor. Hani hava karardığı zaman Yatsı namazına son veriliyor ya;  “Namazı Güneşin batıya kaymasından, Havanın kararmasına kadar kıl”( İsra Suresi 78.Ayet). Arapça da “Seher” Gecenin karanlığı ile Gündüzün aydınlığının karıştığı vakit olarak tanımlanıyor. Yani Tan yerinin ilk ağarmaya başladığı vakitlerdir. Meğer biz geçen sene “En az 40 dakika” falan derken Seher vaktini kastediyormuşuz, Haberimiz yokmuş. Yani biz  “Fecr-i Sadık” dediğimiz zaman “Seher Vakti” ni kastediyormuşuz. Seher vaktine “Fecr-i Kazib” deniyor. Niye Fecr-i Kazib deniyor? İnsan yanılıyor. Bakıyorsunuz ki ufuk aydınlanmış; “Tamam. Vakit oldu” diyorsunuz ama vakit henüz olmamış. O yüzden bu sene biz çıkartmış olduğumuz imsakiye de “Seher” diye bir vakit koyduk. Tan yerinin ağarmasında tüm ufuk boyunca bir büyük alan da aydınlanma olduğu için Güneş doğması gibi değil. Güneş hep bir noktadan doğuyor, Birisi görürse diğeri göremeyebiliyor. Ama yüksek binalara ya da Dağlara vurmasından anlıyorsunuz ama Fecr-i Sadık öyle değil, Geniş bir ufuk boyunca doğduğu için onu görmek çok kolay, Ufuk’a çıkmaya gerek yok, Yeter ki o konu da bilginiz olsun. Ayet-i Kerime’yi de lütfen hatırlayın, Allah’u Teala Bakara Suresinin 187. Ayetinde diyor ki; “Yiyin, İçin. Sizin için tam olarak ortaya çıkınca” Burada ki “Sizin için” Kim? “Siz” Kim? Oruç tutan bizleriz. Yani “Bak bakalım Ufka sana göre  aytu-l-ebyed, ḣayti-l-esved’ den kesin olarak ayırt edilmişse” Türkçe ’ye çevirirsek “Beyaz şerit, Siyah şeritten Fecir tarafından kesin olarak ayırt edildiyse” Burada üç kelimeden bahsedildi; Birisi “Beyaz iplik” yani “Beyaz şerit” diyelim daha iyi anlaşılsın. İkincisi “Siyah iplik”, “Siyah şerit” diyelim. Üçüncüsü “Fecir”. Üç tane kelime var. “Fecara”  kelimesinin anlamı “Yarmak ve Fışkırmak” manasına geliyor. “İnficar, fecir” aynı köktendir. “O Fecir tarafından” dendiği zaman “Karanlığın yarıldığı taraftan” diyor Ayet-i Kerim’e. Yani Karanlığın yarıldığı bir taraf var. Yatsı vaktinin başladığını ufuktaki kızıllığın dağıldığı an anlıyorsunuz.  Ama yatsıdan önce ki kızıl ışık şerit halinde oluyor. Ama diğerinde dağılmaya başlamış oluyor. Yani ufukta kızıllık kaybolmuyor, Kızıllık var ama bir şerit halinde değil, Dağınık haldedir. O zaman diyorsunuz ki; “Yatsı başladı”. Ya da o dağınıklık şerit haline gelmediği zaman diyorsunuz ki “Fecr-i Kazib”, Yani Seher Vakti. Şimdi Seher vaktinde ufukta aydınlık meydana geliyor ama o aydınlık net bir beyazlık oluşturmuyor. O yüzden ayette Allah’u Teala diyor ki; “Fecir Tarafından” Yani Kızıl ışıkla ufkun bölündüğü taraftan. Peygamberimiz de Hadisi Şerifinde diyor ki, “Fecir Kırmızılıktır, Kızıllıktır”  diyor.  Hanefi Mezhebinden  Serahsi’nin görüşü; “Her gün üç doğuş ve üç batış olur. Doğuşlarda ortada ki doğuş Yani ikinci Fecir, Batışlarda da ortada ki batış yani ikinci kızıllığın batışı esas alınır” diyor. Doğan; Önce Fecri Kazib doğuyor, Ondan sonra Fecri sadık doğuyor, Sonra Güneş doğuyor. Batan; Önce Güneş batıyor, Daha sonra birinci şafak batıyor, Sonra ikinci şafak batıyor. “Her ikisinde de orta da olan esas alınır” dediği de “Fecr-i Sadık” orta da olandır ve Sabah Namazı vaktidir, Ortada ki batışta Yatsı namazının vakti giriyor. İkinci batışla Yatsı namazının vakti çıkıyor, İkinci doğuşla Sabah namazının vakti çıkıyor Yani bu enteresan bir şey; Tüm mezhepler bu konuda ittifak halindedir. Ama sonradan değişiklikler olmuştur. Biz şimdiye kadar hani “Mezhepler yanlış yapmış” deyip duruyorduk ya işte bu Namaz vakitlerinde öyle değil. Hepsi ittifak halinde ama yedinci asırdan sonra bakıyorsunuz ki müdahaleler olmuş. Allah’u Teala bir ayetinde Münafıklar için; Nisa Suresi 142. Ayette; “Münafıklar Allah’a karşı oyun kurarlar” Kafalarına göre bir oyun kurarak bir kurnazlık yaparlar, Hem Dünya’yı götürecekler hem de Ahireti kazanacaklar. “Oyunu Allah onlara karşı kuruyor. Namaza kalktıkları zaman tembel-tembel kalkarlar” Çünkü namaz kılmaya gönülleri yok. “İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı çok az hatırlarlar. Gerekmedikçe Allah onların akıllarına bile gelmez”   Hatta bir hadisi şerif hatırlıyorum münafığa en zor gelen iki tane namazdan bahseder; “Münafıklara en zor gelen namaz, Yatsı ve Sabah Namazıdır” buyuruyor.

Bir an için kendinizi münafıkların konumuna koyarak düşünün; Yatsı namazının bitiş vakti var. Hava karardığı zaman Yatsı Namazının vakti bitiyor. Akşam toplandınız, Toplantıya gelemeyen “Akşam Namazını kılmıştım” der, Ya da “Kıldım geldim” der. Ama oturduğunuz zaman Hava kararmaya başladığı an “Hadi Yatsıyı kılalım” dediğinizde “Ben sonra kılarım” diyebilir mi? Son vakti belli, Ondan sonra kılınmayacak. Mecburen kalkıp kılacak. O zaman bu problemin çözümü nedir? Yatsının vaktini Sabah namazına kadar uzatacaksın. O vakti uzattın mı “Akşam namazını buraya gelmeden kılmıştım, Yatsıyı da evde kılarım. Daha vakit var ne acele ediyorsunuz ki?” falan der. Şu an da insanlar bir şey bilmiyor ki, Kitaplar da da sabaha kadar uzatıldığını görünce “Tamam” diyorlar. Ben bunu kafamda kurgulayarak konuşuyorum. Niye böyle kurguluyorum? Çünkü Yatsı vaktinin havanın kararması ile çıktığına dair iki tane Ayet var. Birinci Ayet, İsra Suresinin 78.Ayeti ; “Güneşin batıya kaydığı vakitte namazı kıl” bu Öğlen vakti. Devamında “ Hava kararıncaya kadar”………demektir.  “Bir de Fecir ışıklarının yoğunlaştığı zamanda kıl” buyuruyor. “Birleştiği zamanda kıl” deniyor. “Kur’an” kelimesi çok önemlidir. Fatih Hocamız “Kur’an” kelimesini bize bir anlatsın

Fatih ORUM: “Kur’an” Toplamak, Bir araya getirmek olan karea kökünden geliyor, sözlüklerde böyle geçiyor. Mesela Kareae Türkçede Kur’an-en; “O Şeyi topladım, Birbirine ekledim” anlamına geliyor, Sözlüklerde bu şekildedir. Hocamızın okumuş olduğu bu Ayete sözlük anlamından baktığımız da “Fecrin ışıklarının toplandığı an”( İsra Suresi 78.Ayet) Çünkü Ayet vakitlerden bahsediyor. “Namazı Güneşin zevalinden sonra kıl, Sonra gecenin kararmasına dek kıl” Ve bir de “Kur’anel fecr” Yani onda bir vakitten bahsettiğine göre; “Fecrin toplanmasından” demektedir. Ayetin devamında da; “Kur’anel fecr inne kur’anel fecri kane meşhuda” denilerek bunun gözle görülebilir durum olduğunu, Herkesin rahatlıkla gözlem yapabileceği bir durum olduğunu söylüyor.

Abdülaziz BAYINDIR: Burada Fecir ışıklarının toplaşması iki şekilde olabilir; Tasvifsiz bir şekilde toplanır, Gecenin karanlığı var, Güneşten gelen beyaz ışıklar var, Bir de kırmızı ışıklar var, Bunlar hepsi bir arada karma olabilir. Olabilir de Kur’an birbirini açıkladığı için; Mesela burada “el fecr” diyor, Bir başka yerde de “Fecir” kelimesini kullanıyor, O da Bakara 187.Ayette Ufukta “Siyah, Kırmızı, Beyaz ışık” var diyor. Başka renk yok. Tonlarında sarı da olabilir ama beyaza katılmış oluyor. İnsan bakarken o kadar da renkleri ayırt edemiyor. Gözün ayırt edeceği ışıklar bellidir.  Bakara Suresinin 187. Ayetinde diyor ki; “Beyaz çizgi” diyor. Demek ki beyaz ışık, Beyaz bir çizgi haline gelecek. Karışık olduğu zaman çizgi ayırt olmaz. Ayetin devamında “Siyah çizgiden size göre ayırt edilinceye” diyor. Demek ki Siyahlıkta bir çizgi haline gelecek. Bir de “El fecr” kelimesini veriyor, “Fecir” kelimesi de kızıllık demek, Hadiste de öyle, Arap lügatinde de öyle. Niye? “Ufku yaran ışık” Ufku kızıl ışık yarar sabahları. O zaman bu üç tane ışık üst üste.  “Kur’anel fecr” dediğin zaman üst tarafta mavi ışık ve diğer tonlar var ama bir birine karışık vaziyette değil, Ayrışma var. Yani “Kur’anel fecr”.   Ama bizim mealler de “Kur’anel fecr” ‘e ne anlam veriliyor?  Fatih hocamız okusun bakalım “Kur’anel fecr” ‘e ne anlam vermişler.

Fatih ORUM:Kur’anel fecr” ‘e;  “Sabah namazı, Çünkü Sabah namazı şahitlidir” anlamını vermişler.

Abdülaziz BAYINDIR: “Kur’an” ‘a ne zaman “Namaz” denilmiş ki? Melekler bize her zaman şahittirler. Allah’u Teala bize “Kirâmen Kâtibîn” olduğunu bildirmiyor mu? Meleklerin yaptıklarımıza şahit olmadığı hangi zaman var ki? Buraya meleği nereden kattınız? “Meşhut”ne demek? “Meşhut” ‘u  Allah’u Teala Bakara Suresinin 187.Ayetinde açıkça söylüyor; “Size göre açıkça ortaya çıkıncaya kadar” Bana göre ufukta ki o beyaz çizginin siyah çizgiden yani kırmızı şeridin oluştuğu yerdeki kırmızı çizginin beyaz çizgiden ayırt edilmesinde ki bana göre oluşması nasıl tespit edilebilir? Ancak  “Meşhut”  olarak tespit edilebilir. Ayette; “hatta yetebeyyene leküm”( Bakara Suresi 187.Ayet) diyor, “ Size göre” Bu tarafta da “Meşhut” diyor; “Gözle görülür” demektir. “Kesin kanaatiniz olur” demektir, “Şahit olun” demektir. Şimdi ayetleri birleştirdiğiniz zaman bunların hepsi ortaya çıkıyor. Meallere bakıyorsun “Sabah namazı” diyor, Ayette ki “Kur’an” kelimesi ne oldu?  Mealler de ki “Şahitlidir” anlamı ne demek? Bazı yerler de de “Sabah Kur’an’ı” deniyor, Sanki başka Kur’anlar da varmış gibi. Yani, İslam Âleminde gerçekten tam bir akıl tutulması var. E tabi, Yanlış yapan insanların yanında en kötü kişi Doğruları söyleyendir.

Ben bunu sık sık size örnek olarak veriyorum; Çocukluğumdan kalma bir hatıramdır, Bizim komşunun oğlu onun hoşuna gitmeyen bir iş yaptığın zaman “Akşama Babana haber vereceğim” derdi. Rahmetli Babam da çok sert bir mizaca sahipti. Gerçi bu güne kadar hafiften yanağıma bir kez vurmuştur. Fakat yapısı öyle bir sertti ki korkumdan ne yapacağımı bilemiyordum. O Çocuk “Babana haber vereceğim” dediği zaman ben o akşam Babam eve gelmeden erkenden uyurdum. Aslında uyuduğum falanda yok yatakta öyle yatardım, Uyku numarası yapardım. Komşunun oğlu bizim eve kapıdan içeriye girdiği zaman ayaklarım titremeye başlardı. Ağzını açıp bir şeyler söylemeye başladığı an “Beni şimdi Şikâyet edecek” korkusuna tutulurdum. İşin aslına baktığında suçum falanda yok, Bir suç işlemişte değilim. O bizim evden gittiği an ben hemen uyanır yataktan çıkıp odaya geçerdim. Kim ağzını açıp bir şeyler söylemeye başlayacak olsa beni Babama şikayet edecek diye bir korku içerisine giriyordum.

Ben o psikolojiyi yaşadığım için çok iyi anlıyorum; İki kere ikiye dördün dışında bir sonuç söyleyen kişinin en çok korktuğu birisinin çıkıp “Dörttür” demesi olur. Yanlışlığı bu kadar açık ve ortada olan ve Allah’ın Ayetidir –ki Allah’u Teala Ayetini hiç kimseye açıklamaya da bırakmamıştır ve bu kadar önemli bir meselede böyle bir yerden çıkıp ta “Doğrusu budur” dediğiniz de “Sen yanlış söylüyorsun” diyemediklerinden ne yapıyorlar? Bu konuda basın toplantısı yaptık, Büyük bir sevinçle “Dünyada ki büyük bir problemi çözdük”  diye ama sadece Anadolu Ajansından sadece bir tane muhabir gönderildi. Anadolu Ajansına da teşekkür ediyoruz ama başkalarından kimse gelmedi. Yine başka bir Ajanstan elinde fotoğraf makinesi bile olmayan, Zaferlerini belgelemek için birisini gönderdiler, Muhabir unvanına sahip biri de değildi. Anadolu ajansından gelen arkadaşımızın buradaki toplantıyı yazdığına çok iyi eminim, Çünkü burada ki tavrı samimi bir kişi olduğunu gösteriyordu ama ne “Yazılı Basın” da ne de “İnternet Basını” nda tek kelime yazılmadı, Gündeme bile getirilmedi. Siz dünya çapında büyük bir iş yapmışsınız umurlarında bile değil. Zaten yapılacak tek şey de budur, Yok saymaktır. Onu da gayet başarılı bir şekilde yapmaktalar. Peki şimdi, Dünkü Cuma Hutbesin de, Süleymaniye Camiinde Hutbe okuyan Hoca dedi ki ; “ Takvimlerde ilan edilen İmsak ile oruç başlamaktadır” dedi. Peki Allah öyle mi diyor? “Size göre” diyor, “  hatta yetebeyyene leküm” diyor.   Demesi lazımdı ki “Ufka bakın”, Kur’an-ı Kerim’e uyacaksak “Ufka bakın” diyecekti. Öyle “Evimiz kuytu yerde” falan demenize gerek yok bu çok ciddi bir aydınlanmadır. Hatta sokaklara kadar yansıyan bir aydınlanmadır. “Ufka bakın, Size göre o kızıllığın olduğu tarafta siyah şerit, Beyaz şeritten net olarak ayırt edildiği zaman, O Kur’an oluştuğu zaman, Fecrin Kur’an’ı oluştuğu zaman Oruca başlayın” demesi gerekirdi. Bunu demek yerine diyor ki; “Takvim” diyor. Takvim deyince vatandaşta, mesela bu sabah Avrupa dan bir çok yazı gelmiş bir tanesinde birisi diyor ki; “Yahu ben bu sabah dışarı çıktım. Baktım, Sizin dediğiniz durumlar gökyüzünde oluştu fakat o zamana kadar yeme içme yapmadım. Çünkü bir türlü içime yatmadı. Takvim de zaten öyle göstermiyor” diyor. Çünkü bu insanların zihnine takvim işlemiş. Orada yazılana uyacaklar. “Ben ne yapayım” diye soruyor, Bende dedim ki “Allah’ın ayetine uy” diye cevap gönderdim. Putunu kır. Sabah saat 04.30’da birisi telefon açtı; “Hocam sen beni tanımazsın, Ben derslerinize katılan birisiyim. Fakat bir türlü içime yatmıyor, Ne yapacağım?” dedi, Bende “Ben şu an da yemek yiyorum” dedim. Milletin kafasına şunu yerleştirmek gerekiyor; “Seher vakti diye bir vakit var ve Seher vakti günün ilk ışıklarının oluştuğu vakittir. Seher vakti ile Güneşin doğuşunun tam ortasına İmsak vakti denk gelir. Seher vakti kısa bir vakit değildir. Seher vaktine “Fecri Kazib” denir, İnsanları yanıltır” demelidir. Peygamber (s.a.v) ‘ e Cebrail (a.s) namaz kıldırdığı zaman; “O kızıllık parıldadığı zaman kıldırdı” diyor. Yani çok daha netleşiyor.  “Yayılarak yükselen ışık sizi aldatmasın. Enlemesine uzanan kızıllığa bakın” diyor. Çünkü orada en net gözüken kızıllıktır. Ama bir koridor halinde olacak, Dağınık halde olmayacak. Kara parçası henüz aydınlanmadığı için alt taraf “Siyah İplik” oluyor. Orta da kızıllık var onun üstünde de beyazlık var. Yani “Fecir” dediğimiz kızıllık var onun üstünde de beyazlık var. Şimdi bu durum çok net oluşuncaya kadar –ki Hadisi Şerifler de var diyor ki; “Biz birbirimizi neredeyse tanıyamayacak gibi oluyorduk” diyor. “Nerdeyse tanıyamayacak gibi oluyorduk” nerde? Caminin içerisinde. Yani o tan yerindeki ışık, Caminin içine kadar dolmuş “Nerdeyse tanıyamayacaktık” yani “Tanıyabiliyorduk” demektir. Bir birlerini tanıyabiliyorlar. İşte bunları inşallah insanların zihnine yerleştirmeye çalışıyoruz ama en önemli husus Yatsının son vakti olduğu Ayeti kerimelerde çok kesin “ila  ğasekıl leyli”(İsra Suresi 78.Ayet), “Gecenin karanlığına kadar namazınızı kılın” diyor. Bir Ayet daha var, O Ayette Yatsının sonunu işaret ediyor. O da Hud Suresinin 114.Ayetidir; “Gündüzün iki bölümünde namazını kıl” İlk bölümünü İsra Suresinin 78.Ayetinde Allah’u Teala bildirmişti; “düluküş şems”( İsra Suresi 78.Ayet) Yani bu gün ki tabirle “Güneşin Meridyen geçişi” demektir. Bulunduğu tepe noktasından Güneşin batıya kaydığı an Öğle vaktidir. Gündüz iki tane namaz kılacağınıza göre bundan sonra olması gereken bir namaz daha var. Güneş batınca gündüz bitiyor, Öyle bir durum var ki Güneşin tepe noktasından batıya kaydığı andan Güneşin batmasına kadar geçen vaktin tam tamına ortası İkindi vakti oluyor. Zamansal ortası İkindi oluyor. Bunu da Peygamberimiz (s.a.v); “Her şeyin gölgesi kendinin boyu kadar olduğu zaman” ifadesini kullanıyor. Gölgenin kendi boyu kadar olması Öğlen vaktindeki gölgenin ilavesi ile olur. Yani bir öğlen vaktinde gölge sadece yılın iki gününde sıfıra düşer. 21 Mart ve 23 Eylül, Bunun dışında sıfıra düşmez. Ekvatorda da sıfıra düşmez, Bizim bulunduğumuz bölgelerde de sıfıra düşmez. Bulunduğunuz yerin enlemine göre bölgenin belli bir boyu vardır. O boyu çıktıktan sonra bir şeyin kendi gölgesi kadar boyu oldu mu o tepe noktasıyla batış noktasının tam orta noktası oluyor. Bu da hesap yapmayı müthiş bir şekilde kolaylaştırıyor. Hesapta en kolay şey meridyen geçişini hesaplamaktır. Batışta çok kolay hesap edilir. İkisinin ortasını bulmak ne ki! Hemen İkindi vaktini hesap ediyorsunuz. Zaten “lita’lemû ‘adede-ssinîne velhisâb” (Yunus Suresi 5.Ayet) diye Allah  “Yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye” bir çok kriterler koyduğunu bize bildiriyor. İşte bu da kriter. Ben bazen şunu söylüyorum millet fena halde rahatsız oluyor; “Peygamberimiz (s.a.v)’min hadisleri korunmuştur” diyorum, Kur’an-ı Kerimin korunduğu gibi. Evet, Peygamberimize bir sürü iftira edilmiş, Doğru. Ya hu şimdi bu söz korunmamış olsa; “Her şeyin gölgesi kendinin boyu kadar olduğu zaman”  sıradan bir insanın söylemesi mümkün mü? Matematiksel olarak tam orta nokta ancak bunu bir Peygamber söyler, Başkası bunu söyleyemez. Ve Ayetten de anlayacağınız o’dur. Güneşten sonra batana kadar olacak olsa nereye koyarsınız? Ortaya koyarsınız. Başka bir kriter yoksa böyle yaparsınız.

Ayetin devamın da da diyor ki; “Gecenin yakın zamanlarında namaz kıl” (Hud Suresi 114.Ayet

Gecenin gündüze yakın taraflarını ışıkla anlarsınız. Gecenin karanlık zamanı ise ğasekıl leyl’dir. Biz buna zifiri karanlık diyoruz. “Zifri Karanlık” demek “Hiçbir şey gözükmeyen” demek değildir, “Gecenin en karanlık dönemi” demektir. Çünkü Yıldızlarda vardır. Hatta en karanlık dönemde bile hava da bulut yoksa bir ışık feneri olmadan bile yürüyüp gidebilirsiniz. Allah’u Teala böyle yaratmış. Ama Gökyüzü bulutluysa o ayrı. Gecenin gündüze yakın bölümleri dediğimiz zaman Arapça da “Bölümler” kelimesi ………..yani “Yakın bölümler” demektir ve bu çoğuldur. Arapça da çoğul ise en az üçü gösterir ve daha fazlası demektir. Türkçe de “İki” ye çoğul denir ama Arapça da “İki” ye çoğul denmez. O zaman “Zülef” dediğine göre en az kaç tane zülfe olması gerekiyor? En az üç veya daha fazlası. Aslında dört tane Zülfe var. Birincisi; Güneş battıktan sonra akşam vaktidir. İkincisi; Yatsı vaktidir. Üçüncüsü; Yatsı vaktinin sonunda havanın tamamen kararmasıyla başlayan dönemdir. Dördüncüsü de; Yatsı vaktinin tamamen simetriyi olan aydınlanmaya başladı Sabah namazı vaktidir. Seher vakti ise geceye dahildir. “Seher” kelimesi size Türkçe de hangi kelimeyi hatırlatıyor? “Sahur” kelimesini hatırlatıyor. Seher Vakti Sahur vaktidir. Araplar erken yedikleri yemeye Sahur diyorlar. Yani Seher yemeğidir. Çünkü erken kalkıyor, Yemeğini yiyor işe gidecek.  Siz şimdi denemeye başlayın; Seher vaktinde sahur yemeğini yedikten sonra namazınızı ne kadar rahat kıldığınızı hissetmeye başlayacaksınız. İşte sizin Sahur yemeğiniz erken yapılmış bir kahvaltı oluyor. Ve oruç artık sıkıntı veren bir ibadet değil zevk veren bir ibadete dönüşüyor. Ben bu zevki 1978’den beridir ailece tatmaktayım.

Fizikçilerin bu bahsettiğimiz konular hakkında bir ön çalışma yapması gerekmektedir. Gece karanlığının insan üzerindeki etkisi ile sabahleyin tan yeri ağarmaya başladığında ki etkisini araştırsınlar. Mutlaka farklıdır. Çünkü insan vücudunun da bir saati var.  O saati yaratıcı öyle yaratmış. Sistemi de ona göre kurmuş. O zaman sahur yemeğini gece yemeyeceksin, Yersen rahatsız olursun. Ben 1978 yılından önceki tuttuğum Oruçlu günlerimi hatırlıyorum; Yatacaksın, Yatmadan olmuyor, Kalkacaksın ağzın yapış yapış oluyor. Uzunca bir süre kendine gelemiyorsun. Ama 1978 yılından sonra hiç öyle bir şey hatırlamıyorum. Oruç tutmak adına hiçbir sıkıntı duymuyorsun. Normal günlerden birazcık daha erken kahvaltı yapıyorsun ve normal günlerden biraz geciktirilmiş öğlen yemeği yiyorsun o kadar, Başka bir şey yok. Bir de şunu aklımızdan hiç çıkarmayalım; Dinin tanımı “Fıtrat” değil mi? Allah Sahur yemeği diye bir yemek koymuşsa bu vücut o yemeğe göre yaratılmış olması gerekiyor. ………..Bakın, Tabiat uyanıyor görüyor musunuz? Bir de Horoz sesi vardır. Ama Horoz sesi farklıdır. Horoz sesi çok farklıdır. Allah’u Teala Horozu çok farklı yaratmış. Ben bu konularda yıllarca gözlem yaptığım için biliyorum; Horozun ilk ötüşü “Sahur yemeğine kalkın” demektir. Seher vaktinde öter. İkinci ötüşünde “İmsak yaklaşıyor, Acele edin, Elinizi çabuk tutun” der. Üçüncü ötüşünde “İmsak oldu, Yeme içmeyi bırakın” der. Bir de dördüncü ötüşü vardır, Ortalık iyice aydınlandığındadır, Bu vakte de “Sivil tan” diyorlar, Bizde ………vakti derler bir de o zaman ötüyor. Bir de zamansız öten horozlar var onları tencereye koyup, Pişirip yiyoruz. Yani bu muhteşem bir şey, Vücudunuzla tabiat uyum sağlıyor. İşte bu bir fıtrattır. Din budur. Bu dini bu şekilde kime anlatırsanız anlatın büyük bir hayranlıkla dinler. Ama şu anda gece saat 03.50’ de …….  Oslo’ da bizim derslerimizi takip eden Selahattin bey var. Onun eşi de çok dindar bir Hanımdır. Ama diyor ki; “ Çocuklarıma namaz kıldırmak istiyorum. Ama Akşam Yatsı bir türlü olmak bilmiyor saat yarımda (gece yarısı 00.00) Yatsıyı kıldıracağım. Saat 01.30’ da kaldırıp sabah namazını kıldıracaksınız. Sabahleyin çocuklar okula sarhoş gibi gidiyor” diyor.  Kadında bunu uyguluyor. İslam bu mudur? Bizim yaptığımız hesaplara bazıları birden bire adapte olamıyorlar, Onlardan da bazı tepkiler geliyor. Bizde adapte olabilsinler diye 45 derecenin Kuzeyine iki tane hesap koyduk. Birisi astronomik hesap, en azından buna uyun. Bizim astronomik hesaplara göre yaptığımız takvim diğerleri ile tabiri kıyas değil mutlaka gerçek değerlere uygundur. Ve insanları ciddi mana da rahatlatır. Ama asıl uymaları gereken diğer takvimizdir. Onda “Salât dönencesi” adını verdiğimiz o 63.3 derecelik enlem ve onun 45 dereceye kadar ki yansıması, O yazıyı çok çok iyi okuyanlar eminim ki özümseyenler kesin ikna olur ve ona göre hareket ederler. Çünkü orada bütün deliller var.

Evet, “ğasekıl leyl” Yani “Yatsı”, Yatsının bitişi hem İsra Suresinin 78.Ayetinde var. Hem de Hud Suresinin 114.Ayetinde var. Ve de Peygamberimizin bütün uygulamaları böyle. Bu konuda da bütün mezhepler ittifak halindedir. Yani Yatsının son vakti ile alakalı tüm mezhepler ittifak halindedir. Ama mezheplerin daha sonra gelen âlimleri bu işi değiştirmişler. Maalesef, Hiçbir delile dayanmadan değiştirmiştir.

Nur Suresinin 58.AyetindeYatsı namazından sonra, Sabah namazından önce yanınıza girerlerken izin alsınlar” diye Allah’u Teala bildiriyor. Bu gün ise Yatsı namazından sonra, Sabah Namazından önce diye bir vakit yok ki. Bir defa seher vakti kayboldu, “ğasekıl leyli” kavramı kayboldu. Bunların hepsi yok şu anda. Bir de Ahmet Muhtar Paşa zamanında Vakıthaneler var. Kasımpaşa Caminin orada da “Kasımpaşa Vakıthanesi” diye kocaman bir tabelası var, Orada görebilirsiniz. “Vakıthane” ne demek? “Vakit Hesaplama Merkezi” demektir. Orada uzmanlar gözlemleyerek vakitleri hesap ederek insanlara öğretiyorlar. Mesela Selimiye Camii var bir de Süleymaniye Camii var. Selimiye Camiinde olan vaktin oluştuğunu gördüğü zaman Yatsı oldu diye bir kandil yakarak sallıyor, Süleymaniye Camisinde ki de görüyor ve başlıyorlar birlikte Ezan okumaya. Yani sen görmediysen, Ben gördüm. Bir yerde ufuk kapalıysa diğer yerde açık olabilir. Bu Vakıthaneler gözlem ile tespit ediyorlar. Ama bir süre sonra Takvim çıkarma hevesi başlıyor. Batılılarda Takvim olduğundan da böyle bir heves sarıyor. Takvim çıkaracakları için bu işi kim bilir Astronomlar bilir diye düşünüyorlar. Astronominin kurallarını uygulamaya başlıyor. Astronomi ufukta bir şey gözlemez. Astronomi oturup ta Doğu ufkuna, Batı ufkuna bakmaz. Astronominin ufağa bakıp ta göreceği bir şey yoktur. Bende Astronom olsam benim de yapacağım onların şu an yaptığıdır. Bu bilimin kuralı ne ise onu yapar. Astronom; Gök cisimlerini gözlemler. Gözlemlemesi için de kendi bulunduğu yer ile Gök cismi arasına Güneş ışığı girmemesi gerekiyor. Çünkü Güneş ışığı bir perde olur ve görüntüyü engeller. Net bir görüntü vermez. Atmosferin en üst tabakalarından Güneş ışığının çekilmesi lazım ki adam çok net bir görüntü sağlamış olsun. Onlarda ki Fecir bu anlama gelir. “Tan” dediğimiz şey bu anlama geliyor. Astronomide buna …………… diyorlar. Gökyüzünün en üst noktalarından ışığın çekilmesi ile gözlem yapıyorlar. Gökyüzünün en üst noktalarından ışığın çekilmesi size neyi hatırlatıyor? Havanın tam kararmasını, Zifiri karanlığı hatırlatıyor. Bu vakit hangi vakittir? Yatsının bittiği vakittir. Astronomi kurallarını uygulamaya başladıkları andan itibaren tüm sistemi değiştirmişler. Bunlar Namaz vakitlerine aykırı kriterler değil, Astronomi apayrı bir ilim dalıdır. O adamlara da bizimkiler gidip demiş ki; “Gelin sizin ölçülerinizi biz uygulayalım”. Onlarda uygulamamış, Astronomlar uygulasalar “Bu adamlar uzmandır” diyerek “Siz ışığı nerden alıyorsunuz?” diye soracaklar. “Kardeşim, Siz ufukta diyorsanız, Bizim ışık ufukta değil” diyecekler. O da Yok; “Sen o kriterleri ver ben uygulayayım” diyor. Astronomdan o kriterleri alıyor, Ne zaman tan olur? Sorusuna cevap olarak “Gece Ufkun Güneş 18 derece altına indiği zaman tan olur” diyor. “Buna biraz da ihtiyat koyalım” diyor ve 3,5 derece daha ihtiyat koyuyor. 21,5 derece oluyor. Bunu yapan Ahmet Muhtar Paşadır. Eğer onların içlerinde bir Astronot olsaydı derdi ki;  “Yahu ne yapıyorsunuz? Allah’ınızı severseniz siz!” derdi. 21,5 derece gece yarısı,  ğasekıl leyli’lin ortasına doğru. Ğasekıl leyli çoktan olmuş. O saatte Yatsı Namazını kılmaya başlıyorlar. Akşam namazını o zamana kadar uzatıyorlar. Aslında Akşam Namazı ve Yatsı Namazı çoktan geçmiş, Bitmiş ama biraz daha yatsıyı uzatıyorlar. Köyde yaşayanlar çok iyi bilirler; Köylüler için Yatsı namazını beklemek kadar ölüm olan bir şey yoktur. Halbuki az önce yukarı da anlattığım gibi uygulasalar hiçbir sıkıntı, Problem yaşamazlar. Akşam evinize gelirsiniz, Yemek yiyene kadar Yatsı olur, Namazınızı kılarsınız ve yatarsınız. Bir de tutmuşlar Yatsı namazını Akşam namazının vaktine ilave etmişler,  Yatsının vakti kaybolmuş.

Bir müzakereci: Şia da namaz birleştirmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Abdülaziz BAYINDIR: Şia namazları birleştiriyor. Bunu Peygamberimizde bazı zamanlarda yapmış fakat her zaman bu şekilde namazları birleştirmemek gerekir, Uygun olan vaktinde kılınmasıdır. İhtiyaç halinde bu birleştirme yapılmalıdır. Zaten Şialar da “Her zaman olursa bu birleştirme mekruhtur” diyorlar. Ama onu alışkanlık haline getirmişler, Sürekli uyguluyorlar.

Neyse, Bir de tutmuşlar Sabah Namazını da 21,5 derece erkene almışlar. Yani seher vaktinden epeyce erkene almışlar. Gece kalkıyorsun zifiri bir karanlık. Ben 1976 yılında vazifeye başladıktan sonra bu işte bir yanlışlık olduğunu anladım ve bu bahsettiğim ilan edilen vakitten gece çok daha erkenden kalkarak İstanbul’un bir çok yerini dolaşarak bir ışık arıyorum ama bir aydınlanma yok. Ezanlar okunuyor, Millet namaz kılıyor ama hiçbir ufacık aydınlanma yok. Kendi kendime “Allah, Allah bu işte bir yanlışlık var” diyorum ama bilgilerimizde yeterli değil, Bir şey yapamıyorum. Bu durumdan dolayı bu konu da Ankara Diyanet İşleri Başkanlığı’na haberler gönderdik. Allah Razı Olsun Selahattin KAYA İstanbul Müftüsü olduktan sonra daha çok bu konuları gündeme getirebildik. Fakat o zamanlar bizim hiçbir unvanımız yoktu.  Doktor falan da değildik o zamanlar. Bizi yanlarına çağırıp dinlemediler ama bir iyilik yaptılar; 1983 ‘te 21,5 dereceyi 18,5 dereceye düşürdüler. Az bir iyileşme oldu ama ben yine de dolaştım baktım ama yine karanlık, Yine aydınlanma yok. Türkiye Gazetesi Takvimi hâlâ 21,5 dereceye göredir. Türkiye Gazetesi’nin takviminin yöneticileri Diyanete karşı takvim konusunda savaş açtılar. 1988’li yıllardı, Diyanet bulanınca bizi çağırıp dinleme ihtiyacı duydu. Ankara’ya gittik. Eski yeni Din İşleri Yüksel Kurulu üyeleri oradaydı. Ama bizde bayağı bir hazırlığımız yapmıştık. Kandilli Rasathanesindeki yetkililerle de görüşmüştüm. Bu konuyu bildiğine inandığım kişilerle, Türkiye Gazetesinin Takvim komisyonu üyeleri ile de görüşmüştüm, Onların çalışmalarını da incelemiştim. Fazilet Takviminden de bazı kişilerle görüşmüştüm. Neyse Ankara’ya gittik. Haliyle kendilerinin haklı olduklarını savunuyorlar. Albay Arif Bey vardı, Takvim yapıyordu kendisi, Bilmiyorum yaşıyor mudur? Orada oturup konuştuk Arif Bey “Biz doğrusunu yaptık” diye kendisini savunuyor. Bende kendisine “Fecri Kazib” nedir? Tanımlar mısın? diye soru sordum. Orda herkesin karşısında tanımlayamadı. Bunun üzerine bana Avrupa da yayınlanmış bir kitaptan soru sordu. Allah yardım etti mi eder ben de o bahsettiği kitabı da ben Süleymaniye kütüphanesinden bir fotokopisini yanıma almıştım. Çıkartım hemen “Bunu mu soruyorsun” diye gösteriverdim. “Evet” dedi, Bende “Bak bu senin söylediğini söylemiyor” dedim. Neyse, Orada bir karar alındı “Öyleyse gözlem yapalım” denildi. Zaten benim bütün arzum böyle bir karar çıkmasıydı. O alınan kararda da benim ve birçok hocanın imzası var. Üç yıl süre boyunca Türkiye’nin çeşitli yerlerinde rasatlar yaptık. Her gözlemde de benim o gün toplantı da söylediklerim bire bir gerçekleşti. Neden? Çünkü ben bunu yıllarca her yerde takip ettim. Ve bu durumları kayıt altına da aldık ama hiç kimse uygulamadı. Mustafa Sait YAZICIOĞLU Diyanet işleri başkanlığından ayrıldı. Ardından Mehmet Nuri YILMAZ geldi o da uygulamadı. Ali BARDAK geldi O da uygulamadı. Baktım bunlar uygulamıyor, Bende karışıklık olmasın Türkiye de diye, İnsanların zihni karışmasın diye açığa vurmuyordum. Sonra baktım ki bunların vaz geçeceği yok. Ali Bey’e de söylediğimi hatırlıyorum, Ali Bey benim çok eski bir arkadaşımdır. Mehmet Nuri Bey’e söylediğime çok iyi eminim ama Ali Bey’e söyledim diye hatırlıyorum. Baktım bu dediklerim uygulanmıyor, “Öyleyse bu işi biz ortaya koyacağız”  dedim. Birkaç senedir de anlatmaya çalışıyorum. Ama şunu tekrar ediyorum; Beni de çok şaşırtan şey ilk defa bu sene (2012) Seher vaktinin başı ve sonu olduğunu, Seher vaktinin “Fecri Kazib” olduğunu ilk defa bu sene öğrendim. Yıllardır araştırıyorum, Bu bilgilerin üzeri ne kadar kapatılmış insan hayret ediyor. Bu kadar mı kapatılır? Bu kadar mı üstü örtülür? Bir de baktık ki Kur’an-ı Kerim de bu iş çok ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Peygamberimiz ile ilgili rivayetler de de ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor.

Biliyorsunuz, Lut (a.s)’ ın kavmi ile ilgili olarak Allah’u Teala Diyor ki; “Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle mükâfatlandırırız” (Kamer Suresi 34.Ayet).    Seher vaktinde yola çıkıyorlar. Bunlara Allah’u Teala; “Giderken geriye dönmeyin” diyor, Çünkü çok az bir vakit var. Sabah namazı vaktin de bunların başına taş yağıyor, Güneş doğduğu zaman da bütün işleri bitmiş oluyor. Peygamberimiz (S.a.v) hicret ettiği zaman, Hicret sırasında Ebu Bekir (r.a) ile birlikteydi. Beraber Sevr Mağarasına gidiyor. Hz Ebu Bekir’in oğlu Abdullah akşam namazından sonra Mekke’den çıkıyor, Yatsı namazının vakti kafileye yetişip Mekke de olan bilgileri anlatıyor. O arada da çobanlar Yatsının alaca karanlığında Hayvanların sütünü sağıp onlara içiriyor. Hz Ebu Bekir’in oğlu Abdullah geceyi orada geçiriyor. Sabahleyin Seher vaktinde uyanarak oradakilerin yanından ayrılıyor Mekke’ye gidiyor. Sabah Namazı vaktinde Mekke’ye ulaşıyor, Bütün Mekkeliler uyanmış oluyor zaten.  Bizler bu gün televizyondur, Şudur, Budur geç vakitlere kadar oturduğumuz için Sabahları uyanamıyoruz. Normal tabii bir şekilde Akşam erken yatın sabah uyanırsınız. O saatte Mekke’ye vardığı için Mekkeliler onun evinden geldiğini zannediyorlar. Oralarda da dolaşınca geceyi başka yerde geçirdi şüphesine de kapılmıyorlar. Onu da zaten aslında Peygamberimizi bulmak için takip ediyorlar. Üç gün bu şekilde yapıyor. Dolayısıyla Hadisi şeriflerde de Seher vakti bütün ayrıntılarıyla anlatılıyor. Bütün mezhepler “Her gün üç doğuş, Üç batış vardır” diyor. Dört Mezhebin dördü de bunu söylüyor. Birinci doğuş Seher, İkinci doğuş Fecir, Üçüncü doğuş Güneştir. Birinci batış Güneş, İkinci batış birinci Şafak, Üçüncü batışta ikinci batış yani Yatsının sonudur. Herkes bunda ittifak etmiş vaziyettedir. Bütün bunları net bir şekilde ortaya koyduğunuz zaman problem çözülmüş oluyor. ……………………. Namazda olur. Peygamberimiz (s.a.v) sabaha kadar namaz kılıyor ve seher vaktinde de hafifçe de uyuyor. Bir de Hadisler de şu da var; Gecenin son 6/1’i ifadesi de kullanılıyor. Yatsıya kadar birinci üçte biridir, Yatsıdan Seher vaktine kadar ikinci üçte bir, Seher vaktinden Güneş doğuncaya kadar üçüncü üçte birdir. O yüzden ğasekıl leyli…… diye adlandırılıyor. Yani gecenin en uzun bölümüdür. Birinci üçte biri ikiye bölüyorsunuz Akşam ve Yatsı namazı, İkinci üçte biri ikiye bölüyorsunuz Sabah namazı ve seher. Hadisi Şerifte Seher için gecenin 6/1 ‘ i olarak bildiriliyor. Yani bu şekilde süresi bile oransal olarak ifade edilmiş oluyor. Dolayısıyla bütün bunlar devreye girdiği zaman, Benim mesela geçen sene “ Fecri Sadık oldu” dediğim zaman meğer “Fecri Kazib” oluyormuş. Niye Fecri Kazib? Çünkü bizi yanlış yargıya yönlendirdiği için.

Ama bu kuşlarla ilgili tespitte son derece önemli, Onu da kayıtlarımıza saati ile birlikte geçirelim. Biz bu Sabah 05.05’te oruca başladık. Gerçekten de tam Ayette belirtilen şekilde. Ama insanlar geceden başladılar. Beni asıl üzen şudur; Az önce bahsettiğim üç yıllık rasatta bütün yaptığımız gözlemler, Yanlışlıkları ortaya koymasına rağmen ne Türkiye Gazetesi takvimini değiştirdi, Ne Fazilet Takvimi değiştirdi, Ne de Diyanet değiştirdi. Hiç biri değiştirmedi. Türkiye Gazetesinin zaten Takvimi çok acayip bir şey, İner tutar tarafı yok. Dikkat ediyorsanız onlardan bir tanesi çıkıp ta bana karşı tek kelime söyleyemiyorlar, Çünkü benim elimde ki belgeler de onlarında imzası var.  Elimde belge var.

İşte ne kadar rahat uyanıyor vücut o seher vaktinde. Vücut enzimler salgılıyor o saatte. O zaman da yediğin yemeğin tadını alıyorsun. Dinç bir şekilde Camiye gidiyorsun. Ben iki gündür Süleymaniye de Sabah Namazını bir kişi ile kıldım. Camiye gittim baktım hiç kimse yok, Vakıfta kılayım dedim. Tam Vakıfa gelirken sürekli camiye gelen bir adama rastladım. Dedim “Nereye gidiyorsun” dedim, “Namaza” gidiyorum dedi. “Daha kılmadın mı?” dedim “Ya bu saatte namaz kılınır mı?” dedi.” Millet kılmış” dedim, “Yok ya öyle şey olmaz” dedi. “Hadi beraber gidip kılalım” dedim.  Bana inanmamıştı bekçiye sordu, Bekçide “ Evet, Namazı kıldılar” dedi. “Ne zaman kıldılar, Allah, Allah” dedi çok şaşırdı. Enes Hocanın çok güzel bir hatırası var bir anlatasında dinleyelim;

Enes Hoca: Bizim Doğu Türkistan da Takvim yok. Saat olayı da fazla yaygın değil. Ramazandan önce bir takvim çıktı, Beş tane yaprağı var. Bir tanesinde “Mevlut Kandili Şu tarihtir” diye yazılı. İkincisi de “Beraat Kandili” şeklinde. Üçüncüsü Oruç başlangıcı, Diğer iki yaprakta Bayramlar. Bizde Ramazanda ki Sabah Ezanı ile Ramazan dışında ki Sabah Ezanı vakitleri değişmiyor. Sabahları Ezan Tan yeri ağardığı zaman okunur. Ezan okundu mu imsak oluyor zaten. Ezan bizim oralarda hoparlörle okunmadığı için herkes sesini duyamıyor ve kapısına çıkarak Doğu ufkuna bakıyor. Hocamızın az önce bahsettiği Beyazlık ve Kızıllık o şekli aldığı zaman imsak başlıyor. Biz hep orada öyle tuttuk, Türkiye’ye geldik baktık ki daha gecenin yarısında oruç başlıyor. Ben çok şaşırdım. Biz buraya gelmeden de Türkiye’yi İslam Devleti olarak biliyoruz, Böyle olduğunu görünce çok şaşırdım. Ben buraya ilk geldiğim de iki, iki buçuk yaşında kızım Türkistan da kalmıştı ama geçen sene oda Türkiye’ye geldi. İlk defa bizimle bir sene Oruç tuttu. Kızımın Orucun burada gece yarısında başladığından haberi yoktu. Tam bizim evin yanında gece kondu gibi bir yer var, Tam o saatte Martılar ötüşmeye başladı. Kızım Balkona çıkıp baktı ve dedi ki “Biz de tam bu saatte imsak başlıyor” dedi. Sandı ki Türkiye de ki Müslümanlarla, Türkmenistan da ki Müslümanlar aynı zamanda oruca başlıyor sandı.

Abdülaziz BAYINDIR: Bizim Vakfın takvimiyle aynı saatte başlıyoruz diye çok sevinmiş.

Mesele bu şekilde ama bu sene bayağı bir bu işe uyan görüyorum. Çevre de bayağı bir bizim takvimimizi uygulayanlar var. Çünkü Niye? Çık, Bak kardeşim. Harun hocamıza telefon eden adam “Çıldıracağım” diyor, “Hiçbir yerde aydınlık yok” diyor. Bir akşam çıldırıp ondan sonra vaz geçmek olmaz.

Mekke de Medine de senenin hiçbir günü Sabah namazı vaktin de kılınmaz. Hiçbir gününde. Ben Mekke de Ezan okununca Camiye gidiyorum ama Teheccüd Namazına niyet ederim. Beklerim, Vakit olunca ondan sonra namazımı kılarım. Mekke’nin yetkililerine bir keresinde söyleyeyim dedim. Dinlediler,, Dinlediler, Dinlediler; “E, Abdülaziz Bey başka ne var ne yok” dediler. “Ne diyorsun” dedim, “Sen benimle dalgamı geçiyorsun, Ben ne anlatıyorum, Sen ne anlatıyorsun, Türkiye’den ne var ne yok diye soruyorsun, Sana ne, ne varsa da ne yoksa da” dedim. Tövbe Estağfurullah! Medine de ki bir yetkiliye anlattım. Hatta bir gün Medine de bizim bir hemşerimiz var onunla bir araba ayarlayarak Medine’nin dışına çıktık. Medine’den Ezanın sesi geliyor, Millet namazı kıldı çıktı hala Gökyüzünde en ufak bir aydınlık yok. Neyse, Daha sonra aydınlanma oldu, Geldik Mescitte kendimiz namazı kıldık. Namazı kıldıktan bire süre sonra Oranın yetkilisiyle tanışıyorduk telefon açtım. Allah Razı Olsun adam dedi ki; “Neredeysen bir araba göndereyim de yanıma gel” dedi. Gittim yanına, Anlattım ona durumu. “Ben bunu bir araştıracağım. Bu durum zaten benimde hiç içime yatmıyor. Gördüğüm uygulamalar beni de rahatsız ediyor. Bunu bir araştıracağım” dedi. 2 ay sonra İstanbul’a geldi. Yaptığı hesapların bir dokümanını verdi; “Valla sen haklısın” dedi. “O zaman düzeltin” dedim, “Hayır bunu yapamam, Bizim buna gücümüz yetmez. Uluslar arası bir toplantı yapılırsa olur” dedi. “Hadi yapın” dedim, “Biz yapamayız” dedi. “Biz yapalım” dedim daha da yapamadık. Sonra bir gün Cidde de bir toplantı var. Tam denizin kenarında iftar edeceğiz. Baktım ki Kızıl Denizden Güneş battı. Ben başladım yemek yemeye. “Ne yapıyorsun” dediler. Ezan okunmadığı için şaşırdılar. “İftar oldu” dedim, “Hani nerde oldu, Ezan okunmadı” demeye başladılar. “Güneşe bakın” dedim. “Evet, Güneş batmış” dediler. Ama bir tanesi bile orucu bozmadı Ezanı beklediler. Ama ben yemeğe devam ettim. Daha sonra yine bir toplantı sonrası bir umre yaptıktan sonra Türkiye’ye döneyim dedim. Harem’ e gittim. Namaz kıldık, Soluma döndüm baktım o toplantıyı organize eden en etkili âlim kişilerden biri vardı. Dedim ki “Ben size her zaman söylüyorum, Ben şu anda teheccüd namazına niyet ettim” dedim “Allah kabul etsin” dedi. Beni duymakta istemiyor, “Gel şu Ebu Kubeys’e bakalım” dedim. Hemen 20 metre ötemizde. “Gel bakalım, Sabah namazının şu anda olmadığını sende gör” dedim. “Abdülaziz Bey ne olursunuz lütfen, Lütfen beni bu işe karıştırma” dedi. “Ya hu ben basın toplantısı falan yapmayacağım. Kimsenin de haberi yok. Sadece sen ile ben bileceğiz” dedim. “Lütfen beni bu işe karıştırma” demeye devam edince “Peki, Karışmıyorsan karışma” dedim. Ben ne yapayım kardeşim! İşte bu ümmetin Uleması böyle ileri görüşlü ve Fedakâr olduktan sonra ayaklarının altından sabun eksik olmaz!

Abdülaziz BAYINDIR: İşte o devam ediyor maalesef. Gerçi biraz iyileştirme yaptılar, Mekke ve Türkiye biraz iyileştirme yaptı. Eskisi gibi değil. Bir kere İslam Konferansı merkezine gittim…….. Bey orada, Sizde biliyorsunuzdur. Orada da anlattım anlattım adam dinledi, Dinledi işte bizim şu kitap raflarında birkaç kitap var onları hediye etti bizi gönderdi. Velhasıl adam bizi dinlemedi.

Abdülaziz BAYINDIR: Son zamanlar da birazcık iyileştirme hissediyorum ama birkaç ay önce gittiğim de Mekke de durum yine aynıydı. Yine Sabah Namazını ben Teheccüde niyet ettim.

Sorulara geçebiliriz.

Yahya ŞENOL: “İftar vakti Güneş ışığının kızıllığa dönüşmesiyle mi? Yoksa Güneşin gövdesinin yok olmasıyla mı oluyor” diye sormuşlar

Abdülaziz BAYINDIR: Güneşin üst yuvarlağı ufkun altına girdiği a iftar olmuştur. Şayet dağlık bir bölge ise Güneş haliyle dağın arkasına geçer, O zaman Doğu ufkuna bakarsınız, Doğudan kararma başladığı andan itibaren, Yani ışıklar Doğu ufkundan çekildi mi güneşi batmış sayarsınız.

Yahya ŞENOL: “Biz Hakan bey ile telefonlaşmıştık; Bize gönderdiğiniz vakitler de çok fark var, Bunun hakkında bilgi verebilir misiniz? Acaba bize gönderilen programda mı hata var?” demişler

Abdülaziz BAYINDIR: Bizim gönderdiğimiz vakitler elbette Türkiye için de çok farklı orası içinde çok farklıdır. Çünkü biz astronominin kurallarını uygulamıyoruz. Kur’an ve Sünnetin kurallarını uyguluyoruz. Bu da aşağı yukarı yüzde ellilik bir fark olması çok tabii bir durumdur. Bir de 45 derece enlemin Kuzey’i için iki tane ayrı hesap yaptık. Birisi Kur’an-ı Kerim’in ortaya koyduğu prensiplere göre yapılan hesaplardır, Bu son derece rahatlatıcı bir hesaptır. Ama insanların ona kısa sürede uyması beklenemez. Alışmaları için bir de astronomik değerlere göre de, Kur’an-ı Kerimin koyduğu prensiplerle bir hesap yaptık. Parantez içerisinde belirttiğimiz astronomik hesabı uygularlarsa gerçek mana da Güneşin doğuş ve batışına göredir. Ama Astronominin kriterlerine göre ve Kur’an-ı Kerimin koyduğu kriterlere göre de iki ayrı namaz vakti ölçüsü gönderdik. Astronomik olmayanı uygulayabilirler ama buna kısa sürede alışmalarını beklemek zordur. O zaman psikolojik olarak sıkıntı çekenler “Astronomik” kelimesinin geçtiği kısmı uygularlar. Orada her hangi bir sıkıntı psikolojik olaraktan söz konusu olmaz.

Yahya ŞENOL:Meryem Suresinin 2.Ayetinde; “Cennette Sabah Akşam rızıklanırlar” ifadesi kullanılıyor. Cennette ki bu uygulamanın Ramazan ayında ki yeme-içme zamanı olarak uyguladığımız sahur ve iftar vakitleriyle bir bağlantısı var mı?” demişler.

Abdülaziz BAYINDIR: Yok. Orada .kelimesi geçiyor ………. ……….. kelimesi Öğlen vaktine kadar verilen isimdir. Hatta Araplar  ……… derken “Öğlen” yemeğini kastediyorlar. Dolayısıyla o seher yemeği başkadır. Cennette oruç tutmayacaklar üzülmesinler.

Yahya ŞENOL: “Vakfın namaz vakitlerini nerden bulabiliriz?” demişler

Abdülaziz BAYINDIR: Vakfın namaz vakitlerini internet sitemize girdiğiniz zaman orada bütün bilgiler var. http://www.suleymaniyevakfi.org sitesine girmelisiniz. Oradan alınabilir.

Yahya ŞENOL: “Ramazandan sonra da bu şekilde bir çizelge hazırlayacak mısınız?” diye sormuşlar.

Abdülaziz BAYINDIR: Şu anda biz çalışmaları Allah’a şükür, Onun yardımıyla son anda bitirdik. O bölgelerle ilgili hiçbir çalışma yapılmadığı için her şey ham. Kur’an-ı Kerimin ayetleri elbette bu meseleyi açıklamış ama ilgili ayetleri bulup ortaya çıkarmak kolay bir şey değil. Çok büyük bir zaman alıyor. Dolayısıyla çok yakın bir zaman da çalışma bitti. Allah Razı Olsun bu programı yapan Enes Bey var, Bir de Nusret ÇAVUŞ var o da Almanya’dan gelen bir arkadaşımız. Bunlarda çok büyük bir fedakârlıkla kendiişlerini güçlerini bırakarak bunu ancak yapabildiler. Şu anda cep telefonlarına varıncaya kadar program çalışmaları devam ediyor. Şimdi yeni bir program çalışması var. Bilgisayara, Cep telefonuna, Her tarafa uygulayabilecek arkadaşlar var. Gayret ediyorlar. El betteki bu olup bittiği zaman koyacağız. Bu ara bunu çok zor yetiştirebildik. Tamamen bana bağlı, Bende bitmeden, Tamam demeden arkadaşlarda hesabı bitiremiyorlar. Biz çalışmaya devam ederken onlarda bir taraftan çalışmayı ve hesapları, Programları yapıyorlardı. Aksi taktirde hiç yetişmezdi.

Yahya ŞENOL: “Ramazan boyu çıkacağınız televizyon programları belli oldu mu?” diye sormuşlar.

Abdülaziz BAYINDIR: Mesela dün bir televizyon geldi, Burada çekim yaptı yayınlamadı. Bir başka televizyon geleceğim dedi gelmedi. Yani ben kendimi şu an da Ana Muhalefet Partisi lideri olarak görüyorum. İktidara en yakın olan partiyiz. Bu yüzden de oylarınızı bekliyoruz. Şu anda bize muhaliflerimiz tam bire cephe halinde. Bize niye muhalefet ediyorsunuz? Bizim bir hatamız varsa gelin söyleyin biz başımızın üzerine kabul ederiz. Orta da Kitap var Sünnet var.  Gelirsiniz, Bize yaptıklarımız hatayı gösterirsiniz. “Yanlış yapıyorsunuz” dersiniz. Büyük bir memnuniyetle kabul ederiz. Ama bilimsel olarak, Kurgusal olarak değil. “Şimdiye kadar kimse görmedi de sen mi gördün?” diyorlar. Ben gördüysem günahkâr mıyım? Bu suç mu? Ama iş inada binmişse, İlla “Benim dediğim doğru olacak, Benim arkamda devlet gücü var” diyorsa bir kuruluş, Böyle olmaz. Senin arkanda ki o devlet kuruluşu arkanda kaç sene kalacak? Evvel ki sene Ramazan da iki tane bize karşı bildiri yayınlandı. İkisine de cevap verdim ama cevap verirken gerçekten çok rahatsız olarak cevap verdim. Neden rahatsız oldum? Bir Diyanet İşleri Başkanlığı bu kadar ilimden uzak, Ele avuca alınmayacak bir bildiri yayınlar mı diye üzülüyor. Başkalarına karşı üzülüyor. Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanına telefon açtım bana “Ne yapalım” falan diyerek geçiştirdi. Peki, Ne oldu? O kişilerin arkasında şu anda devlet var mı?  Şu ankilerin arkasında ne kadar olacak? Bunun Allah’a hesabını nasıl vereceksiniz? Bu insanları gecenin ortasında kaldırıyorsunuz ve yanlışlığını da bu işin yüzde yüz biliyorsunuz. Doksan dokuz değil yüzde yüz biliyorsunuz. Hatırlarsınız ki bu işi Diyanetten iyi bilen takvim komisyonunu başından beridir yürüten Sayın ….. Bey Allah Razı Olsun, Büyük bir dürüstlük örneği ile geçen sene canlı yayına katıldı ve söyledi. “Yüzde yüz doğrudur” dedi. Kendisine müteşekkiriz Allah Razı Olsun ondan. Ya Kardeşim siz bu kadar insanın ibadet hayatını perişan ederek nereye varmak istiyorsunuz. Dini zulüm haline getirmeye hakkınız var mı? Elinize bir takım yetkiler geçirmişsiniz diye mi bunu yapıyorsunuz? Ama ben buradan bunu bütün samimiyetim ile söylüyorum; Bu yapı kesinlikle yıkılacaktır. “Hak geldi Batıl yıkıldı” (İsra Suresi 81.Ayet) Batıl, Çekip gidecek bir yapıdadır. Bu yapı dayanamaz. Onun için boşuna uğraşmasınlar, Doğrulara bir an önce teslim olsunlar. Yoksa kendileri onun altında kalırlar, Haberleri olsun. Hepinize söylüyorum yapacağınız şudur; Bu gün internet medyası var. Allah’a şükür tarihin en önemli çalışmalarından bir tanesini yaptık. Daha önce basın toplantısı yaptığımız zaman buraya sığdıramazdık o yüzden Ensar Vakfında toplantı yapmak zorunda kalıyorduk. Bu son yaptığımız basın toplantısında bir tek fotoğraf muhabiri geldi. Bu gelen şahsın da haberini yazıya döktüğünden eminim çünkü bana o şahıs çok samimi geldi o muhabir. Ama onun yazdıkları da dahil tek kelime ne internet medyasında ne de başka bir yer de çıkmadı. Onun için sizden isteğim şudur; Mesela dün Konya Telgraf Gazetesin de İmsak ile ilgili bir yazımız vardı. Bizim internet sitemizden de ulaşabilirsiniz. Onu ulaşabildiğiniz herkese gönderin. İnternet Medyasını çok iyi kullanalım, Herkesi bilgilendirelim. Çünkü internet medyası diğerlerinden çok çok farklıdır. Gazete olsa bir kere okuyorsun, Bir kenara bıraktın mı bir yere gidince “Tüh gazetem evde kaldı” falan dersin. Ama internet öyle değil. Her an ulaşabiliyorsunuz. Televizyon olsa bir kere seyrettin-seyrettin kaçırdıysan- kaçırdın ama internet öyle değil. İstersen on kere izle. Dolayısıyla benim sizlerden istediğim internet medyasını çok iyi kullanın ve bu bilgileri herkese gönderin.

Abdülaziz BAYINDIR: Osmanlı Coğrafyası üzerinde de var, Osmanlı Coğrafyasında olmayan İslam ülkelerinde de var.  İster istemez hepsini etkilemiş.

Abdülaziz BAYINDIR: Şimdi tabi biz olayın tamamen Kur’an’a uyup uymadığı konusu ile ilgileniyoruz. İşin siyasi tarafıyla falan “Şu-şu siyasi tarafıdır” falan dersek o bizim ihtisas alanımızın dışına çıkmak olur. Söylediğimiz sözünde altında kalırız, İspatlayamayız. Biz sadece Kur’an ve Sünnet açısından meseleyi anlatmaya çalışıyoruz.

Yahya ŞENOL: “Diyanet’e göre kılınan sabah namazları ne olacak”   diye sormuşlar.

Abdülaziz BAYINDIR: Diyanet’e göre kılınan sabah namazlarının hiç birisi sabah namazı değildir. Teheccüd Namazıdır. Sabah namazı olamaz. Ben Süleymaniye de Sabah Namazı kılamıyorum. Dün sabah bir kişi ile kıldık, Bu sabahta üç kişi ile kıldık.

Yahya ŞENOL: “Güneşin doğdu ana kadar sabah namazını kılabilir, Yemek yiyebilir miyiz?” diye sormuşlar

Abdülaziz BAYINDIR: Güneşin doğduğu ana kadar yemek yersin ama Ramazanın dışında olmak şartıyla. Ramazan da Tan yeri ağarıncaya kadar yani imsak vaktine kadar yeme içme olur. Güneşin doğduğu zamana kadarda sabah namazı kılına bilinir.

Abdülaziz BAYINDIR: Tamam, O doğru. Halkın korkusu, Hakkın korkusundan biraz fazlaya geliyor. Ayeti Kerime de

Yahya ŞENOL: “Seher vakti ile İmsak vakti arasında teheccüd namazı kılına bilinir mi?” demişler

Abdülaziz BAYINDIR: Tabi ki Seher Vaktinde teheccüd namazı kılınır. İmsak vaktine kadar kılınabilir.

Yahya ŞENOL: “Hocam dediğiniz gibi Allah’ın dediğine uyarsak Oruca doğru vakitte başlıyoruz ama Namaz vakti cami de çok erken cemaat ile namaz kılma ihtimalimiz olmuyor. Bu durumu ne yapmak lazım?” demişler

Abdülaziz BAYINDIR: Benim gibi yaparsınız. Gidersiniz camiye bir ki varsa onunla cemaat olursunuz. Yoksa kendi başınıza kılarsınız. Ne yapalım. Namazı vaktinin dışına çıkaramadığımıza göre öyle yaparız. Yavaş-yavaş ta artar inşallah.

Peki, Hepinize çok teşekkür ediyorum. Sağ olun Allah Razı Olsun.

—————————–konu sonu———————————————–

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz.İsa Gelicekmi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın