Elhamdü lillâhi rabbil-âlemîn. Vessalâtü ves-selâmü ‘alâ Rasûlinâ Muhammedivve ‘alâ âlihî ve ashâbihî ecme’în.
Şu kapıları açık bıraksanız da zil çalmasa bu ders sırasında, ders boyunca. Bugün değişik bir konudan bahsedeceğiz Allah nasip ederse. Üç, dört haziran çarşamba ve perşembe günleri Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin organize ettiği bir toplantı yapıldı. “İslam Hukuku Anabilim Dalı Koordinasyon Toplantısı”bu altıncısı yapıldı orada. Allah nasip ederse seneye İstanbul’da yapılacak, biz organize edeceğiz. İşte her sene toplantının bir özel konusu oluyor, bir de İslam Hukuku derslerinin okutulması ile ilgili genel şeyler, görüşler işte bir tebliğ hazırlanıyor. Bu dersler nasıl okutulmalı?Ders saatleri nasıldır? Neler yapılmalı?Falan gibi.
Şimdi bu senenin konusu “Helal Gıda” idi. Helal gıda olunca Ziraat Fakültesi dışında toplantıya katılanlar oldu. Mesela Çorum’dan Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Kaşif Hamdi Okur’un güzel bir tebliği oldu. Evet gayet güzel hazırlamış, helal gıda ile alakalı. Hem yazısı güzel, hem takdim şekli güzeldi. Arkasından AydınÜniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi’nden gıda konusunda uzman olan Prof. Dr. Hüseyin Hüsnü Gündüz Bey konuştu, “Gıda Katı Maddeleri ve Riskleri” diye. Sonra da Çamlıca Vakfı’ndan Özlem Özdemir “Helal Sertifikasının Dünyadaki ve Türkiye’deki Gelişimi” ile ilgili bir bildiri sundu. Arkasından değerlendirmeler yapıldı.İşte Kayseri Erciyes Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Yunus Apaydın, Prof. Dr. Yunus Apaydın, Selçuk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Orhan Çeker, Uludağ Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden Prof. Dr. Mustafa Tayyar, yine Uludağ Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden Doç. Dr. Recep Şıbık bu sunulan tebliğleri değerlendirdiler. Aslında şeyler gerçekten çok seviye iyiydi. Yani belki de bu konuda katıldığım toplantıların belki de en iyisi diyebilirim şimdiye kadar. Giderek seviyenin yükselmesi insanı gerçekten mutlu ediyor. Yani her bakımdan iyi. Hem bizim ilahiyatçıların seviyesi açısından, hem de diğer mesleklerden katılıp, tebliğ sunanların seviyesi açısından oldukça iyiydi.
Kapıyı açık bırakmadınız mı? Niye çalıyorlar zilini? Evet şimdi orada şeylerden ben böyle aldığım bir takım notlar var; orada müzakereler falan yapıldıktan sonra öğleden sonrası serbest tartışmaya ayrılmıştı. Yani bunlar öğlene kadar bitti.Tebliğler, müzakereler, öğleden sonra da serbest tartışma. Serbest tartışma olunca da herkese konuşma fırsatı doğdu. Biz de orada konuşma yaptık. Şimdi orada konuştuklarımız var, konuşamadıklarımız var. Bugün bunların genel bir özetini yapmış olacağız. Bir de “Helal Gıda” konusunda da işte bir ders yapmış olacağız Allah nasip ederse.
Şimdi helal gıda denince, çağımızdaki bir takım katkı maddeleri ortaya çıkıyor. Jelatin bunların başında geliyor. Ondan sonra bir takım emülgatörler dedikleri diğer katkı maddeleri var. Şimdi bu katkı maddelerinin kaynağı söz konusu. Neden elde ediliyor? Jelatin hayvanların kemiğinden ve derisinden elde ediliyor,oradan bir işlemle süzülüyor. Collagen denen bir madde çıkarılıyor. O collagen üzerinden ikinci bir işlem geçiyor,bir asitleme oluyor,ondan da jelatin elde ediliyor. Şimdiye kadar yaptığımız toplantılarda işte jelatin değişime uğruyor mu? diye hep soruyorduk bu kimyacılara. Olmuyor işte aynısı diyorlardı, sadece bu bir kaynatmadır, onun içerisinde bulunan madde aynen alınıyor, hiç bir değişime uğramadan katılıyor. İşte şimdi bu anlattıklarına bakınca ya kardeşim bu değişime uğruyor, ama biz kimyacı olmadığımız için siz bir şey yapmıyorsunuz lütfen bunu anlatın.
Şimdi kimyacılar fetva vermeye kalkışıyorlardı toplantılarda. Biz de onlara hep şunu söylüyoruz ya kardeşim lütfen siz fetva vermeye kalkışmayın, siz uzman olarak bizim sorularımıza cevap verin. Onu ondan sonra birlikte değerlendiririz ama siz size düşeni bir tam yapın. Bugün burada bir fiziksel bir işlem mi var? Yani diyelim şimdi şeyde bu yağlı tohumlar var, o tohumların içerisinden yağı çıkarıyorsun fiziksel bir işlemdir, bir kimyasal değişim değil. Onu oradan alıp çıkarıyorsun tamam. Eğer aslı pis ise bu da pistir. Mesela diyelim afedersiniz domuzun yağı, domuzun eti pis ise yağı da pistir. Tamam, ama bir de bu domuz yağının diyelim ki bir kimyasal değişim geçirerek, başkalaşım meydana getirerek krem haline getirilmesi olayı var. Şimdi biz ikisine aynı hükmü verecek değiliz.Yok efendim aynıdır diyor mesela collagenle jelatin aynı. Peki aynıysa niye aynı ismi veriyorsunuz şey farklı ismi veriyorsunuz,aynı isim versenize. Yani o toplantıya gitmeden buradan birkaç kimyacıyla da görüştüm. Aynı efendim dediler, değişen bir şey yokAllah Allah. E peki raporlarını okuyorum onların şey için üretim şeyini, sırasını gösteren. Değişim gösteren raporları okuyorum ya kardeşim bu raporlar burada kimyasal değişim olduğunu gösteriyor. Siz yok diyorsunuz. Neyse burada şeyin Hüsnü Gündüz Bey bundan önce yaptığımız iki toplantıda hiçbir değişim yok olduğu gibi alınıyor,yani işte bir diyelim ayçekirdeğinde yağ çıkarmak gibi kemikten ve deriden alınan maddeler, olduğu gibi işte bir araya toplanıyor oluyor jelatin. O zaman domuzun derisi ya da kemiği haramsa bu da haram olcaktır.
Şimdi ben bu Hüseyin Bey’e her iki toplantıda da dedim, ya Hüseyin Bey, lütfen sen fetva vermeye kalkışma.Sizin ifadeleriniz burada bir değişim olduğunu gösteriyor siz bunu net bir şekilde ortaya koyun.
İşte bu Uludağ’da yaptığımız toplantıda bu çarşamba günü, kendisi dedi ki tamam dedi ben dedi gereken araştırmaları yaptım, gerçekten dedi collagen’den jelatin’e dönüşmesi için bir değişim geçiriyor madde kimyasal değişim oluyor. O maddenin içerisinde hidrojen ayıklanıyor, yeni bir madde ortaya çıkıyor. Ha tamam bu böyle mi? Bir de şunu söyledi o katkı maddeleri yani emülgatörlerin tamamında diyor kimyasal değişim var.
Şimdi kimyasal değişim var dediğiniz zaman, işin rengi değişiyor. Nası değişiyor? Mesela size anlatayım;şimdi şurada üzümü sıktınız, üzüm suyu oldu,alır içersiniz. Peki o üzüm ekşir, içerisinde alkol oluşmaya başlar, içtiğiniz zaman sizi sarhoş edecek duruma gelir.O zaman bu nedir? Bu kimyasal değişimdir. Çünkü fermantasyon denir. Yani o madde bir değişime uğruyor, artık eski halinde kalmıyor. Evet oradaki üzüm suyunun tamamı değişmiyor, onun alkolü en fazla yüzde on beşe kadar çıkar daha fazlaya çıkmaz, daha fazlaya çıkması için fermantasyon değil de damıtma gerekir yani onu özel işlemlerle alkolünü ayıklayacaksın,ayrıca alkol ilave edeceksin amakendiliğinden oluşan alkol en fazla yüzde on beşe kadar çıkar, bunun yüzde altmış beşi zaten üzüm, üzümün suyudur yanihelal olan kısmıdır. Ama o yüzde on beşlik kısım ya da yüzde onluk, yüzde beşlik, yüzde üçlük neyse yani en üst sınır yüzde on beş, altı yine öyle. Şimdi bu yüzde on beşlik kısım, ya da işte yüzde on beş demeyelim yanlış anlamalara sebebiyet vermemesi için, yüzde kaç olursa olsun insan içtiği zaman sarhoş eden maddelerdeki dönüşüm, o üzüm suyuna artık ona artık üzüm suyu dememizi engelliyor. Adını değiştirmemiz gerek. Ona üzüm şarabı diyorsunuz ya da elma şarabı diyorsunuz yahut işte hurma şarabı diyorsunuz ne diyorsanız diyorsunuz. Şarap olması için de yani bir maddenin şaraba dönüşmesi için ya şekerli ya da nişastalı bir madde olması lazım. İşte üzüm suyu şekerlidir. Buğdaydan da şarap elde ederler, nişastadır. Ya da işte arpadan da elde ederler,o nişastadır. Şimdi burada da işte bir değişim söz konusu olmuş,artık o madde,yani o deriden ve kemikten elde edilen madde,o deri ve kemik değil.Artık üzümün suyu demediğimiz gibi, derinin içerisinden çıkarılan ondan sonra bir işlemle lifleri ayırt edilen, ikinci bir işlemle de zincir yapısında değişiklik olan collagen artık şey jelatin artık o çıkarılancollagen değil yeni bir madde haline geliyor.
Yani değişim olduğu için yeni bir madde oluyor. Yeni madde ise artık ona eğer domuzdan elde edilmişse daha domuz diyemiyorsunuz. Yani buradaki asıl sıkıntı o. Yani sıkıntının kaynağı şu; bu deriden elde ediliyor. Peki derinin içerisinden çıkarıyoruz bu hayvanın derisi ölü hayvan derisi de olabilir, besmelesiz kesilmiş bir hayvan derisi de olabilir, domuzun derisi de olabilir. Bu durumda yiyebilecek miyiz? Şimdi bu o kadar yaygın ki bu bir protein vücuda zararı yok. Koyuyorsunuz şeye yoğurda koyuyorsunuz, yoğurdun suyunu çekiyor, içerisine alıyor yoğurdu sanki koyun yoğurdu gibi gösteriyor. Onun için şeylerde, gıda üreticileri için de çok cazip. Kıvam veriyor, mesela şekerlerde o yumuşak şekerler işte bunu katmasalar yumuşak şeker olmuyor. Yumuşak şekerlerde yok ama o yumuşak şekerlerde var. O kadar geniş bir kullanım alanı var ki hemen her tarafa her tarafta kullanılıyor. Vücuda zararı yok, ama domuzdan elde edildiyse, domuzun kemiğinden ya da derisinden elde edildiyse ya da elde edilen hayvanı kesen kişiler müslüman değilse, müşrikler kesmişlerse durum ne olacak? Şimdi burada tabii çok ciddi cevaplandırması gereken sorular var.
Şimdi tabii sırayla gitmek gerekiyor: Kimyasal değişim oldu dediğiniz andan itibaren madde değişir. Artık ona o hükmü veremezsin. Bizim fıkıh kitaplarında da vardır. Bir domuz gölünün içerisine, afedersiniz tuz gölünün içerisine domuz düşse,zamanla tuz haline gelse o tuz yenir. Çünkü artık domuz değil o. Buradan şunu da anlayın yani gübreyi tarlaya yayarsınız, ondan olan dometesleri zevkle yersiniz, bir de dersiniz ki onun gübresi tabii gübredir dersiniz. Ve bunu methetmek için kullanırsınız. Halbu ki o işte gübre. Adama tabii gübre getirsen, adam senin yüzüne çalar değil mi? Ama bu tabi gübre, niye çünkü o değişime uğruyor, artık o gübre değil o. Yeni bir madde haline geliyor.
Şimdi burada iki tane husus var; orada Orhan Şeker,Konya İlahiyat Fakültesi’nden dedi ki; değişim her zaman madde ile ilgili hükmü değiştirmez.Bazen bir değişim olur, kimyasal değişim ki buna fıkıh’da istihare deniyor. Yani maddenin bir halden bir hale geçmesi buna tahavvülderler yani halden hale geçmesi. Şu özelliklerinden başka özelliklere geçmiş olması. Şimdi kimya’da buna fermantasyon deniyor türkçesi de değişim. Şimdi Orhan Bey dedi ki işte mesela pis bir sütten yoğurt yapsanız, ya da peynir yapsanız, o yoğurt da peynir de yenmez dedi. Değişim var diye her zaman maddeye helal hükmü veremeyiz dedi. Ben de kalktım dedim ki orada da hatta kimyacılar var, üç tane de kimyacı var işte profesörler falan yani konunun uzmanları kendi açımdan mesela en çok istifade ettiğim toplantı oldu bu açıdan çünkü gelenler gerçekten konuların uzmanlarıydı, o veteriner fakültesinden gelen iki kişi ve Aydın Üniversitesi’nden gelen o Hüseyin Hüsnü Gündüz Bey. Hüseyin HüsnüBey tabii epeyce çalışmış bu konuya,daha önce hazırlıksızdı öbür toplantılarda. Konularının uzmanları olunca bakın dedim arkadaşlar burada kimyacılar var; şimdi şöyle pis bir süt var farzedin ki afedersiniz şimdi içerisine idrar damlamış, idrar dökülmüş neyse idrardan dolayı pisleşmiş. Siz o sütü yoğurt yaptığınız zaman, süt yoğurda dönüşür ama o idrar dönüşmez. İdrar, idrar olarak kalır.
Şimdi bir kimyasal değişimde şöyle bir kavram vardır; fermantasyona giren maddeler vardır, girmeyen maddeler vardır. E fermantasyona giren maddeye başka bir şey yapacaksın, girmeyene başka bir şey vereceksin. Sütün içerisine dökülmüş olan pislik sütün kendisinden değil, sütün yapısından değil. Sütün yapısından olmadığı için orada yoğurt haline döndüğü zaman o idrar yine idrar olarak kalıyor. O idrar idrar olarak kalıyorsa, yoğurda temiz diyebilir misiniz? E denmez. Oradaki sütüpeynir yaptıysanız,o idrar gene o idrar olarak kalıyorgene temizlenmez. Tabii bunu söylediğimiz zaman şey Allah’a şükür iki tane ipin ucunu getiriyorsunuz, orada birleştiremiyorsunuz. Buraya kadar geliyor, bunu söyleyince şeyler birleşti. Sonra Hayrettin Karaman Hoca dediki bizim şeye de atıfta bulunarak, artık dedi iyice ortaya çıktı dedi;demek ki bugün katkı maddeleri olsun, jelatin olsun bunlarda kimyasal değişiklik var ve bunların yenmesi haram değildir. Bunların katıldığı maddeler de haram değildir çünkü oradaki uzmanlar o katkı maddeleri kimyasal değişim olmadan üretilen maddeler değildir dedi. Bu mesela sizin Almanya için de son derece önemli bir husus değil mi? E şimdi insanlar şeye gidiyorlar, bir markete gidiyorlar, iki saat oradaki üzerinde yazılan yazıya bakıyorlar. Yazılar da çok küçük, herkes de okuyamıyor. Herkes de o dili bilmiyor.Emülgatörler evet.İşte hayvansal kökenli,bilmem bitkisel kökenli falan. E şimdi şunu ordaki mantıken de son derece doğru çünkü yeni madde üretmişler, orada kimyasal değişme olmuş, kimyasal değişme olduktan sonra artık o madde yeni ve işin şu tarafını da size tekrar söyleyeyim; şurada bir şarap var, şarabın içerisine birazcık sirke yani sirkenin sirke özü mü artık ne ise bir madde kattığın zaman, sirkeye dönüşüyor. Artık ona şarap diyemiyorsunuz. Şimdi bu Hüseyin Hüsnü Gündüz dedi ki Tamam o zaman biraz daha açıklamam lazım.Anladım şimdi bu Abdullah’ın da aklına takılan senni ki de alına takılan iyi ki bunu özel olarak sordunuz. Katkı maddelerinde bir şey yok, kimyasal değişime uğramış, onda problem yok. Aslı haram. Şimdi Abdullah’ın Yahya’nın söylediği tabii şimdi üzüm helal bir maddeydi şaraba dönüştü haram oldu. Peki şarap haram, o sirkeye dönüşürse ne olur? Aslına dönmüyor, artık kimse ona üzüm suyu diyemez o sirkedir. O sirkedir.
İşte burada bizim mezhepler ikiye ayrılıyor; şafii mezhebi diyor ki haram bir şey kimyasal dönüşümle helal olmaz diyorlar. Şimdi orada Hüseyin Hüsnü Gündüz anlattı dedi ki, zaten biz de ben de şahsen tecrübemle biliyorum ama konunun kimyacısı değilim, kimyacı anlattı dedi ki siz eğer sirke yapacaksanız önce şarap olur dedi. incirsiz sirke olmaz. Çünkü önce o şeyler şekerli ya da nişastalı maddeler önce şaraba dönüşür. Yani bir alkol oluşur orada. Ondan sonra da dedi işte içerisine attığınız o şey sirkeyi yapan o sirke özümüdür neyse onun bir adı var o oradaki alkolleri yer dedi. Ve yeni bir madde oluşturur, yani dönüşüm meydana getirir. Ondan sonra o yeni madde sirke olur.
Onun için buradan şu anlaşılıyor; İmam Şafii’nin bu sözü demek ki konu ile ilgili yeteri kadar bilgi sahibi olmadığından kaynaklanıyor. Başka şekilde zaten sirke yapamazsınız. Sirkenin helal olduğu da kesindir. Sirkenin helalliği peygamber efendimizin (s.a.v.) hadisiyle sabittir. (24.13) diyor değil mi? Sirke ne güzel katıktır. Sirkenin güzelliğini uzmanlar anlata anlata bitiremiyorlar. Her bakımdan, mesela şey bu Hüseyin Hüsnü Gündüz diyor ki ben diyor fakültelerde o kadar çok diyor sirkeyi anlatmışım ki diyor talebelerim mezuniyetlerinde bana sirkeli bir şey koymuşlar diyor. Mezuniyet albümlerinde beni sirkeyle anlatmışlar diyor. Ama diyor bir de şöyle bir şey anlattı sonra diyor bir doktorla karşılaştım bir hastası telefon etti o toplantıda da anlatmıştı hatırlarsan beraber katıldığımız hastası telefon etti tamam işte onu getir şey yapalım ne oldu dedim? Demiş ki ayağı kesilecek bir hastayı sirkeyle tedavi ettim iyileşmiş şimdi başka bir hasta. O doktor ben kendimi sirke uzmanı sanıyorum sirkeyle ilgili bana bir şeyler anlattı ki ancak yarısını anlayabildim diyor. Gerisini anlayamadım diyor. Yani burada şunu söylemek istiyorum peygamberimizin o hadisi şerifi devamlı (25.32) sözü yani herkesin ittifakıyla “sirke ne güzel katıktır” gerçekten yani anlata anlata bitiremedik. Tabii ekmeğe katılır yenir.
Şimdi sirkenin helal olduğu kesin, şafii mezhebi öyle demiş diye haram olmaz.Neyse yani bu ortadaki bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor. O işin üretimdeki bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor. Temel mantık budur yani o İmam Şafii’nin kendi içtihatıdır. Ona ait olan bir görüştür. Ama biz maddenin kendi yapısına bakarız, yani bunu herkes herkes de bilir yani bu her tarafa pis şeyler bulaşır, o mesela bir hayvan gider bir tavuk pislikten yer o yediği pislik etine bulaşır, onun için sığır olsun, tavuk olsun şey yaparlar onu binbir müddet şey yaparlar, pislikten uzak bir şekilde tutarlar, vücut onu değişime uğratır. Bir kimyasal değişimdir işte üç gün olur, beş gün olur neyse. Tecrübelerle bu ortaya konur. Bunun caiz olduğunda hiç kimsenin itilafı yok, herkes olur diyor. Bu değişim kesin. Mesela bize haram olan maddeler Kurân-ı Kerîm’de haram olan maddeler bize haramdır. Bir tavuğa, bir hayvana haram değil ki. Bize haram olan maddeleri tavuklar yediği zaman biz onun yumurtasını rahatlıkla yiyoruz. Yani bir problem yok. Dolayısıyla burada bir şey konuyu kavrama eksikliği söz konusu. Evet şimdi tabii yeni bir madde oluyor artık eskisi değil o. Jelatin demeyelim de şey diyelim şu şey şey sirke diyelim. Bak mesela işin o senin dediğin tarafta çok iyi oldu bu konuya başka açılım getirmiş olur. Hatta oradan hareketle başka şey de söylenebilir.
Şimdi Allah TeâlâKurân-ı Kerîm’de ne diyor? İçkiyi niye haram ettiğini söylüyor diyor ki “İnnemayürıdüşşeytanü ey yukıabeynekümül adavete velbağdae fil hamrivelmeysiri ve yesuddeküm an zikrillahi ve anis salah“ (Maide 5/91) Enam 91’miydi? Şey Maide Maide 91 galiba. Diyor ki şeytanın istediği şudur; içki ve kumarla aranıza kin ve düşmanlık sokuştursun. Maide 91. Sizi namazdan ve Kurân’dan uzaklaştırsın. Şimdi içki içen kişinin namaz kılamayacağı belli zaten. Âyette de diyor ki ne dediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın. E içki içen bir kişi Kurân da okuyamaz. Çünkü o anda kafa sarhoş olur. Ondan sonra şey de arada düşmanlık, kin nefret de doğar. Ama bunda şurada ben orada konuştum dedim ki arkadaşlar bir kere hamr kelimesini içki diye tercüme etmek yanlıştır. Hamr’ı belki biz de öyle yapmış olabiliriz ama değiştirmemiz lazım. Kurân-ı Kerîm’deiçki diye geçen bir ifade yok. Hamr diye geçen bir ifade var. Hamr’ın anlamı(29.40) Kişinin aklını örten, sarhoş eden şey demektir. Sarhoş eden şey ne olursa olsun. Dolayısıyla uyuşturucu maddeler de hamr’ın kıyasla değil yani bir şeyi kıyas ederek ona sokuşturduğunuz zaman hükmü farklı olur. Doğrudan doğruya hamr’ın kapsamı içerisindedir. Çünküâyet “innemel hamru”(Maide 5/90)diyor(30.06) Yani aklı örten, sarhoş eden şeyne olursa olsun hep bütün çeşitleri Elif Lâmvar orada zaten,tüm çeşitleri içerir.
Peygamber efendimizin hadisi de mesela ben işte bu hadislere bakıyorum gerçekten hadis ise diyorsunuz ki bunu peygamberden başkasının söylemesi mümkün değil yani öyle bir cümle kullanıyor ki peygamber efendimiz başkası onu söyleyemez. Bakın peygamberimizin sözü ne? Diyor ki(30.34) o kadar güzel anlatmış ki gerçekten muhteşem bir anlatım. Ama biz mesela biz o anlatımı anlayamamışız. Bugün mesela diğer uyuşturuculara bir yer veremiyoruz. (30.53) ne demek? Sarhoş eden her şey hamr’dır. Sarhoş eden her şey diyor. Yani içki miçki demiyor, içilen miçilen falan kelimesini kullanmıyor.Yani öyle sıvıdır bilmem katıdır hiçbir şey söylemiyor. Sarhoş ediyor mu? Hamr’dır kardeşim bitti. E şimdi o zaman bakıyorsunuz ki işte işte bu kelime hakikaten peygamber ağızından çıktığı belli bunu bir insan söyleyemez ki. Şimdi burada konu çok iyi anlamış, kavramış âyetteki el hamr’ı gayet iyi anlamış ve kavramış. Uyuşturucular da hamr kapsamına girer. Dolayısıyla o hamr kelimesini tercüme ederken içki diye tercüme etmek onu daraltmak oluyor. Halbu ki çok daha kapsamlıdır. Türkçe de içki dediğiniz zaman su akla gelmiyor yani türkçe açısından,sarhoş edici içkiler akla geliyor ama anlamı daraltmış oluyoruz orada.
Şimdi buradan tekrar ana konuya gelirsek, demek ki ham maddesi ister helal olsun ister haram olsun farkı yok. Kimyasal değişime uğradığı andan itibaren o artık başka bir maddedir,başka bir şeydir. Zaten şeyler de hükümler benzerliklere göre değil, farklılıklara göredir. Benzerikler belki bir türü oluşturabilir ama farklılıklar işi daha ayrıntıya götürür. Şimdi durum böyle olunca kaynağı ister domuz olsun, ister besmelesiz kesilmiş hayvan, ister ne olursa olsun o kemiklerden ve deriden çıkarılmış olan collagen kimyasal değişime uğradığına göre, o zaman bunun bundan elde edilen ve bunun katıldığı maddelere haram diyemeyiz.
Ha burada siyaseten biz müslüman üreticilere şunu söylemeliyiz, kardeşim Allah Teâlâ bu domuzu haram etmişse domuzdan üretimi bırakın,siz domuzdan üretmeyin. Diğer helal şeylerden üretin. A ama batıda şurada burada yaşayan vatandaş müslümanlara da bundan yiyemezsiniz haramdır da diyemeyiz yani. Şimdi bunu bir siyaset olarak Allah’ın haram ettiğini dışlayalım güzel,güzel bir şey.Ama madem burada yapısal bir değişim olmuş, yeni bir madde ortaya çıkmış, artık ona da haram demeyelim. Etten değil, collagen etten elde edilmiyor.Derisinden ve kemiğinden.E tamam aynı şey ben sana söyliyeyim yani şimdi sen şarabı üzüm suyuna döndürebilir misin? E bitti. Peki sirkeyi şaraba döndürebilir misin? E işte aynı şey. Collagen de kimyasal reaksiyon yok. Collagen bir fiziksel bir şeydir. Yani şeyden yağlı bir tohumdan yağ elde etmek gibi bir şeydir. Collagen’le aldığınız zaman fiziksel bir şey yani bir maddeden bir maddeyi çıkarıyorsunuz. Yapısal bir değişim yok orada. Collagen helal değil tabii.Zaten collagen kullanılmıyor,collagen jelatine dönüştürülüyor. Collagenolarak zaten kullanamıyorsunuz şeyde. Kullanamıyorsunuz ama jelatine dönüştüğü zaman kullanıyorsunuz. İşte oradan bir dönüşüm söz konusu. Yağı sabun yapmakta jelatin gibi bir şey.
Mesela şunu görürsün fıkıh kitaplarında,bir adam yağ kazanına düşse de orada erise, ondan sabun yapsan yersin şey afedersin kullanırsın. Ya da domuzdan sabun yapsan kullanırsın.Çünkü artık madde yapısını değiştirmiştir,yapısını değiştirmiştir. Ben bu sözü söylediğin iyi oldu o konuda birkaç kelime daha söyliyeyim ben size. Şimdi bakın bakın burada bir şey var. Domuz Allah Teâlâ’nın tabiatta yarattığı bir madde, bir canlı. Tabiatta yarattığı bir canlı. Ama içkiye gelince, içkiAllah Teâlâ tabiatta içkiyi yaratmış değil. Yani mesela falan yerden su çeşmesi olur, su kuyusu olur ama hiçbir yerde içki kuyusu yoktur, içki çeşmesi yoktur. Tabii bir şey değil. Onu mutlaka insanların yapması lazım. Şimdi içki ile ilgili olarakAllah Teâlâ ne diyor? Diyor ki(37.09)bak yine ben içki kelimesini söylüyorum bak az önce dediğim halde kendi kendime çelişiyorum,alışkanlık. Yani öyle bir kavram yoksa hamr diyeceğiz en azından Kurân-ı Kerîm’in terimini kullanacağız Hamr. Olmuyor, hamr yani. Ondan da konuşacağız yani ondan da bahsetmem lazım. Çünkü notlar arasında var ondan da bahsetmemiz lazım. Şimdi şimdi bakın Allah Teâlâyani Kurân-ı Kerîm gerçekten Allah’ın kelamı yani daha başka bir şey söylemeye lüzum yok yani. Allah’ın kelamı dedin mi her şey bitiyor. Dolayısıyla orada hiçbir eksiklik söz konusu değil. İçki insan eliyle üretiliyor, içki için Cenab-ı Hakdiyor ki içki (38.13) ne demek? Oona göre bir başka kıyıda yer alın demek, başka bir centte. Biz bunu türkçeye uzak kalın diye tercime ediyoruz. Başka nasıl tercüme edeceksiniz. Şimdi yani şu içki kadehi olsa ben şöyle parmağımı dokundursam bile yasağa girmiş olurum. Çünkü uzak kalmış olmuyorum. Değil mi? Damlasını elime sürsem, gene uzak kalmış olmuyorum. Uzak kalın diyor Allah Teâlâ. Ona yaklaşmayın diyor. Onun için peygamber efendimiz gayet isabetli olarak demiş ki içene, içen, içilen, taşıyan, üreten ondan sonra satan, satın alan, sunan hepsine Cenab-ı Haklanet etmiştir.Çünkü hepsi bu kelimenin içinde var. Uzak kal diyor, içme demiyor bak içme demek eline alabilirsin demektir. Eline alabilirsin demektir. Bunlarla ayağını yıkarsın demektir, başına sürebilirsin demektir. Ama sadece içmeyebilirsin onun dışında her şeyi yapabilirsin uzak kal, yaklaşma diyor. Aynen zina gibi. Zinaya da yaklaşmayın diyor. Zina etmeyin demiyor,yaklaşmayın diyor. Yani arada bir mesafe bırakacaksın. Bir bardaktan bir şey olmaz diye bir girdi mi bir daha da çıkamıyoriçinden.
Şimdi bu böyle bak bu böyle. Peki domuza ne diyor Allah Teâlâ? Domuz Cenab-ı Hakkın tabiatta yarattığı bir varlık değil mi? Domuz için de diyor ki işte Enam 145 esteuzubillah“Kul la ecidüfımauhıyeileyyemüharramen ala taımiyyat’amühu” (Enam 6/145)De ki ben bana yapılan vahiy’de yiyen bir kişinin yemesi haram, dokunması falan değil bak yemesi. Yiyen kişinin yemesi haram olan bu. Öbürüne uzak kalın diyor burda bir şey değil.Yiyen kişinin yemesi haram bir şey bulamıyorum.“illa ey yekunemeyteten” (Enam 6/145)ancak ölü bir hayvan olursa başka. Şimdi ölü hayvana dokunmayın var mı? Ölü hayvanı alırsın, peygamberimiz (s.a.v.) bir oğlak görmüş çöplükte eşlerinden birisi sevde miydi? Eşlerinden birisi ölmüş onu götürmüş, çöplüğe atmış.Ya bunun niye derisini almadın demiş peygamber efendimiz? Demişler ki YaResulallahöldü demiş ki(41.21) demiş. Bunu yemek haram kılındı demiş, yemek. Haram olan yenmesidir. E deriyi sen aldığın zaman yemek için alırsan yine haram olur. Ama kullanmak için alırsan haram olur mu? Haram olmaz. Onu alırsın şey yaparsın. Şimdi mesela domuz derisi yemek için mi alınıyor? Ha yemek için alıyorsan haram olur. Ama o deriyi tabaklıyor da kullanıyorsan çünkü Allah Teâlâ(42.00) deseydi bunları yapamazdık. Allah’ın tabiatta yarattığı bir madde bu. Yiyene yemesi haram diyor Allah Teâlâ. Böylece ikisinin arasında bir fark var. Ama orada bununla da kalmıyor, devam ediyor “illa ey yekunemeyteten” (Enam 6/145)birölü hayvan, ölü.“ev demem mesfuhan”(Enam 6/145)akan kan. Damarlarda kalan kan değil, dolayısıyla etin içini yıkamaya gerek yok, akmış olandır. “ev lahme hınzırın”(Enam 6/145)diyor. Bakevhınzırındemedi. “ev lahme hınzırın”(Enam 6/145)dedi. Domuz eti dedi. Domuz eti derken, domuz derisi anlaşılır mı? Olmaz. “fe innehuricsün”(Enam 6/145)o pisliktir.
Şimdi bizim ulema ne yapıyor? Bak şimdi siz arapçalarınızı bir kullanın. “ev lahme hınzırın”(Enam 6/145)dekihu zamiri lahme mi gider hınzırın’a mı gider? Yani domuz eti türkçe olarak diyelim domuz eti ki o pisliktir. Şimdi Rasim Hoca domuz eti ki o pisliktir. O domuza mı gider? Etine mi gider? Etine gider. Bak türkçe’de de öyle. Yani bu hiç sorulmaz bile,çok açık ve net.
Ama bizim ulema ne yapmış? “fe innehuricsün”(Enam 6/145)’u domuza etine değil de domuza götürmüşler. Domuzun her şeyi pistir demişler. Yahu kardeşim Allah’ın kelamını değiştirmeye sizin ne hakkınız var? Bu kelamı değiştirmekten başka bir şey değildir. (43.56) gitmesi için bir karine olması lazım. Öyle bir şey yok ki burada. Özel bir delil olur, şu olur bu olur da götürürsün. Ya kardeşim neye ihtiyat koyuyorsun? Allah ihtiyatlı davranmamış sen mi davranıyorsun? E peki niye meyte diye genel söyledi ölü hayvanı? Ölü hayvanı tümüyle söyledi. (44.32) demedi. Tamam desin de bunlar olmaz ama Allah bak dört âyetin dördünde de lahme kelimesini sadece lahum kelimesini özellikle kullanılıyor, et kelime domuz eti diyor. Ve yiyeni yemesi haram. Yemesi haram dediğine göre o zaman siz onu tarlaya atarsınız gübre olarak da kullanabilirsiniz demektir. Yemiyorsun ki. O da mümkündür yani, olabilir.
Şimdi şimdi burada ölü hayvanın tümü haram demişse Allah Teâlâ, ki demiş açıkça ölü hayvan ve peygamberimiz de son derece isabetli olarak, bunu yemek haramdır demiş. Çünkü ayet bunu açıklıkça söylüyor. (45.26)
Şimdi ben bilmiyordum mesela Enes Hoca’dan öğrendim, işte sizin Doğu Türkistan’da deriyi de yiyorlarmış. Kazakistan’dayaygın,deriyi yiyorlarmış. Deriyi yiyorlarmış. Ama bak peygamberimiz ne diyor. Paça bak Türkiye’de de yeniyor mesela farkında değiliz. O deridir tamam. İyi ya işte peygamberimiz demiş oluyor ki bunu yemek haramdır. Ne demek? Yemez de derisini al hatta diyor ki Hz. Selvi olmalı biz de onun derisini diyor soyduk, tulum yaptık, içerisine su koymuşlar. Onun içerisinden su içmişler. Bu ne demek? Necis falan değil demek. Derisini soymuşlar, tabaklamışlar ve içerisine su koymuş, su içmişler. Onu yememişler, kullanmışlar.
Yani domuz ürünü kullanmayın denebilir yani siyaseten siz yapmayın. Tabii şimdi aslında asıl siyaset bak ben ben şahsen benim anladığım siyaset, Allah ne demişse onu yapmaktır. Kardeşim sen inanıyorsan, Allah ne demişse onu yap bitti. Haşa sen Cenab-ı Hakka, Cenab-ı Hakkın koyduğu düzene beğenmeyip de yok şurası şöyle olsun, burası böyle olsun dersen bu yoldan çıkmak olurAllah muhafaza. Allah böyle demişse böyle kardeşim, onun dışında boş sözdür, gereksiz sözdür. Niçin? Yani onu anlayacaksın. Mesela orada Orhan Çeker dedi ki; işte domuzun bir de derisi dedi kullanılıyor buna da dikkati çekelim falan. Ben de kalktım dedim yahu domuzun derisini burada gündeme getirmenin anlamı ne dedim. Bunun helallığı haramlığı tartışılır mı? Dedim. Allah Teâlâ“ev lahme hınzırın”(Enam 6/145)diyoraçıkça.Şeyi de anlattım az önce söylediğim Peygamber efendimizin hadisini. Girmiyor tabii, girmiyor.
Evet şimdi bir de tabii bu arada şimdi Yahya’nın hatırlattığı husus da söz konusu; bizde bizde o sarhoş eden içki. Alamaz, tamam alamaz, beslemez, büyütmez o ayrı bir konu. Bak almasın, beslemesin. Hah o deri yapılmışsa, o deriyi alıp satabilir. Çünkü artık o çünkü artık o şeydir yani haram mal olmaktan çıkmıştır. Tabaklanmış, deri olmuş, alırsın. Bak şimdi bak şimdi(49.42)kelimesi ile birlikte söylersen tamam. Alanı, satanı az önce dedik ya uzak kalın ifadesi başka bir şey, bak burada âyet çok açık belirtiyor;yemesi yiyenin yemesi haram diye çok açık bir şekilde ifade ediyor.Âyetten net anlaşılan şey değil mi? Şimdi Cenab-ı Hakkın biz dediğini anlamaya çalışıyoruz.Şeyle ilgili şu anda Yahudilerle ilgili âyetleri incelemiyoruz. O âyetlerden biliyorsak ortaya zaten açıp bakalım o âyet-i kerimeye. Cenab-ı Hak ne demiş orada? Ama bu âyette söylediği yiyene yemesi haram ifadesinisöyleyen Allah Teâlâ’dır. Yiyene yemesi haram,bu Allah’ın sözü,bu Allah’ın sözüdür yani. Allah’ın sözüdür ama mesela içkiyle ilgili olarak yaklaşmayın diyor. Yaklaşmayın dediği zaman alamazsın, satamazsın, üretemezsin hiçbir şey yapamazsın,sunamazsın. İşte siyaseten satmasına müsaade edemeyiz.
Neyse şimdi siz O zihninizde onları oluşturun, sonra düşünün, her şeyin cevabını biz verecek değiliz. Neyse şimdi sen nasıl olsa senin konun, sen bunun üzerine biraz daha çalış,biz de bu vesileyle bilgi edinmiş oluruz, şimdi konumuzu devam ettirelim. Şimdi konunun şeyi tabii çok çok kapsamlı bir konu, bir başladın mı sağa sola sapmasını engelleyemiyorsun. Evet sağa sola sapmasını engelleyemiyorsun. İşte o jelatin o, domuz yağı değil. O jelatin, o farklı bir şey şimdi sen o domuz yağı değil onu şey yapma. Şimdi dönüşüm, o dönüşüm olduktan sonra iş değişiyor. Onu anlatıyoruz. Domuz yağı kullanılmıyor. Mesela bazen krem yaptıkları oluyor, o domuz yağı değil artık o, yapısı değiştiriliyor onun. Yeni bir yapıya kavuşturuluyor tamam mı?Ama domuz yağı olarak, ayakkabılara sürdükleri oluyor. Mesela askerler kışın, ayakkabılarına sürerek şeye giriyorlar, kara ve çamura giriyorlar ayakkabılarına su geçmiyor,bir koruma yapıyor. Ondan sonra şeyde çalışanlar, mesela sıcak demirlerle çalışan insanlar, ellerine domuz derisinden yapılmış eldiven takıyorlar çünkü o işi başkası yapmıyor. Tamam mı?
Şimdi bu ne oluyor? Ne oluyor? Yani şimdi biz bizim bak benim şahsen ben az önce de söyledim ben Allah ne demişse o benim için. Falan siyaset, siyaset Allah’ın dediğidir kardeşim. Onun dışındaki siyaset değildir. Madem Allah Teâlâ yiyene yemesi haram diyor, öyleyse o domuzun yağını adam ayakkabısına sürmüş, karların içerisine girmiş, bu olmaz diyemeyiz. Veya eldiven almış, eldivenle şey etmiş, bunun üretimi de yapılır, tüketimi de yapılır, o maksat Allah Teâlâ evet. Çünkü Cenab-ı Hakhiçbir şeyi hiçbir şeyi boşuna yaratmaz buna domuz’da dahildir.
Bak şimdi bu et şimdi bu genelde bu sözlük olarak et dedin mi yağ mutlaka onun kapsamına girer. Eğer özellikle yağla ilgili bir hüküm veriyorsan onu özellikle söyleyeceksin. Ama et dedin mi yağ anlaşılır. Kemik de girer onun içerisine. Derinin içerisindeki her şey girer ona. Yani bu bu böyledir. Şeye göre kelimenin kullanılışına göre anlayacaksın.Tamam diyor da, diyor da diyor da orada işte bak orada et orada özellikle özellikle yağı zikrettiğiniz zaman başka bir şeyi kapsıyor. Hayır et kapsamına giriyor da Allah onu o kapsamdan çıkarıyor. Ya kardeşim güzel, hah tamam senin dediğin o. Şimdi şu anda herkes Kurân meali okuyor, bir kısmı da haddini bilmeden fetvaya kalkışıyor. Bu olacak, buna engel olamazsınız. Biz görüyoruz yani işte (01.03).Bu koskoca ulema hu zamirini efendim ihtiyaten domuza götürürüz diyorlarsa bu da bir saptırmadır. Başka bir şey değil. Bu da saptırmadır. Bu da saptırmadır yani bunun bunun hiçbir delili yoktur. Kendi kafalarına göre hüküm veriyorlar. (56.59) Allah’a gidiyor mu? Kardeşim tamam ahde gidiyor işte Allah’a gitmiyor ki. Tamam ahd işte. Allah lafhza gitmez orada lafz’a gitmez ahd’e gider. O var ya o şey var umutsuz vaka.
Şimdi bunlar ne yaptıklarını bilmedikleri için onu delil gösteriyorlar. Bak şimdi onu o âyetin mealini verelim. Yani Allah’la yaptıkları sözleşmeyi bozanlar. Bozulan nedir? Sözleşmedir. İşte ahd. O sözleşmeyi sağlama bağladıktan sonra sözleşmeyi bozan sözleşmedir. Haşa Allah’ın nesini bozacaksın? Tövbe estağfurullah. Ahmet’in oğlu derken ben Ahmet’i kast ettim diyen bir adama aptal derler. Yani yani burada şu var bakın, koca koca ulema Allah’ın ayetini sağa sola çektiğine göre bugün meal okuyan insanlara çekme çekecek onlar da çekecek. Yanlış yapacaklar insanlar. Yani Allah güzel güzel üzümler yetiştirmiş, adam ondan şarap yapıp içiyor içecek. Adam onu şarap yapıyorsa, üzüm yetiştiriciliğini yasaklayacak halimiz yok ya. Yani bunun hiçbir iler tutar tarafı yok bizim bu domuz(59.01) derken o domuz pisliktir diyor, eti pisliktir demiyor(59.05)aynıdır diyorlar. Yani bu hiç hiç kabul edilme imkanı olmayan bir şeydir. Yani bu öyle anlaşılıyor ki milleti susturmuşlar. Yani o zındıklık meselesinden dolayı, birisi bir şey söyledi mi onun aksine yüzde yüz yanlış olsa bile bu yanlışdır dedin mi sana zındık deyip öldürüyorlar adamlar.
Abbasîlerİslam Alemine yapacaklarını yapmışlar. Abbasîlerin yaptıkları pislikleri temizlememiz lazım. Ama batılılar çok akıllıca hareket ederek, Emevilere götürüyorlar işi Abbasîlerden nasıl olsa Emevilerden bize gelen kitap mitap yok Abbasîleri kurtararak İslam Aleminin gene bu batakta kalmasına uğraşıyorlar. Biz de milleti batıya gönderiyoruz doktora yapsınlar islamda bilmem ne. Öyle saçmalık olmaz yani, kâfir’den müslümanlık öğrenilir mi? Yani en büyük sıkıntımız da o. Bir gavurca bildi mi adam oluyor kutsal. Tövbe estağfurullah. Yani dil bilme tamam iyi bir şey ama herşeyin kendi yerinde olması lazım. Dini ilim başka birşeydir, dil başka birşeydir. Aaa sen İslami İlimler öğreniyorsan, senin mutlaka bilmek zorunda olduğun Arapçadır. Arapçasız bu iş olmaz. Ha ikinci olarak bu işi batılılara anlatacaksan git İngilizce de öğren, Almanca da öğren tamam. Biz Almanya’ya gidiyoruz biz dil bilmediğimiz için Mustafa Bey tercüme yapıyordeğişen bir şey yok. Ama bu meseleyi bilmesem, e işte şey var işte Arapların ünlü şairleri var onların hangisi din bilgini.
Yani bu bu her şeyi karma karışık hale bu olacak bu imtihan dünyasıysa olacak herkes yapacak. Ha birileri de doğrusunu söyleyecek. Evet öyle neyse. Etini yemeyin diyor,sadece yemeyin diyor o kadar. Şimdi mesele mesele bitti.Şimdi ben devam ediyorum konuya. Kardeşim onun yapısında pislik var sen onu temizleyemezsin,temizleyemezsin. O mümkün değil yani temizleyemezsin. Onun yapısında pislik var. İşte bu şeyde bu kimyasal değişim yapıyı değiştirdiği için o kelimeye o anlamı veremiyoruz. Ya kardeşim bunu söyleyenler,bak bunu söyleyenlerbunu söyleyen batılıların mantığını anlamanız lazım. Adamların batılılar bugün biz zannediyoruz ki işte Tevrat’a ve İncil’e şey yapıyorlar, inanan kimselerdir. Bunların umurlarında bile değil. O bir tarihi belge. Bizim Türkiye’deki de Türkiye’de de batıda yetişen bir çok kimsenin Kurân-ı Kerîmumurunda değil. Hadis-i Şerifler de umurunda değil. Biz bunu biliyoruz. Adam televizyonda bizim canlı yayında beraber iken bir çoğunuz dinlemişsinizdir bana dedi ki, öyle Fatiha’dan başlayıp, Nas’dan çıkarak öyle hiçbir şey halledemezsin dedi.